Oylarınız hâlâ artıyor mu?
Faruk Mercan 01 Ocak 1970
Ahmet Hakan, 28 Şubat postmodern darbesinin yaşandığı 1997’de, Refah Partisi’ni destekleyen Kanal 7’nin ana haber spikeriydi.
Refah Partisi’ni iktidardan indirmek için yapılanlara karşı yayın yapan bir televizyondu Kanal 7ve Ahmet Hakan da kanalın en bilinen yüzüydü.
Bunu niçin yazıyorum? O dönemde bile Ahmet Hakan’ın, bir fiziki saldırıya maruz kalmadığı
nı hatırlatmak için...
Ahmet Hakan, Hürriyet Gazetesi yazarı ve CNN Türk’te program yapıyor. Bu iki yayın organının sahibi Aydın Doğan, günlerdir havuz gazeteleri tarafından manşetlerde infaz ediliyor. Bir havuz gazetesi, Aydın Doğan’ın bileklerine kelepçe takılmış fotoğrafını manşetinde yayınlıyor ve tutuklanması için savcılara çağrı yapıyor.
Adeta “Nazi Almanyası”ndaki gibi, bütün muhalifleri imha edilmesi ve hapsedilmesi gereken düşmanlar gibi gören bir zihniyet... Nazi Almanyası’nda bu propaganda teknikleri ile düşmanlar böyle imha ediliyordu.
Baş belası gazeteler, televizyonlar
Şimdi kaba kuvvet de devreye girmiş durumda... Kaba softalık ve ham yobazlık deniyor buna bizim siyaset dilimizde... Döner bıçağı ile insanlara saldıran spor sahalarındaki holiganınsiyaset sahnesindeki karşılığıdır kaba softa ve ham yobaz...
Birileri ortamı hazır hale getirmese, sırtlarını sıvazlamasa, bu kaba softalar gazete binalarına ve gazetecilere saldırma cesaretini bulabilirler mi? Hayır...
Şöyle düşünüyorlar: “Türkiye’yi teslim alacağız ama bize ayak bağı olan birkaç gazete ve televizyon var.
Onları da etkisiz hale getirdik mi artık Türkiye bizim... Böylece dikensiz gül bahçesinde istediğimiz kadar saltanat sürebiliriz.”
Diyeceksiniz ki, bütün medyayı teslim alsalar bile daha geride Meclis’teki üç muhalefet partisi var. Onların da gereği düşünülmüş. Prof. Hayrettin Karaman’ın geçtiğimiz günlerde yazdıklarını hatırlayın. Ne diyordu Karaman: “Partiler, Batılı demokrasi uygulamasının başımıza bela ettiği kuruluşlardır.”
İnanın, bütün muhalif yayın organlarını da böyle görüyorlar. Kapatılması ve etkisiz hale getirilmesi gereken baş belaları...
Bir iktidar uğruna...
Dün freni boşalmış bir belediye otobüsü Ankara’da yolcu durağına daldı ve 12 insan hayatını kaybetti... Bu siyasi anlayış, tıpkı freni boşalmış o otobüs gibi Türkiye’nin her tarafına dalıyor.
Türkiye’nin büyük zorluklarla, 90 yıllık bir demokrasi mücadelesi ile elde ettiği demokratik kazanımları birer birer tahrip ediliyor.
7 Haziran seçimleriyle iktidardan düştüler ama iktidarı bırakmaya hiç niyetleri yok... Geçici seçim hükümetini bile bir saltanat aracı haline getirdiler.
Daha iki gün önce, bu geçici iktidarın bir milletvekili şöyle diyor:
“Aydın Doğan’ın dişlerini ve tırnaklarını sökmesini biliriz...”
Bunların bir havuz gazetesine yerleştirdiği küçük tetikçi ne diyordu Ahmet Hakan’a: “Seni sinek gibi ezeriz.
Bugüne kadar ezmediysek sana merhamet ettik...”
Bu siyasi anlayışın “milletvekili” ve “gazeteci” prototipi işte bunlar...
Bu saldırgan ruh halinin kökenine indiğinizde şunu göreceksiniz: Yakın bir zamanda bu iktidar saltanatını kaybetme korkusu...
Bu korku sebebiyle, bütün muhalifler potansiyel bir tehdit haline geliyor. İki yılda Türkiye’nin ne hale geldiğine bir bakın... Bir iktidar uğruna bu ülkeye yapılan bunca kötülüğe bakın... Ama hâlâ zafer nutukları atmaya devam ediyorlar. “Terörün belini kırdık, oylarımız yükseliyor”dedikleri gün bir binbaşı şehit oldu.
Daha dün Diyarbakır’da bir astsubay ve bir uzman çavuş evlerinin önünde şehit edildi. Bu yazıyı yazdığım saatlerde Mardin’den de şehit haberleri geliyordu.
Terör Türkiye’nin belini kırarken, onlar oy ve iktidar derdindeler...
