« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

05 Eki

2015

PKK mı AKP’yi, AKP mi PKK’yı kandırdı?

Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970

PKK ile masaya otur.

Mutabakatlar yap.

Liderini yücelt.

Güvenlik güçlerinin, bürokratların elini kolunu bağla.

Üç yıl terör örgütünün toparlanmasını, palazlanmasını, güçlenmesini izle…

Başkanlık için yeterli milletvekili sayısına ulaşamayınca da masayı devir “Kürt kardeşim ayrı terörist ayrı” de.

Oysa bu söz bugünün sözü olmamalı, başından beri böyle olmalıydı.

Şimdi…

1- Madem Kürt kardeşimiz ayrı PKK ayrı, o halde neden Kürt kardeşlerinizle değil de teröristlerle konuştunuz, görüştünüz, mutabakatlara vardınız?

2- Madem öyle, neden halkın yerel liderleriyle, AKP içindeki çok sayıda Kürt milletvekili ile görüşmediniz, görüşmüyorsunuz da MİT ve bir kısım aracı devletlerle, PKK ile, Kandil ile, İmralı ile görüşüyordunuz?

3- Akil insanlar heyeti diye oluşturduğunuz insanlar nereye kayboldu? Acaba bu heyete seçtikleriniz kendilerini kandırılmış hissediyorlar mı?

4- Barış sürecinde siz mi PKK’yı PKK mı sizi kandırdı?

“İnadına AKP’den” “inadına HDP’ye…”

HDP’nin seçim bildirgesinde açıkladığı “seçim sloganı” pek hoşuma gitmedi.

“İnadına HDP” diyeceklermiş.

AKP’de böyle bir slogan kullanmıştı. “İnadına AKP” demişti ve bu inatçılığın yol açtığı tarafgirlik ve partizanlık yıllar içinde tavan yapıp bugünlere gelmiştik…

AKP’de işleyen bir sloganın HDP’de işleyip işlemeyeceğini denemeden bilemeyiz.

Ama inada bindirilerek yapılan bir işten pek de hayır gelmeyeceğini AKP örneğine bakarak pekâlâ söyleyebiliriz.

“İnadına AKP” deyip bu partiye oy verenlerin çoğu bugün bu inattan pişman.

Bir inat uğruna AKP’nin boyunduruğuna giren toplum, bir başka inat uğruna AKP’den kurtulup HDP’nin boyunduruğuna da girmez herhalde!

***

HDP seçim bildirgesinde Hindistanlı pasif direnişçi Gandhi’den bir alıntı yapmış. Gandhi “Adaletsiz rejimi adaletle yıkınız, alkışlar önüne kansız elle çıkın” demiş.

Eğri oturup doğru konuşalım: Gandhi’nin bu sözünü en son kullanacak partinin HDP olması gerekir.

Çünkü Gandhi gibi pasif bir direniş içinde değiller. Kanlı bir savaşın aktörleri halindeler. Bu savaşta hem Türkler hem Kürtler öldürülüyor.

Bir kısım dağda silahlı terör yaparken, diğerleri düz ovada siyasetle PKK’nın kurmak istediği düzene yardım ediyor.

Dağda silahla dolaşıp pusularda insanları öldüren katiller olmaktansa elbette düz ovada siyaset yapmak daha iyidir.

Fakat bu HDP’lilerin ellerinin kansız olduğu anlamına gelir mi?

Zannetmiyorum.

Gerçi HDP’nin PKK’sız düz ovada siyaset yapabilmesinin garantisi de verilemiyor. Bu da devletin eksikliği…

HDP’yi PKK’nın vesayetinden kurtarmak için fırsatlar üretmek yerine bilakis PKK’nın kucağına atıyorlar.

Dağdakilere gelin düz ovada siyaset yapın diyorlar ama siyaset yapanları da dağa sürüyorlar.

Bu sorun bu çelişkiyi ortadan kaldırmadan çözülmez!

Akan kanda akil adamların günahı yok mu?

Bunlar, bu hükümetin “açılım politikasını” halka benimsetebilmek ve kabul ettirebilmek için tek tek seçildiler ve görevlendirildiler.

Onca akil adamdan birilerinin çıkıp da bütün bu olup bitenlerden dolayı kendilerini nasıl hissettiklerine dair bir şeyler söylemeli değil mi?

Tamam akil adamlara biz “ihanet sürecinin kullanışlı aptalları” demeyelim. Siz kendinize bir şeyler söyleyin yani. Hiç değilse 7 Haziran’da akmaya başlayan ve durmayan kanda sizin de payınız olup olmadığını söyleyin…

Bu saldırılar imam-cemaat ilişkisi…

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’a yapılan hunhar saldırı eski Milletvekili Feyzi İşbaşaran’a yapılan saldırıyı yeniden gündeme getirdi.

Hatırlarsanız İşbaşaran’a adliyede polislerin arasındayken saldırılmıştı.

Saldıran kişi İstanbul Barosu’na kayıtlı bir avukat olan İsmail Barbaros Aslan’dı. İşbaşaran’ın şikayeti üzerine Adalet Bakanlığı’ndan Bakan (Bekir Bozdağ) adına Tetkik Hakimi Murat Tosun, İşbaşaran’a şu yazıyı gönderdi:

“…beyanınız üzerine yapılan inceleme sonunda iddialarınızın kısmen doğrulanamaması, kısmen de eylemin muahezeyi (ayıplamayı, paylamayı, yargılamayı) gerektirmemesi nedeniyle soruşturma izni verilmesinin gerekli görülmediği…)

Evet… Bir avukat Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği gerekçesiyle üzerine vazife olmadığı halde İşbaşaran’a tekme tokat saldırıyor, bunun görüntüleri de mevcut ve fakat ülkemizin Adalet Bakanı bu durumu muahezeye, yargılamaya, ayıplamaya, paylamaya lüzum görmüyor.

Adalet Bakanı bunu yaparsa sıradan AKP üyesi kişilerin gidip bir gazeteciyi kemiklerini kırana kadar dövmesi bu ülkede normal olur.

O halde “bu saldırılar imam-cemaat ilişkisi sebebiyle oluyor demememiz için hiçbir sebep yok!

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,86 M - Bugn : 30847

ulkucudunya@ulkucudunya.com