« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

05 Ağu

2009

BİZE NE OLDU? (5)

05 Ağustos 2009


Kesin olarak ortaya çıkmıştır ki “Bize Ne Oldu” sualinin cevabı, biz dünya görüşümüzü kaybettiktir!

Peki, biz nasıl kaybettik, dünya görüşümüzü?

Dünya görüşümüzü biz, azar azar, yavaş yavaş, parça parça kaybettik!

Düşman önce doktrinimize (Doktrin, bilindiği gibi dünya görüşünün üç kısmından biridir.) sistemli bir saldırı başlattı!

Düşman, işe “Dokuz Işık’ta İslâmcılık ilkesi niye yok?” diye güya masum bir sual sorarak başladı… Biz, Dokuz Işık Ülkücü Dünya Görüşü’nün doktrinidir. Bu sebeple, İslâmcılık ilkesinin olup olmadığına doktrin’e bakarak değil, dünya görüşü’ne bakılarak karar verilmelidir! İslâmiyet, Ülkücü Dünya Görüşü’nde müstakil bir kısım olarak vardır! Kaldı ki İslâmcılık, Dokuz Işık’ta bir kere daha ‘ahlâkçılık’ adıyla yer almaktadır, diyemedik.

O zaman düşman, “İslâm’da her şey var. İslâmiyet varken doktrine ve Dokuz Işık’a ne ihtiyaç var?” diye sordu… Biz, İslâmiyet her şeyi kapsar ve kuşatır, ama İslâmiyet’te her şey yoktur! Çünkü İslâmiyet bir din’dir, bir dünya görüşü, bir ideoloji ve doktrin değildir! İslâm’a dinden başka takılan her isim veya sıfat da İslâm’ın kapsamını daraltır ki buna, hiç kimsenin hakkı yoktur, diyemedik.

Düşman bu yüzden cüret kazanarak, biraz daha ileri gitti. “Dokuz Işık İslâmî bir doktrin değil. Dokuz Işık İslâmiyet’e aykırıdır” demeye başladı… Biz bu hükme karşılık; bir şeyin İslâmî olup olmadığı, o şeyin yönünün, şeklinin ve muhtevasının İslâm’ın normlarına uygun olup olmamasıyla anlaşılır. Bir şeyin yönü, şekli ve muhtevası İslâmiyet’in normlarına uygunsa o şey İslâmî’dir, uygun değilse İslâmî değildir. O halde Dokuz Işık’ın yönü mü, şekli mi, muhtevası mı İslâm’ın normlarına karşıdır, demeliydik. Diyemedik.

Düşman, İslâmî hassasiyeti yüksek ve fakat Ülkücü Dünya Görüşü’ne dair bilgisi az arkadaşlarımızı böylece iğfal ederken, diğerlerini de “Dokuz Işık devrini doldurmuştur. Dokuz Işık çağdışıdır” diyerek saptırmak yoluna gitti… Bizse buna, Türk Milletini sevmeyi, korumayı, yükseltmeyi ve yüceltmeyi gaye edinen Dokuz Işık, Türkiye’de Türk Milliyetçiliğinin uygulama plânlarını bünyesinde toplayan bir ilkeler demetidir. Hâl böyle iken üstünden uzun yıllar geçmemiş, hiçbir zaman da yüzde yüz olarak uygulama imkânı bulamamış Dokuz Işık nasıl devrini doldurmuş ve çağdışı kalmış olabilir?

Milliyetçilik bayrağı bütün dünyada yükselirken, birçok milletler de yeni yeni istiklâline kavuşurken, Milliyetçilik mi çağdışıdır? Türk Milletini en ileri, en medeni, en kuvvetli millet haline getirmek demek olan Ülkücülük mü devrini doldurmuş ve çağdışı kalmıştır? Ahzab Sûresi’nin 21. Âyeti’nde: “Muhakkak ki sizin için Allah'ın Resûlü’nde güzel bir imtisal numûnesi vardır” buyurulurken... Peygamber Efendimiz de: “Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim” buyururken, Ahlâkçılık mı devrini doldurmuş ve çağdışı kalmıştır? Peygamber Efendimiz; “Allah’ım bana eşyanın sırlarını aç!” diye yalvarırken; olayları ve varlığı önyargılardan ve art düşüncelerden sıyırarak ilim mantalitesi ile incelemek ve girişilecek her çeşit faaliyette ilmi önder yapmak ilkesi demek olan, İlimcilik mi devrini doldurmuş ve çağdışı kalmıştır? Her tür faaliyetin cemiyetin yararına olacak şekilde tanzim ve idare edilmesi ilkesi demek olan Toplumculuk mu devrini doldurmuş ve çağdışı olmuştur?

Yoksa Türk Milleti'nin en az yüzde otuzu hâlâ köylerde, hem de en iptidaî şartlarda yaşarken ve Türkiye nüfusunun yüzde dört buçuğu tarımla ilgilenen ABD'den buğday ithal etmek mecburiyetinde kalırken, Köycülük mü devrini doldurmuş ve çağdışı kalmıştır? Ya da -uzun söze lüzum yok- Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik mi, Gelişmecilik ve Halkçılık mı veya Endüstricilik ve Teknikçilik mi devrini doldurmuş ve çağdışı kalmıştır, demeliydik. Diyemedik.

Diyemediğimiz gibi Dokuz Işık’tan şüphe etmeğe başladık… Sonuç malûm! En başta Parti ve Ocak olmak üzere hepimiz, Dokuz Işık yokmuş ve hiç olmamış gibi davranmaya başladık!

Böylece Ülkücü Dünya Görüşü’nün ikinci vagonunu kaybettik! Elimizde sadece lokomotifi (Din/İslâmiyet) ile birinci vagonu (İdeoloji/Milliyetçilik) kaldı. Bunları da kaybettik, ama onların hikâyesi –Allah izin verirse- gelecek yazılarda!

Sonuç; biz, dünya görüşümüzü kaybettik!

Ve biz, dünya görüşümüzü savunmadığımız/savunamadığımız için kaybettik!

M. Metin KAPLAN

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,65 M - Bugn : 32903

ulkucudunya@ulkucudunya.com