Ülküdaşa Mektup...
Mehmet Fatih Doğrucan 01 Ocak 1970
Ülküdaşa yedi sene önce mektup yazmışım... Aslında hala güncel... O sebeple yeniden veriyorum yayına... Ancak biraz uzun... Ama dur ve oku Ülküdaş... İhtiyacım var... İhtiyacımız var.
Kimler Radikal İddia ve Söylemde Bulunur...
Hayatı boyunca bir baltaya sap olmamış insanlar, "ben de bir baltanın sapıyım, bak benim de bir fikrim var, hem de toplum çoğunluğundan çok farklı düşünecek kadar zekiyim" psikolojisi ile, akıllarına ilk gelen fikrin yılmaz savunucusu olurlar ve hayatları boyunca normal ve sağlıklı insanlardan göremeyecekleri değeri, kendileri gibi topluma tutunma kavgası veren insanlardan devşirmeye çalışırlar... Böylece hem aidiyet kazanmış olurlar, hem de toplum içinde olmasa bile gereksiz toplulukların içinde önemsenmiş olurlar...
Ses tonları hep yüksek perde ile fütursazlaşan bu tipoloji için keskin kurallar ve yargılar kümesi vardır. Hayatın boyunca ortaya serebileceğin eğitim ve kazanım, bunların gözünde herhangi basit bir meseleye uygun olup olmaman açısından, koca bir hiçtir. Çünkü kendi çaplarını aşan her meseleye karşı argüman gelişteremedikleri için aşağılık ruhlarının alaysı koridorlarında dehlizler açıp sizi oraya hapsetmeye çalışırlar. Bunlar için sağ-sol falan filan farketmez...
Bu tipoloji es kaza dinci ise, kimin cenazesinin camiden kalkıp kalkamayacağı, kime rahmet okunup okunmayacağı konusunda, Allah (c.c.), Rahman ve Rahim olsa dahi, bu işi mevlaya bırakmaksızın ahkam kesenler güruhudur. Yahut es kaza sol görüşlü ise kimin faşist olup olmadığı, kendi kafasınca yaftaladığı "faşistlerle" konuşanın, temasta bulunanın insanlık değeri taşıyıp taşımadığı konusunda, kendini insan varsayarak racon kesen zavallılar güruhudur.
Hatta bu tipoloji Ülkücü ise bunlardan farklı olarak kimin Türk olup olmadığı, kimin filanca davayı güdüp güdemediği gibi konularda dahi salvo yapma kaabiliyetine sahiptir.
Esasında bütün bu boş ve iğrenç çabalarının altında önemsenme, söylediğini ciddiye akdırmak yoluyla kendini saydırma ve sonucunda toplumunda iyi yer tutmak mevki-makam elde etme kaygıları vardır. Böylelikle pohpohlanma veya kabul edilme gibi kaygılarla bir diğer insana kurulan kumpas ahlakı vardır. Bu tip insanları, topluma, söylemleriyle değil yontarak kazandırmak çabasında olan bir toplum ahlakına ihtiyacımız var...
Neden yazdım bunu... Çünkü Ülkücü Hareket mensupları yüksek vasıflı Türk olma erdemini gen veya ırk ile tanımlamaz. Duruş-karakter ve ahlak ile tanımlar... Herhangi bir karşıt görüşlümüz ile bu dünya üzerinde ve en azından hesap görme ahlakında olan Ülkücü Hareket, bu dünyadan göçmüş meftanın Rahman veya Kahhar huzurunda olduğunu bilir ve hesabını kapatır. O sebeple bizi medeni kılan geleneklerimize sahip çıktıkça Ülkücü Hareket yeşerecektir, Milliyetçi Türkiye ve Turan istikbalinde... Lütfen sıradan örgütlü cehalet gibi davranmayınız Ülküdaşlarım... Çünkü intikam duygusu dahi müsavi olan varlıkların arasında ahlaki kıstasa sahiptir. Hele hele basit bir ahlaki meselede kendisi gibi düşünmediği için dava arkadaşını, filancanın avukatı, falancanın muhafızı ilan etmek, olsa olsa sadece kendisini yetkin varlık gören insan zekasıyla açıklanır. Hayır... Ülkücü Ülkücünün Rahmanıdır. Ülkücü ülke üstüne haddi ile hudut çizecek olan insandır. Haddini bilen kendini bilir... Kendini bilen Rabbini bilir...
