« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

11 Haz

2009

Araftaki adam Cemil Meriç

01 Ocak 1970

Cemil Meriç kültür hayatımızdaki önemli dönüm noktalarından birinde, 1960 sonrasında eser vermeye ve yüzyıl süren batılılaşma çabalarına ciddî bir özeleştiri getirmeye çalıştı. 1940’tan sonra Necip Fazıl’ın yaptığını, daha farklı bir çerçevede Kemal Tahir ve Atillâ İlhan’la birlikte 1968’den sonra Cemil Meriç üstlenmişti. Üstelik ötekilerin “sol söylem” içinde kalarak yürüttükleri kavgayı, Cemil Meriç “Fildişi Kuleden” yazdığı yazılarla ve kamplar üstü kalmaya çalışarak yapmayı denedi. Eleştirilerine ilkin Hisar ve Hareket gibi dergilerde yazdığı yazılarla başladığı için, yankısı geniş çevrelere ulaştı. Daha önce Hind Edebiyatı ve Saint Simon adlı kitaplarıyla dar çevrelerde tanınıyordu.

Sözde batılılaşma çabalarına yüklenirken, ideolojiyi inanç haline getiren sosyalistleri de ihmal etmiyordu. O yüzden bir vicdanın muhasebesi, bir entelektüelin “Bu Ülke” aydınlarının tümü adına üstlendiği özeleştiri, söylediklerinin hepsini benimsemese de haklılık payı gören milliyetçi ve Müslüman yayın organlarında yer aldı. 1974’te ilk baskısı yayınlanan Bu Ülke, ilâvelerle defalarca yeniden basıldı. Ondan bir süre sonra yayınlanan Umrandan Uygarlığa adlı kitabı da aynı canhıraş feryatların daha geniş iktibaslarla ve önemli kavramları çeşitli kaynaklardan araştırma çabası ile ortaya çıktı ve onun tavrını daha ilgi çekici bir şekilde geniş kitlelere ulaştırdı.

Entellektüel özeleştiri

Aydınımız eleştiriden, özellikle de özeleştiriden oldukça rahatsızlık duymuştur. Peyami Safa’nın Bir Tereddütün Romanı ve Fatih-Harbiye romanlarında yapmaya çalıştığı yerli sentez ihtiyacı dikkate alınmamış, “Doğu-Batı Sentezi” adlı kitabında yaptığı teklifler kimsenin ilgisini çekmemiştir. Necip Fazıl’ın Bir Adam Yaratmak ve Para piyesleriyle yaptığı nefs muhasebesi pek çok şiiri ve denemesiyle devam etmiş, ama Büyük Doğu ile giriştiği değerlendirmeler aydın katında ve resmi çevrelerde pek bir yankı uyandırmamıştır. Çünkü aydınların pek çoğu kendilerini yormak istemiyorlardı. 1950 sonrası da CHP destekli kültürel iktidar siyasal iktidarla zıtlaşma yolunu seçtikten sonra, batıcı çevreler için artık durumu değerlendirmek yolunda olup bitenleri anlamak imkânı kalmamıştır...

Böyle bir dönemde, 1960 İhtilâli’nden sonra ülke realitesine entelektüel bazda ve gerçekçi bir tarzda yaklaşmak isteyen Marksist aydınlar da durumun vehâmetini anladılar. Yalan ve yapay bir dünyada yaşatılan halkımızın fikir ve sanat dünyası da acınası bir taklit ve röportaj gerçekçiliği içinde dönenip durmakta olduğunu gördüler. Sanatçılar ve basın mensupları, hatta üniversitede görev yapan unvan sahibi isimlerin çoğu, mutlaka bir batılıya sırtını dayamayı, yahut köy gerçeğini dünyanın bütün meselelerini anlatmaya elverişli gibi görme eğilimini benimsemişler, yeni nesilleri de bu doğrultuda yetiştirmeye çalışıyorlar...

Öte yanda bu koroya katılmayan Necip Fazıl, Peyami Safa, Tanpınar ve bunların önünde, Batı’yı herkesten iyi tanıyan, ama suskunluğu tercih eden bir Yahya Kemal var. Sosyalistler Çin’den Güney Amerika’ya kadar bir sürü kahraman ve düşünce peşinde koştuktan sonra, hâlâ kendi realitesini, ülkesinin tarihini ve kültürünü anlayamamanın ve benimseyememenin kompleksini yaşamaktadırlar. İşte Cemil Meriç’in Bu Ülke ve Umrandan Uygarlığa adlı kitapları, aralarından çıktığı aydınların suratında birer tokat gibi patladı. Sustular, homurdandılar ve ses buna rağmen yankılandı. Çünkü artık Necip Fazıl’ın kitap ve konferanslarıyla yetişmiş bir nesil vardı ve bunlar hak ve hakikat aşkı adına Cemil Meriç’in sesine kulak veriyorlardı. Bu nesilden pek çok kişi Cemil Meriç’in sıkı birer okuyucusu kesilmişler, onunla da görüşüyorlardı.

Deneme ve eleştirileri Hisar ve Hareket dergilerinde yayınlandıktan sonra Pınar dergisiyle Ortadoğu ve Yeni Devir gazetelerinin de ilgisini çeken Cemil Meriç’in kitapları birbiri ardından yayınlanıyordu. Bazı yazılarını kızı Ümit Meriç yanında, yazı için ziyaretine gittikten sonra hasbî talebeleri olan gençler yazıyor ve aralarında sıkı bir dostluk kuruluyordu. Bunların da Cemil Meriç’in yazdıkları üzerinde çok farklı etkileri oluyor, onun görmeyen gözleri haline geliyorlar; bazıları da onun şuuru ve tavrıyla dünyaya bakmaya başlıyorlardı. Hakkında yazılan yazılardan sonra yayınlanan iki müstakil kitabın yazarının da böyle bir özelliği var: Ahmet Turan Alkan ve Ümit Meriç Yazan...

Cemil Meriç’in kızı Ümit Meriç’ten başka, ölümünden sonra yayınlanan kitaplarını yayına hazırlayan oğlu Mahmut Ali Meriç’in de tavrı üzerinde durmakta fayda var: Babasının eski görüşlerinden bir kısmına bağlı görünen ve o yüzden de eserlerinin Ötüken’de değil de İletişim’de yayınlanmasını sağlayan Mahmut Ali Meriç’in kitaplara yazdığı önsözlerin ayrı bir perspektif ortaya koyduğu dikkatlerden kaçmıyor. Kızının her ölüm yıldönümündeki anma çalışması tamamen farklı. Yabancı dillere tercüme edilen kitapların ortaya koyduğu bu entelektüel portrenin bütünlüğüne dikkat etmek gerekir. Hiçbir portre ve dünya görüşü, elbette tek boyutlu bir bakış açısıyla değerlendirilemez.

Görmeyen rehber

Araftaki adam olarak gördüğüm ve rahmetle andığımız Cemil Meriç ölümüne yakın zamana kadar İslâmî dünya görüşünü net bir şekilde açığa vurmadığını biliyoruz. O sebeple de kelime-i tevhidi söyleyerek ve “Sevgilim Muhammed” diyerek ölmesi, elbette onun adına sevinilecek bir şeydir, ama bütün yazılarını bu şuurla yazmadığı ve naklettiği kaynaklardaki dinî bilgileri tashihe ve İslâm kaynaklarındakilerle karşılaştırmaya gayret göstermediği de bir gerçektir. Onun görmeyen rehber kimliğini unutmadan eserlerine gitmek ve onlardan elden geldiğince faydalanmak gerekir.

Cemil Meriç’in Aydınlanma Çağı düşünürleriyle Abdullah Cevdet gibi “Enbiyaya Hakâret” suçundan mahkûm olmuş bir dinsize duyduğu eleştirisiz hayranlık tuhaf çelişkilerindendir. Dünya görüşü yönünden tutarsızlıkları da gözden uzak tutulmamalıdır. O bakımdan da “müstağrib” kimliğinin ne türden bir “entelektüel tavır” ortaya koyduğu hususu da net değildir. Çünkü bilinen kitaplarında ve Jurnal adlı günlüklerde belirli bir dünya görüşüne ulaştığını söylemiyor. Hep itirazları, isyanları, tenkitleri ve tartışma, sorgulama teklifleri var. Bunlar onu entelektüel görmemizi sağlayabilir tabii… Ama ona sahip olmadığı bir kimlik kazandırma, meselâ “Osmanlılık”tan öte bir vasıfla görme hakkını ve imkânını vermez. Gerekli görseydi veya farklı bir şuura ulaşsaydı Jurnal’ine yazardı.

Ansiklopedistlerden biri olarak bu türden yayınlara çok ciddi yardımları olmuş ve çoğu yayıncıya kaynaklara gitmeyi öğretmişti. Ama bugün Kemal Tahir’le Attila İlhan’a birer sayfa yer ayıran Thema Larousse gibi kaynak kitapların Cemil Meriç’ten hiç söz etmemesi çok garip...

Son dönem tarihimizi inceleyenler, Türk düşüncesinde Pozitivist ve Sosyalist bir eğilimin moda haline gelerek pek çok aydında ciddi bir yanılma oluşturduğunu göreceklerdir. Bu konuda aydınlar arasındaki farklı duruşlarıyla Yahya Kemal, Peyami Safa, Necip Fazıl ve A.H. Tanpınar’ın kendilerine özgü yerleri olduğunu teslim ederler. Bunlardan farklı bir çevrede yetişip ilk eserlerine veren Cemil Meriç’in daha sonra Necip Fazıl’ın ifadesiyle “hakikate iki kaşının ortasından bakma” çabasıyla yeni bir arayışa girdiğini görüyoruz. Bunun çok sancılı ve sarsıcı olduğu muhakkak...

Cemil Meriç’in portresini ve entelektüel macerasını merak edenlerin onun eserleri yanında hakkında yazılanları da merakla okuduklarını görüyoruz. Bütün bunların ciddi birer kültür faaliyeti olduğu ve okuyucularını elbette geliştirerek yeni ufuklara doğru sürükleyeceği söylenebilir.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,37 M - Bugn : 21477

ulkucudunya@ulkucudunya.com