Ülkücü Hareket’in Başbuğu, Türk Milliyetçilerinin Efsanevî Lideri, Türk Milletinin son Bozkurdu asker, politikacı, devlet adamı ve mütefekkir merhum Alparslan TÜRKEŞ, Hakka yürümesinin yıldönümünde bütün Türkiye ile dünyanın belli başlı merkezlerinde büyük merasimlerle anılıyor.
Elbette anılacaktır, çünkü başlangıç olarak 3 Mayıs 1944 Milliyetçilik Olayları alınırsa, elli üç (53) yıl; 27 Mayıs 1960 hükümet darbesi alınırsa, otuz yedi (37) yıl Türkiye’de bir asker, politikacı, devlet adamı ve mütefekkir Alparslan TÜRKEŞ gerçeği ve gerçekliği var olmuştur. Bu, inkâr edilebilir mi? Edilemez!
Edilemez çünkü, tarihe mal olmuş bir 3 Mayıs 1944 Milliyetçilik Olayı ile 27 Mayıs 1960 Hükümet Darbesi vardır… İnkâr edilemez çünkü, yakın tarihe damgalarını vuran birer teşkilât olarak Ülkü Ocakları ile Milliyetçi Hareket Partisi dimdik ve şerefle ayakta durmaktadırlar… İnkâr edilemez çünkü, ‘Kahramanlık Ruhu’, ‘Millî Doktrin Dokuz Işık’, ‘Dokuz Işık’, ‘Temel Görüşler’, ‘Türkiye’nin Meseleleri’, ‘1944 Milliyetçilik Olayı’, ‘Dış Politikamız ve Kıbrıs’, ‘Yeni Ufuklara Doğru’, ‘Gönül Seferberliği’ ve ‘Savunma’ isimli kitapları hâlâ milyonlarca kütüphanede bulunuyor.
Alparslan TÜRKEŞ’i anmak için, ölüm yıldönümlerinde, elbette büyük merasimler yapılmalıdır, ama yapılan törenler ne kadar büyük, ne kadar muhteşem olursa olsun, TÜRKEŞ’i hakkı ile anlatmaya yetmez. Üstelik TÜRKEŞ ANLATILMAYI DEĞİL, ANLAŞILMAYI BEKLİYOR! Rahmetli TÜRKEŞ’i değil Türk milleti, ne yazık ki biz Ülkücüler bile lâyıkıyla anlayabilmiş değiliz.
TÜRKEŞ’i anlayabilmek için ciddi ve ilmî araştırmalara ihtiyaç vardır.
TÜRKEŞ hayatta iken İslâmiyet’e, Türk milletine, Türkiye’ye ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne taraf olduğu için, malûm sebeplerle bu tarafsız araştırmalar yapılmamıştır yahut yapılamamıştır. Amma artık TÜRKEŞ yok ve başka bir TÜRKEŞ de kolay kolay yetişmeyecektir. Öyle ise, ebediyete ve tarihe intikal eden Alparslan TÜRKEŞ’i iyice araştırmalı ve öğrenip genç nesillere öğretmeliyiz.
Bu çapta bir araştırmayı ne kadar usta ve profesyonel de olsalar tek tek fertler yapamaz, başaramaz!.. Yapabilseler bile, beklenen tesir ve teshir meydana gelmeyebilir. O sebeple bu araştırmayı üniversiteler yapmalıdır… Büyük üniversitelerimiz bunun için birer ‘Alparslan Türkeş Araştırma Enstitüsü’ kurmalıdır… Bunu sağlamak, Milliyetçi Hareket Partisi’nin görevidir. (Ancak ne yazık ki, iktidar olduğu dönemde bunu bir teklif olarak MHP’ye götürdüğümüz halde, bunun önemi kavranamamış ve gereği yapılmamıştır.)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine, buradan teklif ediyoruz; Üniversitelerde birer ‘Alparslan Türkeş Araştırma Enstitüsü’ kurdurunuz! (Reklâm panolarına Türk Bayrağı resimli afiş yapıştırtmakla milliyetçi olunmaz, milliyetçilikte samimi iseniz, işte size fırsat, samimiyetinizi ispat edin!)
Ülkücü Hareket’in Başbuğu, Türk Milliyetçilerinin Efsanevî Lideri, Türk milletinin son Bozkurdu merhum Alparslan TÜRKEŞ’in askerliği, politikacılığı ve devlet adamlığı dost ve düşman herkes tarafından bilinir fakat, bize göre, asıl bilinmesi gereken ‘fikir adamlığı’ ne yazık ki yeteri kadar bilinmez.
Alparslan TÜRKEŞ’in askerliği hatta darbeci askerliği, kendisi darbelerin ne kadar yanlış olduğunu defalarca tekrar etmiş olmasına rağmen, çok konuşulup yazıldığı için bilinir fakat ‘fikir adamlığı’ ne yazık ki, pek bilinmez.
Alparslan TÜRKEŞ’in siyaset adamlığı, yıllarca milletvekilliği ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin genel başkanlığını yaptığı için bilinir fakat, ‘fikir adamlığı” ne yazık ki, pek bilinmez.
Keza Alparslan TÜRKEŞ’in devlet adamlığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne devlet bakanı ve başbakan yardımcısı olarak yaptığı hizmetlerden dolayı bilinir fakat, ‘fikir adamlığı’ ne yazık ki, pek bilinmez.
Halbuki en az asker TÜRKEŞ kadar, politikacı TÜRKEŞ kadar ve devlet adamı TÜRKEŞ kadar bir gerçek ve gerçeklik olarak, bir de ‘fikir adamı’ TÜRKEŞ vardır.
Evet, Alparslan TÜRKEŞ yukarda isimlerini verdiğimiz on (10) adet kitabı yazmış ve neşretmiş olduğu halde; hatta bu kitaplarda bir çok özgün fikir de ortaya koymuş olduğu halde; nedense, ‘fikir adamlığı’ yönünden hemen hemen hiç incelenmemiştir.
Bu, neden böyledir? Bu durumu, sadece Alparslan TÜRKEŞ’e duyulan düşmanlık ile izah etmek doğru mudur? Aslında bu suallerin cevaplarını ben de bilmiyorum, ama bu böyledir, işte!
Kim ne derse desin, kim ya da kimler neye inanırsa inansınlar, Ülkücü Hareket’in Başbuğu, Türk Milliyetçilerinin Efsanevî Lideri, Türk milletinin son Bozkurdu merhum Alparslan TÜRKEŞ, Türk milletinin son dönemde yetiştirmiş olduğu nadir fikir ve tefekkür adamlarından biridir!
Çünkü TÜRKEŞ, Türk milletini ahlâkta, ilimde, kültürde, sanatta, medeniyette ve teknikte tarihte olduğu gibi gene bir numara yapmak için, evrimci bir yol takip etmek yerine devrimci bir metod olan ‘çağlar üzerinden sıçrama’ tezini Türkiye’de ilk defa ortaya koyan ve savunan ‘adam’dır!
Çünkü TÜRKEŞ, Türk milletinin tarihî tecrübe ve özlemlerine en uygun sistem olduğu için ‘Başkanlık Sitemi’ni Türkiye’de ilk defa ortaya koyan ve savunan ‘adam’dır!
Çünkü TÜRKEŞ, Türk milletinin mutlu ve müreffeh olması için tek ‘araç’ olan demokrasiyi ve fakat “pazarlarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiyi” değil, milleti ülke yönetimi ile ilgili her türlü kararda seçimlerden sonra da yetkili kılan, ‘ Tam ve Millî Demokrasi’yi Türkiye’de ilk defa ortaya koyan ve savunan ‘adam’dır!
Çünkü TÜRKEŞ, devletin kendi aslî fonksiyonlarını gerektiği gibi ifa edebilmesi için, millî harp sanayi ve enerji sektörü gibi stratejik sektörler hariç, bütün ekonomik faaliyetlerinden hızla ve mutlaka vazgeçmesi gerektiğini, Türkiye’de ilk defa ortaya koyan ve savunan ‘adam’dır!
Çünkü TÜRKEŞ, harcanacak en az emek ve yapılacak asgarî masrafla şehir ve köy arasındaki imkân eşitsizliğini ortadan kaldırmak için, şehirde hangi imkânlar var ise köye de aynını sunmak için, ‘Tarım Kentleri’ projesini Türkiye’de ilk defa ortaya koyan ve savunan ‘adam’dır!
Çünkü TÜRKEŞ, Türk milletini teşkil eden sosyal dilimler arasındaki gelir dağılımı adaletsizliğini ortadan kaldırabilmek için, bütün sosyal dilimleri mülk sahibi yapmayı hedefleyen ‘Millet Sektörü’ projesini Türkiye’de ilk defa ortaya koyan ve savunan ‘adam’dır!
Çünkü TÜRKEŞ, işçi sosyal dilimini işveren sosyal diliminin merhameti ile insafına terk olmaktan kurtarmak ve emek-sermaye barışını temin etmek için, ‘Millî, Tek ve Mecburî Sendikacılık’ görüşünü Türkiye’de ilk defa ortaya koyan ve savunan ‘adam’dır!
Çünkü TÜRKEŞ, millî geliri ve millî servet ile mülkiyeti Türk milletine yayarak, hem sosyal barışı temin etmek hem de tam ve millî demokrasiyi güçlendirmek için, ‘İşçi Fabrikaya, Kâra ve Yönetime Ortak’ olmalıdır görüşünü Türkiye’de ilk defa ortaya koyan ve savunan ‘adam’dır!
Çünkü TÜRKEŞ, sosyal dilimlerin teşkilâtlanmalarının hem haklarını savunmak ve temin etmek ve hem de demokrasinin doğru, iyi ve güzel işleyişini sağlamak bakımından ne kadar ehemmiyetli olduğunu bildiği için, ‘Memur Sendikaları’nın da kurulması gerektiğini Türkiye’de ilk defa ortaya koyan ve savunan ‘adam’dır!
Çünkü TÜRKEŞ, gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir ülke için ne büyük bir felâket olduğunu bilen bir ‘iktisatçı’ olarak, ‘İşsizlik Sigortası ile Asgarî Ücretten Vergi Alınmaması’ görüşlerini Türkiye’de ilk defa ortaya koyan ve savunan ‘adam’dır!
Dünyanın her yerinde bu kadar önemli, ciddi, özgün ve büyük projelerden sadece herhangi birisini bile ortaya koyup, yıllarca ve ısrarla bıkmadan-usanmadan savunan ‘adam’lar mütefekkir ve fikir adamı kabul edilirler. Buna uygun sevgi ve saygı görürler… Halbuki rahmetli TÜRKEŞ, Türkiye’de sadece bir asker, bir politikacı ve devlet adamı kabul ediliyor… Bu, hem merhum TÜRKEŞ’e hem de ilim ve düşünce ile ilim ve fikir adamlarına büyük bir saygısızlıktır… Bundan bir an evvel vazgeçilmeli ve Alparslan TÜRKEŞ’in ‘fikir adamlığı’ bir an önce teslim ve tescil edilmelidir… Bu da, Türk üniversitelerinin birer ‘Alparslan Türkeş Araştırma Enstitüsü’ kurmaları ile olur.
Evet, bir kere daha tekrarlıyor ve ilân ediyorum, Alparslan TÜRKEŞ bir fikir adamı ve mütefekkirdir!
Ve, Hükümete bir kere daha teklif ediyorum; Üniversitelerde birer ‘Alparslan Türkeş Araştırma Enstitüsü’ kurulmalıdır!
Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.
