« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

27 Ara

2010

KAHRAMANLIK RUHU

27 Aralık 2010

Milletleri ayakta tutan, yücelten, güçlü ve muzaffer kılan unsurların en başında kahramanlık ruhu gelir. Kitleleri etkileyerek fikir hareketlerinin hızla gelişmesinde ve başarıya ulaşmasında da kahramanlık ruhu önemli rol oynar. Kahramanlar mukaddes bildikleri değerler uğruna büyük fedakârlıklara katlanan, üstün gayretleriyle zorlu vazifelerin üstesinden gelen, mücadelede yiğitlik ve cesaret gösteren, gözü pek, korkusuz ve bahadır kimselerdir. Aynı safta yer alan, aynı mücadenin içinde görünen, ancak, buhran dönemlerinde kaybolup tehlike geçince ortaya çıkan kuru kalabalıklar, varlıklarını, huzur ve emniyetlerini idealist kahramanlara borçludur. Siyasi fırsatları değerlendirerek öne çıkanlar bu değişmez kaideyi hatırdan çıkarmamalı, artık ihtiyaç kalmadığı düşüncesiyle kahramanlara uzak durmayı siyasi temkin sanan yanlış anlayışı değiştirerek yakınlaşmanın kendi bekaları açısından da ihtiyatlı bir davranış olacağını bilmelidir.

Kahraman çıkarabilen topluluklar, sayıca üstün rakiplerinden çok daha güçlüdür. Kahramanlık ruhundan nasiplenmemiş aciz menfaat topluluklarının hali meydandadır. Davet ettikleri konuşmacı misafiri müdafaa yürekliliğini ortaya koyamazlar. Haysiyetleri yerine parlak elbiselerinin kirlenmesini dert eden korkak, pişkin ve uğursuz güruh, fırlatılan üç beş yumurtadan dehşete düşer, güçsüz muhaliflere karşı gösterdiği hoyratlığı kolluk kuvvetleri ve kanun gücü vasıtasıyla arttırarak iyice zalimleşmeye başlar. Bu şahsiyetsiz zihniyetin hangi vasatta yetiştirildiğini, nereden ve kimlerden ilham aldıklarını anlamak pek güçtür. Yeryüzünde yanlış, batıl, zararlı akımlar vardır, fakat, korkaklık, sinsilik ve ihanet telkin eden ideolojik, siyasi veya dini cereyan mevcut değildir. Ne Türk tarihinde, ne İslâm tarihinde, ne de insanlık tarihinde böyle bir anlayışın emsali bulunmamaktadır. Karakterlerinin hiçbir yönü benzemediği halde meslekleri icabı bazılarının rüyalarında görüp işaret aldıklarını iddia ettikleri, başta Peygamber efendimiz olmak üzere, Hz.Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Ali gibi İslâm büyükleri bizatihi kahramanlık timsali şahsiyetlerdir.

Davaya tam iman getirmeden, hedefin ne olduğu anlaşılmadan, mücadelenin maksadı derinliğine idrak edilmeden, geçici heves, özenti, gösteriş gibi saiklerle girişilen ve sonrasında zararla çıkıldığında nefs muhasebesi adı altında pişmanlık dile getirilen şuursuz hareketler kahramanlık cümlesinden değildir. Dönemler değişince doğruluğu ve haklılığı inkâr edilerek hata ve kullanılmışlık olarak değerlendirilen veya tam tersine sahip çıkıldığı halde fahiş bedeller biçilerek karşılığı talep edilen hizmetler bugüne faydası bulunmayan, kudsiyeti zedelenmiş hatıralardır. Kahraman kalabilmek, maziyi sermaye olarak kullanmaya tenezzül etmeden ve fakat davanın son temsilcisi olarak kalmışçasına yüksek mesuliyetle imanı korumak, inandığı değerleri son nefesine kadar savunmak ve bu değerler uğruna en üst seviyede mücadeleye devam etmekle mümkündür.

Büyük liderler, devleti ve milleti ayakta tutacak kadroları teşvik ve himaye ederler. Mahalli liderler de onlardan aldıkları ilham ve güçle imkânsız görünen işlerin üstesinden gelirler. Devlet ve millet hayatında yükselmenin sürdürülmesi için lider ve kadroların taşıdığı üstün niteliklerin nesiller boyunca artarak devam etmesi zaruridir. Büyük devlet olmanın sırrı buradadır. Aksi taktirde duraklama ve çöküş başgösterir. Burada ölçü millet düşmanlarına ve hain planlara karşı dirayet ve mukavemet derecesi ile milli birliğin sağlanmasındaki sürat ve başarı derecesidir. Sosyolojik manada herkesin kendini Türk addettiği ve Türk Milliyetçiliğinin yükselen değer olduğu dönemde Türk Milliyetçiliği hareketi başarı sağlamıştır. Türk Milliyetçiliği şuurunun azaldığı, şuurlu milliyetçilerin dahi kabileciliğe, hemşehriciliğe, cemaatçiliğe veya parti taassubuna meylettiği zamanlarda başarıdan sözedilemez.

Güçlü şahsiyetlerin gölgesinde kalmış, insiyatif ve cesareti gelişmemiş, millet meselelerini omuzlamaktan çekinen zayıf tipler etraflarında daha üstün kimseyi istemezler. Dava adamlığında daha ileri gitmiş kadrolara kıskançlık, haset ve rekabet duyguları beslerler. İtibar görmeyenlerin bir kısmı başka vadilere meylederken, gerçek kahramanlar bozgunculuğa mahal vermemeye çalışır, vakur ve sessiz durur, sabırla gelişmeleri izler ve istikbale dair tasavvurlarda bulunur. Böylece meydan dalkavuk ve vasat tiplere kalır. Bunlar haklı davaları millete anlatamazlar, itimat telkin edemezler. Siyasi biat bekleyen ve itaat isteyen yöneticiler, bütün bu hususların farkına varmalı ve nitelikli kadrolara yer açılmasını sağlamalıdır.

Kahramanlık, dirayetli devlet adamları, ilim adamları ve münevver din adamları tarafından da takdir edilmiştir. Türk Milleti asırlar boyunca kahramanlık ruhunu zirveye taşıyan en asil millettir. Ülkücü Hareket Türk Milletinden tevarüs ettiği kahramanlık ruhunu en mükemmel tarzda temsil ettiğini mazide ortaya koymuştur. Kahramanlık, Milliyetçi Ülkücü edebiyatta, fikriyatta ve icraatta önemli yer teşkil eder.

Başbuğ Alparslan Türkeş’in Kahramanlık Ruhu isimli bir makalesi ve aynı isimde kitabı vardır. Radyo konuşması olarak kaleme aldığı yazısında kahramanlıktan şöyle söz eder: “Bir kahramanlık kendini bekleyen tehlikelerin büyüklüğü ve çokluğu nisbetinde değer kazanır. Kurtuluş ihtimallerinin sıfır veya sıfıra yakın olduğunu bilerek, millet yolunda, kutsal bir dava uğrunda mücadeleden yılmayanlar insanlığın üstüne yükselirler. Fani bir hayatın esiri olarak günün birinde sönmeğe mahkûm bulunan insanoğlu, yeryüzüne daima ebedileşmek imkânlarıyla birlikte doğar. Maddi sevkıtabiilerden ruhunu biraz kutarabilmiş olanlar, her zaman tarihte yer almak ve gönüllerde taht kurmak ihtimallerine sahiptirler. Cemiyete hizmet ihtirası, insanları şahikalara doğru yükselten en emin yoldur. Böyle çetin fakat asil bir yolu seçmiş olan kahramanlar, yaşadıkları devir içinde bir meşale gibi parlar ve milletlerine ışık ve ruh verirler. Üzerinden ne kadar zaman geçmiş olursa olsun, insanlığın üstüne yükselen böyle varlıklar, tazeliklerini ve hayatiyetlerini daima muhafaza ederler. Tarih sayfaları karıştırılarak, mazinin derinliğine doğru bakıldığı zaman, bunlar önümüzde abide gibi yükselirler ve millete ışık saçarak yol gösterirler…”

Ülkücülerin hatalarını tefrik ederek beslendiği önemli kaynaklardan Atsız’ın şiirleri, romanları ve makalelerinde de kahramanlık en üstün moral değerdir. Bilhassa Kahramanlık ile Yakarış şiirleri bütün Türkçülerin dilinde dolaşan şahikalardır.

Yine Ülkücülerin en önemli fikir kaynaklarından büyük mütefekkir ve dava adamı Seyyid Ahmed Arvasi, kahramanlık ve idealizmle ilgili şunları söylüyor:

“Her cemiyette idealistlerin sayısı azdır. İnsanlar umumiyetle kendi benlerini merkeze alarak hareket ederler. Gençler inançlarında daha samimi, daha heyecanlı ve daha aktiftirler. Onlar dostluklarını ve düşmanlıklarını gizleyemezler, daha açık kalpli ve dürüsttürler. Sevdiklerini tam severler, sevmediklerini hiç sevmezler. Heyecanları şiddetli ve çıplaktır. Riyasızdırlar, münafıklığı ve ikiyüzlülüğü sevmezler. Sevdikleri için olmadık fedakârlıkları göze alabilirler; tehlikeleri severler. Yetişkin ve yaşlı insan feleğin çemberinden geçmiş, bütün içtimai değer ve müesseseleri tanımış, fert ve cemiyet olarak insanların küçük ve büyük hesaplarını görmüş, acı ve tatlı birçok hatıraya sahip kimsedir. O artık dostluklarını ve düşmanlıklarını gizlemesini öğrenen, heyecanlarını maskelemesini bilen, kurnaz ve politik bir tiptir. Umumiyetle realist ve kendi menfaatlerini kollayan bu tipler, idealist tavır ve davranışları, bıyık altından gülerek seyretmesini severler. Yetişkinler ve yaşlılar içinde de tek tük de olsa idealistler vardır. Yetmiş, seksen yaşına geldiği halde, tıpkı bir delikanlı gibi duyan, düşünen, inanan ve davranan, dürüst, mert ve yiğit yetişkin ve yaşlılara, az da olsa rastlamak mümkündür. Hatta denilebilir ki, dünyamızı ayakta tutan bunlardır. Bunlar cemiyete ruh ve biçim kazandıran, kitleleri ve gençleri sürükleyip götüren liderlerdir. Bu gibi yetişkin ve yaşlılar asla boş durmaktan ve kendi içlerine kapanmaktan hoşlanmazlar; onlar, sürekli olarak aktiftirler. Büyük devlet adamları, büyük fikir adamları, büyük sanat adamları, büyük ahlâk adamları ve kahramanları hep bunların arasından çıkar. Tarih diyor ki, zekâ, tecrübe ve idealizm birleşince büyük kahramanlar doğar. Ne kadar değişirse değişsin cemiyetler her zaman kahramanlara muhtaçtır. Bunlar ister gençler, ister yetişkinler arasından çıksın… Birçok idealist genç arkadaşımın şöyle konuştuğunu hatırlıorum. Efendim hayret ediyoruz! Birlikte büyüdüğümüz, birlikte okuduğumuz, aynı okul ve fakültelerde aynı sıraları paylaştığımız, aynı inanç ve idealleri birlikte yaşadığımız pek çok arkadaşımızı hayata atıldıktan bir müddet sonra hayli değişmiş, hatta tanınmaz halde buluyoruz. Bunun sebepleri nelerdir ve bu durum önlenebilir mi? Onlara diyorum ki, bu bir bakıma normal bir gelişme ve durumdur. Önce, idealizmin yaşla alâkası vardır. Yetişkin bir insanın bir delikanlı kadar romantik ve heyecanlı olması pek enderdir. Pek az insan bu durumunu koruyabilir. Umumiyetle insanlar yaşlandıkça daha realist olurlar. Delikanlılık heyecanlarını koruyan, inanç ve ideallerini aynı şevk ve imanla savunan yetişkin ve yaşlı kimseler gerçek birer kahramandır…”

Milli varlığın tehdit edildiği dönemlerde kahramanlığa duyulan ihtiyaç daha da artar. Kahramanlarına sahip çıkmayan milletler zaafa uğrarlar. Yaşadığımız bölünme buhranının temelinde zihniyet değişikliğinden kaynaklanan bu zafiyet yatmaktadır. Hain bir güruh her cepheden saldırarak koskoca bir ordunun moralini bozmaya ve sindirmeye çalışmaktadır. Ordu ve milliyetçilik etkisiz hale getirilince, Türk Milletini bölme ve vatanı parçalama senaryolarının önünde bir engel kalmayacaktır.

Milliyetçi Hareketin başarısı, vatanın ve milletin selameti için en önemli şart, idealizm ve kahramanlık ruhunun canlandırılmasıdır. Davanın gerçek sahipleri olan insan ve fikir kaynağı harekete geçirildiğinde şerrin hiç de güçlü olmadığı ortaya çıkacak ve yerle yeksan olacağı görülecektir

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,02 M - Bugn : 10310

ulkucudunya@ulkucudunya.com