PKK terörü, ABD emperyalizmi, Ortadoğu ve Lozan
Barış Doster 01 Ocak 1970
PKK terör örgütü; kendini feshettiğini, silahlı mücadeleye son verdiğini açıkladı. Açıklarken de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu antlaşması, diğer ifadeyle tapu senedi olan Lozan’ın ve Cumhuriyet döneminin ilk anayasası olan 1924 Anayasasının, Kürtleri inkâr, imha, asimilasyon ve soykırım politikasının kaynağı olduğunu öne sürdü.
Kimileri bu açıklama sonrası halay çektiler, kimileri teşekkür ettiler. Fakat bu açıklamalar, Türkiye Cumhuriyeti açısından kabul edilemez. Keşke iktidar sözcüleri, sıklıkla kullandıkları “Yok hükmündedir” ifadesini, PKK terör örgütünün bu açıklaması için de kullansalar.
Adına ister Terörsüz Türkiye Projesi, ister yeni açılım süreci densin, bu gelişmeleri, iç dinamiklerden çok dış dinamiklerle birlikte değerlendirmek, dahası dış dinamiklerin baskısıyla gündeme geldiğini saptamak gerekir.
Dış dinamikler denince de akla elbette öncelikle ABD ve İsrail geliyor.
Olguları sıralayalım…
Kısa süre önce ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Sean Parnell, Ortadoğu’da istikrarı desteklemek, saldırgan davranışları önlemek ve serbest ticaret akışını korumak için harekete geçtiklerini açıkladı. Parnell, Savunma Bakanı Pete Hegseth’in talimatıyla, ülkesinin Ortadoğu’daki askeri kapasitesinin artırılacağını belirtti. Bölgeye ilave savaş uçakları konuşlandırılacağını, bu sayede ABD’nin hava savunma kapasitesinin artacağını ifade etti.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ise henüz Ankara’ya gelmeden, Senato Dış İlişkiler Komitesi’nde, Türkiye’yle ilgili övgü dolu sözler söyledi. Suriye’de Beşar Esad’ın devrilmesiyle ABD, İsrail ve Türkiye için yeni bir alan açıldığını vurgulayan Barrack, YPG’nin PKK terör örgütünün parçası olduğunu itiraf etti ve ekledi: “Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik işbirliği, Çin’in kuşak yol projesinin önüne geçebilir”.
Türkiye’nin NATO’ya katkılarının saymakla bitmeyeceğini, Türkiye’nin özellikle IŞİD’le mücadelede çok önemli roller oynadığını söyleyen Barrack’ın şu sözleri dikkat çekiciydi: “Hem Türkiye’nin hem de bizim terörist grup olarak tanımladığımız PKK’nın bir kısmından oluşan YPG ile ilgili bir karmaşa var. Ancak YPG, IŞİD’i ortadan kaldırmada bize yardım etti ve etkili oldu”.
Gelelim konunun bir başka yönüne.
Anımsayalım, kısa süre önce, eski Başbakan, eski TBMM Başkanı, eski AKP Genel Başkanı Binali Yıldırım, anayasada vatandaşlık tanımının gözden geçirilebileceğini söylemişti. Dün de AKP Diyarbakır Milletvekili Suna Kepolu Ataman, terör örgütünün fesih kararının ardından, anayasada bazı değişikliklerin yapılabileceğini belirtti. Ataman; “Tahminen anayasada Kürtlerin adı geçecek ve bazı şeylerin önü açılacak. PKK adına DEM Partisi’nin bazı talepleri olmuştu. Tahmin ediyorum onların da bazı talepleri karşılanacak” diye konuştu.
Olgularla ve somut durumun tahliliyle devam edelim.
Suriye’nin bölünmesi yolunda hayli mesafe alındı maalesef. PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD – YPG terör örgütünün etkisi arttı Suriye’de. En çok kazanan İsrail oldu. ABD gelişmelerden fazlasıyla memnun. İran en çok kaybeden devlet. Türkiye; iktidarın içeriye dönük umut vermeye yönelik söylemleri bir kenarda tutulursa, çok da fazla kazanım edinmiş görünmüyor. En büyük üç beklentimizin, (Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, PYD – YPG terör örgütünün tamamen tasfiyesi, ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların gönüllü, onurlu ve güvenli şekilde ülkelerine dönüşleri) henüz hiçbiri gerçekleşmedi. Ülkemizdeki sığınmacı sayısına ilişkin çok farklı rakamlar dillendirildiği gibi, bu sığınmacıların ülkemizin ekonomisine getirdiği yük de (sağlık sistemine, eğitim sistemine, yargıya, kolluk kuvvetlerine getirdikleri yük, sığınmacılar için ne kadar para harcandığı, sığınmacı istihdamı nedeniyle kaç Türk yurttaşının işsiz kaldığı gibi yüzlerce soru halen yanıtsızdır) henüz tam olarak hesaplanamadı.
Emperyalizmin, Türkiye’ye karşı stratejik göç mühendisliği silahını devreye soktuğu belli. Bu yolla Türkiye’nin demografisi, sosyolojisi, kültürel yapısı üzerinde derin bir tahribat yaratıldı. Suriye’de iktidar değiştiği günden bu yana ülkesine dönen sığınmacı sayısının 300 bini bulmadığı, yapılan araştırmalara göre sığınmacıların üçte ikisinin de ülkesine dönmeyi düşünmediği, en iyi ihtimalle üçte birinin geri dönmeyi düşündüğü dikkate alınırsa, durumun vahameti daha iyi anlaşılır.
Kısacası, PKK terör örgütünün fesih kararını açıklarken kullandığı ifadeler, ABD emperyalizminin ve onun aparatlarının önümüzdeki süreçte yeni oyunlara hazırlandığını gösteriyor. Nitekim PKK terör örgütü Lozan’a karşı Sevr’i bu yüzden öne çıkarıyor. Lozan’a alerjisi olan pek çok yapıya da böylelikle mesaj veriyor. İşbirliği öneriyor.