« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

28 Ara

2009

CEVAPSIZ SORULAR

28 Aralık 2009

Hatırlayacaksınız, bir Yargıtay Savcısı’nın ‘telefonlarım kanunsuz olarak dinleniyor’ diyerek şikâyet etmesi üzerine, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, konuyu araştırması/incelemesi ve rapor tanzim etmesi için bir Hâkimi bilirkişi olarak tayin etti.

Bilirkişi tayin edilen Hâkim, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi kararını alarak, konuyu araştırmak/incelemek üzere Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na gitti. Bir takım belgelerle cihazları inceledi/araştırdı. Bazı ses kayıtlarını tespit etti. Başka bazı kayıtları incelemek isteyince kıyamet koptu.

TİB Başkanı Fethi Şimşek, ‘gizlidir araştıramazsınız/inceleyemezsiniz’ diyerek, araştırmayı/incelemeyi engelledi. Hatta daha ileri giderek, hiç gereği yokken ‘bu ülkede Başbakan bile altı ay dinlendi’ demek gafletinde bulundu… Hâkim görevi olan araştırmayı/incelemeyi tamamlayamadan TİB’den ayrılmak zorunda kaldı… Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, bunun üzerine yeni bir karar verdi. Hâkim yeniden TİB’e gitti. Bu defa karşısına MİT görevlisi dikildi. ‘Gizli bilgiler var, bunlar devlet sırrıdır’ diyerek, araştırmayı/incelemeyi engelledi… Hâkim rapor tuttuysa da yapmak istediği araştırmayı/incelemeyi tam olarak yapamadan, geldiği gibi geri dönmek zorunda kaldı.

Hiç kimse de bir şey diyemedi… Bir şey yapamadı… Konu, birkaç gün tartışıldıktan sonra kapandı… Unutuldu gitti.

Şimdi, başka bir kurumda başka bir arama/inceleme var.

Bu defa Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı’nın isteği üzerine Seferberlik Tetkik Kurulu’nda bir arama/inceleme yapılıyor. Üç gündür televizyonlarda bununla ilgili haberleri izliyoruz. Önce Savcı ve TEM polisleri Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara Bölge Başkanlığı’na gittiler. Görevli askerler Savcıyı Başkanlığa kabul ettiler ve fakat polislerin girmelerini engellediler. Savcı, şüpheli Albay ile Binbaşı’nın görev yaptıkları odalarda aramalar/incelemeler yaptı. Bir takım belgelerle bilgisayarlara el koydu. Başka bazı odalarda da aynını yapmak isteyince, askerler ‘buralarda gizli devlet sırları vardır’ diyerek, bunu engellediler. Savcı ısrar etti, bunun üzerine söz konusu odalar hiç kimsenin girmemesi ya da çıkmaması için bu odaları mühürleyip geri gitti.

Bir gün sonra yeni bir arama emriyle döndü. Ancak bu defa yanında bir de Hâkim vardı. Ve tabii ki gene TEM polisleri… Askerler bu defa direnemediler, polisleri de içeri almak zorunda kaldılar. Hâkim, Savcı ve Polis istedikleri aramayı/incelemeyi istedikleri gibi yaptılar. O kadar ki kozmik bilgilerin saklandıkları çok gizli mahzenleri bile aradılar/incelediler. Sadece çok özel seçilmiş, çok özel yetkili kişilerin görebilecekleri kozmik belgeleri bile incelediler. Aramaya/incelemeye devam ediyorlar, şu an itibariyle arama ve inceleme devam ediyor.

Sonuç ne olur, Albay ve Binbaşı suçlu mudurlar, suçsuz mudurlar henüz belli değil. Umarım suçsuz oldukları ortaya çıkar, ama benim temas etmek istediğim bu değil. Ben daha başka ve daha önemli saydığım bir noktaya temas etmek istiyorum. Zaten sırf bu yüzden olayın detaylarına girmedim ve sadece arama/inceleme konusuna yoğunlaşmaya çalıştım.

Söz konusu olan iki kurum var; biri 2005 yılında kurulmuş olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, diğeri ise 1952 yılında kurulmuş olan Seferberlik Tetkik Kurulu. Birincisi, özerk bir sivil ve ikincisi askerî bir kurum… Bincisi, Başbakanlığa bağlı… İkincisi ise Genelkurmay Başkanlığı’na…

İki kurumda da arama/inceleme yapılmak isteniyor.

Bu iki kurum içinde arama/inceleme emrini iki Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimi veriyor.

Bu iki Ağır Ceza Mahkemesi Hâkiminin verdiği emirlerden biri yerine getirilebiliyor, diğeri ise yerine getirilemiyor.

Neden?

Gizlilik ise iki kurumda da söz konusu…

Sır ise iki kurumda da var…

Peki, neden birinde gizlilik ve sır ihlali ihtimali nazarı itibara alınıyor da diğerinde alınmıyor?

Neden?

Bu, arama/inceleme kararını veren Hâkimlerden kaynaklanıyor ise her iki hâkim de Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimidir, yani her iki hâkimin statüleri ve yetkileri eşit.

Kurumlardan kaynaklanıyor ise aranan/incelenen kurum askerîdir, aranmayan/incelenmeyen ise sivil… Biri mutlaka aranmayacak veya incelenemeyecek ise mantıken bunun sivil olan değil, askerî olanın olması gerekir. Hâlbuki tam tersi olmuş ve askerî olan aranmış/incelenmiş ve fakat sivil olan aranamamış/incelenememiştir.

Neden?

Bu durum şikâyetçilerden kaynaklanıyor ise biri Yargıtay Savcısıdır, diğeri ise Başbakan Yardımcısıdır, yani her ikisi de devlet görevlisi.

Neden?

Yoksa bu kurumların önemi ile ilgili bir şey midir? Yani TİB, Seferberlik Tetkik Kurulu’ndan daha önemli olduğu için midir? TİB, Seferberlik Tetkik Kurulu’ndan daha önemli olabilir mi?

Neden?

Yoksa bu kurumların başındaki kişilerin güçleriyle mi ilgilidir? Yani Başbakan, Genelkurmay Başkanı’ndan daha güçlü bir kişi midir? Hukuk önünde ikisinin de eşit olmaları gerekmiyor mu?

Neden?

Biri aranabilir/incelenebilirken, diğeri neden tam olarak aranamıyor/incelenemiyor?

Her iki kurumun da hukuk önünde eşit olması, aynı muameleye maruz kalması gerekmez mi? Yani ya ikisi de aranabilmeli/incelenebilmeli, ya da ikisi de aranamamalı/incelenememeli… Doğru olan bu değil midir?

Peki, her iki kuruma neden aynı muamele yapılmıyor/yapılamıyor?

Böyle hukuk devleti olur mu?

Olursa, bunun adı hukuk devleti mi olur, başka bir şey mi?

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,65 M - Bugn : 27993

ulkucudunya@ulkucudunya.com