« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 Nis

2010

UÇMAK

13 Nisan 2010

Uçmak sözünün havada yol almanın yanı sıra unutulmaya yüz tutan bir manasının da cennet demek olduğu, bu kelimeyle ilk defa muhtemelen Bozkurtlar romanını okurken tanışan milliyetçiler ile milli edebiyat meraklılarının haricinde pek bilinmez. Daha başlangıçta, bozkırda aniden çıkan şiddetli fırtına sonrasındaki yoklamada Yüzbaşı Işbara Alp'in kahraman onbaşılarını henüz tanımakta iken, doludizgin yaklaşan bir çeri Göktürk Hakanı Çuluk Kağan'ın Çinli İçing Katun tarafından ağulanarak uçmağa vardığı haberini getirir. Kitap boyunca, Gök Tanrı'ya inanan yiğit Türkler kahramanca can vererek uçmağa varır, korkak ve sinsi Çinlilerin uğursuz canları ise tamuyu boylar. Kara Kağanlar, Ay Hanımlar, ölen bütün Türkler hep uçmağa gider. Uçmak, adeta sadece hak dine inanan Türklere mahsus ebedi bir saadet ülkesidir ve burada Türk düşmanlarına ve kötülere asla yer yoktur.

İslâm öncesi çok eski devirlere ait bu kelimeye Orhun Abidelerinde, Dede Korkut Kitabında, Yunus Emre Divânında rastlanması, Türk Milletinin İslâmiyeti riyasız, özentisiz, saf ve doğru şekilde anladığını, benliğine sindirerek, ruhunda hazmederek kabul ettiğini ve kendi kültürünün dine aykırı olmayan kısımlarını korumakta hassas davrandığını gösterir. Ecdattaki bu sağlam özgüven ve kültürün devamlılığını esas alan yüksek meczetme kabiliyeti maalesef günümüze kadar sürdürülememiş, dini terimlerin Arapça ile birlikte bazen Farsça karşılıklarının da kullanılmasına hoş bakılmakta iken Türkçe karşılıklarının kullanılması yadırganır hale gelmiştir. Bu yersiz alışkanlığın sonucunda Türkçe'ye ait güzel kelimeler unutulup gitmekte, dilin zenginliği kaybolmaktadır. İnsanlığın İslâm dini ile birlikte tanıştığı birçok kavramın Türk inanışında eskiden beri mevcut olması iftihar edilecek bir kültür mirasıdır. Dilimiz uydurmacılığın, batıcılığın ve başka milletlere hayranlığın tesirleriyle oldukça gerilemiştir. İdeolojik yaklaşımlar o kadar yoğun tahribata yol açmıştır ki, bunca yanlışın içinde isabetli sayılabilecek az sayıdaki teşebbüsler de ters netice vermiş, mesela, Kutadgu Bilig'de çok sık geçen yanıt kelimesi uydurmacılığa kurban gitmiştir. Dilin tabii akışına müdahale ederek yüzlerce saçma kelime uyduran tasfiyeciler tarafından zorla cevap yerine ikame edilmeye çalışıldığı ve bu yüzden uydurma sanıldığı için milli bünyede kabul görmeyerek benimsenmemiş, duyunca insanın tüylerini diken diken eden sevimsiz bir kelime haline gelmiştir.

Yedinci yüzyılda yazılan Orhun Abidelerinde uçmak, ölmek ve cennete varmak anlamında kullanılır. Babam kağan uçtuğunda küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşında kaldı. Kül Tigin koyun yılında onyedinci günde uçtu. Amcam kağan uça bardı. Bunca yazıyı yazan Kül Tiginin yeğeni Yollug Tigin, yazdım. Yirmi gün oturup bu taşa, bu duvara hep Yollug Tigin, yazdım. Değerli oğlunuzdan, evladınızdan çok daha iyi beslerdiniz. Uça bardığız.

Dede Korkut Hikâyelerinin her biri aynı muhteşem duayla nihayete erer, ak sakallı baba yerinin uçmak olması, ak pürçekli ana yerinin cennet olması dilenir. Türkler artık İslâm dairesindedir, fakat Türkçede karşılığı bulunan dini terimlerin dengeli bir şekilde kullanılmasında beis görülmemektedir. Aynı basiretli tavır yirminci yüzyıla kadar devam eder.

Dua edeyim Hân'um: Kara ölüm geldiğinde geçit versin. Tanrı sana sağlık versin. Sağ kalanlar için devletini Hak artırsın. Yüce Tanrı dost olup yardım etsin. Yerli kara dağlarun yıkılmasun. Gölgelice kaba ağacun kesilmesün. Kan gibi akan görklü suyun kurumasın. Kadir Tanrı seni namerde muhtaç etmesin. Seğirdirken ak boz atın sürçmesin. Çaldığında kara pulat kılıcın çentilmesin. Dürtüşürken ala mızrağın ufanmasın. Ağ sakallu baban yiri uçmak olsun. Ağ pürçekli anan yiri cennet olsun. Oğul ile karındaşdan ayırmasun. Ecel geldiğinde aru imandan ayırmasun. Amin amin diyenler Tanrının yüzünü görsün. Derlesin toplasın günahunuzu adı görklü Muhammed Mustafa yüzi suyuna bağışlasun Hân'um hey!..

Hoca Ahmed Yesevî'nin 12. yüzyılda yazdığı Divân-ı Hikmet isimli eserinde de uçmak kelimesi görülür.

Uçmağ mülkin uman kullar tevbe kılsun.
Uçmağınu has kuluna ihsan kılur.

Huri, gılman cümle melek ona gulam
Uçmah içre ipek giysiler biçer dostlar.

Yunus Emre Divânında uçmak tabiri kırk civarında mısrada geçer ve cennet kelimesinden iki kat daha fazla sayıda kullanılmıştır. Arı duru Türkçesiyle seslenen Türkmen kocası, Türklerin kendi vicdanlarından ve kendi coğrafyalarından doğan bu güzel kelimeyi Göktürk devirlerinden alarak yediyüzyıl öteye Selçukluların sonu ile Osman Gazi devrelerine taşır. Ötüken'den binlerce kilometre batıya yolculukla Anadolu'ya gelen uçmak, artık Türklere ait Gök Tanrı dininin malı olmaktan çıkarak İslâmî mahiyet kazanmış, müminlerin gireceği cennet halini almıştır.

Yunus, senin kulların diyerek günahları çok olan kulları da uçmağına koyması için Allah'a niyaz eder. Uçmak'ı Tanrı'ya kavuşmak için diler, Tanrı'nın sadece uçmağını sevenleri, sırf cennet için ibadet edenleri gerçek aşık olarak nitelendirmez. Mirâc esnasında Hz. Peygamber'in geldiğini haber alan gök ehli, Ahmed geldi diyerek sevinçle dolar ve Sekiz Uçmak'ı bezerler.

Hak Çalabum hak Çalabum sencileyin yok Çalabum
Günahlarumuz yarlığa ey rahmeti çok Çalabum
Kullar senün, sen kullarun, günahları çok bunlarun
Uçmağına sal bunları, binsünler Burak Çalabum.

Aşık mı derim ben ana Tanrının uçmağın sever
Uçmak dahi bir tuzaktır eblehler canın tutmağa

Tutulmadı Yunus cânı geçdi Tamu'dan Uçmak'dan
Yola düşüp dosta gider gine aslın ulaşmağa

Sekiz uçmağın hurisi eger bezenüp gelseler
Senün sevgünden özgeyi gönlüm hiç kabul itmeye

Sensin benüm canum canı sensüz kararum yokdurur
Uçmak'da sen olmazısan vallah nazarum yokdurur

Bize ışk şerbetinden sun i sâkî
Bize uçmak'da Kevser gerekmez

Dün geldi sâfî Adem dünyaya basdı kadem
İblis aldadı ol dem uçmakda gezer iken

MİRAC
Göklere haber oldı yir gök şâdılık toldı
Eydürler Ahmed geldi bezendi sekiz uçmak

Tarama Sözlüğünde onüçüncü yüzyıldan başlayarak büyük çoğunluğu ondördüncü ve onbeşinci yüzyıl yazmalarında olmak üzere onsekizinci yüzyıla kadar uzanan seksen kadar Türkçe eserde uçmak kelimesi tespit edilmiş olup bazıları aşağıda verilmiştir.

Anı okuyanı tamudan kurtara, uçmağa givire.
Tebareke Tefsiri, 14. yy. Ankaralı Mustafa bin Mehmet adlı bir zatın Orhan Gazi Oğlu Süleyman Paşa adına 1330 yılında açık bir Türkçeyle yazdığı tefsir.

Ben uçmak yarattım, sekiz kapısı var.
İhlas Tefsiri, 14. yy. Yine Ankaralı Mustafa bin Mehmet adlı zatın yazdığı tefsir.

Dürlü reyhan ve çiçeklerle donanmış idi, şöyle kim uçmak
Rıdvanı anın tazeliğinden gayret parmağın ısırmış idi.
Kelile ve Dimne tercümesi. Aslı bir Hint filozofu tarafından Sanskritçe olarak yazılmış eseri, 14.yy bilgin ve şairlerinden Kul Mesut, Aydınoğlu Umur Bey adına Türkçeye çevirmiş

Kim ki uçmaklığ kişinün yüzüne bakayın derse Ukâşe yüzüne baksun.
Yüz Hadis Tercümesi. 14. yy bilginlerinden Erzurumlu Yusuf oğlu Mustafa Darir'in eseri.

Kim ecelsiz ölürse ol kalır
Uçmağı bu cihanda nakd alır.
Mevlâna Celâleddin Rumi'nin oğlu Sultan Velet'in 13.-14. yy.da yazdığı divan.

Bir zaman uçmak kapucusu idim
Uçmağın bir key tapucusu idim.
Mantık-ut Tayr, 14.yy. Gülşehri'nin 1317 yılında meydana getirdiği mesnevisi.

Hazreti Adem Cuma günü dünyaya geldi ve uçmağa dahi Cuma günü girdi.
Acaib-ül Mahlûkat, 15.yy. Envar-ül Âşıkin müellifi Yazıcıoğlu Ahmet Bican'ın Arapçadan dilimize çevirdiği bir eser.

Dünya kafir uçmağıdır, ahiret müminlerin.
Karaman'lı Kemal Ümmi Divanı, 15. yy.

Bize meyhane bucağı, sana uçmah zahidâ
Biz sarayın ihtiyar eylemişiz, dehlizi sen.
Ruşeni Divanı, 15.yy. Aydın'lı Dede Ömer Ruşeni'nin divanı. Ruşeni, Halveti Tarikatı Piri Seyyid Yahya'nın halifesidir.

Karıcık eyitti: Ya Resulallah bu benim yüzüm uçmağ ehli yüzü müdür, yoksa tamu ehli yüzü müdür dedi.
Kabusname Tercümesi, 15 yy. Mercimek Ahmet tarafından Farsçadan dilimize çevrilen mensur eser.

Ellerinde uçmak yemişleri ile karşı gelip izzet ü ikram birle selâm vereler.
Saatname, 15. yy. Hibetullah bin İbrahim bin İsmail adlı bir alim tarfından vaaz kitabı olarak yazılmıştır.

Uçmakta benimle konşu ola.
Kitab-ı Güzide, 15. yy. Doğuda yetişen büyük Türk Alimlerinden İmam Serahsî tarafından Türklerin din bilgisini geliştirmek maksadıyla Türkmen-Kıpçak ağzıyla yazılmıştır.

Hazreti Risalet eyitti: Kevser, uçmak içinde bir ırmaktır.
Tarih-i İbni Kesir Tercümesi, 15. yy. Ondördüncü yüzyılda Şam'lı İmadüddin İsmail bin Ömer'in Arapça olarak yazdığı tarih kitabının 1438'de Hızır bin Celâlüddin tarafından Türkçeye yapılan çevirisi.

Amel kim sen edersin ey karındaş
Ya tamu ola, ya uçmağ içündür.
Âşık Paşazade Tarihi, 15. yy.

Sekiz uçmak hurisi bezendi
Ana girmekliğe kamu özendi.
İbrahim Bey Külliyatı, 15. yy.

Bu gülşenden esen bâd-ı sabâlar
Sanasın verdi uçmaktan nişane.
Battal Gazi, 17. yy. Malatya'da 815 yılında doğduğu söylenen Battal Gazi'nin Bizanslılara karşı yaptığı savaşları anlatan manzum destan olup, yazan Darendeli Katipzade Bakayi'dir.

Azerbaycan, Özbek, Türkmen ve Uygur lehçelerinde uçmak kelimesi bulunmaktadır.

En nihayet, Kastamonu Belediyesi tarafından yayınlanan, Kastamonu Atabey Gazi Camii ve Türbesi Hazirelerindeki Mezar Taşları isimli eserde, dört ayrı Osmanlıca mezar taşında uçmak kelimesine rastlıyoruz. 1812 tarihli bir mezar taşında Firdevs uçmağı ibaresi bulunmaktadır.

Devlet-i rahman olucak oldu dünyadan …
Bu cihanın fehm idüp ukbasını ilmülyakin
Gitti Firdevs uçmağına oldu faniden azip…

Böylece uçmak'ın günümüze bir adım daha yaklaşarak daha dün sayılacak tarihlerde, ak sakallı büyükdedelerimizin ocak sohbetlerinde, ak pürçekli büyükninelerimizin ninnilerinde, manilerinde kullanıldığını anlıyoruz. Necip Türk Milleti, Orta Asya'dan getirdiği maddi ve manevi kültür unsurlarından İslâma ters düşmeyenleri korumayı bilmiş, balbal taşlarını sarıklı, kavuklu azametli mezar taşlarına döndürerek, cennet'in yanında uçmak demekten korkmayarak milli karakterini korumuş, yerli ve milli kültür kaynaklarından beslenerek büyük medeniyetlere imza atmayı başarmıştır. Dinimiz yüzlerce yıldan beri etle tırnak gibi milliyetimize nüfuz etmiş olup, esasen milletimizin müceddidlere, reformculara ve nevzuhur iman kurtarıcılara hiç ihtiyacı bulunmamaktadır. Milli kültürümüzü aydınlatan eserlerin artması, teşvik edilmesi ve takdir görmesi Türk Milletine yapılacak en önemli hizmetlerdir.

(Armağan ettiği kültür yayını kitapların birinde geçen uçmak kelimesi üzerinde düşünmeye vesile olan ve milli kültüre yaptığı takdire şayan hizmetleri milletimize yabancı çevrelerin haksız tenkidine konu edilen Kastamonu Belediye Başkanı sayın Turhan Topçuoğlu'na teşekkürle.)

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,05 M - Bugn : 7863

ulkucudunya@ulkucudunya.com