« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 Eyl

2025

Dikta adım adım gelir

İskender Öksüz 01 Ocak 1970

Diktatörlük bazen bir gecede gelir gibi görünür. Ancak bu, genellikle olağanüstü şartların—darbe, iç savaş, işgal—ürünüdür. Tarih bize gösteriyor ki, diktalar çoğunlukla alıştıra alıştıra geliyor.

Darbe, iç harp, işgal muhakkak ki diktanın gelişini kolaylaştırır. Onun için diktalar, bunların taklidini, tiyatrosunu, simülasyonunu da yapıyorlar. Hitler’i ele alalım. Seçimle geldi. Birinci partiydi ama çoğunluğu elde edememişti. İki operasyon onu tartışılmaz lider yaptı.

Biri 27 Şubat 1933’teki Reichstag (Alman Parlamentosu) yangınıdır. Naziler bunu Komünist ihtilal teşebbüsü diye tanıttı. Hemen Reichstag Yangını Kararnamesi çıkarıldı. Söz, basın ve toplanma hürriyeti askıya alındı; iktidara muhalifleri kitle hâlinde tutuklama yetkisi verdi. Birkaç hafta içinde Yetki Yasası (Ermächtigungsgesetz) çıkarıldı. Bir bakıma yapılan kanunsuzluklar hukuk kılıfına sokuldu. Kanunun tam adı öğreticidir: “Halk ve Devletin Sıkıntısını Giderme Yasası.” Kelimelerle kandırma ustalığının örneği.

Yeni Almanya
Fakat bu da yetmedi. Almanlar Birinci Harp sonunda haksızlığa uğradıklarına inanıyordu ama henüz demokrasiye toptan elveda demeye hazır değillerdi. 1936 Şubat’ında Rheinland’a ordunun girmesi işi bitirdi. Köln Katedrali’nin önünden kaz adımları ile geçen Alman Wehrmacht’ını bütün Almanların görmesi sağlandı. Bir ay sonra Hitler, dış siyaseti konusunda referandum yaptı. Desteği %99’a çıkmıştı. Alman demokrasisi bitmişti.

Son zamanların pek beğendiğim tarihî filmlerinden biri Münih. İstihbarat merkezli bir İkinci Dünya Harbi filmi. Netflix’te var. Pek güzel işlenmiş. Tavsiye ederim. Filmde, Oxford’dan sınıf arkadaşı bir Alman ve bir İngiliz iki genç diplomat var. Nazilerin iktidara geliş ve orada kalış ortamı anlatılıyor. Dikkatimi çeken bir slogandı: Yeni Almanya. Eski Almanya perdesi kapanıyor, yeni ve güçlü bir Almanya doğuyordu. Gerçekte demokrasinin sonu, İkinci Harp felaketine gidiş, yıkım… Slogan, Yeni Almanya!

Diktatörlüğe adım adım gidildiğini söyledim. Verdiğim örnek o adım adım gidişi çok yavaş bulan ünlü diktatörün süreci nasıl hızlandırdığının hikâyesi.

Diktalar birbirine benzer
Diktatörlüğe adım adım gidiş… Senaryo şöyle: Ülkede bir iktidar ve o iktidarın gücünü sınırlayan siyaset ve hukuk kurumları vardır. Siyasette neyin yapılıp neyin yapılamayacağını, yapılacakların hangi şartlarla, hangi sırayla yapılması gerektiğini belirleyen kurallar vardır. Kuvvetler ayrılığı vardır; hukuk ve mahkemeler vardır.

Bu yapıyı bozan adımlar bu kuralları azar azar çiğneyerek başlar. Siyasi usullerin biri atlanır. Kim karşı çıkacak ki? Yapılamayacak şey yapılır. Kim ‘olmaz’ diyebilir ki? Diyen olursa da kulak asmayız. Bu dinlemeyivermeyi geçmiş yıllarda iktidar partisinden biri gayet veciz bir teşbihle ifade etmişti: Kırmızı ışıkta durmayacağız! Kim ceza yazacak ki? Sıkıysa yazsın. Anında sürülür. Çünkü o cezayı yazanın patronunu biz tayin ettik.

Mahkeme kararı mı var? Berlin’de hâkimler mi var? İyi de o Berlin’de bizim seçtiğimiz hâkimler de var. Hâkimler denetleyen hâkimler de var ve bize karşı duran kendini anında taşrada bulur. Mahkeme kararı da olsa, bizim mahkemelerden onun tersine karar aldırıveririz. Öyle karar alınmaz mı? Kim engel olacak? Kırmızı, yeşil, sarı… Trafik lambasının ışığı ezikleri ilgilendirir. Bizi değil.

Sonuçta ihlaller birikir. Yığınlaşır. İhlallerin müeyyidesi uygulanmaz. Fakat müeyyidesiz kalan ihlaller yine de iktidarı bir başka yönden sıkıştırmaya başlar: Ya yarın iktidarı kaybedersek? Ya Berlin’e hâkimler geri gelirse? O hâkimler ya biriken faturaları bizim burnumuza dayayıp “Öde bakalım!” derse.

Panik paniği doğurur
İşte o zaman iktidar panikler. Artık prefrontal korteksle değil amigdalayla tepki vermektedir. Hatırlayın. Amigdala, beynin derinliklerinde, badem biçiminde bir organ. Görevi, tehlikeyi hissettiği anda tepki vermek. Normal şartlarda amigdalanın tepkisini beynin düşünen, anlayan bölgesi, prefrontal korteks değerlendirir, süzer ve makul hâle getirir. Eğer korku ve panik hâli yoksa. Korku ve paniğin baskısı altında beyin kısa devre yapıyor ve emrediyor: Geliyorlar. Alın içeri. Geliyorlar. Tutun, yakalayın, yıkın.

Bu bir sarmal. İhlal korkuya yol açıyor. Korku düşünceyi bloke ediyor, amigdala yeni ihlalleler emrediyor. İhlal yığını büyüdükçe korku dağları bekliyor. İhlal- korku- daha çok ihlal- daha çok korku.

Psikolog Daniel Goleman, ünlü Duygusal Zekâ kitabında, amigdalanın beyni rehin alıp kaçırmasının bir örneğini anlatır. Elbise dolabında bir tıkırtıdan işkillenen baba, tabancasını alır, usul usul dolaba yaklaşır, aniden kapağı açar ve içerde gördüğü harekete silahı boşaltır. Saklambaç oynayan beş yaşındaki oğlu kanlar içinde yere düşer.

Mutlak gücü elinde tutanlar, kırmızıda durmaz, yalnız çocuğu değil, cinayete tanıklık edenleri de vurur.

İdris Savaş

08 Eyl 2025

Nevin ve Servet Somuncuoğlu’nun biricik evlatları, babasının “paşası” Sencer Burak Somuncuoğlu, Katie Christoff ile dünya evine girdi.

Halim Kaya

01 Eyl 2025

M. Metin KAPLAN

29 Ağu 2025

Efendi BARUTCU

25 Haz 2025

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

02 Haz 2025

Nurullah KAPLAN

04 Nis 2025

Yusuf Yılmaz ARAÇ

04 Nis 2025

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 204,47 M - Bugn : 377258

ulkucudunya@ulkucudunya.com