« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

09 Ara

2009

ASLINDA NE OLUYOR? (19)

09 Aralık 2009

Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet Başsavcısı’nın iki yıl önce açtığı DTP’yi kapatma davasını nihayet bugün (8 Aralık 2009) görüşmeye başlıyor… Dava, nasıl ki AKP’nin kapatma davası ‘ekonomi zarar görmesin’ diye kapatma ile neticelenmedi ise bu da ‘Kürt açılımı’na zarar vermesin diye, büyük ihtimalle kapatmayla sonuçlanmayacaktı… Amma şimdi büyük bir ihtimalle kapatma ile neticelenecektir.

Çünkü:

PKK milisleri ile sempatizanları hem PKK’nın kuruluş yıldönümünü hem de güya Apo’nun cezaevi şartlarının ağırlaştırılmış olmasını bahane ederek gene sokağa döküldüler. Türkiye’de İstanbul’dan Mersin’e, Adana’dan Hakkâri, Van, Şanlıurfa’ya kadar birçok ilimizle ilçemizin sokaklarını savaş alanına döndürdüler. Otomobilleri yakıyor, yolları kesiyor, dükkânları ve işyerlerini taşlıyorlar… Hatta Diyarbakır’da bir de genci öldürdüler.

Bitti mi? Ne gezer, daha dün PKK veya DHKP-C yahut TİKKO gibi suç ortakları, Tokat-Reşadiye’de izinden dönen askerleri taşıyan aracı uzun namlulu silâhlarla taradılar. Yedi Mehmetçik’i şehit ettiler, üçünü de yaraladılar… Bunlar, PKK’nın yaptıkları, yaptırdıkları.

Bir de DTP adına söz söyleme hakkına sahip olan kişilerin son iki gün içinde söyledikleri var… DTP Genel Eşbaşkanı Ahmet Türk, "İmralı, hükümetin açılım olarak savunduğu sürecin âdeta bir aynasıdır. Bu sürecin gerçek bir demokrasi açılımına dönüşmesinin en önemli koşullarından biri İmralı'ya yaklaşımdır. Çünkü Kürtlerin gözü kulağı İmralı'dadır. Kürtler, İmralı'ya karşı geliştirilen olumlu ya da olumsuz bir tavrı kendisine karşı alınan bir tutum olarak saymakta ve görmektedir. Bu nedenle İmralı, Kürtlerin ve toplumsal barışın en hassas noktasıdır" diyor ve bu saldırıları açıkça savunup, haklı bulduğunu ilân ediyor.

DTP Eşbaşkanı Emine Ayna ise DTP'yi kapatma davası öncesi Radikal'e konuşmuş, şöyle diyor: Biz soruna, ‘Grup düşer mi düşmez mi?’ diye bakmıyoruz. Daha önce tek bir arkadaşımıza yönelik bir durum olursa Meclis’ten çekileceğimizi söylemiştik. Grubumuzun üyeleri istisnasız ‘Eğer parti kapatılırsa bizim düşüncemiz kapatılıyor demektir. Gerekirse istifa etmeliyiz’ dedi ve sizin sine-i millet dediğiniz bu yaklaşım ortaya çıktı. Hepimiz istifa dilekçelerimizi yazdık. Zaten bu beklenti ilk kapatma davası açıldığında, bizim tabanımızda ortaya çıkmıştı. Bize ‘Siz halen o Meclis’te ne yapıyorsunuz. İstifa edin gidin dağa’ diyorlar. Tabanın öyle bir söylemi var. Söylendiği zaman güldük. Ama bir duygunun ifadesidir.

İlk kez bir parti kapatılmıyor. Ama geçmiş ile bugün arasında temel bazı farklar var. Özellikle liberal demokrat çevreler, hatta kısmen AKP çevresi, ‘Artık silâhlar bırakılsın. Bakın demokratikleşiyoruz ve 21. yüzyıl silâhın hak talebi aracı olarak kullanılmayacağı bir yüzyıldır’ diyor. Bu görüşlerin hükümet ağzından tartışıldığı bir dönemde parti kapatılırsa o hükümet insanlara ‘silâhları bırak’ deme şansından yoksun olacak.

Demokratik siyaset kanallarını daha fazla açmayı tartışmak gerekirken, var olan siyasî organizasyonu ortadan kaldırmayı meşrulaştırırsanız burada sorun vardır. Ben ‘açılım bitti’ derken ‘biz bitirdik’ demek istemedim. Açılımı bitiren devlettir. Demokratik siyaset kanallarını kapatmıştır. Halkı demokratik kanallar dışında silâh da dâhil olmak üzere farklı seçeneklere yönlendiriyorsun.

…..PKK ile aramıza mesafe koymadığımıza dair eleştirileri doğal görüyorum. Ben birey olarak Öcalan’ı önemsiyorum. Ben PKK’yı önemsiyorum. Çünkü çok iyi biliyorum; eğer o yıllarda PKK gibi bir örgüt ve Öcalan gibi bir lider çıkmasaydı şu anda Kürt kimliğimizi bilmiyor olacaktık. Bu, tarihî bir gerçek... Ben bir Kürt olarak tarihime sahip çıkıyorum. Tarihimde, benim onurumla, kimliğimle ilgili mücadele edenlere sahip çıkıyorum. Onlara sırtımı dönemem. Bir devlet silâhı ve askerî yöntemleri halkları bastırmak için kullanıyorsa, bu hakları silâhla, askerî yöntemle baskılananlar ortak kimliğe sahipse, o kimliğin, o kolektif gücün buna karşı aynı araçla mücadele etme hakkı olduğuna inanıyorum.

Bizim Fis Köyü’ne gitmemiz, tarihimize sahip çıkmamızdır. PKK bir tarihtir. Bizim bu tarihe sahip çıkıyor olmamız eleştirilmemeli, anlaşılmalıdır. Bugün bizim varolma, varlığımızın dünyanın kabul ettiği bir varlığa dönüşme nedenidir, PKK’nın kurulması. Bizim siyaset yapabilme koşullarımızı Öcalan ve PKK hareketi ortaya çıkarmıştır. Benden bunu inkâr etmem beklenmemeli, edemem. Bu kendimi, tarihimi, kimliğimi inkârdır. Kimse bunu DTP’nin inkâr etmesini de beklemesin.

Öcalan Türkiye’deki Kürt siyasî mücadelesini başlatan kişidir. O’na yaklaşım Kürt sorununa, Kürtlerin özgürlüğüne yaklaşım olarak değerlendirilir. Dünyada her yerde halkın mücadelesini yürüten yaklaşım, o halka tanıyacağınız haklar olarak görülür. Ben o fotoğrafları görmedim, ama niye Öcalan çıkıp yalan söylesin ki? Ortaya çıkacağını bilmiyor mu? Diyor ki ‘pencere tavanla duvarın birleştiği yerde, boyum yetişmiyor’. Sen bir fotoğraf gösteriyorsun kapının yanında. Devlet, bugüne kadar işkence yapıp da ‘ben yaptım’ dedi mi?

Umarım açılım bitmez. ‘Cin şişeden çıktı tekrar girmez’ dedik. Ya hiç bu tartışmayı başlatmayacaklardı, ya da geri adım atmayacaklardı. DTP’nin kapatılması HEP veya HADEP’in kapatılmasına benzemez. Şu aşamadan sonra eskiye dönmek 80’lerden, 90’lardan çok daha kötü olur. Bunu görüyorum ve görürken de kaygılanıyorum. En kabul edilebilir kolektif hakları isteyen DTP’dir. DTP’nin kitlesi dışında kalan Kürtler ya bağımsızlık, ya federasyon ister, daha milliyetçi, hatta zaman zaman ilkel milliyetçi çizgide duran Kürtler vardır. DTP’nin Kürtler adına ifade ettiği kolektif haklar, en asgari düzeydeki kolektif haklardır. Devlet bundan faydalanmalıdır. Devlet bundan medet ummalıdır. Bunun ötesi kötüdür.

Evet, başka söze ne hacet, şu andaki durum vaziyeti budur!

Bunlar; yani PKK yöneticileri ile DTP Eşbaşkanları, bu yapılan eylemlerle bu söylenenlerin DTP’yi kapattıracağını bilmezler mi? Bilirler. Bilmiş olmaları gerekir. O halde bu eylemlerle açıklamaları niçin yaptılar? Ne yapmaya, neyi sağlamaya çalışıyorlar? DTP’nin kapatılmasını mı istiyorlar? Kapatılmayı istiyorsa ki bütün belirtiler, bunu, istediklerini gösteriyor; AKP, ‘Kürt açılımı’nı canla başla savunur ve bu yönde her şeye rağmen hızla ilerlerken, bunu, niçin istiyorlar?

Aslında ne oluyor?

PKK, ‘Kürt açılımı’nda AKP’yi PKK ve bilhassa Apo’yu resmen muhatap almaya zorlamaya çalışıyor... Apo’yu resmen muhatap almazsanız, açılım maçılım olmaz, olamaz... Müsaade etmeyiz, edemeyiz diyor.

DTP ise, başta ABD olmak üzere emperyalizmin PKK’nın askerî kanadını tasfiye etmeye, fakat siyasî kanadını bir siyasî partiye dönüştürmeye çabaladığını en nihayet fark etti… DTP’nin misyonunun bittiğini… DTP’ye artık PKK’nın da emperyalizmin de ihtiyacı kalmadığını… DTP’nin fonksiyonunu, bundan sonra, siyasî parti haline dönüşecek olan PKK’nın yapacağını gördü… Öyle ise DTP sahneden çekilebilir… Ancak sahneden teslim olarak değil, vuruşarak çekilecek… Bu suretle, hem siyasî parti haline gelmiş olan PKK’ya daha kolay çalışabileceği daha müsait bir zemin bırakacak… Ve hem de bu yeni süreçte kendine yeni bir rol kapacak… Kurulacak olan yeni Parti’de bu şekilde yer alacak… DTP, işte bunu yapmaya çalışıyor!

DTP, bunu yapabilir mi? DTP, PKK’nın içinde yer alabilir mi? Bunu, zaman gösterecek, lâkin bana yapabilirmiş gibi görünüyor. Çünkü DTP ile PKK zaten hep iç içeydiler... Ancak o zaman PKK, DTP’nin içindeydi; bundan sonra DTP, PKK’nın içinde olacak… Aslında pek fazla bir değişiklik olmayacak, yani; daha önce PKK, DTP’nin sırtına basarak yükseliyordu, bundan sonraysa DTP, PKK’nın sırtına basarak yükselecek. Hepsi bu!

Türkiye zarar görüyormuş, Kürt halkı perişan oluyormuş, vatan evlâtları can veriyormuş umurlarında değil… Bir devlet ki, suçu ve suçluluğu sabit bir Parti’yi sırf ‘Kürt açılımı’ yapılacak diye iki yıl kapatmazsa olacağı budur!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,69 M - Bugn : 32754

ulkucudunya@ulkucudunya.com