« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

01 Oca

2024

Asıl yardım böyle olur

Ahmet Selim 01 Ocak 1970

Pasif duralım, şeklinde bir ilke olmaz. Sahici ilkeleriniz olur; onun gereklerini yerine getirmek için bazen aktif rol alırsınız, bazen belirli hallerin dışında kalmayı uygun görürsünüz.

Şartları gözetmeyen savruk tavırlar sadece ilkesizlik ve düşüncesizliktir. Vaktiyle İran-Irak savaşını yıllarca seyrettik. Dış politikadaki en yanlış tutumumuz, bence oydu. Protez ihracı yaptığımız haberlerini de zaman zaman okuyunca kahroluyordum. Hâlâ inanmaktayım ki, samimi ve ciddi diplomatik hamlelerle biz o savaşı bir noktadan sonra durdurabilirdik. Hiçbir riskin doğması ihtimali de yoktu üstelik.

Hamas meselesinde bir erken tavır söz konusu olabilir. Ama, belli rezervleri çok iyi işlenmiş halleriyle korumak ve çok sağlam bir mesaj üslubu belirlemek şartıyla, Filistin konusunda ve Ortadoğu’nun diğer açmazlarında önemli roller üstlenmemiz gerektiği gerçeği de asla ihmal ve inkâr edilemez. Çünkü biz “tam bir seyirci” gibi durdukça, bizi ilgilendiren gelişmelerin yoğunluğu artacaktır. Pasif durmak uzak durmak anlamına gelmez.

Her şeyden önce Filistin meselesinin temel bakış açılarını ilgilendiren fikrî yönlerinde tashihe muhtaç taraflar var ve bunlar ele alınmadıkça bir barış çözümü mümkün değil. “O bölge tamamen bizim kutsalımızdır, karşı tarafı tanımayız” katılığı bir kültür haline getirilince tabii ki çözüm bulunamaz. Bu kültürü oluşturan bilgiler ve değerlendirmeler yeniden ele alınmalı, daha aydınlık daha toleranslı daha geniş yorum süzmeleriyle barışın yolu açılmalıdır. Esasen Türkiye’nin düşünce yardımı üretme potansiyeli, sadece Ortadoğu’yla ilgili olarak değil, evrensel bir değer taşır. Bizdeki kolayca erişilebilen “perspektif zengini” noktalar başka yerde yok. Orada bağdaş kurup oturarak, taklit ve moda trafiğini de temaşa eyleyebilirsiniz! Ama beynimizin düşünce merkeziyle bakarsak, ufkun en geniş göründüğü o noktalardan gözlerimize o şuurun ışığıyla ufuk turu yaptırarak bakmayı başarırsak, son derece üretken olabiliriz. “Vaad edilen, reddedilen” sembolizasyonun bilinen tehditleriyle daraltılmış bir alanda yalnızca çözümsüzlük ve terör yaşanır. Şimdiki manzara, aynen “çıkışı olmayan bir labirent” manzarasıdır. Nereye saparsan sap, ne türlü bir aktivite gösterirsen göster; başladığın yere dönersin. Yegâne doğru tavır, o labirentten bir “tefekkür şuuru” hamlesiyle fırlayıp çıkmak ve itidal genişliğine kavuşmaktır. Biz yardım edelim, onlar doğru dürüst “aile-toplum-şehir-asgarî medeniyet” yaşayışını hiç tanımadan, ekonomisiz, eğitimsiz, güvenliksiz, sağlıksız, barınmasız bir mahrumiyet düzeninde çarpışıp dursunlar! Böyle yardım olmaz. Filistin aydınlanmalı, yaşamaya başlamalı, “canlı bomba” travması tedavi edilmeli, çözüm yollarındaki tıkaçlar birer birer sökülüp atılmalı. “Zor” diyeceksiniz. Zor ama; bu şuur doğmadan, çözümün burada olduğu o şuura mal olmadan, herhangi bir çözüm imkânsızdır, muhaldir. Yanlış yerde aranan şeyi bulmak imkânı mevcut değildir. Ve “zor” imkânsızdan daha iyidir.

Batı’da, öncelikle Amerika’da bir yetersizlik var. Kötü niyetle izah edilemeyecek hatalar yapıyorlar. Sadece öfke duymayalım, meselenin bu yönünü de görelim. “Zulme zulümle mukabele olunmaz” ve “zalime de yardım edilir, zulmünü engelleyerek; onu zulümden uzaklaştırıcı sunuşlar yaparak” ölçülerini hatırlamalıyız. Vaktiyle bir Arap kardeşimizle konuşurken “Dünyaya biraz Türkiye’den bakmayı denemeni tavsiye ediyorum” demiştim. “Bu kavmiyetçilik değil. Bir yardım tavrı. ‘Şu tepeye çık, bir de oradan bak’ demek istiyorum.” Gülümsedi… Anladığını hissetmiştim… Biz Batı’ya nasıl “sizdeniz” yaranmasının diliyle yaklaşmaya çalışıyorsak, Ortadoğu’ya da aynısını yapıyoruz. Farklılıklarımızla, hatta unutur gibi olduğumuz farklılıklarımızı da canlandırarak yaklaşmamızdır doğru olan.

Hep “ilkeli dış politika” deriz. Önce şuurlu, ona bağlı olarak ve onun ışığında ilkeli. Ve de şahsiyetli. Doğrunun çerçevesi budur. Tek cümleyle: “İçte de dışta da düşünce üreten” politika!

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,88 M - Bugn : 13042

ulkucudunya@ulkucudunya.com