« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 May

2010

CHP'nin yeni vizyonu / Deniz Ülke Arıboğan

01 Ocak 1970

Göçük altındaki madencilerimizin ve ailelerinin dramını bile ikinci plana atmamıza yol açan CHP'de genel başkanlık tartışmaları bu hafta sonunda neticeleniyor. Yaklaşık iki haftadır türlü sürprizler, iniş çıkışlar, ihanetler, hakaretler, darılıp barışmalarla devam eden süreç umarım hem CHP hem de Türkiye için hayırlı sonuçlara vesile olur. Ancak kanımca kişileri bir an önce kenara bırakıp, fikirleri, hedefleri ve vizyonları tartışmanın zamanı geldi. Zira gerek partide, gerekse toplumun geniş kesimlerinde beklenen şey 'yeni bir adam' değil, 'yeni bir fikir'. Bir şeyler değişmeli, birileri bir şeyleri değiştirmeli. Özetle...



1- CHP bir laiklik partisi olmaktan çıkıp, çevresinde din öcüsünün dışında başka önemli şeyler de görebilmeli. Laiklik kuşkusuz bu Cumhuriyetin kurucu prensiplerinden bir tanesi, lakin bu kavramın son 50 yılda tüm dünyada ne denli dönüştüğü ortada. Devir, 'insan-birey' kavramının alabildiğine yüceltildiği ve merkeze yerleştirildiği bir devir. İnsan, talepleriyle, haklarıyla, inançlarıyla, kimliğiyle bir bütün olarak kabul ediliyor ve insana verilen değer, onun tüm donanımlarına verilen değer anlamını taşıyor. 'İnsanı memur ya da işçiyken sev, hafta sonu angarya işlerde çalışmaya direnirken sevme; insanı türkü söylerken sev, anasından dedesinden öğrendiği kendi dilini konuşurken sevme; insanı askerken ya da şehitken sev, inancını yaşamak isterken sevme; insanı vergi verirken sev, evladına parasız eğitim talep ederken sevme; insanı çalışırken sev, ücretini isterken sevme' gibi yaklaşımlar artık kabul edilmiyor. Bu sebeple toplumculuğun merkezine de çeşitliliğin ve çok renkliliğin yerleştirilmesi anlam kazanıyor. Tek tip bir inanç yerine, tüm inançların bir arada varoluşunun garantisi olan bir yaklaşımın laiklikle özdeşleştirilmesi ve laik yapıya tehdit oluşturan örgütlenmeler ile mücadele biçiminin kişisel değil, kurumsal düzlemlerde yapılması gerekiyor. Örneğin başörtülü bir kızı üniversite kapısından döndürmeyi başarı ve mücadele zanneden sığ anlayış, ciddi bir sosyal demokrat partinin, ne sosyalliğine ne de demokratlığına yakışıyor. Bu nedenle değişim başlarken inançlı inançsız ayrımı yapmadan herkesi kucaklayan bir noktadan hareket edilmesi önemli görünüyor.



2- Uzunca bir süredir tüm dünyada Soğuk Savaş sonrası düzenin yeniden kurgulanması çabaları var. Bu, oldukça travmatik ve istikrarsız bir süreç. Son 30 yıldır ülkeler bölünüyor, yeni birliktelikler kuruluyor, devlet olmayan küresel aktörlerle devletler çatışıyor, terör saldırıları, ekonomik krizler birbirini izliyor. Milyarlarca insan tüm bu çalkalanmaların sadece izleyicisi ya da kurbanı; herkes çaresiz bir biçimde olanları takip ediyor ve sıranın kendisine gelmemesini diliyor. Ülkemiz de tüm bu değişim rüzgarlarından ve onun yarattığı psikolojik ve sosyolojik etkilerden bağışık değil. İnsanlar sahipsiz ve çaresiz. Etnik, dinsel aidiyetlerin bu denli popülerleşmesinin en önemi sebebi de bu. İnanacak, güvenecek bir şey bulunduğu anda ardına yapışılıyor. Türkiye'de sol hareket, 1980 sonrası adeta kendisini sandığa kilitledi. Küflenmeden, bozulmadan çıkmasının zamanı geldi de geçiyor. Merkez sağ, kendisini ve liderliğini defalarca yenilemeyi başardı. Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP ve AKP sağ ideolojiyi yeniden küllerinden doğurdular. Beğensek de beğenmesek de, her seferinde de dünya konjonktürüne uygun bir model üretmeyi de becerdiler. Nitekim bugün ülkemizde sağın sahip olduğu büyük oy potansiyeline, solun bir türlü ulaşamamasında 'değişime direniş' geleneği rol oynadı. Bugün CHP'ye giden oyların önemli bir bölümü de zaten sahip olduğu fikirler ve vizyondan çok, iktidara karşı bir muhalefet olsun arayışından kaynaklanmakta. Oy verenlere 'CHP'nin ekonomik liberalizm, dış politika, Kürt meselesi, dünya enerji dengeleri' gibi konulardaki düşüncesi ne diye sorsalar, bilen olacağını sanmıyorum. Şu an oy tabanındaki görüntü 'AKP'den korkuyorum, o zaman CHP'ye oy vereyim' görüntüsüdür ve bu kitlenin bile hiç de yabana atılmayacak bir potansiyel olduğu açıkça ortadadır.



3- Sınıfsal tabana oturmayan, ekonomik söylemleri ve alternatif modelleri olmayan bir sol düşünülemez. Türkiye'de etnik meselenin çözümü de CHP'nin derin devletin değil, halkın partisi olmasından geçiyor. AKP Kürtlerin Müslüman kanadını kucaklayarak vazifesini yaptı. Şimdi sıra CHP'de ve Kürt hareketini sol çizgi ile bütünleştirerek, etnikçi grubu marjinal hale getirmek kanımca yeni CHP'nin en önemli misyonu. CHP'nin Kürtlerin feodal yapısıyla bir sorunu olmalı, cinsiyet ayrımcılığına karşı kuvvetli bir ses çıkartmalı, yoksul ve çaresiz kesimlerin sözcüsü olmalı; Etiler'i, Bağdat Caddesi'ni mesken tutmamalı. Kısaca halka dokunmalı, Ramazan'da gecekondunun birinde sade suya tirit yemeği iştahla kaşıklayan Tayyip Erdoğan'a küçümseyici gözlerle bakmak yerine o sofraya oturmalı.





4- Genel Başkan seçimi değişimin yalnızca ilk adımı. Yeni CHP uzun bir maratona hazırsa bugün yaşanan garip durumun bir anlamı var demektir. Kılıçdaroğlu'nu insan olarak sevmek ve takdir etmek bir yana, başkanlık için hazırlıksız olduğu apaçık ortada. Herkes Kılıçdaoğlu'na övgüler düzerken belki zamansız bir uyarı olsa da 'yeni başkanın özellikle dış politika konusunda bilgilendirilmesi gerekiyor'. Bunca senedir Meclis üyesi olmasına rağmen, AB konusunda ne düşünüyorsunuz sorusuna 'onları karşımıza alırız, bak kardeşim bizi alacak mısın almayacak mısın? Almayacaksan, gümrük birliğini askıya alıyoruz derim' cevabını vermeye hazırlanması gerektiğini gösteriyor. Seçimler yakın ve halkın beklentisi hayal kırıklığına dönüşürse, her şey tersine dönebilir. Unutmayın halkçı Ecevit, dünyada neler olup bittiğini herkesten yakın takip edebilecek donanıma ve bağlantılara sahipti, iyi bir hatipti ve dünya bu kadar değişmemişti. Üstelik Baykal'a ait olduğu öne sürülen kasetin montaj olduğunun kanıtlanması, yeni adayın 'durumdan faydalanan insan' olma yükünü her zaman sırtında taşımasına yol açacak. Kısaca işler sanıldığı kadar kolay değil.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,87 M - Bugn : 40038

ulkucudunya@ulkucudunya.com