« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

11 Haz

2009

YANGIN KULESINDE FERYAT EDEN ADAM: CEMIL MERIÇ

01 Ocak 1970

Bir hakikat arayıcısı, engin bir mütecessis, hakiki bir fikir işçisidir Meriç. Amacı idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmektir.

AHMET DAĞ


Cemil Meriç’in 91. doğum yıldönümü münasebetiyle

Kimim ben? Hayatını,Türk irfanına adayan, münzevi ve mütecessis bir fikir isçisi.`

Saatlerce, ne bulursam okuduğum üniversite yılarımda benliğimi ve fikir dünyamı sarsan düşünürlere ve kitaplara ayrı bir ehemmiyet vermişimdir hep. Halil Cibran, W.F.Nietszche, Ali Şeriati ve Samuel Beccket gibi yazarların üslubuyla ve söyledikleriyle bir anlamda sarsıntıya uğramışımdır. Cibran, Şeriati ve Nietszche’nin üslubuna ve söylemlerine benzer kışkırtıcı, sarsıcı ve düşündürücü, put kırıcı söylemleriyle –bana göre- bir deha olan Meriç’i ilk okuduğumda değerli bir hazineyi keşfetmiş edasındaydım. Alamadığım kitaplarını -garibanlığın ve meteliksizliğin zirvede olduğu üniversite yıllarında- varsa arkadaşlardan ve kütüphaneden olmazsa kitapevlerinde ayaküstü kaçak okumalarımla heyecanla okudum. İlk “Mağaradakiler” kitabıyla tanıdığım düşünür “çocukluğundan beri mağarada gölgelerle oynaşan şaşkınlar kafilesinden” bahsediyordu. Toplumdan kaçtığım yıllarda kışkırtıcı üslubuyla yalnızlığımı bitiren bir düşünür vardı karşımda … Kendisinin Doğudan Batıya seyr-ü sefer -kuşatıcı ve meydan okuyucu olduğu- ettiği dünyayı, kendisiyle beraber okurunu da dolaştırıyordu düşünür. Tecessüs Ve Münzevi ıstılahlarına sık sık vurguda bulunan yazar bitmeyecek olan bir hayranlıkla usanmadan okuduğum ve her okuduğumda yeniden keşfettiğim bir ummandır.

Kütüphanesinde ve fildişi kulesinde münzevi bir yıldızdır. Makaleleriyle ve yazdıklarıyla fildişi kulesinden aşağıya inen bir adamdır. Fildişi kule yangın kulesidir onun için.1 Fildişi kule onun için ne toplumuna yabancılaştığı bir kule ne de sefahat sürdüğü Hasan Sabbah’ın Alamut kalesidir. O fildişi kulede olmakla şezlongnişin bir entelektüel de değildir. Bilakis en şedit sancı olan fikir sancısı çeken bir fikir işçisidir. Düşünce dünyamızdaki yangından ve keşmekeşlikten canı sıkılan, feryat eden bir adamdır. O “Cumhuriyetimizin kıyıya çektiği aydın2” “ Kucağında yaşadığı cemiyetin üvey evladıdır3.” “Başkaları için yaşayan, çakalların bile içmediği bir kaynak.”4 Kızılderililer arasında bir rahip, kilisesi olmayan, ömrünü düşünceye adayan kendi kafasıyla düşünen, mabedi bezirganlardan temizleyen bir put kırıcıdır.5 Düşünen, okuyan, temsil ettiği sandığı beşeri kıymetleri lekelememek için aç kalmaya razı olan vücudu kafası üzerinde yürüyen…, iktisaden kapıcıdan aşağı, şöhreti evinin sınırlarını aşmayan adamdır.

Ümit Meriç’in ifadesiyle “İlim Çinde de olsa arayınız” emrine uyan, Fransız düşüncesinden Hint Felsefesine, Rus romanından İran şiirine kadar dolaşmış kendi Ülkesinin irfanında karar kılmıştır. Ümit Meriç’e göre Cemil Meriç az gelişmişlik yaftasını Osmanlının göğsüne yapıştıran Avrupa’ya isyandır.7Medeniyet torunlarının efendisinin ilacına tevessül etmesini kabul etmemiştir.

“Tenkitsiz tefekkür olmaz.” önermesiyle hareket eden düşünür Tanzimatla beraber kronik bir hastalık haline gelen batılılaşma hayranlığını tenkit etmiş, öncelikle kamus namustur, kelime haysiyettir diyerek kelimeleri maskeleyenlerin ve mabedi kirleten bezirganların maskelerini düşürmüştür. Düşünür fikir dünyasının tasvirini şu şekilde yapıyor. “Mefhumların kah gülünç, kah kokuşmuş maskelerle raksa çıktığı bir karnaval balosu, fikir hayatımız.”

Analitik, eleştirel düşünme kabiliyeti oldukça yüksek olan Cemil Meriç kendi ifadesiyle “yarım asır okuyarak çıraklık” yapmıştır. Bu okumalar abur cubur okumalar değildir. Köklü, kanaatimce sistematik okumalardır. Bu okumalar onda ne fikir kabızlığına ne de fikir ishaline yol açan bir okuma serüvenidir. Sorgulayıcı, kuşatıcı, meydan okuyucu okumalardır. Meriç kendi ifadesiyle “ bütün hakikatleri yoklayan, bütün yalanların maskesini sıyıran kalabalığa doğru yolu gösterme gayesinde olan” bir okuma serüvenidir.

Bir hakikat arayıcısı, engin bir mütecessis, hakiki bir fikir işçisidir Meriç. Amacı idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmektir.9 Güdük akıllıların, engin tecessüsten yoksun olanların, tembel, primitif zihinlerin çocuksu tecessüsleri ve papağanlaşmış sualleri “Bir adam niye okur?” sualidir. Bu soru şahsım adına da beni çok kızdıran, akıl noksanlığı barındıran, ilkel zihinlerin sorduğu sık sık karşılaştığım abesle iştigal eden bir sorudur. Yarım asırdan fazla zamanını, gözlerini, hayatını okumaya veren bir adamdır. Cemil Meriç “…İrfanı, toprağı dişlerimle ve tırnaklarımla kazarak yedi kat yerin dibinden çıkarmıştım. Çölün kumlarında altın zerreleri arayan adam….”

Ölmeden önce “Bedenimi toprağa, ruhumu Tanrıya, ismimi ve eserlerimi milletlere bırakıyorum diyen F. Bacon teslimiyeti/ gönül rahatlığı yoktur Cemil Meriçte. Yaşadığı yıllardaki keşmekeşlik içinde “Cumhuriyetin Kıyıya Çektiği Aydın” tanınmamış olmasından ve sonradan unutulacağı düşüncesinden dolayı tereddüt içindedir. Çünkü o kendi müthiş söylemiyle “düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı” coğrafyanın ve bir “cemiyetin üvey evladıdır.” Nitekim bir okul müdür yardımcısı ile konuşmamda bahsi geçen Cemil Meriç’i tanıyor musunuz? Sorusuna fıkralara meydan okurcasına “Hocam ben buralarda oturmuyorum, ben buralara yabancıyım, tanımıyorum.” bedbahtlığını gösteren bir neslin arkadan geleceğini sezmiş ve bu tedirginlikle yaşamıştır Cemil Meriç…Üniversitede ders verdiği yıllarda derslerine karşı oldukça ilgisizlik vardır. Derslerine katılan öğrenci sayısı bazen 3-5 kadardır. Hatta ince bir serzenişte bulunur. “Ne yapsak Hacıbekir lokumu mu dağıtsak belki o zaman arkadaşlarınız bizi dinlemeye gelir?”11

Reyhaniye kahvelerinde ömür çürüten, vaktiyle lisede okuyan ve çalışan fakat istidadı olmadığı için vazgeçen basit, adi bir genç… ve gözlerini, hayatını hakikat uğruna feda ederek nesli ati destanlarına bir zafer ve fedakarlık numunesi olacak, hakiki bir insan.12 diyecek kadarda havf ve reca içindedir Cemil Meriç… Ömrünü düşünceye adayan, Eflatundan Marx’a kadar her düşünce adamını sevgi ve saygıyla selamlayan, bütün dinlere, bütün mezheplere saygılı bir kimsenin herhangi bir kilisede barınabileceği nasıl düşünülebilir?13 diyerek düşünceye karşı hürmetkar ve kendisinin araftan olduğunu seslenen bir Cemil Meriç vardır karşımızda… Cemil Meriç’in kendi ifadesiyle hayatının hülasası iki kelimedir:öğrenmek ve öğretmektir. Talebesi Berke Vardan ile tam bir usta çırak ilişkisi yaşamıştır.

Tam istiklale kavuşacağımı umduğum anda gözlerimi kaybettim.14 diyen düşünür gözlerini kaybetmesiyle ölümü arayan bir müncidir artık.15 Ümit Meriç’in kendisine en çok benzeyen olarak nitelediği Kemal Tahir’i “ Uluçamlar fırtınalı diyarlarda yetişirmiş. Kemal Tahir’i ıstırap yarattı.”16 diye tasvir ediyor. İktisadi yokluklara, kadir-na-şinaslıklara gözlerinden yoksunluğu ekleyen Cemil Meriç asıl ıstırabı bu yoklukla yaşamıştır. Bir fikir adamı olan Cemil Meriç eğer gözlerinden yoksun olmasaydı denildiği gibi bir aksiyon adamı da olabilirdi. Ama kanaatimce Cemil Meriç’i uluçamlar gibi yapan gözlerini kaybetme ıstırabıydı. Gönül ve fikir dünyasının zenginleşmesinin en büyük müsebbibi gözlerinden yoksunluğu olabilir.Yine Onun gündemin ve malumatın içerisinde kaybolmasını engelleyen basit, alalade, lanettayn durumları görmeyip irfan dünyasına girmesini sağlayan görmeyen gözleridir. O “gözlerini hayatını hakikat uğruna feda ederek nesli ati destanlarına bir zafer ve fedakarlık numunesi olacak, hakiki bir insandır.” Murat Belge’nin Türkiye’de tornadan çıkmayı reddeden bir kişi olarak nitelediği Cemil Meriç inancıyla, duygularıyla, hatalarıyla, sevaplarıyla bir insandır. “…İnanıp inanmadığımı bilemiyorum. Müslümanım, Müslüman bir çevrede doğdum.Ancak ne kadar inanıp inanmadığımın cevabını mahşer günü bileceğim.” diyen düşünürün nekahet döneminde koridorda yankılanan açık-seçik anlaşılan kelimeleri “Allah, Allah, Allah” ve “Muhammed sevgilimdir17” sözleridir. Düşünür bu asil sözleriyle asil bir ölümü gerçekleştirmiştir. Cemil Meriç Yusuf Kaplan’ın sık sık değindiği pergel metoforuna benzeyen düşünce serüveniyle, doğudan kalkıp batıya giden, tekrar doğuya dönebilen, kültürden irfana seyreden , uygarlıktan umrana dönebilen Türk düşünce tarihinin emsalsiz bir düşünürüdür. Mekanı Cennet olsun….

Bu yazı Umran dergisinin 2008 Ocak sayısında yayınlanmıştır.

1- Meriç, CEMİL, Bu Ülke, İletişim yay. 2007 s. 9

2 Dücane Cündioğlu: “Cumhuriyetimizin kıyıya çektiği aydın: Cemil Meric” Yeni şafak 09/06/2007

3 Bu Ülke s. 16

4 Bu Ülke s. 41

5 Bu Ülke s. 284

6 Aktaran; Cündioğlu, DÜCANE, (CM, Jurnal 1 s. 151) Bir Mabed Savaşçısı Cemil Meriç Etkileşim yay. 2007 s. 27-33

7 – Meriç, ÜMİT, Babam Cemil Meriç, İletişim yay. 2007 s. 8

8 Bu Ülke s. 79

9 Babam Cemil Meriç, s.8

10 Bu Ülke s. 49

11 Babam Cemil Meriç, s.105

12 Bu Ülke s. 36

13 Aktaran ,Meriç, ÜMİT, Babam Cemil Meriç, s. 121

14 Bu Ülke s. 47

15 Babam Cemil Meriç, s.79

16 Bu Ülke s. 250

17 Aktaran ,Meriç, ÜMİT Babam Cemil Meriç, s.143

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,37 M - Bugn : 19679

ulkucudunya@ulkucudunya.com