« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

18 Mar

2008

KAPATMA DAVASI

18 Mart 2008

Yargıtay Başsavcılığı’nın AKP için Anayasa Mahkemesi’nde açtığı “kapatma davası”nı medya, şok edici sürpriz bir gelişme gibi vermiş olsa da ben buna hiç şaşırmadım desem, yalan söylemiş olmam... “Perşembenin geleceği çarşambadan belli”ydi, çünkü.

Ne demek istediğimi şöyle arz edeyim…

AKP kurucularından, milletvekili ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, 22 Temmuz Genel Seçimleri’nde milletvekilliğine aday olmamış… Üniversite’ye dönmüştü… Bunu, şimdi neden hiç kimse hatırlamıyor? Abdüllatif Şener’in fiili siyasetten çekilmesi, AKP de işlerin iyiye gitmediğinin çok önemli bir delili değil miydi?

Keza AKP kurucularından, milletvekili Nevzat Yalçıntaş, 22 Temmuz Genel Seçimleri’nde milletvekili adayı yapılmamış… Nevzat Yalçıntaş da, amiyane tabirle ağzına geleni söylemişti… Bir Parti kurucusunun milletvekili adayı yapılmaması ne demektir? Böyle bir durumu, normal saymak mümkün müdür? Nevzat Yalçıntaş “kötü” bir adam idiyse niçin AKP kurucusu ve milletvekili yapılmıştı, “iyi” bir adam ise niçin milletvekili adayı yapılmamıştı?

Hakeza Recep Tayyip’in özel kalem müdürü ve danışmanı, bir dönem AKP milletvekili Turhan Çömez, 22 Temmuz Genel Seçimleri’nde neden milletvekili adayı olmadı? O günden beri medyada neler yazıp, söylüyor? Bu söylenenler ve yazılanlar, yenir-yutulur şeyler mi? AKP, Turhan Çömez’i hangi sebeplerle “disiplin kurulu”na sevk etti?

Gene AKP kurucularından ve en önemlisi AKP “polit bürosu”ndan Cüneyt Zapsu, bir süre önce hem Recep Tayyip’in danışmanlığından hem de MKYK’dan istifa etmişti… Bu, sıradan bir gelişme miydi? Niçin göz ardı ediliyor? Batan gemiyi önce fareler terk etmez mi?

Ve bugün AKP kapatılsın diye Anayasa Mahkemesi’nde dava açan Yargıtay Başsavcısı, AKP ve MHP başörtüsüne serbestlik getirmeye çalışan Anayasa değişiklikleri için birlikte hareket etmeye başladıklarında, “Bu iş, Parti kapatma suçu oluşturabilir” dememiş miydi? Öyle ise şimdi neden hayret ediyoruz? Toplum olarak, hafızamızı mı yitirdik? Bilinen sebepler, beklenen sonuçları doğurmaz mı?

Kısacası, başta Recep Tayyip ve medya baronları olmak üzere hiç kimse şaşırmış gibi yapmasın… AKP’nin kapatılma davası sesiz sedasız değil, adetâ davul zurna çalarak geldi.

Peki, daha sekiz ay önce yüzde kırk yedi oy olarak, tek başına hükümet olmuş olan AKP için kapatma davası açılması doğru bir şey mi?

Ben, ilke olarak Parti kapatmalarına karşıyım, önce hiçbir yanlış anlamaya sebep olmamak için bunun bilinmesini isterim… Ancak… Bütün Parti’ler merî Anayasa ve Yasa’lara uygun olarak ve bunlara riayet etmek üzere kurulurlar… Parti’ler Anayasa’ya sadakat göstermekle mükelleftir… Nitekim milletvekilleri TBMM’nin ilk birleşiminde Anayasa’ya sadık kalacaklarına, Anayasa üzerine yemin ederler… Ve Anayasa’dan saparlarsa yahut Anayasa’nın bazı maddelerine yada tamamına riayet etmezlerse kapatılabilirler! Çünkü üzerine yemin ettikleri Anayasa’da böyle bir hüküm vardır.

Ama demokrasi…. Millet iradesi?

O ayrı bir bahis… Çünkü Anayasa’yı da aynı millet iradesi kabul etmişti… Ve hem de AKP’nin aldığı yüzde kırk yediden çok daha yüksek bir oy oranıyla… Yani kaide bu… Kaide, yüzde şu kadar oy alan Parti kapatılabilir, bundan fazla oy alan Parti ise kapatılmaz diye istisnaî bir hal de belirtmemiş… AKP de bu Anayasa’yı kabul ederek kurulmuş ve faaliyete geçmiş… Öyle ise bu kaide AKP’yi de kapsar. Kapsamalıdır!

Dünya, buna ne der?

Dünya ne derse desin, bu, önemli değildir! Kaldı ki, dünyada Parti kapatmanın örnekleri yok değil… Meselâ ABD Başkanı Nikson, sırf rakiplerinin seçim bürosunu yasa dışı olarak dinlettiği için istifa etmek zorunda bırakılmıştı… Daha birkaç yıl evvel Avusturya’da yani Avrupa’nın tam göbeğinde, Heider isimli bir parti Genel Başkanı Genel Seçimlerde en yüksek oyu aldığı halde, faşist olduğu için Genel Başkanlıktan istifa etmek zorunda kalmıştı… İngiltere’de İRA’nın, İspanya’da ETA’nın siyasî partileri kapatılmıştı… Almanya’da hiç kimse Nazi Partisi, İtalya’da Faşist Parti kuramaz… Kurulursa hemen kapatılır! Demek ki, bütün dünyada benzer uygulamalar vardır! Rejim her yerde kendini bir şekilde korur! Korumalıdır da, beğenmezseniz demokratik yollarla bunu değiştirirsiniz!

Ekonomi ne olur? Borsa tepetaklak, döviz ise alıp başını gitmez mi? Bu, ekonomiyi ve dolayısıyla ülkeyi mahvetmez mi?

Doğrudur! Bu, Türk ekonomisini felç edebilir… Ancak böyle olacak diye, hukuk rafa kaldırılamaz… Kaldırılmamalıdır… Hukukçu buna bakmaz… Bakmamalıdır da… İlke budur! Adalet mülkün temeldir, denmiştir… Doğrudur! Bir ülkede hukuk yoksa yahut ekonomi bozulacak diye hukuk rafa kaldırılırsa, bundan yalnızca kaos doğar! Bu da ülkeye daha çok zarar verir. Ve maazallah Devlet’i yıkar!

Peki, bu dava hukukî mi?

Bu suale ben de hiç kimse de cevap veremez, buna karar verecek olan Anayasa Mahkemesi’dir. Bunun kararını verecek olanlar, tarafsız ve bağımsız yargıçlardır… Bekleyip, hep beraber göreceğiz! Ancak Anayasa’da Parti kapatma ile ilgili hükümler bulunduğuna göre, ben davanın hukukî olduğundan eminim.

Başsavcı haklı mı?

Bunu da Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar belirleyecek… Ancak bana kalırsa, haksızdır… Çünkü AKP’nin şeriat devleti kurmak diye bir hedefi olduğuna inanmıyorum… Keşke böyle bir hedefi olsaydı… Ancak yok! AKP, sadece emperyalizmin taleplerini yerine getirmekle ve küpünü doldurmakla meşgûl.

Peki bundan sonra ne olur?

İki ihtimal var: AKP ya kapatılır yada kapatılmaz… Başka alternatif yok… Ancak hangi ihtimal gerçekleşirse gerçekleşsin, bundan Türkiye zarar görecektir. Asıl endişe etmemiz gereken konu, bu… Çünkü dava sonuçlanıncaya kadar AKP “ölüm korkusu” içinde yaşamaya devam edecek ve bu zaman süresince “acaba beni kurtarırlar mı” diye emperyalizmin bütün isteklerini emir telakki ederek yerine getirecektir... ABD/İsrail/AB emperyalizmi, Türkiye’nin lehine/hayrına/menfaatine hiçbir talepte bulunmayacağına göre… Durum vahimdir!

Allah Türk Milleti ile Devleti’ni her türlü kaza ve belâdan korusun! İşimiz, Allah’a kaldı!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,86 M - Bugn : 28336

ulkucudunya@ulkucudunya.com