« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

06 May

2008

Ya öyle değilse?

Mahir KAYNAK 06 Mayıs 2008

Her 1 Mayıs sonrası 1977 yılında Demirel'in Ecevit'e yazdığı bir mektuptan söz edilir. Buna göre Demirel, Ecevit'e bir suikast yapılacağı ihbarını aldığını bildiriyor ve tedbirli olmasını söylüyordu.. O günden sonra yapılan yorumlar bunun gerçek olmadığı, Demirel'in Ecevit'i baskı altına almak ya da korkutmak amacıyla yaptığı asılsız bir ihbar olduğu yönündeydi.

Olayın gerçek yüzünü ortaya çıkarmak gibi iddiam yok ama eğer yapılan bir operasyonsa nasıl başarıya ulaştığını sorgulamak istiyorum.

Şöyle bir senaryodan söz edilebilir: Devletin görevli ve yetkili bir kurumu bu ihbarı Demirel'e ulaştırmıştır. Demirel'in önünde iki seçenek vardır. İhbar üzerine gerekli önlemleri alır ama Ecevit'i haberdar etmezdi. Bu durumda meydanda Ecevit'i hedef alan ya da almayan birkaç el silah atılır ve hemen sonrasında devletin içinden iyi haber alan kaynaklar bu ihbarın Demirel'e ulaştırıldığını ama onun kayıtsız kaldığını yazar ve Demirel rakibine yapılacak bir suikastı engellemeyen hatta onu düzenleyen olarak ilan edilirdi. Böylece darbeye giden yolda önemli bir mesafe kaydedilmiş olurdu. Demirel Ecevit'i uyararak bu olasılığı ortadan kaldırdı.

İkinci seçenek Ecevit'i uyarmaktı ve bu yapıldı. Bu durumda da Demirel asılsız bir ihbarın yükünü taşımaktan kurtulamadı.

Eğer analizim doğruysa olayın tekil olmadığı, darbe senaryosunun bir parçası olduğu ortaya çıkar ve arka planında suçlanacak kişiler olmadığı, belki de senaryonun tamamından habersiz ama taraf tutan ya da oyuna gelen bürokratlar olduğu ortaya çıkar. Devlet tek bir iradeyi temsil etmediği ve kendi içinde bölünmüş olduğu için Demirel ve Ecevit yan yana gelip olayı irdelemez ve birbirlerini suçlarlar.

İktidarı ele geçirenler ise 'Bizi kim getirdi' sorusuna cevap aramak yerine çok önemli kişiler oldukları rüyasına dalarlar. Oysa ister lehimize, ister aleyhimize olsun her gelişmenin tüm aktörlerini ve arka planındaki güç odaklarını ortaya çıkarmak gerekir. Böylece bundan sonra yapılacak operasyonları önlemek mümkün olur.

Bir açmazımız var ve bu yüzden ülkemizin çok büyük olduğuna inandığım potansiyelini kullanamıyoruz. Herkes kendisini ön plana çıkaracak her gelişmeyi memnuniyetle karşılıyor, karşı tarafın yenilgisini kendi becerisine bağlıyor ama bunun başka bir gücün projesi olması olasılığını gözardı ediyor.

Ayrıca medyada devletin içinden iyi haber alan kaynaklar çoğu zaman gerçekleri anlatmıyor, yönlendirme amaçlı kurguları kamuoyuna ulaştırıyor. Bu haberler devletin içinde hukuk dışı yapılanmaların olduğunu söylüyor ama bunu siyaset kurumunun ya da bürokrasinin uzantıları olduğunu ima ediyor.

Bu gibi oluşumlar varsa kimse bunu koz olarak kullanmaya kalkmamalı ve herkes bu yapılanmaları bertaraf etmek için elbirliği içinde olmalıdır. Bunun zor olduğunu biliyorum ve medyadaki iyi haber alan kaynakların nasıl yükseldiğini görüyorum. Çözüm bu kişileri kullananlarla mücadele etmekle başlayacaktır. Halk iradesini kutsallaştıranlar sadece devletin yanında olan bir bürokrasinin önemini anlamalıdır.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,90 M - Bugn : 30976

ulkucudunya@ulkucudunya.com