« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Ağu

2014

Yahudi Cesaret Madalyası hikayesi, bölüm 2

Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970

AKP'liler önce inkâr ettiler. "Tayyip Erdoğan Yahudiler'den cesaret madalyası almaz" dediler.

Sonra "Tayyip Erdoğan o madalyayı kendisi için değil, soykırım sırasında Yahudiler’e yardım eden Türk diplomatlar adına aldı" dediler.

Deştikçe, Yahudiler’in cesaret madalyalarını o güne kadar sadece Yahudiler’e verdiği, Tayyip Erdoğan'ın ise bu madalyanın verildiği tek Müslüman olduğu ortaya çıktı.

"Yahudiler’den, İsrail'den nasıl madalya alırsın? Hem Filistin davasının yanında olup hem Yahudiler'den cesaret madalyası almak nasıl bir pozisyon alma"eleştirileri arasında Tayyip Erdoğan'a "Madem kendin adına almadın o halde iade et"denildi.
"Edeceğim" de demedi, "etmeyeceğim" de...

Ne dedi?

"Bana verilen Musevi nişanını dillerine dolamışlar. Şimdi o tarihte verilen nişanla bugünkü olaylar arasında bağlantı kurup iade etmek ne kadar doğru olur" dedi.

Fakat ödülü veren Amerikan Yahudi Kongresi bir mektup yazıp ödülü geri isteyince miting meydanlarından "Alın ödülünüzü başınıza çalın" tarzında bir nutuk geldi.

Şimdi...

Eğer bu konudaki eleştirileri dinleyip ödülü Yahudiler geri istemeden iade etseydi kamuoyu önünde puan alacaktı.

Ama onlar istedikten sonra "Alın madalyanızı başınıza çalın" demek biraz iş bittikten sonra kapıyı kilitlemek gibi oldu. Ki bu da Tayyip Erdoğan gibi kurnaz ve de profesyonel bir politikacıya hiç yakışmadı!

Grotesk bir durum karşısında oksimoron bir tavır...

Elbette Yahudiler’den cesaret madalyası almak sizi bütünüyle Yahudi politikalarına angaje etmez.Ama son yetmiş yılda bu ödülün verildiği tek Müslüman olmak insanları bu konuda düşündürmüyor da değil!

Çünkü, bu durum "grotesk" bir durum.

Yani... Dünyayı yabancılaştıran ve onu eğlenceli ve hayali bir alana götüren, içinde esrarengiz, tekin olmayan güçlerin egemenliğinin yansıdığı, aslında bir araya gelmez gibi görünen şeylerin, mesela trajikle komiğin, adilikle yüceliğin bir oyun havasında birleştirilmesi...

Oksimoron da böyle... Birbiriyle çakışan, zıt iki özellik veya düşünceyi barındıran bir durum.

Yani, köşeli bir daire, korkunç güzel, hem Yahudisever hem Hitlerci olmak gibi...

Başbakan'ın Yahudiler'den cesaret madalyası alması grotesk bir oyun mu, oksimoron bir durum mu bu konuda kesin bir şey söylemem mümkün değil.

Ancak, eğer bu taraftan grotesk bir durum, oksimoron bir tavırla karşı karşıyaysak, Yahudiler’in de bu ödülü Tayyip Erdoğan'a vermeleri de aynı derecede grotesk bir durum, oksimoron bir tavır!

Aslında insandan insana olan ilişkiler gibi devletten devlete olan ilişkilerde grotesk ve oksimoron durumlar oluyor. Hatta daha fazla oluyor ve bu durum daha fazla içselleştirilebiliyor.

İsrail'in Filistin politikalarına karşı olabiliyorsunuz, ama İsrail ile ticaret yapmaya devam edebiliyorsunuz.

İsrail'in Filistin'i bombalamasına karşı çıkıyor veya çıkıyor gibi yapıyor olabiliyorsunuz, ancak İsrail'in savaş uçaklarında kullandığı yakıtı İsrail'e satabiliyorsunuz.

Aslında insanlar arasında ilişkilerde olduğu gibi devletlerarası ilişkilerde de ahlaki ilkelerin gözetilmesi gerekiyor. Ama ne yazık ki profesyonel politika bu ilişkileri de grotesk oyunlar oynamayı ve oksimoron tavırlar takınmayı adeta dayatıyor.

Yani, durumu düzeltmek için kısa vadede yapacak pek bir şey yok!

AKP'lilerin tartışma adabı...

AKP'li sosyal medya trollerini kim motive ediyorsa ona-onlara bir çağrım var: Arkadaş, şu insanlara birazcık da olsa tartışma adabı konusunda da bilgi verin.

AKP'lilerle sosyal medyada tartışmak tam şöyle bir durum:

"Ben diyorum tren geldi geçti, onlar diyor iyi ama siz de Kızılderililer’i kestiniz..."

Küfür, hakaret, itham, tehdit vb. konularını geçiyorum. Bunlar hiçbir şekilde muhatap alınmıyor tarafımdan.

Bir yanlıştan bahsediyorsunuz, öteki hemen "İyi ama siz de şu yanlışı yaptınız" diyor. Oysa"kim yaparsa yapsın yanlış yanlıştır" denilmeyince tartışmanın faydası olmuyor.

Hata, yanlış, günah her ne ise, hiç kimseye verilmiş bir hak değil, caiz değil, serbest değil.

Kim yanlış yapmışsa yanlıştır. Benim suçum veya yanlışım senin yanlışını veya suçunu örtmez, ortadan kaldırmaz.

Bir suçu, yanlışı, günahı, bir başkasının suçuyla yanlışıyla ya da günahıyla örtemezsiniz.

Hukukun temel ilkesi "Suçun şahsiliği" hakkındadır!

Kadın kahkahasından daha önemli konular varken...

Bülent Arınç'ın "Kadınların kahkahaları" ile ilgili söylediği söz oldukça ses getirdi. Arınç'a göre kadınlar başka insanların yanında şuh kahkahalar atmamalı...

Atmalı ya da atmamalı... Ben tartışmanın burasında değilim.

Bülent Arınç gibi bir isim kadınların kahkahasıyla ya da başka AKP'lilerin yaptığı gibi mini eteğiyle, taytıyla, yırtık kotuyla filan uğraşacağına çok daha önemli konular olan ve İslam dininin menettiğihırsızlık, Gulül, gıybet, adam kayırma, nefret söylemi geliştirme, ayrımcılık, kutuplaşmaya yol açacak şekilde yönetim, küfür, hakaret, hukuksuzluk, adam kayırma, iftira gibi çok daha önemli konularda konuşmalı.

Büyük günahları ve ayıpları bir kenara koyup, kadınların kahkaha atmasını nazara vererek nispeten büyük yanlışları gizlemeye çalışmak Bülent Arınç'ın tarzı mı olmalı?

Nedir bu?

Asıl ve asli ve büyük ve çok daha zararlı sorunları görmeyip, duymayıp, konuşmayıp, üç maymunu oynamak suretiyle âlemi İslam’ın bu en büyük problemine parmak bastığı için Bülent Arınç'ı kutluyorum!

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,87 M - Bugn : 1889

ulkucudunya@ulkucudunya.com