Suveyda çatışmalarının geri planı: Golan Tepeleri'nin İsrail için önemi
Osman Gazi Kandemir 01 Ocak 1970
"Suveyda'daki çatışmaların arka planında, İsrail'in varlığını ve güvenliğini şekillendiren Golan Tepeleri gerçeği yatıyor. Esad sonrası kaotik ortam, İsrail'in kuzey sınırında yeni tehditlere kapı aralarken, Golan bir kez daha varoluşsal bir savunma hattına dönüşüyor."
Suriye'nin güneyindeki Suveyda vilayetinde zaman zaman alevlenen çatışmalar, Ortadoğu'nun karmaşık güç dinamiklerinin bir yansıması olmaya devam ediyor. 2024 sonunda Beşar Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte bu Dürzi ağırlıklı bölgedeki istikrarsızlık, yalnızca Şam'ın eski kontrolünün zayıflamasını değil, aynı zamanda Ortadoğu'nun stratejik haritasında uzun süredir devam eden gerilim hatlarını da gün yüzüne çıkarıyor.
Suveyda'da yaşanan her gelişme, İsrail'in kuzey sınırındaki güvenlik algısını doğrudan etkilerken, arka planda Golan Tepeleri'nin İsrail açısından taşıdığı hayatî stratejik önem belirleyici bir rol oynuyor.
Suveyda ile Golan: Neden birlikte anıyoruz?
Suveyda ile Golan Tepeleri coğrafi olarak doğrudan komşu olmasa da, İsrail'in güvenlik algısı açısından birbirinden bağımsız düşünülemez hale gelmiştir.
Suriye'nin güneydoğusunda yer alan ve büyük ölçüde Dürzi nüfustan oluşan Suveyda vilayeti, tarihsel olarak Golan'ın doğusundaki dağlık kuşağın bir parçası olarak kabul edilir.
Aralarında Dera ve Kuneytra vilayetleri bulunmasına rağmen, bu iki bölge hem Suriye'nin güneyindeki Dürzi topluluklarıyla olan bağları hem de İsrail'in kuzey sınırına yönelik tehditlerin yükseldiği birer odak noktası olmaları bakımından birbirini tamamlar.
Bu iki bölge, sadece etnik ve mezhepsel bağlarla değil, jeopolitik etkiler bakımından da birbirine bağlıdır.
DAHA FAZLA OKU
Dünyadaki güç mücadelesini anlayabilmek için coğrafya bilgisi şarttır
Ortadoğu'da yeni perde: İbrahim Kalkanı Planı ve bölgesel güç dengesi üzerine etkileri
Hakikatin çürümesi: Algılar çağında gerçekle imtihanımız
Bugünkü Golan Tepeleri'nin nüfus yapısı oldukça karışık ve siyaseten hassastır.
1967'de İsrail'in işgalinden önce bölgede yaklaşık 130 bin Suriyeli yaşıyor, bunların çoğunluğunu Arap (Sünni Müslümanlar), önemli bir kısmını Dürziler ve küçük bir Hristiyan topluluk oluşturuyordu.
Savaş sırasında yaklaşık 100 bin kişi Suriye'ye kaçtı ya da sürüldü; geriye kalan birkaç köyde yaşayanlar ise büyük ölçüde Dürzilerdi.
Bugün İsrail kontrolündeki Golan'da yaklaşık 25 bin Dürzi, yaklaşık 25–30 bin İsrailli Yahudi yerleşimci ve çok az sayıda başka Arap ve Hristiyan yaşamaktadır.
Dürziler, bölgenin en köklü yerli topluluğu olarak varlığını sürdürmekte ve büyük ölçüde Suriye'ye bağlılıklarını korumaktadır.
Esad rejiminin 2024 sonunda devrilmesiyle birlikte Suveyda'da patlak veren çatışmalar, Golan'ın hemen doğusunda yeni bir istikrarsızlık alanı yaratmış ve İsrail'in kuzey sınırındaki tehdit algısını derinleştirmiştir.
Zira bu bölgedeki her güvenlik boşluğu, radikal örgütlerin veya İran destekli milis güçlerin Golan çevresine sızma ihtimalini artırmaktadır.
Bu nedenle Golan Tepeleri'nin jeopolitiği yalnızca yükseltiye dayalı askeri avantajlarla sınırlı kalmamakta; Suveyda gibi çevre bölgelerdeki siyasi ve güvenlik gelişmeleriyle doğrudan şekillenmektedir.
Golan Tepeleri: Coğrafi bir avantaja indirgenemeyecek kadar önemli
Independent Türkçe'de daha önce kaleme aldığım "Dünyadaki güç mücadelesini anlayabilmek için coğrafya bilgisi şarttır" başlıklı makalemde ifade ettiğim gibi, devletlerin yaptıkları işleri anlamlandırabilmek ve gelecekte neler yapabileceklerini kestirebilmek için coğrafyaya bakmak gerekir. İsrail'in güvenlik algısında bazı bölgeler hayati derecede önemlidir. Bunlardan biri Golan Tepeleridir.
Golan Tepeleri, kuzey İsrail'e ve özellikle Celile Denizi'ne hâkim yüksek bir platodur.
1967 Altı Gün Savaşı'nda İsrail tarafından ele geçirilen ve 1981'de İsrail yasalarına tabi tutulan bu bölge, İsrail'in askeri stratejisinde kilit bir rol oynar.
Tepelerin yaklaşık 56 kilometre uzunluğunda ve yaklaşık 12-25 kilometre genişliğinde olmasına rağmen, sunduğu eşsiz topografya İsrail'e paha biçilmez savunma avantajları sağlar.
Doğal savunma hattı: Golan'ın batı kenarındaki eğim, Celile Denizi'ne doğru 1.700 fit (yaklaşık 518 metre) düşer. Bu doğal eğim, Suriye'den gelebilecek olası bir zırhlı saldırıyı engellemek için ideal bir coğrafi engel oluşturur. Tepelerdeki doğal yükseltiler ve sınırlı geçitler, muhasım kuvvetlerin hareketini zorlaştırır ve İsrail ordusuna avantajlı gözlem ve ateş kontrolü imkânı sunar.
Erken uyarı ve gözetleme: Golan'daki yüksek rakım ve özellikle Hermon Dağı gibi zirveler, İsrail'e Suriye içlerine doğru uzanan geniş bir alanda elektronik istihbarat toplama ve gözetleme kabiliyeti sağlar. Bu, erken uyarı sistemleri için kritik öneme sahiptir ve olası tehditlerin çok önceden tespit edilmesine olanak tanır.
Stratejik derinlik: Her ne kadar İsrail'in genel coğrafyası "stratejik derinlikten yoksun" olsa da Golan Tepeleri ülkenin kuzeyine sınırlı da olsa bir tampon bölge sağlar. Bu, Suriye'den gelebilecek konvansiyonel saldırılara karşı ilk darbeyi absorbe etme ve yedek kuvvetleri seferber etme süresi tanıma açısından hayati önem taşır. İsrail'in nüfus merkezleri ve kritik altyapısı bu sayede doğrudan hedef olmaktan bir nebze olsun korunur.
İsrail'in güvenlik algısında coğrafya: Vazgeçilmez bölgeler ve yeni tehditler
İsrail'in ulusal güvenlik stratejisi, kuruluşundan bu yana coğrafi gerçekliklerle şekillenmiştir.
Charles D. Freilich'in Israeli National Security adlı çalışmasında vurguladığı gibi, İsrail'in stratejik düşüncesinin temeli, savunması mümkün güvenli sınırlar yaratmak ve olabildiğince "stratejik derinlik" kazanmaktır.
1967'den itibaren İsrail, yalnızca Golan Tepeleri'ni değil, Batı Şeria ve Sina Yarımadası'nı da işgal ederek hem stratejik avantaj sağlamış hem de sınırlarını mümkün olduğunca savunulabilir hale getirmeye çalışmıştır.
Bu bölgeler, İsrail'in klasik savunma doktrininde belirttiği "savunma hattını ofansif şekilde yürütme" anlayışına uygun olarak hem tampon bölge hem de gözlem ve erken uyarı avantajı sunmuştur.
Batı Şeria: İsrail'in "dar belini" korumak
Batı Şeria, İsrail'in merkezini oluşturan kıyı şeridinin doğusuna hâkim tepelik bir bölgedir.
Bu topraklar, ülkenin en dar noktasında (Netanya çevresi) yalnızca birkaç kilometrelik bir savunmasızlık yaratır.
Batı Şeria'nın tepelerinden Tel Aviv, Ben Gurion Havalimanı ve İsrail'in en kalabalık bölgeleri rahatça hedef alınabilir.
İsrail'in güvenlik planlamasında Batı Şeria'nın stratejik önemi tam da bu kırılganlık üzerinden tanımlanır.
Freilich'in ifadesiyle, "Batı Şeria'yı terk etmek İsrail'in savunulamaz sınırlara dönmesi anlamına gelir."
Sina Yarımadası: İsrail'in geçici derinliği
Sina Yarımadası, İsrail için özellikle 1956 ve 1967 savaşlarında büyük bir stratejik kazanım olmuştu.
Çölün genişliği ve nüfussuzluğu, İsrail'in güney sınırında önemli bir tampon bölge yarattı.
1979 Camp David Anlaşması'yla Sina'yı Mısır'a iade etse de İsrail, buranın sunduğu stratejik derinliğin önemini unutmadı.
Sina'nın İsrail için gerektiğinde tekrar müdahale edilebilecek bir alan olarak stratejik bilinçte yerini koruduğu söylenebilir.
Golan Tepeleri: İsrail'in kuzey kalkanı
Yazının önceki bölümlerinde ayrıntısıyla ele alındığı üzere Golan, İsrail'in kuzeyini Suriye ordusunun topçu ve zırhlı üstünlüğüne karşı koruyan, erken uyarı sağlayan ve kuzeyde stratejik bir tampon yaratan kilit bir bölgedir.
https://www.indyturk.com/node/762128/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/suveyda-%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fmalar%C4%B1n%C4%B1n-geri-plan%C4%B1-golan-tepelerinin-i%CC%87srail-i%C3%A7in