« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

21 May

2009

TARİHÎ FIRSAT (!)

21 Mayıs 2009

Bugün, izninizle 18 Mayıs 2009 tarihli bir gazeteden aldığım bir haberle başlayayım.

Abdullah Gül Kürt sorununun çözümü için yine ümitli, yine kapalı konuştu…

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Şam ziyaretinde gazetecilere Kürt sorunu ile ilgili önemli mesajlar verdi. Sohbetin ana konusu Gül'ün daha önce 'tarihî fırsat' olarak nitelendirdiği terörün bitirilmesiydi. Cumhurbaşkanı, "Sorunun adını ister Kürt, ister terör, ister Güneydoğu koyun fark etmez." dedi. Çözümün demokrasinin standartlarını yükseltmekten geçtiğini vurgularken, muhalefet ve aydınlara 'hamasetten kaçınarak sürece olumlu katkı yapın' çağrısında bulundu.

Gül, "Bundan on beş sene önce çok daha büyük olan problemler şu anda önemli ölçüde çözüm yoluna girmiştir. Standartlar yükselince şikâyet mevzuları ortadan kalkıyor. Bir ara, televizyonlar için Kürtçe yayın suçtu, konuşmak suçtu şimdi değil. Kürt meselesi vesaire başka konularla ilgili de böyle. İngiltere'de bazı konularda sorunlar niye olmuyor? Demokratik standartların yüksekliğinden..." dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, köklü sorunların çözümünün sadece hükümete bırakılmasının doğru olmadığını ifade ederken, muhalefet partilerinin de katkıda bulunmasını istedi. "Parti başkanları haklı olarak günlük siyaset yapacak. Ben hiçbir zaman onlarla polemiğe girmem. Günlük siyaset yapmam. Dinlerim, takip ederim. Onlar mecbur, bir şey diyecektir. Bir parti başkanı her gün konuşacak, bunlar normal. Köklü problemlerin çözümü sadece hükümete bırakılmaz. Belki yarın kendileri hükümet olacak. Seçimler her zaman iktidarı değiştirebilir. Kim hükümet olursa, bu problemleri daha kronik mi bulmak ister, yoksa çözülmüş olarak mı? Bu konularda, Meclis'te çoğunluğu olduğu için esas dinamo elbette hükümet olacaktır. Partilerin bu konuların çözümü konusunda katkı sağlayıcı olması lâzım."

Cumhurbaşkanı Gül, gelinen noktada çözüm için çok ümitli olduğunu ifade ederken, "tarihî fırsat" nitelendirmesini devletteki ortak iradeye bağladı: "On senedir devlet sisteminin içindeyim. Hiçbir dönemde olmadığı kadar, sivil-asker bütün kesimler ortak anlayış, işbirliği ve koordinasyon içinde."

A. Gül, "bu fırsatı kaçırmayalım" diyor, iyi güzel de nedir o fırsat? Kürt açılımı plânının ayrıntıları nelerdir? Bu sualin cevabını, Bugün Gazetesi’nden Bilal Çetin Ankara kulislerinin nabzını tutarak yazdı… İşte yazdıkları:

ORKESTRA ŞEFİ CUMHURBAŞKANI GÜL

Kürt açılımı konusundaki çalışmaların Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başkanlığında yürütüldüğü belirtiliyor. “Kürt açılımı” konusunda Abdullah Gül’ün konumu “orkestra şefi” olarak nitelendiriliyor.

1-Temel şart silâh bırakma: Kürt açılımı yapılmasında öncelik PKK’nın silâh bırakmasına veriliyor. PKK Kongre-Gel 1 Haziran’a kadar silâh bırakma kararı alırken, 1 Haziran’dan sonra bu tutumunu devam ettirip ettirmeyeceği açılımın geleceğini etkileyecek. PKK’nın tümüyle silâh bırakması halinde Kürt açılımının adım adım hayata geçirileceği belirtiliyor. Açılımın hayata geçirilmesi konusunda zaman kaybedilmeyeceği de ifade ediliyor.

2- 220’ye işlerlik kazandırılacak: Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, TCK’nın 220. maddesine işlerlik kazandırılmasını gündeme getirmişti. Dağdakilerin indirilmesi için aileleri ile görüşmeler yapılarak, TCK’nın 220. maddesinden yararlanmaları sağlanacak.

3-Öcalan’a tecrit bitecek: Kürt açılımında birçok madde bulunuyor. PKK elebaşısı Abdullah Öcalan’a İmralı’da uygulanan tecrit kaldırılacak. Öcalan’ın yanına 5, 6 mahkûm gönderilerek tecrit sona erdirilecek. Avrupa Birliği tarafından hazırlanana raporlarda da Öcalan’ın tecrit edilmesi eleştiriliyordu. Adalet Bakanlığı tarafından İmralı’da yeni cezaevi inşaatına başlanmıştı.

4-Yurtdışındaki Kürtlere vatandaşlık: Avrupa’da yaşayan ve Türk vatandaşlığından çıkartılan binlerce Kürt kökenliye yeniden Türk vatandaşlığı verilecek. Teröre bulaşmadığı ve silâha sarılmadığı tespit edilen Kürt vatandaşlara Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden vatandaşlık verilecek.

5-Bölge vatandaşına şefkat: ‘Kürt Açılımı’nda Güneydoğu’daki vatandaşlara şefkatle yaklaşılması da yer alıyor. Hakkari’deki gösteriler sırasında Seyfi Turan isimli çocuğun polis tarafından dövülmesi nedeniyle Hakkari Valisi Muammer Türker’in emriyle polis anında açığa alındı. Olayın ardından 100. Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alınan Seyfi Turan'ı Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Yurdaer Olcan ziyaret etmişti. Polisin ve askerin bu tavırlarının bölge vatandaşlarına şefkatle yaklaşılmasının ilk adımları olduğuna dikkat çekiliyor.

6- Kürtçe engeli kalkacak: Kürtçe kullanımının önündeki engeller kaldırılacak. Kürtçe köy isimlerinin yeniden verilmesinin ardından çocuklara Kürtçe isim konulması sürprizi de gelecek. Televizyonlarda Kürtçe yayın yapılması tamamen serbest bırakılacak. Cezaevlerindeki vatandaşların telefonda Kürtçe konuşmalarının önündeki yasak da yapılacak tüzük değişikliği ile kaldırılacak. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan tüzük değişikliği Başbakanlıkta bekletiliyor. Özellikle Güneydoğu’daki bazı dağlara “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazıları yazılırken, bu yazıların silinmesi sağlanacak. Bu yazıların büyük çoğunluğunun askerî bölgelerde yazılı olduğuna dikkat çekiliyor.

Çok güzel! Bilal Çetin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün söylediklerinin şifrelerini çözmüş… Lâkin Bilal Çetin’in yazdıklarının şifreleri ne olacak? Böylece bırakacak mıyız?

Hayır! Bilal Çetin’in şifrelerini de müsaadenizle 1996 yılında CIA’nın yayınladığı bir rapordan faydalanarak, ben çözeceğim.

İşte, CIA Raporundaki çarpıcı tespitler:



-Çok etnikli liberalleşme bölünme getirir



-Batı Dünyası yeni etnik devletin oluşmasını destekleyebilir.



-Türkiye’nin Kürtlerin etnik kültürel hakları konusunda liberalleşmesi, PKK’nın mesajlarını yaygınlaştırması için uygun fırsatlar oluşturur.



-Türkiye’de Kürtlerin “özerklik” ve “merkezi hükümetten farklı bir yönetim” arayışları sürecektir.



-Muhtemelen Batı’dan gelecek baskılarla, Türk kurumları ademi merkeziyetçiliğe doğru bazı adımlar atmaya rıza gösterecektir. Daha çok politik ve kültürel haklar verilecektir.



-Kuzey Irak’ta bir otonom Kürt bölgesi oluşması, Kürt devletinin nüvesini sağlayacaktır.



-Böyle bir çekirdek Kürt devletinin oluşması, muhtemelen Türkiye, İran ve Suriye’den bazı bölgelerin de oraya bağlanması sonucunu doğurur.



-Türkiye’nin Batı kurumlarıyla ilişkilerini sürdürme ve bir Avrupa devleti olarak kabul edilme isteği Kürtlere karşı resmî politikaları etkilemeye devam edecektir.



-Türkiye’nin AB ile yakınlaşması, Avrupalı devletlerin Kürtlere yönelik politikalarını desteklemek için bir fırsat oluşturmaktadır.



-En azından bazı batılı devletler eğer önümüzdeki yıllarda çatışma yoğunlaşırsa Kürtlerin özerklik veya federal veya konfederal bir yapılanma konusundaki taleplerini desteklemeye daha istekli olmaya başlayacaktır.



-AB’nin hedefi barışçıl yolla yeni bir etnik devlet kurulmasına yönelik uzun dönemli bir politika ve yapılanmadır.



-‘Türklük’ kavramına bağlılık, Kürtlerin kültürel ve politik farklılığını ortaya koymasına engel teşkil etmektedir.



-Türkiye, kültürel ve politik hakları batının desteği ile uygulamaya koyabilir.



-Türkiye’nin Kürtlere etnik politik ve kültürel haklar vermesi, Kürtler arasındaki işbirliği ve dayanışmayı güçlendiren bir unsur olur.



Sakın yanlış anlaşılmasın, bu tespitleri ben yapmıyorum; bunlar, CIA’nın 1996 yılında yayınladığı rapordaki tespitlerdir… Ve Abdullah Gül’ün ‘tarihî fırsat’ olarak sunduğu ‘açılımın’ şifrelerinin çözülmüş halidir! Mesele herhalde anlaşılmıştır! AKP’ye, yandaş medyaya, PKK’ya ve bilumum bölücü/ayrılıkçı örgütlerle kişilere hayırlı ve uğurlu olsun!

Hayırlı ve uğurlu olsun da ben gene konuyu dağıttım, aslında ben, bunları yazmayacaktım ki… Ben, Abdullah Gül’ün "On senedir devlet sisteminin içindeyim. Hiçbir dönemde olmadığı kadar, sivil-asker bütün kesimler ortak anlayış, işbirliği ve koordinasyon içinde" sözleri hakkında yazacaktım, daldım gittim… Ne ise… Yazı iyice uzun olacak, ama birkaç cümle de olsa temas etmezsem olmaz!

Abdullah Gül; "On senedir devlet sisteminin içindeyim. Hiçbir dönemde olmadığı kadar, sivil-asker bütün kesimler ortak anlayış, işbirliği ve koordinasyon içinde" diyor, ama bu doğru değil! Cumhurbaşkanlarının yalan söylemeyeceklerini bilmesem, “YALAN SÖYLÜYOR” diyeceğim, ama Cumhurbaşkanları yalan söylemezler ki!

Ancak ben, Abdullah Gül’ün bu sözlerinin doğru olmadığını biliyorum… Çünkü hem CHP Lideri Deniz Baykal’ı hem de MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi dinledim… Her iki Lider de bu görüşlere katılmadıkları gibi şiddetle karşı çıkıyorlar… Demek ki neymiş? Bütün kesimler anlayış, işbirliği ve koordinasyon içinde değilmiş!

Üstelik ben Danıştay 5. Daire Başkanı Salih Er’i de dinledim… Salih Er de bu görüşlerin hiç birine katılmadığını hem de Abdullah Gül ile Recep Tayyip’in gözlerinin içine bakarak söyledi! Demek ki neymiş? Bütün kesimler anlayış, işbirliği ve koordinasyon içinde değilmiş!

En önemlisini en sona sakladım… İşte size bir gazete haberi daha:

"Kayıp Trilyon" davası; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkındaki takipsizlik kararı kaldırıldı

ANKARA - Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, ''Kayıp Trilyon'' davasıyla ilgili olarak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında vermiş olduğu ''kovuşturma yapılmasına yer olmadığına'' ilişkin kararını kaldırdı.

Kararda, Gül hakkında ''özel evrakta sahtecilik'' ve ''2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'na'' aykırılık suçlarından dolayı soruşturma açıldığı, soruşturma sonunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca ''kovuşturma yapılmasına yer olmadığına'' karar verildiği anımsatılarak, ''Ancak; bu kovuşturmaya yer olmadığına karar verilirken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, yasalar yönünden dokunulmazlığı bulunan ve yasalarda yargılanmaları istisna kabul edilen kişiler ile kıyas yaparak, şüphelinin Cumhurbaşkanı olması nedeniyle milletvekili ve bakanlara tanınan dokunulmazlığının yasa koyucunun Cumhurbaşkanını da kapsadığı yönünde görüşleri hukuktan yoksun, kanunlara aykırı olduğu açıktır" denildi.

“Yahu M. Metin Kaplan, ne alâka? O başka bir şey, bu başka bir şey” demeyin, sakın! Alâkası olmaz olur mu? Kararın açıklamasının zamanlamasına baksanıza… Tam Abdullah Gül ‘tarihî fırsat’ açıklamasını yapıyor, ertesi gün bu karar açıklanıyor. Tesadüf mü bu? Eğer bu bir tesadüf ise o zaman, tam AKP kapatılma davasının açıldığı günler de -ya da tersi- Ergenekon Davasının açılması da tesadüftü! Demek ki neymiş? Bütün kesimler anlayış, işbirliği ve koordinasyon içinde değilmiş!

Kimse kendisini de bizleri de kandırmaya çalışmasın, bu ‘tarihî fırsat’ falan değil, düpedüz İsrail, ABD ve AB’nin baskıları sonucu ortaya getirilmiş bir projedir! Ve fakat Türk Milleti bu belâyı da Allah’ın izniyle savuşturacaktır!

M. Metin KAPLAN

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,69 M - Bugn : 32034

ulkucudunya@ulkucudunya.com