« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

12 Kas

2014

ÇOCUK VE ATATÜRK

12 Kasım 2014

Yetmişli yılların ortaları. Kayseri’den gece hareket eden otobüs Bolu Dağı’nı inmiş, yorgun argın İstanbul’u tutmaya çalışıyor. Yaz tatilinde sıla-ı rahim yapan bir aile, dönüşte memleketteki yaşlı analarıyla, İstanbul’u görmeye pek hevesli sekiz dokuz yaşlarındaki yeğenlerini beraberinde getiriyor. Sabahın ilk ışıkları. Çocuk ön koltuklardaki ninesinin kucağında kıpır kıpır, yeni yerleri, bacalarından duman tüten fabrikaları merakla izliyor, sorular soruyor. İzmit’i geçince ilk defa gördüğü denizi hayranlıkla seyrediyor. Tuzla Piyade Okulu, elinde süngü takılı tüfekle dev adımını atmış Mehmetçik heykeli. Biraz sonra, reklâm panosunun üzerinde kocaman bir lastik. Pendik, Kartal derken Maltepe’ye doğru yaklaşıyorlar. Çocuğun bakışları birdenbire ilerideki bir noktaya sabitleniyor. Hayret dolu gözlerini hiç ayırmadan, kaçırmamak için heyecanla babaannesini dürterek haykırıyor. Ebe gııı! Bak, bak... Atatürk eniklemiş!...

Ne olduğu anlaşılıp dur, sus, onlar heykel diyene kadar Küçükyalı tüneli görünüyor zaten. Geçmiş ola. Gülenler var, endişeyle kaşlarını çatanlar var.

At üstünde mareşalden büste kadar irili ufaklı onlarca heykelin yer aldığı bu atölye halen durur. Eskisi kadar ihtişamlı ve görünür değil. Sahası küçülmüş, heykeller azalmış, etrafı yüksek binalarla dolu.

Köyünden çıkıp ilk defa şehir gören bu masum çocuğun nidası en büyük sistem tenkididir. Atatürk ile bir meselesi yok. Başında kalpak, ayağında çizme, sağında Kazım Karabekir, solunda Fevzi Paşalar, herkesten iki adım önde, elleri uzun ceketinin cebinde, büyük bir ciddiyet ve dikkatle kendisini dinleyen Atatürk’ün karşısında, sanki Türk Milletini temsilen hazır ola geçmiş çocuktan farksız. Gördüğü tuhaflık dikkatini çekiyor sadece. Mesele Atatürk alıp satanlarla.

Atatürk sağ olsaydı, başını okşar, doğru söylüyorsun çocuk, bir yerlerde hata etmişiz, derdi. Maazallah hadise birkaç sene sonra cereyan etseydi, Oniki Eylülcüler gerekirse yaşını büyütüp hakaretten ömür boyu hapisle yargılardı. Empresyonistler keşfetseydi üstad diyerek baş tacı eder, tablolarını yaparlardı.

Maalesef artık masumiyet kalmadı. Günümüzde işler terse döndü, alçaklık yükselen değer haline geldi. Atatürk düşmanlığı alınıp satılıyor ve kâr getiriyor. Er kişinin harcı fırsatı ganimet bilmek olmamalıdır. Mertlik bu değildir. Muhafazakârlık bu değildir. Hele milliyetçilik hiç değildir.

Aynı objektif bakış açısıyla bugün ekranlardaki sefili görünce sadece bir çocuğun değil bütün milletin haykırması gerekir; bakın şu hırsız adam kudurmuş, salyalar saçarak Türklüğe, Türk Milliyetçiliğine hakaret ediyor, itlaf mı edilecek, tecrit mi olunacak, bir tedbir alın.

Tek parti döneminin tenkidi adı altında alçak ve sinsi çıkışlarla tarihin tozlu sayfaları karıştırılarak günümüzdeki ihanetler gizleniyor. Dahi manasındaki de ile dâhil manasındaki de’yi ayırmaktan aciz, yarı aydın bazı ocak bucak başkanları bile demokratlık namına ihanet çarkına su taşıyor.

Şöhret hırsından gözleri pörtlemiş seksenlik şair de kemal, kamal hikâyesiyle bu kervana katıldı. İyi şiirleri vardı, belagatli de konuşur. Kıt aklınca Türkçeyi savunur. Atatürk hakkında doksanüç kitap okumuş. Senden başka okuyanlar da vardır elbet. Kaldı ki sen iki sene Atatürk’ün sağlığında yaşamışsın, milli değerini ve büyüklüğünü birinci derece tanıklardan dinleme imkânı bulmuşsundur. Madem onca kitap okudun, aşağıdaki metni de oku, Türkçe nasıl savunulur iyice öğren. Üç paragrafta on kez Türk kelimesi zikreden büyük Türk’ü beğenmeyeceksin, Türk adını ağızlarına almayarak Türklüğü silmeyi hedefleyen alçaklara yaranmak için kırk takla atacaksın. İhanet bir kere bulaşmaya görsün.

Aşağıdaki bölüm Atatürk’ten Anılar Kazım Özalp-Teoman Özalp isimli eserden alınmıştır.

“ Gazi Paşa özellikle Türk tarihine çok ilgi duyardı. Milletin kökenlerinin hangi tarihlere, hangi kavimlere dayandığını araştırırdı. Eski Türk büyüklerinin isimlerinin Türk çocuklarına konulmasını isterdi. Tarih incelemeleri yaptığı bir günün akşamında, 16 Nisan 1931’de ani karar vererek yaverine, “Bu gece meclis reisi Kâzım Paşa’nın evine gideceğiz ve oğlunun ismini değiştirerek ona Hun imparatorlarından birinin adını vereceğiz, paşaya duyurun” emrini vermiş.

Evimiz Yenişehir’de o zamanki adı Kâzım Paşa Caddesi olan bugünkü Ziya Gökalp Caddesi ile Selanik Caddesi’nin kesiştiği köşede bulunuyordu. Beni yataktan kaldırdılar, giyindim, salona indiğimde Gazi Paşa on onbeş arkadaşı ile gelmişti. O güne kadar, babamın arkadaşı olan, eski Milli Eğitim Bakanı Necati Bey’in verdiği İlter adını taşıyordum.

Gazi Paşa, Türk milletinin kökenlerini ve tarihini belirten bir konuşma yaptı. Hun imparatorlarından birinin adını, bana ad olarak vermek istiyordu. Bugün bir hazine gibi sakladığım aşağıdaki notları yazdırdı ve imzaladı:

“ Asya Türk Hun İmparatorluğu:

Bu Türk İmparatorluğu’nun tesisinin tarihi, Çin’de imparatorluk teessüsü tarihi ile başlar. Çin’in milattan evvel onüçüncü asra ait vesikaları bunu müeyyittir. Ancak bu büyük Türk İmparatorluğu’nun bizce malum olabilen imparatoru Teoman’dır. Teoman Milattan evvel üçüncü asır başında yaşamış büyük bir kahramandır. Çinliler bu kahramanın Çin’de imparatorluk tesis etmiş olan büyük Türk kahramanlarının neslinden geldiğini iddia ederler. Teoman’ın oğlu Türk imparatoru Mete meşhurdur. O, şarkta Kadırgan Dağları’ndan garpta Hazer Denizi’ne kadar, şimalde Sibirya’dan cenupta Himalaya eteklerine kadar geniş imparatorluk teşkil etmiş olan yüksek bir Türk hakanıdır. Mete, Çin imparatoru ordularını büyük meydan muharebelerinde mağlup etmiş, Çin imparatorunu iltica ettiği kalede muhasara etmiş, ancak karısının şefaatiyle ve fakat kendisine vergi vererek, tabiyetini kabul etmesi şartıyla azat etmiş bir Türk imparatorudur.

Şimdi çocuğum bu satırları oku ve kendin için bir unvan ararken Teoman veya onun çocuğu Mete’yi düşün, bu ikisinden birinin adını ad edin. Bence Mete çok büyüktür. Bütün Türk tarihinde Oğuz efsanesinin atıf ve isnad edilebileceği adam budur. Fakat düşünülürse Teoman elbette ondan daha büyüktür, çünkü her şeyi hazırlayan odur. Nitekim Makedonyalı İskender büyük lakabı ile anılır, fakat hakikatte ondan daha büyük olan Filip’tir, çünkü İskender’in muvaffakiyeti için lâzım olan siyasî zemini ve askerî vasıtaları hazırlayan odur. Eyüp oğullarından Selahaddin haçlılardan Kudüs’ü kurtarmış olmakla büyük tanınmış bir Türk’tür. Fakat ondan daha büyük olan bizzat Selahaddin’i ve O’nu muvaffak eden orduları ve vasıtaları hazırladıktan sonra ölen büyük Türk Nureddin’dir ve bütün beşer tarihinde silinmez satırlarla mevcudiyetini yazdırmış olan odur.

Şimdi çocuğum sen bu babalarla oğullarını mukayese et de, kendin için, sevebileceğin bir ismi ayırt et. Ondan sonra kendi hüviyetinin maddî ve manevî şahsiyetini ifade edecek olan bu unvan içerisinde yüksekliğini, senden daima daha yüksek olan ve onun yüksekliği içinde kendini daima hiç sayacağın milletine göster. 16.4.1931 Gazi Mustafa Kemal ”

İlkokul birinci sınıf öğrencisiydim. El yazısını okuyamamakla beraber söylenenler üzerinde düşünebilecek kadar bilinçlenmiştim. Gazi Paşa tek bir isim üzerinde beni zorlamıyordu. İki isim ortaya koyuyor, birini seçmeyi bana bırakıyordu. Herhalde Teoman ismi kulağıma Mete’den daha hoş geldi ki, ben Teoman ismini seçiyorum, dedim. Gazi Paşa ‘O zaman ilerde oğlun olursa ona Mete ismini koyarsın’ dedi. Biraz sonra beni yukardaki odama yolladılar, toplantı devam etti.

Gazeteler Gazi Paşa’nın, Kâzım Paşa’nın oğluna Teoman ismini verdiğini yazdılar. 1931 yılı ortalarında ve hatta daha sonraki yıllarda doğan erkek çocuklarından bir kısmına babaları Teoman ismini koydular. Bu arada Mete ismini kullananların da olduğu görüldü. ”

Meselenin özü kaçırılıp tenkide kalkılırsa teferruatta eleştirilecek hususlar bulunabilir. Akşam vakti on onbeş kişi paldır küldür bir eve gidilir mi? Belki haber verilmiş, hazırlık yapılmıştır. İlkokula başlamış bir çocuğun ismi değiştirilir mi? Meclis başkanının oğlu seçilerek millete duyurulması ve özendirilmesi düşünülmüştür. Yatağında yatan çocuk kaldırılır mı? Sonraya kalırsa o anın şevki, neşeli havası tekrar yakalanamaz düşüncesiyle acele edilmiş ve çok önem atfedilen böyle bir konuda çocuğa rahatsızlık verilmesi dikkatten kaçmış olabilir. Çocuğun ömrü boyunca notları hazine gibi saklaması gayet mutlu olduğunu gösteriyor.

Değiştirilen isim İlter de muhtemelen Göktürk hakanı İlteriş Kağan’dan geliyordu. Çevresindeki zevatın bunu hatırlatması beklenirdi. İlteriş’ten bin yıl daha eski ve daha köklü Türk isimlerini yaygınlaştırmak saikiyle üzerinde durmamışlardır. Değiştirilmek için, çok mana taşımayan Hurşit filan gibi bir isim seçilseymiş daha isabetli olurmuş.

Yıllardır süren ihanetlere rağmen Türk vatanını, Türk devletini, Türk milletini halen Türk adıyla anabiliyorsak bunu Atatürk’e ve Türkeş’e borçluyuz. Hainlerin açtıkları gedikler, kazandıkları mevziler Türk Milliyetçiliğinin bu büyük liderlerin sağlığındaki gibi dirayetle müdafaa edilememesinden kaynaklanmaktadır. Alçaklar cüret bulsalar, bir kalemde Türk adını da siler atarlar. Aydınımızdaki karaktersizlik böyle devam ederse felaket günleri pek de uzak değildir.

Muhterem şair; madem o kadar Türklük aşığı ve Türkçe müdafiisin, namuslu bir iş yap. Servet Somuncuoğlu Ankara’ya elli kilometre mesafede çok geniş kaya resmi ve yazıt alanı keşfetti. Atatürk böyle bir keşiften haberdar olsaydı oraya maiyetiyle icabında yayan gider, orada yatar kalkar, bölgeyi ihya eder, emeği geçenleri taltif ederdi. Bunca yarenlikten sonra az çok hatırın geçer, tut kolundan yetkilileri eski dönem Türk kültürüne ait kaya resimlerini, yazıtları, kurganları göster. Anadolu’nun 1071’den çok daha öncelere dayanan kadim bir Türk yurdu olduğunu ve bu mülkün ebediyen Türk kalacağını hatırlat. Türklüğe doğru dürüst hizmet edersen, alnındaki kara leke belki biraz ağarır.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,67 M - Bugn : 13923

ulkucudunya@ulkucudunya.com