« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

20 Mar

2007

KASIMPAŞALI KARİZMASI YERLE BİR

20 Mart 2007

Bilirsiniz, Recep Tayyip Belediye Başkanlığı seçimlerinde değil, ama 2002 Genel Seçimleri esnasında topluma “Kasımpaşalı” olarak takdim edilmiş ve bu da hayli kabul görmüştü… Gerçi bu “Kasımpaşalı”lığın ne olup ne olmadığının tam bir tarifi hiçbir zaman hiç kimse tarafından yapılmadı, bu kavramın içi hiçbir zaman tam olarak doldurulmadı… Ama bu o kadar önemli değil… Bunu, herkes bilgisine, görgüsüne, kültürüne göre istediği gibi algıladı, anladı. Bunun hiçbir mahzuru olmadı, hatta böylesi, propaganda tekniği açısından daha da iyi oldu.

Bunları yazıyorum diye, Kasımpaşalılığın ne demek olduğunu benim bildiğimi sanmayın… İtiraf ediyorum; bazı şeyler anlar gibi olsam da Kasımpaşalılığın ne olduğunu ben de tam olarak bilmiyorum.

1965 yılında, o zamanların meşhur aktörü Yılmaz Güney iki film çevirmişti; Kasımpaşalı ve Kasımpaşalı Recep… Ben o vakit 11 yaşındaydım ve bu iki filmi de zevkle seyretmiştim… Şimdi, herhalde o filmlerden hatırımda kalanlarla, bu Kasımpaşalılık tabirine bir anlam yüklemiş bulunuyorum… Yılmaz Güney, o iki filmde de kimsesiz, işsiz güçsüz, parasız pulsuz, tahsilsiz ve biraz da serseri ama kendi ölçüleri içinde delikanlı-yiğit Recep adlı bir genci canlandırıyordu.

Recep bir gün, zengin ama güzel ve şımarık bir kıza (Tijen Par), uzaktan uzağa ve içten içe aşık oldu… Ve, sözü daha fazla uzatmayayım, kendini topluma ve tabii daha çok kıza kabul ettirebilmek için, kabadayılık yapmaya ve haram yollardan para kazananlardan haraç almaya başladı. Falan, filân.

İşte ben, Kasımpaşalılığa bu iki filmden hafızamda kalan bu bilgi tortularıyla bir manâ yüklüyorum… Ve Recep Tayyip’i anladığımı sanıyorum.

Bir omzu racon gereği “hafif aşağı kaymış” olan Recep Tayyip, "Lider olunmaz, lider doğulur" buyuruyor… Kendine soru yöneltme cüretini gösteren hadsizlere lisenin “Ali kıran baş keseni” edâsıyla kısa cevaplar veriyor… Her an herkes tarafından sorgulanıyorum paranoyasıyla, ilmek ilmek örülmüş, bir kendini savunma nadanlığı gösteriyor.

Sendikalara, "Sokağa dökülürseniz dökülün kardeşim" diyor... Bazı holdinglere para kaptıran vatandaşlara, "Bize mi sordunuz? Kaptırmasaydınızı" yapıştırıyor, Erzurum'da iş isteyen işsize, "Devlet, iş dağıtma yeri değil. Burada Başbakan konuşuyor, biraz saygılı ol" diyor, hızını alamayıp, "İşte devlet böyle battı”yı da ekliyor... Fındık taban fiyatının yükseltilmesini isteyen üreticiye "Hazırlopçu" diyor, oturduğu bölgede su bulunmamasından yakınan vatandaşa, "Siz de her şeyi bedava istiyorsunuz" cevabını veriyor... Toplu konut atağından söz ederken, 'Paramız yok, nasıl alalım?' diyen vatandaşa "Yastık altında çok vardır. Sende olmasa bile başkalarında vardır" diyor... “Anamızı ağlattın” diye şikayette bulunan çiftçiye, “Ananı da al git” diyebiliyor… Bingöl depremzedelerinin gösterisini masum bulmuyor, “provokatörlerin işi” diyor, protestocu bir genç kızı, kendi siciline bakmadan, “sicili lekeli” ilân ediyor.

O, hata yapmayan bir adam… Siciline gelince, şiirden hüküm giymiştir… “Keşanlı Ali Destanı” gibi, onun hikâyesi de, bir gün Kasımpaşalı Tayyip Destanı diye pekâlâ yazılabilir… Nitekim yazıldı da, Bilal Çetin Türk Siyasetinde Bir Kasımpaşalı; Tayyip Erdoğan’ı yazdı ve yayınladı.

Ancak Recep Tayyip’in bu Kasımpaşalılığına, herkes aynı hoşgörüyü göstermedi… Bazı kimseler, bu tavra açık açık karşı çıktılar… Meselâ Tıp doktoru olan AKP Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut Koçak, Recep Tayyip’in ruh halinin giderek gerginleştiği, son olarak Berlin Büyükelçisi Mehmet Ali İrtemçelik'i azarladığı belirtilerek yöneltilen bir soru üzerine şunları söylemişti: “Ben doktor olarak şunu söyleyebilirim: Başbakan gergin. Gerginliğin belirtisi de refleks cevaplardır. Son altı aydır- bir yıldır çok daha gergin. Nerede canını sıkan bir durum olursa hemen fevrî tepki gösteriyor. Bütün yetkiler, parti içindeki meseleler, belediyelerdeki sorunlar, hepsi Başbakan'ın önünde toplanırsa gelinen nokta da bu olur. Bir ülkede demokrasi varsa, bu kadar yetkinin tek bir insanda toplandığı bir yapı olamaz. Bir de tabii ki önemli olan Kasımpaşalı kültürü meselesi. Başbakan Kasımpaşalı kültürüyle yetişmiş olabilir. Ama her seferinde, o şekilde davranması da olmuyor… Devlet geleneği içinde olaylara yaklaşması lâzım. Bir hekim olarak söylüyorum; o gerginliği mutlaka üzerinden atması gerekiyor.”

Velhasıl, Recep Tayyip’in Kasımpaşalılığı herkes tarafından tasvip görmese ve doğru bulunmasa da herkes tarafından öyle ya da böyle kabul edilmiş görünüyor… Recep Tayyip denilince herkes, bununla Kasımpaşalı Recep Tayyip’in yahut Kasımpaşalı denilince de Recep Tayyip’in kastedildiğini anlıyor… Bunda, hiçbir şüphe yok.

Ancak Recep Tayyip’in, bu Kasımpaşalı karizması geçenlerde yerle bir oldu! Evet evet, geçenlerde bir gazetemizde, Gazeteci-Yazar Mehmet Barlas’ı, herkesin içinde Başbakan Recep Tayyip’in yanağını okşarken gösteren bir fotoğraf yayınlandı ve Recep Tayyip’in Kasımpaşalı karizması yerle bir oldu.

!999 yılıydı arkadaşlarım Erdem Karakoç ile Nazmi Çelenk’in tavsiyeleri üzerine Ortadoğu Gazetesi’nin patronu rahmetli Zeki Saraçoğlu telefonla dâvet etti. Gittim. Hoş beşten sonra sadede geldi: Benim gazeteye genel yayın müdürü olmamı istedi. O konuda hiçbir tecrübem yoktu, o yüzden düşünmek için, biraz zaman istedim. Kabul etti.

Eşim İstanbul’da iç hastalıkları ihtisası yapıyordu. Yani İstanbul’da kalacak evim olduğu gibi, aile de bilvesile bir araya gelecekti. Bu sebeple teklif cazipti. Lâkin hiç tecrübemin olmaması ciddi bir problemdi… Lâfı çok uzattım, kısa keseyim: Gittim ve Zeki Beye hiç tecrübem yok, o yüzden bir ay normal sıradan bir yazar gibi çalışayım. Fakat bu süre içinde günlük toplantılara katılarak, gazetenin işleyişini kavrayayım. İdareyi o zaman devralırım dedim. Kabul etti. Gazete de profesyonelce işe başladım.

İrfan Ülkü o zaman genel yayın müdürüydü, ama bu anlaşmadan haberi yoktu. Benim sadece yazar olduğumu ve sonuna kadar böyle kalacağımı sanıyordu… Bir gün İrfan Ülkü’nün odasında oturuyoruz… Zeki bey de geldi… Hep birlikte çay kahve içip “mavra kesiyoruz”… Birden nasıl oldu ise, rahmetli yanağımdan bir “makas” aldı… Herhalde bir saniyelik bir şaşkınlık yaşadım ve sonra kendime geldim… Bileğini hızla kavradım ve “Bir daha böyle bir şeye tevessül edersen kolunu kırarım” dedim. Şaşırdı, ne diyeceğini bilemedi, kem küm etti… Ve tabii ki genel yayın müdürlüğü meselesi böylece bitti… Bu konuyu ne ben, ne de Zeki bey bir daha açmadık… Ne ben, hani genel yayın müdürü olacaktım, ne oldu diye sordum. Ne de o beni, işten çıkardı… 5-6 ay kadar, böyle hiçbir şey olmamış gibi köşe yazmaya devam ettim… Sonunda da bastım istifayı.

Şimdi düşünüyorum da, -gösterdiğim tepki abartılı da olsa doğru, haklı ve iyi olduğu halde-, yaptığımdan utanıyorum… Ancak aynı muameleye maruz kalsam, belki şekli farklı olur, ama gene aynı tepkiyi veririm.

Ben, Kasımpaşalı da Eşrefpaşalı da değilim, sıradan bir adamcağızım. Fakat yanağımdan “makas” alınması beni çıldırtmaya yetiyor da, Kasımpaşalı Recep Tayyip yanağı okşandığı halde, bu hal “Kasımpaşalı raconuna” aykırı da olmasına rağmen, bu duruma nasıl tepkisiz kalabiliyor? Buna nasıl razı olabiliyor? Bunda, sizce de bir yanlışlık yok mu?

Ya Recep Tayyip, gerçekte Kasımpaşalı falan değil, sıradan bir “Beyaz Türk” sadece politik imaj olarak Kasımpaşalı rolü yapıyor… Yahut Recep Tayyip Kasımpaşalı ama Başbakanlık öyle “yağlı, ballı ve börekli” bir makam ki, Recep Tayyip’in her şeye “yanağının okşanmasına” bile katlanmasına sebep oluyor… Siz ne dersiniz? Yoksa, her iki şık birlikte mi doğru?

Hangisi doğru olursa olsun, kesin olarak doğru olan bir şey var ki; o da Mehmet Barlas yanağını okşadığı anda, Recep Tayyip’in Kasımpaşalı karizmasının yerle bir olduğudur!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,33 M - Bugn : 55639

ulkucudunya@ulkucudunya.com