« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

19 Eki

2009

TÜRK'ÜN GÖNÜL DAĞI

19 Ekim 2009

Türkçede genizden söylenen, ğ ile n karışımı, nazal n tabir edilen bir ses vardır. Sadece Türklere mahsus olan bu ses, eski alfabede gayın, nun, kef gibi harfler ifade edilemediğinden, kef'in üzerine üç nokta getirilerek kâf-ı nûnî (sağır kef) denilen harfle gösteriliyordu.

Sana, bana, ona, şuna, buna, elin, kolun, yüzün, evin, ağacın, kurdun, kuşun, geldin, gittin, döndün, anladın, dinledin, okursun, görürsün, yürüdünüz, aldınız gibi kelimelerde geçen n, dilin dişlere dokunarak çıkardığı n olmayıp, genizden gelen nazal n'dir. Osmanlıca imlâda nun harfiyle değil, sağır kef ile yazılır. Eski konuşma dilinde, sana sanğa, bana banğa, geldin geldinğ, gittin gittinğ gibi söylenirdi. Deniz, domuz, gönül kelimelerinin telâffuzu nazal n'yi tarif için en belirgin örneklerdir. Denğiz, donğuz, gönğül yazılışları da ses değerini tam olarak verememektedir.

Bu sesin yeni harflerde de karşılığı bulunmamaktadır, Türkçe için en müsait alfabe olduğu dil mütehassıslarınca ifade edilen Göktürk alfabesinde belki mevcut idi. Türkçenin bir alfabe meselesinden bahsedilecekse, x, w, q gibi harflerden çok önce ele alınmasına ihtiyaç duyulan hususlardan biridir. Sese tekabül eden harf bulacağımıza, her işte acaiblik göstermek mutadımız olduğundan, konuşmamızı harflere göre ayarlamak yolunu tutmuşuzdur. Nazal n, kibarlığa, gayrımilli eğitime ve yetersiz yeni alfabeye kurban giderek yavaş yavaş kaybolmakta, unutulduğu için yeni nesillerin kulağına kaba gelmektedir.

Türklüğün miyarlarından, mümeyyiz vasıflarından biri sayılabilecek bu sesi eskiler tabii olarak, farkına dahi varmadan tam hakkını vererek kullanırlardı. Gayrımilli eğitim çarkının, modern kozmopolitliğin tahribatına fazla kapılmadan orijinalliğini muhafaza edebilen halis Türk hançereleri hâlâ bu şekilde konuşurlar.

Bozkırın tezenesi Neşet Ertaş, gonğûl dağı yağmur yağmur, gonğûlden gonğûle bir yol vardır diyerek uzun saplı bağlamanın tellerini gümbürdetirken işte bu Türk sesini bir bayrak gibi dalgalandırır. Komplekssiz olduğu için ağız değiştirmeye lüzum duymadan mahalli davranmakta, mahalli kalabildiği için milli'yi temsil etmekte ve milli olduğu için alemşümûl değer haline gelebilmektedir. Olağanüstü kabiliyetiyle okuduğu yüzseksen kadar türkü başlı başına kültür hazinesi olmasının yanı sıra kendisine popülarite kazandırmış, geniş kitlelerce tanınıp sevilmesini sağlamıştır. Babası, daha büyük sanatçı Muharrem Ertaş kırk civarında, köylüsü Hacı Taşan elli, yine bozlak geleneğinin önemli temsilcilerinden Çekiç Ali'nin otuz kadar türkü okuduğu dikkate alındığında Neşet Ertaş'ın kültüre kazandırdığı zenginlik ortaya çıkar.

Geçtiğimiz ay özel bir kanalda başbakan, bir sanat müziği sanatçısı ve büyük usta ile canlı yayında bir araya geldi. İki saat kadar süren programda usta, gereken hürmeti esirgemeden ve aynı zamanda programcının aksine vakarını bozmaya tevessül etmeden sanatını icra etti.

Türk'üm demekten kaçınan siyaset erbabının, Türk kültürünün sembol ismi haline gelmiş bir halk müziği üstadına teveccüh göstermesi tutarsızlık olarak değerlendirilebilir, ancak siyasi fayda sağlamak maksadıyla dahi olsa, diğer siyasetçilerin ihtiyaç duymadığı, tenezzül etmediği veya akıl edemediği bir öncü davranış olmak bakımından önemli.

Akabinde başka dillerde gönül kavramına tekabül eden bir kelime bulunmadığından habersiz bazı çokbilmişler programdan siyasi mefahir vesilesi çıkarmanın yanı sıra, Abdalların kökeninin belirsizliğinden başlayıp, türkülerin farklı kültürlerin müşterek mahsulü olduğundan bahsederek mozaik ve açılım safsatalarına yeni istinatlar aradılar.

Bozlak geleneğini sürdüren değerli sanatçıların okudukları türkülerin ifadesiyle Abdallar Horasan'dan sökün etmiş Türk erleridir. Orta Anadolu'dan yetişen ozanlar, Kara Ozanların, Dadaloğluların, Karacaoğlanların günümüzdeki temsilcileridir.

Türk kültürüne ait birleştirici unsurları her fırsatta akıl almaz maharetle ayrımcılıkta kullanmaya çalışan açılımcılar ve mozaikçiler türküye dokundukça hüsrana uğrarlar. Bu vadide hainlere ekmek, ihanete malzeme çıkmaz, hepsi Türk'e ait on bini aşkın türkünün her biri tokat gibi çarpar. Türk kültürüne Türk Milliyetçileri sahip çıkarak anlasa, anlatsa bu istismarcılara söyleyecek söz ve hayat hakkı kalmaz.


Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,22 M - Bugn : 5894

ulkucudunya@ulkucudunya.com