« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Ağu

2025

Sorumluluğun elbette bir karşılığı vardır.

Ahmet Bican Ercilasun 01 Ocak 1970

Ülkede kötü giden işlerin öncelikle birinci derecede sorumluları vardır. İşin icrası veya önlenmesi konusunda birinci derecede yetkili olanlar aynı zamanda birinci derecede sorumludurlar. Bunlar genel müdür, daire başkanı, bakan olabilirler.

Ancak… Birinci derecede sorumluların varlığı, en üst makamdaki sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Çünkü alttaki sorumluları tayin eden de en üst makamdır.

“Ülkede kötü giden işler” izafidir. Bana göre kötü olan bir başkasına göre iyi sayılabilir. Aksi de olabilir. Ancak ülkede birçok işin kötü gittiği muhakkaktır.

Muhalefet çevrelerine göre yargı bağımsızlığı yoktur. Çünkü iktidarın istemediği kararları veren yargıçların yerleri değiştirilmektedir. Çoğunluğu iktidar yanlılarından oluşan Hâkimler Savcılar Kurulu, elindeki yetkiyi kullanarak savcı ve yargıçların yerlerini değiştirmekte, daha aşağı mevkilere getirebilmektedir. Böylece yargı, iktidarın sopası olarak kullanılmaktadır.

Ana muhalefetin bu görüşü halkın büyük kesimlerine de yansımış durumdadır. Bu sebeple haftada iki kez toplanan mitinglerde büyük kalabalıklar oluşmakta ve bazen on binlerce bazen yüz binlerce insan “hak, hukuk, adalet” diye haykırmaktadır. Buna karşılık iktidar partileri yerel seçimlerden bu yana meydanlara çıkamamakta ancak salon toplantılarında yandaşlarına seslenebilmektedir.

Ana muhalefet, belediye başkanlarına ve onların yardımcılarına, görevlilerine yöneltilen suçlamaları da kabul etmemektedir. Tam tersine bu suçların birçoğunun iktidar yanlıları tarafından işlendiğini ileri sürmektedir.

Ülkede çok ciddi bir muhalefet kesimi de bölücülere verilen tavizlere itiraz etmekte ve bu konuda yönetimi sorumlu tutmaktadır.

Milliyetçi / ulusalcı diyebileceğimiz bu kesimin iddiaları şunlardır: Mevcut iktidar, PKK terörünü aşağı yukarı sıfıra inmiş şehit sayısından onlarca hatta yüzlerce şehide ulaşan seviyelere çıkarmıştır. Birinci açılım süreci hüsranla bittiği hâlde yeniden bir açılım süreci başlatmıştır. Bu ve benzer süreçlerde PKK ve yandaşlarına verilen tavizler bölücülerin yanına kâr kalmakta, bölücülük azalacağına artmaktadır.

Şimdi de en yetkili ağızlarıyla “PKK terörü bitmiştir, kalan çok az sayıda teröristi de ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz.” dedikleri hâlde “terörsüz Türkiye” sürecini başlatarak PKK’nın kurucuları ve siyasi uzantılarıyla masaya oturmuşlardır.

Suriye’deki oluşumun yaratıcısı da bizzat kendileridir çünkü hiç gereği yok iken Suriye’nin iç işlerine karışmışlardır.

Bir de Türkiye’nin etrafını çeviren tehlikelerden söz etmektedirler. Eğer böyle bir tehlike varsa bu da onların uyguladığı dış politikanın bir sonucudur.

Bu kesimin en büyük eleştirisi ise Türk kavramını kaldırmaya veya Türk’e ortak koşmaya yönelik söylem ve eylemlerdir.

İktidarın Atatürk ve laiklik karşıtı eylem ve söylemleri ise hem ana muhalefetin hem de milliyetçi / ulusalcı muhalefetin gündemindedir.

Yukarıda belirtilen konulardaki bütün kötü gidişler muhalefet kesimlerine göredir. Gerek yerel seçimlerdeki sonuçlar gerek kamuoyu araştırmaları iktidarın oylarında ciddi bir azalma olduğunu da göstermektedir.

Sorumluluk konusu ile bitirelim. Bütün kötü gidişlerin sorumlusu yönetimdir. Yönetime destek veren siyasi parti ve çeşitli kuruluşlar, kişiler de aynı derecede sorumludur. Hatta muhalif konumda olup herhangi bir kötü gidişte iktidara destek verenler de sorumludur.

Ve… Sorumluluğun elbette bir karşılığı vardır.

Ziyaret -> Toplam : 185,33 M - Bugn : 393232

ulkucudunya@ulkucudunya.com