Vicdanınızın kanaati ne?
Mehmet Tezkan 01 Ocak 1970
Olan bitene önyargısız bakın.. İdeolojisiz, partisiz, takıntısız..
Dört bakan için hazırlanan fezlekelerin seyir defterine bi göz atın.. Kapağı yedi aydır neden açılmamış, açılamamış, açtırılmamış!.
Bi düşünün..
Sonra elinizi vicdanınıza koyun ve kendi kendinize sorun..
Rüşvet ve yolsuzluk iddiası inandırıcı mı değil mi? Rüşvet ve yolsuzluk iddiası düzmece mi, değil mi?
Ne düşünüyorsunuz?
Cevabını yüksek sesle vermenize gerek yok.. Sessizce verin, başkalarının duyması gerekmiyor..
Vicdanınızın duyacağı kadar alçak sesle söyleyin..
Kanaatiniz ne?
Yardımcı olayım isterseniz.. Yok yok aklınızı çelmek, sizi yönlendirmek için değil.. Malumat vermek için..
*
17 Aralık’a rüşvet ve yolsuzluk operasyonu yapıldı ya.. Savcı, rüşvet aldığı, ihaleye fesat karıştırdığı iddia ettiği bakanlar için fezleke hazırladı, Adalet Bakanlığı’na gönderdi..
Tarih 9 Ocak’tı..
Fezlekeler bakanlıkta bir süre uykuya yattı.. Aradan bir ay falan geçti.. Adres yanlış diye savcılığa iade edildi..
Savcılık yeni adrese gönderdi göndermesine ama biraz geç gönderdi.. Fezlekeler Meclis’e secim için tatile gireceği gün ulaşabildi..
Kapağı açılamadı tabii..
Ha bu arada bakanlar hakkındaki dosyalar 32 klasörden 14 klasöre indirildi.. İçini görmedik, ayıklama mı yaptılar, fazlalıkları mı attılar bilemiyoruz..
*
Meclis’in yapacağı belliydi.. Soruşturma komisyonu kurmak, dosyaları incelemek, savcı titizliğiyle çalışmak..
Komisyon kuruldu kurulmasına da biraz sancılı kuruldu..
5 Mayıs’ta kurulması gerekiyordu, 65 gün rötar yaptı..
*
Komisyon kuruldu, ‘bismillah’la fezlekelerin kapağı açılacaktı ki, komisyon başkanı müdahale etti; ‘İsimlerimiz Resmi Gazete’de yayınlanmadan olmaz’.
Safahatın o kısmı da gerçekleşti..
Sona ulaşıldı derken son dakika golü geldi.. 90’dan..
Dizi pusulası yokmuş..
Hangi belgenin hangi klasörde olduğu belirtilmemiş..
Fezlekeler savcılığa iade.. Artık ekim mi olur, kasım mı, Allah kerim..
*
Şimdi gelin bir de vicdanlarınıza sorun.. O ne diyor?
Aman alçak sesle sorun!..
(Bu arada; ben dahil cumhurbaşkanı seçiminden önce fezlekelerin kapağı açılmaz diyenler maalesef yine haklı çıktı.)
Sandıktan çıkarak iktidarı devirmek suçu!.
Gerçekten suç mu?
Olur mu ya, demokrasi bu işte.. Partiler, liderler, kişiler yarışa girer, biri iktidar olur, öteki iktidarsa iktidardan iner..
Veya iktidarda kalır.. Buna seçmen karar verir..
Demokrasinin var olduğu bütün ülkelerde oyunun kuralı böyle.. Bizde de böyle ama ufak ufak değiştirilmeye çalışılıyor..
Mevcut iktidarı sandık vasıtasıyla iktidardan indirmek suçmuş gibi göstermeye çalışıyorlar..
Dış güçlerin oyununa, kirli ellerin hesabına bağlanıyor..
*
Dediklerine göre, Ekmel Bey uluslararası güçlerin Sisi modeliymiş!..
Şöyle; Mısır’da Sisi darbe yaparak Mursi’yi devirdi ya.. Türkiye’de darbe olmayacağı için Ekmel Bey’i sandıktan çıkararak Erdoğan’ı devirmeyi düşünmüşler..
Vay be!..
Düşünce özgürlüğü güzel de bu kadarı da fazla..
Nasıl çıkaracaklarmış?
Sandıkların içine girip pusulalarla oynayarak mı, seçmenlerin beynine girip hipnotize ederek mi?
Nasıl!..
*
Aslında şunu demek istiyorlar..
Sandıktan Erdoğan çıkarsa milli irade..
İhsanoğlu çıkarsa gayri milli darbe..
Heyecan yok çünkü...
A&G Araştırma Başkanı Adil Gür ülkede seçim havasının olmadığını söylemiş.. Heyecan yokmuş..
Doğru..
Birkaç nedeni var..En önemlisi..
Üç adaydan ikisi meydanlara çıkamıyor.. Kent kent dolaşıp, devasa mitingler düzenleyecek paraları yok.. Mecburen düşük profille gidiyorlar..
*
Adaylardan biri o güce sahip.. Günde bir değil, iki miting bile yapabilir. Devasa organizasyonlara imza atabilir.. Ama o da zaten son bir yıldır her gün konuşuyor.. Bazen günde iki defa konuşuyor.. Bir yıldır haftada üç dört miting düzenliyor..
Güçler arasında orantı olmayınca yarış da eşit koşullarda olmuyor..
Heyecan vermiyor..
*
Sadece bu değil..
Siyaset milleti yordu.. Millet siyasetten sıkıldı galiba.. Hep aynı laflar, hep aynı yaftalamalar..