« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

11 Şub

2009

ŞİİR VE SAİR

11 Şubat 2009

Attila İlhan, enteresan gelebilir, Servet'in sıkı dostları arasında idi. Nicelerinin ısrarlı tekliflerini reddeden üstad, ortaokuldan beri şiirlerine meftun olan, aylarca bıkıp usanmadan diller döken, alttan girip üstten çıkan genç hayranının hatırını kıramamış, sonunda prensibini bozarak kendi sesinden şiir kaseti çıkarmaya razı olmuştu. Stüdyoya gidildi, günlerce uğraşıldı, problemler aşıldı. Şiirseverler yayınlanan iki güzel albümü sıradışı bir Ülkücüye borçlular.

Bu vesileyle sanatçı ruhlu, engin kültüre ve fikir namusuna sahip bu asil aydınla iki saat kadar bir sohbet imkânımız olmuştu. Fikir namusuna sahiptir, çünkü, o zamanlar gölgelerinden korktukları için meşruiyet kazanma ihtiyacıyla güçlü kalem devşirmeye çalışan küresel ılımlı diyalogcuların cazip tekliflerine tenezzül etmemiş, kalemini satmamış, milli, yerli ve mütevazi kalmayı tercih etmiştir. Rahat ve kendinden emin konuşuyor, sorularımıza nezaketle açık ve tatmin edici cevaplar veriyordu. Sağ aydının kaypaklık derecesine varan siyasi kayganlığı hakkında sorduğumuz soruyu fırsat bilip aşırı ithamlarda bulunmaya tevessül etmedi, naif, makul ve hatta himaye edici tarzda açıklamayla yetindi. Sol aydın, aristokrat ilişkileriyle kolay ulaştığı sistemin nimetlerinden bolca istifade ettiği halde bir bozuk düzen teranesi tutturmuştur, sağ aydın ise sola göre zannedildiğinden çok daha fazla devlet baskısına maruz kalmış, devlet mekanizmasında sürekli haksızlıkla ve engelle karşılaşmış, mağduriyete uğramıştır, dolayısıyla şuuraltındaki bu korku temkinli olmaya sevk etmiş olabilir, dedi. Tarih bahsinde Türk Rus münasebetlerine sıra geldiğinde, onlarla onbir maçımız var, altı beş biz galibiz, yine tutuşsak biz kazanırız diyerek özetledi. Sol bir aydının Türk Rus mücadelelerinde Rusya'yı şeksiz şüphesiz rakip görmesi ve Osmanlı'yı biz olarak benimsemesi çok alışageldik bir tavır değildir. Sohbetin sonunda samimiyetle elini öpüp, solcu bir aydınla değil de sanki Ülkü Ocaklarında Türk Milliyetçiliğinin kurucu fikir adamlarından biriyle sohbet etmiş kadar feyz ve haz aldığımızı söyledik.

Attila İlhan bahsi böyle.

Dijital fotoğraf makineleri yaygınlaşınca nasıl herkes fotoğrafçı olduysa, eskiden her Türk şair doğardı. Lise ikideydik, kavgaya gürültüye pek bulaşmayan bir arkadaş ne kadar koyu Ülkücü olduğunu göstermek için yazdığı anlaşılan bir şiirini okumak istedi. Buram buram 'ideoloji' kokan şiir şöyle başlıyordu. "Sen anandan ben babamdan bozkurt doğduk kardeşim"

Bozkurt kelimesini duyunca gerisini dinlemeden zihnimizde şiire klasikler arasında mümtaz bir yer tahsis etmek üzereyken, şimdi Sakarya Türk Eğitim Sen Başkanı olan ve Bizim Sakarya Gazetesi'nde köşe yazan sevgili dostum Erol Afşar şiirin daha ilk mısraında; 'Yahu kardeşim iyi güzel de, hadi ben anamdan bir şekilde bozkurt doğdum, sen babandan nasıl bozkurt doğdun' diyerek paylayınca hevesli arkadaşın şairlik hülyası, bizim de şiir uzmanlığımız bir anda söndü gitti. Doğrusu şiir yazmaya kalksam bundan ileri gidemeyeceğim için hele o günden sonra hiç mi hiç heves etmedim. Fakat şair olmamak güzel şiirden anlamaya mani değil. Severek okuduğumuz kendi şiir ve marşlarımızın yanında, komünistlerin 'Oy dere Kızıldere' türküsünün berbat olduğunu, fakat 'Sabah oldu hep uyandık siperlere dayandık' uğultusunda kitleleri harekete geçirici bir marş niteliği bulunduğunu takdir etmek Ülkücülüğe halel getirmez, estetik duygunun geliştiğini gösterir ve mukayese imkânı verir. Attila İlhan'ın şiirinden hoşlanmak, Barakmuslu Mezarlığı'nı okumak, Nazım'dan mısralar mırıldanmak, Fahriye Abla'yı sevmek bozkurtluğa engel olmasa gerek. Şöyle söyleyelim, fikrin doğruluğu için Ülkücü bakış açısı şarttır, fakat şiirin güzel olması için mutlaka Ülkücü olması şart değildir. Kimi Sevsem Sensin şiirini, Memleketim'i kim yazmış olursa olsun iyi şiirdir.

Şiir estetik işidir. Şiirde ideolojiye yer verilebilir, ideolojinin de şiiri olabilir. Sanat değeri taşıyan şiir şairinin malı olmaktan çıkar toplumun değeri haline gelir. Şiirle siyaset ve politika atbaşı gitmez. Öyle olsa Abdurrahim Karakoç'un kitaplarını külliyen çöpe atmak gerekirdi. Hâlbuki fikrî hayatı zikzaklar çizse de, bugünkü fikirleri daha önce yazdıklarını tekzib etse de onun şiirleri, iyi bir şairin Ülkücülük dönemine ait eserlerdir ve artık Ülkücülüğün malıdır. Siyasi pozisyonları çakışmıyor diye Sezai Karakoç'u, Nihal Atsız'ı, Yavuz Bülent Bakiler'i, Ömer Lütfü Mete'yi ve diğerlerini atamayız. Aksi takdirde Ülkücü kitaplıkta Ozan Arif'ten başka kimsenin kitabını bulundurmamak gerekir. Partiye kalırsa seksen sonrası hareketin Başbuğ ve Seyyid Ahmet Arvasi ile birlikte üçüncü banisi Ozan Arif dahi mahzurlu görülebilir.

Fikir namusunu korumak, kalemini satmamak, geçmişini inkâr etmemek çok önemli bir haslettir. Mütevazi muhitimde, Yusuf İmamoğlu kucağımda can verdi diye Ülkücülük anlatan en az yirmi kişi tanıdım. Bunların en az yarısı da onikieylülden önce kullandığını söylüyordu. Bir de sola göz atalım, bakalım onlar ne alemde.

İz Tv'de zaman zaman ekrana gelen Nazım Alpman'ın hazırladığı Hayatın Notları isimli belgeselde gazeteci Engin Konuksever, yakın arkadaşları Deniz Gezmişlerin, Mahir Çayanların kahramanlıklarını anlatıyordu. Yetmişli yıllarda bizzat kendisinin çektiği bir fotoğrafta, İstanbul Üniversitesinin ana kapısını tutan kalabalık bir grup komünist Beyazıt Camiinden çıkan bir avuç Ülkücüyü okula sokmuyor, bir komünist militan sütunun arkasına saklanmış, elinde ondörtlü tabancayla Ülkücü gruba ateş ediyor. Engin Konuksever hadiseyi anlatırken eli silahlı komünist arkadaşı için, 'Mustafa o gün üniversitenin namusunu korudu' dedi. Hâlbuki biz biliyoruz ki tek başına o komünist grupların içine dalıp darmadağın ederek vatanın namusunu koruyan Ülkücü kahramanlar hâlâ yaşıyor. Ama onlara mikrofon tutan yok. Bir kısmı da derin devlet, darbe, demokrasi masallarıyla kullanıldığına inandırılmış vaziyette. Kullanılanlar elbette mevcuttu, zaten onlar halen kullanılmaya devam ediyor.

Yine eski komünistlerden Sarp Kuray kapitalisttir, şudur budur ayrı konu, müebbet hapis cezası aldıktan sonra bir mülâkatta; yetmişsekiz kuşağının kendilerinden daha büyük mücadeleler verdiğini, Deniz Gezmişler sağ olsaydı sol hareketin muvaffak olacağını söyledi ve Ferhat gibi dağa kazmayı vuruyoruz, ister delinir ister delinmez, bizim işimiz dağa kazmayı vurmak, altmış değil seksen yaşında da olsak gider yatarız, dedi. Asla kullanıldık demedi.

DHKPC örgütü seksenli yılların sonu ile doksanlı yıllarından başında işkenceci iddiasıyla en az elli tane emekli subaya suikast düzenledi. Bunlardan biriyle tanışıklığım olmuştu. Ortanın solu görüşüne sahip, aslan gibi, korkusuz, yakışıklı emekli bir binbaşıydı. İşkenceci filan değildi, sıkıyönetimde verilen görevleri ifa etmişti Örgüt üyelerini yakaladığı için cezaevinden tehdit alıyor, öldürüleceğini biliyordu. Tedbir almayı, kaçmayı, saklanmayı aklının ucundan bile geçirmedi. Yeter ki kim olduklarını sezeyim, bir kurşun da ben sıkarım gözüm açık gitmez diyordu. Pendik'te cadde ortasında güpegündüz pusuya düşürüldü, çapraz ateşle vuruldu. İki çocuğu yetim, karısı dul kaldı. Birileri kullanıldık derken birileri de şer davanın böylesine haşhaşî takipçisi işte. Bugün faili meçhullerden bahseden hainler neden bu faili meçhulleri gündeme getirmezler, devlet neden hâlâ vatanseverlerle uğraşır da Ülkücü ve asker katili hainlerin peşine düşmez?

Bu hareketin bir kamerası, bir yapımcısı, bir kanalı yok mudur Türk Milletine gerçekleri anlatacak. CKMP dikkate alınmadan görkemli binada kırkıncı yıl kutlanıyor, kimse hesap hatasını bile söylemeyi aklına getirmiyor.

Fikir namusundan ve Ülkücü Dünya Görüşünden başka bir iddiası olmayan bu sitede Altın Şiirler bölümünü zenginleştirerek ufuk turu attıran editörleri hür ve açık düşündükleri için, kendi doğrusuna, en doğruya, Ülkücülüğe sımsıkı sarıldıktan sonra taassup göstermeyip iyiyi ve güzeli aradıkları için, çoğu klasik haline gelmiş şiirleri zahmetler ederek bizlere ulaştırdıkları için tebrik etmeli. Ülkücü kendinden emindir, farklı görüş ve kanaatleri tanımaktan, incelemekten, temasa geçmekten çekinmez. Özünü muhafaza etmek, bir ayağı daima sabit kalmak kaydıyla varsa onların faydalı ve güzel yönlerini alır. Bolca şiir okumak, insanımızda eksikliği hissedilen nezaket, tevazu, takdir, şükran ve teşekkür duygularının gelişmesinde fayda sağlayacaktır kuşkusuz.

Evet meçhul Ülküdaş. Buyruğunuz üzere Ülkücülüğümüzü gözden geçirdik. Noksanımız vardır, hatamız kusurumuz muhakkak çoktur. Ancak zatıâlinizin işaret ettiğiniz manada bir noksanlık göremedik. Genelde hepsine göz atmakla birlikte tavsiye edilecek bilmediğimiz daha mükemmel siteler var ise istifade etmekten imtina etmez, aksine samimi memnuniyet duyarız. Bu vesileyle kendi beğeni anlayışım çerçevesinde tesbit edip aşağıda çıkardığım bir iki küçük noksanlığı arkadaşlarımız lütfedip dikkate alırlarsa umarım imkân ölçüsünde giderilir ve değerli okuyucunun ikazından istifade edilmiş olur.


Namık Kemal Hürriyet Kasidesi
Faruk Nafiz Çamlıbel Sanat, At
Ahmet Haşim Merdiven
Necmettin Halil Onan Dur Yolcu
Necip Fazıl Kısakürek Zindan'dan Mehmet'e Mektup
Bekir Sıtkı Erdoğan Binbirinci Gece, Suda Ayak İzleri
Cahit Külebi Sivas Yollarında, Hikâye
Ahmed Arif Otuzüç Kurşun,
Şehriyar Hayder Baba'ya Selam (Şiir çok uzun, ilk dörtlüğü yeterli)
O.Nuri Özgür Ülkücü Şehide (Bir Leyle-i Kadir'de düşen din için yere)
Hergün Gazetesi Sibirya'dan Gelen Mektup
Yavuz Bülent Bakiler Kerkük Ağıtı, Karabağ Hasreti, Bizim Türkümüz, Antepli Şahin
Ahmet Tevfik Ozan Bir Yıldız Kayması
Ahmet Mahir Pekşen Bir Gençlik Özlüyorum
Şükrü Karaca Bir Dev Uyur Kollarımda
Dilâver Cebeci Eksantirik Adam
Ömer Lütfü Mete Gülce, Sarı Gül, Cilve, Hazer, Veda Sahneleri


Leke şiirinin şairi kanaatimce kasete okuyan sanatçıdan dolayı hatalı yazılmış. Bu şiir çok daha eskidir, en az otuz seneliktir. Şairi konusunda rivayet muhteliftir, en doğrusu hareketin anonim eseri kabul etmektir.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,42 M - Bugn : 37355

ulkucudunya@ulkucudunya.com