« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

03 May

2010

Asma kesme yetkisi

Mustafa Yalçıner 01 Ocak 1970

Başbakan almış yanına 10 yaşında bir kız çocuğunu. 23 Nisan “Çocuk Bayramı” ya!.. Başbakanlık öğretiyor. Gazeteciler soru soruyor. Kız tereddütlü; “Bu soruyu Başbakanımız yanıtlasın” diyor. Başbakan hemen müdahale ediyor tüm cevvalliğiyle: “Başbakan sensin. Yetki sende. İster asarsın, ister kesersin.”



Kız bir hoş oluyor. “Kimi asıp keseceğim?” diye... Bu kadarı da fazla diye düşünüyor.

Gazetecilerin “başkanlık sistemi”ne dair sorusunu yanıtlarken küçücük kız tavrını koyuyor: “Ben Başbakanımızdan farklı düşünüyorum. Şimdiki sistem daha iyi.” Başbakan’a katılmak ürkütücü geliyor kıza. Şimdi böyle, bir de başkan olursa, diye korkuyor; kimleri asıp kesmez diye karşı çıkıyor.



Pes! Çocukla kurulan ilişkiye bakınız. Üsluba, adaba, erkana bakınız!



Nuray Mert’in bir bildiği varmış demek; “gidişat sivil faşizme”, “gidişat otoriter tek parti yönetimine” deyip tartışmayı başlatırken.



Denecek ki “bir bildiği” olmak da gerekmiyor. O da doğru. Çocuklara tam örnek olacak bir başbakanımız var! Eğilip kulağına küçük kızın “İster asar, ister kesersin” diyor, ama laf olsun diye söylemiyor. Gerçek kavrayışı da bu. Böyle anlıyor başbakanlığı, böyle anlıyor yönetmeyi!



Sadece “tek adamlık” değil, ama Türkiye’de geleneksel kavrayış ve uygulama böyle. Erdoğan fazla hazzetmese de, destekçi başı liberaller İttihatçılardan başlayarak, Jirondenleştirilmiş “Jakobenizm” eleştirisi yapsalar da... Önce Enver Paşa... Sonra M. Kemal... Ardından İ. İnönü... Sonra C. Bayar (ve A. Menderes)... S. Demirel... T. Özal... Son olarak da Erdoğan! Birbirlerine benzemeleri şart değil. Ama arkadan gelenlerin, ne denli “demokrasi savaşçılığı” yakıştırılmış olursa olsun, “tek adamlık” özentisi içinde oldukları, böyle kavradıkları, böyle yaptıkları kesin.



“Asker ağırlığı” dengeleyici etken oluşturup, zaman zaman ortalıkta kılıçlar uçuşmuyor değildi, evet. Bazen “tek adam” görünmez oluyor ya da K. Evren gibileri katılıyordu araya. Hasılı, askeri ve siviliyle daima “tek adamcı”ydık! Erdoğan bu nedenle, demokratlık yakıştırmasına karşın, bu bildik havadan çalıyor.



Bir de ister tek, ister çift olsun... Dünya görüşü, kime dayanıldığı, kimin çıkarlarının savunulduğu önemli. Buradan belirgin eğilimler kaynaklanıyor. Demokrat deniyor. Demokrasi mücadelesinden söz ediyor liberal lafebeleri. Anayasa değişikliği örneğin kanıtmış! Askeri ağırlıklardan kurtuluyormuşuz! Peki, 20 bin yeni polis alınıyor. Ya onlar?.. Onlardan kurtulmak gerekmiyor mu? Demokrasi polis devleti mi demek? Ya zehirli gazlar?.. Coplar?.. TEKEL’ciye, 1 Mayısçılara, memurlara, hoşlanılmayan, muhalif herkese sıkılan gazlar, sallanan coplar?.. Vurun emirleri, sıkın talimatları?.. Sıkacak, vuracak (giderek büyüyen) silahlı örgütler?.. Bunlar demokrasinin nişanesi!



Tek, çift bütün adamları, tüm yönetimleri ve yöneticileriyle burjuva egemenliği asma-kesmeyi gereksiniyor, onsuz edemiyor. Kimi mülayim görünüyor ya da böyle görünmeyi geçer akçe sayıyor. Ama o “kritik nokta”ya gelindiğinde, tümü aynılaşıyor, hepsi bir oluyor. Şimdi arttı denebilse bile, siz hiç gaz ya da kurşun sıkılmayan yönetime tanık oldunuz mu? Hiç copsuz eden, cop sevmeyen yönetici gördünüz mü? Hiç yerine yenisini inşa etmek bir yana, hapishaneleri yıkan devlet adamı biliyor musunuz? Bazı silahlı birlikler fazla, lağvedelim dendi mi hiç; yoksa özel kuvvetler, Özel Harekat, JİTEM ve daha yeni kurulacaklar, hep yenilerine, hep daha vurucu ve mükemmellerine mi sahip olduk? Bunlar ne için hep? Asmak, kesmek için, değil mi?



Erdoğan boşuna demiyor! Dayanaklarının hakkını veriyor. Burjuva sınıf tavrını ortaya koyuyor. Ve başka türlü değil ama ezerek, bastırarak yönetme düsturunu özetliyor egemenlerin birkaç sözcükle. Ve tekeller çağında, tekelci kapitalizmde faşizmden başka şey olmayan (zaten uygulamaktan kaçınmadığı) açıktan asma-kesmeye yönelik eğilimi dillendiriyor.



Bir koşulları oluşsa, siz görün, ne yaman faşizmi uygulayacaktır!

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,87 M - Bugn : 1897

ulkucudunya@ulkucudunya.com