« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

15 Ağu

2011

ÖMER LÜTFİ BARKAN’IN TARİH ANLAYIŞI

Hatice Kaplan 01 Ocak 1970

ÖNSÖZ
Türk iktisat ve toplum tarihinin öncüsü Barkan, pek çok alanda- iktisat,
hukuk, kültür ve toplum bilimiyle ilgili yaptığı arastırmalarıyla adından sıkça söz
ettiren bir bilim adamıdır. Onun eserleri, sadece kendi döneminde değil kendi
döneminden sonraki tarihçiler üzerinde de etkili olmustur.
Barkan, felsefe mezunu olmasına rağmen tarih alanındaki çalısmalarıyla
öne çıkmıstır. Siyasi ve askeri tarihçiliğin uyguladığı hikâyeci tarih anlayısı yerine
yeni metotlarla sosyal ve iktisadi tarihe yönelmistir.
Osmanlı tarihinin ekonomik ve sosyal tarihiyle ilgili binlerce sayfayı bulan
arastırmalarında ideolojiden uzak, belgeleri esas alan bir yöntem kullanmıstır.
Hanedanlar tarihi olarak görünen Osmanlı tarihinin arka planındaki iktisat tarihini
ortaya çıkarmıstır.
Yaptığı çalısmalarıyla Türk tarihçiliğini geleneksellikten kurtarıp modern
metotlarla tarihin nasıl yazılacağını öğretmistir.
Bu çalısmamızın amacı, Barkan’ın biyografisini yazmak değildir. Onun
Türk tarihçiliğine katkıları üzerinde durulmustur. Bu çalısmada barkanın kendi
eserlerinden yararlandım. Bunun dısında onun hakkında yazılanlar ve diğer ikincil
kaynaklara müracaat ettik.
Bu çalısmamda yardımlarını esirgemeyen danısman hocam Yrd.Doç.Dr.
Ramazan KAYA’ya, bu konuyu seçmeme vesile olan değerli hocam Doç. Dr.
Muammer DEMDREL’e tesekkür ederim.
Erzurum-2008 Hatice KAPLAN

KISALTMALAR
A.g.m : Adı geçen makale
C : Cilt
Çev. : Çeviren
D.D.A : Diyanet Dslam Ansiklopedisi
D.Ü. : Dstanbul Üniversitesi
DFM : Dktisat Fakültesi Mecmuası
MEB : Milli Eğitim Bakanlığı
s : Sayfa
TTK : Türk Tarih Kurumu
Vb : Ve benzeri
Vs : Ve saire
Yay. : Yayınlayan, yayınları

GİRİŞ
Ülkemizde yıllarca tarih, siyasi ve askeri olayların kronolojisi seklinde
verilmistir. Osmanlı Dmparatorluğu’nu daha iyi anlamamız için, onun iktisadi
faaliyetlerinin, sosyal kültürel yapısının, nüfus yapısının... vs bilinmesi
mecburidir. Dste bu konuları içeren sosyal- ekonomik tarih arastırmaları ülkemizde
Ömer Lütfi Barkan’la baslamıstır.
Onun tarih anlayısı üzerinde II. Dünya Savası’ndan sonra ortaya çıkan
Fransız Annales tarih ekolünün büyük etkisi olmustur. Strasbourg’da böyle bir
ortamda öğrenimini yapmıstır. Özellikle arsivlerdeki malzemeyi kullanarak sosyoekonomik
tarih arastırmalarıyla çığır açmıstır. Kaynaklar tam olarak ortaya
çıkmadıkça, yapılan yorumların eksik olacağına inandığından dolayı arsiv
malzemesine çok önem vermistir.
Barkan, arastırmalarında daha çok XVI. yüzyıl üzerinde yoğunlasmıstır.
Çalısmalarını birkaç ana baslık altında sıralayabiliriz. Barkan, özellikle toprak
meseleleriyle ilgili yazdığı makalelerle dikkati çekmistir. Türkiye ve komsularının
toprak meselelerini arastırmıstır. Osmanlının kurulusundan itibaren toprak
sorununu belgelerle aydınlatmaya çalısmıstır.
Barkan’ın Osmanlı toprak düzeni ile ilgili yayınladığı en kapsamlı eseri
“XV ve XVI. ıncı Asırlarda Osmanlı Dmparatorluğu’nda Zirai Ekonominin
Hukuki ve Mali Esasları I, Kanunlar “ adlı eseridir. Bu eserinde tapu tahrir
defterlerinin baslarında yazılı olan 100 kadar sancak kanunnamesini yayınlamıstır.
Eserin mukaddimesinde Osmanlı Kanunnamelerinin özellikleri, fetva sistemi,
müesseselerin ser’iliği, sultanların kanun koyuculuğu gibi konular ele alınmıstır.
Bu sancak namelerde, baska ülkelerin tarihleriyle ilgili bilgilerde mevcuttur. Dslam
Ansiklopedisindeki “Kanunnâme” maddesinde de bu konulara değinmistir.
Osmanlı tahrir defterlerinin iktisadi, sosyal ve demografik bakımdan
önemi ilk defa onun tarafından arastırılmıstır.Tahrirlerin yapılma sebepleri, nasıl
yapıldıklarına dair bilgi vermistir.
Osmanlı’nın arazi siyasetinden, Balkanlardaki Türk yerlesmesinin
yapılısını anlatmıstır. Sürgünlerle bos ve tenha yerlerin nasıl senlendirildiğini
ortaya koymustur.

Barkan’ın vakıflar konusunda da pek çok arastırması vardır.Vakıfların
özellikleri, statüsü, isleyisleri hakkında açıklamalar yapmıstır.
Braudel’in “Akdeniz ve Akdeniz Dünyası” eserinin yayınlanmasından
sonra fiyat tarihi arastırmalarına daha çok yoğunlasmıstır. XVI. Yüzyılda
dünyadaki nüfus ve fiyat artıslarının Osmanlı üzerindeki etkilerini arastırmıstır.
Barkan bütçelerden fiyat artıslarına, vakıflardan kanunlara kadar yazdığı
makaleleriyle iktisadi ve sosyal tarih alanında bir çığır açmıstır.

BDRDNCD BÖLÜM
1. HAYATI
Ömer Lütfi BARKAN 1903 de Edirne’nin Kıyık (Buçuktepe)
mahallesinde doğdu. Babası Dsmail Efendi ve annesi Gülsüm hanımdır.
1951 de Süreyya (Meriç) Barkan’la hayatını birlestiren Ömer Lütfi
Barkan’ın bu evlilikten üç erkek çocuğu oldu. Ziya Budak, Dsmail Özdal ve Ömer
Eriçin. Dlk tahsilini Edirne Numune Mektebi’nde orta tahsili Edirne Muallim
Mektebi’nde yaptı. Edirne Muallim Mektebi’nden mezun olduktan sonra 1924
yılında Dstanbul Darülfünun’u Edebiyat Fakültesine ve Yüksek Muallim
Mektebi’ne girdi. 1927 yılında bu fakültenin felsefe bölümünden mezun olduktan
sonra liselere öğretmen olarak yetistirilmek üzere Strasbourg Üniversitesi
Edebiyat Fakültesine gönderildi.
Strasbourg Üniversitesi’nde tahsile devam imkânının bulunması,
Barkan’ın bilim hayatını belirleyen bir asama olmustur.
1928–1931 yıllarında Strasbourg Üniversitesi’nde öğrenimi sırasında
Fransız tarihçiliğinde bir devrim yapan Annales ekolunun büyük temsilcilerinden
biri olan Marc Bloch’ın dersine devam etmis, sosyo-ekonomik tarihe ilgisi onun
gelecek meslek hayatına yön vermistir. Bu fakültede genel felsefe, sosyoloji ve
psikoloji sertifikaları ile Hukuk Fakültesi’nden “Dktisadi Dlimler Yüksek Etüd
Diploması” alarak ikinci bir lisansı tamamlayıp 1931 yılında yurda dönerek
Eskisehir Lisesi Felsefe ve Yurtbilgisi öğretmenliğine atandı.
1933’teki üniversite reformu sırasında doktora ve doçentlik tezi
hazırlamadan doğrudan Edebiyat Fakültesi Türk Dnkılâp Tarihi kürsüsü
doçentliğine getirildi. 1937’de “Osmanlı Dmparatorluğu’nda, Kurulus Devrinde
Toprak Meseleleri” konulu tezini bitirerek doçentlik imtihanlarını basarıyla
tamamladı. 1941 Subatında profesörlüğe yükseltildi. 1950’de Dktisat Tarihi
Kürsüsü baskanı oldu. 1950–1952 yıllarında Dktisat Fakültesi dekanlığı
yaptı.1955’te emekliliğine kadar müdürlüğünü yürüttüğü Türk Dktisat Tarihi
Enstitüsü’nü kurdu. 1957 yılında ordinaryüs profesörlüğü yükseltildi.
Ömer Lütfi Barkan Dktisat Fakültesi’nde derslerinin yanı sıra Edebiyat ve
Fen Fakültesinin Dnkılâp Tarihi derslerini de yürüttüğü gibi 1939’da Hayriye
Lisesi’nde felsefe hocalığı 1940’da Yüksek Muallim Mektebi’nde müzakerecilik

görevinde bulundu. Yine 1940’tan sonra baslayarak Hukuk Fakültesi’nde Türkiye
Teskilat ve Müesseseleri Tarihi, 1963–1972 yıllarında da Dstanbul Özel Dktisadi ve
Ticari Dlimler Okulu’nda Genel Dktisat Tarihi derleri verdi. Prof. Barkan 1973
yılında emekliliğine kadar D.Ü Dktisat Fakültesi ve Edebiyat Fakültesinde Türk
Dktisat Tarihi, Genel Dktisat Tarihi, Osmanlı Kurumları Tarihi derslerini vermeye
devam etmistir. 1973’te yas haddinden emekliye ayrıldı. Emekliliğinden sonra
Boğaziçi Üniversitesi’nde seminer yönetti ve konferanslar verdi.
Bilim dünyasında kısa zamanda tanınan Barkan’a 1943’te Strasbourg
Üniversitesi tarafından ‘Seref Doktoru’ unvanı verildi. Ayrıca Barkan; Türk Tarih
Kurumu Üyesi, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Üyesi, Türk Dktisat Tarihi Enstitüsü
Kurucusu ve Müdürü, Sırbistan Dlimler Akademisi Üyesi, Dslam Arastırmaları
Enstitüsü Üyesi, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu V. Dönem (1957–1958)
VII. Dönem ( 1961-1962) Genel Kurul ‘Dçtimaiyat ve Manevi Dlimler’ Seksiyon
Üyesi, Türk Sosyoloji Cemiyet Üyesi, Osmanlı ve Osmanlı Öncesi Tarih Konseyi
baskanı olmustur. Barkan 23 Ağustos 1979’da vefat etmistir.1
1 Barkan’ın biyografisi su kaynaklarda değisikliklerle verilmistir; Mahmut Hasan Sakiroğlu,
“Ord.Prof.Ömer Lütfi Barkan ( 1902-1979)”, Belleten, Sayı: 173, Ankara, 1980, s.153-177; Halil
Sahillioğlu, “Ömer Lütfi Barkan”, D.Ü. D.F.M. C:41, Sayı:1-4, Dstanbul, 1985, s.3-38; Mübahat
Kütükoğlu, “Barkan”, D.D.A, C:2, Dstanbul, 1990, s.74-76; Osman NEBDOĞLU, Türkiye’de Kim
Kimdir, Dstanbul, 1963, s.115; “Barkan ( Ömer Lütfi )”, Büyük Larausse Sözlük ve Ansiklopedisi,
C.3, Dstanbul, 1986, s.1323-1324

DKDNCD BÖLÜM
2. ÖMER LÜTFD BARKAN’IN TARDH ANLAYISI
Barkan, tarih eğitimi görmemistir. Felsefe mezunudur. Dstanbul
Üniversitesi, Edebiyat Fakültesini bitirdikten sonra Prof. Albert Gabriel tarafından
Strasbourg Fransız Üniversitesine felsefe ve sosyoloji okumaya gönderilmistir.
Üniversitede, Annales ekolünün temsilcisi March Bloch’dan etkilenmistir.
Maurice Halbwachs, Henri Baulig gibi hocalardan da ders almıstır. Barkan,
01.03.1928’de kayıt yaptırmıs, 06.07.1931 de edebiyat lisansı alarak mezun
olmustur. Yurda döndükten sonra iki yıl Eskisehir Lisesi Felsefe ve Yurt Bilgisi
öğretmenliği yapmıstır. 1933 yılında Dstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesine
geçmis ve Edebiyat Fakültesinde Profesör olan Yusuf Kemal Tengirsenk yanında
doktora yapmadan ve doçentlik tezi yazmadan Türk Dnkılâp Tarihi Doçenti
olmustur.
Barkan 1936 ve 1937 yıllarında Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Ülkü
Mecmualarında yazdığı makalelerle dikkatleri çekmeye baslamıstır. 1937 yılında
Dktisat Fakültesinin dekanı Ömer Celâl Sarac, Barkan’ı fakülteye istiyordu. Nakil
için yazdığı yazı söyleydi:
“Tarih bilgisinin gerek memleketimiz için gerekse genel ekonomik terbiye
bakımından haiz bulunduğu önem dolayısıyla fakültemiz programına Dktisat
Tarihi ve Türkiye Maliye Tarihi dersleri konmus, Türkiye ekonomisi hakkında
tarihi arastırmalar yapmak ve iktisat ve içtimâiyat Enstitüsü’nün esaslı bir vazifesi
olarak kabul etmistir. Profesör Rüstow ile beraber çalısacak bir tarih doçenti
bulunmamaktadır. Bu yüzden derslerde memleketimiz ahvaline temas
edilmemesi, Enstitü’de tarihi arastırmalar yapılmaması mahzuru hasıl olmaktadır.
Kadromuzda bu bosluğu doldurabilmek için Edebiyat Fakültesi doçentlerinden
Ömer Lütfi Barkan’ın fakültemize verilmesi uygun mütalaa edilmektedir. Ömer
Lütfi Barkan felsefe ve iktisat tahsil etmis ve bilahare iktisat tarihine büyük bir
alaka göstererek, kısmen arsivlerde yeni vesaiki islemek suretiyle Türkiye Dktisat
Tarihine ait enteresan tetkikler nesretmistir.”
Barkan, bu talebe olumlu cevap vermis ve 1938 yılında iktisat fakültesine
geçmistir. Doçentlik tezini “Osmanlı Dmparatorluğu’nda, Kurulus Devrinde
Toprak Meseleleri” konusunda hazırlamıstır. Tez jürisi Fuat Köprülü, Alexandre
Von Rüstow ve Ebül ulâ Mardın’den olusmaktaydı. 1939 yılında “Umumi Dktisat
ve Dktisat Tarihi Doçenti” olmustur.2
II. Dünya Savası’ndan sonra Annales okulunun savunduğu sosyo-ekonomik
tarih dünyada çok ön plana çıkmıstır. Annales Tarih Okulu, geleneksel tarih
anlayısına karsı yeni bir tarih anlayısıyla ortaya çıkmıstır. Barkan Strasbourg’da
böyle bir ortam içinde tahsil görmüs, tarih anlayısında Fransız Annales Okulunun
büyük etkisi olmustur.
Annales Tarih Okulunun görüsleri kısaca söyle özetlenebilir. Birincisi,
siyasi olaylardan olusan geleneksel anlatımın yerine, sorun odaklı tarih anlayısı
geçmistir. Dkincisi, siyaset odaklı tarih yerine toplumların ve insanların faaliyetleri
önemlidir. Üçüncüsü de tarih bilimiyle diğer bilimler arasında isbirliği yapmak.3
Annalescilerin diğer bilimlerle ilgili anlayısı söyledir: “Eğer tarihe yeniden
kan verilmesi gerekiyorsa, bu ancak coğrafya, linguistik, ekonomi, demografi,
siyaset bilimi, klimatoloji, psikoloji ve benzeri beseri bilim dallarının
fethedilmesi, hatta boyunduruk altına alınmasıyla mümkün kılınabilir.”4
16. yüzyılda Fernand Braudel’in Akdeniz ve Akdeniz Dünyası adlı eseri
Türk tarihçiliğinde büyük yankılar uyandırdı. Barkan, Braudel’in eserine tanıtma
yazısı yazdı. Eserin yayınlanmasını “büyük bir ilmi hadise” olarak nitelemis ve
eserin önemini söyle açıklamıstı:
“Eser, Osmanlı Dmparatorluğu tarihinin en büyük bir devrinin en mühim
meselesini bütün Akdeniz memleketlerine sâmil genis bir plân içinde zengin
malzeme ve yeni bir ilmi metotla vaz ve mütalâa etmis olmak gibi, bizim için
büyük bir kıymet ve ehemmiyet tasımaktadır.”5
Braudel, Akdeniz ve çevresindeki memleketlerin ortak kosullar altında
yasadıklarını düsünerek, Akdeniz tarihini bir bütün olarak ele almıstır. Braudel
arsiv malzemelerini kullanarak yeni bir tarih anlayısı ve analiz metodu
uygulamaktaydı.
2 Halil SAHDLLDOĞLU, A.g.m., s. 3-10
3 Peter BURKE, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu, (çev. Mehmet KÜÇÜK), Doğu-Batı
Yayınları, Ankara, 2006, s. 23-24
4 Ali BORATAV, (Derleyen) Tarih ve Tarihçi – Annales Okulu Dzinde, Alan Yayıncılık, Dstanbul
1985, s. 11
5 Ömer Lütfi BARKAN, “Filip II. Devrimde Akdeniz ve Akdeniz Memleketleri”, D.Ü. D.F.M.
C.XII, No: 3-4, Dstanbul, 1951, s. 173-174

Barkan, Akdeniz dünyasında olduğu gibi, Osmanlı tarihinin de böyle
kapsamlı bir yaklasımla incelenmesi gerektiğini savunur. “Osmanlı tarihini dıs
âlemden tecrit edilmis kapalı bir muhitte, yalnız kendi zâtî inkisaflarının mantığı
içinde, müstakil bir varlık gibi” incelemenin doğru olmadığını vurgular. 6
Barkan, Braudel’le tarih görüslerinin aynı çizgide olduğunu belirterek,
hanedanlar ve siyasi olayların yerine “halk yığınlarının her günkü hayatları” ve
olayların “devamlı neticeleri” üzerinde durmanın önemine değinir. Ona göre,
“Osmanlı tarihi, diğer bütün tarihler gibi, bir hanedanın destanını yapmak isteyen
tarihçilerin kaydettikleri sekilde münferit ve müstakil bir seri vakayiden ibaret
değildir. Her hadise kendisini hazırlayan bir sürü sosyal, ekonomik ve dini
sartlarla islenmis ve harici tesirlerle dünya yüzünün değismesi nevinden bir olusla
yavas yavas tabi olarak hazırlanmıstır. Bu bakımdan siyasi sahsiyetler ve vakayı
arkasında onları hazırlayan içtimaî sebepleri aramak lazımdır.7
Braudel, Osmanlı arsivlerine giremediğinden Dubrovnik (Ragusa)
arsivinden yararlanmıstır. Onun ifadesiyle, Akdeniz’in doğusu yeterince
islenmemisti. Bunun gerçeklesebilmesi için Osmanlı arsivlerinin incelenmesi
gerekiyordu. Barkan arsivlere önem vererek bunu basarmıstır. Braudel sonrası
çalısmalarında iktisat tarihine daha çok ağırlık verdiği görülmektedir.8 Bu konuda
görüslerini söyle ifade etmistir.
“Dktisadi ve içtimai meselelere ehemmiyet veren bir tarihçilik için, küçük
veya büyük siyasi tesekküllerin hudutlarından tasarak, coğrafi veya iktisadi az çok
büyük bir vahdet arz eden genis sahaları bir arada ve bir bütün olarak tetkik etmek
zarureti vardır. Sosyal veya ekonomik buhranların veya teknik terakkilerin
ekseriya, mevzii hareketler olmayıp hakiki sebep ve mahiyetleri ancak genis
sahalar içinde bütün vüs’atleri ile mütalâaları sayesinde meydana çıkarılabilecek
olan, milletlerarası sümullü hadiseler olduğu bir hakikattir. Sadece siyasi ve hatta
askeri hadiselerin ilmi bir sekilde izahı isimin bile, bu isle uğrasan tarihçide kâfi
derecede bir ufuk genisliğine ve bol malzeme üzerinde mukayese kabiliyetine,
6 Halil DNALCIK, “Akdeniz ve Türkler”, Doğu-Batı, Sayı: 34, 2005-2006, s. 134
7 Ömer Lütfi BARKAN, “Osmanlı Dmparatorluğu’nda Bir Dskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak
Vakıflar ve Temlikler I. Dstila Devirlerinin Kolonizatör Türk Dervisler ve Zaviyeler”, Vakıflar
Dergisi, C.II, Dstanbul, 1942, s. 279
8 Halil DNALCIK – Bahaeddin YEDDYILDIZ, “Türkiye’de Osmanlı Arastırmaları”, XIII. Türk
Tarih Kongresi, TTK Yay., C.I, Ankara, 4-8 Ekim 1999, s. 143-144

teknik, ekonomik, mali… bütün diğer sahalarda ve komsu memleketlerin
tarihinde olup bitenlerle ilgilenmek melekesine bağlı olduğu süphesizdir”.9
1951’den sonra Barkan ve Braudel arasında sıkı bir dostluk olusmus.
Braudel eserinin ikinci baskısında Barkan’ın arastırmalarına yer vermistir.
Braudel ve Barkan’ın “belgesiz tarih yazılmaz” görüsü tarihçiler için çok
önemlidir. Barkan, konu ve metodoloji açısından Türk tarihçiliğini batı tarihçiliği
seviyesine çıkarmıstır. O Annales okulunun sosyal-ekonomik tarih görüsünü
Türkiye’ye getirmistir.10
Osmanlı Devleti’nin iktisadi ve sosyal tarihini inceleyen Barkan daha çok
XVI. ve XVII. yüzyıllara ağırlık vermistir. Osmanlı bütçeleri, imâret ve vakıfların
muhasebe bilançoları, sancaknamelerle ilgili arastırmaları, Osmanlı iktisâdi ve
sosyal tarihinin aydınlatılmasında büyük katkıları olmustur. Tahrir defterleri ilk
defa onun tarafından sistematik olarak incelenmistir.
Barkan, Türkiye tarihi üzerindeki arastırmaların istenilen mevkie
gelebilmesi için, eski hikâyeci tarih anlayısını değistirerek, yeni metotlarla
Türkiye tarihinin tetkik edilmesi gerektiğini savunur. Ona göre, ekonomik ve
sosyal olayların gerçek manada izah edilebilmesi için, onların sayılarla ölçülmesi
ve istatistiklerle karsılastırılmaları sarttır. Yeni istatistik metotların
uygulanabilmesi için Türk arsivleri önemli kaynaklara sahiptir. Bu konuda
görüsleri söyledir.
“Bugünkü Türkiye’nin maliyesini, iktisadi ve içtimai bünyesini,
coğrafyasını nasıl rakamsız, grafiksiz ve haritasız mütalaa etmek imkânı yoksa 16.
yüzyıl Türkiye’sinin tarihi coğrafyasını veya iktisadi tarihini aydınlatmayı
kendisine hedef tutan tarih çalısmaları için de devre ait nüfus istatistiklerine zirai
gelir kaynaklarının muhtelif tarihlerdeki terekküp tarzlarını gösteren rakamlara ve
bu rakamları manalandırmak için modern içtimai ilimlerin bilhassa kullandığı
istatistik vasıta ve metotlarına ihtiyaç vardır.”11
Barkan’ın tarih anlayısı üzerinde etkili olan diğer bir disiplin de “Tarihi
Demografi”dir. Osmanlı tarihi demografi arastırmalarının öncüsü olmustur.
9 BARKAN, “Filip II Devrinde Akdeniz ve Akdeniz Memleketleri”., s. 175
10 Emine ÇAYKARA, Tarihçilerin Kutbu: Halil Dnalcık Kitabı, Ds Bankası Yayınları, Dstanbul,
2005, s. 115
11 Ömer Lütfi BARKAN, ‘Tahrir Defterlerinin Dstatistik Verimleri Hakkında Bir Arastırma”, IV.
Türk Tarih Kongresi, (Tebliğler), Ankara, 1948, s. 291

Barkan, tarihinin belli bir döneminde yasamıs olan bir medeniyetin iktisâdi, idarî
sosyal ve askeri meselelerini aydınlatmak için dönemin demografik durumunun
arastırılması gerektiğine değinir. Barkan’a göre, tarih ilminin belirli dönem ve
medeniyetlerin özelliklerini, devletlerin askeri-idari yapısını, sosyal ve ekonomik
iliskilerini açıklamak isterken, o dönem ve devletin nüfus özelliklerini, nüfusun
artma ve azalıs oranı, yas, cinsiyet gibi…. demografik sebepleri dikkate almamak,
tarihi olayların ilmi bir sekilde açıklanmasını engellemistir.
Demografik durumun tarihi olayları harekete geçirdiğini savunmaktadır.
Tarihte her olayın demografik alanda her zaman bir sebep ve sonucu
bulunmaktadır. Demografi ilmi için gerekli malzemeye Osmanlı arsivleri
yeterince sahiptir.12
Barkan, ilmi ve sistemli sekilde Türkiye maliye tarihinin yazılmamasını
elestirerek, bir devletin gelir ve gider hesaplarının, yasamıs olduğu iktisadi
bunalımların arastırılmamasını tarihimiz için büyük bir zaaf olarak görür. Bu
nedenle, birçok bütçeyi inceleyerek maliye tarihi için malzeme hazırlamıstır.
“Tarihçinin, teskilât ve idarî- askerî kadro meselelerini ve bazı tarihi
olayları aydınlatmak için olduğu kadar, iktisadi konjonktürü tayin etmek, müzmin
veya hâd buhranlı hallerde içtimai bünyenin tansiyon ve hararet derecesini ölçmek
için de, maliye daireleri arsivlerinde ve devlet idaresinin muhasebe defterleri
üzerinde tetkikler yapması ve çok defa bir hastanın nabzını yoklar gibi, devlet
“bütçe”leri gözden geçirmesi icap etmektedir.”13
Barkan, Türkiye’de tarih eğitimi ve öğretimi problemlerine de değinmistir.
Ders kitaplarında, medeniyetler tarihi, sosyal ve ekonomik konuların olmamasını
elestirmistir. Tarih derslerinin basarılı olması için ayrıntılı olarak sanat tarihi,
kültür tarihi, düsünce tarihi, sosyal ve ekonomik tarihle ilgili konulara tarih
kitaplarında yer verilmesi gerektiğini savunur. Harf inkılâbı nedeniyle yeni
nesillerin ve öğretmenlerin faydalanabilecekleri kaynakların değerini kaybettiğine
değinir. Bu konuda görüsleri söyledir:
12 Ömer Lütfi BARKAN, “Tarihi Demografi Arastırmaları ve Osmanlı Tarihi”, Türkiyat
Mecmuası, C.X, Dstanbul, 1955, s. 1-3
13 Ömer Lütfi BARKAN, “ Osmanlı Dmparatorluğu Bütçelerine Dair Notlar”, D.Ü, Dktisat Fakültesi
Mecmuası, C.XV, Sayı: 1-4, Dstanbul 1953-1954, s.238

“Öğretmenlerin yetistirilmesi meselesi de çok önemlidir. Bilhassa bizim
yukarıda bahsettiğimiz sekilde bir tarih dersi okutacak öğretmenlerin
fakültelerimizde tarih âlimlerine mahsus olan tedrisattan ayrı, hususi ve derli toplu
bir rejime tâbi tutularak yetistirilmeleri lazımdır. Bu gibilerin sanat tarihi,
arkeoloji, içtimaî ve iktisadi tarih, sosyoloji, felsefe ve edebiyat tarihi gibi dersleri
muhakkak görmüs olmaları da icabeder.”14
Barkan’ın üzerinde durduğu konular arasında Osmanlı hukuku ve toprak
sistemi de yer almaktaydı. Özellikle Osmanlı tımar sisteminin yapısı ve feodalite
ile karsılastırması hakkındaki çalısmaları dikkati çekmistir. Ona göre, Osmanlı
tımarı ile feodal düzen arasında benzerlikler olmasına rağmen ikisi birbirinden
çok farklıdır. Bu konuda Barkan’a en önemli elestiri Halil Berktay ‘dan gelmistir.
Barkan’ı “Atatürk devletçiliğinin ürünü” olarak nitelemistir. Ona göre, Barkan’a
tarihçi olmasını emreden devlettir. 30 yasına kadar tarihle hiçbir alakası olmayan
Barkan’ın Dstanbul Üniversitesi Türk Dnkılâp Tarihi Enstitüsü’ne doçent olarak
girmesini elestirmistir. Barkan’ın Osmanlı düzeninin benzersizliği, feodal
olmadığı gibi fikirleriyle Osmanlı hayranlığı olusturmaya çalıstığını, bunun o
dönemdeki “devlet propagandası” olduğuna değinir.15
Barkan yazılarını üç dört kere elden geçiren titiz çalısan bir ilim adamıydı.
Misafirlerini dahi belli saatlerde kabul etmistir. Çalısmalarını her seyin üstünde
tutmustur.16
Vefatından sonra onunla ilgili birkaç yazı yayınlanmıstır. Ali Gevgili,
yazısında Osmanlı düzeni ve özellikleriyle ilgili bilgileri Ömer Lütfi Barkan’a
borçlu olduğumuzu ifade eder.17 Lütfi Güçer, Barkan’ın arsiv malzemesiyle
istatiksel yöntemi kullanarak Osmanlı’nın ekonomik ve sosyal hayatının önemli
sorunlarını açıklamadaki basarısına değinir.18 Çizakça’ ya göre Barkan Annales
okulunu temsil etmekle kalmamıs, Osmanlı ekonomisinin dünya ekonomisi
içindeki yerini bulmustur. Türkiye çok değerli bir bilim adamını kaybetmistir.19
14 Coskun ÇAKIR, “ Devletin Tarihinden Toplumun Tarihine Yeni Bir Tarih Paradigması ve
Ömer Lütfi BARKAN “, Doğu-Batı, Sayı:12, Dstanbul, 2000, s.45
15 Halil BERKTAY, “ Dört Tarihçinin Sosyal Portresi “, Toplum ve Bilim, Sayı: 54, Yaz-Güz
1991, s.34-41
16 KÜTÜKOĞLU, “Barkan”, s.75
17 Ali, GEVGDLD “ Osmanlı Sırları ve Prof. Barkan “, Milliyet, 28 Ağustos 1979, s.9
18 Lütfi GÜÇER, “ Barkan ile Aydınlanan Tarih”, Milliyet, 30 Eylül 1979, s.2
19 Murat ÇDZAKÇA, “ Bir Büyük Hocayı Yitirdik “, 31 Ağustos 1979, Cumhuriyet, s.2

Barkan, sosyal tarih, iktisat tarihi ve tarihi demografi alanlarında yaptığı
çalısmalarla Türkiye’de tarih anlayısını geleneksellikten kurtarıp, yeni bir metod
getirmistir. Pek çok konuda arastırmalar yaparak, Türk iktisat tarihi için emsalsiz
eserler ortaya koymustur.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3. ÖMER LÜTFD BARKAN’IN ESERLERD
Barkan, iktisadi ve sosyal tarihle ilgili pek çok çalısma yapmıstır. Özellikle
XVI. ve XVII. Yüzyıl üzerinde yoğunlasmıstır. Vakıflardan sürgünlere,
bütçelerden kanunlara, tahrirlerden fiyat hareketlerine kadar birçok konuyu ele
almıstır. Binlerce sayfayı tutan eserlerini değerlendirmek bu çalısmanın çok
üstündedir. Onun genel olarak ele aldığı konular altı baslık altında özetlenmistir.
3.1. Vakıflar
Osmanlı Devletinin kurulus meselesi, yerli ve yabancı arastırmacıların
çokça üzerinde durdukları bir konu olmustur. Kısa bir sürede küçük bir asiretten
büyük bir imparatorluğa geçisin sırlarını arastırmıslardır. Osmanlı’nın kurulusuna
dair belgenin az olması, bu konu üzerinde yapılan arastırmaların tam olarak yeterli
olmasını engellemistir. Bundan dolayı Osmanlı’nın kurulusu ile ilgili çesitli
görüsler ortaya atılmıstır. Yerli kaynaklar, Osmanlı tarihini bir kahramanlık
destanı olarak ele alırken, Gibbons gibi bazı yabancı tarihçiler ise Türklerin
Anadolu’ya geldiklerinde yeterli nüfusa sahip olmadıklarından devletin kurulması
için gerekli sartları yerli Rumlardan temin ettiklerini ileri sürer. Gibbons, Osmanlı
Devleti’nin kurulusunu yeni bir din ve Dslamlasmıs Rumlardan olusan Osmanlı
ırkı görüsüne dayandırır.
Fuad Köprülü’nün Osmanlı Dmparatorluğu’nun kurulusu meselesiyle ilgili
yaptığı arastırmalar, Barkan’a kaynaklık etmistir. Barkan, arsiv malzemelerinden
yararlanarak konuyu daha ileriye götürmüstür. ”Kolonizatör Türk Dervisleri”20
adlı makalesinde bu konu hakkındaki görüslerini ifade etmistir. Barkan’a göre
Osmanlı’nın kurulacağı sıralarda Anadolu’nun içinde bulunduğu siyasi, ekonomik
ve sosyal durum gerçek manasıyla arastırılmamıstır. Kurulus meselesini tek bir
nedenle açıklamanın doğru olmadığını söyler.
XIII. yüzyılda Moğol istilası Anadolu’da siyasi ve sosyal karısıklıklara
neden olmustur. Moğolların baskısı sonucu Anadolu Selçuklu Devleti dağılmaya
baslamıs, uç bölgelerde bağımsız beylikler ortaya çıkmıstır. Bunlardan biride
Osmanlı beyliğidir. Moğol saldırısı yüzünden birçok Türkmen, Selçuk-Bizans
20 Ömer Lütfi BARKAN, Kolonizatör Türk Dervisleri, (Yayın tarihi ve yeri belirtilmemis) Hamle
Yayınları, s.5-6

sınırındaki beyliklere sığınmıslardır. Bu kisiler içinde Barkan’ın kendilerine
“Kolonizatör Türk Dervisleri” dediği birçok dervis, seyh, baba gibi din adamları
da vardır. Osmanlı beyliğinin kurulusu sırasında Bizans ve Selçuklu devletinin
zayıf düsmesi beyliğin genislemesini kolaylastırmıstır.
Osmanlı, Türk ve Dslam dünyasının her tarafından, her sınıftan ve meslekten
insanların akınına uğramıstır. Bunları; Dran, Mısır, Kırım medreselerinden hocalar,
Anadolu’dan gelen Selçuklu ve Dlhanlı teskilatına mensup kisiler, çesitli
tarikatların temsilcileri ve misyonerler dediğimiz dervisler olarak
sınıflandırabiliriz. Özellikle bu dervisler arasında Gaziyan-ı Rum (Alpler veya
Alp Erenler) adı altında bilinen ve Dslamiyet öncesi Türk dünyasında var olan
Türk sövalyelerinin önemi büyüktür. Anadolu Ahileri ile Horasan Erenleri de
denilen abdal ve baba adını alan, Türkmen kabileleri arasında propaganda yapan,
Osmanlı Padisahları ile çoğu zaman harplere katılan dervislerde vardır.
Bu dervisler Türk ve Dslam dünyasının her tarafında subeleri olan örgütlü
tarikatlara bağlıydılar. Bu teskilatlar aracılığıyla her tarafla temas halinde bulunan
Osmanlı, Osmanlılasmıs Rumların yardımına ihtiyaç duymadan daha önceki Türk
imparatorlukları gibi büyük bir imparatorluk kurmada bu güçlerden
yararlanmıslardır.
Burada özellikle belirtilmesi gereken bir noktada Ahilerin Osmanlı
Beyliği’nin kurulus ve gelisme döneminde etkin bir role sahip olusudur. Osman
Gazi’nin kayınpederi Seyh Edebali ile silah arkadaslarından çoğunun Ahi
teskilatına mensup olması, ilk askeri üniformanın Ahi üniforması olusu ve
yeniçeriler için Ahi baslığının kabul edilmesi, Ahi teskilatına verilen önemi
göstermektedir. Bu tarikatın gücünü, Selçuklu Devleti’nin en güçlü olduğu
zamanlarda Babailerin Anadolu’daki Türkmen asiretlerini harekete geçirerek
devleti sarsmasından anlıyoruz.
Barkan XVI. asra ait nüfus ve arazi sicillerinden 255 adet belge
inceleyerek, dervislerin ve onların kurdukları zaviyelerin kolonizatörlük rolünü
arastırmıstır. XIII. yüzyıl Anadolu’daki siyasi ve sosyal karısıklığa rağmen Ahilik
teskilatı gücünü muhafaza etmis ve Anadolu’nun büyük sehirlerinden köylerine
kadar dağılmıs ve oralarda zaviyeler kurmuslardır. Zaviyelerin çoğunluğu yer-yurt
bulmak için gelip, yeni açılan memleketlere yerlesen göçmenler tarafından
kurulmustur. Bos ve ıssız topraklarda, hırsız yatağı dar geçitlerde ve önemli yollar
üzerine zaviyeler kurarak buraların imar ve iskânını sağlıyorlardı. Kısa bir
zamanda tekke, zaviye ve türbeler yapıp köyler olusturdular. Bu köylerde
değirmenler, kervansaraylar, fırınlar insa ettiler. Böylece bu terkedilmis yerleri bir
kültür ve din merkezi haline çeviriyorlardı.
Barkan’a göre zaviyelerin dini telkin açısından büyük önemi vardır.
Dervisler, fetihlerde basarılı olmak için Osmanlı ordularına sadece teskilatlı ve
inançlı savasçılar sağlamakla yetinmeyip, dini ve sosyal düsüncelerini telkin
ederek fetihleri de kolaylastırmıslardır. Ortaçağ Hristiyan hukukuna karsı yeni bir
düzen ve din propagandası yapan Türk dervisleri, ordulardan önce karsı tarafı
manevi olarak kazanmıslardır.
Barkan, Anadolu’da tarikatların ortaya çıkısında Moğol Samanizm’inin
etkili olduğunu vurgular. Orta Asya’dan gelen göçlerle Anadolu’ya yeni dinsel
inançlar girmistir. Burada bahsettiğimiz dervisler kendileriyle memleketlerinin
geleneklerini ve dini inançlarını beraberlerinde getirmislerdir. Bundan dolayı
Anadolu ayrı inanç ve adetlere sahip insan yığınlarıyla dolmustur. Bu dervislerin
geneli bir asiretin bası ya da beğidir. Yerlestikleri yerlere kendi çevreleriyle
geliyorlardı.
Barkan, Anadolu’da görülen zaviyelerin çoğunluğunun Osmanlıdan önceki
beylikler zamanında kurulmus Ahi zaviyeleri olduğunu söyler. Osmanlı
padisahları da aynı geleneği devam ettirerek, zaviye dervislerini korumus ve yeni
zaviyelerin açılması için yardımcı olmustur. Bu kadar etkili bir güce sahip olan
dervisler gördükleri hizmetleri karsılığı, sultanlarca bazı vergilerden muaf
tutulmuslardır.
Hatta Barkan’ın incelediği bazı tahrir defterlerinde Osmanlı padisahlarının
pek çok ahiye vakıfta bulundukları görülmektedir. Fakat bunu tüm dervisler için
genellemek doğru değildir. O dönemde dervislerin çoğu ösürden bile muaf
değildi. Örneğin, Sarı Saltuk Baba Türbesi Dervisleri bağ, bahçe ve çiftlik
ürünlerinin bir kısmını devlete verdikten sonra, geri kalanın çoğunu zaviyeye
gelen insanlar için harcıyorlardı.
Zaviyelerin geneli, zaviyeyi kurmus olanların elinde evladlık vakıf olarak
bulunmaktadır. Zamanla evlatları kalmayınca seyhlerin yolsuzlukları görülünce,
onların yerine devlet tarafından baska seyhler atanmıstır. Buralar evlatlık vakıf
olmaktan çıkıp amme vakfı haline girmistir. Zaviyelerde vakıflar gibi idare
edilmistir.
Anadolu’ da bu tarihlerde kadın seyhlerde görülmektedir. Barkan, arsiv
belgelerinde “Ana”, “Ahi Ana” veya “Bacı Ana” gibi isimlerin geçtiğini aktarıyor.
Barkan, askeri istilalara katılıp yerlestikleri yerlerde tarım ve hayvancılıkla
uğrasan dervisleri, esrar çiğneyip bos gezen dervislerden kesinlikle ayırır.
Dervislerle ilgili görüsünü söyle ifade eder:
“Dervislerle ve zaviyelerle alakamız, onların Osmanlı Dmparatorluğu’nun
kurulusu meselesinin anlasılması için üzerinde ısrarla durduğumuz bu garbe doğru
akın isinde bize birer mümessil ve öncü gibi gözükmelerinden ileri gelmektedir.
Birçok köylere ismini veren, elinin emeği ve alnının teriyle dağ baslarında yer
açıp yerlesen, bağ ve bahçe yetistiren dervisler ve daima harbe doğru Türk akını
ile beraber ilerleyen benzerlerini doğuran zaviyeler ve bu zaviyelerin harbe giden
siyasi nüfuzlarını padisahların hizmetinde kullanan, zaviyelerinde padisahları
kabul eden ve onlara nasihat veren seyhler, bizim alakamızı celb etmek için birçok
vasıfları haizdirler. Hele onların daha fazla yarı göçebe Türkmenler arasında
telkinatta bulunusu, köylerde yasayısı, toprak isleriyle mesgul gözükmesi ve
benimsemek için dağdan ve bayırdan toprak açması bu alakayı
siddetlendirmektedir.”21
Barkan, daha sonra Osmanlı’nın Anadolu ve Balkanlar’daki iskân
politikasını anlatan makaleler yayınlamıstır. Osmanlı Devleti’nin iskân siyasetinin
sebeplerinden birisi, devletin gelirini artırmaktır. Nüfusu, verimsiz topraklardan
daha verimli topraklara nakil ederek yeni tarım alanları olusturmuslardır. Nüfusun
verimli sekilde yayılmasında ve çalıstırılmasında devletin büyük menfaati vardır.
Dkincisi, eski bir devlet geleneğinin içinde yer alması ve yeni fethedilen
yerleri senlendirmek için sürgünler yapılırdı. Sürgünler sayesinde askeri ve siyasi
güvenlik sağlanıyor, askeri sevkıyat ve ticaret daha kolay yapılıyordu. Osmanlı
imparatorluğu’nun kurulusunda, Anadolu’daki Türkmen asiretleri Anadolu’nun
ve Balkanların Türklesmesinde ve Dslamlasmasında gerekli insan kaynaklarının
21 BARKAN, “Osmanlı Dmparatorluğu’nda Bir Dskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve
Temlikler I: Dstila Devirlerinin Kolonizatör Türk Dervisleri ve Zaviyeler”, s.279-305

bulunmasında önemli bir yere sahiptir. Osmanlılar Rumeli’nin fethine basladıkları
zaman Anadolu’dan insanlar getirilip fethedilen yerlere yerlestirmislerdir.
Osmanlı Dmparatorluğu kurulusundan beri uyguladığı iskân siyasetinde, birinci
metot sürgün, ikinci metot da vakıflar ve temliklerdir. Dikkati çeken hususlardan
biriside Anadolu’dan Rumeli’ye insanları sürgün ederken, bir taraftan da yeni
fethedilen memleketlerdeki bazı Hıristiyanları Anadolu’ya sürerek, ters yönde bir
nakil yapılmıstır. Yeni fethedilen memleketlerdeki halkın bir kısmını, iskân
edilmemis yerlere sürgün ederek orada köyler ve kasabalar olusturmuslardır.
Barkan’a göre Türk devletlerinin kurulusunda ve gelismesinde göçebe
unsurların yer değistirmesi konusunda sahip oldukları imkân çok büyük rol
oynamıstır. Dskân siyasetinde göçebe unsurlar, yerlesik hayat süren insanlara göre
daha müsaittir. Fethedilen bölgelere Türkmen asiretlerinin sürgün edilmesi,
sadece göçebe hayatın iskâna müsait olmasından kaynaklanmıyordu. Göçebelerin
yerlesik halka göre savasçı özelliklerini korumaları ve kabile disiplini içinde
askeri kuvvetleri çok büyüktür. Yörük, müsellem…vs. gibi askeri sınıflarla
Osmanlı’nın yanında savasa katılmıslardır.22
Örneğin, Rumeli’nin iskânı için Anadolu’dan göç ettirilen gruplar arasında
Tatar asiretleri de vardır. Çelebi Sultan Mehmet 1418 yılında Samsun’dan
Bursa’ya dönerken Dskilip yakınlarında kalabalık bir tatar asireti görür. Bu asiretin
ilerde sorun çıkarabileceğini düsünerek, asireti Filibe yakınlarında Konıs Hisarına
sürdürür. Asiretin reisi Minnet Bey’in oğlu zamanında Tatar pazarı adıyla kasaba
kurularak imaret, kervansaray, cami gibi tesislerle bölgenin imarı da sağlanır.
Osmanlı, Anadolu da önemli bir siyasi güce sahip beyleri, çesitli
nedenlerle Rumeli’ ye sürerek Osmanlı merkezi devlet otoritesini sarsacak asalet
sınıflarının olusmasını önlüyordu. Yine II. Beyazıt döneminde Trabzon’dan
Rumeli’ye sürülen Hıristiyan sipahilerin yerine Samsun, Tokat, Amasya, Bafra
gibi Türk ve Dslam sehirlerinden nüfus nakledilmistir. Silistre sancağına ait bir
tahrir defterinde 16.asırda Anadolu’dan göç ettirilmis olan sürgünlerin bazı
vergilerden muaf tutulduğu görülmektedir. Memleketlerinden ayrılıp farklı yerlere
yerlesmeye mecbur edilen göçmenlere, gönderildikleri memleketlere alısmaları
22 Ömer Lütfi BARKAN, “Osmanlı Dmparatorluğu’nda Bir Dskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak
Sürgünler” D.Ü, Dktisat Fakültesi Mecmuası, C.XI, Sayı:1-4, Dstanbul 1949-1950, s.524-569;
C.XIII, Sayı:1-4, Dstanbul 1951-1952, S.56-78.

için bazı imtiyazlar verilmistir. Ama bu ayrıcalıklar süreklilik arz etmemektedir.
Belli bir müddet sonra sürgünlerde, reaya gibi vergileri vermeye baslamıslardır.
Osmanlı Devleti’nin siyasi amaçlarla yaptığı sürgünlerde vardır. Göçebe
asiretler zamanla güçlenerek devletin bütünlüğünü bozacak siyasi ve dini
karısıklıklar çıkarabilir. Osmanlı çesitli nedenlerle bu güçleri parçalayarak sürgün
etmistir. Mesela; II. Beyazıt 1502’de Teke ve Hamit civarında bulunan bazı
Kızılbas Türkmenleri Mora yarımadasına, Mudon ve Koron taraflarına
sürdürmüstür. Sah Dsmail’in Anadolu’daki Türkmenleri kendi tarafına toplaması,
Osmanlı’nın bu konuda önlemler almasına neden olmustur.
Rumeli’nin Türklestirilmesinde zorunlu sürgün ve iskânın yanı sıra,
verimli toprak bulmak için bos ve harap yerleri senlendirmek için kendiliğinden
göç eden insanlarda vardır. Rumeli’nin fethinden sonra, Anadolu’dan Balkanlara
doğru büyük bir göç meydana gelmistir. Rumeli’nin bazı köy ve kasabaları tam
bir Türk ve Dslam memleketi haline dönüsmüstür. Daha önceki iskânlardan farklı
olarak, Ankara Savası’ndan sonra Timur’un Anadolu’yu isgali sırasında,
Anadolu’dan bir çok insanın Rumeli’ye göç etmesi bu bölgenin Dslamlasmasında
çok etkili olmustur. Rumeli’de bulunan Müslüman halkın genelinin kökeni
Anadolu’dan gelmedir.23
Barkan, Osmanlı Dmparatorluğu’nda sehirlerin kurulus ve gelismesinde
vakıf yoluyla kurulan imaret sisteminin çok büyük etkisi olduğuna değinir.
Genellikle cami etrafında kurulan medreseler, hastahaneler, hamam ve
kervansaraylar ….vs dinî, kültürel ve yardım kuruluslarıdır. Bu kurulusların
çalısanları için kalacak yer, su ve kanalizasyon hizmetlerini sağlamak amacıyla
kurulan tesisler, bu tesislere gelir sağlamak için yapılan fırın, değirmen, hanlar,
pazaryerleri, çarsılar yeni kurulacak sehirlerin veya imar ve iskân gerektiren
yerlerin temelini olusturmaktadır.
Özellikle Bursa, Edirne ve Dstanbul gibi sehirler imaretler etrafında
sehirlerin nasıl gelistiğini gösteren birer örnektir. Sehirlerin gelisiminde ve
imparatorluğun iktisadi-sosyal hayatında vakıflar çok önemlidir. Vakfı yapanların
kisiliği ve amacına göre bu vakıfları diğerlerinden ayırmak gerekir. Bu gibi
vakıflar genellikle padisah ve büyük devlet adamları tarafından yaptırılmıstır.
23 BARKAN, “Osmanlı imparatorluğu’nda Bir Dskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Sürgünler”,
D.Ü. Dktisat Fakültesi Mecmuası, C.XV, Sayı:1-4, Dstanbul 1953-1954, s.239-257

Bütün masraflar kendi özel hazinelerinden karsılanmıstır. Yani devlet kendi eliyle
kurmus ama idari ve mali bakımdan hür ve özel statüye sahip kamu hizmeti gören
tesislerdir.
Bu kurumların gelir kaynakları, devletin kendine ait topraklardan alacağı
vergileri devamlı olarak bir tesise tahsis etmesi veya bir kisiye mülk olarak
verilmesiyle sağlanır. Özellikle fetihlerde ele geçirilen ganimetlerin bu gelir
kaynaklarında yeri önemlidir.24
Yeni kurulacak sehirlerin temelini olusturan imaret sitelerinin “kurulus ve
sermayelerini” devlet kendi tarafından ve bu imaretlere bağısladığı vakıflardan
sağlamaktadır. Vakıf kanalıyla, idari-mali serbestliğe sahip imtiyazlı tesisler
olarak kendi özel statülerine göre isletilmislerdir.25
Bu tarz vakıflar tamamıyla hayır ve din isleriyle ilgilenmistir. Barkan, bu
konuda görüslerini söyle ifade eder:
“Gerçekten, siyâsi ve askerî maksatlarla veya seyahat ve ticaretin
kolaylastırılması gayesiyle stratejik yollar boyunca büyük kervan sitelerinin
kurulması, dil ve din birliğinin ve siyasi bütünlüğün temini için cami, mektep,
zâviye ve tekye … gibi faal kültür ve propaganda merkezlerinin veya imâret ve
hastahane gibi içtimaî yardım müesseselerinin teskilatlandırılması islerinin bugün
için hakikaten belli baslı mühim devlet hizmetleri arasında yer almıs olduğuna
süphe yoktur.”
Barkan, birçok nüfus ve arazi tahrirlerini inceleyerek 16.asrın vakıf gelirleri
hakkında bilgi vermistir. Örneğin, Anadolu eyaletinin 1530-1540 tahrirlerine göre
toplam geliri 79.784.960 akçedir. Bu gelirin 13.641.684 akçesi yani %17’ si
vakıflarındır. O dönemde Anadolu’da hayır kurumlarında çalısan kisilerin
maasları, masrafları bu vakıf gelirlerinden temin ediliyordu.26
Aynı dönemde diğer vilayetlerde de gelirin büyük bir kısmı hayır isleri için
vakıflara ayrılmıstır. Vakıfların gelir kaynaklarıyla devlet amme hizmetlerini
görmektedir.
24 Ömer Lütfi BARKAN, “Sehirlerin Tesekkül ve Dnkisafı Tarihi Bakımından: Osmanlı
Dmparatorluğunda Dmaret Sitelerinin Kurulus ve Dsleyis Tarzına Ait Arastırmalar”, D.Ü.Dktisat
Fakültesi Mecmuası, C.23, Sayı: 1-2, 1962-63, s.238-240
25 Ömer Lütfi BARKAN, “Osmanlı Dmparatorluğu’nda Toprak Vakıflarının Ddari-Mali Muhtariyet
Meselesi”, Türk Hukuk Tarih Dergisi I, Ankara, 1941-1942, s.11-25
26 BARKAN, “Sehirlerin Tesekkül ve Dnkisafı Tarihi Bakımından: Osmanlı Dmparatorluğunda
Dmaret Sitelerinin Kurulus ve Dsleyis Tarzına Ait Arastırmalar”, s.242

Dmaret sitelerinin kurulus ve isleyis tarzıyla ilgili bilgi edinmek için pek
çok kaynak mevcuttur. Bunların en önemlisi vakfiyelerdir. Vakfiyelerde imaretin
gelir kaynaklarının tespiti, amacı, isleyis tarzı hakkında değerli bilgiler vardır.
Fakat vakfiyelerdeki bilgilerle vakıfların tarihi tam olarak açıklanamaz. Biz
vakıfların özel sartlarını, ekonomik durumlarını, geçirdikleri safhaları yıllık
muhasebe cetvellerinden öğrenebiliriz.
Barkan, vakıflarla ilgili kaynakların toplumun yalnızca hayır islerine ait
inançlarını yansıtmadığı o dönemin ekonomik ve sosyal durumunu, geleneklerini,
aile özelliklerini belirleyen kaynaklar olarak çok değerli olduğuna değinir. Mesela
Dstanbul Vakıflarının 953 (1546) Tarihli Tahrir Defteri bu özellikleri dısında
Dstanbul’un Türkler tarafından yeniden imar ve iskân gibi XV. ve XVI. asırların
iktisadi ve sosyal durumunu aydınlatmak için çok önemli malzeme içermektedir.
Bu tahrir defteri Dstanbul vakıflarının envanterini olusturacak sekilde yapılan
teftisleri bir araya toplamıstır.
Barkan Dstanbul’un yeniden imar ve iskânında vakıf tesislerinin oynadığı
rol üzerinde önemle durmustur. Önceden Bursa ve Edirne de uygulanan vakıf yolu
ile idare edilen imaret sistemi burada da uygulanmıstır. Genellikle büyük cami
etrafında toplanmıs medreseler, tophane, hastane, hamam, kervansaray, fırın,
değirmen, pazaryerleri gibi tesisler Dstanbul’da yeni semtlerin temelini
olusturmustur. Dstanbul’daki imar faaliyetlerinin en güzel örneği bizzat Fatih
Sultan Mehmet’in kendi malından kurduğu Fatih Cami ve Dmareti ile Ayasofya
Cami vakıflarıdır.
Barkan, bu tür vakıf tesisleri ve imaret siteleri etrafında kurulan binalar ve
kalabalık memur ve hizmetli sayılarıyla onların aileleriyle tesis edilmesini küçük
bir sehrin manzarasına benzetmektedir. Dstanbul’un imarı yalnız devlet
yardımlarıyla değil özel sahısların yardımıyla da kısa sürede basarıyla
sağlanmıstır.
Barkan, yayınladığı bu tahrir defterinde para vakıflarına ait örnekler de
sunmustur. Faizlestirilen vakıfların gelirleriyle hayır ve ibadet isleri yapılmıstır.
1456-1551 tarihlerin de Dstanbul’da kurulan 2517 vakıftan 1161’i faizle
islettirilecek paralarla kurulmustur.

Faizle isletilen para vakıflarının hayır ve ibadet islerine harcandığına dair
örnekler vardır. Mesela; Dülger Osman vakfettiği 600 akçenin faiziyle
mahallesinde bulunan mescidin imamının yıl da birkaç hatim indirmesini
sağlamıstı. Barkan Dslamiyet faizciliği kesinlikle yasaklanmasına rağmen
Osmanlının “ser’i hîle”lerle dolaylı yollardan faizciliği resmen kabul ederek
uygulamalarının çok önemli olduğuna değinmistir.
Hadislerde aynı cins malların değisiminin aynı miktarda olması gerektiği
yazılıdır. Altına karsı altın gümüse karsı gümüs gibi… Aynı cins olmayan mesela
gümüse karsı altın gibi… malların değisiminde taraflar serbesttir. Fakat bu mallar
aynı anda alınıp verilmelidir. Yoksa araya zaman girdiğinden dolayı vadeli bir
sekil alacak taraflardan biri diğerinden zaman bedeli olarak fazlalık alabilir. Buda
riba (faiz) olur ve Dslamiyet’te haramdır. Dslam fakihlerine göre borç misliyle öder.
Paranın borç alındığı zamanın altın değeri ödemek gerekmez. Tartı ve ölçeklerde
de borç alındıktan sonra piyasadaki artma ve azalmalara göre değil mal aynen
misli-misli ödenir.
Dslam hukukunda haram olan faiz, alıs-veris muamelesi arkasına
saklanarak mesru bir hal almıstır. Dslam hukukunda haramdan sakınmak için
genellikle basvurulan “Muâmele-i Ser’iyye” yolu Barkan’a göre tamamen hukuki
hilelerden olusmaktadır. Örneğin, bir vakfın mütevellisi, borç isteyecek kisinin
malını pesin para ile 100 liraya satın alıp bu malı o kisiye 110 liraya satarsa bu
fiyat üzerinde vade ile borçlandırırsa ödünç alınan yüz liranın faizi on liradır. Bu
faiz de tamamen ser’i görünen hukuki bir muameledir. Dslamiyet’te haram olan
faizin bu sekilde hayır ve ibadet amacıyla kurulmus vakıflar için harcaması
sasırtıcıdır. Dslam fakihçilerinin iktisadi ve mali durumun zorlukları karsısında
gerekli uygun yolları nasıl bulduklarını göstermektedir.27
Barkan’a göre, Osmanlı Dmparatorluğu’nun arazi siyaseti toprak asaletine
karsı çıkmıs, ‘malikâne rejiminden sipahi tımarına doğru“ bir geçis meydana
gelmistir. Yerli asalet sınıflarının olusmasına en büyük engellerden biride Dslam
miras hukukudur. Toprağın varisler arasında esit ve ufak parçalar halinde
paylastırılmasını gerektiren Dslam hukuku büyük toprak mülklerinin varlığına
27 Ömer Lütfi BARKAN, Dstanbul Vakıflar Tahrir Defteri (953-1546) , Dstanbul Enstitüsü
Yayını, Dstanbul, 1970, s.3-38

karsıdır. Dslam hukukunun bu etkisine rağmen aile mülk ve sereflerini korumak
isteyen toprak sahipleri mülklerini evlatlık vakıf sekline sokmaktadırlar.
Bu sekilde Dslam miras hukukundan uzaklasarak mülkün bütün halinde
kalması sağlanmaktadır. Evlatlık vakıf olan mülkler mirasçılar arasında
paylasılmadan vakfın belirleyeceği sartlar altında sadece belirli kisilerin
faydalanması mümkündür. Mülkün aileden sadece birine verilmesi Dslam miras
hukukuna aykırıdır. Evlatlık vakıflarda mülk hayır isleri için değil, asıl amacı aile
servetinin korunması ve kullanılmasıdır.
Barkan, amme hizmeti için kurulan vakıflarla aile mülklerini korumak için
kurulan vakıfları birbirinden kesinlikle ayrılması gerektiğini savunur. Evlatlık
vakıfların Osmanlı imparatorluğu’nun sosyal düzenine aykırı olarak aile
sereflerini muhafaza için yerli bir asalet sınıfı olusturmak amacıyla kurulduğu ve
diğer vakıf ve mülklere göre öneminin az olduğuna değinir.28
28 Ömer Lütfi BARKAN, “Ser’i Miras Hukuku ve Evlatlık Vakıflar” Türkiye’de Toprak Meselesi:
Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları, ,Dstanbul, 1980, s.209-230

3.2. Kanunlar
Barkan, “XV. ve XVI. Asırlarda Osmanlı imparatorluğu’nda Zirai
Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları, Cilt. I: Kanunlar” adlı kitabında yüze yakın
kanun metnini yayınlamıstır. Osmanlı Dmparatorluğu’nun hemen hemen
tamamındaki zirai örf ve adetleri, zirai ekonomideki gelismeleri gösteren bu
kanunlar iktisat ve maliye tarihi için emsalsiz bir kaynaktır. Tapu-Tahrir
defterlerinin baslarında bulunan sancak kanunlarının incelenmesi sonucu bu kitap
ortaya çıkmıstır. Kitabın basındaki mukaddimede Osmanlı Devleti’nin hukuki
yapısı, dini yapısı ve laikliği hakkında önemli konulara değinmistir.29
Osmanlı Devleti kendinden önceki Türk ve Dslam Devletlerinde olduğu
gibi Dslamiyeti kabul etmistir. Doğal olarak Dslam hukuku esas alınmıstır. Dslam
dini sadece inanç ve ibadet kurallarını içermeyip dünya isleri ve insanların
birbirleriyle iliskilerini dahi kapsayan yasamın bütün yönlerini düzenleyen bir
sistemdir.30Osmanlı Devleti’nin teori ve uygulamada ser’i bir devlet olup
olmadığı hakkında farklı görüsler vardır.
Akgündüz, kanunnâmelerin lâik bir anlayısla örfi hukuk ürünü olduğunu,
Osmanlı hukukunun Dslamiyetten önceki Türk hukukundan, Bizans ve Moğol
hukukundan faydalandığını ve Osmanlının belli bir hukuk sistemi olmadığını
iddia eden görüsleri elestirmistir. Ömer Lütfi Barkan ve Fuad Köprülü’nün sadece
iktisatçı ve tarihçi olduklarını Dslam hukukunda yeterli bilgiye sahip olmadıklarına
değinir. Ona göre, Osmanlı Müslüman bir devlet olduğu için, hukuk nizamı da
Dslam hukukudur.31
Barkan ise Osmanlı Devletinde ser’i hukuktan çok padisah tarafından
konulan örfi hukukun hâkim olduğunu bu sebeple Osmanlı Devleti’ne ser’i devlet
demenin doğru olmadığını söyler. Barkan bu konuyu söyle açıklamıstır:
Din ve Dua kitabı olan Kuran’da inanç ve ibadetle ilgili emirlerin yanı sıra
bazı hukukla ilgili meselelerde vardır. Evlenme, bosanma, miras bazı ceza
meseleleri hakkında ayrıntılı bilgi mevcuttur. Ama bu Kuran’ın tam olarak bir
hukuk kitabı olduğunu göstermez. Kuran’da bulunmayan hukuk meselelerini
29 Ömer Lütfi BARKAN, XV. ve XVI.ıncı Asırlarda Osmanlı Dmparatorluğu’nda Zirai
Ekonominin Hukukî ve Malî Esasları, Birinci Cilt: Kanunlar, Dstanbul, 1943, s.VI-X
30 Ömer Lütfi BARKAN, “Kanûn-Nâme “, MEB Dslam Ansiklopedisi, C.6, Dstanbul, 1977, s.185
31 Ahmed AKGÜNDÜZ-Said ÖZTÜRK, Bilinmeyen Osmanlı, Osmanlı Arastırmaları Vakfı,
Dstanbul, 2000, s.361-364

sünnet, icma, kıyas ve fıkıh kitaplarındaki kurallara göre çözmüslerdir. Ona göre
bu yöntemlerle bir Dslam Devletini yönetmek imkânsızdır.32
Bütün Dslam memleketlerinde hep aynı seriat hükümlerinin hiç
değismediğini düsünmek doğru değildir. Bazı Dslam memleketlerinde birbirine hiç
benzemeyen her biri genellikle yabancı kökenli çesitli vergi usulleri teskilat ve
idare yöntemleri uygulanmıstır. Barkan, Dslam memleketlerinin kendilerine özel
sartlar içinde olusturdukları hukuk sistemlerindeki her seyi Kuran da bulmaya ve
kitaba uydurmayı çalısan zihniyetin hukuk tarihinin en büyük düsmanı olduğunu
söyler. Dslam memleketlerinin hukuki düzenini anlamak için Dslam hukukunu
bilmek lazımdır. Ama bu bilgiler bize amme hukuku hakkında yeterli bilgi
verirken Dslam memleketlerindeki tarihi gelismeyi göstermeye yeterli değildir.
Osmanlı imparatorluğunda diğer Dslam devletlerinde olduğu gibi Dslam
hukuku ve örf ve adaletlerle veya padisah tarafından kanun koyma yetkisiyle
olusturulan bir örfi hukuk vardır. Bu iki çesit hukuk Türkiye’nin son zamanlarına
kadar bir arada mevcut bulunmus ve açıkça bir hukuk ve kitap ikiliği Osmanlıda
hâkim olmustur. Padisahların belli alanlarda kanun koyma yetkileri her zaman var
olmustur. Tanzimat’tan sonra bile belli alanlarda yapılacak yenilikler hep Osmanlı
Padisahlarının emir ve fermanlarıyla yapılmıstır.
Barkan’a göre ser’i hukukun her yerde uygulanabilir gözükmesine rağmen,
Osmanlı idare, teskilat ve amme hukuku alanlarında eski Türk–Dslam
devletlerinde görülen idarecilik ananesi ya da yeni fethedilen memleketlerdeki
vergi usullerini ve teskilatını aynen alarak ser’i hukuk kanunlarından farklı bir
siyasi hukuk olusturmustur.
Barkan, Dslamiyet’in din olarak kabul edildiği memleketlerde Dslam
hukuku dısında baska bir hukukun olmadığını savunanlara karsı çıkar. Osmanlının
ilk dönemlerinde dahi Kitabı açıp bakma ve kitaptaki kuralları aynen vurgulama
yerine tecrübe ve adetler dikkate alınmıstır. Osmanlının kurulusu sırasında
kanunları yapan Osmanlı padisahları ser’i hukukun kendileri için tanıdığı yetkiyi
kullanarak gerektiğinde Hıristiyan memleketlerindeki mahalli adetleri aynen
almıslardır.
32 Ömer Lütfi BARKAN, “Osmanlı Dmparatorluğu’nda Teskilât ve Müesseselerinin Ser’iliği
Meselesi”, Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. XI, Sayı: 3-4, Dstanbul, 1945, s.203

Özellikle XVII. asırda Osmanlı Devletinde her yeniliği ser’i serife
uydurma anlayısı özellikle amme hukukunda Dslam hükümlerinin daha fazla
hâkim olmasına neden olmustur.
Elimizde bulunan en eski kanunname örneği Fatih Kanunnamesidir.
Tesrifat ceza ve sivil kanunları ihtiva eder. Daha sonra Kanuni Sultan Süleyman
II. Selim, I. Ahmet ve IV. Murat dönemlerine ait kanun dergileri vardır.33 Barkan
mevcut bulunan kanunnameler incelendiğinde bu kanun dergilerinin çoğunun asıl
ve resmi metinler olmadığını savunur. Kanun dergileri gerçek kanunların aynısı
değil daha çok kanunların özetlenerek bir araya getirilmesinden olusmustur. Bu
kanunnamelerden çoğu özel kisiler tarafından ilmi maksatlarla düzenlenmis
metinlerdir.
Özel tesebbüslerle meydana gelen kanunnameler yanında padisahın emri
ile çesitli kanunların bir araya toplanmasıyla olusan kanunnameler de vardır. Ama
bu kanunnameler hemen hemen geneli devlet dairelerinde uygulanmak üzere
resmi olarak düzenlenmis kanun dergileri değildir. Ddari teskilat hakkında genel
bir fikir vermek için asıl kanunlardan yapılmıs eksiklik ve düzensiz derlemelerdir.
Bu nedenle uygulamada faydalanılan gerçek kanun dergileri olmaktan uzaktır.
Barkan, bu tip kanunnamelere örnek olarak “Fatih Kanunu” ile “Sultan Süleyman
Kanunu”nu örnek vermektedir. Her iki kanunnamede Osmanlıdaki örfi kanunların
padisah emriyle çoğunluğunun bir araya getirilmesini kapsamaktadır.
Rasgele toplanmıs kanunname mecmualarının içindeki hükümlerin hangi
tarihte nerelerde uygulandığını bulmak çok zordur. Çok eskiden çıkarılan bir
kanun hükmü yeni düzenlenen kanun dergilerinin içine girebilmektedir34Bazı
kanun dergilerindeki hükümlerin fetva seklinde açıklandığı görülmüstür. Bu da
kanunnamelerin olusumu ile fetvalar arasındaki iliskiye ait yanlıs fikirler
olusmasına sebep olmustur. Özellikle Ebussuud Efendi gibi seyhülislamların
kanunname metinlerini düzenlemesi bu yanlıs fikirleri artırmıstır. Barkan,
kanunların olusmasında ve gelismesinde fetvaların tesirinin olmadığını söyler.
Kanunnameler padisahlar tarafından verilen ferman ve hükümlerden olusur.
33 BARKAN, XV. ve XVI.ıncı Asırlarda Osmanlı Dmparatorluğu’nda Zirai Ekonominin Hukukî ve
Malî Esasları, s.12-20
34 Ömer Lütfi BARKAN, “Osmanlı Kanunnâmeleri” III. Türk Tarih Kongresi, TTK Yay., Ankara,
15-20 Kasım 1943, s.508-519

Seyhülislam Ebusuud efendinin miri arazi rejiminin esasları ile ilgili verdiği
fetvalar vardır. Bu fetvalar daha çok ferman seklinde yazılmıstır. Kanunnameler
seyhülislamlar değil tahrir eminleri tarafından yazılır. Bu kanunu Ebusuud Efendi
seyhülislamlık yetkisiyle değil il yazıcısı ya da padisah emri ile yazmıstır. 35
Barkan, Anadolu beylikleri kanalıyla, Osmanlı Dmparatorluğu’nun teskilat
düzeninde eski Türk-Dslam devletlerinin etkisinin olduğunu makalelerde özellikle
vurgulamıstır. Akkoyunlu devletinin teskilat ve kanunlarıyla Osmanlının teskilat
ve kanunları arasındaki iliskiyi tespit etmek için Hasan Bey zamanına ait
kanunlardan 8 tanesini yayınlamıstır. Bu kanunnamelerin Osmanlı
kanunnameleriyle benzerliklerini göstermistir. Barkan’a göre, Osmanlı Anadolu
beyliklerinde uygulanan örf ve adetlerin bazılarını aynen kabul ederek uzun
müddet uygulamıstır. Zamanla gerekli değismeleri yapmıstır.36
35 Barkan, XV. ve XVI.ıncı Asırlarda Osmanlı Dmparatorluğu’nda Zirai Ekonominin Hukukî ve
Malî Esasları, s.34-39
36 Ömer Lütfi Barkan, “Osmanlı Devrinde Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan Bey’e Ait
Kanunlar”, Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları, Dstanbul, 1980, s.545-
548

3.3. Bütçeler
Barkan, ilk defa varlığı dahi bilinmeyen bütçe defterlerini ve bütçelerle ilgili
maas ve masraf cetvellerini aynen yayınlayarak Türkiye maliye tarihi için
malzeme hazırlamıstır. Ona göre maliye tarihinde devlet bütçelerinin ya da
devlete ait gelir ve gider defterlerinin tetkiki çok önemlidir. Tetkik edilen
bütçelerde o devletin faaliyetleri, masrafları, iktisadi bunalımları, kıtlık,
hastalıklar, savas durumları gibi önemli olaylar gelir ve gider hesaplarına
yansımıstır. Bu konudaki görüslerini söyle dile getirmistir.
“Bir devletin vergi sistemini, maliye, idare ve teskilâtını, bütçesini, memur
ve maas rejimini, para politikasını, maruz kaldığı malî buhranların mahiyet ve
nev’ini… ilh. bilmeden o devletin tipini, siyasî ve içtimaî bünyesini, iktisadî
varlığını, askeri gücünü öğrenmek ve tarihin belli baslı hadiselerini izah etmek
kabil olmaz.”
Barkan, ilmi olarak sistemli bir Türkiye maliye tarihinin yazılmamıs
olmasını tarihçiliğimiz için büyük bir zaaf olarak görür. Bu alanda çalısmanın
zorluklarına değinir. Ona göre bunun sebebi birincisi, iktisadî ve malî tarih
arastırmaları için askeri ve diplomatik tarihin yazılmasında kullanılan kaynaklar
yeterli değildir. Arsiv malzemesi olmadan maliye tarihi yazılmaz. Dkincisi,
olayları sadece nakil ve hikâye etmekle yetinen eski tarih anlayısı yerine, sosyal
ve ekonomik ilimlerin metotlarından yararlanarak, kisilerin değil, kitlelerin yasam
tarzı ve yazgısı üzerinde durulmalıdır.
Barkan’a göre ; “tarihçinin, teskilât ve idarî-askerî kadro meselelerini ve
bazı tarihî olayları aydınlatmak için olduğu kadar, iktisadî konjonktürü tayin
etmek, müzmin veya hâd buhranlı hallerde içtimâi bünyenin tansiyon ve hararet
derecesini ölçmek için de, maliye daireleri arsivlerinde ve devlet idaresinin
muhasebe defterleri üzerinde tetkikler yapması ve çok defa bir hastanın nabzını
yoklar gibi, devlet “ bütçe”lerini gözden geçirmesi icap etmektedir.”37
Barkan modern bütçelerle Osmanlı bütçelerini karsılastırarak Osmanlı
bütçelerinin eksiklerini ele almıstır.
37 Barkan, “Osmanlı Dmparatorluğu Bütçelerine Dair Notlar”, s.238-239

Osmanlı Dmparatorluğu’nda bugünkü anladığımız anlamda modern
devletlerdeki gibi hakiki bütçe yoktur. Genel anlamıyla bütçe: Gelecek yıla ait
bazı gelirlerin toplanması ve masrafların yapılması seklinde uygulanması sıkı
sekilde kontrol edilen bir çesit kanun metnidir. Hükümetin yapabileceği
masrafların çesit ve miktarı kesin olarak tespit edilmistir. Böylece, devlet
dairelerinin yapacakları masraf kontrol edilip, israf engellenmektedir. Klasik
bütçede gelir ile giderler arasında bir denge kurulur.
Ele aldığımız Osmanlı bütçeleri ise genel bütçe anlayısından farklı olarak,
gelecek mali sene içinde devlet dairelerinin masraflarını önceden hesaplayan,
geleceğe yönelik bir çalısma programı özelliği tasımaz. Bu bütçeler malî
yılsonunda, bir yıl önceki gelir ve giderleri gösteren bir “muhasebe bilânçosu”
kapsamındadır. Yani Osmanlılar masraflarını daha evvelden belirleyerek
değismez bir bütçeye bağlı kalmamıslardır. Fakat bu durum, masrafların rast gele
yapılmıs olduğu anlamına gelmemektedir. Bir önceki yıl bütçelerinden örnek
alınarak faydalanılmıstır. Ama modern bütçelerdeki gibi zorlayıcı bir mahiyeti
yoktur. Bundan dolayı bazen hesapsız masraflarla hazine mevcudu tüketilmistir.
Mevcut bütçelerin ikinci bir eksikliği de, genellikle yalnız padisah haslarının
geliri ile merkezi devlet idaresine ait bazı harcamaları içeren gelir ve gider
hesapları oluslarıdır. Padisah hasları dısında, memleketin yönetimi, askeri gücün
devamı, vakıfların kurulması, yol ve köprü insaatı gibi kamu hizmeti sayılan isler
için yapılan masraflar yazılı değildir.
XVI. asırda vergi gelirinin yaklasık % 47 kadarını kapsayan büyük bir kısım
gelir, merkezi devlet idaresine ait bütçe dısında bırakılmıstır. Barkan’a göre, vakıf
tesislerine, vezirlere, tımar sahiplerine, yaptıkları askeri ve nafia hizmetlerinden
dolayı bazı vergilerden muaf olan sınıflar, Osmanlı’ya bağlı memleketlerin
ödediği haraç ve hediyeler, savas zamanında toplanan vergiler gibi, bütün gelir ve
masraflar bir araya getirilmedikçe devletin gelir durumu hakkında bir fikir
edinilemez.
Devlete ait olan vergilerden çoğunluğu, devlet hazinesine girmeden devlet
hizmet ve görevlerinin yapılması için bulundukları yerlerde, dirlik ve vakıf
sahiplerine tahsis edilmis, bu yüzden umumi devlet bütçesinde yer almamıstır.
Klasik bütçe anlayısına uygun değildir.

Bütçe örneklerinin üçüncü bir özelliği de, Osmanlı Dmparatorluğu’nda her
yıl bir bütçe düzenlenmesi gerekirken elimizde fazla bütçe örneği yoktur. Ele
aldığımız bütçeler devamlı seriler seklinde birbirini takip etmediği için bütçeleri
değerlendirmek çok zorlasmaktadır. Seriler seklinde bütçelerin olmayısı yıllar
arasında iktisadi ve mali değisiklikleri mukayese etmeyi imkânsızlastırmıstır.38
Dlk yayınladığı 933–934 mali yılına ait bütçeden sonra,1547–154839, 1567–
156840, 1660–166141, 1669–167042 mali yıllarına ait bütçeleri de yayınlamıstır.
38 BARKAN,“Osmanlı Dmparatorluğu Bütçelerine Dair Notlar”, s.241-250
39 Ömer Lütfi BARKAN, “954-955 ( 1547-1548) Mali Yılına Ait Bir Osmanlı Bütçesi”, D.Ü.,
Dktisat Fakültesi Mecmuası, C.XIX, Sayı: 1-4, Dstanbul 1957-1958, s.219-276
40 Ömer Lütfi BARKAN, “H. 974-975 ( M. 1567-1568) Mali Yılına Ait Bir Osmanlı Bütçesi”,
D.Ü., Dktisat Fakültesi Mecmuası, C.XIX, Sayı: 1-4, Dstanbul 1957-1958, s.277-332
41 Ömer Lütfi BARKAN, “1070-1071 ( 1660-1661) Tarihli Osmanlı Bütçesi ve Bir Mukayese”,
D.Ü., Dktisat Fakültesi Mecmuası, C.XVII, Sayı: 1-4, Dstanbul 1955-1956, s.304-347
42 Ömer Lütfi BARKAN, “1079-1080 ( 1669-1670) Mali Yılına ADT Bir Osmanlı Bütçesi ve
Ekleri”, D.Ü., Dktisat Fakültesi Mecmuası, C.XVII, Sayı: 1-4, Dstanbul 1955-1956, s.225-303

3.4. Tahrirler
Barkan, Türkiye tarihi üzerindeki arastırmaların istenilen mevkie
gelebilmesi için, eski hikâyeci tarih anlayısını değistirerek, yeni metotlarla
Türkiye tarihinin tetkik edilmesi gerektiğini savunur. Barkan’a göre, ekonomik ve
sosyal olayların gerçek manada izah edilebilmesi için, onların sayılarla ölçülmesi
ve istatistiklerle karsılastırılması sarttır. Yeni istatistik metotların uygulanabilmesi
için Türkiye tarihi önemli kaynaklara sahiptir. Bu kaynakların basında, arsivlerin
en değerli hazinesi nüfus ve arazi tahrir defterleri gelir. Bu defterler Osmanlı
Dmparatorluğunda otuz-kırk yılda bir yapılan nüfus ve arazi sayımlarının
sonuçlarını yazan ana defterlerdir.
Bu ana defterler sayesinde biz belli bir tarihte imparatorluk içinde bulunan
köy ve kasabalardaki yetiskin erkek nüfusunu, ellerindeki toprak miktarlarını, tabi
oldukları vergileri bu kisilerin isimlerine ve baba adlarına göre bulabiliriz. Ayrıca
bu defterlerde her köyün kimin timarı, mülkü ve vakfı olduğunu, köylerde
yetistirilen tarım ürünlerini, hayvanların çesit ve miktarlarını görebiliriz.
Barkan’ın “muazzam bir makine” dediği imparatorluğun nasıl çalıstığını
anlamak ve ölçmek için bu defterlerin incelenmesi sarttır. Yapılan bu tahrirler
Osmanlı Dmparatorluğunun teskilatlanmasında büyük öneme sahiptir.43 Bu
sistemin kurulmasında ve basarı ile uygulanmasında idari, mali ve askeri
zorunluluklar vardır. O dönemin sartları icabı vergilerin para halinde toplanması
ve nakli çok zor olduğundan, asker ve memur maslarının hazineden nakden
ödenmesi zordu. Bu nedenle askeri veya idari görevlilerin hizmetlerinin karsılığı
maaslarını bulundukları yerlerdeki vergileri kendi adlarına toplamalarını sağlayan
dirlik beratları ile temin ederlerdi. Bu sekilde devlet hazinesinden doğrudan para
çıkmamıs ve devletin vergi toplama ve gerekli yerlere harcaması daha kolay
olmustur.
Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatının ilk yıllarında yapılmıs olan tahrir
sonuçlarına ve 1527–1528 yılı bütçesine göre Osmanlı Dmparatorluğu’nun o
tarihlerde ülkesinden genel olarak sağladığı vergi geliri toplam 537.929.000 akçe
olduğu gözükmektedir. Mısır hazinesi dâhil memleket gelirinin % 37’si ve Mısır
Eyaleti hariç %49,8’i 37521 timar, zeâmet veya has sahibine terkedilmistir. Bu
43 BARKAN, “Tahrir Defterlerinin Dstatistik Verimleri Hakkında Bir Arastırma”, s.290-294

37.521 sipahinin kendi adlarına topladıkları vergi gelirleri ile savasa götürdükleri
cebelülerle 70–80 bin kisilik atlı bir sipahi ordusu oluyordu. O dönemde
Dstanbul’daki Kapıkulu ocaklarının sayısının 27.000 olduğu düsünülürse tımar
dağıtmak için teskilatlandırılmıs olan sipahi ordusunun önemi çok büyüktür.44
Bu sistemin düzenli bir sekilde isleyebilmesi için, devletin memleketin her
tarafında bütün vergi geliri kaynaklarını en ince ayrıntısına kadar bilmesi ve bu
kaynaklarda olusabilecek değisiklikleri belirlemek için sık sık yeni tahrirler
yaptırması gerekiyordu. Devletin en etkili askeri gücü olan tımar sisteminin
ayakta kalması, tahrirlerin sağlıklı ve düzenli sekilde yapılmasına bağlıydı.
Osmanlı Dmparatorluğu’nda tımar gelirinde zamanla meydana gelebilecek
artıstan dirlik sahiplerinin kontrolsüzce faydalanmalarının önlenmesi veya
gelirdeki azalmada sipahinin zarar görmemesi, sayımlar sayesinde mümkün
oluyordu. Nüfus ve vergi sayımları sonucunda açığa çıkan fazla gelirler bir araya
toplanarak yeni tımarlar olusturuluyordu. Ya da padisah haslarına katılarak
devletin gelirleri artırılıyordu. Nüfus ve gelirlerin artıs gösterdiği yükselme
döneminde tahrirlerin yapılmasında devletin büyük çıkarları vardı. Barkan’ göre
yapılan bu tahrirler “devletin hâkimiyet ve otorite gücünü” göstermektedir.45
Yükselme döneminde tahrirler düzenli olarak yapılırken XVII. inci asırdan
sonra devlet otoritesinin zayıflamasından dolayı yapılamamıstır. Tahrir
defterlerindeki istatistikî bilgilerden bir devletin genel durumu, yükselme ve
çöküs dönemleri hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Osmanlı Dmparatorluğu’nun
kudretli zamanlarında yazılan defterlerin düzen ve temizliği, yazı tipi, kâğıdı,
tasnif usulleri mükemmeldir. Daha sonraki yıllarda hakana mahsus defterlerin
yazılıs ve muhafazasında da gerileme baslamıstır.46
Osmanlı Dmparatorluğu’nda yapılan sayımlar yalnızca ilmi amaçlarla değil,
daha çok vergi ve asker toplamak için yapılıyordu. Osmanlı’dan önce eski TürkDslam
devletlerinde de arazi ve nüfus tahrirleri yapılmıstır. Selçuklular, Dlhanlılar,
Anadolu Selçukluları, Roma Dmparatorluğu, Çin ve Dngiltere’ye kadar dünyanın
her tarafında tahrir sistemine rastlanılmaktadır.
44 BARKAN, “H.933–934 (1527–1528 ) Mali Yılına Ait Bir Bütçe Örneği”, s.254–257
45 Ömer Lütfi BARKAN, Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I, Ankara, 1988, s.4-7
46 Ömer Lütfi BARKAN, “Türkiye’de Dmparatorluk Devirlerinin Büyük Nüfus ve Arazi Tahririleri
ve Hakana Mahsus Dstatistik Defterleri I”, D.Ü. D.F.M. C: II, No: 1, Dstanbul, 1940-41, s.25

Osmanlı yeni bir yönteme ihtiyaç duymadan eski Türk-Dslam devletlerinde
yapılan nüfus ve arazi tahrirlerini daha da gelistirmis ve devam ettirmistir. Barkan
Osmanlı teskilat düzeni üzerinde Selçuklu, Dlhanlı ve Anadolu beyliklerinin
etkisinin çok büyük olduğunu söyler. Osmanlı’da tahrirlerin ne zamandan beri
yapıldığı tam olarak bilinmese de Barkan, ilk padisahlar zamanında dahi
yapıldığını vurgulamaktadır. Bu defterlerin tamamı mevcut değildir.
Nüfus ve vergi sayımlarının neticelerinin bulunduğu tahrirler ayrıntılı bir
nüfus sayımı, toprakların dağılıs ve islenisine göre ve tarım ürünlerinin çesit ve
miktarlarına ait bir zirai sayım da sayılabilir. Barkan’a göre mülk veya vakıf
sahipleri için bu defterler birer tapu kütüğü mahiyetindedir.
Osmanlı Dmparatorluğunda, Avrupa devletlerinde dahi çoğu zaman vergi
toplamak ve askeri hizmetleri olan kisileri listelemek ve memleket içinde dağınık
olarak yapılan sayımlardan daha gelismis bir sayım yapılmaktadır. Osmanlı’da,
ülkenin her tarafında hemen hemen aynı yıl ve aynı sekilde sayımlar
yapılmaktadır. Belirli zaman aralıklarıyla bu sayımlar aynı tarzda devam ederek
defterlere kayıt edilmistir.
Tahrir yapılmasını gerektiren sebepleri söyle sıralayabiliriz: Tahrirler 30–
40 yılda bir veya her saltanat değisiminde yapılırdı. Padisah değistikçe dirlik
sahiplerinin ellerindeki beratları yeniletmeleri ve yeni padisahtan mukarrername
almaları gerektiğinden, berat yeniletmeleri sayesinde yapılacak tahrirler ile
ilgilinin durumu yerinde tespit edilirdi. Yeni fethedilen memleketler de tahrir
yapılmasına sebep olurdu. Böylece yeni fethedilen yerin bir envanteri çıkarılarak
devir teslim yapılırdı. Feth edilen toprakların tahrirleri yapılıp defterlere
yazıldıktan sonra, orda Osmanlı hâkimiyeti tamamlanmıs olurdu. Memleketin bazı
bölgelerinde yapılacak ıslahatlar da tahrire sebep olurdu. Toprak sahibi kisi veya
ailelerin zamanla güçlenerek devlete karsı yıkıcı bir etki göstermesini önlemek
için teftis mahiyetinde tahrirler yapılırdı. Bu tahrirler sayesinde yerli bir asalet
sınıfının olusması engelleniyordu. Tahrirler sayesinde bulasıcı hastalıklar, göçler,
kıtlık gibi nedenlerle meydana gelen nüfus değisiklikleri tespit edilebiliyordu.
Yukarıdaki sebeplerden dolayı tahrir yapılmasına karar verildiğinde tahrir
heyeti tayin edilirdi. Barkan’a göre tahrir heyetleri “Osmanlı içtimaî ve iktisadî
düzeninin ayarlayıcı ve koruyucusu rolündedir”.

Barkan’ın dediği gibi, merkezden uzakta “ gezgin bir mahkeme “ veya
üstün yetkilerle donatılmıs, padisah emrinde teftisler yapan bu tahrir üyeleri,
birçok hukuk ve toprak meselesini yerinde çözebilmekteydiler.47
Barkan, Osmanlı Dmparatorluğu üzerindeki tarihi arastırmaların istenilen
gelismeyi gösterebilmesi için istatistik malzemeye, özellikle nüfus istatistiklerine
basvurmanın önemine değinir. Barkan’a göre tarih ilminin belirli dönem ve
medeniyetlerin özelliklerini, devletlerin askeri-idari yapısını, sosyal ve ekonomik
iliskilerini açıklamak isterken, o dönem ve devletin nüfus özelliklerini, nüfusun
artma ve azalıs oranı, yas, cinsiyet gibi… demografik sebepleri dikkate almamak,
tarihi olayların ilmi bir sekilde açıklanmasını engellemistir. Tarihin belli bir
döneminde yasamıs olan bir medeniyetin iktisadi, idâri, sosyal ve askerî
meselelerini tam anlamıyla aydınlatmak için dönemin demografik durumunun
arastırılması gerekir.
Nüfus meseleleri tarihi arastırmalarda hem neden hem de sonuç olarak
tetkik edilebilir. Barkan’a göre, tarih boyunca demografik durum tarihi olayları
harekete geçirmistir. Tarihi olayların, demografik gelismelerle “ekonomik
konjonktür” arasında bir uygunsuzluk olduğunda ortaya çıktığını iddia eder.
Ekonomik ve sosyal durum demografik vaziyet tarafından
belirlenmektedir. Nüfus meseleleri olayların sebeplerini açıklamada büyük bir
öneme sahiptir. Ona göre, tarihte her olayın demografik alanda her zaman bir
sebep ve sonucu bulunmaktadır. Özellikle devletlerin kurulusu, dağılması, siyasi
ve askeri olaylar, çoğu zaman büyük nüfus kitlelerinin yer değistirmesine, yani
sayılarla ölçülebilen harita üzerinde görülen bazı nüfus hareketlerine sebep
olmaktadır. Osmanlı Dmparatorluğunun kurulus meselesini anlamak için
demografik özellikleri, o dönemde Anadolu nüfusunun yapısı ve yayılıs sekli,
göçebelerin önemi gibi sorunların arastırılmasına önem vermek gerekir.
Barkan’a göre, iktisadi ve sosyal ilimlerin sorunlarıyla ilgilenen demografi
ilminin tetkikleri için gerekli istatistikî malzemeyi her dönemde bulmak mümkün
değildir. Avrupa’daki sayımlarla Osmanlı’daki sayımlar arasında karsılastırma
yapmıstır. Avrupa’da nüfus istatistiklerine XIX. asırdan itibaren ulasılabilir. Bu
tarihten öncede Avrupa’da nüfus istatistiklerine rastlanır ancak demografi
47 BARKAN, Hüdavendigar Livası Tahriri Defterleri, s.3-43

arastırmaları için yeterli malzemenin azlığından ziyade, bu istatistiklerin ülkenin
her tarafında aynı sekilde ve düzenli olarak yapılmamasından dolayı büyük nüfus
sayımları sonuçlarını içermezler.
Ortaçağ Avrupa’sında bazı nüfus istatistikleri incelendiği zaman gerçek
anlamda bir nüfus sayımı olmayıp özel bir durum için vergi toplamak veya belli
bir yasın üstündeki silah tutan insanları belirlemek için yapılmıs sayımların
sonuçlarını yansıttıklarından dolayı bu vesikaların anlamlandırılması güçlesir.
Ancak, 1086 yılında Dngiltere ve 1328’ de Fransa’nın genel nüfus hesaplamada
faydalı olan tahrir vesikaları bütün ülkeleri kapsayan ve devamlı olarak
yapıldıkları için diğer nüfus istatistiklerine göre faklılık arz eder. Genellikle
Hristiyan memleketlerde evlilik, vaftiz törenleri, cenaze merasimlerinde insanlar
kilise defterlerine kayd edilmistir. Avrupa için bu defterler nüfus arastırmaları
bakımından zengin kaynaklara sahiptir.
Osmanlı Dmparatorluğunda ise devlet arsivinin çoğu muhafaza edilmistir.
Osmanlı Dmparatorluğu tarihi sadece Türkiye tarihini kapsamaz. Dmparatorluk
üzerinde Türk ve Dslâm memleketleri, balkan memleketleri hatta Bizans
imparatorluğu’nun tesirleri görülür.

3.5. Toprak Meseleleri
Ömer Lütfi Barkan 1935–1936 yıllarında siyasal bilgiler okulu dergisinde
yayın hayatına baslamıstır. “Harp Sonu Tarımsal Reform Hareketleri” adlı
makalesiyle yayın hayatına baslamıstır. Bu makalede Bulgaristan, Yugoslavya,
Romanya, Yunanistan, Polonya ve Rusya gibi çiftçi memleketlerinde harp sonu
yapılan arazi reformları hakkında bilgi vermistir.
Toprak meseleleri birinci dünya savası öncesi ve sonrası birçok ülkede çok
önemli bir yer isgal ederken Türkiye’de ise 1930 gibi çok geç bir tarihe kadar
fazla gündeme gelmedi.
Barkan, ülkemizde yapılacak zirai reform girisimlerinde karsılasılacak
sorunları çözmek için balkan memleketlerinde yapılan zirai reformları tetkik
edilmesini faydalı bulmustur. Çünkü uzun yıllar Osmanlı Dmparatorluğu ile aynı
kaderi paylasmıslardır. Osmanlı’dan ayrıldıktan sonra çözmek zorunda oldukları
toprak meseleleri Türkiye’deki toprak meseleleriyle benzerlik gösterecektir.
Balkan milletleri bizden çok önce toprak meseleleriyle ilgili çalısmalara baslamıs
özellikle I. Dünya Savasından sonra yaptıkları zirai reformlarla diğer milletlere
örnek olmustur. Barkan’a göre bu çiftçi hareketlerinden Türkiye’nin
etkilenmemesi mümkün değildi. Bu reform örneklerinden faydalanarak ülkemiz
için doğru olanın yapılması gerekiyordu.
Barkan, 20.yüzyıldaki ihtilalci hareketlerin sanayi toplumlarından çok,
toprak huzursuzlukları yasayan memleketlerde meydana geldiğine değinir. Ona
göre, tarımsal reform hareketlerinden çıkan birinci sonuç, tarım meseleleri için
alınan önemlerin basarılı olması ancak ulus ekonomisinde yapılacak köklü
değisiklere bağlıdır. Mülkiyet ve veraset kurallarında değisiklik yapılmadıkça
toprak meselelerinin köklü bir çözüm bulunamaz. Dkinci bir sonuçta toprak
meselesi sadece sosyal bir mesele değil ayrıca ekonomik bir problemdir. Sosyal
ve ekonomik düsünce bir arada olmalıdır. Köylüyü arazi sahibi yapmak için
toprağı rastgele esit parçalara bölüp dağıtmak arazi reformu değildir. Ürüne göre,
fen ve teknik yöntemlerine, gerekli malzeme ve sermayeye ihtiyaç vardır.
Yugoslavya’da baslangıçta topraklar küçük parçalar halinde dağıtılmıs bundan
dolayı büyük sorunlar yasanmıstır. Tarımsal reform yapılan memleketlerin 48her
birinin içinde bulunduğu özel sartlar birbirinden farklıdır. Doğal olarak reform
sonuçları da farklılık gösterir.
Barkan, devletlerin çöküs ve dağılmalarında zirai meselelerin etkili
olduğunu vurgulamıstır. Ona göre, toprak meselelerine gereken önemi vermeyen
devletler daha baslangıçta kaybetmislerdir.49
Toprak meselesi Barkan’ın tarihçiliğinde önemli bir bahis teskil eder.
Özellikle Osmanlı’nın kurulus dönemindeki toprak meselelerine sıkça
değinmistir. Barkan’a göre, zirai ekonominin hakim olduğu Osmanlı
Dmparatorluğu kurulus döneminde toprak meseleleri üzerinde iki önemli olay
etkili olmustur. Birincisi soy ve asalet sınıfına karsı verilen mücadeledir. Osmanlı
imparatorluk nizamına karsı rakip olarak gördüğü toprak asaletine karsı çıkmıstır.
Devlet imkan buldukça bu toprak mülkiyetlerinin bir kısmını kendi topraklarına
dahil etmistir. Padisah değisimlerinde veya çesitli sebeplerle yapılan arazi
tahririleriyle büyük toprak mülkiyetinin önüne geçilmistir.
Toprak meselelerinde etkili olan ikinci büyük olay ise Osmanlı’nın
kurulusunda büyük miktarlarda nüfusun yer değistirmesidir. Anadolu’da
toplanmıs olan büyük nüfus kitleleri için yerlesilecek yeni alanlar açılmıstır.
Kendiliğinden olan göçlerin yanı sıra devlet sistemli olarak Anadolu’dan
Rumeli’ye sürgünlerle Rumeli’nin Türklesmesini sağlamıstır. Sistemli sekilde
yapılan bu kolonizasyon sayesinde köylü özel kisilerin elinden kurtarılıp devlet
otoritesine sığınmıstır. Barkan, iskân ve kolonizasyon meselelerinin devlet
meselesi olarak görülmesinin miri toprakların olusmasında büyük bir sebep
olduğu fikrini savunur.
Osmanlı Dmparatorluğu, köy ve toprak asaletinin devamı olan malikâne
sistemini yıkmıs, yerine dirlik sistemini getirmistir. Baskasının toprağında
48 Ömer Lütfi BARKAN, “Harp Sonu Tarımsal Reform Hareketleri” Türkiye’de Toprak Meselesi:
Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları, Dstanbul, 1980, s.23–105; Balkan Memleketlerinin Zirai
Reform Tecrübeleri”, Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları, Dstanbul,
1980, s.377–448
49 Ömer Lütfi BARKAN, “Türkiye’de Toprak Meselesini Tarihi Esasları” Türkiye’de Toprak
Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları, Dstanbul 1980, s.125–149

angarya gibi çalısan köylü yerine, kendi toprağını eken ve hükümete toprağın
verimine göre vergi veren köylü sekline dönüstürmüstür.50
Barkan, Osmanlı’da toprak meselelerinin çözümünde fıkıh kitaplarının
yanı sıra ayrı bir arazi kanunu uygulandığına değinir. Ona göre, arazi meseleleri
ile ilgili fetvalarda ser’i kanunlara değil de ülül-emre basvurmak gerekir.
Köylünün “daimi ve irsi” kiracı durumu sadece Osmanlı’da görülen bir toprak
rejimi değildir. Türk-Dslam devletlerinin devamı rolünde olan Osmanlı
Dmparatorluğu kendinden önceki devletlerin ananelerine sahip çıkarak baslangıçta
toprak sistemiyle ilgili fazla bir değisiklik yapmamıstır. Yeni bir toprak rejimi icat
etmek zorunda kalmamıstır.
Barkan, Dslam memleketlerine ait tek bir toprak rejimi olmadığına değinir.
Memleketlerin idari-mali yapısına, iktisadi durumuna göre toprak rejimleri
birbirlerinden farklılıklar göstermistir. Dslam memleketlerinde miri toprakların
yanı sıra özel kisilere ait birçok mülk toprak örnekleri vardır. Haraci ve ösri mülk
topraklar, imamların isteğiyle ölü araziyi canlandırmak maksadıyla verilen
topraklar, miri topraklardan fetihlerde yarar sağlayanlara verilen temlikler… gibi
sıralayabiliriz.51
Barkan, binlerce kaynağı inceleyerek imparatorluk döneminin vakıf ve
temliklerinin özelliklerinden bahsetmistir. Bu vakıf ve temlikleri daha önceki
dönemlerdeki vakıf ve temliklerle mukayese etmistir. Dmparatorluk vakıfları
genellikle iskân ve kolonizasyon amacıyla ya da hayır isleri için kurulmus
tesislerdir. Kendilerine özel belirli bir bütçeyle idare edilen vakıflardır. Miri
topraklardaki gibi toprağın mülkiyeti devlete aittir. Evlatlık vakıflardaki gibi aile
serefi ve menfaati önemli değildir.52
Barkan’a göre, fütuhatı tesvik ve iskân amacıyla ilk dönemlerde bazı
kisilere vakıflar ve temlikler yapıldı. Bu temlikler serbest mülklerdir. Devlet
memurları bu malikânelerden vergi alamaz ve teftis edemezdi. Bu mülkler
50 Ömer Lütfi BARKAN, “Osmanlı Dmparatorluğu’nda Kurulus Devrinin Toprak Meseleleri”
Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları, Dstanbul 1980, s.281–290
51 Ömer Lütfi BARKAN, “Türk-Dslam Toprak Hukuk Tatbikatının Osmanlı Dmparatorluğu’nda
Aldığı Sekiller: Mülk Topraklar ve Sultanların Temlik Hakkı” , Hukuk Fakültesi Mecmuası, C:
VII, Dstanbul 1941, s.157–176
52 Ömer Lütfi BARKAN, “Dmparatorluk Devrinde Toprak Mülk ve Vakıfların Hususiyeti”
Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları Dstanbul 1980, s.249–280

mirasçılar arasında paylastırılabilir, satılabilir, vakfedilebilir. Yani tam bir mülk
durumundadır.
Barkan, ayrıca ikili toprak tasarrufu adı verilen malikâne-divânî sistemini
de arastırmıstır. Malikâne-divânî sistemini yukarda bahsettiğimiz vakıflardan
farklıdır. Bu çesit mülkler, serbest vakıflar gibi değildir. Mülk sahibi sadece
toprağın mülkiyetine sahiptir. Toprağın mülkiyeti devlete ait değil özel kisilere
aittir. Mülk sahibi, toprağı isleyen köylüden “malikâne hissesi“ adı altında sadece
toprak kirası alabilir. Toprak kirası genellikle ürünün beste, yedide ve onda
biridir. Ayrıca, köylünün devlete vermek zorunda olduğu “ divanî hissesi “ adı
altında vergiler de vardır. Bu malikâne sahipleri de diğer vakıflarda olduğu gibi
mülklerini satabilir, varisler arasında paylastırabilir. Ama buradaki mülkiyet hakkı
mutlak bir mülkiyet değildir. Malikâne sahipleri topraklarını köylülere istediği
sartlarda kiralayamaz. Toprak sahibi ile köylü arasındaki iliski miri topraklardaki
gibi “daimi ve irsi kiracılık “ seklindedir.
Barkan’a göre malikâne – divanî sistemi eski Dslam-Türk devletlerinden
alınan bir sistemdir. Osmanlı imparatorluğunda malikâne-divanî sisteminde
görülen çesitli mülk ve vakıflar yerli bir asalet sınıfının devamını sağlayan
müesseselerdir. Bu yerli toprak asaleti sınıfı devletin karsısında güçlü bir rakip
olduğundan ortaya çıkan karısıklıklarla devlet uğrasmak zorunda kalmıstır.
Barkan’a göre, malikâne hisselerinin sahiplerinin Osmanlı isgalinden
önceki döneme ait yerli asalet sınıfı olduğu kesindir. Osmanlı devleti bir taraftan
hayır isi yapmak için büyük temlikler yaptırırken, diğer yönden eski sekildeki
vakıfları sıkı sekilde kontrol etmis ve bunlara karsı büyük bir mücadele vermistir.
Barkan, ülkemizin doğu bölümlerinde bulunan büyük toprak mülklerinin eski
malikâne hisselerinin devamı olabileceği üzerinde durur.53
Barkan, Osmanlı Dmparatorluğu’nda serf tarzında köylü sınıflarının olup
olmadığını da arastırmıstır. Servaj sisteminin özellikleri hakkında bilgi vermistir.
Osmanlı Dmparatorluğu’nda görülen ortakçı kulları Avrupa’da ortaçağda görülen
serf durumundaki köylülere benzetmektedir. Osmanlı’da XIV. ve XV.
53 Ömer Lütfi BARKAN , “Türk-Dslam Toprak Hukuk Tatbikatının Osmanlı Dmparatorluğu’nda
Aldığı Sekiller: Malikâne- Divan-i Sistemi”, Türk Hukuk ve Dktisat Tarihi Mecmuası, C: II, 1939,
s.119–184

Yüzyıllarda zengin kisilerin esir pazarlarından aldıkları köleleri kendi çiftliklerine
yerlestirdikleri ve topraklarlarla beraber kullarını da sattıkları görülmüstür.
Barkan, serfler ile ortakçı-kullar arasındaki benzerlikleri söyle sıralamıstır:
Sadece kendi aralarında evlenebilirler, mirasları hür insanlardaki gibi varislerine
geçemez, sahipleri miraslarına müdahale edebilir, mesleklerini serbestçe
seçemezler. Sahiplerine veya vakıflara her türlü angarya isi yaparlar. Hediyeler
vermek zorundadırlar. Reayadan ayrı hukuki statüye sahip ortakçı-kullar bu kadar
serflere benzemektedir.
Barkan, XVI. Asırda Osmanlı’da serf durumunda köylülerin olduğunu ama
bu asrın sonunda ortadan kaybolmaya basladığını vurgulamıstır. 54
Arastırmalarının sonucunda bizdeki ortakçı-kulları toprağa bağlı kölelere
benzetmektedir. Ortakçı-kulları ‘ hakiki kölelikle hür köylülük’ arasında bir
statüye dahil etmektedir. Hür olan reayadan farklı sekilde kayıtları tutulmustur.
Osmanlı’da esir soyundan gelen köylülere yapılan uygulamayla reayaya yapılan
uygulama çok farklıdır. Ortakçı-kulların elindeki tohum, çift miktarı, yasları,
karıları ve çocuklarıyla beraber çiftliklerin demirbas defterine kayıtlıdır. Hâlbuki
reayada ise sadece vergi mükellefi çağındaki yetiskin erkekler kaydedilmistir.
Kulların çocukları serflerdeki gibi analarının statüsüne dahildir. Reayada ise
çocuklar babalarının hukuki durumuna tabidirler.
Barkan, kullukların devlet tarafından olusturulduğu bir çesit servaj sistemi
olduğuna değinir. Devlet yeni fethedilen yerlerdeki harp esirlerini sürgün edip
ortakçı-kul seklinde iskân etmistir. Ona göre, bu o dönemin iktisadi, idari sartları
ve arazi siyasetinin gereğidir.55
Barkan Osmanlı’da nadir olarak görülen mülk tımarları hakkında bilgi
vermistir. Mülk tımarların sipahi tımarlarından farklı bir statüsü vardır. Toprağın
devlete ait olan mülkiyet hakkı bir sahsa satılmıs veya bağıslanmıstır. Bu mülk
sahipleri seferlere belli bir miktarda cebelü göndermek zorundadırlar. Mülk sahibi
54 Ömer Lütfi BARKAN, “Türkiye’de Servaj Var mıydı?” Belleten, C:20, Sayı: 78, Ankara, 1956,
s.237–246
55 Ömer Lütfi BARKAN, “XV. ve XVI. Asırlarda, Osmanlı Dmparatorluğu’nda Toprak Dsçiliğinin
Organizasyonu Sekilleri“, Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları,
Dstanbul 1980, s.575-716; “Osmanlı Dmparatorluğu’nda Çiftçi Sınıfların Hukuki Statüsü”,
Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları, Dstanbul 1980, s.725-788

toprağını istediği gibi satabilir, mirasçılarına paylastırabilir. Mülk tımarlar
Osmanlı’ya daha önceki Türk-Dslam devletlerinden geçmistir.56
Makalelerinde mirî arazi rejiminin uygulanısı ve kökenini incelemistir.
1274 tarihli arazi kanunnamesinin hazırlıkları ve kanun hakkında bilgi vermistir.
Mirî arazi hükümlerinin fıkıh kitaplarında bulunmayan örfi bir hukuk
kaidelerinden olustuğunu içeren pek çok fetva incelemistir. 1274 arazi
kanunnamesinin ilanına kadar geçen hazırlık süresinde eski kanunlarda yapılacak
değisikliklerle ilgili bilgiler vermistir. Ona göre, 1274 Arazi Kanunnamesi de
eski arazi kanunlarında olduğu gibi mülkiyeti özel sahısların veya vakıfların
elinde bulunan topraklarla mülkiyeti devlete ait olan topraklar arasındaki toprak
ikiliğini kabul etmistir. Bu kanunname eskiden beri süren hukuk ve kitap ikiliğini
devam ettirmistir.
Barkan, miri arazi rejiminin küçük çiftçi isletmelerinin bütünlüğünü
korumak bakımından önemli bir rol oynadığını özellikle vurgulamıstır.57
Birinci Dünya Savası’ndan sonra toprak meselesine çok önem verilmistir.
Toprak meselesiyle ilgili çesitli kanunlar çıkartılmıstır. Barkan bu kanunları
sıralayarak 1945 Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu hakkında bilgi vermistir.
Kanunun hedefi sadece topraksız köylüye toprak vermek değil, zirai kalkınmayı
sağlayacak yardımlar yapmak en önemlisi de memleketteki toprakların sürekli
islenmesini temin etmektedir.58
Çalısmalarının genelinde Barkan’ın tımar sistemine hayranlığı göze
çarpmaktadır. Tımar sistemiyle ilgili birçok makale kaleme almıstır. Bu
çalısmalarda tımar sistemi, bu sistemin özellikleri ve bozulması hakkında bilgi
vermistir. Osmanlı’nın sosyal ve ekonomik yapısının özelliklerini anlamak için
tımar sisteminin incelenmesinin önemine değinen Barkan, tarihte her yerde, her
zaman aynı tipte feodal rejimin olamayacağını dile getirir. Memleketlerin sosyal,
zirai ve iktisadi görüslerine göre değisiklik arz eder. Barkan tımar sisteminin
56 Ömer Lütfi BARKAN, “Osmanlı Devrinde Eskincülü Mülkleri veya Mülk Tımarları Hakkında
Notlar” Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları, Dstanbul 1980, s.897-904
57 Ömer Lütfi BARKAN, “Türk Toprak Hukuku Tarihinde Tanzimat ve 1274 (1858) Tarihli Arazi
Kanunnamesi” Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları, Dstanbul, 1980,
s.291–375
58 Ömer Lütfi BARKAN, “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ve Türkiye’de Zirai Bir Reformun
Ana Meseleleri” D.Ü. D.F.M. C:VI, No: 1-2, Dstanbul, 1944-45, s.54-145

Bizanstan alındığını iddia eden tarihçileri elestirerek, Osmanlı Dmparatorluğu’nun
kendinden önceki Türk-Dslam devletlerinin bir devamı olduğunu ve bu devletlerin
teskilat yapılarından faydalanıldığını savunmaktadır. Sipahi tımarının özellikleri
ve Avrupa’da görülen feodal düzen arasında karsılastırma yapmıstır. Barkan’a
göre, tımar sahibi, ne tımarındaki topraklara ne de bu topraklarda çalısan
köylünün mülkiyetine sahip değildi. Sadece yaptığı hizmetleri karsılığı devlete ait
çesitli vergileri kendi adına toplayan bir nevi memur gibiydi. Tımar sistemiyle
toprakların belirli kisiler elinde toplanması önlenmistir. Tımar sisteminde toprak
sahibinin toprağını terk etmesi karsılığı ‘çift bozan resmi’ adı altında alınan
tazminat, feodal düzendeki serflerin toprağa bağlılıklarına benzetilmesine rağmen
Barkan, tımar sahiplerinin yetkilerinin feodalitedeki gibi sahsi değil, teskilatlı bir
devlet sistemine has bir özellik olduğunu belirtir. 59
59 Ömer Lütfi BARKAN, “Tımar” Dslam Ansiklopedisi , MEB Yay., C:XII, 1972, s.286-333;
“Feodalite ve Tımar”, Türkiye Dktisat Tarihi Semineri, Ankara, 1973, s.1-32

3.6. Fiyat Hareketleri
Barkan, XVI. yüzyılda dünyadaki nüfus ve fiyat hareketlerinin Osmanlı
üzerindeki etkisini arastırmıstır. Sistemli bir fiyat tarihinin yazılabilmesi için bu
konuyla ilgili birçok makale yazmıstır. Bazı büyük sehirlerdeki ihtisap
kanunnamelerindeki fiyat tespit usullerinden bahsetmistir. Dkinci Beyazıt’ın
emriyle düzenlenen 907 (1501) tarihinde Dstanbul, Bursa ve Edirne sehirlerine ait
üç ihtisap kanunnamesini yayınlamıstır.”60
Bu konuyla bağlantılı makalesinde Edirne’deki askeri sınıfla ilgili miras
meselelerine bakan mahkemenin 1545–1615 yılları arasındaki 21 Askeri Kassam
defterinde 2079 u erkek 1049 u kadın toplam 3.128 kisinin ölümünden sonra
mallarının envanterini ve mirasçılara nasıl paylastırıldığını gösteren tereke
defterlerini incelemistir. Özellikle 93 tane tereke defterini aynen yayınlamıstır.
Bu defterlerde insanların medeni hallerinden, aile yapısına, köklerine
kadar bütün bilgiler mevcuttur. Ayrıca giyim, mobilya, mutfak malzemesi, bağ,
bahçe... gibi mallar, hayvanların ve tahılların çesit ve miktarlarına kadar tüm
malların fiyatları ayrı ayrı bulunmaktadır.
Tereke defterleri sayesinde, belirli bir tarihte ve bölgede çesitli sosyal
sınıfların arasında servetin dağılımı, yasam tarzları, lüks seviyeleri, elbise
çesitleri, üretim çesitleri, ticari iliskiler... gibi birçok konu hakkında bilgilere
ulasabiliriz.
Askeri sınıftaki kisilerin, mirasçıları arasında kayıtlı çocukların
cinsiyetlerine göre, çocuk sayılarına göre listeler yapılmıstır. 61
“Dstanbul Saraylarına Ait Muhasebe Defterleri”62 ve “Saray Mutfağının
1489-1490 Yıllarına Ait Muhasebe Bilançosu”63 makalelerinde muhasebe
cetvellerindeki mutfak masraflarıyla aynı tarihteki saray mutfağı masraflarını
beraber yayınlayarak karsılastırma yapmıstır.
60 Ömer Lütfi BARKAN, “XV. Asrın Sonunda Bazı Büyük Sehirlerde Esya ve Yiyecek
Fiyatlarının Tesbit ve Teftisi Hususlarını Tanzim Eden Kanunlar I”, Tarih Vesikaları Dergisi, C.I,
No: 5, Dstanbul, 1942 (Subat ), s.326–340
61 Ömer Lütfi BARKAN, “Edirne Askeri Kassamına Ait Tereke Defterleri ( 1545–1659)”,
Belgeler, Türk Tarih Belgeleri Dergisi, C.III, No:5-6, Ankara, 1968, s.1-479
62 Ömer Lütfi BARKAN, “Dstanbul Saraylarına Ait Muhasebe Defterleri “, Belgeler, Türk Tarih
Belgeleri Dergisi, C.IX, No: 13, Ankara 1979, s.1–380
63 Ömer Lütfi BARKAN, “Saray Mutfağının 894–895(1489–1490) Yılına Ait Muhasebe
Bilançosu”, Dstanbul Üniversitesi, Dktisat Fakültesi Mecmuası, C.XXIII, No: 1-2, Dstanbul 1062-63,
s.380-398

Barkan, imaret kayıtlarından da yararlanmıstır. Dmaretlerin yıllık muhasebe
cetvellerinin hiçbir rakamını bile değistirmeden aynen yayınlamıstır. Sadece
cetvellerin daha kolay anlasılabilmesi için rakamları cetvel tekniğine göre alt alta
sıralamıstır. Bu cetvellerde imaret için yapılan masrafların çesit, miktar ve
fiyatları derinlemesine belirtilmistir. Fiyatlardaki yıllık dalgalanmaları, isçi
ücretlerinin miktarı, kullanılan malzemenin çesidinin yazılı olması bu cetvellerin
imparatorluğun iktisadi ve içtimai durumunu ortaya koyması açısından
mükemmel kaynaklardır. Belirli dönemlerdeki fiyat hareketlerini ve insanların
geçim seviyelerini göstermektedir. 64
Yine Fatih Cami ve Dmareti tesislerini yıllık muhasebe bilançolarını
yayınlayarak Dstanbul’un fethinden sonra sehrin nasıl imar ve iskân edildiğini göz
önüne sunmaktadır. Bu bilânçolarda imaretin kisiler, mutfak, yemekhane gibi
yerlerin isleyisiyle ilgili bilgiler mevcuttur. Pirinç, yağ, bal, et ve ekmek hesapları
mutfakta kisiye göre çıkan yemek miktarlarına, çalısan kisi sayısına kadar bütün
bilgiler liste halinde sıralanmıstır.65 Ayasofya Cami ve Eyüp Türbesine ait
muhasebe bilânçolarını da yayınlamıstır.66
Barkan’ın fiyatlar üzerine yazdığı “Süleymaniye Camii ve Dmareti Dnsaatı”
emsalsiz bir kaynaktır. Cami, medrese, köprü, hamam gibi sanat eserlerinin
yapılıs asamaları, hangi malzemenin kullanıldığı, bu malzeme nerden ve kim
tarafından getirildiği, usta ve isçi sınıflarını ekonomik durumları, Türkiye mali
tarihi açısından çok önemledir. Çalısan isçilere ustaların gündelik fiyatları ve
malzeme fiyatları Türkiye “Fiyatlar Tarihini” belirlemek için çok değerli
kaynaklardır.
Süleymaniye Camii ve Dmareti Dnsaatı yıllarca devam etmistir. Bu insaatın,
memleketin iktisadi ve sosyal hayatı üzerindeki etkileri önemlidir. Bu defter
insaat dönemindeki 165 muhasebe defteri ve insaat öncesi ve sonrası gönderilen
emirlere göre yapılmıstır.
64 Ömer Lütfi BARKAN, “Türkiye Sehirlerinin Tesekkül ve Dnkısafı Bakımından Osmanlı
Dmparatorluğu’nda Dmaret Sitelerinin Kurulus ve Dsleyis Tarzına Ait Arastırmalar”, D.Ü., D.F.M.,
C.XXIII, No:1-2, Dstanbul 1962-63, s.239-296
65 Ömer Lütfi BARKAN, “Fatih Camii ve Dmareti Tesislerinin 1489-1490 Yıllarına Ait Muhasebe
Bilançoları”, D.Ü., D.F.M., C.XXIII, No: 1-2, Dstanbul 1962-63, s.297-341
66 Ömer Lütfi ARKAN, “Ayasofya Camii ve Eyüp Türbesinin 1489-1491 Yıllarına Ait Muhasebe
Bilançoları”, D.Ü., D.F.M., C.XXIII, No: 1-2, Dstanbul 1962-63, s.342-379

Eserin birinci bölümünde kaynaklar tanıtılmıstır. Dkinci bölümünde
insaatın baslama ve bitis tarihi, insaatın seyri hakkında bilgi verilmistir. Üçüncü
bölümde, isçilerin hukuki ve sosyal durumunu ücretle çalısan serbest usta ve
isçilerle, acemioğlanlar gibi askeri sınıfa mensup isçi gruplarını ele almıstır.
Dördüncü bölümde, serbest isçi ve ustaların, sanat, din ve memleketlerine göre
dağılımını yapmıstır. Besinci bölümde isyerindeki devam cetvelleri yazmıstır.
Altıncı bölümde, isçilerin aylık devam cetvellerini, yedinci bölümde insaatta
kullanılan tasların temin edilmesi hakkında bilgi vermistir. Sekizinci bölümde
demir ve kursunun temin edilmesi, dokuzuncu bölümde tuğla, kiremit ve kireç
gibi insaat malzemelerinin tedariki, onuncu bölümde de kerestenin nasıl tedarik
edildiğinden bahsetmistir.
Eserin ikinci cildinde gündelikler ve karsılastırmalı malzeme fiyatları ve
eserin yazımında kullanılan belge örnekleri aynen yayınlanmıstır. 67
Fiyat hareketleriyle ilgili görüsünü “XVI. Asrın Dkinci Yarısında
Türkiye’de Fiyat Hareketleri” makalesinde özetlemistir. Barkan’ın fiyat tarihi
arastırmalarında Braudel’in “Akdeniz ve Akdeniz Dünyası” adlı eserin
yayınlanması çok etkili olmustur.
Barkan, Türkiye’de fiyat hareketlerini tespit etmenin zorluğuna
değinmistir. Her bölgede farklı ölçekler kullanılması, resmi narh fiyatlarıyla
piyasadaki fiyatların farklı olması... vb. gibi nedenler isleri zorlastırmaktadır.
Edirne’deki Sultan Beyazıt II. Dmaretine ait zahire satın alma fiyatları
üzerinde yaptığı arastırmada 1489–1616 yılları arasında gıda fiyatlarının dört kat
artıs gösterdiğini belirtmistir. Bu yıllar arasında karabiberin sekiz kat, buğdayın da
yaklasık bes kat artıs gösterdiğini cetvellerde göstermistir.
Barkan, fiyat hareketlerinin arkasında akçenin değerinin devlet ya da
kalpazanlar tarafından düsürülmesinin etkili olduğuna değinir. 1489’da 50 akçe
bir altın değerindeyken 1616’da 120 akçe bir altın edecek kadar düsmüstür. Ayarı
düsük paraların olusturduğu enflasyon, esya ve yiyecek fiyatlarının yükselmesine,
karaborsanın ortaya çıkmasına sebep olmustur. Barkan’a göre, “Türkiye,
milletlerarası büyük bir enflasyon hareketinin çarhları içine girmis ve her türlü
tedbirlere rağmen kıpırdadıkça bu batağa daha fazla saplanması mukadder bir hale
67 Ömer Lütfi BARKAN, Süleymaniye Camii ve Dmareti Dnsaatı (1550-1557), TTK Yay., C.II,
Ankara 1979, s.XV+393

gelmistir.” Osmanlı Dmparatorluğu akçe devalüasyonlarına karsı gelememektedir.
XVI. asrın ikinci yarısında Batı Avrupa memleketlerinde de büyük oranda fiyat
artısları görülmüstür. Afrika altının deniz yoluyla Batı Avrupa memleketlerine
akması, buradaki hayatı canlandırmıstır. Daha sonra 1492’de Amerika’nın kesfi,
1498’de Afrika’nın güneyinde dolasıp Hindistan’a giden deniz yolunun kesfi bazı
Avrupa memleketlerine yarar sağlarken, Osmanlı’yı kötü etkilemistir.
Avrupa’da görülen fiyat yükselislerinin, Osmanlı üzerindeki en önemli
etkisi, fiyatların düsük olduğu Osmanlı’dan gıda maddeleri deri, yün, ipek,
balmumu, canlı hayvan gibi maddelerin Avrupa devletlerine doğru akmasıdır.
Osmanlı’dan ucuz fiyatla ham madde alıp, bunu isleyerek bize satıyorlardı. Esnaf,
isleyecek ham madde bulamıyordu. Barkan ayrıca fiyat artıslarında, nüfus baskısı,
Avrupa’ya artan ihracat, kötü paranın piyasaya hâkim olması gibi sebepleri de ele
almıstır. 68.
Dnalcık, Barkan’ın 1490–1617 yılları gibi çok uzun bir dönem yerine
1584–1617 yıllarını esas alması gerektiğini savunur. 1490 fiyatlarından hareketle
uzun bir dönemin kıyaslamaya çalısmasının doğru sonuçlar çıkarmayacağına
değinir. Çünkü ani enflasyon 15847de olmustur.
Dnalcık’a göre, XVI. yy fiyat artısları, kısa zamanda piyasaya büyük
oranda gümüsün gelmesiyle olmustur. 69
Pamuk, ise fiyat artıslarında gümüs enflasyonunun Barkan’ın
savunduğundan daha az, para tağsislerinin rolünün daha fazla olduğunu ileri sürer.
Hatta Barkan’ın fiyat devrimini dönüm noktası olarak görmesini abartılı olarak
değerlendirmistir. 70
68Ömer Lütfi BARKAN, “Türkiye’de Fiyat Hareketleri”, Belleten, C.34, No: 136, Ankara, 1970,
s.557–609
69 DNALCIK-YEDDYILDIZ, “Türkiye’de Osmanlı Arastırmaları”, s.150-153
70 Sevket PAMUK, Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları, Türkiye Ds Bankası Kültür Yay., Dstanbul
2007, s.94-101

SONUÇ
Türkiye de iktisat tarihinin kurucusu Ömer Lütfi BARKAN çalısmaları ve
arastırmaları ile Türk tarihi çalısmalarına farklı bir yaklasım getirmistir. Bu
yaklasım tarzı sosyal ve iktisadi tarih alanında onun adını ön plana çıkarmıstır.
Yayın hayatına toprak meselesiyle ilgili makalelerle baslamıs ve dikkatleri
üzerine çekmistir. Tarihçi olmamasına rağmen, Strasbourg Üniversitesi’nde aldığı
eğitimden sonra iktisat tarihini kesfetmistir.
Barkan’ın tarih anlayısı üzerinde Annales Okulu’nun büyük etkisi
olmustur. Annales Okulu’nun fikirlerini Türkiye’ye getirmekle yetinmeyip, soysal
ve iktisat tarihi çalısmalarında basarıyla uygulamıstır. Belgesiz tarih olmaz
inancıyla arastırmalarında arsiv malzemesine ve istatistiklere çok önem vermistir.
Arsivlerdeki pek çok belgeyi gün ısığına çıkararak Türkiye tarihinin
aydınlanmasın çok büyük katkı sağlamıstır.Eserleri sadece kendi dönemi için
değil kendinden sonra gelen tarihçiler içinde emsalsizdir.
Onun çalısmalarında, Fernard Braduel’in etkisi de çok görülür. Barkan,
Braduel gibi, Osmanlı tarihini bir bütün olarak ele almıstır. Eski Türk-Dslam
devletlerinin Osmanlı teskilat yapısı üzerindeki etkilerine değinmistir. Eserlerinde
hanedanlar ve savaslar gibi siyasi tarih yerine insanların sosyal ve ekonomik
hayatlarıyla ilgili birçok bilgiler sunmustur.
Barkan vefatına kadar kendini çalısmalarına adamıstır. Sosyal tarih, iktisat
tarihi ve tarihî demografi alanlarında bir çok basarılı eserler yayınlamıstır.
Ülkemizde modern anlamda tarihçilik onunla baslamıstır. Tarihçiliğimizi,
geleneksellikten kurtarıp yeni bir tarih metodolojisi olusturmustur. Sosyal tarih,
iktisat tarihi ve tarihi demografi alanlarında yaptığı çalısmalarla Türkiye’de tarih
anlayısını geleneksellikten kurtarıp yeni bir tarih metodolojisi olusturmustur.
Barkan tarih eğitimi ve öğretim problemlerine de değinerek tarih
öğretmenlerinin sanat tarihi, kültür tarihi, medeniyet tarihi… gibi konularda
eğitim almaları ğerektiğini savunmustur. Bu görüsü onun tarih dısındaki bilimlere
ne kadar önem verdiğini göstermektedir.

KAYNAKLAR
I. ÖMER LÜTFD BARKAN’IN ESERLERD
----------, “ Türk-Dslam Toprak Hukuk Tatbikatının Osmanlı Dmparatorluğu’nda
Aldığı Sekiller: Malikâne- Divan-i Sistemi”, Türk Hukuk ve Dktisat
Tarihi Mecmuası, C: II, 1939, s.119–184.
----------,” Türkiye’de Dmparatorluk Devirlerinin Büyük Nüfus ve Arazi Tahririleri
ve Hakana Mahsus Dstatistik Defterleri I”, D.Ü., D.F.M., C: II, No: 1,
Dstanbul ,1940-41, s.20-59.
----------, “Türk-Dslam Toprak Hukuk Tatbikatının Osmanlı Dmparatorluğu’nda
Aldığı Sekiller: Mülk Topraklar ve Sultanların Temlik Hakkı” , Dstanbul
Hukuk Fakültesi Mecmuası, C: VII, Dstanbul, 1941, s.157-176.
----------,” Osmanlı Dmparatorluğu’nda Toprak Vakıflarının Ddari-Mali Muhtariyet
Meselesi”, Türk Hukuk Tarih Dergisi, Ankara, 1941-1942, s.11-25.
----------, “Osmanlı Dmparatorluğu’nda Bir Dskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak
Vakıflar ve Temlikler I. Dstila Devirlerinin Kolonizatör Türk Dervisler
ve Zaviyeler”, Vakıflar Dergisi, C.II, Dstanbul, 1942, s.279–353.
----------,“ XV. Asrın Sonunda Bazı Büyük Sehirlerde Esya ve Yiyecek
Fiyatlarının Tesbit ve Teftisi Hususlarını Tanzim Eden Kanunlar I”,
Tarih Vesikaları Dergisi, C.I, No: 5, Dstanbul, 1942, s.326-340.
----------,XV. Ve XVI. ıncı Asırlarda Osmanlı Dmparatorluğu’nda Zirai
Ekonominin Hukukî ve Malî Esasları, Birinci Cilt: Kanunlar, Dstanbul,
1943.
----------, “ Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ve Türkiye’de Zirai Bir Reformun
Ana Meseleleri” D.Ü. D.F.M. C:VI, No: 1–2, Dstanbul, 1944–45, s.54–145
----------, “ Osmanlı Dmparatorluğu’nda Teskilat ve Müesseselerinin Ser’iliği
Meselesi”, Hukuk Fakültesi Mecmuası, C.XI, Sayı:3-4, Dstanbul, 1945,
s.203-224.
----------, “ Osmanlı Kanunnâmeleri” III. Türk Tarih Kongresi,TTK Yay., Ankara,
15-20 Kasım 1943, Ankara ,1948.
----------,‘Tahrir Defterlerinin Dstatistik Verimleri Hakkında Bir Arastırma”, IV.
Türk Tarih Kongresi, (Tebliğler), Ankara, 1948, s.290-294.
----------,“Osmanlı Dmparatorluğu’nda Bir Dskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak
Sürgünler” D.Ü., D.F.M., C.XI, Sayı:1-4, Dstanbul, 1949-1950, s.524-569.
………., “Filip II. Devrinde Akdeniz ve Akdeniz Memleketleri”, D.Ü., D.F.M.,
C.XII, No: 3-4, Dstanbul, 1951, s.173-192.
----------,”Osmanlı Dmparatorluğu’nda Bir Dskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak
Sürgünler” D.Ü., D.F.M., C.XIII, Sayı:1-4, Dstanbul 1951-1952, s.56-78
----------, “H.933-934 (M.1527-1528) Mali Yılına Ait Bir Bütçe Örneği”, D.Ü.,
D.F.M., C.XV, Sayı:1-4, Dstanbul,1952-1953, s.251-329.
----------,“Osmanlı imparatorluğu’nda Bir Dskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak
Sürgünler”, D.Ü. D.F.M ., C.XV, Sayı:1-4, Dstanbul 1953-1954, s.209-237
----------,“ Osmanlı Dmparatorluğu Bütçelerine Dair Notlar”, D.Ü., D.F.M ., C.XV,
Sayı: 1-4, Dstanbul 1953-1954, s.238-250.
----------,“Tarih Demografi Arastırmaları ve Osmanlı Tarihi”, Türkiyat Mecmuası,
C.X, Dstanbul, 1955, s.1-26.
-----------, “ 1070–1071 ( 1660–1661) Tarihli Osmanlı Bütçesi ve Bir Mukayese “,
D.Ü., D.F.M., C.XVII, Sayı: 1-4, Dstanbul 1955-1956, s.304-347.
-----------, “1079–1080 ( 1669–1670) Mali Yılına ADT Bir Osmanlı Bütçesi ve
Ekleri”, D.Ü., D.F.M., C.XVII, Sayı: 1-4, Dstanbul , 1955–1956, s.225-303
----------,“Türkiye’de Servaj Var mıydı?” Belleten, C:20, Sayı: 78, Ankara, 1956,
s.54-60.
------------,“ 954-955 ( 1547-1548) Mali Yılına Ait Bir Osmanlı Bütçesi “, D.Ü.,
D.F.M., C.XIX, Sayı: 1-4, Dstanbul 1957-1958, s.219-276.
-----------,“H. 974–975 ( M. 1567–1568) Mali Yılına Ait Bir Osmanlı Bütçesi”,
D.Ü., D.F.M., C.XIX, Sayı: 1-4, Dstanbul 1957-1958, s.277-332.
----------, Kolonizatör Türk Dervisleri, Hamle Yayınları, ( Basım yeri ve yılı
belirtilmemis).
----------, “ Türkiye Sehirlerin Tesekkül ve Dnkisafı Tarihi Bakımından:Osmanlı
Dmparatorluğu’nda Dmaret Sitelerinin Kurulus ve Dsleyis Tarzına Ait
Arastırmalar”, D.Ü., D.F.M., C.23, Sayı: 1-2, Dstanbul, 1962-63, s.239-
296.
----------,“Saray Mutfağının 894-895 (1489-1490) Yılına Ait Muhasebe
Bilançosu”, D.Ü., D.F.M., C.XXIII, No: 1-2, Dstanbul, 1962-63, s.380-398.
----------,“ Fatih Camii ve Dmareti Tesislerinin 1489-1490 Yıllarına Ait Muhasebe
Bilançoları”, D.Ü., D.F.M.,C.XXIII, No: 1-2, Dstanbul, 1962-63, s.297-341
----------,“Ayasofya Camii ve Eyüp Türbesinin 1489-1491 Yıllarına Ait Muhasebe
Bilançoları”, D.Ü., D.F.M.,C.XXIII, No: 1-2, Dstanbul, 1962-63, s.342-379
----------, “Edirne Askeri Kassamına Ait Tereke Defterleri ( 1545-659)”,Belgeler,
Türk Tarih Belgeleri Dergisi, C.III, No:5-6, Ankara, 1968, s.1-479.
---------, Dstanbul Vakıflar Tahrir Defteri (953-1546)Tarihli, Dstanbul Enstitüsü
Yayını, Dstanbul, 1970.
----------,“ Türkiye’de Fiyat Hareketleri”,Belleten, C.34, No: 136, Ankara, 1970,
s.557-607.
----------, “Tımar” Dslam Ansiklopedisi, MEB Yay., 1972, C:XII, s.286-333.
-------------, “Feodalite ve Tımar”, Türkiye Dktisat Tarihi Semineri, Ankara, 1973,
s.1–32.
----------,“ Kanûn-Nâme “, Dslam Ansiklopedisi, MEB. Yayınları, C.6, Dstanbul,
1977, s.184-196.
----------, Süleymaniye Camii ve Dmareti Dnsaatı (1550-1557), TTK Yay., C.II,
Ankara, 1979.
----------,“ Dstanbul Saraylarına Ait Muhasebe Defterleri”, Belgeler, Türk Tarih
Belgeleri Dergisi, C.IX, No: 13, Ankara, 1979, s.1-380.
----------,“ Osmanlı Devrinde Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan Bey’e Ait
Kanunlar”, Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I , Gözlem
Yayınları, Dstanbul, 1980, s.545-574
----------;“Harp Sonu Tarımsal Reform Hareketleri” Türkiye’de Toprak Meselesi:
Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları, Dstanbul, 1980, s.23-105
----------,“ Balkan Memleketlerinin Zirai Reform Tecrübeleri”, Türkiye’de Toprak
Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları, Dstanbul, 1980, s.377-448
----------, “Osmanlı Dmparatorluğu’nda Kurulus Devrinin Toprak Meseleleri”
Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları,
Dstanbul, 1980, s.281-290
----------,“Türkiye’de Toprak Meselesini Tarihi Esasları” Türkiye’de Toprak
Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları, Dstanbul, 1980, s.125-149
----------, “ Dmparatorluk Devrinde Toprak Mülk ve Vakıfların Hususiyeti”
Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları,
Dstanbul, 1980, s.249-280
----------, “Ser’i Miras Hukuku ve Evlatlık Vakıflar” Türkiye’de Toprak Meselesi:
Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları, Dstanbul, 1980, s.209-230
----------, “Türk Toprak Hukuku Tarihinde Tanzimat ve 1274 (1858) Tarihli Arazi
Kanunnamesi” Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem
Yayınları, Dstanbul, 1980, s.291-376
----------, “ XV. Ve XVI. Asırlarda, Osmanlı Dmparatorluğu’nda Toprak Dsçiliğinin
Organizasyonu Sekilleri”, Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I,
Gözlem Yayınları, Dstanbul, 1980, s. 575-716
----------,“ Osmanlı Dmparatorluğu’nda Çiftçi Sınıfların Hukuki Statüsü”,
Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları,
Dstanbul, 1980, s.725-788
----------, “Osmanlı Devrinde Eskincülü Mülkleri veya Mülk Tımarları Hakkında
Notlar” Türkiye’de Toprak Meselesi: Toplu Eserler I, Gözlem Yayınları
Dstanbul,1980, s.897-904
----------,Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I, TTK Yay., Ankara ,1988.
II. GENEL KAYNAKLAR
AKGÜNDÜZ, Ahmed-ÖZTÜRK, Said, Bilinmeyen Osmanlı, Osmanlı
Arastırmaları Vakfı, Dstanbul, 2000.
BERKTAY, Halil, “Dört Tarihçinin Sosyal Portresi”, Toplum ve Bilim, Sayı: 54,
Yaz-Güz 1991,s.19-45
BORATAV, Ali (Derleyen) Tarih ve Tarihçi – Annales Okulu Dzinde, Dstanbul
1985.
BURKE, Peter, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu, Doğu-Batı, Ankara,
2006.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedi, “Barkan ( Ömer Lütfi )”, C.3, Dstanbul,
1986, s.1323-1324
ÇAKIR, Coskun, “Devletin Tarihinden Toplumun Tarihine Yeni Bir Tarih
Paradigması ve Ömer Lütfi BARKAN”, Doğu-Batı, Sayı: 12, Dstanbul, 2000, s.35-
65
ÇAYKARA, Emine, Tarihçilerin Kutbu: Halil Dnalcık Kitabı, Ds Bankası
Yayınları, Dstanbul, 2005.
ÇDZAKÇA, Murat, “Bir Büyük Hocayı Yitirdik”, Cumhuriyet, 31 Ağustos 1975.
GEVGDLD, Ali, “Osmanlı Sırları ve Prof. Barkan”, Milliyet, 28 Ağustos 1979, s.
GÜÇER, Lütfi, “Barkan ile Aydınlanan Tarih”, Milliyet, 30 Eylül 1975.
DNALCIK, Halil, “Akdeniz ve Türkler”, Doğu-Batı, Sayı: 34, 2005–2006, s.133-
171
DNALCIK, Halil-YEDDYILDIZ , Bahaeddin, “Türkiye’de Osmanlı Arastırmaları”,
XIII. Türk Tarih Kongresi, TTK Yay., C.I, Ankara, 4-8 Ekim 1999.
KÜTÜKOĞLU, Mübahat , “Barkan”, D.D.A, Diyanet Vakfı, C:2, Dstanbul, 1990,
s.74-76
NEBDOĞLU, Osman, Türkiye’de Kim Kimdir, Dstanbul, 1963.
PAMUK, Sevket, Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları, Türkiye Ds Bankası Kültür
Yay., Dstanbul, 2007.
SAHDLLDOĞLU, Halil, “Ömer Lütfi Barkan”, D.Ü., Dktisat Fakültesi Mecmuası,
C:41, Sayı:1-4, Dstanbul, 1985, s.3-38
SAKDROĞLU, Mahmut Hasan “Ord.Prof.Ömer Lütfi Barkan ( 1902-1979)”,
Belleten, Sayı: 173, Ankara, 1980, s.153-177

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,89 M - Bugn : 16834

ulkucudunya@ulkucudunya.com