CHP’nin ‘komisyon’ değeri
Mehmet Ali Güller 01 Ocak 1970
CHP’nin Türk-Kürt-Arap komisyonuna katılmayı kabul etmesi kritik hatalarından biri dahadır. Neden mi?
1) Adı henüz netleşmeyen, iktidarın “terörsüz Türkiye” komisyonu dediği TBMM komisyonu, CHP’nin dışarıda tutulduğu bir sürece “yasallık” ve meşruiyet” kazandırma girişimidir.
ABD, Cumhur İttifakı ve PKK üçgeninde ele alınan; Barrack, Erdoğan, Bahçeli, Öcalan, Kandil ve DEM arasında pişirilen bir süreç bu...
Taraflar, her adımını kendi aralarında gizli bir şekilde yürüttüler, şimdi sıcak kestaneleri alma aşamasında, “CHP de olsun” diyorlar.
YENİDEN ‘NORMALLEŞME’ YANLIŞI
2) CHP’yi belediye seçimlerinde DEM’le işbirliği yaptığı için suçlayan, belediyelerine terör operasyonu yapan iktidarın, DEM ve seçmenini CHP’den koparıp kendi yedeğine almaya dönük bir operasyondur süreç bir yönüyle...
CHP’nin bu yönü bulunan bir sürece, şimdiki aşamada komisyona katılarak dahil olması, kendi ayağına sıkmasından başka bir anlama gelmez.
3) CHP belediyelerine terör operasyonları sürerken, belediye başkanları terörle iltisaklı olmakla suçlanıp yerlerine kayyum atanmışken, CHP’nin bu komisyona dahil olması, teslimiyet görüntüsü vermektedir.
4) CHP’ye operasyonların sürdüğü, belediyelerinin silkelendiği, cumhurbaşkanı adaylarının telef edildiği şartlarda, CHP’nin operasyonun sahipleriyle komisyonda buluşması, siyaseten vahimdir ve Özgür Özel’in düzelttiği “normalleşme” yanlışına yeniden düşmesi demektir.
TÜRK-KÜRT-ARAP KOMİSYONU
5) Bu açılım ne Kürt meselesine çözüm arayışıdır ne de Türkiye’yi demokratikleştirmeyle ilgilidir. Bu mesele, iktidarın “yeni Ortadoğu düzeninden” pay kaparak içeride iktidarını sürdürmesinin açılımıdır.
CHP’nin komisyona katılması, bu oyuna düşmesi demektir.
6) Terörsüz Türkiye, Milli Birlik ve Kardeşlik, Barış ve Demokratik Toplum vb. isimlerin havada uçuştuğu bu komisyonun niteliksel adı “Türk-Kürt-Arap komisyonu”dur.
Barrack’ın “Osmanlı millet sistemi” önerisi, Erdoğan’ın “Türk-Kürt-Arap ittifakı” çıkışı, Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanının Kürt ve Alevi yardımcıları olmalı” isteği, Ahmet Türk’ün “Irak ve Suriye Kürtleri tıpkı Osmanlı’daki gibi Türklerle birlikte yaşamak istiyor” demesi, Öcalan’ın AKP’ye “Yavuz gibi çözün, Safevi’ye karşı Türk-Kürt ittifakı kurun” çağrısı, AKP’nin Yavuz-Kürt İdris ittifakına işaret etmesi, bir bütünün parçalarıdır.
CHP, bu tehlikeli bütüne meşruiyet kazandırmak için komisyona davet ediliyor.
DEMOKRATİK DEĞİL, AK KOMİSYON
7) Erdoğan’ın ifadesiyle “AKP-MHP-DEM ittifakı” kurulmuş durumda. Kaldı ki kurdukları komisyonun sandalye dağılımıyla, DEM’e bile ihtiyaç duymamayı garantiye almış durumdalar. Yani hedef güya demokratikleşme ama komisyonun yapısı antidemokratik!
Dolayısıyla CHP’nin bu komisyona dahil olması, içeriğe katkısı ve etkisi bakımından hiçbir anlam ifade etmemektedir.
8) AKP ve MHP, 2016’da Türk-İslam sentezli rejim değişikliğine soyundu ama CHP birinci parti durumunda. Rejim değişikliğini tamamlamak için DEM’e ihtiyaç duyuyorlar. O nedenle Türk-Kürt-İslam sentezli rejim değişikliğini hedefliyorlar.
Yani aslında değiştirdikleri, değişimini tamamlamak istedikleri rejim, kurucusu CHP olan rejimden kalanlardır. CHP bu komisyona katılarak, kuruculuğunun mirasının katline dahil edilmiş oluyor.
CHP’NİN SÜRECE MEŞRUİYET KAZANDIRMA MİSYONU
9) AKP, MHP ve DEM’in bu süreç için de ardından tamamlayıcısı olacak yeni anayasa süreci için de CHP’ye sayısal bakımdan ihtiyacı yok. Ancak CHP’nin dahil edilmediği süreçler, toplum nezdinde meşruiyet kazanmamış olacak. İşte o meşruiyeti kazanmak için CHP’yi kullanıyorlar, fikirlerinden ya da sürece katkısından dolayı değil!
“CHP onaylamasın ve itiraz etsin ama mutlaka komisyonda olsun” istiyorlar, çünkü birinci partinin dahil edilmediği bir sürecin yürümesi mümkün olmayacak.
10) CHP’nin iktidar açısından değerini belirleyen, sürece olası katkısı değil, sürece “meşruiyet” kazandırma yanıdır. CHP yönetimi, Cumhuriyetle hesaplaşma yönü olan bu komisyona dahil olarak, AKP nezdinde değerlenebilir ama kendisini birinci parti yapan geniş kitle açısından değer kaybedecektir.
Bu hatadan hâlâ dönme şansı varken uyaralım...