« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Eki

2014

Siz misiniz bu operasyonu yapan

Saygı Öztürk 01 Ocak 1970

“17 Aralık soruşturması” için “takipsizlik” kararı verilse de, önümüzdeki dönemde olay gündemden düşmeyecektir. Bakan çocukları “Aklandık, hakkımızda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi” deyip karar metnini sallasalar da bu dosya hükümet değişikliğinden sonra soruşturulacaktır. Siz, soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcılarından dosyaları alırsanız, operasyonu yapan polis müdürlerini cezaevine atarsanız o dosyadan ne beklenir?
Bakın şu işe: Operasyona uğrayanlar hakkında savcılığın “takipsizlik kararı” verdiği gün, o operasyonu gerçekleştiren dönemin Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı, diğer görevliler Kazım Aksoy, Arif İbiş, Mustafa Demirhan ve Hüseyin Korkmaz ise Metris Cezaevi’nden Silivri Cezaevi’ne naklediliyordu. “Hükümeti ortadan kaldırmaya, görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” diye suçlama varsa, sanık avukatları başta Bekir Yavuz Tapar olmak üzere diğerlerinin görevi daha da zor olacak.
O maddeler neden değişiyor
AKP’li milletvekilleri tarafından verilen, 14 Ekim’de TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülen kanun teklifiyle Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) bazı değişiklikler getiriliyor. Bu değişikliklerin en önemlisi CMK’nın 128. maddesinde değişiklik yapılarak “Anayasal Düzene Karşı Suçlar”la, hükümete karşı darbe teşebbüsüyle ilgili soruşturmalarda şüphelilerin malvarlıklarına el koyma olanağı getiriliyor. CMK’nın 116.maddesindeki değişiklikle de “Şüpheli veya sanıkla ilgili ev, işyeri, araç ve üst aramasında makul şüphe” yeterli olacak.
Bu yasa önerisini yapan AKP’li milletvekilleri tarafından 17 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturması sonrası verilen bir değişiklik teklifiyle “makul şüphe” kavramı yerine “somut delillere dayalı kuvvetli şüphe” kavramı getirilmiş, 21 Şubat 2014’te CMK’da değişiklik yapılmıştı. Şimdi tekrar değişiklikten önceki duruma dönülüyor. Yani, yasanın o hükmü birileri için görevini tamamladı. Şimdi eskiye dönülüyor.
Eski Cumhuriyet Savcısı, CHP Milletvekili Ali Özgündüz’e, bu değişiklik önerisinin son dönemde meydana gelen toplumsal olaylarla ilgisinin olup olmadığını soruyorum. “Olaylarla hiçbir ilgisi yok. Hükümetin önümüzdeki dönemde başlatmayı düşündüğü başka kişilere veya gruplara ilişkin soruşturmalarda daha kolaylıkla arama kararı alması imkanı için bu düzenlemeler yapılmak isteniyor” diyor.
Tutuklanmasına engel değil
CMK’ya göre “sadece adli para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez”. Peki bu durumda hakim ne yapabilir? AKP, yasayla hakimin elini-kolunu bağlamış. TCK’nın 6. maddesinde yer alan “silah” sözcüğü, molotof kokteyllerini kapsar mı? Bunu hukukçu milletvekili Ali Özgündüz’den dinliyorum:
“Molotof kokteyli, patlayıcı madde olup saldırıda kullanıldığı için TCK anlamında silahtır. Molotof kokteyli atarak adam yaralamak, kundaklama yapmak veya genel güvenliğin kasten tehlikeye düşürülmesinin TCK 170. maddesinde yer alan suçlarının cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olduğu için tutuklama engeli yoktur.” Savcının, hakimin istediği de, patlayıcıyı o kişinin attığına ilişkin “somut delil”. Genelde olaylar gece olduğu için, polisin yüzü maskeli, tanınmamak için etek bile giyen teröristin görüntülerini tam olarak elde etmesi mümkün olmuyor. İşte bu yüzdendir ki, getirilen kişiler “somut belge” olmadığından serbest kalıyor.
Poşunun da cezası var
Şubat 2013 tarihinde Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılan değişiklikle; “‘Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” hükmü getirilmişti.
Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerin gizlenmesi amacıyla yüzün tamamen veya kısmen kapatılması, terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde amblem, resim veya işaretlerin asılması, taşınması, slogan atılması, ses cihazları ile yayın yapılması, terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi de 5 yıla kadar hapis cezasını gerektiriyor.
Eski Savcı Özgündüz, “Bugün herhangi yeni bir yasaya gerek duyulmaksızın, istenildiği halde emniyet güçleri tarafından yakalanıp yargı mercilerine sevk edilen terör örgütü mensupları rahatlıkla tutuklanabilecektir. Yani ‘TCK ve CMK’daki hükümler terörle mücadelede yeterli değil, elimiz kolumuz bağlı’ şeklindeki şikayetler haklı değildir” diyor.
Aslında şöyle bir yasaya ihtiyaç var: TBMM’den dönemsel, olayına göre, adamına göre yasa çıkartamaz. Soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısının elinden, polisin elinden o dosya alınamaz.
Son olaylar bize bazı şeyleri hatırlattığı için hatırlatıyoruz. Savcılar meslekten atılıyor, polis müdürleri tutuklanıyor, yasalar birilerinin hatırı için değiştiriliyor. Bu ne biçim iş?

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,87 M - Bugn : 359

ulkucudunya@ulkucudunya.com