İran düşerse...
Arslan Bulut 01 Ocak 1970
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, veryansıntv’de yayınlanan “Küreselci finans-kapital savaşa doymuyor” başlıklı yazısının son bölümünde, İsrail’in İran’a saldırısı ile başlayan süreçte Türkiye’nin çıkarması gereken dersleri özetledi:
* Unutulmamalıdır ki İran’ın çöküşü, bir rejim değişikliğinden çok daha fazlasıdır. Bu, bir bölgesel direncin yıkılması, yani Türkiye’nin Suriye’den sonra jeopolitik tamponlarının sonuncusunun da ortadan kalkmasıdır.
* İran düşerse, Türkiye’nin çevresinde bağımsız bloklardan oluşan savunma hattı kalmayacaktır. Suriye zaten çöktü, Irak fiilen bölündü. İran sonrası sıranın Türkiye’ye geleceği mesajı artık bir komplo değil, bizzat bölgedeki dinamiklerin açık ifadesidir.
* Türkiye, İran çöküşü sonrasında “sıradaki ülke” potasına girebilir. “İran Operasyonu” bağımsız savunma doktrinleri olan bütün bölge ülkelerine yöneltilmiş bir mesajdır. İran cevap veremezse çöker. Türkiye hazırlık yapmazsa sıradaki olur.”
***
Gürdeniz’in, “ne yapmalı?” konusundaki cevapları da şöyle:
* Öncelikle ivedilikle iç barış ve istikrar sağlanmalıdır. İç siyasi hesaplaşmalar bir kenara bırakılmalıdır. “Terörsüz Türkiye” söylemi altında anayasa değişikliği ve Lozan ruhunu zedeleyecek her türlü girişim ve söylemden kaçınılmalıdır.
* KKTC ile en kısa zamanda Monako Modeli bir bütünleşme modeline geçilmeli, adada süratle deniz ve hava üsleri kurulmalıdır.
* Güneydoğu Anadolu, Irak ve Suriye’ye yönelik yeni bir ordu kurulmalı ve Suriye’de YPG/PYD ve benzeri oluşumların bağımsız Kürt devletine yönelecek her türlü girişimine karşı gerekirse önleyici tedbirler alınmalıdır.
* Türkiye’de ABD, AB ve İsrail etki ajanlığına yönelik kısıtlayıcı tedbirler ivedilikle alınmalıdır. *Son sözümüz: “Atatürk gibi düşünün ve uygulayın.” Unutmayalım ki 100 yıl önce finans kapital ve hegemonyanın en büyük sahibi İngiliz şımarıklığına Çanakkale’de; Kut Ül Amare’de, Kurtuluş Savaşı’nda ve Lozan’da tokat atabilen ve asla sömürge olmayan tek ulus Türklerdi. 100 yıl önce başardık yine başarırız. Yeter ki Mustafa Kemal Atatürk’ün gemisine binin.”
***
Tabii Gürdeniz, olması gerekeni söylüyor. Yoksa iktidarın Atatürk’ün gemisine binmesi söz konusu bile değildir. Çünkü Türkiye’yi, Atatürk’ün gemisinden çoktan indirdiler...
İran’ın düşmesi bir tarafa, Türk Milleti için, “yeni bir milli kimlik” tasarlanan ve Abdullah Öcalan’dan “kurucu önder” diye bahsedilen bir ortamda, iç barış ve istikrar sağlanabilir mi?
Lozan ve 1924 Anayasası öncesine dönmek isteyen, bazılarının zannettiği gibi sadece PKK değildir.
AKP sözcüleri uzun süreden beri devletin kuruluş felsefesini ve Lozan’ı hedef almaktaydı zaten. Bu hedef, Graham Fuller’in Yeni Türkiye Cumhuriyeti adlı kitabında da dolaylı olarak işlenmişti.
Fuller, ayrıca, “ABD ve AB’nin Türkiye’de demokratikleşme ve liberalleşmeye destek vermesi, Türk siyasetinde İslamcıların konumunu doğrudan sağlamlaştırmaktadır.” demişti.
Gerçekte ise ABD, Türkiye’deki iktidara, “demokratikleşmek ve liberalleşmekte” değil, “diktatörleşmek” konusunda destek vermektedir. Öyle ki Trump’ın resmi sözcüsüne, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması sorulduğunda “Müttefiklerimizin iç işlerine karışmıyoruz” demiştir. Rusya da benzer açıklamayı yapmıştır. Yani iki ülke de Türkiye’nin hukuk devleti olmaktan çıkarılmasını onaylamıştır.
ABD, Abdullah Öcalan serbest bırakılsın diye Ümit Özdağ’ın tutuklanmasına hiç ses çıkarmamıştır. ABD, Erdoğan’ın en güçlü siyasi rakibi olan Ekrem İmamoğlu’nun ve ekibinin hiçbir somut delil olmadan tutuklanmasına da örtülü destek vermiş, şimdi karşılığını istemektedir.
ABD Büyükelçiliği, bir önceki Erdoğan-Trump telefon görüşmesiyle ilgili olarak “Trump, Suriye sahalarındaki ortaklarına yapacakları askeri yardımlar hakkında Erdoğan’ı bilgilendirdi” diye açıklama yapmıştır.
ABD’nin Suriye’deki ortağı, “bölgedeki kara kuvvetlerimiz” dedikleri, SDG, yani PKK’dır!
Gazze konusunda İsrail aleyhinde konuşup İsrail’e petrol ve demir-çelik göndermek gibi şimdi de yine İsrail’i saldırganlıkla suçlayıp, İran’ı nükleer kapasite görüşmeleri için masaya davet etmek gibi politikalar da sadece ABD’nin stratejisine hizmet olur.
***
Türklüğe karşı milli kimlik tasarlayanlar, Lozan gemisinden Sevr gemisine geçmeye çalışanlar Atatürk gemisine binmez.
Atatürk’ün gemisine binmek, Atatürk’ün ifadesiyle şöyle olabilir:
“Türkiye'yi bu tuttuğu hastalıklı yollardan, tükenişe ve yok olmaya sevk eden bu vadiden kurtarabilmek için bütün âlimlerin keşfedebildikleri bir hakikat vardır. O da Türkiye'nin fikir hayatını yeni bir imanla istilâ etmek lazımdır. Yani Türkiye çıkmazında hükümet teorisini değiştirmek lazımdır.”
“Peki bu nasıl olacak?” diye hazır reçete beklenemez; herkes, elini değil gövdesini, taşın altına sokmalıdır...