« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

01 Eki

2009

AHÎLİK MÜESSESESİNDE YÖNETİM (GENEL OLARAK)

01 Ocak 1970

Birden fazla insanın varolduğu her yerde yönetim denilen olgu söz konusudur. Bu sebepledir ki, birden fazla insanı kapsayan Ahî birliklerindeki yönetimi kavramak için yönetimin ne olduğunun tarifi gerekir. Yönetim, teşkilat amaçlarının gerçekleştirilmesine yönelik olmak üzere eldeki kaynakların belirlenmiş ilkelerle yerinde ve zamanında kullanılabilme sanatı olarak tanımlanabilir.

Yönetimin tanımından hareketle Ahî birliklerindeki yönetim anlayışının tarihî gelişim süreci içerisinde ele alınması gerekir. Böyle bir yaklaşım Ahîliğin yönetim anlayışının doğru anlaşılmasına zemin teşkil eder.

Ahîlik kurumundaki yönetim anlayışının iki safha halinde incelenmesi lazımdır. Birinci safha, Ahîlik kurumunun ortaya çıkışından itibaren Osmanlı Devletinin I. Murat dönemine kadarki yönetim anlayışı, ikinci safha ise Ahîlik kurumunun esnaf teşkilatına dönüştüğü dönemi kapsayacak şekilde olmalıdır. Bu iki safha arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır.



ZAVİYELERDE YÖNETİM

Ahîlik kurumunun birinci safhasında yönetim tamamen mânevî otoriteye dayanır. Yönetim hiyerarşisini oluşturan kurallara teşkilatın içinde yer alan her fert mutlak olarak uyar. Kurallara uymayan teşkilattan ihraç edilir. Bu safhada yönetim zaviyelerde gerçekleştirilen faaliyetlerle ilgili olduğu için, kurumda yönetimle ilgili üç terim ve üç kademe sözkonusudur:
- Fetâ (yiğit)
- Ahî
- Şeyh

Yukarıda açıkladığı gibi Burgazi Fütüvetnâmesi'nde bu yönetim tarzının tamamen mânevî bir otoriteye dayalı olduğu belirtilir. Ahîlik kurumuna yeni girenler yönetimde söz sahibi değillerdir. Fetâlar zaviyede kural koyucu olmayıp kurallara mutlak olarak uyma durumundadırlar. Bunlar, Ahîliğin şartlarını kazandıkları takdirde söz sahibi olabilirler. Ahînin şartlarını kazananlar Ahî olabilirler ve kurumunun yönetiminde söz sahibi olmaya başlarlar.

Esasında kurumda yönetim basamaklarına geçiş, yetkinlik ve vazifeye bağlılıkla, yani şeyhe teslimiyetle mümkün olur.

Ahîlikte yükselme yani yönetime gelme, olgunluğa erme ile mümkündür. Fetâ, Ahî ve Şeyh üçlüsü arasında geçiş, olgunluğa ermekle olur. Yönetim basamaklarını işgal edenler arasında mânevî farktan başka fark yoktur.

Zaviyeler döneminde Ahîlik yönetiminde yükselişin mânevîyata dayandığını Burgazi şöyle açıklar:

"Yiğit ve Ahî ve Şeyh bu üçü birdir. Yiğitlik heves etmektir, Ahîlik başlamaktır ve Şeyh tamam olmaktır. Yiğit-sakal gelmektir, Ahî sakala ak düşmektir, Şeyhlik tamam pir olmaktır... Yiğitlik yola girmeye niyet kılmakdır, Ahîlik yola girip gitmektir ve Şeyhlik menzile girmektir(1)."

Zaviyelerdeki yönetim tarzından; her kademede bulunan kişinin, bir alt basamaktakine yetiştirip üst basamağa ulaştırmasının hedef olarak seçildiği ve bunun, ananın evladını yönetip yetiştirmesi biçiminde gerçekleştiği görülür.

İbn Batuta, seyahatnâmesinde zaviyeleri anlatırken, zaviyelerde Ahî ve Fetânın bulunduğundan sözeder(2). Bütün bunlar göstermektedir ki Ahîlikte, yönetim zaviyeler döneminde, Fetâ, Ahî ve Şeyh üçlüsüne dayanır.

Ahîlik yönetiminde Şeyh zaviyelerin piri ve başkanı durumundadır. Şeyh, zaviyeler arasında yönetim birliğini sağlayan en üst yönetici durumundadır. Ahî ise Şeyhin zaviyedeki temsilcisidir. Ahî üstün vasıfları ile yükselen ve Şeyhe vekil olan Fetâ reisidir.

Ahî, zaviyeyi Ahîlik kuralları doğrultusunda yönetir. Fetâlar arasında görev dağılımını yapar ve Şeyhten aldığı emirleri kendilerine uygular. Fetâlar ise Ahîliğe yeni girmiş ve yönetilen durumunda olan kitledir. Bunlar aldıkları emirler doğrultusunda yaşarlar.

DİPNOTLAR
1. Burgazi, a.g.e., 1954, s. 113.
2. İbn Batuta, a.g.e., 1971, s. 8.

ESNAF TEŞKİLATINA DÖNÜŞTÜKTEN SONRA (GENEL OLARAK)

Ahîlik kurumunun, Osmanlı İmparatorluğunun teşkilatlanması tamamlamasından sonra bazı fonksiyonları sona ermiş ve bir esnaf teşkilatına dönüşmüştür. Bu safhadaki teşkilatlanma tarzı loncaya benzemektedir.

Bilindiği gibi loncalar, esnaf ve san'atkârların toplanıp işlerini görüştükleri yerlerdir. Loncalar; esnaf, tüccar ve san'atkârların davranışlarının, birbirlerine karşı tutumlarının, şikayetlerini ve bu şikayetlere çare bulma yollarının, tecziye ve terbiye yöntemlerini tesbit edildiği yerlerdir(1).

Ahîlerin meydana getirdikleri esnaf teşkilatlarında, yani lonca olarak da ifade edilen yerlerde, tasavvufî düşüncenin ahlâk prensipleri ve yönetimi hâkim ögedir. Gerçi, bu prensiplerin giderek zayıflamış olduğu gözlenir. Ancak tamamen ortadan kalktığı görüşü ileri sürülemez.

Ahîlik esnaf teşkilatına dönüştükten sonra, fütüvvet yaşayışında görülen yönetim basamakların bazıları burada da varlığını devam ettirmiştir. Hatırlanacağı üzere Ahîliğin oluşmasında fütüvvetin de etkisi olduğu belirtilmişti.

Fütüvvet kurumlarında ise bölgeden bölgeye farklılık olmakla beraber şu yöneticiler bulunmaktadır(2):
- Kadı
- Muhtesib
- Şeyh
- Nakib
- Duacı
- Çavuş
- Yiğitbaşı
- Kethüda
- Kolbaşı
- Yiğitbaşı
- Bölükbaşı

Fütüvvetteki yönetim basamaklarından bir kısmı Ahî esnaf kurumunda de görülür. Ahî esnaf kurumunda yönetim hiyerarşik bir kademeleşmeye göre olmaktadır. Yönetim kademelerinin her basamağı bir üst basamağa bağlar. Yönetim dikey teşkilatlanma metoduna uygun bir şekilde oluşturulmuştur. Aynı şekilde denetim ve kontrol dikey olarak gerçekleştirilir.

İlk devirlerde Ahî esnaf teşkilatının yönetim kademesinde dokuz mevki bulunmakta idi. Yönetim hiyerarşisinde mevkiler aşağıdan yukarıya şu biçimde sıralanır(3):
1. Yiğitlik mertebesi
2. Ahîlik mertebesi
3. Nakipler mertebesi
4. Nakipler mertebesi
5. Nakipler mertebesi
6. Nakipler mertebesi
7. Halife mertebesi
8. Şeyh mertebesi
9. Şeyh'ul-Meşayih mertebesi

Yönetim basamakları ise şu şekilde şemalandırılabilir:

Selçuklu devrinden, Osmanlı devletinin ilk kuruluş asrına kadar fazla bir farklılık göstermeyen Ahîlik esnaf yönetim tarzının zamanla bazı değişikliklere uğradığı ve özellikle Osmanlı döneminde devletin daha sıkı kontrolüne girdiği görülür. Bu değişikliklerden sonra yönetimden bazı basamaklar çıkarılmış ve yönetime seçimle yönetici tayin edilme şekli benimsenmiştir. Yönetimdeki değişikliklerden sonra, yönetim zincirinde şu basamaklar kalmıştır:
Yiğitbaşı
Kethüda
Nakip
Şeyh.

Kademeler şu şekilde şemalandırılabilir:

Bunlar seçimle işbaşına gelmekte ve ehl-i hibreden bir veya daha çok kişinin katılmasıyla esnaf heyetini meydana getirmekte idiler(4). İdare heyeti, bir nev'î komiteler yoluyla yönetim tarzının benimsendiğini gösterir. Bununla birlikte yönetim heyetinin üzerinde iki makam bulunmakta olduğu görülür. Bu merciler hükümetin temsilcisi olup, doğrudan doğruya yönetim faaliyetlerinde yer almamışlardır. Bunların görevi denetim ve anlaşmazlıkların giderilmesiyle ilgilidir. İdare heyetini denetleyen ve anlaşmazlıkları gidermeye çalışan kurumlar şunlardır:
- Üyelerlik
- Kadılık

Ahî teşkilatının esas yönetim heyetini meydana getiren yöneticilerle denetleyici merci durumundaki Üyeler ve kadının vazifeleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir.

DİPNOTLAR

1. Pakalın, M.Z., "Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü", Cilt 2, İstanbul, 1983, s. 369.
2. Ergin, O.N., "Mecelle-i Umûr-u Belediye", Cilt 1, İstanbul, 1337, s. 561.
3. Yaman, A., a.g.e., 1974, s. 31.
4. A.g.e., s. 32.



.::ESNAF SANDIĞI ve ÖZELLİKLERİ::.

Her esnaf zümresinin yönetim giderleri ile aralarında yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamak üzere bir sandığın oluşturulduğu görülür. Sandığın gelir ve giderleri belirli bir denetleme ile gerçekleşir. Sandık, mütevelli veya sandık vakfı yöneticisinin yönetiminde faaliyetini sürdürür. Sandık yönetimi olan mütevelli, idari heyetine karşı sandığın gelir ve giderlerinden dolayı sorumlu idi.

Esnaf sandığının bünyesinde kese tabir edilen ve sandığa ait malzeme, akar para v.s. menkul veya gayri menkula ait evrakın saklandığı bölümler bulunmaktadır.

Sandıkta bölümleri oluşturan ve departmanların faaliyetlerini gösteren keseler şunlardır:
1. Atlas kese: Senetler ve kıymetli evrakın saklandığı bölüm,
2. Yeşil kese: Esnafa ait mülkün ve vakfın tapu senetlerinin saklandığı bölüm,
3. Örme kese: Belirli bir miktar paranın, yedek akçenin korunduğu yer,
4. Kırmızı kese: Nemaya, işlemeye verilen paranın senetlerinin korunduğu kese,
5. Beyaz kese: Her türlü gider belgeleriyle carî yıl hesaplarının bulunduğu kese,
6. Siyah kese: Vadesinde tahsil edilemeyen alacaklar, tahsili imkânsız hale gelmiş senetler ile bunlara ait evrakın bulunduğu kese. Sandığın faaliyetleri, bölümlerden anlaşılacağı üzere belirli bir düzen dahilinde icrâ edilirdi.

SANDIĞIN GELİR KAYNAKLARI

1. Esnafın teberruları,
2. Çıraklıktan kalfalığa ve kalfalıktan ustalığa yükselirken ustanın çırağı veya kalfası için verdiği teberru. Aynı teberruyu çırağın, kalfanın babası da yapabilirdi.
3. Haftalık veya aylık olarak, esnafın gücüne göre toplanan hisseler. Bir nevi aidat durumundadır.
4. Orducu esnafı olarak ayrılan şahsın, çoluk çocuğu için toplanan paralar,
5. Nemadan elde edilen gelirler. Paranın işletilmesinden elde edilen gelirler,
6. Müteferrik gelirler.

SANDIK GELİRLERİNİN HARCAMA ŞEKİLLERİ

1. Ticaret veya işyerini genişletmek isteyen esnafa verilen borçlar,
2. Ramazan aylarında ahali için yapılan masraflar,
3. Esnafın hali vakti yerinde olmayanlara yapılan karşılıksız yardımlar,
4. Vefat eden esnaf için yapılan cenaze giderleri,
5. Felakete uğrayan esnafa yapılan yardımlar,
6. Esnaftan fakir olanların hastalık masrafları,
7. Evlenecek olan fakir ve kimsesiz gençlere yapılan yardımlar,
8. Devlet törenlerine katılan esnafın tezyini için yapılan harcamalar,
9. Müteferrik masraflar,
10. Onarım giderleri, âlimlere diğer din adamlarına yapılan yardımlar, vergiler, yaz mevsiminde kullanılan sebil sular ve kâr bedelleri124.

DİPNOT
124. Ergin, O.N., a.g.e., 1337, s. 704.

ESNAF TEŞKİLATININ ÜYELERİ

Esnaf birliklerine kayıtlı yani esnaf teşkilatının üyeleri olup, yönetilen durumundakiler iki ana gruba ayrılmaktadır. Birinci grup herhangi bir sebepten dolayı fiili olarak çalışma hayatının dışında kalanlar ki, bunlara hariciler denilir. İkinci grup ise fiili olarak çalışma hayatı içinde bulunanlar, bunlara da dahililer denilir.

Hariciler
Üç gruba ayrılmaktadır; emekliler, malüller, sakatlar.
1. Emekliler: Esnafın ihtiyar kesimi olup, hali vakti yerinde olanlar dükkanlarını kalfaları aracılığıyla idare etmeye devam edenlerdir.
2. Malül: Bunlar da esnafın ihtiyar üstadlarıdır. Yalnız bunların kalfaları aracılığı ile işletecek dükkanları bulunmadığından, değişik masrafları esnaf sandığı tarafından karşılanır.
3. Sakatlar: Esnafın herhangi bir kesimine mensup (üstâd, kalfa, çırak) iken, sakat kalan veya iyileşemeyecek bir hastalığa yakalananların oluşturduğu gruptur. Bunlara esnaf sandığından yardım edildiği gibi diğer üstad ve kalfalar da yardım ederler.

Dahililer
Bunlar dört gruptan oluşur: Yamak, çırak, kalfa, üstad
1. Yamak: On yaşından küçüklerin oluşturduğu kesim. Bunlar ücretsiz çalıştırılır ve işe devamlılıkları aileleri tarafından sağlanır.
2. Çırak: Belirli bir müddet yamak olarak çalışanlar bir törenle çıraklığa kabul edilir ve bunlara haftalık verilir.
3. Kalfa: Üç yıl çırak olarak çalışanlar, çalıştıkları san'at dalında beceri kazanmaya başlarlar. Bunlar idare heyetinin odasında debdebeli bir merasimle kalfalığa alınır. Bu törende de idare heyetinin tamamı hazır bulunur. Diğer üstadlar da davet edilir ve en kıdemli kalfa bu merasimde rehberlik ve hizmet eder.
4. Üstad: Üstad olabilmek için kalfanın üç yıl kalfalık etmiş olması ve bu zaman zarfında herhangi bir şikayetin vaki olmaması, kendisine verilmiş vazifeleri zamanında tam yapmış olması, san'ata bağlı olması, müşteriye iyi muamelede bulunması, diğer kalfalarla iyi geçinmesi ve özellikle çırak yetiştirmeye ehil olmasına dikkat edilir. Bu şartları taşıyan belirli bir merasimle ustalığa yükseltilir.

TEŞKİLAT ÜYELERİNİN CEZALANDIRILMASI ve CEZA ŞEKİLLERİ

Ahî birliklerinde cezalandırmanın, zaviyeler döneminde birlikten uzaklaştırma şeklinde gerçekleştirildiği bilinmektedir. Birliklerin bazı fonksiyonlarını kaybetmesi ve meslekî kuruluş haline dönüşmesiyle esnaf zümrelerinin cezalandırılması esnaf idare heyeti tarafından tesbit edilir ve verilen cezalar Yiğitbaşı (Çavuş) tarafından yerine getirilir, yani icrâ edilir. Suçun cinsine ve ağırlığına göre cezaları ya esnaf heyeti olan yönetim kurulu ve büyük kurul tarafından ya da kadılar tarafından verilir. Çok az da olsa bazı suçlar sadrazama kadar intikâl ettirilir ve cezaların sadrazam tarafından verildiği vaki olur. Suçun nev'îne göre şu cezalardan biri verilirdi(125):
1. Geçici olarak meslekten men etmek,
2. San'attan tamamen uzaklaştırmak,
3. Dayak cezası,
4. Para cezası,
5. Yolsu cezası (medeni münasebetlerin kesilmesi),
6. İkaz ve nasihat,
7. Hapis cezası,
8. Malların müsadere edilmesi.

DİPNOT
125. Yaman, A., a.g.e., 1974, s. 39-40.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,61 M - Bugn : 14129

ulkucudunya@ulkucudunya.com