« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

08 Tem

2024

SEÇİMLERE DOĞRU, EYLÜL 1965 (26)

08 Temmuz 2024

- 10 Ekim 1965 seçimleri öncesinde, Eylül ayının dolu dolu siyasî gündemi arasında ciddi ve ilmî sayılabilecek tek yorum, Milliyet’te, siyasî partileri, programları ve seçim bildirileri açısından tahlil eden Prof. Cahit Talas, Prof. Besim Üstünel ve Prof. Mehmet Gönlübol’un eleştirel yazılarıdır.

- Tarık Zafer Tunaya da yine Milliyet’te parti programlarını tek tek ele alarak incelemiştir.

- Türkeş’le yemek yediği için, CKMP’den ayrılıp AP’ye geçen şahsiyetsiz bir bakanın şikâyeti üzerine açığa alınarak idarî ve adlî takibata uğrayan Eskişehir Vali Yardımcısı hakkındaki haberler de, üstelik CKMP’nin koalisyon ortağı olduğu bir dönemde, milliyetçi mukaddesatçı geçinen sahte sağ zihniyetin ne kadar alçalabileceğinin ibretlik numunesidir.

- Yılların müzmin Türkçülük karşıtı, zaman zaman da Ziya Gökalp’in asistanı olduğunu söyleyen, eski Vatan gazetesi sahibi ve başyazarı Ahmed Emin Yalman’ın Yeni Gazete’de Türkeş’le yaptığı 12 Eylül 1965 tarihli mülâkat da dikkate değerdir.

- TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar’ın “Türkiye yalnız Türklerindir” cümlesi de kayda değer başka bir başlıktır.

- CKMP yönünden ise dikkat çekici hususlardan biri; bilhassa Muzaffer Özdağ başta olmak üzere diğer parti ileri gelenlerinin de memleket meseleleri üzerinde fikir ürettikleri, basında sık sık beyanatlarının çıkmasından ve isimlerinin geçmesinden, bunların kimlik ve kişilik sahibi haysiyetli insanlar oldukları, şahsiyetlerini geliştirmelerine de, bugünkü tablonun tam aksine, Türkeş tarafından imkân ve fırsat tanındığı ve bu yönde teşvik edildikleri anlaşılmaktadır.



Yeni İstanbul, 1 Eylül 1965.

CKMP lideri Türkeş 5 Eylül’de sohbet için İstanbul’a gelecek

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, 5 Eylül Pazar günü İstanbul’a gelecektir. 9 Eylül Perşembe gününe kadar şehrimizde kalacak olan Türkeş Kartal, Beykoz, Üsküdar, Beşiktaş, Zeytinburnu, Eyüp, Gaziosmanpaşa, Şişli, Çatalca ve Silivri ilçelerinde sohbet toplantıları yapacaktır.

Öte yandan CKMP İstanbul teşkilâtında önseçimden sonra yeni bir huzursuzluk başgöstermiştir. Öğrendiğimize göre seçim şansı olmayan İffet Halim Oruz, merkez kontenjanından İstanbul listesinin başında gösterilmesini istemiştir. Keza Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Evliyaoğlu da İstanbul listesinin başında yer almak istemiştir. Teşkilât, bu iki talep sahibinin seçim şansı bulunmadığını, esasen liste ikincisinin bir hanım olduğunu ileri sürmüştür. İstanbul teşkilâtı liste başında Mustafa Kaplan veyahut daha kuvvetli bir ismin gösterilebileceği kanaatini taşımaktadır.



Medeniyet, 1 Eylül 1965.

Partiler Kontenjan Adaylarını Seçiyor

CKMP

CKMP genel idare kurulu dün Genel Başkan Alparslan Türkeş’in başkanlığında bir toplantı yaparak, merkez kontenjan adaylarını tesbit etmiştir.

Saat 16 da yapılan toplantıda ayrıca seçim neticeleri görüşülmüş ve seçim beyannamesinin taslağı incelenmiştir.

Merkez kontenjanı 18 olan CKMP’ye 54 aday müracaat etmiştir. Genel idare kurulu üyesi ve Propaganda Başkanı Gökhan Evliyaoğlu’nun ifadesine göre merkez kontenjan adayı olarak üzerinde durulan isimler şunlardır:

<<Gökhan Evliyaoğlu, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Mustafa Kemal Erkovan, Fuat Uluç, Kemal Tamer, Muzaffer Özdağ, Ziya Tansu, Ahmet Er, Ahmet Tahtakılıç, Saadet Evren, Sadrettin Tosbi>>

Diğer taraftan öğrenildiğine göre Yozgat’ta ön seçimlere giren ve 4 üncü olan Köy İşleri Bakanı Mustafa Kepir’in bazı istifalarla listede ikinci duruma getirilmek için gayret sarfedilmektedir



Hürriyet, 1 Eylül 1965.

Türkeş Seçime Ankara’dan Giriyor

CKMP Genel İdare Kurulu dün saat 16 da toplanarak Merkez Kontenjanından gösterilecek adayları tespite başlamıştır. CKMP yöneticileri 18 kişi Merkez Kontenjanından aday göstereceklerdir. Kontenjan adaylarının başında Genel Başkan Alparslan Türkeş gelmektedir. Türkeş Ankara’dan aday gösterilecektir. Uşak’ta ön seçime giremeyen Ahmet Tahtakılıç İstanbul’dan kontenjan adayı gösterilecektir. CKMP nin kontenjan adayları arasında şunlar da bulunmaktadır: Ahmet Er, Kemal Tamer, Muzaffer Özdağ, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Necmettin Erbakan, M. Kemal Erkovanlı, Mustafa Kaplan, Gökhan Evliyaoğlu, Fuat Uluç, Saadet Evren. Kontenjan adaylığı için CKMP ye 40 kişi müracaat etmiştir.



Cumhuriyet, 2 Eylül 1965.

CKMP de İstifalar

CKMP Genel Merkezinde Gökhan Evliyaoğlu’nun kontenjandan aday gösterilmesi tartışmalara sebep olmuştur. Evliyaoğlu kendisinin Konya’dan birinci aday gösterilmesini istemiş, fakat bazı Genel İdare Kurulu Üyeleri İstanbul’dan üçüncü aday olmasını teklif etmişlerdir. Bu durum tartışmalara sebep olmuş, ancak bugün yapılan Genel İdare Kurulu toplantısında Evliyaoğlu’nun Konya’dan birinci aday gösterilmesi kabul olunmuş, böylece tartışma tatlıya bağlanmıştır.

Diğer taraftan, dün CKMP den 8 işçi temsilcisi istifa etmişlerdir. İstifaları parti yetkilileri doğrulamışlardır. İstifa edenlerin başında Parti Genel İdare Kurulu üyesi ve Türkiye İşçi Sendikaları Dayanışma Konseyi Başkanı Mehmet Kılınç da bulunmaktadır. Partiden istifa edenlerden biri şunları söylemiştir: <<Çantadan yetişmiş talimli asker olmadığımız için kışlada daha fazla kalamadık.>> CKMP’den istifa edenler şunlardır: Mehmet Kılınç, Osman Soydaş, Hilmi Kasım, Sami Sarıvala, Hüseyin Köksal, Necmettin Söner, Mehmet Gedik, Garip Yalçın.



Tercüman, Suna San, Anahtar Deliğinden, 2 Eylül 1965.

KUDRET

İhtilâlin kudreti 3 ay bile sürmeyen Albayı Türkeş’in CKMP deki kudretinden de şüphe edilmeğe başlanmış. Daha <<ön seçim>>, kudretinden çok şeyler kaybettirmiş Türkeş’e…

Meselâ, Türkeş’ten daha az kudretli ihtilâlci sayılan, Numan Esin’ler, Rifat Baykal’lar, Münir Köseoğulları, Fazıl Akkoyunlular (Düşünün Fazıl Akkoyunlu bile) ön seçime girdiler, biraz alın teri, biraz Genel Merkez ricası ile liste başı oldular.

Peki, Türkeş niye cesaret edemedi bir ilden ön seçime girmeğe… <<Seçilemem>> diye mi korktu. Hani, o kudret, o haşmet, o şiddet… İşte, Sayın Türkeş’in kudretine toz kondurmayan CKMP’liler, bugünlerde lâf ile o kudretten çok toz kaldırıyorlar.



Vatan, 2 Eylül 1965.

CKMP sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu bugün düzenlediği basın konferansında Genel İdare Kurulunun dünkü toplantısında CKMP’nin genel politikasının tesbit ve tayin edildiğini açıklamış ve seçim propagandalarında genel politika ilkelerinin neler olacağının Genel Başkan Alparslan Türkeş tarafından özetlendiğini söylemiştir.

Evliyaoğlu bütün konuşma ve yayınlarında en esaslı temalarının Türkiyenin bütünlüğü, Türk Milletinin bölünmezliği olacağını belirterek şöyle konuşmuştur:

<<Kin ve garez havası dışında kalınacak, samimi bir kardeşlik kampanyası açılacaktır. İkinci mühim meselemiz rejim emniyeti, demokratik rejim ve hürriyetlerin korunmasıdır. Memlekette huzuru ve iktisadi refahı sağlamak için Sosyal Adalet, Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardımlaşma ilkeleri üzerinde çok durulacaktır.>>

CKMP’nin Sosyal Adalet anlayışını da izah eden Gökhan Evliyaoğlu bu konuda demiştir ki: <<Bizim Sosyal Adalet tarifimiz kısaca şudur: Vatandaşlar arasında mükellefiyetleri ve nimetleri çalışmaya, gayrete, kabiliyet ve liyakata göre adaletle dağıtmak.>>

<<İş emniyeti, adli emniyet istiyeceğiz>> diyen CKMP sözcüsü, <<Adli emniyetten kasıtlarının çok ucuz, çok sür’atli karar kabiliyeti sağlıyan bir hak tevzii>> olduğunu söylemiştir.

CKMP sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu CKMP’nin gerçekleşmesini istiyeceği reformlar bulunduğunu da belirterek, bunları şöyle sıralamıştır:

<<İdari reform. Yani ucuz ve otomatik çalışan bir devlet makinası. Halka hizmet aşkıyla dolu müreffeh memur kadrosu, halkın hizmetinde halk idaresi.>>



Adalet, 2 Eylül 1965.

Türkeş dün ifade verdi

Millî Birlik Komitesi Başkanı Cemal Gürsel tarafından 13 Kasım 1960 da yurt dışına sürülen 14 lerden Alparslan Türkeş dün Ankara Savcılığına celbedilmiş ve ifadesi alınmıştır. Türkeş, bir ay kadar önce Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e yazdığı bazı gazetelerin yayınını şikâyet eden mektubu ile ilgili olarak sorguya çekilmiştir. Savcı yardımcısı Servet Çobanoğlu Türkeş’e bu mektubu hangi sebeple yazdığını, bu mektupta kasdetdiği gazetelerin hangileri olduğunu sormuştur.

Çobanoğlu, konu ile ilgili olarak, Türkeş hakkında takibat mı açıldığını soran bir arkadaşımıza <<Hayır, takibat değil. Sadece biraz daha bilgi aldık>> demiştir. Soruşturmanın mahiyeti açıklanmamıştır.



Akşam, 2 Eylül 1965.

CKMP Merkez adayları belli oldu

CKMP nin 10 Ekimde yapılacak olan milletvekili seçimi için merkez kontenjanından göstereceği adayların büyük kısmı belli olmuştur. Genel İdare Kurulu, diğer adayların tesbiti için çalışmaktadır. Durumları belli olan adaylar şunlardır:

Adana: M. Zeki Sofuoğlu, 1. sırada.
Ankara: Alparslan Türkeş, 1. sırada. Muzaffer Özdağ, 2. sırada. Saadet Evren, 3. sırada.
Balıkesir: Prof. Sadrettin Tosbi, 2. sırada.
Erzurum: Kemal Tamer, 1. sırada.
Kastamonu: İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, 1. sırada.
Samsun: Prof. Necmettin Erbakan, 1. sırada.
Zonguldak: Ziya Tansu, 1. sırada.
İstanbul: Ahmet Tahtakılıç, 1. sırada. Mustafa Kaplan, 2. sırada. Fuat Uluç, 3. sırada.
Konya: Gökhan Evliyaoğlu,1. sırada. M. Kemal Erkovanlı, 2. sırada.



Medeniyet, 2 Eylül 1965.

Kontenjan Adayları Bu Sabaha Karşı Belli Oldu

CKMP’nin kontenjan adayları şunlardır:

<<Alparslan Türkeş, Muzaffer Özdağ (Ankara), İffet Halim Oruz (Ankara dördüncü), Saadet Evren (Bursa birinci), Gökhan Evliyaoğlu (Konya birinci), Ahmet Tahtakılıç (İstanbul birinci), Kemal Tamer (Erzurum birinci), Fazıl Akkoyunlu (Bolu birinci), Şefik Soyuyüce (Kütahya birinci), Rifat Baykal (İzmir birinci), Dündar Taşer (Gaziantep birinci), Münir Köseoğlu (Sakarya birinci), Numan Esin (Çanakkale birinci), Ahnet Er (Henüz vilâyeti belli değil), Zeki Sofuoğlu (Adana birinci), Ziya Tansu (Zonguldak birinci), Mustafa Kaplan gösterilecektir.



Haber, 3 Eylül 1965.

3 Partide Kontenjan Belli Oldu

CKMP

CKMP Genel İdare Kurulunun bugün saat 16’da yaptığı toplantıda, Genel Merkez Kontenjanından gösterilecek 18 aday kesin olarak tespit edilmiştir. Kontenjan adaylarının isimleri ve listedeki sıraları şöyledir:

Ankara
1- Alparslan Türkeş
2- Muzaffer Özdağ
3- İffet Halim Oruz
İstanbul
1- Ahmet Tahtakılıç
2- Mustafa Kaplan
3- Fuat Uluç
İzmir
1- Turhan Onat
Adana
1- M. Zeki Sofuoğlu
Konya
1- Gökhan Evliyaoğlu
2- M. Kemal Erkovanlı
Bursa
1- Saadet Kaçar
Erzurum
1- Kemal Tamer
Samsun
1- Prof. Necmettin Erbakan
Zonguldak
1- Ziya Tansu
Balıkesir
1- Ahmet Er
Trabzon
1- Prof. Sadrettin Tosbi
Kastamonu
1- Hakkı Yılanlıoğlu



Haber, 3 Eylül 1965.

“CKMP cunta partisi oldu”

Eski Adalet Bakanı İrfan Baran dün açıklama yaparak <<CKMP eski Cuntacılardan müteşekkil bir kadro haline getirilmiştir>> demiştir.

CKMP’nin son olaylar yüzünden içinden çıkılmaz bir çelişmezliğe düştüğünü, Türkeş ve arkadaşlarının tutumunun yanlış olduğunu belirten eski Adalet Bakanı Baran şunları söylemiştir:

<<Şahsî ihtiralarının ölçüsünü ve sadece kendi çıkarlarını düşündüklerini son kere kontenjan adaylarının tespitinde de göstermişler, CKMP’yi eski Cuntacılardan müteşekkil bir kadro haline getirmişlerdir. Bu suretle evvelce haber verdiğim zapt ve işgâl hareketi tamamlanmıştır. Gözleri hâlâ açılmamış olanlar varsa ileride ve tarih önünde bizim gibi hatâ ettikleri ithamına uğramamak için biran evvel gerçekleri ve olayları değerlendirebilmelerini temenni ederim. Adı geçenlerin fikriyatını ve kimliklerini delilleriyle birlikte zamanı gelince açıklayacağız.>>



Akşam, 3 Eylül 1965.

CKMP de Durum Yatıştı

Kontenjan adaylığında sıra konusunda çıkan ihtilâf dün yatışmıştır. CKMP kontenjan adayları ve kat’î listesi öğleden sonraki genel idare kurulu toplantısında son şeklini almıştır.

CKMP sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu dün bir demeç vermiş, <<CKMP de paylaşılmayacak kadar özel menfaatler yoktur>> diyerek kontenjan meselesinden dolayı Alparslan Türkeş’le arasında bir anlaşmazlık olmadığını ileri sürmüş ve şunları söylemiştir:

<<Kontenjan adayları arasında ihtilâf bahis konusu değildir. Bazı gazetelerin yazdığı gibi bu ihtilâflardan dolayı istifaya teşebbüs eden bir arkadaş olmamıştır. Sadece Mehmet Kılıç istifa edeceğini bildirmiştir.>>



Medeniyet, 3 Eylül 1965.

Türkeş, AP’lileri partisine davet etti

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün Pendik ve Kartal’da yaptığı sohbet toplantılarında “AP nin gövdesini teşkil eden temiz vatandaşlar bizim partimizin malıdır, onlar bize geleceklerdir>> demiş, doğum kontrolünün şiddetle aleyhinde bulunduğunu açıklamıştır.

Memlekette mutlaka bir sosyal düzenin kurulması gerektiğine işaret eden Türkeş bu konuda şunları söylemiştir: <<Yükler, mükellefiyetler, görev ve nimetler çalışmaya ve kabiliyete göre taksim edilmelidir. Aksi halde bu huzursuzluk böylesine devam edip gidecektir. Bizler ortaya çıkan politikacıların hiç birisini beğenmediğimiz için politikaya girmek mecburiyetinde kaldık. Toprak reformu, ziraat reformu bizim en büyük işimiz olacaktır. Bu konudaki plânlarımız hazırdır, bütçemiz bile vardır.>>

Kartal’da bir partilinin <<Size sosyalist diyorlar, kafatasçıdır diyorlar. Buna ne dersiniz.>> yolundaki sorusuna Türkeş şu cevabı vermiştir:

<<Elbette bize bir kulp takacaklardır. Ben bunca yıl tahsil terbiye görmüş bir insanım. Sadece Türk’ü severim, Türklüğü severim, buysa suçum başka. Kafatasçı olduğuma dair bir vesika gösterebilirler mi acaba? Bize sosyalist misiniz, diyorlar. Biz toplumcuyuz, toplumu seviyoruz, onu amaç bildik, hepsi bu kadar. Parti olarak artık bayrak açtık, AP nin gövdesini alacağız. Bu vatandaşları kurtaracağız.>>

Pendik’te de bir başka partili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Turgut’tan ”canavar” diye bahsetmiş ve Türkeş’e şunları söylemiştir. <<Günahsız yere işinden uzaklaştırmak istediği müdürler onların zihniyetini ortaya koymaktadır. Sizden görev bekliyoruz. Onlara, tek başlarına iktidara gelme imkânı vermeyin. Bu memleketi felâketten kurtarın demiştir.>>



Yeni Tanin, Server Sadık, Duvar Geçen, 3 Eylül 1965.

İdeal Arkadaşları..

Bay Türkeş ile Bay Evliyaoğlu arasında adaylık yüzünden anlaşmazlık çıkmış ve Evliyaoğlu partiden ayrılacağını söylemiş. Şu CKMP nin kaderi de ne kadar tuhaf. Aynı Amipler gibi. Bölünmeyle çoğalıyorlar!..

Bu da Başkası..

CKMP de bir başka türkü daha vardır. Sendikacıların türküsü. Alayişle CKMP’ye giren ve en azından birer adaylık bekleyen sendika liderleri istediklerini alamayınca şöyle demişler:

<<- Biz çantada yetişmiş asker değiliz.. Kışlada daha fazla kalamayız.>>

Şu kişiler garip oluyorlar. Hele işçi liderliğinde iddiası olan kişiler.. Sen koşa koşa kışlaya git. Sonra çıkış vizesi için bahane ara. Bahane olarak da <<kışla<<yı bul!

Bu sendikacı arkadaşlara küçük bir tavsiyemiz var. Biliyorlardır. Askerliğin sonunda, insanlara tezkere verilir!



Cumhuriyet, 4 Eylül 1965.

CKMP Milletvekili Adayları

Adana: Mustafa Zeki Sofuoğlu, …
Afyon: Kemal Çıracığlu, Hikmet Tanyu, …
Ağrı: Abdülbaki Aydoğan, …
Amasya: Necati Özcer, …
Ankara: Alparslan Türkeş, Muzaffer Özdağ, İsmail Safa Akay, İffet Halim Oruz, Cevriye Özdemir, Hasan Gülsoy, Hüseyin Avni Ünsal, Hacı Mehmet Eroğlu, Kâmil Cortoğlu, Mustafa Uzuncaova, Kemal Ülkütan, Recep Gönül, Halide Nusret Zorlutuna, …
Antalya: Ali Çankaya, …
Balıkesir: Dervişe Koç, Ahmet Er, …
Bilecik: Abdülkadir Okyay, Feyzi Kortan.
Bolu: Fazıl Akkoyunlu, …
Bursa: Salih Bilen, Orhan Kaftancı, Arif Karaarslan, Sabri Haksal, Hüseyin Dinç, Aziz Seçmen, İsmet Kutsal, Mustafa Bucak, Mehmet Gülbahar, Ahmet Pancaroğlu, Vahit Karasu.
Çanakkale: Nunan Esin, …
Çankırı: Şükrü Dolen, Rahmi İnceler,…
Çorum: Faruk Küreli, …
Diyarbakır: Oğuz Özgür, …
Edirne: Şefik Önengüt, …
Elâzığ: Lütfi Özcan, …
Erzurum: Kemal Tamer, Tayyar Ceylan, Refet Körüklü, …
Eskişehir: M. Sıtkı Dörtoğlu, …
Gaziantep: Dündar Taşer, Mustafa Bayramoğlu, Niyazi Alpaslan, Sadrettin Yüksel, …
Hakkari: İzzettin Sarımurat.
Hatay: Ahmet Batılı, …
İstanbul: Ahmet Tahtakılıç, Mustafa Kaplan, Fuat Uluç, Selâhattin Şar, Bedia Seven …, M. Turan Koçal, …
İzmir: Rifat Baykal, …
Kastamonu: İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Cemil Topuz, Necati Erdem, Cevdet Sözeri, Satılmış Akçaoğu, Eşref Ünaydın, Mustafa Yılmaz Cincioğlu.
Kayseri: Kâzım Atakul, …Fazıl Hisarcıklılar. …
Kırklareli: Mehmet Atabey, Mehmet Edip Türkmen, …
Kırşehir: Remzi Dulkadiroğlu, …
Kocaeli: Gazanfer Kunt, …
Konya: Gökhan Evliyaoğlu, M. Kemal Erkovan, Mehdi Halıcı, Ömer Nergiz, İlhan Benderlioğlu, Seyyar Aksoy, Rıza Orpen, Ali Atıl, Lütfi Yavuz, Sadullah Selçuk, Enis Aran, Ahmet Dal, Recep Bingöloğlu, Hamit Talayhan, Hacı Kaya, Osman Taşyürek.
Kütahya: Şefik Soyuyüce, …
Malatya: Ali Arguvanlı, Rıza Ünüvar, Talât Erdoğan, İbrahim Erdoğan, İbrahim Ozan, Besim Pektaş. Satılmış Akçaoğlu,
Mardin: Turgut Öztaşkın, …
Muğla: Mehmet Yönet, …
Muş: Kemal Aytaç, …
Niğde: Mehmet Altınsoy, …, Numan Somuncuoğlu, …
Ordu: İbrahim Ekiz, …, Feyzi Boztepe…
Rize: Enis Naci Kepenek, …
Sakarya: Münir Köseoğlu, Müfit Şumnulu, Cevat Metin, Hüseyin Avni Sakaryalı, Rüştü Tekinalp, Kerim Burak.
Samsun: Saadet Evren, …, Zeki Velidî Togan, …, Muzaffer Eriş, …. , Galip Erdem, …
Sinop: Cemil Karahan, Bekir Erkovan, …
Sivas: Cevad Odyakmaz, …
Tekirdağ: İsmail Mahir Kuçur, Saim Dora, ...
Tokat: Aşım Kıryaman, …
Trabzon: Sadrettin Tosbi, İhsan Yücesan, Hamza Atasoy, Osman Ulusoy, …
Uşak: Mustafa Özden, …
Yozgat: Mustafa Kepir, …
Zonguldak: Ziya Tansu, …


Adalet, 4 Eylül 1965.

CKMP Merkez Adayları

CKMP nin genel merkez kontenjanı adayları da belli olmuştur. Sayıları 17 olan bu adaylardan dördü (Türkeş’in kendisi de dahil) 14 lerden, diğerlerinin önemli bir kısmı da geçmişte ırkçılık Turancılık hareketlerine karışmış kimselerden terekküp etmektedir. Bu arada kontenjan adaylarının hep birinci, ikinci sıralara yerleştirilmesi de dikkati çekmiştir. Milletvekillerinden Ahmet Tahtakılıç İstanbul, Gökhan Evliyaoğlu Konya, Saadet Kaçar Bursa, Sadrettin Tosbi Trabzon, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu Kastamonu listelerinin birinci sıralarına yerleştirilmişlerdir. Ankara milletvekili Mustafa Kemal Erkovan Konya listesinde ikinci sırayı almıştır. Ankara listesinin birinci sırasına oturan Türkeş ikinci sıraya ideal arkadaşı Muzaffer Özdağ’ı, dördüncü sıraya İffet Halim Oruz’u, İstanbul’un ikinci sırasına 14 lerden Mustafa Kaplan’ı, üçüncü sırasına parti genel sekreteri emekli subay Fuat Uluç’u, Adana listesinin başına eski ırkçılardan Zeki Sofuoğlu’nun koymuştur. Ayrıca Kemal Tamer Erzurum listesinden, Necmettin Erbakan Samsun listesinin, Ziya Tansu Zonguldak listesinin başına, 14 lerden Ahmet Er de Balıkesir listesinin ikinci sırasına konulmuştur.

Köy İşleri Bakanı Mustafa Kepir de Yozgat’ta önseçimlerde ancak dördüncü olabildiği listenin başına son dakikada getirilmiştir.



Haber, 4 Eylül 1965.

CKMP’de tatsızlık başladı

CKMP Genel İdare Kurulu toplantılarına devam etmekte olup seçim beyannamesi ve parti genel politikasının tespiti için çalışmalar yapmaktadır.

Genel İdare Kurulunun dünkü toplantısında Genel Başkan Alparslan Türkeş seçimlerde savunulacak olan Parti Genel politikasının ilkelerini özetlemiş ve <<Yurdun her tarafında yapacağımız konuşmalarda işlenecek en esaslı konu Türkiye’nin bütünlüğü ve memleketin bölünmezliğidir.>> demiştir.

Ayrıca CKMP İstanbul Milletvekili aday listesinin başına Genel Merkez tarafından üç kişinin getirilmesi, Parti teşkilâtını birbirine katmış, yer yer çözülmeler ve istifa hareketleri başgöstermiştir. Üç kontenjan adayına, listenin ilk üç sırasının verilmesini protesto eden teşkilât mensupları, böylece kendilerinin hiçe sayılmak istendiğini ifade etmekte ve <<Programına ahlâk ve sosyal hakları alan idarecilerin nasıl bir çelişmeye düştükleri ortadadır. CHP; Cihat Baban gibi, Fuat Sirmen gibi adamlarını 13. ve 4. sıralarda bırakırken, Cavid Oral Adana’da ancak 6. olurken; henüz gelişmekte olan partimizde birinci sırayı kazanmış adaylara bu muamelenin reva görülmesi üzücüdür. Hiçbir parti, ne kadar kuvvetli olursa olsun, böyle hareket etmemiştir.>> demektedirler.

Öğrenildiğine göre Eminönü, Beşiktaş ve Yalova ilçelerinde istifalar olmuştur. Bu arada, eski CKMP İstanbul İl Başkanlarından Mümin Mustafa Pekselek ile Sıtkı Atanç henüz bir basın toplantısı yaparak muhtemelen CKMP’den ayrıldıklarını açıklıyacaklardır.



Zafer, Ayşe Duyar, 4 Eylül 1965.

CKMP’de bağ bozumu..

Bir zamanlar ne kadar heyecanlı, ne kadar ateşliydi. Basınla daimi münasebeti vardı. Ya yazılı bülten verir, ya da basın toplantısı yapardı. Daha AP saflarındaydı ama CKMP ile ilişkisi olduğu anlaşılıyordu Gökhan Beyin.

Sonra efendim.. Aradan çok zaman geçmeden, törenlerle CKMP ne girmişti..

Daha sonra efendim. CKMP Büyük Kongresinde Riyaset Divanı Başkanı seçilivermiş <<!>>, akşamdan hazırladığı açış konuşmasını da okuyuvermişti. Lideri Türkeş’e çok bağlıydı. O kadar ki, <<sayın albayım>> diye bu büyük sevgisini kongrede bile belli etmişti.

Ve nihayet Gökhan Evliyaoğlu biraderim, CKMP içinde nüfuzlu olduğunu ispatlamış, basın sözcüsü olmuştu. TRT nin seçim haberleri köşesinde her akşam adı geçmeye başlamıştı.

Herşey aday listelerine girecek kontenjan isimlerinin tesbitine kadar sürmüş bulunuyor efendim. Gökhan Bey listede üçüncü olmaya nasıl razı olsun değil mi? Bu yüzden Türkeş’le iyice çatışmış ve toplantıyı bırakıp çıkmış diye duyunca <<aman CKMP den de istifa etmiş mi>> dedim. <<Yok, dediler. Hangi parti birinci sırayı ayırırsa o zaman istifa edecekmiş.>>

CHP ne giremez. Orada birinci sırayı biraderi Kâmuran Bey almış. MP ne bir talepde bulunamaz. Çünkü oralarda sıralar kapışılmış… Eeeehhh, TİP e ne buyurulur Gökhan Bey?



Son Havadis, 4 Eylül 1965.

CHP, CKMP ve MP’den istifalar oluyor

İki günden beri Erzurum Teşkilâtı ile CKMP Genel Merkezi arasında cereyan eden münakaşa dün netice vermiş ve Genel Merkez kontenjan adayından vazgeçmediği için CKMP Erzurum adayları istifa etmişlerdir. Adaylıktan istifa eden Ahmet Polat, Mehmet Ulaş, Mehmet Şahin, Tayyar Ceylân, Sadrettin Kırkıncıoğlu bugün istifalarını Yüksek Seçim Kurulu ile İl Seçim Kuruluna bildirmişlerdir. İstifalarla alâkalı olarak adaylar adına Ahmet Polat açıklama yapmıştır:



Hür Söz, 4 Eylül 1965.

Erzurum Listesinin Başına Konulan Şahıs Yüzünden
CKMP Adayları Toptan İstifa Ettiler

Ahmet Polat: <<Millî İradeye Hürmet Etmiyenlerin Listesinde Bulunmak teşkilâta Hürmetsizliktir>>

CKMP Erzurum Teşkilâtının ittifakı ile liste başına getirilen Ahmet Polat; Genel Merkezin aldığı bir kararla ikinci duruma düşürülmüş ve bu sebeple iki günden beri Erzurum Teşkilâtı ile Genel Merkez arasında cereyan eden muhavere, acaib bir mahiyet almıştır.

Teşkilâtın ısrarlı aramalarına rağmen telefon başına gelmeyen Genel Başkan Alparslan Türkeş, listenin birinci sırasında Kemâl Tamer isimli şahsın konuşacağında ısrar etmiş ve bu arada İl İdâre Hey’etini de istifaya davet etmiştir. İki gün devam eden karşılıklı yazışmalar sonunda, Teşkilâtın kararlarına hürmet etmeyen CKMP Genel Merkezi, müşterek protestoya hedef olmuş ve Erzurum Listesinde seçimle yer alan adaylardan Ahmet Polat, Mehmet Ulaş, Tayyar Ceylan, Mehmet Şahin, Sadreddin Kırkıncıoğlu adaylıktan istifa etmişlerdir. Adaylar istifalarını dün Yüksek Seçim Kurulu ile Erzurum İl Seçim Kuruluna vermişlerdir. İstifadan sonra bir beyanat veren Ahmet Polat, ezcümle şunları söylemiştir:

<<- Biz prensib itibariyle Genel Merkezden liste başına bir adayın konulmasına muhalif değildik. Fakat her şeyden evvel partinin seçim şansı nazar-ı itibara alınmak icab ederdi. Yani Erzurum’un yakinen tanıdığı ve sevdiği bir şahsın listenin başına getirilmesi icab ederdi. Üstelik, teşkilâtın kararlarına hürmet edileceği evvelce bize bildirilmişti. Bu yapılmadığı, teşkilâtın kararına hürmet edilmediği gibi, eski Millet Partisinin başını yiyen bir şahıs Erzurum Listesinin başına getirilmek suretiyle Partinin Erzurum’da seçim şansını tamamen kaybettirmişlerdir. Teşkilâtın şahsıma ve arkadaşlarıma karşı gösterdiği yakın alâka karşısında artık listede bulunmak doğru bir hareket olamazdı. Esasen, millî iradeye hürmet etmiyenlerin listesinde bulunmak teşkilâta hürmetsizliktir. Listede ismimin bulunması da bilhassa İspir bölgesinde istismar mevzuu haline getirilebileceği, şahsiyetimden başkalarının istifadeye kalkışacağı ihtimalleri de mevzuubahs olduğundan, bu kararımı efkâr-ı umumîyeye ilân ediyorum. Bu arada, şahsıma karşı CKMP Erzurum Teşkilâtının gösterdiği yakın alâka ve samimî itimada da ayrıca teşekkür etmeyi bir vazife biliyorum.>>



Cumhuriyet, 5 Eylül 1965.

Kontenjan adaylarının açıklanması üzerine Listelerden istifalar başladı

CKMP Konya listesinden 8 aday ayrıldı

Siyasî partilerin kesin listelerini ve Merkez kontenjan adaylarını ilân etmeleri partilerin teşkilâtında tepkiler yaratmış, yer yer adaylıktan istifalar olmuştur. Bu arada CKMP Konya listesinden 8 aday, dün adaylıktan çekilmiştir. Ayrıca Konya teşkilâtına bağlı 10 ilçenin yöneticileri, CKMP den toptan istifa etmişlerdir. Listelerden istifa edenlerin yerine parti genel merkezlerince, istifa, Yüksek Seçim Kurulunca partilere bildirildiği tarihten sonra iki gün içinde, yenileri doldurulacaktır.

Genel Merkez kontenjanından liste başına iki kişinin birden konulması, CKMP nin Konya teşkilâtını karıştırmış, bu sebeple 8 milletvekili adayı, adaylıktan çekilmiş, 10 ilçe teşkilâtı partiden istifa etmişlerdir. Adaylıktan çekilenler şunlardır: Ali Atıl, Hacı Kaya, Ahmet Dal, Rıza Orpen, Sadullah Selçuk, Osman Taşyürek, İlhan Benderlioğlu, Enis Aran.

Diğer taraftan kendileri ile konuştuğumuz genel merkez yöneticileri, istifalarla ilgili olarak sadece; <<olabilir>> demişler ve şunu ilâve etmişlerdir: <<Yedek listelerimiz hazır. Derhal yerlerine yenilerini gösterebiliriz.>> İstifa eden ilçeler de şunlardır: Yunak, Bozkır, Akşehir, Ilgın, Karapınar, Cihanbeyli, Beyşehir, Seydişehir.

Baran, Bağımsız Aday

Öte yandan öğrendiğimize göre, bir süre önce CKMP den istifa eden eski Adalet Bakanı İrfan Baran, Konyalıların isteği üzerine bağımsız olarak Konya’dan adaylığını koymuştur. Konyalılar Baran’ı desteklemek üzere kendisine iki otomobil tahsis etmişler ve bu arada CKMP nin istifa eden teşkilât üyeleri de Baran’ın propagandasını yapmak üzere faaliyete geçmişlerdir.

İstanbul CKMP Teşkilâtında Durum

İstanbul CKMP listesinin başına kontenjandan üç kişinin (Ahmet Tahtakılıç, Mustafa Kaplan, Fuat Uluç) konması üzerine eski il başkanı Mustafa Muin Pekselek dün partiden istifa etmiştir. Önseçimlerde birinci sırayı alan Selâhattin Şar ve ikinci olan Bedia Seven kontenjan meselesi düzeltilmezse istifa edeceklerini açıklamışlardır. Eski İl Başkanı Pekselek şunları söylemiştir: <<İstanbul gibi partilerin doğduğu ve kuvvet aldığı kültür merkezinin seçtiği adaylar üzerine Genel Başkanın şahsî sempati duyduğu kimseleri üstüste getirmesi uygun bulmadığım bir tutumdur. Bu hareketler ötedenberi savunduğum prensiplere aykırıdır. Bölükbaşı Genel Başkan iken Temsilciler Meclisi seçimini keyfî olarak yaptırdı. Peşinden partinin başına Ahmet Oğuz geçti. O da Celâl Bayar’dan şefaat dilendi. Genel İdare Kurulu arkadaşlarından bazıları yıllarca aleyhinde bulundukları CHP ye girdiler, bir kısmı da AP nin ağuşuna teslim oldular. Bu keyfî kontenjan meselesi ise bardağı taşıran damla oldu.>>

Türkeş’in Toplantıları

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, bugün sırayla Kartal, Beykoz ve Üsküdar ilçelerinde sohbet toplantısı yapacaktır. Toplantılarda İstanbul kontenjan adayı Mustafa Kepir ve bazı Genel İdare Kurulu üyeleri de hazır bulunacaktır.

Akbal TİP Adaylığından Çekildi

TİP Bursa (bağımsız) adayı Oktay Akbal, milletvekili adaylığından çekilmiş ve durumu Yüksek Seçim Kuruluna bildirmiştir. Akbal, adaylıktan çekilme gerekçesi olarak TİP Genel Merkez yöneticilerinin yoklamalara katılmadan kontenjan adaylıklarını kendilerine ayırmalarını, yoklamada ön yerleri kazanmış köylü ve işçi adayların geriye itilerek, yönetici kadronun bu yerleri işgal etmeleri ve Bursa’da birinciliği kazanan köylü aday Fevzi Kavuk’un yerine Genel Merkez yöneticilerinden birinin getirilmesini göstermektedir.

Kıraner AP’den İstifa Etti

AP Ankara milletvekili aday listesinin gerilerinde yer alan Zafer gazetesi sahibi Muammer Kıraner dün AP den istifa ederek MP ye girmiştir. Kıraner’in MP ye giriş beyannamesini Parti Genel Başkanı Osman Bölükbaşı ve Genel İdare Kurulu üyesi Abdurrahman Şeref Laç imzalamıştır.



Cumhuriyet, 5 Eylül 1965.

CKMP’de Ayak Oyunu

CKMP Adana teşkilâtı kurucularından Avukat Saadettin Tokbey, kontenjan adaylığını ve listede 1. sırayı kendisi için <<çantada keklik>> sanırken, Genel Merkez, Mustafa Zeki Sofuoğlu’nu 1. sırada kontenjan adayı olarak gösterince şoke oldu. Genel Merkezi bu karara, AP’den CKMP’ye transfer edilenlerin sevkettikleri de anlaşıldı.



Sondakika, 6 Eylül 1965.

CKMP deki çöküntüden sonra Türkeş şehrimize geldi

CKMP Sakarya İl ve ilçe teşkilâtının toptan istifa etmeleri ve Münir Köseoğlunun yaralanması ile son bulan parti içi ihtilâfların baş göstermesinden sonra CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş şehrimize gelmiştir. İhtilaflarla ilgili olarak Sakarya Milletvekili adayı Münir Köseoğlu ve Partililerle bir süre görüşen Türkeş ilgililere gereken direktifi verdikten sonra İstanbul’a müteveccihen şehrimizden ayrılmıştır. Türkeş münfesih İl kurulunu meydana getirmek üzere eski il başkanı Sabahattin Çelikkan’ı görevlendirmiştir. Çöküntü haberleri ile çalkalanan CKMP liler yeni iltihaklarla da sevinmektedirler. 27 Mayıs devrim derneği başkanı eski kurmay binbaşı Muharrem Özdoğan dün resmen CKMP li olmuştur



Cumhuriyet, 6 Eylül 1965.

Türkeş, doğumun kontroluna karşı

CKMP, Genel Başkanı Alparslan Türkeş, <<Biz bugün siyaset hayatında ortaya çıkmış siyasetçileri beğenmediğimiz için siyaset hayatına atılmış bulunuyoruz>> demiştir.

Kartal ve Pendik ilçelerinde düzenlenen sohbet toplantılarında konuşan ve vatandaşların çeşitli konulardaki sorularını cevaplayan Türkeş devamla şunları söylemiştir: <<Biz reformlar için görüşlerimizi programlarımızda açıkladık. 40 bin köye doktor, okul ve öğretmen temin etmenin, bu şartlar altında imkânsız olduğunu hesaplayıp on köyü bir araya getirecek programlar hazırladık. Bu fikir karşısında fikirle çıkacaklarına, bütün köyleri yıkacakmışız, toprakları ellerinden alacakmışız şeklinde propagandalar yapmaktadırlar.>>

Doğum kontrolu hakkında sorulan bir soruya Türkeş, <<Kuzeyimizde üçyüz milyonluk Rusya, güneyde yetmiş milyonluk Arap dünyası var. Biz, zengin yeraltı ve üstü kaynaklarımız olduğu halde fakir bir durumdayız; bunun sebebini de nüfus artışına bağlamaktayız. Bu teşhis hatalıdır. Bu bakımdan nüfus kontroluna karşıyız. Sanayileşemeyen memleketler sömürge durumundan kurtulamazlar. Bugün biz bu haldeyiz.>> şeklide cevap vermiştir.

AP de buluna masum vatandaşları sonunda partilerine alacaklarını açıklayan Türkeş, <<Yabancı devletlere yarım için el açmak, bugün bizim en çok üzülüp sinirlendiğimiz bir konudur.>> demiştir.

Genel Başkan Yardımcısı Enver Kök, Genel Yönetim Kurulu üyesi Mustafa Kaplan ve bazı adaylar da toplantılarda hazır bulunmuşlardır.



Yeni Tanin, 6 Eylül 1965.

AP nin TİP’le ilgili başvurması yankılar uyandırdı

Adalet Partisinin önceki gün TİP’in seçime girmemesi için Yüksek Seçim Kuruluna yaptığı müracaatın yankıları dün de devam etmiş, bu konuda görüşlerini bildiren parti yetkilileri AP yi tasvip etmediklerini açıklamışlardır.

CKMP nin Görüşü

CKMP sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu ise bu konuda şunları söylemiştir: <<Tek başına iktidara geleceği iddia eden AP nin ufacık bir parti ile uğraşması cidden ayıptır. Ve aynı zamanda da bu parti yöneticilerinin ne kadar korkak ve fikirden yoksun olduklarını gösterecek mahiyettedir. AP, Türkiye İşçi Partisinin kuruluşunda veya seçim hazırlıklarında kanun dışı bir durum var ise, adlî mercilerin dikkatini çekmekle yetinmeli idi. Ayrıca hükümettedirler ve hükümet olarak yapamadıkları bir işi parti olarak yapmak istemektedirler. AP yöneticilerinin <<işçi>> kelimesinden ödleri kopuyor. Çalışma Bakanları, bunun yerine <<amele>> deyimini ikâme etmek ve işçi sınıfını halk nazarında küçümsemek istedi, muvaffak olamadı. Fakat AP kitlesi içindeki aldatılmış işçi oylarından, hak ettikleri cevabı bu seçimlerde alacaklardır.>>

Öte yandan parti Genel Başkanı Alparslan Türkeş de AP nin davranışlarını asla tasvip etmediğini söylemiştir.



Yeni Tanin, Server Sadık, Duvar Geçen, 6 Eylül 1965.

CKMP

Bu partinin ismi gibi öyküsü de uzundur. Biz mümkün mertebe kısaltarak seçimlere girerken bu öyküyü sizlere anlatmaya çalışacağız.

CKMP de en önemli öykü Gökhan Begin, Türkeş Beg ile olan anlaşmazlığıdır. Düşününüz bu kişi Türkeş Begi taaa ötelerde AP’nin başına getirmeğe çalışmış, bunun için AP içinde çatışmış, çarpışmış, savaşmıştır. Bu yüzden AP’nin dışına itilmiştir. Sonra bir küçük meseleden Türkeş Begle, Gökhan Beg birbirlerine girmişlerdir! Küçük mesele de adaylıktaki sıradır.

Gökhan Beg İstanbul listesinin 3. adı olarak Türkeş Beg tarafından tasvip görmüştür. Bu iki Begi birbirine sokmuştur. Şimdi diyeceksiniz ki attıklarında tozu dumana karıştıran Begler, İstanbul gibi bir ilde 3. Olmanın kavgasını etmişlerdir. Bu CKMP’nin parlâmentoya kabarık bir sayı ile girmiyeceğinin belirtileridir.

Sonra bu önemli konu halledilmiştir! Yani CKMP’nin kuvvetli olduğu bir ilde -Konya’da- Gökhan bey birinci ad olarak listeye konmuştur. Gökhan Begin parlâmentoya gireceğinden şüphe yoktur. Ama bu didişmenin sürüp gideceğinden de şüphe yoktur!

Nitekim CKMP’nin Konya örgütünde bu yüzden çekişmeler başlamıştır. Listenin aşağısına kayanlar mızıldanmağa, ileri geri söylenmeye başlamışlardır. Seçimlere böylesine giren bir siyasî topluluğun nasıl çıkacağı doğrusu merak konusudur!

CUNTACILAR!

CKMP’nin liste başları eski ihtilâlcilerdir. Türkeş Bey adamlarını kilit noktalarına yerleştirmiştir. Bu Türkeş Beyin baskın grupuyla parlâmentoya geleceğinin bir delilidir. 14’lerin büyük kısmı böylece parlâmentoda bir grup olarak belirerek ve kâğıt üzerindeki düşüncelerini kürsüden halkoyuna sunacaklardır. CKMP yepyeni bir yüz kazanma yolundadır. Belki partinin örgütü tamamen değişecek, yeni ve CKMP’nin düşüncesindeki kişiler yerlerini alacak ve parlâmentonun sağ yanında bir küçük grup askeri disiplinle kalkıp, askeri disiplinle yerlerine oturacaklardır!

Üstelik bu tarz bir hareket CKMP’nin yeni yöneticilerine pek yaraşacaktır…

YUMUŞAK BAŞLAR..

CKMP içinde kalanlara dikkat edilecek olursa bu kişilerin son derece yumuşak başlı kişiler olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin bir Mustafa Kemal Erkovan -ismindeki haşmete aldanmayın- ensesine vurulup lokması alınacak kişidir. Öğrenciliğini bilenler Erkovan’ı iyi tanıyanlardır. Ağzından dirhemle lâf çıkan bu kişi, tesadüfen milletvekili olmuştur. Bu niteliğini muhafaza etmek için de yapamıyacağı şey yoktur!..

Örneğin bir Hazım Dağlı Bakanlığı rüyasında görse hayra yormıyacak kişidir. Ama oturduğu koltuğa şimdi bayılmakta ve lideri Türkeş Bey bu yüzden sımsıkı sarılmaktadır.

İlginç bir tip muhahkak ki Ahmet Tahtakılıç’tır. Bu fanatik politikacının seçildikten sonra ne yapacağı bilinmemektedir. Ama bağımsızlığa doğru gideceği tahmin edilebilir!

CKMP böylece bir karışıklıklar partisidir. Seçim sonucunda Türkeş beyin kılıcıyla bu kördüğümü parçalaması beklenen bir akıbettir!



Yeni Gazete, 7 Eylül 1965.

TÜRKEŞ ALEYHTARI İKİ ADAY LİSTEDEN DERHAL İHRAÇ EDİLDİ

Yüksek Seçim Kurulu, CKMP Genel İdare Kurulunun bir kararını red etmiş ve partilerden sadece savunmaları alınmak suretiyle ve haysiyet divanları kararları ile üyelerin atılabileceğini CKMP’ye bildirmiştir.

Yüksek Seçim Kurulu bu kararı, CKMP Erzurum adaylarından ikisinin, “Genel Başkan Türkeş aleyhine konuştukları” iddiasiyle Parti Genel Merkezi tarafından listeden çıkarılması üzerine almıştır.

CKMP Genel İdare Kurulu, Erzurum adaylarından Mehmet Ulaş ile Ahmet Polat’ın tutumları üzerine, Erzurum listesini yeniden tanzim etmiş, bu iki adayı liste dışı bırakarak, yerlerine yenilerini koymuş, durumu da yüksek seçim kuruluna bildirmiştir. CKMP Genel İdare Kurulu da bu arada, iki adayın partiden ihraç edilmek üzere Haysiyet divanına verildiğini de Yüksek Seçim Kuruluna bildirmiştir.

CKMP’nin bu kararını inceleyen Yüksek Seçim Kurulu, partilerden savunma alınmadan Haysiyet Divanlarının kimseyi atamıyacağını, sadece parti içindeki görevlerine son verebileceğini, aday listesinden de çıkaramıyacaklarını da CKMP ye bildirmiştir. Bu karara göre, Haysiyet Divanı, ifade almak suretiyle iki adayı Eylül’den önce partiden ihraç edemezse seçime katılacaktır.



Medeniyet, 7 Eylül 1965.

CKMP’nin seçim beyannamesi dün açıklandı

CKMP sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu dün partisinin seçim bildirisinde yer alacak prensipleri açıklamıştır.

CKMP genel merkezinin son zamanlarda <<Karargâh>> olarak isimlendirilmesi üzerine bu partinin genel yönetim kurulu üyelerinden Dündar Taşer dün gazetecilere diğer partiler hakkında şunları söylemiştir:

<<CKMP karargâh ise, AP kadergâh, CHP dergâh, MP tezgâh, YTP yalnızgâh ve TİP de girizgâhtır.>>

Türkeş Döndü

Diğer taraftan bir süreden beri seçim gezisinde olan CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş dün Başkente avdet etmiştir.. Türkeş gezi intibalarını bir basın toplantısında anlatacaktır.



Yeni Tanin, 7 Eylül 1965.

CKMP seçim bildirisi yayınladı
Parti Meclis’te nitelik üstünlüğü istiyor

CKMP nin seçim bildirisi hazırlanmış ve dün kamu oyuna açıklanmıştır. Seçim bildirisinin girişinde son dört yıllık parlâmento ve koalisyon hükûmeti denemelerinin sonuçları üzerinde durulmakta ve şöyle denilmektedir.

<<- Siyasî partilerin Büyük Millet Meclisindeki üye sayıları ne olursa olsun hükûmet teşkilinde, devlet yönetiminde zaman zaman eşit durumlarda görev aldıklarını, eşit müessiriyet ve eşit mes’uliyet aldıklarını ortaya koymuştur. Hükûmet’te başarılı olmak için büyük Meclis’te oy sayısının yeterli bulunmadığı, nitelik üstünlüğünün ağır bastığı anlaşılmıştır.>>



Hür Söz, 7 Eylül 1965.

<<Genel Merkez, CKMP nin Erzurum’da Seçim Şansını Sıfıra İndirmiştir>>

O. Polat Genel Mekezin Davranışını <<Siyasî Ahlâk Dışı>> Kabul Ediyor

Osman Polat’ın Tamimi

CKMP Genel Başkanlığına
Ankara

10 Ekim’de yapılacak genel seçimlere Partimizin Erzurum Listesinden katılacak adaylar; yapılan ön seçimler neticesinde, İl Seçim Kurulunun verdiği mazbataya göre şu sırayı almışlardı: 1.Ahmet Polat, 2. Mehmet Ulaş, 3. Tayyar Ceylan, 4. Refet Körüklü, 5. Tahsin Telli, 6. Mehmet Şahin. 7. sıraya düştüğünden, Tahsin Telli ise, herhalde bu sebeple adaylıktan istifa etmişlerdi.

Diğer taraftan, partiler Kanununun 31. maddesi; Aday Talimatnâmesinin ise 12. maddesi hükmüne göre, Listeye Genel Merkez tarafından konulacak aday için de Erzurum Teşkilâtı ile Genel Başkanlığın istişarede bulunması mecburiyeti vardır. Bu mecburiyete rağmen; Genel Merkezce sayın Kemâl Tamer, Erzurum Listesinin başına İl İdâre Hey’etinden gizli tutulmak suretiyle, getirildi.

Genel Kurulun bu kararını haricî kaynaklardan istihbar eden teşkilât mensupları ve İl İdâre Kurulu Merkez İlçe İdâre Kurulu ve ile Gençlik Teşkilâtı idarecilerinin müşterek kararı ile, İl Başkanını; Genel Merkez nezdinde teşebbüse geçerek listenin bir ve iki numaralarına bölgede tanınmayan bir şahsın konulmaması ve aday üzerine istişare yapılması vazifesi ile tavzif etti. İl Başkanlığı, 2.8.1965 tarihli Acele Telgrafla kurulların müşterek kararını Genel Merkeze bildirdi ve ayrıca telefonla sayın Genel Başkan’la görüşmeye teşebbüs etti. İl Başkanı tarafından açılan telefonlara, her def’asında bir Genel Kurul a’zası çıktı ve bunlardan Gökhan Evliyaoğlu , Mustafa Kemâl Erkovanlı ve bâzı yetkililer, henüz Genel Kurulun böyle bir karar vermediğini, ancak bir yetkili zât da, Kemâl Tamer’in Erzurum listesinin başına konulmuş olduğunu bildirdi. Bu suretle de, Genel Kurulun, İl Teşkilâtımızdan gizli tuttuğu karar ifşâ edilmiş oldu.

Bilahare Başkanlık olarak Sayın Genel Başkana çektiğim tel’e Alparslan Türkeş imzasiyle verilen cevabda, Genel İdâre Kurulunun tam ittifakla aldığı karardan geri dönülemiyeceği bildirildi. Böylece de Genel Merkez kontenjan adayı üzerinde İl Teşkilâtımızla istişâre etmek mecburiyetinde olan CKMP Genel Merkezi, partiler Kanununun ve aday Yönetmeliğinin âmir hükümlerini doğrudan doğruya ihlâl etmiş oldu.

Duruma muttali olan Adaylar, şahsen Genel Başkanlığa telgrafla müracaatta bulundu. Genel Başkan sayın Alparslan Türkeş imzalı yıldırım telgrafta ise, İl Başkanlığımız muhatab kabul edilerek, adaylar için; “Telinizi aldım. Kemâl Tamer liste başına düşünülerek konulmuştur. Buna rağmen istifaya karar verdiyseniz, acele istifa edin…” İl İdâre Hey’eti için de; “…Yeni il müteşebbis hey’eti kurulmak üzere yetki isteği ile müracaat etmiş, bizden cevab beklemektedir.” demek suretiyle de telefonu ilçe başkanının yüzüne kapattığı, İlçe başkanının da bu durumu tel’le protesto ettiği müşahede olundu.

Netice itibariyle; İl İdâre Hey’etimiz 3.9.1965 günü İl Merkezimizde yeniden toplanarak, bütün bu muhavereleri tafsilatiyle görüşüp, konuştu ve şu neticeye vardı.

a- Genel Başkanlık; Siyasî Partiler Kanununun 31 ve Aday Yönetmeliğinin 13. maddelerini ihlâl etmek suretiyle, Teşkilâtla istişare teklifimizi ve bu arada Partimizin seçim sansını artırma yolundaki hal çârelerimizi reddetmiştir.

b- Bize gönderilen Yıldırım telgrafta; Erzurum’dan iki milletvekilliğinin garanti edildiği ve yetkili idâre kurulunun da yeki beklediği yolundaki beyanlarda Genel Başkanlığın; Partimiz İl Teşkilâtı dışında gayri resmî şahıs ve organlarla işbirliği ve muhabere halinde bulunduğu, bunun ise siyasî ahlak dışı olduğu anlaşılmıştır. Bu sebeble İl İdâre Hey’eti a’zalarının ekserisi istifa etmiştir.



Yeni Tanin, 8 Eylül 1965.

Yüksek Seçim Kurulu AP’nin TİP’le ilgili müracaatını reddetti

Yüksek Seçim Kurulu, AP’nin TİP’in seçime girmemesi için yaptığı müracaatı red etmiştir. Bu konuda gazetecilere bilgi veren AP Genel Başkan Vekili ve Seçim Komitesi Başkanı Sadettin Bilgiç, <<Yüksek Seçim Kurulu esasa girmeden ve delilleri incelemeden usulden red etmiştir>> demiştir. …



Yeni Tanin, 8 Eylül 1965.

Evliyaoğlu AP’ye çattı

CKMP Genel Başkan Vekili Gökhan Evliyaoğlu, dün AP Genel Başkanı ve Yöneticilerine yine çatmış <<Partinin başındaki Amerikan müteahhit, morrison şirketini temsil ederken de Türk işçilerin haklarını çiğnemiştir>> demiştir.

Evliyaoğlu, AP’yi terk eden aydınların ve halk kitlelerinin, AP yöneticilerinin işçi, esnaf ve köylüye sırt çevirmesinden ileri geldiğini belirterek şöyle devam etmiştir: <<AP’li yöneticilerin partiyi bir tüccar klübü haline getirdiğini Türkiye’de bilmeyen yoktur. CKMP’nin 400 ü aşkın müracaatı arasında işçi ve esnaf adaylara fazla yer vermesi, bizim aczimiz değil, şerefimiz ve programımız icabıdır.>>



Milliyet, Refik Erduran, Düpedüz, 8 Eylül 1965.

Sözler ve Sorular

Yurdumuzu akıl yoluyla kalkındıracağını iddia eden Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin Genel Başkanı Alparslan Türkeş açıklıyor:

- Kuzeyde üç yüz milyonluk Rusya, güneyimizde de yetmiş milyonluk Arap kitlesi varken Türkiye’nin doğum kontrolüne gitmesi yanlıştır.

Bizim bildiğimiz, yirminci yüzyılda uluslar güçlerini kalabalıktan değil, ileri ekonomi ve teknolojiden almaktadırlar. Türkiye’de de bütün ciddî hesaplar göstermektedir ki zaten çok cılız olan yatırım imkânlarımızın yeni fabrikalar kurmak yerine hızla çoğalan çocukların büyütülmesine harcanması ileri bir ekonomiye kavuşma çabalarımızın önündeki en büyük engeldir ve hızlı kalkınmamız için doğum kontrolü şarttır. Sayın Genel Başkan Türkeş’e bir soru: - Ulusların güçleri nüfus çokluğuna bağlıysa sözünü ettiğiniz yetmiş milyonluk Arap kitlesi niçin iki milyonluk İsrail’e karşı acınacak durumda?



Cumhuriyet, 8 Eylül 1965.

Türkeş Halkla Sohbet Etti

Efendim, size milliyetçi, diyorlar. Hatta ırkçı kafatasçı diyorlar. Doğru mu bu? Ben Karadenizliyim. Kafatasıma bakıyorum da şey.. Acaba? Bu sözleri söyleyen, saçları hafif dökülmüş, kırk kırkbeş yaşlarında vatandaş, eliyle büyük yuvarlak başını gösteriyordu. Etrafta gülüşmeler oldu. Sözün muhatabı hiç beklemediği bu soru karşısında kendini toparladı. Sinirlendiği, arkasında tuttuğu sol yumruğunu iyice sıkmasından belli oluyordu.

- <<Bir adamın üzerine atılırsın, hiçbir delil ve sebep yokken içeri tıkarsın. Sonra çıkarır, tekrar sokarsın. Bütün bu haksız davranışlarından sonra, kafatasçı sıfatını zorla bulaştırmağa çalışırsın ve bunda ısrar edersin. Bugün de yapılan propagandalar budur.

Ben Kurmay Albaylığa kadar yükselen bir adamım. Amerika, Avrupa gördüm, ekonomi tahsil ettim. Ben nasıl kafatasçı olurum. Bugün dünyada böyle bir şey yok..>>

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş Kartal’da, sahil kahvelerinden birinde halkla sohbet ediyordu. Sabah erken saatte kahve bayraklarla donatılmıştı. El ilânları dağıtılıyor ve arada bir hoparlörle Sayın Genel Başkan Türkeş’in <<bir kahve içip Kartallılarla sohbet edeceği>> ilân ediliyordu. Havanın güzel olması yüzünden, toplantı saatinden önce gelen partililer kahvede yarenlik ediyorlardı. Bu arada emekli subayların askerlik hatıraları, adaylıktan ve partiden istifa edenlerin durumları konuşmaların özüydü. Bir ara, bir partilinin talimatı üzerine partili gençler anayol üzerine çıktılar. Genel başkanı karşılıyacaklardı. Bir partili yanındaki arkadaşına <<Bileydim Kerküklüleri de toparlar buraya getirirdim. Pek az kişi var.>> diyordu.

Gerçekten, kalabalık fazla değildi ama, partililer kadar ve hatta daha fazla partisizlerin olması ve sohbet ilerledikçe, bazı partililerin özel olarak konuları açmak için sordukları sorular yanında, samimi bir şekilde sualler sormaları konuşmaları ilgi çekici bir yola sürükledi. Bazı dinleyiciler ise ilk defa gördükleri ihtilâlin kudretli Albayını merakla seyrediyorlardı.

Bizi Denediniz mi?

<<Sayın Albayım, biz kimlere sarılacağımızı şaşırdık. Bu memleketten padişahlığı kovduk, durumumuz biraz düzeldi, son bu hallere düştük. Liderler birbirlerini yiyorlar. Milletvekilleri radyoda yemin ediyorlar, sonra maaşları arttırma yolları arıyorlar.

Ben madenlerde çalıştım, bilirim. Bu milletin madenleri, toprak fiatına üç beş açıkgözün eline geçiyor. Bu fakirleri nasıl doyuracağız, nasıl giydireceğiz? Siz onu bana söyleyin. Biz kime tutunalım?>>

Aslında bütün parti yöneticilerinin cevab vermeleri gereken bir husus!. Türkeş sordu: <<Bizi denediniz mi?>>

Doğum Kontrolü

<<Allah daha ziyade etsin…>>

CKMP Genel Başkanı sohbet sırasında bu sözleri söylerken, doğum kontrolü için kafa patlatan, uğraşan, didinenler gözümün önüne geldi. Onlar nüfus artışını yavaşlatmaya çalışırken, çarelerini ararken, İktidar ortağı partinin Genel Başkanı <<Her sene nüfusumuz bir milyon artıyor, Allah ziyade etsin. Nüfusumuz ne kadar artarsa o kadar güçlü oluruz. Kuzeyimizdeki, güneyimizdeki devlet nüfuslarına bakınız…>> diyordu. Diyordu ama, vatandaş da şaşırıp kalmıştı. Şimdiye kadar, kalkınmamız ve refaha kavuşmamız için doğum kontrolü şart diyorlardı; hatta, bedava ilâç da dağıtıyorlardı. Şimdi de Türkeş kontrolü doğru bulmuyordu. En iyisi, bu konuda sual sormamakta. Soran da olmadı.

Adını Değiştiremez miyiz?

Bir partili sordu <<Albayım, bize siz sosyal adaletçisiniz. Yani sosyalistsiniz. Yani şeysiniz.. diyorlar. Acaba bunun ismini değiştiremez miyiz?

Bu suâlin sorulmasından memnun hayli partili vardı. Başlarıyla soruyu doğru bulduklarını işaret ediyorlardı. Bazı partililerin bu şekilde yapılan propagandadan bunaldıkları belliydi. Sosyal adalet terimini değiştirmekle <<şey>> ithamından kurtulacaklarını sanıyorlardı.

Türkeş <<Bakın>> dedi, karşıda kasketli bir vatandaşı gösterdi <<Bu hergün sırtında beşyüz kilo yük taşır, ben hiçbir şey taşımazsam ve ben ondan çok para kazanırsam sosyal adalet yok demektir. Herkes emeğinin ve liyakatinin karşılığını alırsa orada sosyal adalet var demektir.>>

Kartal ‘dan Pendik’e hareket edildi. Mustafa Kaplan’ın arabasında gazeteciler vardı. Arabada kimse bilmediği için, Pendik sokaklarında toplantı yerini arıyorlardı. Bir ara bir gazeteci <<Ben şurada bir bayrak gördüm>> dedi. Mustafa Kaplan cevap verdi <<Tamam öyleyse, orasıdır. Nerede bir bayrak asılı, orada siyaset var.>>



Milliyet, 8 Eylül 1965.

Ankara’da bir sohbet toplantısı yapan CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ, 1938 sonrası CHP’sinin iktisadî tatbikatta faşist, AP’nin ise neofaşist bir uygulama getirdiğini iddia etmiştir. <<Halk oyalanabilir, fakat uzun süre aldatılamaz. Putlar yıkılmıştır. Menfaatler devri geçmiştir. Bugün milyonlarca Türk çocuğu yetim gibi büyümektedir. Bugünkü devlet teşkilâtı, ağır, masraflı işleyen, ana gayesini kaybetmiş, bölüm bölüm meflûç bir ağırlık ve baskı cihazı durumundadır. CKMP idarî reorganizasyon ile halkın istediği devleti kuracaktır.>>



Vatan, 9 Eylül 1965.

CKMP <<Bugünkü devlet düzenine karşıyız>> diyor
Özdağ <<Gülmeyi unutan Türk halkı hizmet beklemektedir>>

CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ, bugün basın mensuplarıyla yaptığı sohbet toplantısında <<biz bugün tatbik edilen devlet kurum ve teorisine karşıyız demiştir. Özdağ bu konuda özetle şunları söylemiştir:

<<Bugünkü devlet teşkilâtı, ağır ve masraflı işleyen, ana gayesini kaybetmiş, bölüm bölüm meflûç bir ağırlık ve baskı cihazı durumundadır. Hem kendi mensuplarını aşındırmakta, hem de hizmetinde bulunduğu halkı ezmektedir. Bugün için Türk devleti, Türkiye halkının varolma, varlığını hürriyet, barış ve refah içinde devam ettirme, geliştirme ülkü ve iradesinin eseridir. Devlet halktan olmalıdır. Halkın hizmetinde olmalıdır. Devlet memuru, tahakküme değil, hizmete memurdur. Amir olan, hizmet veren ve hizmet bekleyen halktır. Gülmeyi unutan Türkiye halkı, gülen ve yüz güldüren bir hizmet beklemektedir.

CKMP olarak şiarımız, söz değil, icraattır. Bu icraat halkçı, devrimci ve toplumcu bir icraat olacaktır.

Bizim için, Türkiye’nin maküs talihi, halkın yaşantısı değiştiği zaman yenilmiş olacaktır.>>



Cumhuriyet, Medeniyet, 9 Eylül 1965.

Özdağ “Biz bugünkü devlet tatbikatına toptan karşıyız” dedi.

Dün parti genel merkezinde bir basın toplantısı yapan CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ, partinin genel politikası ile programı hakkında izahat vermiş ve bu arada <<1938 sonrası CHP, iktisadi tatbikatta tam mânasiyle faşist hüviyettedir. Bugünkü AP ise neofaşist bir tatbikat getirmektedir.>> demiştir.

Konuşması sırasında partisinin Millet Meclisinde geniş bir ekseriyet sağladığı zaman yapacağı işleri de anlatan Özdağ, şunları söylemiştir:

<<- Biz bugünkü devlet kurum ve teorisine karşıyız. Bugünkü devlet teşkilâtı ağır ve masraflı işleyen, ana gayesini kaybetmiş, bölüm bölüm meflûç bir ağırlık ve baskı cihazı durumundadır. Hem kendi üyelerini, mensuplarını aşındırmakta ve hem hizmetinde bulunduğu halkı ezmektedir.>>



Milliyet, 10 Eylül 1965.

CKMP, Kıbrıs için tedbir istedi

CKMP, dün Kıbrıs konusunda Başbakana bir muhtıra vermiştir. 7 sayfa olduğu öğrenilen muhtırada, yatışmış ve sessiz görünen Kıbrıs’ta, her an beklenmedik olayların meydana gelebileceği görüşünden hareket edilerek, gerekli tedbirlerin alınması istenmiştir.



Vatan, 10 Eylül 1965.

CKMP, KIBRIS İÇİN BAŞBAKANA MUHTİRA VERDİ

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, bugün, Kıbrıs konusunda Başbakana bir muhtıra vermiştir. Muhtırayı, Ankara milletvekili Mustafa Kemal Erkovanlı Başbakanlığa götürmüştür.

7 sayfa olduğu öğrenilen muhtırada, <<yatışmış ve sessiz görünen Kıbrıs’ta, her an beklenmedik>> olayların meydana gelebileceği görüşünden hareket edilerek, <<gerekli tedbirlerin>> alınmasının istendiği öğrenilmiştir.

Öte yandan, CKMP genel başkanı Alparslan Türkeş, bugün gazetecilerle yaptığı sohbette, <<hükümet kanadına mensup bir parti> olarak bugünlerde Başbakana bir muhtıra daha verileceğini söylemiş fakat konusunu açıklamamıştır. Türkeş, yeni muhtıra konusunun daha sonra açıklanacağını bildirmiştir.



Yeni Tanin, 10 Eylül 1965.

Erkovanlı: <<Gizli işsizlik ve açlık had safhadadır>>

CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Kemal Erkovanlı, dün <<Anadolu halkının beslenme ve barınma durumu dâvası, dün olduğu gibi bugün de hal çaresi beklemektedir>> demiştir.

Demecinde, halkımızın büyük kısmının iyi beslenemediğini, noksan ve kötü gıda aldığını, bu şartlarla yetişen nesillerin beden sağlığında korku verici tahribat görüldüğünü ileri süren CKMP Genel Sekreter Yardımcısı, 20 milyon nüfusun akşam yatağına aç yani normal gıda alamadan yattığını söylemiş, devamla şöyle demiştir: <<Türkiye’de gizli işsizlik gibi açlık da had safhadadır.>>



Vatan, 10 Eylül 1965.

CKMP ve MP Pakistan’a yarım yapılmasını istiyorlar

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, bugün gazetecilerin Pakistan – Hindistan silâhlı>> çatışması hakkındaki bir sorusu üzerine, Keşmir dâvasında Pakistan’ın <<yüzde yüz haklı>> olduğunu, silâhlı çatışmanın durdurulması için Türkiye’nin <<arabuluculuk>> etmesinde büyük faydalar bulunduğunu söylemiş ve “bununla beraber her çeşit millî davalarımızda bizi desteklemiş olan ve her zaman bizim yanımızda yer almış bulunan Pakistan’ı desteklemek ve ona elden gelen yardımı yapmak gereklidir.” demiştir.

Türkeş Pakistan – Hindistan silâhlı çatışmasından <<üzüntü duymakta olduklarını>> belirtmiş, Keşmir meselesinden meydana gelen bu çatışmada, Birleşmiş Milletlerle, Pakistan ve Hindistan’a yakın bağlarla bağlı bulunan bazı büyük devletlerin de <<ihmallerinin>> bulunduğunu söylemiştir.



Yeni İstanbul, 10 Eylül 1965.

Türkeş “Pakistan yüzde yüz haklıdır”

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün gazetecilerin Pakistan – Hindistan silâhlı çatışması hakkındaki bir sorusu üzerine, Keşmir dâvasında Pakistan’ın yüzde yüz haklı olduğunu, silâhlı çatışmanın durdurulması için Türkiye’nin arabuluculuk etmesinde büyük faydalar bulunduğunu söylemiş ve “Bununla beraber, her çeşit millî davalarımızda bizi desteklemiş olan ve her zaman bizim yanımızda yer almış bulunan Pakistan’ı desteklemek ve ona elden gelen yardımı yapmak gereklidir.” demiştir.



Yeni İstanbul, 10 Eylül 1965.

TÜRKEŞ ERTUĞRULGAZİ İHTİFÂLİNDE BULUNACAK

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün gazetecilerle yaptığı sohbet sırasında, cumartesi günü Eskişehir’e gideceğini, buradan da Bilecik’e geçerek Söğüt’te yapılacak “Ertuğrulgazi İhtifâli”nde hazır bulunacağını açıklamıştır.



Milliyet, 11 Eylül 1965.

Köseoğlu: İdamlarda 14’lerin Fikri Alınmadı

CKMP Sakarya Milletvekili adayı Münir Köseoğlu düzenlediği basın toplantısında <<idamlar konusunda 14’lerin fikrinin alınmamasından>> şikâyet etmiştir. <<Millî Eğitimde geniş reform yapılması, bir Türk çocuğunun en az bir Rum çocuğu kadar dinî bilgiye sahip olması>> gerektiğini belirten Köseoğlu <<Bu ilde bir vali vardır. Otomobili, köşkü, ahçısı, hasılı herşeyi mevcuttur. İsteriz ki daha çok olsun. Ama bunun yanında aynı imkân ve aynı şeyler müftülere de verilsin>> demiştir.



Yeni Gazete, 12 Eylül 1965.

Yazan: Ahmed Emin Yalman

İtiraf edeyim; CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’i ziyarete gittiğim zaman kendisi hakkında sabit bir fikir taşıyordum. Türkeş’e demokrasiyi bir engel diye kabul eden, daha fazla hızla sonuç almak için totaliter nitelikte kestirme yollar aramaktan çekinmeyen bir politika adamı diye damga vurmuştum. Bu sebeple kendisinden bir görüşme fırsatını çekinerek istedim. CKMP’nin Karanfil sokağındaki Genel Merkezine giderken türlü türlü tereddütlerin etkisi altında idim.

Merkeze tayin edilen buluşma zamanından beş dakika önce varmıştım. Bir bekleme odasında başka sözlülerle beraber yer aldım. Tam dokuz buçukta askerce bir intizamla Özel Kalem Müdürü göründü, adımı çağırdı, arkasından yukarı çıktım. Liderin odasına girdim.

Türkeş ile ihtilâl günlerinden beri ilk defa olarak karşılaşıyordum. Kendisini sandığım gibi korkunç bulmadım. Karşımda nazik, sakin, itidalli bir şahsiyet vardı. Hoşbeşten sonra hazırladığım ilk suali derhal sordum:

- İki yıl yurd dışında ve dünyanın dört tarafında başka idarelerin işleyişini yakından izlemek fırsatını bulan bir grupla beraber CKMP’ye katıldınız. Bizde idareyi daha verimli ve dinamik, her iş hakkında günü gününe kararlar verebilecek bir hale vardırmak için bu izlemelere dayanan düşünceleriniz, plânlarınız var mı?

- Memlekette esaslı bir idari reform yapılması gerektiği kanısındayız. Devlet teşkilâtı bugün çok ağır, pahalı ve kendi elemanlarını da yıpratarak işlemekte ve hizmet gayesini taşıdığı halkı da ezmektedir. Geniş bir idari reforma girişilmesi yerinde olacaktır. Memurları yeniden ihtisasa göre eğitime tabi tutmak, yetiştirmek, Devlet hizmetini halkın ayağına rahatça ulaşacak bir sisteme sokmak, hizmeti kolaylaştırmak ve şahıslara bağlı kalmadan bir nevi otomasyon düzeni içinde yürür bir hale getirmek gerektiği düşüncesi içindeyiz.

Uzun Takipler

Bu gün uzun takipler, havaleler arasında vatandaş canından bıkıyor. Bir iş için devlet kapısına bir tek baş vurma yetmelidir. Karar kısa zamanda müracaat sahibinin ayağına ulaşmalıdır. Bugün memur sınıfında kıdem baş rolü oynuyor. Kıdem elbette itibar görmelidir. Fakat ondan evvel liyakat ve çalışma ağır basmalı, her yere bu hakim kılınmalıdır.

Hindistan’ı gördüm. Hindlilerin Pavciyet teşkilâtı adlı teşkilâtları vardır. Mahalli işlerin köylerde ve küçük kasabalarda derhal çözülmesini sağlar. Halk tarafından seçilen mahalli meclisler işlere saati saatine sahip çıkarlar. Hükümet bunların başına müşavir mahiyetinde uzmanlar veriyor. Bu uzmanlar ya devamlı şekilde kadroda bulunurlar veya zaman zaman gelirler, tavsiyelerde bulunurlar, halka yol gösterirler. Yol, su, elektrik, temizlik, sağlık gibi bütün mahalli işler meclislerin çerçevesinde çözülür. Ufak tefek davalar uzlaşma yolile karara bağlanır. Mahalli meclislerin çok faideli olabileceğini Hindistan’da gördüm.

Merkeziyetçilik

Gelişme halindeki memleketlerin bir kısmı, davayı bu şekilde ele alamıyorlar. Merkeziyetçiliğe kayıyorlar, halbuki merkeziyetçilik işleri uzatıyor, güçleştiriyor, şahsa bağlı kılıyor. İngilizlerin dominyon şeklinde idareleri iyi örnektir.

- Totaliter bir gidişi kestirme bir yol sanıp demokrasiye tercih edenler var. Siz bu gibiler hakkında ne düşünürsünüz?

– Benim görüşüme göre esas olan demokratik yoldur. Halka dayanmayan, halk tarafından benimsenmeyen hiç bir teşebbüs verimli olamaz. Bizim Cumhuriyet devrinde girişmiş olduğumuz devrimlerimizden bir çoğunun bir kaç büyük şehrin dar sınırlarından öteye yayılamamasının önemli bir sebebi de, bu devrimleri halka götürerek benimsetmek ve maletmek yolunu bulamayışımızdır, işte onun için devrime aykırı davranışlarla karşılaşıyoruz ve aydınlar olarak buna üzülüyoruz, çare düşünüyoruz. Çare, meseleleri halk yığınlarına götürmek, davayı açıkça onlara anlatmak, doğru olduğuna inandığımız çözümü halka benimseterek, onun desteğini sağlamak yoludur sanıyorum. Halk enerjisini bir defa harekete geçirirsek, güçlükleri kolayca yeneriz. Yoksa “Bu olacaktır” diye tepeden inme emir verirsek, nihayet bir kaç memurla bunun faidesini kavrayan aydın kişiler yeniliği kabul ve tatbik ederler, büyük halk topluluğu buna ilgisiz kalır. Bir İngiliz filozofunun bir sözü vardır. Der ki: “Demokrasi demek liderlik demektir. Halkın hoşuna gideni vermek veya hoş görüneni yapmak değildir. Halk için en yararlı olan şeyleri halkı ikna ederek vermek ve yapmaktır.” Memlekete demokrasi her geldikçe herkes sevinmiştir. Ne yazık ki her defasında demokrasi demagoji yoluna sapmış, fazla oy ve alkış toplamak gibi emeller ortalığa hakim olmuştur. Bugün de aynı tehlikelerle karşı karşıyayız. Kolay yoldan halkın reylerini koparmak için bir takım kışkırtmalar ve vatandaşı vatandaşa düşman edecek davranışlar birbirini takip ediyor. İçinde bulunduğumuz güçlüklerden hangi sistem ve programla kurtulabileceğimiz konusunda pek az söz söyleniyor. Halbuki bilhassa geçmişe ait sözler ve hikâyelerle halkı tahrik edecek yerde, vatandaşlar arasında sevgiyi ve karşılıklı saygıyı geliştirecek ve müşterek meselelerimizi çözebilecek fikir ve programları ileriye sürmek lâzımdır.

– Ekonomide partinizin yolu nedir?

– Sosyal adaletin hududları içinde bir karma ekonomiyi uygun görüyoruz. Sosyal adalet ihtiyacını gerçeğe çevirmek için de bir sosyal güvenlik teşkilâtı ile bütün halkı içine alacak bir yardımlaşma teşkilâtı kurmak gerektiğine inanıyoruz. Bu maksadla çalışmalarımız vardır. Bugün memleketimizde şayet parası yok, dayanacağı kimseler yok ise, çok yardımsız ve bakımsız kalmakta, sıkıntılara uğramakta, bu yüzden de bir çok facialar meydana gelmektedir. Modern memleketlerde, sosyal güvenlik ve sosyal yardımlaşma işleri pek ileri seviyelere çıkarılmıştır. Bilhassa, İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda ve Amerika’da bunlara ait güzel örnekler vardır. Bizim de kendi bünyemizi dikkate alarak, en kısa zamanda bu tarzda teşkilâta gitmemiz lâzımdır. Unutmayalım ki memleketimiz, loncalarile, imaretlerile, takım takım hayırlı vakıflarile bu yönlerde dünyaya öncülük etmiştir. Bunlar eskimiş müesseselerdir. Yerlerine aynı ruh ve anlayışla yeni kuruluşlar getirmek gerekmektedir.

Müsbet ilme dayanan bir plânlamayı esas diye kabul ediyoruz. İktisadî faaliyetlerde plân sınırları içinde özel teşebbüse ve devlet sektörüne hedefleri verilmeli ve bilhassa özel sektör gerekli şekilde teşvik edilmelidir. Memleketimizde özel sektörün bütün muhtaç olduğumuz büyük kalkınma hamlelerini yapacak, yürütecek güçde olmadığı kanaatindeyiz. Bunun için özel teşebbüsün yapamıyacağı işlerde devletin öncü olması lüzumuna inanıyoruz.

Türkiye’nin menfaatleri en uygun şekilde ön plânda kalmak ve herhangi bir nevi sömürge emellerine imkân vermemek şartile, ecnebi sermayesinin yatırımlarına itirazımız yoktur. Bütün dünyanın her tarafında sermaye bakımından alış verişler ve yatırımlar oluyor. Hatta komünist memleketlerde de bu böyledir. Mesela Çekoslavakya’nın meşhur Skoda ve Bata gibi müesseseleri dünyanın her tarafında şubeler açmış, yatırımlar yapmıştır.

İlmî Planlama

Milli menfaatlere aykırı istidatları ilmî plânlama sayesinde önlemek imkânı vardır. İkinci mesele rejimdir. Bütün kalkınma işlerini yürütecek elemanları iyi yetiştirmek lâzımdır. İşverenle işçinin karşılıklı münasebetlerinde hakkı, adaleti, insanlığı ve bir de memleketin yüksek menfaatlerini sağlayacak bir sistemin lüzumuna inanıyoruz. İyi işleyen bir denetim sistemi ihmal edilmemelidir. İlme ve tekniğe dayanmak suretile her türlü plânlar ve menfaatler koordine ve murakabe edilmelidir.

– Lideri bulunduğunuz CKMP mevcut partiler arasında hangisini kendine en yakın görür? Hangisile en fazla iş birliği meyli duyar?

– Anayasaya göre kurulan bütün partileri, kanun sınırları içinde hareket ettikleri sürece, muhterem saymaktayız. Bunların idareci kadrolarının zaman zaman ortaya çıkan tutumları, bizi kendilerine karşı bulunmağa sevkediyor. Memleket menfaati gerektiği zaman hepsile gereken iş birliğine girişeceğimiz tabiidir.

Alparslan Türkeş’in yanından şu kanaatle ayrıldım ki kendisi ve arkadaşları, yurd dışında geçirdikleri zaman zarfında yeni dersler öğrenmişler, rejimin çerçevesi içinde vazife görmenin lüzumuna inanmışlardır.



Yeni İstanbul, 12 Eylül 1965.

Özdağ: “Gençliğin Kitap ve Mesken Dâvalarını Halledeceğiz”

CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ, dün bir demeç vererek gençlik meselesi hakkındaki görüşlerini açıklamış ve “Türkiye’de Gençlik meselesi, çözüm bekleyen millî davalarımızdandır” demiştir.

“Türkiye gençliği” derken, sadece organize gençlik teşekkülleri ve yüksek öğrenci gençliğini değil, millet nüfusunun yaş gruplarının tarımcı, işçi, esnaf gençlik varlığının bütünüyle ifade edildiğini belirten Özdağ “yurdumuzdaki ağır yaşama şartlarının, varlık içinde yokluğun, imkân içinde yokluğun, imkân içimde imkânsızlığın ve kötü yönetimin sıkıntı ve elemini özellikle gençlik duymaktadır” demiş, gençliğin beslenme, barınma, sağlık, yetişme şart ve imkânlarının üzüntü verici, umut kırıcı olduğunu söylemiştir.

CKMP genel sekreter yardımcısı, gençliğin fiilen yaşama düzenini, insanlık onuruna ve demokrasi ülküsüne aykırı gördüklerini, Türk gençliğinin hayat mücadelesinde ve kendilerini yetiştirme çabalarında imkânsız, çâresiz bırakılmış olduklarını, CKMP nin buna karşı bulunduğunu ifade etmiş, devamla demiştir ki:

“Devleti, kişiliğini geliştirmede, refah ve mutluluğa ulaşmada, topluma yapıcı olarak katılmada genç yurttaşa yardımcı olmakla ve üst seviyede fırsat ve imkân eşitliği sağlamakla ödevli kılacağız. Her gencin, her yurttaşın kabiliyetine en uygun gelişin ve eğitim imkânına ulaştırılması devlet ödevi olacaktır. Gençliğin sağlık, beslenme, barınma, eğitim meselelerine ruhî, fikrî meselelerine âcil radikal çözümler getirmek kararındayız. Öğretim kadrosunun okul, üniversite, kitap yurt, öğrenci siteleri meselesini her seviyede, yurt ölçüsünde çözme karar ve hazırlığındayız. Bütün yetişme ve imkân eksikliklerine rağmen, yıpranan yönetici kadroların, daha üstün bir formasyona sahip yetişmiş yeni neslin ikinci cumhuriyette daha ileri sorumluluk ve yetki sahibi olmasını tenin edeceğiz.”



Yeni İstanbul, 12 Eylül 1965.

A. Türkeş Eskişehir’de

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün saat 14 te karayoluyla Eskişehir’e gitmiştir. Türkeş Sivrihisar’a da uğrayarak, Eskişehir’den Bilecik’e gidecektir.

CKMP lideri uğradığı yerlerde sohbet toplantıları düzenliyecek, parti teşkilâtı yöneticileri ile temaslarda bulunacaktır.

20 EYLÜLDE SEÇİM GEZİSİNE ÇIKIYOR

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş 20 Eylülden itibaren seçim gezisine çıkacaktır. Türkeş, CKMP’nin seçimlere katıldığı 48 ili gezerek yapılacak mitinglere katılacaktır.

Genel Başkanın 48 il’e seyahat etmesini temin etmek maksadı ile CKMP Genel İdare Kurulu THY ile anlaşmış ve özel uçak kiralamıştır. CKMP lideri özel uçak ile seçim bölgelerini gezecek ve gece Ankara’ya dönerek Genel Merkezde çalışacaktır.

GEZİ PROGRAMI

CKMP Genel Başkanı ile diğer seçim ekiplerinin gezi programlarını hazırlamakta olan Seçim Komitesi, Salı günü gezi programını açıklayacaktır. Türkeş ile birlikte geziye Genel İdare Kurulu üyeleri de katılacaklardır.



Milliyet, 12 Eylül 1965.

Türkeş: <<Eski Alışkanlıklar Hortlatılıyor>>

CKMP Genel Başkanı Türkeş, Odunpazarı’ndaki bir kahvede yaptığı bir konuşmada <<Elaleme avuç açmadan yapabileceğimiz çok iş var>> demiştir. <<Son zamanlarda bazı davranışlarla, eski alışkanlıklar hortlatılmak isteniyor. Bu gibi hareketler mahzurlu ve demokratik yolda yürümemizi önleyici hareketlerdir.>>



Yeni İstanbul, 13 Eylül 1965.

“İktidarı İnönü’ye teslim etmedik diye sürüldük”

CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ eski başvekil Adnan Menderes’i Türkeş ve 14’lerin astırdığına dair halk arasında dolaşan söylentilerle ilgili bir sorumuza: “Türk milleti ve inkılâp tarihi ile ilgilenenler şunu bilmelidir ki, Türkeş ve 14’ler açıkça infazlara karşı olmuşlardır” demiş ve hattâ Yassıada mahkemelerinin kurulmasına bile mâni olmayı düşündüklerini, bu konuda teşebbüste bulunduklarını söylemiştir.

GERÇEĞE AYKIRI

Bugün ısrarla halk arasında eski başvekil Menderes’i Türkeş’in ve 14’lerin astırdığı propagandasının yapıldığını, bunun hakikatlere ve gerçeklere aykırı olduğunu ifade eden Özdağ, Türkeş’in ihtilâlden sonra DP ileri gelenlerini İsviçre’ye göndermek teşebbüsünde bulunduğunu, bu teşebbüslerini Gürsel ile zamanın Dışişleri Bakanı Selim Sarper’e yaptığını, ancak neticesiz kaldığını, iktidarı ancak derhal İsmet Paşa’ya teslim edilmesini reddettikleri için husumete maruz kaldıklarını ve yurt dışına çıkarıldıklarını, tabiî senatörlük müessesesini de kabul etmediklerini, infazlardan önce Türkeş ve kendisinin yurt dışından Gürsel’e gönderdikleri mektuplarda infazların yapılmamasını ve kendilerine şefkat gösterilmesini rica ettiklerini, inkılâbın buhrana girmesinin temel sebebinin muhalefet partizanlarının askerî idareyi iğfale ve baskı altına almaya yönelen teşebbüsleri olduğunu, bu partizanların iktidarı biran evvel ellerine geçirebilmek için her çabayı gösterdiklerini, her vasıtayı meşrû saydıklarını ve nihayet Millî Birliği parçalamaya ve komiteyi emellerine âlet etmeye muvaffak olduklarını açıklamıştır.

BAŞKA SEBEP

Muzaffer Özdağ sözlerine devamla, yöneticilerin kusurlarının ızdırabını milletin çektiğini belirtikten sonra, “Türkeş ve 14 lere karşı gösterilen reaksiyonun bir başka yönü de şudur” demiş ve özetle şunları söylemiştir:

“14’ler halk içinden çıkmış halk çocukları idiler. Milletin ızdırabını memleketin ihtiyaçlarını biliyorlardı. Bu amaçla vergi, idare, eğitim ve sağlık hizmetleri alanlarında reform kanunları hazırladılar. Eski siyaset medresesinden yetişen imtiyaz zümrelerine mensup politikacılar ve özellikle o günün şartları ile bu zümrelerin en önde gelen temsilcisi İnönü, reformist politikaya karşı oldu. 13 Kasım 1960 statükocuların hazırladıkları büyük bir irtica hareketidir. Bu günden sonra inkılâp durmuş, restorasyon devri başlamıştır.”

Muzaffer Özdağ dün Ankara’nın çeşitli köylerini dolaşmış, köylülerle yaptığı sohbet sırasında, köylü vatandaşların hayat seviyelerinin yükselmesini istediklerini söylemiş ve “Karabahtınızı, kem talihinizle birlikte yenmek istiyoruz” demiştir.

CKMP genel sekreter yardımcısı yaptığı konuşmalarda genellikle, kalkınmaya, yükselişe giden yolun köyden geçmekte olduğunu ifade ederek demiştir ki; “Hak isteyen haklı sesinizi duyuyoruz. Bu sesin Türkiye Büyük Millet Meclisinden de duyulmasını istiyoruz. Köylünün ikinci sınıf bir vatandaş muamelesi görmesine, köyün iptidâi şartları içinde yaşamaya mahkûm edilmesine karşı bulunuyoruz. Size dayanmayan, size inanmayan, gücünü sizden almayan idareyi, millî ve meşru saymıyoruz.

YARINKİ TÜRKİYE

Bunun için köylüyü Türkiye çapında teşkilâtlandıracağız. Köyle şehir arasındaki farkı kaldıracağız. Köyleri, şehirlerin imkânlarına sahip refah ve huzur yurtları, tarım kentleri haline getirme emelindeyiz.

Yarınki Türkiye köyleri, örenler, kumlar, kuru çamur ve moloz, taş yığınları olmaktan çıkacak, bereketli topraklar üzerinde çalışan mutlu insanların yeşil yurtları olacaktır.



Yeni Tanin, Seçim, 13 Eylül 1965.

Nevşehir’de çarşının her iki tarafında dükkânların arasına serpiştirilmiş kahvehanelerin önünde halk oturmuş, kimisi nargilesini dumanlıyor, kimisi kâğıt kimisi de tavla oynuyor.

Kahvehanelerden Nuri Sesigüzel’in <<Durma güzel durma Doldur testini>> adlı plağı çalınanın önünde durduk..

Kahvehanede oturanlardan yaşlıca bir adamın grubuna yaklaşıp, kendimi tanıttıktan sonra, yarı durmuş nabızlarını yoklamaya başladım. Kendileri ile tanıştığım kişiler, 40 ortağı bulunan bir Nakliye Kamyonu’nun yalnız 6 hissedarıydı.

Bunlardan gözleri çukura düşmüş, korkunç denebilecek kadar sert bakışlı ihtiyar, elini bıyıklarına götürdü ve;

- Oğul, siz de politikacılardan mı öğrendiniz, dört senede bir nabız yoklamayı? dedi.

Yaşlı adamın yanındaki 35 – 40 yaşlarındaki esmer, şişmanca bir zat ihtiyarın sözlerini şöyle tamamladı.

– Gardaşım seçim zamanı gelince Politikacısı da, gazetecisi de nabzımızı yoghlamaya gelir. İyi ama gel gör bagham ki, bizde yoghlanacak nabız galdı mı?.. Yogh, vallahi yogh gardaşım, bizde nabız falan galmadı. Bir kamyon aldıgh.. Tam 40 tane ortağız.. Biz, şini kamyonun parasını nasıl ödeyeceğiz diye düşünüyoruz.

– Madem ki ısrar ediyon, hadi onu da söyleyek.. Nevşehir’liler 961 seçiminde hep CKMP’yi tutardı.. Üç tane Milletvekili çıgharıyogh. Bunların üçü de CKMP’dendi. Şini, bu parti toprağa garıştı. CKMP diye bir parti yogh artık.

Nevşehir’de halen üç partinin teşkilâtı var.. Bunlar, AP; MP ve CHP dir. 1961 seçimlerinde üç Milletvekili çıkarmış bulunan CKMP nin teşkilatı ise tarihe karışmış. Halk CKMP’nin yeni Genel Başkanını diktatör olarak tanımakta ve şöyle demektedirler:

<<Alparslan Türkeş partinin köküne kibrit suyu döktü.. Allah korusun yarın memleketin başına gelirse, kimbilir daha ne diktatörlükler yapacak?



Yeni Tanin, 14 Eylül 1965.

G. Evliyaoğlu Pakistan Hind çatışması konusunda izlenen ziyareti tenkit etti

Dün Türkiye’nin Pakistan’ı daha kuvvetle desteklemesi gerektiğini söyleyen CKMP sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu <<Her taşın altından Amerika’nın veya Çin’in çıkmakta olduğu iddiaları ile Türk milletinin haysiyetini rencide edici bir dış politika kararsızlığına sürüklemek son derece üzücüdür>> demiştir. Evliyaoğlu dün şunları demiştir:

<<Bizim programımızda ve parti yetkililerinin yaptığı muhtelif konuşmalarında meydana çıkmış olan dış politika görüşü, bugüne kadar alışılmış dış politika tutumundan farklıdır. Bir bakıma, bu, kurtuluş savaşından sonra Atatürk’ün tespit ettiği ve Türk milletinin fiilen yaşadığı ilkelere dönüştür. Biz, millî bağımsızlık savaşlarında ve toprak haklarını koruma kaygısında, bugünkü 3. dünya topluluğuna, Atatürk devrinde önderlik etmiş milletiz. 3. dünya topluluğu ile daha yakın ve daha dinamik ilgiler kurmak, emperyalist emellere karşı koymak ve uzun zaman sömürülmüş İslâm devletleriyle çok yakından alakalanmak gibi bir prensibe biz CKMP olarak sözle değil, samimiyetle bağlıyız. Üstelik Keşmir meselesinin, bizim Kıbrıs meselemizle yakın benzerlikleri vardır. Ve dost Pakistan devleti, bizim Kıbrıs mücadelemizde daima yanımızda olmuştur. Bizim de dost ve haklı Pakistan’ı daha kuvvetle desteklememiz gerekmektedir. Bu konuda her taşın altından Amerika’nın veya Çin’in çıkmakta olduğu iddiaları ile Türk milletinin millî haysiyetini rencide edici bir dış politika kararsızlığına sürüklemek son derece acıdır. Biz, bu konuyu şu sloganla daha önceden değerlendirmişizdir:

Her Türk’ün Türkiye’de, Türkiye’nin bütün dünyada işi, görevi ve mes’uliyeti vardır.>>



Yeni Tanin, Server Sadık, Duvar Geçen, 14 Eylül 1965.

Evliyaoğlu ve Turgut..

Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanı Mehmet Turgut bugünlerde en fazla popüler olan, en çok üzerinde konuşulan kişidir. Bunun sebebini sanırım bilirsiniz: Petrol meselesi… Burada Turgut’un bu konudaki tutumu üzerinde söz edecek değiliz. Onu daha gelişmesine bırakıyoruz. Söz edeceğimiz Bay Gökhan Evliyaoğlu’nun söyledikleridir.

Bay Evliyaoğlu Mehmet Turgut hakkında söylemediğini bırakmamıştır. Öyle ki, <<Mehmet Turgut çılgınlık örneğidir>> demeğe kadar varmıştır. İşte işin bu yönü pek güzel, pek eğlenceli, pek ilginçtir.

Bay Evliyaoğlu’nun böylesine değişeceğine bundan iki yıl önce iddiaya girmeğe kalkanlara çılgın denebilirdi. Böylesine sözler söyliyeceğine iddiaya girenlere çılgın denebilirdi. Zira bay Evliyaoğlu, bay Turgut’un AP Grubu içinde en yakın dostu ideal arkadaşı, görüş beraberliği olan kişiydi. Onları Meclis koridorlarında sıkı fıkı görenlerin dudaklarında tebessüm eksik olmazdı. Onları koridorlarda <<fıs, fıs>> konuşurken görenler hayra yormazlar, AP içinde gene bir kaynaşma olacağına verirlerdi.

Gerçekten aşağı yukarı aynı yaşta olan bu iki genç politikacı AP’nin bir kolunu temsil ederlerdi. Evliyaoğlu ile Turgut AP’de bir fikri belirtirlerdi. İki yıl kadar beraberde bu fikrin savunuculuğunu yapmışlardı. Ekonomik görüşleri özel sektörden yanaydı. Hattâ bu konuda Evliyaoğlu Turgut’tan ileriydi!

İşte şu değişme Türkiye’de gerçek demokrasinin neden yerleşmediğinin örneğidir. Kişiler fikirlerine göre siyasî topluluklar seçmiyorlar. Siyasî topluluklara göre fikir seçiyorlar.

Kavun seçer gibi hem de.. Şöyle altını üstünü hafifçe üstünkörü elliyerek!



Milliyet, 14 Eylül 1965.

Hazırlayan: Tarık Zafer Tunaya

PROGRAMIN IŞIĞINDA CKMP

1- CKMP programı uzun, detaylı ve tekrarları bir hayli yekûn tutan bir programdır. Bu programda da acele kaleme alınmış bir hal var. Ülkü, ideal, ideoloji, görüş gibi sözcükler serpilmiş ve çoğu zaman anlamları birbirlerine karıştırılmış durumdadır. Sonra 19. maddedeki teşkilâtlandırmayla ilgili 6 esasla 44. maddedeki aynı esaslar birbirine pek uymadığı gibi, 45. maddeden itibaren birer birer ele alınması gerekli esaslar birbirini tutmamakta, konu ile ilgili olmıyan meseleler beklenilen yerlerden başka yerlerde ortaya çıkmaktadır. Bu durum herhangi bir incelemeyi zorlaştırmakta, programın birliğini bozmaktadır. Bunlara bir de numaralarla ve harflerle gösterilen bölünmeleri katarsanız, CKMP nin programını okuyacak ve anlayacak vatandaşın durumunu takdir edebilirsiniz. Ayrıca, CKMP programındaki maddelerde, MP programındaki cümlelere rastlanması da not edilecek bir durumdur.

2- Esasla ilgili meselelere gelince:

CKMP programı Türkiye’nin sosyal yapısındaki aksaklıkları görmüştür denebilir. Yalnız, öteki bazı programlarda olduğu gibi, memleketin az gelişmiş ya da geri kalmış yapısını gereği kadar incelememiş, çizdiği tablo eksik kalmıştır. Bu bakımdan gerçekçi olmaktan fazla edebîdir.

Programda beliren ilk özellik yeni bir dünya içinde yeniden inşa edilecek bir toplum düzenidir. Ama CKMP bunu hangi ideolojik malzemeyle yapacak ve nasıl bir sosyal, siyasî ve ekonomik bir sisteme dayanacaktır? Bu sistemi bulmak zordur. Hattâ böyle bir sistem yoktur denilebilir. CKMP nin bu bakımdan kullandığı malzemeden daha fazlası ve ilerisi Anayasada vardır. Bir taraftan ıslâhatçılık, inkılâpçılık, bir taraftan kısmen de olsa geleneklerin rolünü kabul ve tescil etmek, sonra da meselâ köy için bambaşka, yepyeni bir hayat istemek… Birbiriyle çelişen metodlardır bunlar.

Gerçi programda hamleci, devrimci, içinde bulunduğu kadroyu parçalamak isteyen terimler var. Atatürkçülük, sömürücülüğü her bakımdan red, yeniden inşa vs. gibi.. Fakat bunlar adâletsizliğe karşı hissî davranışlar, haykırışlardır. İdeolojik yönleri zayıftır.

3- Programa hâkim hava <<sosyal>> dir. Bu bakımdan CKMP de bu programı ile ortanın solunda bir yer almak iddiasını taşıyor. CHP gibi, CKMP nin de demokratik sosyalizmle ilgisi yoktur. Kapitalizmi reddetmemektedir. Özel sektöre geniş ve gerektiğinde kamu sektörünün yerine geçebilen bir yer vermektedir. Sınıf mücadelesini reddetmektedir. Marksizmle uzaktan yakından ilgisi olmadığı gibi, meselâ demokratik sosyalizmde kabul edilen eğilime göre, başka bir açıdan da sosyalizme varmış değildir. Sosyal adaletsizliğe haykırış sosyalizm değildir.

4- CKMP nin yepyeni bir devlet ve millet teşkilâtını bu malzeme ile kurabilmesi imkânsızdır. Programın daha fazla açıklık ve ilmîlik kazanması şarttır

5- Programdaki bir durumu belirterek bu açıklık ihtiyacını doğrulayabiliriz. 8. maddenin son fıkrası şudur: <<Sınıf devleti fikrini ve sınıflararası savaşı reddederiz.>> İmdî, sınıflararası savaş var mıdır yok mudur? Sınıflararası savaşı reddetmekle bu olay ortadan kalkmaz. Bir olayın iyi ya da kötü, ahlâklı veya ahlâksız oluşu onu ortadan kaldırmaz. Olay vardır. O kadar vardır ki, bu .çatışmayı CKMP bile, yine 8. maddede, <<adaletle âhenkleştirme>> yanlısıdır. Bir sonraki maddede, sınıf şuurunun uyandırılmasını isteyen yine CKMP dir. Programlar, tutarlı olma zorundadırlar. Lâyiklikle ilgili görüş, CKMP yi diğer partilerle birleştirir.

6- CKMP, aksiyonunu iki kaynaktan almaktadır: Bir yandan, DP içinden çıkarak, türlü ayrılmalar ve birleşmelerle bugüne kadar gelmiş bir kadro.. Bir yandan da, 1965 yılında 27 Mayıs hareketiyle siyasî hayata atılmış eski MBK üyelerinin kurmuş oldukları yeni bir ekip.. Hem DP ye, hem MBK ne dayanan bu mâzi CKMP nin bugünkü özelliğidir ve yarınki gelişmelerine de hâkim olacaktır. Bu karışımın sonuçlarını beklemek gerek.

7- CKMP programının ilginç yönlerinden birisi de, hiç şüphesiz ahlâka verdiği değerdir. Gerek politikada, gerekse bütün hizmet ve terbiye kurumlarında bu ruhun hâkim olmasını istemek bir teminattır.

8- Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki, CKMP nin yeni programı 1961 Anayasası içindeki prensiplere uygun olarak gerçekleştirilecek bir toplum düzeninin parti liderlerince açıklanmasından ibarettir. Yepyeni bir Türkiye, az gelişmişlikten kurtulmuş bir Türkiye olmalıdır. Bunun için de fazla edebiyata lüzum yoktur.


CKMP MÜREFFEH BİR TÜRKİYE İSTİYOR

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin ilginç bir gelişmesi vardır. 1948 de kurulmuş olan Millet Partisi, 1952 de kurulan Köylü Partisiyle birleşmiş ve bu birleşme bir süre devam etmiştir. Daha sonra, Millet Partisi tekrar ayrılınca (1962), CKMP bu ismi bırakmamıştır. 1965 yılı CKMP için bir sürpriz yılı olmuş ve son kongresinde parti, basının deyimi ile eski Millî Birlik Komitesi’nin 14’ler adı verilen bir ekibin çoğunluğu eline geçmiştir ve aynı kongrede yeni bir program kabul edilmiştir. Bu belge, Müreffeh ve Kuvvetli Türkiye İçin CKMP Programı adını taşımaktadır. Bu belge üzerinde duracağız.

Temel Fikirler

1- CKMP nin ana tezlerini inceleyebilmek için, Türkiye’nin bugünkü sosyal tablosuna tahsis edilen, üçbuçuk sayfalık 41 -44. Maddelerden işe başlamak gerekir. <<Türkiye geri ve hasta bir ekonomik bünyenin bütün belirtilerini taşımaktadır>>, CKMP ye göre… Şöyle ki:

Vatan, siyasî bir bütünü ifade etmekle beraber, ekonomik birlik ve bütünlük ifade etmekten uzaktır. <<Halk, millî iktisat çağının imkânlarından mahrumdur..>> Türkiye modern bir millet değildir, çünki, <<…. Modern milletler modern üretim tekniğine göre teşkil cemiyetlerdir>>. Türkiye’de insanı kendini çevreleyen tabiî ve iktisadî şartlarla başarılı olarak savaşamadığı gibi, Türk milleti de, daha üstün ve ileri bir hayat için imkânlar yaratamıyacak>> durumdadır.

Şu halde Türkiye’nin problemi nedir?

Çağdaş uygarlığa ulaşmadır. Bunun için de: Türkiye topyekûn kalkınmalıdır. Topyekûn kalkınma için de: Türkiye halkının modern ekonomi düzeninde teşkilâtlanması, cihazlanması, sosyal ve ekonomik terkibinin gelişmiş ekonomilerin ölçülerine göre geliştirilmesi, değiştirilmesidir.

Bugünkü sosyal ve fikrî unsurlarla Türkiye kalkınamaz: <<…Türk ekonomisine hâkim düşünce ve zümrelerin faaliyetleriyle kitlevî sefalet yenilemez, geri ve ilkel sosyal – iktisadî bünye süratle normal ölçülere ve sıhhate kavuşturulamaz.>> Servet artışı, <<mahdut servetin el değişimi>>nden başka bir şey değildir. Böyle bir yapı, organik ve plânlı olmayan ihtisaslaşmayı yıkar ve yaşatmaz. Kişisel amaçları engeller.

2- Türkiye’yi, çizilen bu hazin tablodan CKMP kurtaracağı kanısındadır. Nasıl? Sorusuna cevap: <<Milleti ve devleti yeniden teşkilâtlandırarak>>, <<Korku, sömürme ve baskının bulunmadığı yeni bir dünya>> içinde <<Türkiye’yi yeniden inşa>> ederek… Bu inşa, Türk millî felsefesinin ülküsü olarak ortaya çıkacaktır. Bu yapı, millet bütününün kuracağı, katılacağı, yöneteceği ve denetleyeceği devlet tarafından plânlanacak ve yürütülecektir. Bu devletin görevleri çoktur ve yüklüdür. <<Hayatın, aklın, vicdanın emri budur.>> Devlet, kendisine havale edilen 11 maddelik görevler listesinde (madde 43) özellikle sosyal – ekonomik bir plâtformda çalışacaktır. Zaten, bu yeniden kuruluş, teorik bir sistem yaratma çabası değildir. <<Çağa hâkim düzene şuur ve plânla ulaşma hamlesi>>dir. Kendi gücüyle yaşayan kudretli, hür, müreffeh, bağımsız Türkiye’nin gerçekleştirilmesidir. Programa göre, bu bir varoluş dâvâsıdır. Hızla başarıya götürülmesi gerekir.

Bu bakımdan -topyekûn kalkınmanın hızlanması bakımından- Devlet plânında bir reformlar ve değişişler serisi uygulanmalıdır, bunlar: İdarî reform, eğitim seferberliği, kitlevî mesleklendirme, zıraî reform, ulaştırma şebekesinin geliştirilmesi, iş ve üretim seferberliği, yerleşme ve yaşama düzeninin tanzimi gibi dâvâlardır. 257 maddelik uzun bir programın, 213 maddesini kapsarlar.

3- İmdi, yeni bir Türkiye’nin kuruluşu için gerekli ideolojik malzeme ne olmalıdır? Kısaca, CKMP nin dayandığı felsefe nedir? Bu soruların cevaplarını, programın <<Temel İlkeler>> bölümüne dönmek ve 13 madde içinde zor bir analiz ve sentez ameliyesine girişmek gerekecektir.

CKMP nin amacı ve hedefi <<gaye>> maddesindedir. Gayesi: Yeni bir devlet düzeni kurmaktır. Bu yeni düzen, insan hak ve hürriyetlerini, kişinin ve toplumun refah ve huzurunu, sosyal adâleti ve sosyal güvenliği geliştirecek ve teminatlandıracaktır. CKMP, bu yoldan hedefine ulaşabileceği kanısındadır. <<Çağdaş insanlığın ortak medeniyetine yapıcı olarak katılmak.>>

Yeni bir düzene ve düzeye kavuşabilmek için CKMP 9 ilke ya da umdelik bir ideolojiye dayanır: <<Hürriyet, milliyet, ahlâk, ilim, toplumculuk, gelişme, halkçılık, köycülük, endüstrileşme.

4- Bu ilkelerle gerçekleştirilecek devlet düzeni Türkiye Cumhuriyeti Devletidir: Millî, lâyik, sosyal (tabiatiyle demokratik) hukuk devleti.. a- Devlet, <<insan şahsiyetinin serbestçe teşekkül ve gelişmesine yardımcı>> olacaktır, çünki devlet insanların toplum halinde, barış içinde yaşamak isteğinden birbirlerine yardım etme ihtiyacından doğmuş olan <<devamlı ve medenî bir müessesedir. Bu devlet içinde kişi ve toplum hakları aynı, eşit değerdedir. b- Millete gelince, manevî devamlı bir şahsiyettir. Bir bütündür. Bu bütünü yaratan değerler korunmalıdır. <<Ben Türküm>> diyen her insan Türktür. CKMP nin buradan çıkardığı sonuç: Parti <<ırkçılığı reddeder>> c- Sosyal sınıflandırma bakımından CKMP, milletin ekonomik ve sosyal hayatı içinde, uzuvlaşmayı, zümreleşmeyi ve sınıflaşmayı kabul eder. Çünki, bunlar <<medenî ve meslekî iş bölümünün yarattığı>> olaylardır. Ne var ki bu bölünmeler millet hayatında bir <<istismar ve tahakküm hiyerarşisi>> olarak mânâlandırılmamalıdır.

Devletin sınıflarla ilgisine gelince: Devlet bir sınıf devleti olmamalı, sınıf tahakkümüne âlet olmamalıdır. Bölünmelerarası menfaatler adâletle denkleştirilmelidir. Burada da bir kesin sonuç: <<Sınıflar arası savaşı reddederiz.>>

Bununla beraber, CKMP köylüden, işçiden çeşitli meslek mensuplarına kadar bütün çalışanların <<dâvâlarının ve haklarının şuuruna ermelerini ve teşkilâtlanmalarını>> demokratik bir zorun saymaktadır. CKMP, <<çalışanların haklarının dâvâcısı>> sayar kendisini…

5- CKMP, programının 12. maddesinde Atatürkçü olduğunu açıkça belirtir. Atatürk sadece bir hâtıra değildir. Eserleriyle, fikirleriyle ve idealleriyle <<yaşayan ve gelişen bir hayat görüşü, bir hizmet felsefesi ve vazife ülküsüdür.>> Atatürk, CKMP yi Türk inkılâplarına bağlar.

6- Din ve lâyiklik konusunda CKMP, lâyikliğin dinsizlik olmadığını tekrarlar. Lâyiklik, devlet düzeninin din kurallarına dayandırılmamasıdır. Program, din konusuna, hürriyet ve eğitim açılarından bakmışlar. Bu hürriyet, insan hürriyetleri tümü içindedir. İlim kaynaklarından yararlanarak gelişmelidir. Din istismarı önlenmelidir.

7- CKMP nin adâlet anlayışı, ahlâkî bir gaye olduğu kadar sosyal (siyasî ve ekonomik) bir karakter taşır. Bu açıdan, sosyal adâlet tanımına da varılır: Vatandaşın, <<teşebbüs, emek, hizmet ve başarıları hususunda millî gelirden pay alması>> (m. 36). Geri kalmış bölgelere öncelik verilmesi ve nihayet vergi adâleti CKMP nin adâlet görüşünün kapsadığı unsurlardır.

8- Bu genel açıklamaları, 9 ilkenin bir araştırma çabası içindeki analiziyle tamamlamak gerekir. Program bunlar üzerinde durmaktadır.

Hürriyetçilik; kişi ve toplum mutluluğuna <<mâni bütün engelleri ortadan kaldırma sistemidir. Bunu yapmıyan bir devlet>> baskı, istismar vasıtasıdır. Hürriyetçilik, istibdada olduğu gibi her türlü sömürücülüğe de karşıdır. Milliyetçilik: Türk milletine hizmet ülküsüdür. CKMP, hürriyetçi ve demokratik bir milliyetçiliğe bağlıdır. Bağımsız, kalkınma heyecanına sahip, kültürel bir akımdır bu.. Ahlâkçılık <<sevgi, saygı, vazife temeline>> dayanır. Politika, ahlâk kurallarına dayanmalıdır. İlimcilik: Her şeyden önce akılcılıktır. İlmî düşünüşün, plânın ve metodun hâkimiyetidir. Toplumculuk: Devletin, vatandaşı, hayat mücadelesinde tek başına bırakmaması, kişiliğini geliştirmek için <<üst seviyede fırsat ve imkân eşitliği sağlanması>>dır. Sosyal güvenliğin etkili ve plânlı bir şekilde uygulanışıdır. Gelişmecilik: İnsan aklının yaratıcılığına, kişi ve toplumun değişebileceklerine daha iyiye gideceklerine inanmaktır. <<İlme ve plâna uygun inkılâpçılık>> CKMP’ci gelişme ülküsünün temelidir. Halkçılık: CKMP, hal ve milleti eş anlamlı kabul etmelidir. Halka dayanmayan bir yönetim millî sayılamaz. Yurttaşın kanun önünde eşitliğidir. Köycülük: Köy kalkınmasıdır. Endüstrileşmecilik: Türkiye’nin bir <<sanayi ülkesi haline>> gelmesidir. (Petrolün işletilmesinde devlet işletmeciliği başta gelen esastır.)

9- CKMP, ağır ödevleri yüklenen güçlü bir devletin özel teşebbüsle ilgisini de kurma çabasındadır. Bu ilgiler sosyal devlet çerçevesi içinde ön görülmüştür. CKMP özel teşebbüse, meşru rekabete, iş bölümüne yer tanımaktadır. Özel teşebbüs, yurt yararına ihtiyaçları karşılıyorsa, kamu sektörü bu alanda yatırımlara girişmemelidir. Üstelik, özel teşebbüs geliştirilmelidir. Yaratıcı fikrin, teşebbüs ruhunun korunması adına.. Devlet özel teşebbüsten yardımını ve yol göstericiliğini hiçbir surette esirgememelidir. CKMP karma ekonomiden yanadır.

10) İdeolojik açıklamaları, milleti ve devleti yeniden teşkilanlandırnak için girişilecek reform hareketleri, kurulacak kurumlar izler. Ve belirtiğimiz gibi, bunlara hayli geniş bir yer ayrılmıştır.



Tercüman, Suna San, Anahtar Deliğinden, 14 Eylül 1965.

CKMP Li

Köyişleri Bakanı Mustafa Kepir’in yolu geçenlerde İzmir’e düşmüş. Malûm, İzmir CKMP nin üzerinde durduğu bir şehir. Bakanın gezisine biraz <<seçim>> karışmış… Kepir, bu arada, Belediye Başkanı Kibar’a da uğramış. Yarım saat görüşmüşler, köyden, şehirden, eski Bakan İzmirli Lebid Yurtoğlu’ndan sözetmişler…

Osman Kibar, Bakan ayrıldıktan sonra, başını iki elinin arasına almış, düşünmeğe başlamış. Düşünmüş, taşınmış, işin içinden çıkamamış. <<Bu Bakan hangi partili?.>> diye… Bir dostuna sormuş: <<Mustâa Bey hangi partiden?..>> Dostu: <<CKMP li>> deyince;

- <<Tevekkeli>> demiş <<Kanım bir türlü ısınmamıştı adama!..>>



Tercüman, 14 Eylül 1965.

Hayri Berkay yazıyor

Postacılar Kayseri’de tek CKMP li bulamadı

8 milletvekiline sahip olan Kayseri’de bütün partiler seçime girmek üzere hummalı bir faaliyet gösteriyorlar. Ancak bunlardan CKMP’nin seçime girmeyeceği söylentileri olmuşsa da genel merkezden 8 kişilik bir aday listesi göndermiş. Göndermiş ama, gelin görün ki telgraf elinde üç gün kapı kapı dolaşan müvezzi CKMP nin ne teşkilâtına ne de CKMP liye rastlanmadığı için telgrafı Ankara’ya iade etmiş.



Son Saat, 13 Eylül 1965.

TÜRKEŞ “POLİS BENİ TAKİP EDİYOR” DEDİ

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün Bilecik’teki gezileri sırasında Eskişehir polisinin kendisini devamlı şekilde izlediğini ileri sürerek durumu <<Polis rejimine dönüşün>> bir işareti olarak tanımlamış ve bu konuda özetle şunları söylemiştir: <<Bugün Türkiyemizde rejim sorunu tam bir dönüm noktasındadır. Eski zararlı tutumlar birer birer hortlatılmak istenilmektedir. Bazı partilerin yöneticileri, halkın refaha kavuşturulması ve kalkınması için gerekli plân ve programları ortaya koymak yerine, kin ve garezi sermaye yaparak oy avlamak gayretindedirler. Adi kişisel çıkarlar için vatandaşı vatandaşa düşman edici ve halkın varlığını sefalete ve huzursuzluğa mahkûm edici bir davranış, moda haline getirilmek istenmektedir. Biz böyle davranışların memleket ve rejimin güvenliği için çok yıkıcı olduğu kanısındayız. Şimdiden, partizan çıkarlar yönünde yönetim baskıları ve polis devleti tedbirlerinden medet uman tutumlarla karşılaşmaktayız

Hukuk düzeni fikrine dayanan demokratik rejimin bütün gerekleriyle kurulması ve işlemesi için her gayreti göstereceğiz ve buna karşı çıkanlarla mücadele edeceğiz. Şimdiden yer yer belirmeye başlayan bazı emarelerle seçim ve rejim güvenliğinin tehlikelere mâruz bulunduğu görülmektedir. Yöneticileri, hukuk yollarından ve ahlâk kurallarından ayrılmaya meydan vermemek için titizlik göstermeye davet ederim. Biz, her ne olursa olsun, belirtmiş olduğumuz ilkelere göre davranmak kararındayız. Bunlardan hiçbir şekilde tâviz vermeyeceğiz.”

Alparslan Türkeş, daha sonra, Eskişehir ve Bilecik bölgelerinde yapmış olduğu temaslar hakkında geniş bilgi vermiş, partisine karşı vatandaşın gösterdiği ilgi ve samimiyetten memnun kaldığını belirterek özetle şunları söylemiştir:

<<Türkiye’nin kalkınması için bilim ve teknikte hızla form yapılmasını başlıca sorun olarak görmekteyiz. Dünyanın yeni bir çağa girmekte bulunduğu günlerde milletimizin kesinlikle yeni bir hamleye girişmesi gerekmektedir. Bu hamle, çağlar üzerinden aşacak bir hızla atom ve uzay çağına giriş davranışı olmalıdır. Türk Milletinin, sayısı çok az bir takım kimselerin sen ben kavgasına dayanan kışkırtmalarının etkisi altında kalması, çok zararlı ve tehlikeli olmaktadır. Bütün vatandaşlar el ele, gönül günüle ve memleket davaları uğruna birleşerek yeni bir kalkınma ve kurtuluş savaşına başlamak zorundadır. Türk milletinin yaratılışında büyük kabiliyetler gizlidir. Onun için bütün güçleri yenecek ve gereken çalışmaları yapacaktır. Yarının ileri, uygar, kudretli, müreffeh Türkiyesi mutlaka inşa edilecek ve ufuklarda yükselecektir.



Yeni İstanbul, 14 Eylül 1965.

POLİS TÜRKEŞ’İ TAKİP EDİYOR

CKMP Genel Başkanı “Polis devleti tedbirlerinden medet umuluyor” dedi

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün Bilecik’teki gezileri sırasında Eskişehir polisinin kendisini devamlı takip ettiğini ileri sürerek durumu “polis rejimine dönüşün” bir işareti olarak tanımlamış ve bu konuda şunları söylemiştir:

“Bugün Türkiyemizde rejim sorunu tam bir dönüm noktasındadır. Eski zararlı tutumlar birer birer hortlatılmak istenilmektedir. Bazı partilerin yöneticileri halkın refaha kavuşturulması ve kalkınması için gerekli plân ve programları ortaya koymak yerine kin ve garezi sermaye yaparak oy avlamak gayretindedirler. Adi kişisel çıkarlar için vatandaşı vatandaşa düşman edici ve halkın varlığını sefalete ve huzursuzluğa mahkûm edici bir davranış, moda haline getirilmek istenmektedir. Biz, böyle davranışların memleket ve rejimin güvenliği için çok yıkıcı olduğu kanısındayız. Şimdiden partizan çıkarlar yönünde yönetim baskıları ve polis devleti tedbirlerinden medet uman tutumlarla karşılaşmaktayız.

Hukuk düzeni fikrine dayanan demokratik rejimin bütün gerekleriyle kurulması ve işlemesi için her gayreti göstereceğiz ve buna karşı çıkanlarla mücadele edeceğiz. Şimdiden yer yer belirmeye başlayan bazı emarelerle seçim ve rejim güvenliğinin tehlikelere mâruz bulunduğu görülmektedir. Yöneticileri hukuk yollarından ve ahlâk kurallarından ayrılmaya meydan vermemek için titizlik göstermeye dâvet ederim. Biz, her ne olursa olsun belirtmiş olduğumuz ilkelere göre davranmak kararındayız. Bunlardan hiçbir şekilde tâviz vermeyeceğiz.”



Cumhuriyet 14 Eylül.

POLİS REJİMİ

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, son gezisi sırasında kendisiyle konuşan bazı yöneticilerle memurlar hakkında İçişleri Bakanlığınca soruşturma açılmasını <<yersiz bir davranış olarak nitelendirmiş ve polisin kendisini devamlı şekilde izlemesini de <<Polis rejimine dönüşün bir işareti>> saydığını belirtmiştir.


CKMP’NİN ÇAĞRISI

CKMP genel merkezinden dün bildirildiğine göre, kısa bir süre içinde yayınlanacak bir dâvetiye ile Adalet Partisinde liste dışı bırakılanlar, partiye dâvet edilecektir.

Bu konuda basın sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu, şunları söylemiştir:

<<- Yakında bir broşür yayınlayarak AP içinde bulunan ön seçimlerde AP nin münhasıran Amerikalılara saygılı yöneticileri tarafından liste dışına itilen Türk milliyetçilerini CKMP bayrağı altına dâvet edeceğiz. Muhtelif illerde ve ilçelerde bu hareket zaten başlamıştır. Bu dâvetiye ile bu hareket daha da hızlanacaktır.>>



Yeni İstanbul, 15 Eylül 1965.

TÜRKEŞ: “POLİS TAKİBİNİ BAŞBAKANA DUYURACAĞIM”

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün gazetecilere önceki gün Eskişehir’e yaptığı gezi sırasında Eskişehir vali muavini ile birlikte yemek yemesinin ve mesai olmıyan bir günde birlikte olmalarının suç teşkil etmemesi icabettiğini ifade etmiş ve: “Bu hareket bir idarî baskı olamaz. 25 senelik bir arkadaşla birlikte yemek yemek bir suç unsuru sayılamaz. Çünkü resmen seçim gezisi başlamıştır” demiştir.

Alparslan Türkeş, bu konuda daha sonra, özetle şunları söylemiştir:

“Ben Eskişehir’e parti propagandası için gitmedim. Seçim gezileri de henüz resmen başlamış değil. Bu durum polis devleti zihniyetinin yeniden hortlatıldığını ortaya koymaktadır. Hükûmet nezdinde gerekli teşebbüsleri yapacak, hâdiseyi Başbakana duyuracağım, gerekli uyarmanın yapılması isteyeceğim.”



Son Havadis, Orhan Seyfi Orhon, 16 Eylül 1965.

POLİS REJİMİ!

CKMP Genel Başkanı bugünkü polis rejiminden şikâyetçi! Hangi polis rejimi? Sayın İnönü’den başkasının bu memleketi idare edemeyeceği iddia edilen günlere benzeyen bir şey görüyor musunuz? Ara sıra Başbakanın: Tehlike var! feryadıyla yüreğiniz çarpıyor mu? Devlet işleri bir tarafa bırakılarak Hükûmet Başkanının kapı kapı kuvvet komutanlarını gezdiği zamanlar geçti.

Siyasî bir huzur ve emniyet içinde olduğumuzu hiç kimse inkâr edemez. Öyle ki bazı belli kaynaklar şayialar çıkarmaya çalışıyorlar:

- Pakistan’la Hindistan arasındaki çatışma yüzünden seçimler bir sene geciktirilecekmiş. diye fısıldıyorlar. Kimse inanmıyor ve aldırmıyor!

* * *

Ama, sayın Türkeş rahatsız! Bilecik’teki propaganda gezilerinde arkasında polis dolaştırılıyormuş! Bugünkü dörtlü koalisyon hükûmetinin ortaklarından birinin arkasına polis takmasına imkân yoktur. Bunu kim yapmış olabilir? Başbakan mı? Yapmaz! Hem bu onun tarzı değildir, hem de neye yapsın? Bağımsız bir zattır. CKMP kaybetmiş, kazanmış ona ne?

Öyleyse, bu işi İçişleri Bakanı yapmış olacaktır. O da yapmaz! Çünkü Anayasa gereğince seçimlere girilirken değiştirilip bağımsızlardan bir zat getirilmesi gereken Bakanlıklardan biri de İçişleri Bakanıdır!

* * *

Sayın Türkeş hayal görüyor. Ahmet Haşim’in dediği gibi: <<Ürkerim kendi hayalâtımdan!>>

Kendi hayalâtından ürküyor. Bilecik’teki gezileri sırasında Eskişehir polisinin kendisini devamlı bir şekilde adım adım izlediğini söylüyor:

<<- Polis rejimine dönüşün bir işareti! Eski zararlı tutumlar birer birer hortlatılmak istenmektedir!>> diyor.

Bakınız bunda bir hakikat vardır. Eskiden, böyle bir usul vardı. Yalnız bunun için Adalet Partisi’ne telmih yoluyla târizler haksız!

* * *

Milliyet gazetesine göre sayın Türkeş şöyle demiş: <<Bazı parti yöneticileri halkın refaha kavuşması ve kalkınması için gerekli plân ve programları ortaya koyacağı yerde kin ve garezi sermaye yaparak onu avlamak gayretindedir.>>

Bunun kötü bir şey olduğu muhakkak ama, bundan önce Adalet Partisi aleyhinde Devlet Başkanına: <<Sayın Orgeneralim!>> diye başlayan mektubu yazmamış olsaydı!

O zamanki bu mektup da, sayın Türkeş’in şimdiki vehmi gibi gereklere uymuyordu.

Bir defa sivil hayata girip bir siyasî partide vazife alan bir emekli Albayın yeni duruma alışması lâzımdı.

Artık onun için sayın Gürsel <<Orgeneralim!>> diye değil, <<Sayın Cumhurbaşkanım!>> diye hitap edeceği tarafsız ve sorumsuz bir mevkideydi. Kendisi de ihtilâlin kudretli Albayı değil, o sırada CKMP üyesiydi!

* * *

Fakat bunda hayır vardır! Sayın Türkeş, bir zamanlar gönlünü pek kaptırdığı otoriter rejimin hoş bir şey olmadığını anlamıştır. Düşünün: Daha kendisini uzaktan polis takip ediyor sanmakla irkiliyor. Ya, bugün, beğendiği otoriter rejim hüküm sürseydi! Arkasından tin tin, korka korka, kendini belli etmeden çekinerek bir polis geleceğine, bir inzibat eri, iki süngülüyle kapısını çalarak:

- Buyrun karakola! deseydi? Takip edileceğine tevkif edilseydi? Bu rejim hoşuna gider miydi? Başkaları hesabına konuşmak kolaydır;

- Dört beş sene daha otoriter bir sistemde müesseselerimizi geliştirmeliyiz. Ondan sonra demokratik rejime girmeliyiz! demek kolay! Istırabını çekmeyince insana bu fikirler güzel ve haklı gelir!

* * *

Sayın Türkeş’in bir hayal şeklinde de olsa kendi varlığında hissettiği bu <<polis rejimi>> vehmine teşekkür etmeliyiz.

Bu vehim CKMP Genel Başkanına, hürriyet ve demokrasiyi dört, beş yıl değil, bir dakika bile vazgeçilemez bir tarzda sevdirmiş olacaktır.

Umuyorum ki bu polis rejimi vehminden sonra Adalet Partisi’yle korkusuz, demokratik, hür bir hukuk devleti isteğinde kolkola yürüyebilecektir!



Milliyet, Hasan Pulur, Olaylar ve İnsanlar, 15 Eylül 1965.

Millî Bakiye Millî Sadaka

Zonguldak’ta Belediye Başkanı seçimi yapılacaktı. Yassıada avukatlığından YTP listesine girerek Meclise ve bir transfer yaparak AP Genel Başkan Yardımcılığına atlayan Talât Asal parti binasının balkonundan heyecanlı nutuklarından birini çekiyordu:

- Millî bakiye, millî bakiye… Bu benim sözlüğümde millî sadakadır. İnsan seçime girmeden ancak sadaka ile seçilir!

Vaktaki ön seçimler yapıldı, ön seçimlere girmeyen Talât Asal kontenjan adayı olarak Zonguldak listesinin başına paraşütle indirildi. O zaman Asal’ın sözlüğü de değişti. Bir seçmen kendisine, <<Millî bakiye, millî sadaka onu anladık! Ya seçime girmeden listenin başına oturmak nasıl sadaka?>> diye sorunca Asal cevabı yapıştırdı.

– Çok mu gördün? Bu da partimin sadakası!



Yeni Tanin, Server Sadık, Duvar Geçen, 15 Eylül 1965.

Benice’nin Adaylığı..

Ethem İzzet Benice’nin Hatay ilinden CKMP adayı olarak gösterilmesi gerçekten son derece eğlenceli bir öyküdür. Bay Benice elinin sıkılığı ile tanınmış bir kişidir. Aday yoklamalarına girmek için gerekli parayı verdiğini sanmıyoruz değil vermedi. Son dakikada Hatay listesine girmesi de bedava halledildi. Hatay’da bir aday eksikti. CKMP yöneticileri derin derin düşünüyorlardı. Bu sırada kulaklarına birisi Benice’nin aday olmak istediğini fısıldadı. Bay Benice sadece ve sadece aday olmak istiyordu! Türkeş ile ihtilâlden sonra bazı yakınlıklar tesis ermiş olan eski CHP’li, sonra DP’li, ihtilâl sonrası gene CHP yakını Benice böylece Hatay listesine girdi!

Seçilmesine imkân yok ama yaşlı politikacı aday listesindeki adına bakıp eski günleri hatırlıyor ve mutlu oluyordur…



Yeni Tanin, 16 Eylül 1965.

CKMP İLE İLGİLİ BİR İTİRAZ

CKMP Ankara adayı iken Genel Merkez tarafından bir başka il’den aday gösterilmesi üzerine Tarık Halulu durumu bir dilekçe ile Yüksek Seçim Kuruluna bildirmiştir.

CKMP’ye ne zaman girdiğini, nasıl adaylığını koyduğunu, CKMP Genel Merkezi tarafından bir il’den yoklamaya sokuluşunu anlatan Halulu Dilekçesinde şöyle demektedir:

Bu durum vasikalarıyla açıklandıktan Seçimin Ankara’daki hattâ Türkiye’deki kaderine tesir edecek nisbettedir. Başka bir deyişle seçim hatalı başlamış demektir. Ankara listesinin başında Alparslan Türkeş bulunmakta ve bu zat, Partinin Genel Başkanlığını halen ifa etmektedir. Muzaffer Özdağ, İsmail Sefa Akay, Hasan Gülsoy, Doğan Ateşalp Merkez yöneticileridirler.

Bu bakımdan Ankara milletvekili adaylarının (yani listenin tümüne) itiraz ediyor âdil kararınızı saygı ile bekliyorum.



Adalet, 21 Eylül 1965.

BİR CKMP ADAYININ MÜRACAATI

CKMP li bir aday adayı partinin Ankara listesinin tamamen iptali gerektiğini belirten bir dilekçe ile Yüksek Seçim Kuruluna başvurmuştur.

Tarık Halulu adındaki aday adayı, kendisinin Ankara’da ön seçimlere katılmak üzere gerekli müracaatı yaptığını, ancak genel merkez yöneticilerinin buna ait evrakı başka bir ile sevkederek orada ön seçime girmesini istediklerini, itirazlarına rağmen bunun bu şekilde sonuçlandırıldığını söyleyerek Ankara’da liste başında yer alanların hepsinin (Türkeş dahil) genel merkez yöneticilerinden ibaret bulunduğunu belirtmekte, bu bakımdan listenin tamına itiraz ettiğini belirtmektedir.



Zafer, Ayşe Duyar, Perde Arkası, 16 Eylül 1965.

TÜRKEŞ’İN HAYALİ

CKMP nin yeni lideri emekli albay Alparslan Bey, seçim gezisine çıkmış, ya efendim. Gittiği yerlerde kendisinin polis tarafından takip edildiğini ileri sürüp, <<polis devleti tedbirlerinden medet uman tutumlardan >> yakınmış. Yakınmış da ne olmuş sanki? Hem kim kimi tâkip eder canım. Bu ne evham böyle? Şimdiye kadar hiçbir parti liderinden veya idarecisinden böyle şikâyet sesi yükselmedi efendim. Size de son günlerde ne oldu sayın Türkeş?

CKMP li ADAYIN İTİRAZI

CKMP İl Kongresinden önce CHP den acele istifa etmiş, ardından da CKMP ne kayıt yaptırmıştı. Kim? diyeceksiniz bana. Tarık Halulu bey.

Onu CKMP İl kongresinde görmüş, heyecanlı konuşmalarına şahit olmuştuk. Sonra efendim.. Günler geçmiş ve Bay Halulu CKMP den Ankara milletvekilliğine adaylığını koymuş diye duyduk. Sonrası mı efendim? Bir de baktım. Dün Tarık Halulu’dan bir mektup geldi. CKMP nin Ankara önseçimlerine itiraz ettiğine dair Yüksek Seçim Kuruluna yaptığı müracaatın bir suretiydi bu.

İlâhi Halulu Bey… CKMP İl Kongresini, daha sonra Büyük Kongreyi yakından izlemediniz mi? İdare Heyetlerinin nasıl bir olup bittiye getirildiğini farketmediniz mi?

Üzülmeyin efendim. Baksanıza edebiyat tarihine geçmiş millî şair Halide Nusret Hanım bile Ankara listesinde 13. Olmuş. Size de geçmiş olsun Halulu Bey…

GÖKHAN BEYİN DAVETİYESİ

CKMP nin haşarı çocuğu Gökhan Evliyaoğlu, biraderi CHP li Kamuran Bey şiir yazarken, o da demeç üstüne demeç veriyor. Hele son demeci bir şahesermiş efendim. Önseçimleri kaybeden milliyetçi AP lileri kendi saflarına dâvet ediyormuş.

Evet efendim. Hepimiz beşeriz ve bazen şaşırırız ama herhalde Gökhan bey dostumuz kadar da değil tabii.

Çünkü efendim, o Gökhan bey ki, AP lilerden Meclis koridorlarında, basın bürosunda nasıl şikâyetçiydi efendim. Unutanlar varsa, gazete koleksiyonlarına baksınlar.

O Gökhan bey ki, Çetin Altan dostunun yanındaki sütunda boy boy hem de şiirli tarafından makaleler yayınlamıştı. Okumayanlar varsa, Akşam gazetesinin eski sayılarına göz atıversinler.

O Gökhan bey ki, yayınladığı basın bültenlerinde petrolün millîleştirilmesini, toprak reformunu tam bir CHP li ya da göbek adı ortanın solu olan diğer partiler gibi savunmuştu ve hangi ortama, kimlere yararlı olduğunu anlayamamıştı.

Evet efendim şimdi de, o keskin dili, o ince üslûbu ve o fırtına gibi zekâsı ile Gökhan Bey biraderimiz milliyetçi AP lilere dâvetiye çıkarıyormuş.

Bakalım bu dâvete kimler icabet edecek Gökhan Bey?



Medeniyet, 16 Eylül 1965.

MUZAFFER ÖZDAĞ: İKTİDARI İNÖNÜ’YE TESLİM ETMEDİK DİYE SÜRÜLDÜK!

Bugün ısrarla halk arasında eski başvekil Menderes’i Türkeş’in ve 14 lerin astırdığı propagandasının yapıldığını, bunun hakikatlere ve gerçeklere aykırı olduğunu ifade eden Özdağ, Türkeş’in ihtilâlden sonra DP ileri gelenlerini İsviçre’ye göndermek teşebbüsünde bulunduğunu, bu teşebbüslerini Gürsel ile zamanın Dışişleri bakanı Salim Sarper’e yaptığını, ancak neticesiz kaldığını, iktidarı ancak derhal İsmet Paşa’ya teslim edilmesini reddettikleri için husumete maruz kaldıklarını ve yurt dışına çıkarıldıklarını, tabiî senatörlük müessesesini de kabul etmediklerini, infazlardan önce Türkeş ve kendisinin Gürsel’e gönderdikleri mektuplarda infazların yapılmamasını ve kendilerine şefkat gösterilmesini rica ettiklerini, inkılâbın buhrana girmesinin temel sebebinin muhalefet partizanlarının askerî idareyi iğfale ve baskı altına almaya yönelen teşebbüsleri olduğunu, bu partizanların iktidarı bir an evvel ellerine geçirebilmek için her çabayı gösterdiklerini, her vasıtayı meşrû saydıklarını ve nihayet Millî Birliği parçalamaya ve komiteyi emellerine âlet etmeye muvaffak olduklarını açıklamıştır.

Muzaffer Özdağ sözlerine devamla yöneticilerin kusurlarının ızdırabını milletin çektiğini belirttikten sonra <<Türkeş ve 14 lere karşı gösterilen reaksiyonun bir başka yönü de şudur>> demiş ve özetle şunları söylemiştir.

<<14 ler halk içinden çıkmış halk çocukları idiler. Milletin ızdırabını, memleketin ihtiyaçlarını biliyorlardı. Bu amaçla, vergi, idare, eğitim ve sağlık hizmetleri alanlarında reform kanunları hazırladılar. Eski siyaset medresesinden yetişen imtiyaz zümrelerine mensup politikacılar ve özellikle o günün şartları ile bu zümrelerin en önde gelen temsilcisi İnönü reformist politikaya karşı oldu. 13 Kasım 1960 statükocuların hazırladıkları büyük bir irtica hareketidir. Bu günden sonra inkılâp durmuş, restorasyon devri başlamıştır.>>

CKMP genel sekreter yardımcısı Muzaffer Özdağ, dün Ankara’nın çeşitli köylerini dolaşmış, köylülerle yaptığı sohbet sırasında, köylü vatandaşların hayat seviyelerinin yükselmesini istediklerini söylemiş ve <<Kara bahtınızı, kem talihinizle birlikte yenmek istiyoruz>> demiştir. <<Hak isteyen, haklı sesinizi duyuyoruz. Bu sesin Türkiye Büyük Millet Meclisinden de duyulmasını istiyoruz. Köylünün ikinci sınıf bir vatandaş muamelesini görmesine, köyün iptidaî şartları içinde yaşamaya mahkûm edilmesine karşı bulunuyoruz. Size dayanmayan, size inanmayan, gücünü sizden almayan idareyi millî ve meşrû saymıyoruz. Bunun için köylüyü Türkiye çapında teşkilâtlandıracağız. Köyle şehir arasındaki farkı kaldıracağız. Köyleri, şehirlerin imkânlarına sahip refah ve huzur yurtları, tarım kentleri haline getirme emelindeyiz. Yarınki Türkiye köyleri, örenler, kumlar, kuru çamur ve moloz, taş yığınları olmaktan çıkacak, bereketli topraklar üzerinde çalışan mutlu insanların yeşil yurtları olacaktır. Devletin ve toplumun teşkilâtlı gücünü, çorak, yorgun, yıpranmış tabiatı fetih için hizmetinize koyacağız. Türkiye toprağının uyanışı, canlanışı yakındır.



Son Havadis, Mümtaz Faik Fenik, 17 Eylül 1965.

TÜRKEŞ’İN ŞİKÂYETLERİ

İhtilâlin kudretli Albayı Alparslan Türkeş sahiden polis tarafından takip edilmiş mi, edilmemiş mi? Edilmişse kim ettirmiş? Ne münasebet ettirmiş? Demokratik rejimde polis takibi olur mu?

Biz biliriz ki, eski Halk Partisi iktidarı zamanında <<yakası kalkık, boz pardesülü>> sivil polisler Mareşal Fevzi Çakmak’ı bile takip etmişler; sonradan emniyetteki fişler Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden açıklandığı zaman, kimlerin peşinden nasıl adım adım gidildiği ortaya konmuştu!

Çok partili rejimde olur mu böyle işler? Hele Türkeş’in, liderliğini ele geçirdiği parti de koalisyonda üye olduktan sonra..

Doğrusunu isterseniz, gazetelerimiz, bu konunun üzerinde fazla durdular. Oysa ki, Albay Türkeş’in şikâyeti, olsa olsa, takip edilecek derecede önemli bir kişi olduğu vehminden doğmaktadır! O bununla güya kendisine göre bir hava yapmak kaygusuna düşmüştür. Yoksa polis Türkeş’i takip edecek de ne öğrenecek? Kimse bilmiyor mu onun kim olduğunu ve ne olduğunu?. Ve nihayet ne olabileceğini?..

Konuşmalarında cevahir mi söyliyecek? Temaslarında hiç mi bilinmedik insanlarla konuşacak?.. Hadi polis takip etti, diyelim, onun vereceği jurnalla kim ne şekilde amel edecek?

Bizce konunun bu ciheti değil, asıl bir başka ciheti önemli… O da Albay Türkeş’in, Eskişehir Vali Muavini ile bir gösterişli yemek yemesi ve sonra onunla birlikte Söğüt’e gidip Ertuğrul Gazi’nin türbesini ziyaret etmesidir.

Bir insan, bir eski arkadaşı ile oturup yemek yiyemez mi? Beraberce bir ziyarette bulunamaz mı?.

Buna kimsenin bir şey demeye hakkı yoktur. Ama ihtilâlin kudretli Albayı, eski bir arkadaşını göreceği gelmiş de sırf iştiyakını tatmin etmek için Eskişehir’e gitmemiştir. Hele Ertuğrul Gazi’nin Söğüt’teki türbesini ziyaret etmesi ona da bu bağlılıktan dolayı olmasa gerektir. İsmet İnönü Beykoz’daki Akbaba’ya ne demeğe gitmiş, Zeytinburnu kahvelerinde niçin dolaşmış, neden Göksu’da şatafatlı bir şekilde mısır yemişse, ihtilâlin kudretli Albayı da, o maksatla, yani seçim ve oy kaygusu ile bu ziyaretleri yapmıştır. Çünkü adı üstünde seçim propagandası gezisine çıkmış bulunmaktadır.

Oysa ki, seçim kanununda memurlar hakkında kesin kayıtlar vardır.

Meselâ 66 ncı maddeye göre, <<Seçimin başlangıç tarihinden seçim sonuçları ilân edilinceye kadar geçen zaman içinde, Başbakan, Bakanlar ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve adayların yapacakları gezilere hiçbir memur katılamaz.>>

Kanun açılma, temel atma, törenlerini bile yasaklamış da, bu defa İzmir Enternasyonal Fuarını Ticaret Bakanının açabilmesi için Danıştay’dan karar alınması gerekmiştir.

Kanunun asıl maksadı nedir? Seçimlere hiçbir gölge düşürmemek! Herhangi bir tesir altında kalınıyormuş gibi bir intiba bırakmamaktır.

Hadi, ihtilâlin kudretli Albayı kanuna filân kulak asmaz, diyelim, ama Eskişehir’in sayın vali muavini bu hükümleri bilmez mi? Memurin Kanununda memurların partilerle olan münasebetlerine ait maddeleri okumamış mıdır?

Okumamış, bilmez olur mu? Vilayette bir memur aksine hareket edecek olsa, idarî bakımdan mercii valiliktir.

Buna rağmen bir parti lideri ile kolkola nasıl gezilere çıkabilir. Çıktığı için hakkında soruşturma açılırsa, o parti lideri, bunu nasıl bir <<baskı>> diye adlandırabilir ve gazetelere tartışma konusu olarak aksettirebilir?

Ama diyeceksiniz ki, Eskişehir vali muavini bey, Albay Türkeş beyle beraber yemek yemiş, Ertuğrul Gazi türbesini ziyarete gitmiş diye CKMP bir dirhem fazla oy mu alır?.

Türkeş şununla gezmiş ve yahut bununla gezmişse, kimin umurundadır?

O da doğru ama, kanunlar adamlara göre değil, olaylara göre düzenlenmiştir.




Tercüman, Suna San, Anahtar Deliğinden, 17 Eylül 1965.

MADANOĞLU

Aday listelerinin ilk sıralarına bakıyorum… Kimler kurulmuş baş köşelere diye. Nilüfer Gürsoy, Yüksel Menderes, Melâhat Gedik, Neriman Ağaoğlu, Sadettin Bilgiç, Münir Köseoğlu, Alparslan Türkeş, Mustafa Kaplan, Orhan Erkanlı, Fazıl Akkoyunlu, Rifat Baykal… 5 yıl önce yıkılanların en yakınları ile, onları yıkanlar aynı seviyede… Memlekette yine iki uç var: Yıkan ve yıkılan iki uç…

Yine, aday listelerini, Meclis’in senato albümünü karıştırıyorum… 27 Mayıs’ı kıtalarına dönmek dileğiyle yapanların fotoğraflarıyla gözgöze geliyorum. İşte temelli senatör Ahmet Yıldız, işte temelsiz senatör Sıtkı Ulay, işte kudretini CKMP’de deneyen Alparslan Türkeş.

Radyolar alaturka bir şarkı söylüyor: <<Nerde o yeminler; nerde verdiğin sözler!.>>

Bunları Cemal Madanoğlu için yazıyorum.. Hâlâ bazı resmi dairelerin duvarlarını dolduran MBK kadrosundan temelli veya temelsiz politikaya karışmayan bir o kalmıştı… Sonunda, o da her aileden bir oycuk isteyerek politikaya bulaştı…

Cemal Madanoğlu’nun <<Hangi partiye gülümsesem, kapılar açılırdı>> anlayışına karşıyım ben… Hadi, Madanoğlu’nun gülümsetelim. CHP’ye gülücükler yollasa, karşısında Orhan Erkanlı’yı bulur… Erkanlı, herhalde kendilerini <<Yurt dışı eden>> Madanoğlu Paşasını affetmez… Ya CKMP; ya CKMP nin başı Türkeş!... Herhalde onların duyguları, Erkanlı’dan değişik değil.. AP de, bir Yüksel Menderes’in yanına Cemal Madanoğlu’nu koyamaz. Bölükbaşı, eski partisini deviren Türkeş misalinden sonra, Madanoğlu’nu buyur etmeğe cesaret edemez..

Eh, kala kala bir bağımsızlık kalıyor. Buna göre, Madanoğlu Paşanın o partilerden kalan gülümsemelerini halka dağıtması gerekecek!...



Vatan, 17 Eylül 1965.

CKMP <<GÖLGE>> KABİNE KURACAK

CKMP Sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu, seçimlerden sonra Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin, hükûmet çalışmalarına paralel olarak bir <<gölge>> kabine kuracağını bugün açıklamıştır.

Gökhan Evliyaoğlu, CKMP’nin şimdiden bu konuda çalışmalara giriştiğini, hükûmet teşkilâtına paralel şube çalışmalarına başladığını sözlerine eklemiştir.



Yeni Tanin, 17 Eylül 1965.

CKMP DE MEHMET TURGUT’U İSTEMİYOR

CKMP sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu, seçimlerden sonra CKMP’nin <<Bölge Kabine>> kuracağını açıklamıştır.

<<Bölge Kabine>>nin hükümet çalışmalarına paralel çalışacağını söyleyen Evliyaoğlu <<şimdiden bu konuda çalışmalara başladık>> demiştir.

Öte yandan sözcü, Turgut’un istifa etmesi gerektiğini ifadeyle şunları söylemiştir:

<<Hükûmet kanadına mensup bir parti olarak Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Turgut’un son günlerdeki davranış ve beyanlarını ele alacağız ve belki de durumu bir muhtıra ile Başbakanlığa aksettirebileceğiz. Biz Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı’nın tutumunu beğenmiyoruz. Türk halkının, gençliğin, basının ve aydınların tepkisi yerindedir. Enerji Bakanının istifası gerekir.>>



Medeniyet, Ali Suavi, Günün Çehresi, 18 Eylül 1965.

ALPARSLAN TÜRKEŞ

Evvelki gün Medeniyet gazetesinde; Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Sayın Muzaffer Özdağ’ın Ankara köylerinde yaptığı seçim propagandası sırasında, uyanık köylülerimiz tarafından, yakın tarihe ait kendisine sorulan sorulara verdiği cevapları okuyunca hayret ve ibretle irkildim.

14 ler hakkında ve hususiyle sayın Alparslan Türkeş’e dair uydurulan malûm dedikoduların baştan sona kadar tamamiyle yalan olduğu izah ve isbat edilmekte ve bütün isnatlar çürütülmektedir. Bu durum karşısında insan ister istemez üzülüyor ve kendi kendine gayri ihtiyarî şu soruyu soruyor…

Bu basit hareketlere tevessül edenlerin acaba istifadeleri ne olacaktır? Çünkü, tarihî hakikatları tahrif etmekle iftira ve tezvir metodlarıyle muvaffak olacaklarını sanan politikacılar veya komiteciler er geç hüsrana uğruyorlar. Zira, yalan ve dolanla sağlanan başarı devamlı olmuyor. Alparslan Türkeş’e atılmak istenen çamurlar, şimdi çamurları atmak isteyenlerin alınlarına sürülmüş kara birer leke halinde vicdanları titretiyor.


Akşam, 18 Eylül 1965.

TÜRKEŞ: “KEŞMİR DÂVASINDA TÜRKİYE ARABULUCU OLMALI”

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün Akşam’a özel bir demeç vermiş ve <<Hindistan – Pakistan çatışması konusunda Türkiye’nin iki taraf arasında ve aynı zamanda her iki tarafa da müessir olabilecek dostlar çevresinde arabuluculuk yapmasında büyük faydalar görmekteyim>> demiştir.

Türkeş, <<Pakistan – Hindistan çatışması ve Keşmir meselesi konusundaki görüşünüz nedir?>> sualimize şu cevabı vermiştir: <<Benim görüşüme göre, Keşmir meselesinde Pakistan haklıdır. Keşmir halkının yüzde 95’i Müslümandır ve ilk zamandanberi plebisit kararını Hindistan kabul etmemiş, savsaklamıştır. Fakat bu iki memleket arasındaki silâhlı çatışmanın derhal durdurulmasını ve anlaşmanın barış yoluyla çözümlenmesini uygun görmekteyim. Bunun için de, Türkiye’nin iki taraf arasında ve aynı zamanda her iki tarafa da müessir olabilecek dostlar çevresinde arabuluculuk yapmasında büyük faydalar görmekteyim.>>

CKMP Genel Başkanı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Turgut’un istifa edip etmemesi konusunda bir sualimizi cevaplandırmamış ve “Seçim sonuçları bir mecburiyet arzederse diğer partilerle bir koalisyona taraftar mısınız?>> konusundaki sualimize şu cevabı vermiştir:

<<Biz anayasa çerçevesinde kurulmuş olan bütün partilerle memleket menfaatleri gerektiği takdirde koalisyon yapacağız.>>



Yeni İstanbul, 18 Eylül 1965.

Türkeş Radyo’da Konuşacak

CKMP sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu, dün gazetecilere Enerji Bakanı Mehmet Turgut’un istifasının gerekli olduğunu tekrarlamış ve “bu bir değerlendirmedir. CKMP olarak koalisyonda bir ihtilâf yaratmıyoruz. İhtilâf da yok.” demiştir. Gökhan Evliyaoğlu ayrıca, Ankara Yenişehir pazarında 19 Eylül günü bir miting tertiplendiğini ve bu açık hava toplantısında Genel Başkan Alparslan Türkeş ve diğer partililerin birer konuşma yapacaklarını ifade etmiştir.

25 Eylül’de başlayacak olan radyo konuşmalarındaki CKMP ekibi belli olmuştur. CKMP genel Merkezi tarafından bildirildiğine göre genel başkan Alparslan Türkeş radyoda dört kere “Umumî konular üzerinde” konuşacaktır.

Diğer sözcüler ise Devlet Bakanı Mehmet Altunsoy “Manevî kuruluşlar”, Muzaffer Özdağ “Gençlik ve Sosyal Adalet”, Gökhan Evliyaoğlu “Siyasî partilerin genel durumu”, Mustafa Kaplan “CKMP ne yapacak, niçin CKMP de birleştik?”, Cevad Odyakmaz “Tarım ve Çiftçi meseleleri” ve Köy İşleri Bakanı Mustafa Kepir’in de köylü vatandaşlarla ilgili konularda konuşma yapacakları açıklanmıştır.



Vatan, 18 Eylül 1965.

Ankara’da İlk Mitingi CKMP Yapacak

Ankara’da ilk açık hava toplantısını Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi yapacaktır. CKMP sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu’nun verdiği bilgiye göre 19 Eylül Cumartesi günü saat 09.00 – 13.30 arasında, Yenişehir Pazar yerinde yapılacak mitingde, genel başkan Alparslan Türkeş de konuşacaktır.



Yeni İstanbul, 19 Eylül 1965.

CKMP’nin Sloganı

Dün şehrimize gelen CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, seçimlerde “Türkiye tok esirler ve aç hürler memleketi olmamalıdır.” sloganını kullanacaklarını açıklamıştır. Saat 17.30 da il merkezinde gazetecilerle görüşen Türkeş, 25 Eylül’de Samsun’da konuşma yapacağını söylemiş “seçim tansiyonu yükselecek gibi görünüyor. Bütün mesele polis devleti zihniyetinin hortlamasına meydan vermemektir.” demiştir.


Son Saat, 19 Eylül 1965.

TÜRKEŞ: KOMÜNİZMİ EN ZARARLI REJİM OLARAK TANIYORUZ

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş Gaziosmanpaşa’da düzenlenen bir sohbet toplantısında <<komünizmin en zararlı bir rejim olduğu kanısındayız>> demiştir. Alparslan Türkeş, çeşitli konulardaki soruları da cevaplandırarak konuşmasına şöyle devam etmiştir: <<Biz (halkın sözü hakkın sözüdür) inancına gönül vermiş insanlarız. Programımızı vatandaşların verecekleri fikirlerle, onlarla yapacağımız karşılıklı görüşmelerle kuvvetlendirmek istiyoruz. Bizim için Türk Milleti bölünmez bir bütündür. Bu memlekette yaşayan insanların hepsi eşit ve hangi partiden olurlarsa olsunlar aynı değerdedirler. Parti farkı gözetmeksizin onların hak, refah ve mutluluklarının sağlanması, şeref ve haysiyetlerinin korunması hepimizin olduğu kadar bizim de başta gelen görevimizdir. Vatandaşın şerefi bizim de öz şerefimizdir.

Biz ahlâkın emrettiği yolda çalışmak kararındayız. Her ne olursa olsun, vatandaşların haklarını çiğneyerek onları lekelemek, bizim en nefret ettiğimiz ve daima uzağında kalacağımız yoldur. Nimetlerin kabiliyetlere göre dağıtılmasını sağlayacak bir düzen kurulması gereklidir. Gelirler, nimetler, liyakat, kabiliyet ve çalışma esaslarına göre dağıtılmalıdır. Türkiye istihsalini arttırarak kalkınabilir. Tarım ve sanayiin geliştirilmesi yoluna gitmek, memlekette iş sahaları açmak lâzımdır. İş sahası olmadığı içindir ki, milyonlarca işçimiz dışarıya gidiyor. Programımızda bu konuda maddeler vardır.>>

CKMP başkanı uçakla Ankara’ya gitmiştir.



Medeniyet, 18 Eylül 1965.

CKMP’nin Büyük mitingi yarın Yeni şehir pazarında saat 10 da yapılacaktır. Öğrendiğimize göre mitingde Genel Başkan Alparslan Türkeş’in yapacakları mühim konuşmayı müteakip Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ, Gökhan Evliyaoğlu, İffet Halim Oroz ve diğer milletvekili adaylarından sonra, gençlik teşkilâtı adına Selâhattin Kılıç ile Işıl Sepkin de birer konuşma yapacaklardır.



Milliyet, 19 Eylül 1965.

Evliyaoğlu: “AP milleti kandırıyor”

CKMP sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu dün Kırıkkale’de yaptığı konuşmada, <<Havada yüzen lâflarla politika yapmak devri geçti. 20 milyonun topyekûn çıkarını düşünenlerin çağı başladı.>> demiştir. Gökhan Evliyaoğlu, AP’nin milleti kandırdığını söyleyerek konuşmasına şöyle devam etmiştir: <<Ondokuzuncu yüzyıl liberalizmi ile millî serveti yabancılara veya yerli menfaatçilere peşkeş çekenlerin heykellerinin dikileceğini söyleyenlere milletin cevabı şudur: Sizlerden heykel değil, bostan korkuluğu bile yapılmaz. Kargalar bile alaya alır sizi.>>



Son Baskı, 19 Eylül 1965.

Türkeş’in sazlı sözlü mitingi alâka görmedi

Dilimizde, <<ipliği pazara çıktı>> diye bir deyim vardır. Hep yüksekten atıp da sonradan ne olduğu anlaşılanlar için kullanılır. CKMP’li politikacıların da <<Vatan – Millet>> için neler yapacakları <<Yenişehir Pazarı>>nda ortaya çıktı. Görülenler, duyulanlar, davul – zurna ile oyun havaları, saz ekibi eşliğinde de halk türküleri idi. Bir de sesi cızırtılı çıkan marşlar…

Mitingi hazırlayanlar, bir yenilik yapmakta oldukları inancı içinde her konuşmasının arasında müzik dinlettiler pazarda bulunanlara. Bir ara hoparlörlerden <<Zafer marşı>> duyuldu. Mitingi izleyenlerden yaşlıca biri, yanındakine dönerek, <<Hey gidi günler hey.>> dedi. Türkeş bir zamanlar bu satışları 30 milyona dinletiyordu. Şimdi ise şuraya bak, bin kişi bile yok.>>

Konuşmalardan biri daha bitmişti ki, mikrofona gelen CKMP li, <<Sevgili vatandaşlar dedi. Toplantı boyunca canınız sıkılmasın diye sizlere sürprizler hazırladık.>> Sonra kürsünün yanına bir iki sandalye iliştirildi. Bir saz ekibi çıktı ortaya ve Ali Rıza Yüksel adındaki şarkıcı da başladı okumağa. Ali Rıza Yüksel’in ilk okuduğu türkünün sözleri şöyleydi:

Kırmızı gül demet demet
Sevda değil bu alâmet!.

Tam bu sırada bermutat simsiyah lâstikotin elbiselerini giymiş Türkeş göründü. İşin açıkçası kalabalığın azlığından dolayı hiç de memnun görünmüyordu. Gözleri sık sık, pazar yerinin boş kalan yerlerine takılıyordu.



Adalet, 20 Eylül 1965.

CKMP sazlı sözlü bir miting yaptı

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin ilk açık hava toplantısı, dün Yenişehir Pazarı’nda yapılmış; toplantıyı davul zurna seslerine evlerinden çıkıp gelen meraklılarla birlikte az bir partili grubu takip etmiştir.

Konuşan üç hatipten sonra, saz ekibi ile birlikte, hitabet kürsüsü bir sahne haline gelmiş, halk türküleri sanatkârı Alirıza Yüksel’den halk türküleri dinletilmiştir.

Daha sonra Türkeş kürsüye çıkınca, halk Pazar yerini terk etmeğe başlamıştır.

Hatiplerden, konuşmaları en çok ilgi çeken Gökhan Evliyaoğlu olmuştur. Zira Evliyaoğlu <<şecaat>> arzederken <<sirkatini>> söylemekten çekinmemiştir. Gökhan Evliyaoğlu, kendisinin AP den koğulduğunu açıkladıktan sonrai <<İşte CKMP benim gibi dokuz köyden koğulanların partisidir.>> demiş ve konuşmasını da uzun bir şiirle bitirmiştir.



Yeni İstanbul, 20 Eylül 1965.

CKMP Kampanyayı Ankara’da Açtı

CKMP seçim kampanyasını dün saat 10.30’da Yenişehir pazarı meydanında düzenlenen bir açıkhava toplantısıyla açmış, parti Genel Balkanı Alparslan Türkeş, propaganda yardımcısı Muzaffer Özdağ birer konuşma yapmışlardır.

ÖZDAĞ’IN KONUŞMASI

Muzaffer Özdağ, konuşmasına “Türkiye’nin temel meselesi güvenliktir. Türkiye bugün devlet ve vatandaş güvenliğinden mahrumdur” diyerek başlamış, özetle şunları söylemiştir: “Türk kurtuluş savaşı bitmemiştir. CKMP klâsik anlamda bir parti hareketi değil, millî kurtuluş hareketidir. Amacı, halkın hizmet ve refah devletini kurmak, içteki hastalıkları ve dıştan gelecek tehlikeleri tesirsiz hale getirmektir. Bizim devlet felsefemiz, halkın tümünün hizmetinde olmaktır. Türkiye, tok esirlerin, aç hürlerin diyarı olmamalıdır. Bizim için sınıf, bir tahakküm hiyerarşisi değil, meslekî ve medenî bir iş bölümüdür. Fiilî eşitsizlik düzenini ıslâh ederek sıhhate ve adalete kavuşturacağız.

TÜRKEŞ’İN KONUŞMASI

CKMP nin bu ilk açık hava mitinginde konuşan Genel Başkan Alparslan Türkeş de özetle şunları söylemiştir:

“Türk Milleti en eski çağlardan beri hürriyet ve egemenlik duyguları ile kendisini tanıtmış olan bir millettir. Sahip olduğu bu asîl ruh ve ülkü dolayısiyle daima büyük uygarlık yaratmayı bilmiş ve yer yüzünde bugüne kadar muhtelif ülkelerde yer almış olan 16 büyük devlet kurmuştur. Bugün Cumhurbaşkanlığının bayrağındaki güneşin etrafında bulunan 16 yıldız, Türk milletinin bu eşsiz ve şanlı eserlerinin hatırlatıcılarıdır.

Türkiye, işte böyle büyük eserleri meydana getiren bir milletin tarih sahnesinde son olarak inşa etmiş bulunduğu bir eserdir.”

TÜRK MİLLETİ GERİ BIRAKILMIŞTIR

Dünya gidişatı hızla gelişmekte, ilim ve teknik alanındaki hızlı ilerlemeleri insanlığın ufkunda yeni çağlar açmaktadır. Türk milleti çevresinde durmadan ilerleyen ve gelişen milletlerin ortasında geri bırakılmış yoksul ve perişan bir durumdadır. Büyük yaradılışlı milletin böyle bir durum içinde bulunuşu kendisinin bir eksikliğinden ileri gelmiş değildir. Başına geçen çeşitli idarecilerin yetersiz ve kudretsiz oluşlarındandır.

Memlekete hizmet yoluna girenlerin karşısına bir takım çıkarcılar, bir takım hırslı politikacılar, milleti sömürmeğe alışmış olanlar her zaman dikilmeyi âdet edinmişlerdir. Bunlar kendi menfaat düzenlerini halkın aleyhine olarak devam ettirmek istediklerinden buna engel olmak istidadını göstermek isteyenlere karşı her çeşit engeli çıkarırlar, çıkarmışlardır ve çıkaracaklardır.”

MİLLETE HİZMET ETMEK

CKMP Genel Başkanı daha sonra halkı içinde bulunduğu durumdan kurtarmak gerektiğini belirtmiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir:

“Türkiye’yi medenî uygarlığa ulaştırmak isteyen memleket çocukları, Türkiye’yi kimseye avuç açmadan yaşayan kudretli, refahlı, huzurlu bir devlet haline getirmek isteyen vatan çocukları, beni iyi dinleyiniz. Önünüze cehalete, kirli emellere, alçakça menfaatlere bağlı vurguncu şebekeleri, eşkiya grupları çeşitli kılıklarda dikileceklerdir. Bunları yenmenin kolay ve kestirme yolu daima hakka dayanarak, korkusuz ve cesur olmaktır. Tehditlere kulak asmayınız, inandığınız yolda, halka hizmet yolunda şerefle yürüyünüz. Başarılar, zaferler hak ve ülkü yolcularınındır.

Hepinizin müşterek çok şerefli bir tek adınız vardır: Ne mutlu Türküm diyene!”



Medeniyet, 20 Eylül 1965.

Yenişehir’deki CKMP mitingi muhteşem oldu

CKMP’nin dün Yenişehir pazarında yaptığı davullu zurnalı, sazlı ve marşlı mitinginde konuşan Genel Başkan Alparslan Türkeş: <<Türkiye’yi atom ve feza çağına ulaştırmak kararındayız>> demiştir.

10.30 da başlayan mitingde konuşmaların arasında teypten marşlar dinletilmiş, bir ara Ali Rıza Yüksel üç kişilik saz ekibi ile kürsüye çıkıp türkü söylemiştir. Konuşmalar bittikten sonra kürsüde davul zurna çalınmıştır.

Alparslan Türkeş özetle şunları söylemiştir:

<<Millete hizmet etmek istiyen, halkı içinde bulunduğu bakımsız durumdan hızla çekip çıkarmak, modern uygarlığa ulaştırmak istiyen memleket çocukları, Türkiye’yi kimseye avuç açmadan yaşıyan refahlı bir huzur devleti haline getirmek istiyen vatan çocukları, beni dinleyiniz. Önünüze cehalete, kirli emellere, alçakça menfaatlere bağlı vurguncu şebekeleri, eşkıya grupları çeşitli kılıklarda dikileceklerdir. Bunları yenmenin kolay ve kestirme yolu daima hakka dayanarak korkusuz ve cesur olmaktır. Türk milleti çevresinde durmadan ilerliyen ve gelişen milletlerin ortasında geri bırakılmış, yoksul ve bakımsız bir durumdadır. Bu durum kendisinin bir eksikliğinden ileri gelmiş değildir. Başına geçen çeşitli idarecilerin yetersiz ve kudretsiz oluşundandır.>>

Mitingde konuşanlardan Muzaffer Özdağ: <<Biz zaptiye devletine karşıyız. Eskiden bir padişahtan şikâyet ederdik. Şimdi beşyüz padişahımız var. Seçtiğiniz insanlar sizin gibi yaşamalıdır>> demiştir.

Miting yeri yakınından TİP lilerle yüklü bir kamyon geçmiş ve kalabalık <<Yuh>> çekmiştir. Bu arada Özdağ <<Sevgi, Sevgi, Sevgi>> diyerek halkı yatıştırmağa çalışmış, bu arada TİP liler de kaçmışlardır.

Gökhan Evliyaoğlu ise yaptığı konuşmasında politikacıların durumuna değinmiş, bazı köylerde <<politikacılara yasak>> levhası asılmasına işaret etmiş ve şu şekilde konuşmuştur: <<Kendimizi affettirmek mecburiyetindeyiz. Türk milleti lider buhranı geçirmektedir>> demiştir.

Kastamonu milletvekili İsmail Hakkı Yılanlıoğlu ise: <<Milli Birlik’ten bahisle <<Bizi birbirimize kenetliyecek mânevi tutkal kurumuştur>> demiştir.



Cumhuriyet, 20 Eylül 1965.

CKMP, davullu zurnalı, sazlı marşlı bir miting yaptı



Milliyet, 20 Eylül 1965.

Türkeş cesaretli mücadele istedi



Yeni Tanin, 20 Eylül 1965.

Türkeş, “Halkı içinde bulunduğu durumdan kurtarmalıyız” dedi

CKMP seçim kampanyasını dün saat 10.30’da Yenişehir pazarı meydanında düzenlenen bir açıkhava toplantısıyla açmış, parti genel başkanı Alparslan Türkeş, propaganda yardımcısı Gökhan Evliyaoğlu ve genel sekreter yardımcısı Muzaffer Özdağ birer konuşma yapmışlardır.

CKMP’nin Ankara Mitingi oldukça orijinal geçmiş, şimdiye kadar alışılanların dışında, bazı davranışlar dikkati çekmiştir. Meselâ, teypten çalınan İstiklâl Marşından sonra, davul zurna ekibinin oyun havaları ve saz eşliğinde bir halk türküleri okuyucusu tarafından söylenen türküler, miting havasına bir başka yön vermiştir. Bu arada, kürsüye gelen bir parti ilgilisi CKMP Genel Başkanının Ankara’da olmadığı ve mitinge gelmiyeceği yolunda söylentiler çıkarıldığını söylemiş, bunları yalanlayarak, Genel Başkanın açıkhava toplantısına katılacağını ve beklenen konuşmasını yapacağını bildirmiştir.



Hürriyet, 20 Eylül 1965.

Türkeş, hırslı politikacılar milleti yıllarca sömürdü, dedi

Yenişehir Pazar yerindeki CKMP mitinginde, bir ara, üç kişilik bir saz heyeti ile davul zurna ekibi ayrı ayrı konser vermiştir. Saz heyetinin Erzurum dolaylarından çaldığı türküyü politikacılar ve dinlemek için toplananlar çok beğenmişler, adaylardan çok saz çalanları ve davulcuları alkışlamışlardır. Türkeş’in ve Muzaffer Özdağ’ın eşleri ile çocukları da mitingde hazır bulunarak konuşmaları dinlemişlerdir. Türkeş, tarih boyunca insanlar için en nefret edilen şeyin kölelik olduğunu belirterek söze başlamış, hürriyet duyguları ile tanınan Türklerin, büyük uygarlıklar yarattığını, Cumhurbaşkanlığı forsundaki güneşin etrafında bulunan 16 yıldızın, Türkler tarafından kurulmuş devletleri ifade ettiğini bildirmiş, “Memlekete hizmet yoluna girenlerin karşısına birtakım çıkarcılar, hırslı politikacılar, milleti sömürmeye alışmış olanlar her zaman çıkmayı âdet edinmişlerdir.” demiş, sözlerine şöyle devam etmiştir.

- “Önümüzde cehalete, kirli emellere, alçakça menfaatlere bağlı vurguncu şebekeleri, eşkiya grupları çeşitli kılıklarda dikileceklerdir. Bunları yenmenin kolay ve kestirme yolu, daima hakka dayanarak, korkusuz ve cesur olmaktır. Tehditlere kulak asmayınız “

Zaptiye Devleti

Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ ise, “Zaptiye devleti henüz yıkılmış değildir.” demiş, halkın yarınından emin olmadığını, gülmeyi unuttuğunu söylemiş şöyle konuşmuştur:

- Küba’daki füze rampalarının sökülmesi karşısında, Türkiye’deki rampalar söküldü: Eğer bu Türkiye’deki rampalar güvenliğimiz için idiyse, varlığımız bugün tehlike içindedir. Türkiye savunmasızdır. Eğer rampalar Türkiye’nin emniyeti için değil idiyse, bu da tehlikede olduğumuzu, kendi varlığımızı kendi irademizle yönetmediğimizi gösterir.”



Medeniyet, 20 Eylül 1965.

Mitingten kısa notlar

Siyasi bir açık hava toplantısı yapmak, özü için olduğu kadar görünüşü bakımından da bir san’attır. Nasıl, en iyi vitrini yapan bir mağaza, diğerlerinden fazla müşteri cezbetmek imkânına sahip oluyorsa, düzenli bir siyasi toplantı da, gerek ona katılanlar ve gerekse onu dışından seyredenler üzerinde, özelliğine göre bir tesir yaratır. Dün CKMP’nin Yenişehir’deki ilk mitingini görünce bu gerçeği bir kere daha hatırladık.

Miting CKMP’nin şehir içinde dolaşan Avrupai ve gerçekten hoş konvoyunun, evvelce ilân edilen saatte miting alanına gelmesiyle başladı. CKMP’nin konvoyu bir askeri disiplin içinde şehri dolaşmış, katılanların gerek yürüyüş sırasındaki intizamı ve gerekse yüzlerinin ciddi ifadesi Ankara halkının müspet ilgisini çekmiştir.

San’atı halkın hizmetine vermek ifadesiyle özetlenen bir anlayışın filli örneği dün ilk defa CKMP mitinginde gördük. Halk Türküleri ekipleri, Millî danslarımızı oynayan folklör gurupları ve teyplerden çalınan marşlarla bu miting şimdiye kadar alışıla gelmiş mitinglerden çok daha başka bir hava taşıyordu.

Dün Ankara’nın bir çok yerlerinde çeşitli partilere ait siyasi açık hava toplantıları vardı. Bunları takip eden vatandaşların miktarına kıyasla, Yenişehir mitingi için <<Çok başarılıydı>> dememek haksızlık olacaktır.

Mitinge gerçekten şuurlu bir vatandaş gurubu iştirak etmişti. Konuşmacılar kimseye çatmamışlar, yalnız bu topraklar üzerinde kurulmuş olan 16 büyük Türk Devletinin batış sebepleri üzerinde durmuşlardır. Bu arada CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş <<Türkiye’yi kimseye el açtırmadan yaşatmaya muktediriz ve bunu yapacağız>> dediği zaman, türlü yolsuzluklar ve bu yolsuzlukların meydana getirdiği ümitsizlikle bitap düşmüş vatandaşların gözleri heyecanla parlamıştı. Türkiye içinde bulunduğu durumdan mutlaka kurtarılacaktı. Türkeş’in sözleri bu toplulukta bir bayrak gibi dalgalanıyor, bu arada bir kamyona doldurulmuş halde hadise çıkarmak için meydana gelmiş olan kolları pazubentli TİP’lilere karşı genç hatip Muzaffer Özdağ <<Kinden bir şey çıkmaz, sevgi sevgi” diye mukabele etmiştir.


Medeniyet, Feyzi Boztepe, 21 Eylül 1965.

CKMP’nin Mitingi

CKMP nin ilk seçim mitingi Pazar günü Yenişehir Pazar meydanında çok kalabalık vatandaş topluluğu önünde ve sonra Altındağ ilçesinde kapalı salon toplantısı halinde yine kalabalık halk huzurunda başarı ile yapılmıştır. Cidden bu muhteşem mitingde konuşmacılar; başta parti lideri sayın Türkeş olduğu halde Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ, Genel Yönetim Kurulu Üyesi ve Basın sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu ve bazı milletvekili adayları ile il seçim komitesi başkanı Galip Kandemir ve Gençlik teşkilâtı adına Gençlerin çeşitli konularda yaptıkları konuşmalar, vatandaşlar tarafından ilgi ile izlenmiş ve alkışlarla tasvib edilmiştir.

Hatipler özlü konuşmalarında; memleketin bütün yaralarına cesaret ve isabetle neşter vurmasını bilmişlerdir. Sayın Alparslan Türkeş’in konuşması bilhassa sık sık alkışlarla kesilmiştir.

CKMP li konuşmacılar demode olmuş usullerle vaadlerde bulunmamışlar, daha ziyade memleketin kalkınması ve milletin refahı için alınması gerekli tedbirler üzerinde durmuşlardır. Kısacası; CKMP’nin bu ilk mitingi gelecek için son derece ümit verici müsbet bir hareket olarak nitelenmektedir.



Medeniyet, 21 Eylül 1965.

Türkeş Samsun’a Gidiyor

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş 25 Eylülde Samsun’da tertiplenecek mitingde konuşacaktır. Bu mitinge partiye mensup milletvekilleri de katılacaktır.


Son Baskı, 21 Eylül 1965.

Bölükbaşı ve Türkeş Konya’ya gidiyorlar

CKMP Genel Başkanı Türkeş yarın, MP Genel Başkanı Osman Bölükbaşı ise öbürgün ilk seçim konuşmalarını yapmak üzere gideceklerdir.

Yarın sabah beraberinde bazı Milletvekilleri ve Genel Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte Konya’ya gidecek olan CKMP Lideri Türkeş, düzenlenen açık hava toplantısında konuşarak, partisinin seçim beyannamesini açıklayacaktır.

Türkeş’ten bir gün sonra Perşembe günü MP lideri Osman Bölükbaşı da Konya’da konuşarak seçim kampanyasını açacaktır. Türkeş ve Bölükbaşı Konya’dan sonra yurt gezisine çıkacaklardır.



Yeni Tanin, 22 Eylül.1965.

Evliyaoğlu “Milyonlarca aç karşısında utanıyorum” dedi

CKMP Yozgat mitinginde Gökhan Evliyaoğlu <<Milyonlarca aç vatandaş karşısında tokluğumdan, gecekondu mahallelerinde kıravatımdan, toprağa pabuçsuz basanların yanında ayakkabılarımdan utanıyorum>> demiştir.



Adalet, Başyazı, 22 Eylül 1965.

CKMP lileri Uyarma

Seçim kampanyası için kanunun tâyin ettiği süre 19 Eylülde başladı. Politikacıların gerçek kimlikleri, kıymetleri, fikirleri, değerleri, siyaset pazarında vatandaşın önüne seriliyor. Bunların içinde kalitelisi, kalitesizi, işportalık ucuz ve bayağıları, hülâsa her çeşidi, pazar yerlerini dolduran satılık mallar gibi seçmenlerin iltifatına, intihabına sunulmuştur. Bu vesile ile, daha ilk günden politika esnafının değerlisi, değersizi, faşisti, kızılı belli olmaya başlamıştır. Bir iki günlük konuşmalar kimlerin hangi ümid ve gayeler peşinde koştuklarını göstermesi bakımından dikkate şayandır.

Haklılığından, kuvvetinden emin olanların vakarına, itidaline karşılık, hırslı politikacılar ve gecekondu politika vurguncuları iç yüzlerini hemen ortaya koymuşlardır. Fikir züğürtlüğü, kuvvetli dayanaklardan yoksun oluşları, propaganda sermayesi olarak başkalarına sataşmaya ve ihtilâl sonrasının meşhur yalan ve iftira kampanyasına başvurmaya kendilerini mecbur bırakmaktadır. Bunların en tipik örneğini Dr. Satır ile Alparslan Türkeş vermiştir.

Türkeş’in değindiği konular arasında, milleti yıllarca sömüren hırslı politikacılar, alçakça menfaatlere bağlı vurguncu şebekeler, eşkıya grupları deyimleri, ittihamları yer almaktadır. Bu sözleri, konuşanın kişiliğine uygunluğu bir yana, daha ziyade aynadaki sahibinin aksine benzemesi de mümkün ve muhtemeldir. Daha 1945 yılından itibaren ihtilâl yapmayı düşündüğünü türlü vesilelerle tekrarlamış olan bir insanın, siyasî ihtiras bakımından yarışı en önde götürdüğünde kimin şüphesi, tereddüdü olabilir?

Vurguncu, soyguncu deyiminin matufu, hangi siyasî teşekkül veya şahıslar olursa olsun bunu rahatça söyleyebilen insanın, önce şu başbakanlık kasasında içinde 225 bin dolar bulunan sarı zarfın ne olduğunu kesin olarak izah etmesi lâzımdır. Sağda, solda dağıtılan propaganda broşüründeki yuvarlak, müphem lâflar hiçbir gerçeği aydınlatmamaktadır. 225 bin dolar ne olmuştur? Hangi kayda, hangi dairenin tasarrufuna geçmiştir veya resmiyeti tevsik edecek hangi işte kullanılmıştır? Bu sorular halâ cevapsız kaldıkça Alparslan Türkeş’in kimse hakkında vurguncu şebeke deyimini kullanmaya hakkı olmamak gerekir.

Eşkıya grupları tâbirinin matufu ise hakikatte kimlerdir bunu Türkeş’in herkesten iyi bilmesi ve hiç olmazsa milletin bildiği kadar bilmesi lâzımdır.

Bu noktaları böylece belirttikten sonra şimdi CKMP li vatandaşlara sesleniyoruz: Nereden gelip nereye gittiğinizi, aslınızın, kökünüzün hangi kaynağa hangi ulu ağaca kadar ulaştığını hatırlayınız. Ne yapsanız hangi siyasî kılığa girseniz bu aslı, bu kökü inkâr etmeniz mümkün değildir. Dün hangi siyasî zihniyetin karşısında iseniz bugün de aynı kamptaki insanlar karşınızda saf bağlamıştır. Buna rağmen yönetici takımınız sizi anlamaktan uzaktır. Daha ilk konuşmalarında düşüncelerinizi temsil etmediklerini açıkça isbat etmişlerdir. Kısa süre içindeki davranışlarına, siyasî hedef olarak seçtiklerine ve metodlarına dikkatle baktığınız zaman, bu gecekondu idarecilerin sizden ne kadar uzak ve sizlere ne kadar yabancı olduklarını anlayacaksınız. Sağduyu ve basiretiniz rehberiniz olsun. Oylarınızla olsun yuvaya dönünüz ki Türk Milletinin saadet ve selâmetinde payınız bulunsun.



Son Baskı, 22 Eylül 1965.

Türkeş bu sabah Konya’ya gitti

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, beraberinde bazı milletvekilleri olduğu halde, bu sabah Konya’ya gitmiştir.

Alparslan Türkeş, Konya’da Mevlana ihtifali dolayısiyle yapılacak törenlerde hazır bulunacak, muhtemelen, düzenlenecek bir toplantıda konuşacaktır.

CKMP Genel Başkanı Ankara’ya döndükten sonra 25 Eylül Cumartesi günü yurt gezisine başlayacak ve ilk olarak Samsun’a gidecektir.



Yeni İstanbul, 23 Eylül 1965.

Türkeş Konya’da

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, beraberinde bazı Milletvekilleri olduğu halde, dün sabah Konya’ya gitti. Alparslan Türkeş, Konya’da Mevlâna ihtifâli dolayısiyle yapılacak törenlerde hazır bulunacak, muhtemelen, düzenlenecek bir toplantıda konuşacaktır.

CKMP Genel Başkanı Ankara’ya döndükten sonra 25 Eylül Cumartesi günü yurt gezisine başlayacak ve ilk olarak Samsun’a gidecektir.



Yeni İstanbul, 23 Eylül 1965.

Türkeş komünizme karşı üç tedbir tavsiye etti

• Gençliğe ve halka millî şuur ve millî ülkü vermek
• Sosyal Adaleti ve sosyal yardımlaşmayı tesis etmek
• Kanunlar ve devlet kuvveti yoluyla mücadele etmek

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, gazetemize verdiği demeçte, son günlerde hızını iyice arttıran aşırı cereyanlara temas etmiş ve “aşırı cereyanlar zararlıdır. Tehlikeli bir durum yaratmaktadır.” demiştir.

“Aşırı sol” ve “ortanın solu” deyimlerine kızan ve bu deyimler için “neden komünizm demiyorsunuz, demiyorlar?” diyen Türkeş komünizmin önlenmesi için üç tedbirin şart olduğunu ileri sürmüş ve bu üç tedbiri şöyle izah etmiştir.

1- Türk gençliğine ve Türk halkına millî şuur, millî ülkü ve millî eğitim önem vererek çocuklarımızı sıhhatli bir kültür havası içinde yetiştirmek.

2- Sefalet ve yokluk içerisinde bulunan halk çoğunluğunun sosyal güvenliğini sağlıyan tedbirler almak. Sosyal Adaleti tam mânâsı ile memlekette kurmak. Halkı içine alacak bir sosyal yardımlaşma teşkilâtı kurulmalıdır.

3- Kanunlar ve Devlet Kuvvetlerinin bu gibi zararlı faaliyetler ve emrivakiler karşısında müsbet ilme dayanan bir şekilde tedbir alması ve mücadele etmesi yoludur.



Medeniyet, 23 Eylül 1965.

CKMP Lideri Eskişehir’de Konuştu

Dün Eskişehir’de bir konuşma yapan CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, AP’nin tek başına iktidara geleceğiz sözüne cevap vermiştir. Türkeş konuşmasında: <<Ben şahsen partilerden birinin tek başına iktidara gelmesini temenni ederim. Fakat bugün için bu mümkün değildir. Biri tek başına iktidara gelse böyle halkın gözü önünde boyunun ölçüsünü alması mümkün olur. Dört yıldır bir takım liyakatsız ve kaabiliyetsiz politikacılar koalisyonun ve tarafsız başbakanların perdesi arkasına saklanarak halka kendilerini bir kıymet gibi satmaya çalışmış ve çalışmaktadırlar.>>

Alparslan Türkeş daha sonra Partisinin çeşitli görüşlerine temasla, CKMP’nin köylerde gruplaştırma yapılmasına, toprak ve ziraat reformunun birlikte gerçekleştirilmesine taraftar olduğunu belirtmiştir. Petrol konusunda da <<Biz her zaman olduğu gibi her şeyden önce Türk milletinin yüksek menfaatlerini sağlayacak bir çözümün ortaya konulmasına taraftarız.>> demiştir.


Diğer taraftan CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ dün akşam Çankaya’da bir kahvede vatandaşlarla yaptığı hasbihalde şunları söylemiştir: <<Bizim temel meselemiz güvenliktir. Devlet ve vatandaş güvenlikten yoksundur. Toplumumuz çağın tekniğine göre teşkilâtlı bir yaşama ve üretim düzeyinde bulunmadığı için devlet güvenliği tehlikededir. Devlet zaptiye devleti olmaktan çıkıp hürriyet, hizmet ve refah devleti, millî toplumcu devlet olmadığı için vatandaş güvenlik içinde değildir. Yurttaş işinden, aşından, sağlığından, yarınından emin değildir. Millî ekonomiyi modernize ederek, Sosyal Sigorta sistemini kurarak, vatandaşı güvenliğe kavuşturacağız.>>



Milliyet, 20 Eylül 1965.

TÜRKEŞ İLE YEMEK YİYEN VALİ MUAVİNİ HAKKINDA DÂVÂ AÇILMASI İSTENDİ

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş ile birlikte yemek yediği ve Ertuğrul Gazi türbesini ziyareti sırasında CKMP propagandası yaptığı iddiasiyle AP’liler tarafından şikâyet edilen Vali Yardımcılarından Osman Gümrükçüoğlu hakkındaki idarî soruşturma sonuçlanmıştır. İçişleri Bakanlığından gönderilen bir mülkiye müfettişi tarafından Gümrükçüoğlu’nun ifadesi alınmış ve dosyası adliyeye gönderilerek hakkında dâvâ açılması istenmiştir.



Medeniyet, 20 Eylül 1965.

ESKİŞEHİR VALİ MUAVİNİ DÜN ADALETE VERİLDİ

CKMP lideri Alparslan Türkeş’in Eskişehir gezisi sırasında kendisi ile birlikte yemek yiyip, Ertuğrul Gazi’yi anma törenine giden sınıf arkadaşı, Eskişehir Vali Muavini Osman Gümrükçüoğlı dün adalete verilmiştir. AP lilerin şikâyeti üzerine Ankara’dan acele olarak gelen bir Mülkiye müfettişi tarafından ifadesi alınan Gümrükçüoğlu hakkında şimdi İçişleri Bakanlığı tarafından kovuşturma açılmış, hazırlanan dosya adalete gönderilmiştir. Vali Muavini Osman Gümrükçüoğlu’nun yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacaktır.



Akşam 20 Eylül 1965.

TÜRKEŞ’LE YEMEK YİYEN VALİ YARDIMCISI İÇİN AÇILAN DOSYA ADLİYEDE

CKMP Lideri Alparslan Türkeş’in Eskişehir gezisi sırasında kendisi ile birlikte yemek yiyip, Ertuğrul Gazi’yi anma törenine giden sınıf arkadaşı, Eskişehir Vali Muavini Osman Gümrükçüoğlu dün adalete verilmiştir. AP lilerin şikayeti üzerine Ankara’dan acele olarak gelen bir Mülkiye müfettişi tarafından ifadesi alınan Gümrükçüoğlu hakkında şimdi İçişleri Bakanlığı tarafından kovuşturma açılmış, hazırlanan dosya adalete gönderilmiştir. Vali Muavini Osman Gümrükçüoğlu’nun yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacaktır.




Hürriyet, 20 Eylül 1965.

TÜRKEŞ’LE YEMEK YİYEN VALİ MUAVİNİ ADLİYE’YE VERİLDİ



Akşam, 21 Eylül 1965.

TÜRKEŞ’LE GEZEN VALİ MUAVİNİ MERKEZE ALINDI

CKMP lideri Alparslan Türkeş’le birlikte gezen ve yemek yiyen Eskişehir Vali Yardımcısı dün Bakanlık emrine alınmıştır. AP li eski Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk’ün şikâyeti üzerine kovuşturma açılan Gümrükçüoğlu hakkında Vali İhsan Tekin de Bakanlığa bir telgraf göndermiştir. CKMP Eskişehir il başkanı Mehmet Irmak tarafından açıklanan Valinin telgrafı şöyledir: <<Osman Gümrükçüoğlu benden izin almadan Ertuğrul Gazi Türbesini Türkeş’le birlikte ziyaret etmiştir.>>



Haber, 22 Eylül 1965.

Yozgat’ta CKMP çöktü

İlimizde Yozgat CKMP il ve dokuz ilçe idare kurulunun toptan istifa etmesi ile çökmüştür. CKMP listesinde ikinci sırayı işgal eden milletvekili adayı Mustafa Sayar da adaylıktan çekilmiştir. Dünden itibaren istifa eden CKMP il ve ilçe kurulları verdikleri karar üzerine parti levhalarını da indirerek Genel Merkeze durumu bildirmişlerdir.



Medeniyet, 24 Eylül 1965.

TÜRKEŞ’LE YEMEK YİYEN VALİ MUAVİNİ KAYSERİ’YE NAKLEDİLDİ

Olay, taraflı – tarafsız bütün vatandaşlar arasında çok büyük üzüntü yarattı

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in memleket gezisine çıktığı zaman uğradığı Eskişehir’de, kendisiyle öğle yemeği yiyen vali muavini Osman Gümrükçüoğlu, Bakanlık tarafından, dün Kayseri’ye nakledilmiştir. Gümrükçüoğlu ile ilgili bir dosya da, Adliye’ye intikal ettirilmiştir.

HABER ÜZÜNTÜ YARATTI

Türkiye’de her meslekten insanı teminat altında bulunduran müesseseler varken, eski bir arkadaşı ile yemek yediği için bir vali muavininin görevinden alınıp bir başka yere nakli olayı bütün memlekette partili ve partisiz vatandaşlar arasında üzüntü yaratmıştır. Ayrıca seçim havası içinde ve ilgili Bakanlığın başında tarafsız bir bakan var iken, ilerde çeşitli tefsir ve dedikodulara sebep olması muhtemel bulunan böyle bir naklin vatandaşlar arasında uyandırdığı tepki büyüktür.

Kendileriyle konuştuğumuz CKMP ileri gelenleri bu tâyinin gerekçesinin halk oyuna duyurulmasını istemektedirler.

Hâdisenin neticesi merakla beklenmektedir.



Medeniyet, 27 Eylül 1965.

TÜRKEŞ ESKİŞEHİR VALİSİNİ SUÇLADI

Kendisi ile gezip, yemek yediği için İçişleri Bakanlığı tarafından mahkemeye verilen Eskişehir Vali Muavini Osman Gümrükçüoğlu’nun durumuna da değinen Türkeş, Vali İhsan Tekin’e çatmış ve şöyle demiştir:

<<Gümrükçüoğlu’nun maruz kaldığı muamele polis devleti zihniyetinin tipik örneğidir. Bu mevcut idarenin tarafsız değil, tarafgir olduğunu ortaya koymuştur.>>



Son Baskı, 24 Eylül 1965.

Türkeş yarın Samsun’a gidiyor

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş yanında partililer olduğu halde yarın sabah 7 de özel bir uçakla seçim kampanyasını açmak üzere Samsun’a gidecektir.

Saat 10 da Samsun’da düzenlenen bir açık hava toplantısında konuşacak olan Türkeş aynı gün Ankara’ya dönecektir.



Hürriyet, 24 Eylül 1965.

CKMP: Her Vatandaş Sigorta Edilecek

Seçimlere 17 gün kala CKMP’de seçim beyannamesi açıklanmıştır. Beyannamede, “Kuracağımız Sosyal Sigorta Kurumu ile bütün vatandaşları sigortalayacağız. 55 yaşını bitirmiş kadın, 65 yaşını bitiren erkek, kısaca her yurttaşın emekli hukukuna sahip olmasını temin edeceğiz, denmektedir.



Yeni İstanbul, Bir İstanbul Efendisi, Server Muhsin, 24 Eylül 1965.

İğreti Elbise Gibi

Evliyaoğlu Gökhan oğlumuz “açların önünde kendi tokluğumdan utanıyorum” demiş.

Utanmış da fert olarak ne yapmış Allah aşkına? Zira her şey evvelâ fertten başlar değil mi. Aldığı Milletvekili maaşıyla meselâ her ay birkaç aç ailenin karnını doyurabilirdi. Ve kul nazarında da Allah nazarında da itibarı artardı.

Gökhan oğlumuza belki her şey yakışabilir, o Beatle’lar misali omuzlarına inen saçları bile huş görülebilir de açlık edebiyatı iyi gitmiyor, ona yakışmıyor, iğreti elbise gibi duruyor üzerinde.



Milliyet, 24 Eylül 1965.

CKMP Seçim Bildirisi
Komünizmi yok edeceğiz…

CKMP seçim bildirisini dün yayınlamıştır. 29 sayfa olan bildiride her konuda CKMP’nin yapacağı işler anlatılmaktadır. <<Bize güven. Feza ve atom çağına doğru ileri>> diye son bulan seçim bildirisinde Türkiye’nin durumu izah edilmekte ve AP ile CHP ye çatılarak <<Bu kadro zaptiye devleti yerine halkın hizmet ve refah devletini getiren millî idealistler kadrosudur. Bu kadro köhne faşist partilere ve Marksist macera tipine ve denemelerine tamamen karşıdır>> denilmektedir.

Bildirinin, <<Temel inançlar>> bölümünde şu hususlara değinilmektedir:

• Yokluk ve imkânsızlıklardan sür’atle kurtulmak için Devlet ve milletin yeniden teşkilâtlanması gereklidir. Bunu gerçekleştireceğiz.
• Hizmet dönemimizde Türkiye aç körler [hürler], tok esirler ülkesi olmaktan çıkacaktır. Artık et, yağ, şeker, meyve, sebze lüks gıdalar her yuvaya girecektir.
• Şehirde ve köyde inşaat seferberliğine gireceğiz. Yepyeni meskenlerle modern şehirler, kentler ve köyler kuracağız.
• Halkın tümüne parasız sağlık hizmeti, tedavi ve ilâç temini, devlet ödevi olacaktır.
• Sosyal İşler Başkanlığına bağlı Devlet Sigorta Kurumu ile bütün vatandaşları sigortalayacağız. 55 yaşını bitirmiş kadın, 65 yaşını bitiren erkek emekli hukukuna sahip olacaktır.
• Tarım, toprak ve sanayi reformu temel çalışmalarımızdandır.
• Türk petrolünü ve madenlerimizi Türk milletinin yararına olarak değerlendireceğiz.
• Kıbrıs konusunda Devletler hukuku ilkelerini zorlamadan bir takım misillemelerle hareket edilmesinin zamanı geçmektedir. Sür’atli kararlar alınmalıdır.

Bildiride <<Özel kişinin teşebbüs ruhunun yaratıcı fikrinin korunması, geliştirilmesi ve desteklenmesi lüzumuna inanıyoruz>> da denilmekte ve iktisadî politikanın izahına geçilmektedir.

• Kota sisteminin birçok mahsurları görülmüştür. Hakikî ihtiyaç maddelerini rekabet şartları altında yeter ölçüde karşılayabilecek bir ithal sistemine geçilmesi faydalı olacaktır.
• İhracatın gelişmesini engelleyen her türlü kontrollar ve bağlar sür’atle bertaraf edilmelidir.
• Sanayiide vâki özel teşebbüs yatırımları için uzun vâdeli yatırım kredisi ve orta vâdeli işletme kredisini sağlayacak kredi müesseselerinin temini zarurî görülmektedir. Vergilendirilmeyen sektörler bulunduğu gibi, hiç vergilendirilmeyen büyük sektörler de mevcuttur. Bu hal sür’atle önlenmelidir.

KOMÜNİZM

Son kısımda ise komünizm tehlikesine yer verilmekte ve şöyle denilmektedir:

<<Komünizm tehlikesini mutlak surette yok edeceğiz. Türkiye’de komünizmin kökünü kazıyacağız. Bunun için bütün iktisadî, hukukî, kültürel tedbirleri alacak, Türk milletinin demokratik milliyetçi ve mâneviyatçı istikamette gelişmesine ve ilerlemesine çalışacağız.>>



Yeni Tanin, Server Sadık, Duvar Geçen, 25 Eylül 1965.

Seçim Fıkraları..

CKMP nin seçim bildirisinin bir bölümü ilginçtir. Bu bölümde CKMP yöneticileri bütün yurttaşların sigorta edileceğinden bahsetmektedirler.

Bu bildiriye bir nokta daha eklenmesi iyi olacaktır. CKMP nin kendini sigorta ettirmesi..

Zira seçimlerde kazaya uğramaya en yakın parti CKMP’dir.



Milliyet, 25 Eylül 1965.

Ürgüplü, Altınsoy’u CKMP Başkanı Türkeş’e şikâyet etti

Başbakan Suat Hayri Ürgüplü kararnameleri imzalamayan CKMP li Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy’u bir mektupla Genel Başkan Türkeş’e şikâyet etmiştir. Ürgüplü mektubun birer suretini de diğer parti liderlerine göndermiştir.

Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy da Başbakana, önceki gün ağır bir muhtıra vermiştir. Altınsoy, Diyanet İşleri Personel Dairesi Başkanlığına gönderdiği kimsenin tâyin kararnamesinin çıkarılmasını, aksi halde, kararname imzalamamakta ısrar edeceğini bildirmiştir. Mektup ve muhtıradan sonra Başbakan Ürgüplü dün yetkisini kullanarak, Diyanet İşleri Personel Dairesi Başkanlığına, Devlet Bakanının istediğini tâyin etmemiş, buraya eski müşavere üyesi Mehmet Oruç’u muvakkaten getirmiştir. Bu göreve aslî tâyini daha sonra Devlet Bakanı tesbit edip Başbakana sunacaktır.



Son Havadis, Adviye Fenik, 25 Eylül 1965.

Allah onu affedecek mi?..

İhtilâlin kudretli albayı Türkeş, Adalet Partilileri, kendi partisine çağırmak garabetini gösterdi ya. Akbaba haftalık dergisinde <<Politika Alfabesi>> diye bir karikatür çıktı:

Alfabenin birinci sayfası.. Üzerinde bir Kır At resmi.. Türkeş, elinde yay, öbür elinde bir demet ot, Kır Ata uzatıyor!. Altında şu yazı okunuyor:

Türkeş!
Ata ot
At!.

İsmet Paşa da Türkeş’ten öğrendiğini yapıyor.. Affı ben çıkardım diye, Kır Ata ot atmağa çalışıyor.. Oysa, demetin içi Ayrık otu dolu..

İşçi partisinin oylarını, ortanın solundayım, tarafsızların oylarını, affı ben yaptım teranelerile almak sevdasında..

Ama seçmenler, rahmetli Ömer Seyfettin’in <<Diyet>> hikâyesini okumuşlardır. Asıl soru şudur: İsmet Paşayı kim af etsin?..




Tercüman, Suna San, Anahtar Deliğinden, 25 Eylül 1965.

DAĞLI

Kabinenin bağımsız Millî Savunma Bakanı Hazım Dağlı, geçen gün NATO manevralarına gitmiş… Akşam dönüşte de, Bakan olmadan önce her gece uğradığı Türk – Alman Dostluk Cemiyetini ziyaret etmiş ve: “Bakan olunca, ilk tebrik telgrafını cemiyetimden aldım>> demiş.



Hür Söz, 25 Eylül 1965.

Ahmet Polat ve Maksut Kanar AP Saflarında

Erzurum’da münteşir günlük Hür Söz Gazetesi Sahibi ve Türk Gazeteciler Derneği Doğu Bölgesi Başkanı Ahmet Polat ve İspir İl genel meclisi üyesi Maksut Kanar, bu gün Adalet Partisi saflarına geçmişlerdir.



Medeniyet, 25 Eylül 1965.

Türkeş Bu Sabah Samsun’a Gitti…

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş seçim gezileri cümlesinden olarak bu sabah beraberinde gazeteciler olduğu halde Samsun’a gitmiştir. Türkeş Samsun’dan döndükten sonra Bursa ve İstanbul’a gidecektir.



Son Baskı, 25 Eylül 1965.

Türkeş Samsun’da konuştu

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş bugün beraberinde Millî Savunma Bakanı Hazım Dağlı, Parti Yönetim Kurulundan Gökhan Evliyaoğlu, Saadet Kaçar ve bazı partililerle özel bir uçakla Samsun’a gelmiş ve <<Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntılı ve güç durumdan kurtulması için her şeyden önce millî benliğimize sahip olmamız ve milliyetçi bir şuurla hareket etmemiz gerekmektedir>> demiştir.

Samsun’da saat 14.00’te düzenlenen açık hava toplantısında konuşarak CKMP nin seçim kampanyasını açmak için buraya gelen Türkeş hava alanından CKMP il merkezine gitmiş, burada gazetecilere bir demeç verdikten sonra Atatürk’ün anıtına çelenk koyarak vilâyeti ziyaret etmiştir.



Medeniyet, 26 Eylül 1965.

Türkeş Samsun’da konuştu

CKMP Genel Başkanı dün binlerce kişiye hitap etmiş ve demiştir ki:

“Karadeniz’in en büyük merkezi Samsun’dan seçim kampanyasına başlamış olmamızın elbette büyük bir manâsı vardır.

Samsun tarihimiz boyunca kurtuluş savaşımızda kazanmış olduğu yüksek değeri muhafaza edecektir.

Muhterem Vatandaşlarım, bugün Türkiyemizin iktisadî ve sosyal kurtuluş savaşımızın da başında bulunuyoruz. Türkiye’nin kudretli, refahlı ve ileri bir memleket haline gelmesinin dâvasını güdüyoruz.

Bunun için herşeyden önce memleketin kaynaklarını değerlendirmek ve özellikle reformları sür’atle gerçekleştirmek lâzımdır.

Gerçekleşmesini önemli gördüğümüz reformlar şöyle sıralanabilir.

1- İdarî reform
2- Ziraât ve Toprak reformu
3- Millî Eğitim Reformu
4- Vergi reformu

Ekonomik dâvalarımızın ziraat ve sanat alanında istihsalatını arttırmak teşkil etmektedir. Bunun için de sür’atle sanayi devrimi yapmak zorundayız. Bugüne kadar iktidara gelmiş çeşitli partilere mensup hükümetler memleketin beklediğini vermekten çok uzak kalmışlar, hatta yurdumuzun içinde bulunduğu gerçekler hakkında dahi fikir sahibi olmadıklarını göstermişlerdir.

Türkiye’nin yeni ve iyi yetişmiş enerjik idarecilere ihtiyacı vardır.

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi olarak bütün bu dâvaları tahakkuk ettireceğimize inanıyor ve imân ediyoruz.”

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Kurul Üyesi ve Samsun Milletvekili adayı Saadet Evren (Kaçar) in Samsun’a giderken vermiş olduğu beyanat. “4 yıllık parlamento hayatında görülen husus parti liderlerinin memleket meselelerini şahsî menfaat açılarından değerlendirmeleridir. Bunlar parti meclis gruplarını kendi şahsî politikalarına alet etmektedirler. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin en mühim hususiyeti milliyet anlayışımızın tatbikatta diğer partilerden büyük farklılık göstermesindedir. Biz memleket gerçekleriyle uğraşıyoruz, onlar hayâl ve şahsî menfaatlerini ön plâna sürmektedirler. Vatandaş, politikacılarımızdan hakikatlere ve memleket sorunlarına uygun bir çalışma beklemektedir.



Haber, 26 Eylül 1965.

Türkeş’in Konuşması

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin lideri Alparslan Türkeş, dün Türkiye Radyolarında yapmış olduğu konuşmada: <<Türk Milletine hizmet yolunda yeni bir hareket, yeni bir bayrak açmış bulunuyoruz. Sür’atle değişen dünya içindeyiz. Çağdaş ve komşu milletler dev adımlariyle ilerlemektedirler. Geri kalmış bir dünyaya mensubiyetten, başka milletlerden yarım dilenir olmaktan azap duyuyoruz. Halkın çoğunluğunun ömrü yarı aç geçmektedir. Bundan kurtulmak lâzımdır. Hep beraber, elele, hür, mutlu Türkiye yolunda yürüyelim, feza ve atom çağına doğru hep birlikte girelim.>>



Son Havadis, 26 Eylül 1965.

Samsun’da Türkeş’e <<Sarı Zarf>> konusu soruldu

CKMP nin açık hava toplantısı dün saat 14 te Cumhuriyet Anıtında yapılmış, parti sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu’ndan sonra söz alan Genel Başkan Türkeş’in konuşması sırasında halk, <<Sarı zarftan bahset>> diye bağırmıştır.

Halka, CKMP İl Başkanı tarafından <<Türkiyeyi kurtaracak adam>> diye takdim edilen Türkeş dün sabah parti il merkezinde yaptığı konuşmayı tekrarlamış, halkın <<Sarı zarftan bahset>> demesi üzerine de şunları söylemiştir:

<<İftira ve yalanla karşı karşıya bulunuyoruz. Kasa hikâyesinden bahsediyorlar. Niçin mahkemeye müracaat etmiyorlar? Bunlarla uğraşacak vaktimiz yok.>>

Türkeş’in bu sözleri arasında halk <<Dâva açacağız, hesabını soracağız>> diye bağırmıştır.



Medeniyet, 26 Eylül 1965.

Mikrofon Savaşı da Başladı

TÜRKEŞ’İN KONUŞMASI

CKMP Genel Başkanı Türkeş dün akşamki Radyo konuşmasında <<Biz herşeyden önce Türkiye’nin milliyetçi bir şuurla yükseleceğine ve varlığını koruyacağına inanmaktayız. Bizim milliyetçiliğimiz, özelliklerini Türk tarihinden, halk sevgisinden, toplum geleneklerinden alan barışçı, hürriyetçi, demokratik ve her türlü emperyalizme karşı bir milliyetçiliktir.>> demiştir.

AYBAR’IN KONUŞMASI

TİP Genel Başkanı Aybar konuşmasında özetle şunları söylemiştir:

<<Yurdumuzun ilk sorunu millî bağımsızlığımızı sağlamaktır. Topraklarımızın 35.600.000 metrekaresi Amerikan işgalindedir. Bu üslere Türk polisi, Türk hâkimi, Türk komutanı, hattâ Türk Bakan’ı giremez. Bu üsler Türk toprakları üzerinde Amerikan bayrağının dalgalandığı birer küçük Amerika’dır. Amerikalıların her Bakanlıkta uzman adı altında iş gören ajanları var. Her işimizi bilirler. Bilmekle kalmazlar, bizi istedikleri yola sürüklemek için gerekirse baskı da yaparlar. Kıbrıs buhranı sırasında bu baskıların nereye kadar götürüldüğünü hep gördük. Yunan emperyalizmini korumak için Amerikalılar hükümetimizin önüne dikiliverirler.

Amerika ne yoldan gelmişse o yoldan dışarı atılacaktır. Halkımız, elinin tersiyle küstahlara hak ettikleri cevabı vereceklerdir. Amerika’ya imtiyaz veren andlaşmaları fesh edeceğiz.



Yeni İstanbul, 28 Eylül 1965.

TÜRKEŞ, AYBAR’I SUÇLADI: “İSABETSİZ VE KORKUNÇ MÜTALAA”

CKMP Genel Başkanı, beraberinde Millî Savunma Bakanı Hazım Dağlı olduğu halde dün saat 10’da Eskişehir’e gelmiş ve düzenlenen açık hava toplantısında bir konuşma yapmıştır. Türkeş, konuşmasında özellikle dış politika üzerinde durmuştur.

TİP Genel Başkanı M. Ali Aybar’ın önceki akşamki radyo konuşmasına da temas eden Türkeş, İşçi Partisine şiddetle çatmış ve demiştir ki:

“Önceki akşam parti liderlerinin radyo konuşmalarını dinledik. Bunlardan birinden, mütemadiyen Amerika’yı suçlayan ve Amerika ile aramızda kurulmuş olan her çeşit bağların koparılmasını isteyen ve bunun Türkiye’nin kurtuluşu için tek çare olduğunu iddia eden isabetsiz ve korkunç mütalaayı öğrenmiş bulunuyoruz. Milletlerarası münasebetlerde devamlı dostluk veya düşmanlık diye bir görüş değil, her milletin değişmeyen kendi yüksek menfaatlerinin bulunduğunu hiçbir zaman gözden uzak tutmamalıdır. Politika, imkânları kullanmak sanatı olduğuna göre Türkiye’nin yüksek menfaatlerini gerçekçi bir gözle, ustaca kullanılması faydalı olur.”

CKMP Genel Başkanı daha sonra Sovyet Rusya ve Amerika Birleşik Devletleriyle olan münasebetlerimizden söz açarak, 1945’te Sovyet Rusya ile aramızda mevcut dostluk ve saldırmazlık paktının yenilenmesi için Moskova’ya giden Saraçoğlu’nun çok uzun süre Moskova’da oyalandığını, neticede Rusların, Kars, Ardahan ve Artvin’i istediklerini, İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerinde üsler verilmesi talepleri ile karşı karşıya bırakıldığımızı söylemiş ve şöyle devam etmiştir:

“O zaman Türkiye’nin toprak bütünlüğü, bağımsızlığı ve hükümranlığı açıktan açığa tehdit edilmiştir. Türkiye bundan sonra yalnızlıktan kurtulmak ve müttefikler bulmak çabasına girişmiştir.”

Türkeş, Türkiye’nin, kendi güvenliğini koruması için Nato savunma sistemine girdiğini bildirerek şunları söylemiştir:

“Eğer, Türkiye’yi idare eden devlet adamları bilgili, liyakatli olabilselerdi, NATO ittifakından elde ettiğimiz kazançlar, on kat daha fazla olur, buna karşılık da, bugün şikâyet konusu edilen birçok olay meydana gelmezdi.”

Daha sonra Amerika’nın tutumunu da yeren Türkeş, demiştir ki:

Sovyetlerin Amerika ile dostluğu geliştirmek üzere Türkiye’nin aracı olmasını istediğini” ileri sürerek, dış yardım konusuna temasla şunları beyan etmiştir:

“Türkiye’de meydana getirilmesi gerekli müsbet ilim ve endüstri devrimi, ancak ve ancak batı dünyasının yardımı ile mümkün olabilir. Atatürk’ün bize hedef olarak gösterdiği de, batı uygarlığıdır. Yurdumuzda Amerikalılar veya başka yabancılar tarafından hoşumuza gitmeyen hareketler ve yahut sömürmeler vardır veya olabilir. Fakat bunlardan, her şeyden önce Türkiye’yi idare edenler sorumludur. Devletlerarası münasebetlerde karşılıklı menfaatler tol oynar. Amerika, Türkiye’ye bir şey verirken, verdiğinin en az on misli karşılığını alacağına ve kendi menfaatlerinin sağlandığına emin olduğu takdirde verir. Biz de Türkiye olarak, onun bize verdiklerine mukabil, vereceklerimizi iyi hesaplıyarak dengeyi sağlamalıyız. Bugün, iyi dostluk en az mahzurlu yardım, Türkiye için yine Amerika’dan elde edilebilir.”

CKMP Genel Başkanı, daha sonra Kızıl Çin’i tanımak üzere bir ara geliştirilen faaliyetlerden bahsetmiş, TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar’a çatarak konuşmasını şöyle tamamlamıştır:

“Türkiye’nin politikasını ayarlamak zorunda bulunduğu iki büyük kuvvet, yani Amerika ile Rusya da Komünist Çin’den ürkmekte ve araları bozuk bulunmaktadır. Türkiye’nin Kızıl Çin’le ilişkiler kurması, her iki devleti de Türkiye’ye karşı bir takım hareketlere sevkedebilir.”



Medeniyet, 27 Eylül 1965.

MİTİNGLER BAŞLADI

Türkeş Eskişehir’de Demirel ve Satır’dan büyük ilgi gördü

CKMP Genel Başkanı dün Eskişehir’de AP lideri Demirel’den fazla ilgi toplayarak şehrin 20 kilometre ilerisinde yüze yakın taşıtla gelen partililer tarafından karşılanmıştır. Uzun bir şerit halinde şehre giren CKMP taşıt konvoyu doğruca mitingin yapıldığı Odun Pazarı Meydanına gitmiş, Satır ve Demirel’in konuştuğu AP mitingini izleyen kalabalığın iki misline yakın bir kitleye hitap etmiştir.

CKMP Lideri Alparslan Türkeş Eskişehir’de düzenlenen açık hava toplantısında özellikle dış politika konusuna değinen bir konuşma yapmış, bu arada parti liderlerinin radyo konuşmalarına da şiddetle çatmıştır.

Konuşmasında, milletlerarası ilişkilerde, devamlı dostluk veya düşmanlık diye bir görüş olmadığını, her milletin kendi yüksek menfaatlerinin bulunduğunu söyleyen Türkeş, Türkiye’nin dış politikasının yeniden incelenmesi ve düzenlenmesi gerektiğini de söylemiştir.

<<Eğer, Türkiye’yi idare eden devlet adamları bilgili, liyakatli olabilselerdi NATO ittifakından elde ettiğimiz kazançlar daha fazla olur, buna karşılık da bugünkü şikâyet konusu edilen birçok olay meydana gelmezdi>> diyen CKMP Lideri <<Amerikalıların dünya politikasındaki tecrübesizlikleri, bilgisizlikleri, ayrıca Türkiye’de işlerini yürütmek için kullandıkları yerli müşavirlerin isabetsiz seçilmiş olmaları yüzünden çok çirkin olaylar yaşatmaktadırlar. Türkiye olan ilişkileri yeniden gözden geçirmeleri gerekmektedir. Fakat Rusya’ya Amerika’yı daima tercih ederim.>> demiştir.

Rusya’nın ve Amerika’nın Kızıl Çin’den çekindiklerini de ifade eden Türkeş <<Kızıl Çin’le Türkiye arasında ilişkiler kuvvetlendirilirse, iki büyük devlet de Türkiye’ye karşı bir takım hareketlerini şekillendirebilirler>> demiştir.

TÜRKEŞ ESKİŞEHİR VALİSİNİ SUÇLADI

Daha sonra, kendisi ile gezip, yemek yediği için İçişleri Bakanlığı tarafından mahkemeye verilen Eskişehir Vali Muavini Osman Gümrükçüoğlu’nun durumuna da değinen Türkeş, Vali İhsan Tekin’e çatmış ve şöyle demiştir:

<<Gümrükçüoğlu’nun maruz kaldığı muamele polis devleti zihniyetinin tipik örneğidir. Bu mevcut idarenin tarafsız değil, tarafgir olduğunu ortaya koymuştur.>>

TÜRKEŞ’İN BURSA KONUŞMASI

Genel Başkan Türkeş, Eskişehir’den sonra Bursa’ya gelmiş ve CKMP mitinginde yaptığı konuşmada seçim sisteminde değişiklik düşündüklerini söylemiş <<Dar bölge, nisbî seçim sistemi memleketimiz için en uygun sistemdir. Oysa AP bunun tam tersini düşünüyor. İnsanın bir kanunun ve bir sistemin değişikliğini isterken demokrasiyi daha geliştirecek, daha iyi ve yeni bir sistem ileriye sürmesi icap eder, halbuki bu parti lideri tekrar ekseriyet sistemine dönüleceğinden bahsediyor. Ekseriyet sistemi hiçbir zaman millet iradesini tam olarak aksettirmiyen bir sistemdir.>> demiştir.

Türkeş daha sonra iç ve dış politika konuları üzerinde durmuş ve bu arada TİP Genel Başkanı Aybar’ın önceki gece radyoda yaptığı konuşmaya cevap vermiştir.



Medeniyet, 27 Eylül 1965.

Muzaffer Özdağ, <<Türk Milletini layık olduğu seviyeye en kısa zamanda ulaştıracağız>> dedi.

CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ, Kayaş’ta kapalı salonda şu konuşmayı yapmıştır:

<<Aziz yurttaşlarım,

Türkiye halkının mâkus talihinin yenilmesi, sefaletin açlığın yenilmesidir.

Günün şartları içinde açlık halkın, yeni yetişen nesillerin beden ve fikir sağlık ve gelişimini tehlikeye düşürecek vahim bir hal almıştır.

Türkiye halkı, iyi beslenme, iyi barınma imkânlarından mahrumdur. Halk gülmeyi unutmuştur.

Daha acı olanı varlık içinde yokluk şartlarının yaşanması, yurdun geniş imkânlarının değerlendirilememesidir.

Bu hal yönetici kadroların ehliyetsizliğinden, halkın yaşayışına, kaderine ve ıstrabına ilgisiz, duygusuz seyirci kalmasından doğmaktadır. Bu beceriksiz kadrolar millet ve devletimizi milletlerarası camia hayatında hâkim medeniyet düzeninde lâyık olduğu yer ve seviyeye ulaştırma güç, ehliyet ve inancından yoksundur.

Bu hal ve tutumlarıyla ileri milletlerle aramızdaki mesafenin açılmasına devlet ve millet varlığımızın tehlikeye düşmesine sebebiyet vermektedirler.

Bu siyasî kadroların yaptığı, yapabileceği medeni, inkılapçı rehberlik değil, komisyonculuktur. Türkiye’ye hâkim ileri ekonomilerin ve kültürlerin komisyonculuğu.

Bu sebeple Türkiye’nin ekonomik ve kültürel bağımsızlık ve yükseliş dâvası çözümsüz kalmaktadır.

CKMP sinin yeni tarihi misyonu Atatürk devrimini, Türk devrimini, Türk milli kurtuluş hareketini tamamlamak, hedefine ulaştırmaktır.

CKMP Türkiye kurtuluş hareketini, Türkiye’nin ekonomik kalkınması ve bağımsız kudret haline gelme ülkü ve programını Milletin tümünün emeğiyle gerçekleştirecektir.

CKMP nin İDEOLOJİSİ

CKMP’nin ülküsü, ideolojisi Türkiye halkının ifadesini Anayasada bulan ve ondan mülhem olarak yeni hizmet programında yer alan ülkülerdir.

CKMP bugün Türkiyelilerin her zamandan çok dayanışmaya, birliğe, sevgiye, barışa lâyık ve muhtaç olduğunu bilir.

Halk sevgisi, hak sevgisi, hürriyet, barış sevgisi, insan haysiyetine saygı, bilime inanç CKMP sinin bayrağıdır.

CKMP Türkiye’de faşizm teori ve tatbikatına ve her türlü baskı ve sömürme yönetimine karşı duracak temel teşekkül olacaktır.

CKMP teoride iflâs etmiş, mahkûm olmuş nazizmin, faşizmin, tatbikattaki kalıntı hüküm ve kurumlarına karşı savaşacaktır.

FAŞİZM NASYONAL SOSYALİZM NEDİR:

Bu sistemler tatbikattaki kapitalist istismar ve eşitsizlik düzeninin zorla kurulmasıdır. Sermayedar sınıfın antidemokratik egemenliği, diktasıdır.

Bu sistemler halk egemenliğine, demokrasiye düşman oluşu, halkın seçimine karşı oluşu, hileli uydurma seçimleri, yurttaşlar arasında eşitsizliği tabii gören ve bunu zorla muhafaza eden bir yön takip edişi şef ve dikta fikrini işçinin, köylünün, esnafın, memurun, yurttaşın hür teşkilatlanmasına karşı oluşu ve devletin iktisadi, kültürel ve içtimai politikasının bu gurupları ihmalini ifade eder.

Türkiye’de bu ölçüler içinde bir tatbikat oldu, böyle bir devir yaşandı ise CKMP bu tatbikat ve bu devrin faili değil mağduru, mazlumu olmuştur.

Zira CKMP halkın, fakir köylünün, işçinin, küçük esnafın; kendi kaderine terkedilen millet çoğunluğunun haklarının dâvacısı olmuş, hürriyet ve yurtdaşlık haysiyeti için savaşmıştır.

CKMP sinin hizmet saflarına katılan 27 Mayısın inkılâpçı askerlerinin hayatlarını adadıkları ülküler, yurttaşın hürriyeti, haysiyeti, ekonomik ve sosyal haklarıdır.

Kardeşlerim,

Yeni bir yol başlangıcındayız, yol uzundur, fütur etmiyoruz. Türkiyelinin beklediği güneş doğacaktır.

Kişiye ve halka hürriyet ve refah Türkiye Cumhuriyetine kudret ve ekonomik bağımsızlık kazandıracağız.

Yaşasın ebedî Türkiye, varolsun onun hizmetinde olanlar.>>



Medeniyet, 27 Eylül 1965.

TİP’İN TOPLANTISI İÇİN EMNİYETTEN YARDIM İSTENDİ

Türkiye İşçi Partisi’nin dün Büyük Sinema’da yaptığı toplantı Ankaralıların geniş ilgisini görmüş, gerek sinema salonlarında gerekse bulvar üzerinde 20 bini aşkın vatandaş TİP’in görüşlerini anlatan Sadun Aren, Behice Boran, Rıza Kuas, Yaşar Kemal, Çetin Altan, M. Ali Aybar ve diğer hatipleri alâka ile dinlemişler ve yürekten alkışlamışlardır.

Ankaralıların TİP’in toplantısına karşı gösterdikleri alâka yüzünden sinema balkonunun fazla kalabalık yüzünden yıkılıp üzücü bir kazaya sebebiyet vermemesi için Parti ilgilileri Emniyet kuvvetlerinden yardım istemiştir.

Saat 14.30’da başlayan toplantıda ilk konuşmayı Profesör Sadun Aren yapmış ve kalkınmamızın şart olduğunu söyleyerek bunun için iki yol olduğunu, bunlardan birinin kapitalizm diğerinin de sosyalizm olduğunu belirtmiştir.

Birincisinin denendiğini ve bugünkü duruma düştüğümüzü, kurtuluşun ikinci yolu seçmekte olduğunu misallerle anlatarak özetle şunları söylemiştir.

<<kalkınmanın hedefi, bir taraftan sosyal adaleti gerçekleştirmek, bir taraftan da Türk halkının sömürülmesini önleyecek bir güne kavuşturulmasıdır. Çünkü böyle kalırsak bizi ücretli askerler gibi kullanırlar. Fakat kapitalist sistem bizi kalkındıramaz. Bunun bir sebebi milyonluk, milyarlık kapitalistlerin bulunmamasıdır. Bu durumda kapitalist yolla kalkınmak için bazı insanları zengin etmek, onlara kredi vermek,, onlardan vergi almamak gerekir. Ayrıca halkın onlar tarafından soyulmasına göz yummak lâzım, üreticinin elindeki mahsulü ucuza almalarını sağlamak lâzım. Bunlar yapılınca çok kere suistimalden bahsedilir ama değildir. Sistemin esası budur. Halbuki bugün Türkiye’de halk uyanmıştır, sömürme güçtür. Memur teşkilâtlanmış, sosyal yapı değişmiş, köylü bilince varmaya başlamıştır. Bu yolla, yani kapitalizmle kalkınmaya müsaade etmez. Zaten bu denenmiş, en mes’ul ağızlarla her mahallede bir milyoner yetiştirildiği söylenmiştir. Ama halk müsaade etmemiştir. Demek ki deneme fiyasko ile sonuçlanmıştır.>>

ÇETİN ALTAN’IN KONUŞMASI

Uzun süreli alkışlar ve sevgi gösterileri arasında kürsüye gelen bağımsız TİP adayı Çetin Altan da şunları söylemiştir:

<<İç ve dış sömürücülüğün ortaklaşa örgütünü temsil etmekte olduklarını, listelerindeki 5 bin liradan 200 bin liraya kadar para sarfiyle aday olmuş kişilerden de belli partilerin bu ülkeye hiçbir hayır dokunamayacağı geleceğe ait bir tahmin olarak değil, geçmişteki işlemlerle bellidir ki, bu işlemlerin sonunda Türk halkı sömürgeciliğe doğru kaydırılmış ve yeryüzünün en geri 10 ülkesinden biri haline sokulmuştur. Halk uyanıyor, diyorlar. Demek şimdiye kadar bu partiler sayesinde halk uykudaydı. Öyleyse halk neye göre uyanıyor. Halk, toplumların büyük çabasıyla satılmışlığa ve sömürücülüğe karşı uyanıyor. Bu uyanışın sürati Türkiye’nin kalkınma ve kurtulma hızını tesbit etmektedir..>>

AĞALARIN ZULMÜ

TİP’in eğitim görüşlerini açıklayan Behice Boran’dan sonra Gaziantep’ten getirilen Hamdos isminde bir çiftçi heyecanlı bir konuşma yaparak ağaların elinde halkın nasıl ezildiğini kendi hayatından örneklerle anlatmış <<Demokrasiye geçişten sonra da ağa ,oyunuzu şu partiye verin, vermezseniz s. gidin>> demeye başladı. Türkiye’de bizler ağa mahkûmu olarak yaşamaktayız. Hepimiz bu vatanın evlâtlarıyız ve hakkımızı istiyoruz.>> demiştir.

YAŞAR KEMAL

Daha sonra büyük gösteriler arasında söz alan yazar Yaşar Kemâl de kendi hayatından örnekler vererek halkın nasıl sömürüldüğünü anlatmıştır. Yaşar Kemâl özetle şunları söylemiştir.:

<<Biz yazarlara Anadolu insanının yoksulluğunu yazmamızı yıllarca önlediler. Çünkü bu memleketi sömürmeğe devam etmek istemektedirler. Bir misal vereyim, Çukurova’da işçileri sömüren ağalar, bu insanların biraz gölgede dinlenmesini önlemek için tek bir ağaç bırakmamış, dikmemişlerdir. Bu zulümdür, alçaklıktır.>>




Son Baskı, Benli Belkıs, Dedikodu, 27 Eylül 1965.

Türkeş Samsun’da

Asker adam başka oluyor.. Bir zamanlar memlekette, geçen gün de girdiği partide ihtilâl yaparak <<Bir numaralı adamlar>> sırasına geçen Alparslan Türkeş geçen gün gazetelere telefon ettirmiş.. Samsun gezisi için gazetecileri de birlikte götürecekmiş.. Telefondaki şahıs, gazete bürolarına not bırakmış <<Saat 6 da terminalden hareket edeceğiz. Uçak da saat 7 de Samsun’a uçacak..>> diye.. Bizim çocuklar sabahın beşinde kalkmaya alışkın değil, telefon idaresinin uyandırma servisine başvurmuşlar, <<sabahleyin bizi 5 te kaldırın>> diye… Ve saat 6 da Ulus’taki terminalde hepsi hazırmış…

Hepsi hazırmış ama, Türkeş’in partisinden kimse yokmuş görünürlerde.. 5 dakika geçmiş, 10 dakika geçmiş; bozulmuş bizim çocuklar.. Nihayet binmişler Havayollarının arabasına, alana gitmişler.. Saat 7 olmuş, alanda kimse yok.. Oysa saat 7 de uçağın Samsun’a havalanacağı söylenmiş daha önce…

Havaalanında da dakikalar geçmiş. Ortada CKMP Lideri Türkeş ve arkadaşları yok.. saat 7,5 olmuş.. Sabırsızlanıyor bizimkiler.. Nihayet 8’e 5 var.. Türkeş bey ve arkadaşları teşrif etmişler.. Bekleşen gazetecilere <<Yahu kusura bakmayın, program değişti..>> demeden <<Hoşgeldiniz>> demeden yürümüşler uçağa doğru.. Bizimkiler gene bozulmuşlar tabii. Uçağa binmemeye karar vermişler. Fakat sonra, partililerden biri gelip dâvet edince <<Oyun bozanlık yapmıyalım>> diye vazgeçmişler fikirlerinden…

Türkeş bey nihayet Samsun’da. CKMP İl Merkezinde hatırlamış beraberinde gazetecilerin olduğunu, <<Sizinle ilgilenemedik... Kusura bakmayın>> gibilerden birkaç lâf etmiş.. Ve mesele kapanmış..

<<Höt.. Sıraya!.>>

Samsun Hava alanında ilgi çekici şeyler olmuş.. Bizim gazeteciler hem anlatıyorlar, hem kahkaha ile gülüyorlar. Tabii Türkeş’i de diğer parti liderleri gibi taraftarları karşılamak için arabalarla alana kadar gelmişler.. Sonra hareket edilmiş.. Her araba, Türkeş’in arkasına geçmek için yarış edermiş.. Türkeş bunu görünce -Asker ya- arkasındaki arabayı geçmek isteyen bir şoföre, elini pencereden uzatarak <<Sıraya geç bakalım..>> demiş. Ve asker liderin peşindekiler asker gibi sıra sıra girmişler şehre…

Dağlı Şubede

Türkeş’in beraberinde Millî Savunma Bakanı Hazım Dağlı da varmış.. Hazım Dağlı bir ara Samsun askerlik şubesine uğramak istemiş. Bir gazeteci ile Şubeye gitmiş, bakmış kendisine kimse yüz vermiyor.. Kumandan da yok.. Bir masada bir yüzbaşı bacaklarını uzatmış oturuyor.. Askerle ise koskoca bakanlarının geldiğinden bihaber, birbirleriyle şakalaşıyorlar.. Dağlı bir koltuğa çökmüş.. Yüzbaşı bozulmuş tabiî.. Hele bacak bacak üstüne atınca, daha çok bozulmuş <<Kim bu adam karşımda?..>> diye.. Savunma Bakanına istifini bozmadan <<Kimi arıyorsun?..>> demiş.. Cevap gelmeyince kalkmış ayağa, <<Bir şey mi var?. Kimsiniz?..>> demiş tekrar Dağlı’ya.. Dağlı da kalkmış ayağa <<Ben Millî Savunma Bakanı Hazım Dağlı..>> diye kendisini tanıtıvermiş.. Artık olanları siz düşünün. Yüzbaşı binlerce kere selâma durmuş özür dilemiş <<Tanıyamadım kumandanım..>> diye.. Çaylar kahveler söylemiş Sayın Bakanına..

<<Erkek Liderimiz..>>

Samsun’da Cumhuriyet meydanında düzenlenen açık hava toplantısı saat 14 te başlamış.. Kalabalıkmış kalabalık olmasına ama, kalabalıktakiler CKMP li değil, koyu birer AP liymiş.. Konuşmacılar konuşurken büyük kır at resimleri kaldırılıyormuş havaya.. Bu arada limonata ve mısır satanlar.bir hayli para kazanmışlar…

Türkeş en son konuşanmış.. CKMP Samsun İl Başkanı Dr. Avni Kefeli Türkeş’i Samsunlulara <<Erkek liderimiz>> diye tanıtmış… O konuşmadan önce <<Sayın Samsunlular.. Şimdi bizim erkek liderimiz sizlere hitabedecek..>> demiş.. Sonra kalkmış, Türkeş konuşmuş…

Her partili Gökhan Evliyaoğlu konuşurken ise kalabalıkta bulunan kardeşi Kâmuran Evliyaoğlu br hayli alkışlamış onu.. Kâmuran Evliyaoğlu’nu alkışlarken görenler <<Gülüyordu da hem..>> diyorlar..



Yeni Tanin, Server Sadık, Duvar Geçen, 27 Eylül 1965.

Demedik miydi?

CKMP’nin yeni lideri Türkeş:

<<- Toplum Yardımlaşma Örgütü gereklidir>> demişler.

Biz size CKMP’nin bir dernek olduğunu söyler dururdukta inanmazdınız. Buyrun işte:

<<CKMP düşenlere yardım cemiyeti!>>



Son Baskı, 27 Eylül 1965.

TÜRKEŞ: BİZDEN KORKANLARIN KORKULARI HAKLIDIR DEDİ.

Eskişehir ve Bursa toplantılarında birer konuşma yaparak Ankara’ya dönen CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, partisinin bu seçimlerde nasıl bir sonuç alacağı hakkındaki soruyu cevaplandırarak, <<Bu seçimde, partimiz çok iyi neticeler alacaktır. Fakat, bizim asıl seçimimiz bu değildir>> demiştir. Türkeş daha sonra şunları söylemiştir:

<<Geçtiğimiz 1 Ağustos’ta olağanüstü kongremizi yaptık. Bundan sonra rakip bir partinin yöneticileri ile işbirliği yapan eski partili sabotajcıların baltalamaları ile karşılaştık. Bunlarla uğraşırken seçim telâşları bastırdı, bu sebeple parti teşkilâtını yeniden düzenlemek ve kuvvetlendirmek için çalışma yapma imkânı bulamadık. Yani seçime tam mânası ile hazırlıksız girdik. Bizden korkanların korkuları haklıdır. Çünkü onlar ciddî hiçbir çalışma yapmadan ve halkın dertlerine çare olacak bir fikir ve mücadele ruhu taşımadan, bir takım zararlı kışkırtmalarla masum vatandaşları istismar ederek başarı elde etmek peşinden koşuyorlar.

İdamlar ve Sarı Zarf

CKMP Genel Başkanı daha sonra, son mitinglerde yaptığı konuşmalarda idamlar ve sarı zarf meselesine temasla demiştir ki:

Eski iktidar mensuplarından 3 kişinin idamları ile, Başbakanlık kasasından kaybolduğu iddia edilen para meselesi yer almaktadır. İdamlar konusundaki durumumuz hiçbir şüpheye yer bırakmayacak derecede açıktır. Biz, 13 Kasım 1960’tan 23 Şubat 1963 tarihine kadar yurt dışında idik. Yassıada duruşmaları sırasında memlekette yetkili bir görevde değildik. Ayrıca infazların olmaması için de Devlet Başkanına ve Komite Üyelerine mektuplar gönderdiğim de bilinmektedir.

Kasa meselesine gelince; değil Başbakanlık kasası, Başbakanlığın bütün odaları ve odalarında bulunan eşya, evrak, Adalet Bakanlığından 10 kadar hâkim ile Millî Savunma Bakanlığından bir o kadar askerî hâkimden meydana gelen heyetler tarafından sayılarak zabıtlarla tesbit edilmiştir.>>



Medeniyet, 28 Eylül 1965.

TÜRKEŞ, DÜN İNFAZLARLA İLGİLİ AÇIKLAMA YAPTI

CKMP lideri, <<Yalan söyleyenlerin sermayesi tükenmek üzeredir>> dedi

CKMP Genel Başkanı Türkeş, dün verdiği demeçte, <<Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamlarına karşı olduğunu>> söylemiştir.

Türkeş bu seçimlere hazırlıklı girmediklerini, fakat buna rağmen çok ümitli olduklarını belirtmiş ve karşı partilerin <<iftiralarına>> cevap vermiştir. CKMP Genel Başkanı bu konuda şunları söylemiştir:

<<Bunların başında eski iktidar mensuplarından 3 kişinin idamları ile, Başbakanlık kasasından kaybolduğu iddia edilen para meselesi yer almaktadır. İdamlar konusundaki durumumuz hiçbir şüpheye yer bırakmayacak derecede açıktır. Biz, 13 Kasım 1960’tan 23 Şubat 1963 tarihine kadar yurt dışında idik. Yassıada duruşmaları sırasında memlekette yetkili bir görevde değildik. Ayrıca infazların olmaması için de Devlet Başkanına ve Komite Üyelerine mektuplar gönderdiğim de bilinmektedir.

Kasa meselesine gelince; değil Başbakanlık kasası, Başbakanlığın bütün odaları ve odalarında bulunan eşya, evrak, Adalet Bakanlığından 10 kadar hâkim ile Millî Savunma Bakanlığından bir o kadar askerî hâkimden meydana gelen heyetler tarafından sayılarak zabıtlarla tesbit edilmiştir.>>

CKMP lideri, <<Yalancıların sermayesi bitiyor>> diyerek sözlerine son vermiştir.



Hakimiyet, 28 Eylül 1965.

“Türkeş gelse CKMP İnegölden rey alamaz”

Adalet Partisi Milletvekili adaylarından Ertuğrul Mat ve Parti ileri gelenleri bu gün İnegöl’e gelmişler ve beraberlerinde İnegöl AP İlçe teşkilâtı mensuplarını alarak CKMP İnegölde kalesi bulunan Dipsiz göle gitmişler, bu arada CKMP li vatandaşlarla konuşarak kendilerini Adalet Partisi çatısı altına davet etmişlerdir.

Adalet Partisinin <<Vatan için el ele>> davetini kabul eden CKMP li vatandaşlar başlarında uzun zamandan beri İnegöl’de CKMP İlçe Başkanlığı yapan Ahmet Aladağlı olmak üzere Adalet Partisine giriş beyannamelerini doldurmuşlardır.

Ahmet Aladağlının AP ne iltihakı ile CKMP İnegölde çökmüş bulunmaktadır. Ahmet Aladağlı hundan sonra İnegöl CKMP İlçe Başkanlığına <<Türkeş gelse CKMP İnegölden rey alamaz>> demiştir.



Son Havadis, 28 Eylül 1965.

Eskipazar’lı CKMP’liler AP’ye geçtiler

Çankırı iline bağlı Eskipazar ilçesi CKMP teşkilâtı bütünü ile AP ne geçmiştir. Eski Çankırı milletvekili Nurettin Ok’un AP ye geçmesi ve liste başı olmasından sonra Eskipazarlılar CKMP levhasını indirmişlerdir.



Medeniyet, 28 Eylül 1965.

Özdağ, “CKMP sağa ve sola karşıdır” dedi

CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ dün radyoda yaptığı konuşmada Millî Kurtuluş Savaşının bir taraftan saldırgan düşmanı yenmek bir taraftan da halkın bizzat devleti ele alması için yapıldığını söylemiş, <<Elde olunan bu neticenin daha sonra kaybedildiğini, halkın egemenliğini yitirdiğini ve Cumhuriyetin bir zadegânlar cumhuriyeti halini aldığını>> öne sürmüştür. Kötü yöneticiler elinde Türkiye’nin dünyadan yardım dilenir hale geldiğini anlatan Özdağ özetle şunları söylemiştir:

<<İmtiyazlı sınıf fikrine karşıyız. Siyasî, iktisadî ve kültürel hayatta bazı vatandaşların diğerleri üzerinde baskı ve sömürmede bulunması devletin bu sonuca âlet olmasına, devletin bir sınıfın haksız menfaatlerine hizmet etmesine karşıyız. Biz tatbikattaki denenmiş, ehliyetsizliklerini göstermiş, köhne faşist kadro ve zihniyete karşıyız. Maceracı Marksist denemelere de karşıyız. Sol sapıklığa, milliyet, mülkiyet ve din düşmanı komünizme karşıyız. Biz bu toprağın ve bu milletin sesiyiz.



Yeni Tanin, 28 Eylül 1965.

Özdağ, “Yönetici kadro ihtilâle ihanet etti>>

CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ, bu akşam partisi adına yaptığı radyo konuşmasında, CKMP’nin iktidara geldiği takdirde yapacağı işleri saymış, varlıklıya karşı olmadıklarını belirterek, <<Sosyal Adaleti gerçekleştireceğiz>> demiştir. Özdağ konuşmasını şu sözlerle bitirmiştir:

<<Yönetici kadro, resmen İnkılâbı temsil etmekle beraber, İnkılâba da ihanet etti. İnkılâbı duraklattı ve hedefinden ayırdı. İnkılâp hak içindi, halk içindi.

Bu yöneticilerin yaptığı, yapabildiği halka medenî inkılâpçı bir rehberlik değil komisyonculuk, mültezimlik, tahsildarlık oldu. Çağa hâkim gelişmiş ekonomi ve kültürlerin komisyonculuğu.>>



Tercüman, 28 Eylül 1965.

Ben Süleyman Demirel Olarak Türkiye ve Bütün Dünyaya Sesleniyorum: “Millet uğruna darağacına değil, cehenneme bile giderim…

Ben bir köylü çocuğuyum… Millet için yola çıkmışım. Bu yol nereye giderse, oraya kadar gideriz.”



Milliyet, 29 Eylül 1965.

TÜRKEŞ’LE YEMEK YİYEN VALİ YARDIMCISININ DURUŞMASI BAŞLADI

Seçim gezisi sırasında Eskişehir’e uğrayan CKMP Genel Başkanı Türkeş’le yemek yediği için, Vali İhsan Tekin’in ihbarı ile hakkında dâvâ açılan Eskişehir Vali Yardımcısı Osman Gümrükçüoğlu’nun duruşmasına dün Asliye Ceza Mahkemesinde başlanmıştır.

<<İdare adamlarının bağımsız kalmalarını öngören kanunu ihlâl ettiği>> iddia olunan ve bir seneye kadar hapsi istenen Vali Yardımcısını 23 avukat savunmuştur. Avukatlar , <<Türkeş’in Eskişehir’i ziyareti sırasında aday adayı dahi olmadığını, bu sebepten dâvâya mevzu teşkil edecek bir husus bulunmadığını>> ileri sürmüşlerdir.



Yeni İstanbul, 29 Eylül 1965.

TÜRKEŞ: KIZIL REJİMİ İSTİYENİ YOKEDECEĞİZ

Edirne’de konuşan CKMP lideri, “3. enternasyonalin kızıl havasını yaymağa çalışan bu paşazade bozuntuları şimdi de işçiyi istismar edip, tekniği hor görüyorlar”

CKMP Genel başkanı Alparslan Türkeş dün saat 12’de İstanbul’dan Edirne’ye gelerek Edirne şehir stadında düzenlenen açık hava toplantısına katılmış ve bir konuşma yapmıştır.

Pınarhisar Kaynarca barajının bir an önce yapılması, Ergene nehrinin sedlerle ıslâhı ve sulama kanalları inşası, Trakya’nın ve köylü vatandaşların bir an evvel kalkındırılması zorunluluğunu belirten Türkeş, siyasî konulara temas ederek şunları söylemiştir:

“Bazı parti liderleri tarafından seçim propagandası başladığından beri tatlı su frengi şivesiyle gevelenen bir takım saçma sözlerle karşılaşmaktayız. Üçüncü enternasyonalin kızıl havasiyle oynamaya alışmış olan bu kâbil paşazade bozuntuları bir taraftan da kol ırgatı âşıklığı rolüne çıkarak masum vatandaşları aldatma çabası içindedirler. Millet, vatan, aile, din ve bunun gibi en mukaddes saydığımız inançlara düşman bulunan, bunları inkâr eden ve üniversitelerde yetişmiş aydın insanların hizmetlerini hor görerek bunların yerine yalnız ve yalnız kol ırgatlığını ileri süren bu zavallı zihniyetliler, modern dünyanın gidişatından da habersizdirler. Bugün ileri milletler ilim ve tekniğin sağladığı imkânlardan faydalanarak kol ırgatlığını hemen hemen ortadan kaldırma durumuna gelmekteyken, bizdeki birkaç hasta, mideci ve menfaatçı böyle demagojilerle külâh kapacaklarını sanmaktadırlar. Komünizm doktrinini yazmış olan Marks kol ırgadı olmadığı gibi Lenin de kol ırgadı değildir. Kol ırgatlığı yapan vatandaşlarımız da elbette çok muhterem ve çok kıymetlidirler. Onların hak ve şereflerinin diğer vatandaşlarımız gibi korunması, bizim başta gelen prensiplerimizdendir. Fakat dünyada bugüne kadar meydana gelmiş olan bütün uygarlıklar, ilim adamlarının, düşünen kafaların ve aydın zümrenin eseri olarak doğmuştur. Eğer kol ırgatlığı ile herşey çözümlenebilecek olsaydı, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği ve diğer komünist memleketler şimdiye kadar Üniversiteleri ve okulları kapatırlardı.

Alparslan Türkeş daha sonra dış politika konusuna geçerek demiştir ki: “Türkiye bağımsız bir devlettir. Türkiye Amerika’nın uydusu değildir ve hiçbir zaman olmamıştır. Ama, bazı sapıkların sürüklemek istedikleri gibi kızıl blokun da asla peyki olmıyacaktır. Türkiye’yi parçalayarak memlekette enternasyonal kızıl bir idare kurmak isteyenlerin karşısına dikileceğiz ve onları yok edeceğiz.”



Son Baskı, 29 Eylül 1965.

Türkeş Adana’da konuştu

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş bugün Adana’da bir konuşma yaparak <<Türk milletinin kalkınması ve yükselişi millî şuurun yüksek ve uyanık olması ile mümkündür.>> demiştir.

Türkeş memleketimizde kanunların boşluklarından faydalanarak memeketin zamanını alt üst etmek isteyen bir takım komünistlerin çeşitli maskeler ve boyalar altında teşkilâtlanmış bulunmakta olduğunu söylemiş ve şöyle demiştir:

<<Bütün güçlüklerimizin yenilmesinde kudret kaynağımızı birlik ve beraberliğimize ve millî ülkülerimize bağlılığımız temin edecektir.

Milliyetçi ve fedakârca davranışlarla girişilecek gayretlerin sayesinde Türkiye en kısa zamanda ileri, uygar, refahlı bir ülke haline gelecektir.

Millî tarih, millî geleneklerimizle, millî benliğimizi her şeyin üstünde tutarak bugün yeni bir hareket açmış bulunuyoruz. Bu hareket memleketimizi parçalamak ve başkalarına peşkeş çekmek için yetiştirilmiş kızıl sapık hainlerin yolunu kesmek ve onların yüzlerindeki sahte halk dostu maskelerini yırtma hareketidir.>>



Yeni Tanin, 29 Eylül 1965.

TİP GENEL BAŞKANI MEHMET ALİ AYBAR “TÜRKİYE YALNIZ TÜRKLERİNDİR” DEDİ

<<Biz ana yurdumuzda ne Amerikan, ne Rus ne de Çin bayrağı istiyoruz. Türkiye yalnız Türklerindir.>>



Milliyet, 29 Eylül, 1 Ekim, 4 Ekim 1965.

SEÇİM BİLDİRİLERİNİN TAHLİLİ

Milliyet, partilerin seçim bildirilerini tarafsız üç uzmana incelettirmiştir. Sosyal politika konusunu Prof. Cahit Talas, ekonomik politikayı Prof. Besim Üstünel ve dış politikayı da Prof. Mehmet Gönlübol eleştirmektedir.

-I-

Prof. Cahit Talas

İktisadî ve sosyal gelişmenin bir vasıtası olarak geniş bir devlet müdahalesini öngören, <<Milletin maddî ve manevî imkânlarını millet yararına plânlamak ve teşkilâtlandırmak>> için devlete ağır sorumluluklar yükleyen CKMP program ve seçim beyânnamesinde özel teşebbüse de yer yer hususî bir önem vermektedir. Meselâ dış ticaret rejiminde rekâbet şartlarına dayanan ve tam liberasyonu öngören bir ithalat rejimi beyannâmede bir vait olarak yer almaktadır. Buna mukabil partinin plân anlayışı daha kat’i ve müdahalecidir. Mânası çok açık olmayan <<Kollektif bir istihsal sosyalizmi>> de beyannâme içinde yer almaktadır. Beyannâme ve program birlikte incelendiği zaman CKMP nin fikrî yapısında ve hüviyetinde bir ikilik müşahede olunmaktadır.

CKMP’nin Seçim Beyannâmesi önümüzdeki dört yıllık devre için açık ve müşahhas taahhütlerden ziyade bâzı genel ilkeler etrafında kalmayı tercih etmiştir. Yalnız sosyal güvenlik konusunda nisbeten açık vaitlerin beyannâmede tesbit olunması mümkündür. CKMP’nin sosyal politikasını da aşağıdaki noktalar etrafında kalarak değerlendirmek istiyoruz.

1) Sosyal Adalet

CKMP’nin sosyal adalet anlayışı pek açık değildir. İster dar ister geniş manâsında anlaşılsın, sosyal adalet ilkesinin temelinde çalışmak istiyen her insanın fakirlikten ve sefaletten korunması vardır. CKMP beyannâmesinde, <<Bütün vatandaşların, sosyal adalet ilkelerine göre emek, teşebbüs, kabiliyet, hizmet ve başarıları ölçüsünde millî gelirden pay almaları gerektiğine inanıyoruz>> demektedir. Burada sosyal adaletin ne şekilde anlaşıldığı belli olmamaktadır. Diğer taraftan millî gelirden sefaleti önleyecek asgarî bir pay almakta, yukardaki beyanda ifade olunduğu üzere bâzı ölçülere bağlanmakta ise, sosyal adaletin temel felsefesinden geniş ölçüde uzaklaşılmış olur.

Beyannâme bölgelerarası dengesizliğin yok edilmesi, vergi, yatırım ve harcama politikalarının sosyal adalet esaslarına göre düzenlenmesini öngörmektedir. Fakat sosyal adalet anlayışı açıklığa kavuşturulmamış olduğu için bu genel taahhütler muallâkta kalmaktadır.

2) Sosyal Güvenlik

Sosyal adalet konusunda CKMP ilginç görüşler ve taahhütler ileri sürmektedir. CKMP ye göre, <<Halkın hayat ve sağlığı ticarete konu olamaz>>. Binaenaleyh sağlıkla ilgili bütün hizmetler devletleştirilecektir. Kurulacak bir devlet sigorta kurumu ile bütün vatandaşların sigortalanacağı ifade edilmektedir. Bu sigortalanmanın hangi sigorta kollarını kapsayacağını bilinmekle beraber, bir genel emeklilik sigortasının kurulacağı ve bu çerçeve içinde 55 yaşını bitirmiş bütün kadınlara ve 65 yaşını ikmal etmiş erkeklere emeklilik hukuku sağlayacağı taahhüt olunmaktadır. Bunun ifade ettiği manâ, bugünkü çalışan kuşağın, emeklilik yaşına ulaşmış ve çalışma hayatından çekilmiş olanların geleceklerini teminat altına almasıdır. Bu vait finansman bakımından da bugünkü sistemi değiştirmeği ve sosyal güvenliğin finansmanını vergilere dayandırmayı gerektirir. Bu safha, hâlen birçok ileri memleketlerin dahi ulaşmamış oldukları bir hedefi ifade eder. CKMP buna benzer bir taahhüdü işsizlik sigortası hakkında beyan etmektedir. <<…Çalışılmayan veya çalışılamayan günlerde işçinin her zamanki tam ücretini almasını temin edeceğiz>> beyanı bir işsizlik sigortası kurulmanın ifadesi ise, bu, teknik bakımdan kolaylıkla yerine getirilmesi mümkün olmayan bir vaittir. Zira hiçbir sigorta kolu inkitaa uğrayan geliri yüzde yüz telâfi edemez. İşsizlik sigortası ise mahiyeti ve insan tabiatı icabı diğer sigorta ödeneklerine nazaran en düşük bir ödenek tesbit etmek mecburiyetindedir.

3) İşçi Hakları

Bu başlık altında CKMP işçilerle ilgili olarak bâzı genel ilkeler beyan etmektedir. Örneğin, işçinin en kısa zamanda refah ve huzura kavuşturulması, emeğin değerlendirilip işçinin sömürülmesinin önlenmesi, sendikaların geliştirilmesi, işçi haklarının daha ileri seviyede kanunî imkânlara bağlanması ve işsizliğin giderilmesi bu ilkeler arasında yer almaktadır.

Bu beyanlar iyi niyetlerin ifadesidir. Fakat önümüzdeki yasama devresinde nasıl, hangi yollardan ve ne ölçüler içinde gerçekleştirilebileceğine dair açıklamalar yapılmamıştır.

Sonuç

Genel olarak bâzı partiler, imkânları, zaman ve şartları iyi ölçmeksizin vaitlerde bulunmaktadırlar. Parti programlarında yer alan ilkelerin ışığı altında belli bir devre için hazırlanması gereken seçim beyannâmeleri, bir beyannâme tekniği çerçevesinden uzaklaşmaktadır. CKMP’nin beyannâmesinde de bu müşahede bâriz olarak ortaya çıkmaktadır.

CKMP yeni idareci kadrosunun daha çok devletçi ve milletin âtıl kaynaklarını daha süratle ve devlet eliyle harekete geçirmek düşüncesi ile eski liberal hüviyetini henüz tamamiyle telif edememiş olmanın sıkıntısı içindedir. Bu nitelik sosyal politika anlayışında da aynen görülmektedir.


-II-

Prof. Dr. Mehmet Gönlübol – Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi

MP ve CKMP’nin dış politika görüşlerinde göze çarpan ilk ortak nokta şudur: Her iki parti de iktidarda bulunan koalisyonun birer kanadını teşkil ettiği halde, izlenmekte olan dış politikadan memnun değildir ve bunun değiştirilmesini istemektedir. Dış politika kısmı çok kısa olan CKMP bildirisinin son cümlesi şöyledir: <<Türkiyenin dış münasebetlerini düzenliyen bütün bağları, Türkiyenin bugünkü millî menfaatleri dikkate alınarak yeniden incelenecek ve tanzim edilecektir.>> MP bildirisinde ise aynı konuda şöyle deniliyor: <<Millet Partisi bağımsızlık ve toprak bütünlüğümüzün korunması, iktisadî refah ve mânevi değerlerimizin yükseltilmesi olarak tanımladığı millî menfaatlerimizi, dış münasebetlerimizde temel unsur kabul eder. Bugüne kadar izlenen dış politikamızın bu ana prensibe yeteri kadar uygun olmadığını müşahede etmekteyiz.>>

Ancak, bu iki partinin bildirilerinde, özellikle CKMP bildirisinde, dış politikanın hangi yönde değiştirilmesi gerektiği sarih olarak belirtilmemiştir.

İki partinin bildirisinde diğer önemli bir ortak nokta da, her iki partinin de Asya ve Afrika devletleri ve özellikle Müslüman milletlerle daha sıkı dostluk bağlarının kurulmasına taraftar olmalarıdır. CKMP bildirisinin dış politikaya tahsis edilen kısmının bu konuya değinen ilk cümlesi şöyledir: <<Komşularımız ve İslâm milletleriyle tarihin ve jeopolitiğin çizdiği ve bütünlediği esaslar içinde münasebetlerimizi düzenleyecek ve geliştireceğiz.>> Kolaylıkla görülebileceği gibi bu cümle çok muğlâktır ve dış politika bakımından hiçbir anlam taşımamaktadır. Diğer taraftan dış politikaya daha çok yer ayrılan MP bildirisinde <<tarihî ve manevî bağlarla bağlı bulunduğumuz kardeş milletlerle>> daha iyi ilişkiler kurmamız savunulmaktadır.>>

<<Din>> ve Dış Çıkarlar

Her iki partinin özellikle müslüman memleketlerle ilişkiler kurulmasını istemeleri, bu partilerin dine verdikleri önemden ileri gelmektedir. Oysa, bazı fertlerin hayatlarında önemli rol oynayan mânevî bağların ve dinî inançların, devletlerin dış politikalarında hiçbir rolü olmamak gerekir. Ne din, ne his, ne de herhangi bir ideoloji bir dış politika hedefi olamaz. CKMP bildirisinde belirtildiği gibi bir devletin dış ilişkilerinin <<millî çıkarlara>> göre ayarlanması gerekir. Türkiyenin, sırf halkının çoğunluğu ya da tamamı müslümandır diye bir devletle özel ilişkiler kurmakta ne gibi çıkarı olabilir? Burada, AP bildirisinde de <<müslüman ülkelere>> atıfta bulunulduğunu belirtmek gerekir.

Diğer taraftan, iktisaden geri kalmış devletler ve bağımsızlığını yeni kazanmış ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesi konusunda bu iki partinin bildirileri, ilk üç partinin (AP, CHP, YTP) bildirilerine yaklaşmaktadır. Türk – Sovyet ilişkileri bakımından da MP ile CHP ve YTP bildirileri arasında paraleller bulunmaktadır.

Sonuç

1965 seçim bildirilerine göre siyasî partilerimizden beşi (AP, CHP, CKMP, MP ve YTP) bugünkü dış politikamızda, memleketimizin kaderini tamamen değiştirecek bir yenilik istememekte, birisi ise (TİP) radikal değişikliğe taraftar bulunmaktadır. İlk beş partinin tutumunu etkileyen önemli bir unsur şudur: Bu partilerden hiç biri 1961 – 1965 seçim dönemi içinde, şu ya da bu zaman iktidarda bulunmuşlar ve muhalefette iken kolaylıkla tenkid ettikleri dış politikada, iktidara geldikten sonra bir çırpıda değişiklikler yapmakta güçlüklerle karşılaşmışlar ya da değişiklik yapmayı ulusal çıkarlara aykırı görmüşlerdir. Fakat, hatırlatmak gerekir ki, bu beş partinin dış politika tutumları 1961 den bu yana statik kalmamış, uluslararası gelişmelere uydurularak, ağır, fakat devamlı değişmeler göstermiştir.

Diğer taraftan, iktidar tecrübesi geçirmediği, diğer partilerden farklı bir yapıya sahip bulunduğu, tâbir yerinde ise bir <<doktrin>> partisi olduğu için, TİP diğer partilerden çok farklı bir dış politika görüşü ile ortaya çıkmıştır. Bu görüş bir çok noktalardan tenkide açık olmakla beraber, kabul etmek gerekir ki, TİP’in ve bu parti gibi düşünenlerin görüşleri son birkaç yıl içinde dış politikamıza daha sıhhatli yeni yönler verilmesinde önemli bir etken olmuştur. Bugün çok kullanılan ve seçim bildirilerinin çoğunda yer alan <<haysiyetli ve şahsiyetli>> ya da <<daha bağımsız bir dış politika>> deyimleri bunu ifâde etmektedir:


-III-

Prof. Dr. Besim Üstünel – Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi

CKMP’nin Plân Anlayışı

Yürürlükte bulunan kalkınma plânının temel stratejisinde kabul edilmiş bulunan ve bütün diğer partilerimiz tarafından da benimsenmiş bulunan <<dengeli – kalkınma>> ilkesini açıkça tenkid eden tep parti CKMP olarak gözükmektedir. Türkiyenin geniş kaynaklara ve bol insan gücüne sahip olduğunu; dolayısiyle bunların <<tam çalışmasını>> sağlayabildiğimiz takdirde plânda öngörülen % 7’lik gelişme hızı hedefinin aşılabileceğini ifâde eden CKMP bildirisi, bugünkü Kalkınma Plânının sektörler arasında tercihler yapmak ve evvelâ bu tercihli sektörü geliştirip sonra ikinci bir sektörü ele almak gerektiğini ileri sürmektedir.

İktisat literatüründe <<unbalanced – growth>> (yani dengesiz – kalkınma) adı verilen bir tezin, iyi iktisat bilmiyen biri tarafından ve eksik bir tarzda seçim bildirisine aktarılmasından doğan bu görüşler, aslında enteresan olmakla beraber, CKMP’nin diğer iktisadî görüşleri ile karşılaştırıldığı zaman, arada büyük çelişmelerin bulunduğu da kolayca ortaya çıkmaktadır. Nitekim, seçim bildirisinin tarım, sanayi ve ihracatla ilgili iktisat politikaları bölümlerinde, akla gelen her faaliyet dalında süratli bir gelişmenin sağlanması gerektiği ifade edilmektedir. Bunun yanında, <<Çeşitli bölgeler arasındaki sosyal ve ekonomik dengesizliğin giderilmesi>>, <<Para ve kredi kollarında, sektörler arasında rüçhan yaratan>> her politikanın reddedilmesi gibi, mevcut olduğu kabul edilen dengesizliklerin giderilmesi ilkesi kabul edilirken, yeniden hangi alanlarda dengesizlik yaratılmak istendiği açıklanmamaktadır

Türkiyede 1960’danberi vergi alanında girişilen reformları olumlu karşılayan ve bundan sonra da vergi alanında önemli reformların yapılmasına işaret eden CKMP plânı kalkınmanın fiat istikrarını bozmadan gerçekleştirilmesini ve dar boğazlarla karşılaşınca dolaylı tedbirlerle ekonominin gidişinin düzenlenmesini istemektedir. Plânlanmış yatırımlarda özel sektör kendine düşeni yapmadığı takdirde, devletin insiyatifi ele alınmasına taraftardır. <<Sosyal devlet kavramının çerçevesi içinde>> özel teşebbüsün desteklenmesi lüzumuna da inanmaktadır.

CKMP’nin Yarını

Bugünkü görünüşü ile henüz oturmamış ve açıklık kazanmamış bir takım fikirlerin bulunduğu CKMP bildirisi, ileride üzerinde işlendiği takdirde muhtemelen CHP’nin benimsediği ekonomik politikaya çok yakın bir sistemi savunur durumda olacaktır.

İncelememizin bu kısmını bitirirken bir noktaya daha işaret etmek isteriz: CKMP de tıpkı TİP gibi seçim beyannâmesinde halka çok şeyler vâdetmektedir. Gıda rejiminin düzenlenmesi, et, süt, yağ, sebze, meyva tüketiminin arttırılması; her ailenin <<güzel, sağlam, sıhhî bir eve sahip kılınması gibi bol keseden yapılan bu vaadleri, aslında partinin temel görüşü olan hızlı kalkınma inancı ile de bağdaştırmak mümkün değildir. Bu bakımdan, ilerde bu partinin de programını daha gerçekçi ve daha tutarlı bir şekle getirmesi temenni edilebilir.



Tercüman, Hüseyin Kuşku yazıyor, 30 Eylül 1965.

Balıkesir’de CKMP Ümidini Kaybetti

Türkeş’in kızkardeşi TİP’çilerle sendika idarecilerine bel bağlamıştı, ama işçiler: “Biz satılık meta değiliz” deyince vaziyet değişti

AP İle CHP’nin gövde gösterisi yaptığı Balıkesir’de, söz sahibi olduğunu iddia eden CKMP bile ümidini kaybetmiş. Zaman zaman Bandırma’dan Balıkesir’e gelen Türkeş’in kızkardeşi Dervişe Koçoğlu’nun CHP liler ve TİP çiler gibi Sendikalar ile İşçilere bel bağladığı anlaşılıyor. CHP’ye namus sözü verdikleri bilinen bazı Sendikacılar, işçilerin: “Biz satılık metah değiliz.” demeleri üzerine müşkül durumda kalmışlardır. Sendikacılar şimdi Türkeş’in kızkardeşine ne cevap vereceklerini bilemiyorlar.



Tercüman, 30 Eylül 1965.

Kumkapı’da Kafayı Tuttu Kocamustafapaşa’da Nutuk Attı

Fazla değil, her evden bir tanecik oy isteyen ve seçimi mutlaka kazanacağına inanan İstanbul’un bağımsız adayı Cemal Madanoğlu önceki gün giriştiği seçim propaganda faaliyeti arasında çilingir sofrası kurmayı da ihmal etmedi. Fener’i, Balat’ı dolaşan Madanoğlu bir ara Kumkapı’da <<Kör Agop>>un meyhanesinde karargâh kurdu… Rakılar, beyaz peynirler, ızgara balıklar, çeşitli mezelerin biri gitti, biri geldi… Limonata bardakları dilme rakı dolup, yudum yudum midelere indirildi… Gözler buğulandı… Madanoğlu bu arada yapacağı konuşmanın metnini gözden geçirdi… Bu metinde midesi boş insanlara da epey yer ayrılmıştı… Rakıyla bol mezelerin şişirdiği rehavet içinde Madanoğlu midesi boşlarla ilgili lâfları daha cafcaflı hale getirdi… Zaman zaman bunları okuyor, zaman zaman etrafındakilere çapkınca göz kırpıyordu… Emekli korgeneral böylece askerlikle politikayı bağdaştırmanın mutluluğunu duyuyor, 10 Ekimde noktalanmağa mahkûm hayalleri peşinde rakı bardağına sarılıyordu… Madanoğlu meyhaneden kalktı, Kocamustafapaşalı seçmenlerin karşısında konuştu.




Medeniyet, 30 Eylül 1965.

TÜRKEŞ TİP İÇİN <<BUNLAR SATILMIŞ UŞAKLARDIR>> DEDİ

CKMP Genel Başkanı Türkeş Adana’da TİP yöneticilerini hedef tutarak kendilerine ağır şekilde hücum etmiştir.

<<Bunlar Türkiye’yi parçalamak, daha doğrusu ortada bağımsız bir Türkiye bırakmamak çabası içinde bulunan satılmış uşaklardır.>>diyen Türkeş şöyle devam etmiştir:

<<Bıyıkları ile, kullandıkları özel kelimelerle, Türkçeden başka her şeye benzeyen çarpık şiveleri ile bu hasta ruhlu, hasta dimağlı, hasta karakterli kimseleri artık tanımak çok kolaydır. Kendileri ömürlerinde bir kere bile kazma sallamamış olan, aylık kazançları 15 – 20 bin liradan aşağı düşmeyen, İstanbul ve Ankara’nın konforlu muhitinden, Türk köylüsü ve Türk işçisinin fukaralık ve çalışma bölgelerine aslâ girmemiş olan ve girmeye tahammülü de bulunmayan bu paşa döküntüleri, milleti aldatamayacaklardır. İster maskeli olsun, ister maskesiz olsun komünistlerin karşısında her yerde dikileceğiz. Onların çevirmek istedikleri melâneti yok edeceğiz.>>



Yeni Tanin, 30 Eylül 1965.

TÜRKEŞ, <<BİZ YENİ BİR AKSİYON AÇTIK>> DEDİ

Adana CKMP mitinginde konuşan Türkeş, Türkiye İşçi Partisine hücum ederek özetle şöyle demiştir:

<<Bıyıkları ile kullandıkları özel kelimelerle Türkçeden başka her şeye benzeyen çarpık şiveleri ile bu hasta ruhlu hasta dimağlı, hasta karakterli kimseleri artık tanımak çok kolaydır. Kendileri ömürlerinde bir kere bile kazma sallamamış olan aylık kazançları 15 – 20 bin liradan aşağı düşmeyen İstanbul ve Ankara’nın konforlu muhitinden Türk köylüsü ve Türk işçisinin fukaralık ve çalışma bölgelerine aslâ girmemiş olan ve girmeye tahammülü de bulunmayan bu paşa döküntüleri milleti aldatamayacaklardır. İster maskeli olsun ister maskesiz olsun komünistlerin karşısında her yerde dikileceğiz. Onların çevirmek istedikleri melâneti yok edeceğiz. Biz yeni bir aksiyon açmış bulunuyoruz. Bu aksiyon Türk millî ruhuna, millî şuuruna ve insanlık düşüncesine birinci plânda yer vererek Türkiye’de toplumsal güvenlik, toplumsal adalet kurma hareketi olacaktır.>>


ÖZDAĞ’IN KONUŞMASI

CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ, dün Beypazarında yaptığı konuşmada özetle şunları söylemiştir: <<Fiiliyatta bir bürokrat, zadagân Cumhuriyeti haline gelen idareyi halkın tümünün hizmetine koymak, hürriyet, barış, refah ve hizmet devleti ülküsünü gerçekleştirmek için çaba sarfetmekteyiz. CKMP bir halk kurtuluşu hareketini temsil etmekte ve kuvayi milliye hareketinin ikinci safhasını yürütmektedir. Âdil ve modern bir devlet düzenini mutlaka kuracağız. İçtimaî adaleti mutlaka gerçekleştireceğiz.>>


Evliyaoğlu: <<Kavşak noktasındayız>> dedi

Genel İdare Kurulu üyesi, Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu radyodaki konuşmasında demiştir ki:

<<Büyük bir hızla değişen dünyada Türk toplumu yeni bir kavşak noktasına gelmişken 1965 seçimlerine giriyoruz. Bu çok mühim bir kavşak noktasıdır. Tutulacak yön, gidilecek yol ve kılavuz iyi seçilirse 1965 milletvekilleri seçimi Türkiye’yi kurtuluşa götürecek bulunmaz bir fırsat olabilir. Aksi halde Türkiyemiz yeni bir krize sürüklenecek, ızdıraplar, tartışmalar, kavgalar ve gürültüler devam edecek, demokratik rejimin Türkiye’ye huzur getirmiyeceği, refah sağlamıyacağı yolundaki iddialar şiddet kazanacaktır. Bu tatsız sonucun biricik meselemiz olan Türkiye’yi hangi çıkmazlara sürükliyeceği şimdiden tahmin edilebilir.>>



Yeni Tanin, Server Sadık, Duvar Geçen, 30 Eylül 1965.

LÂHAVLE

27 Mayıs’ı takip eden günlerden biriydi. Bütün yurt kasaba ve şehirlerinde olduğu gibi Bursa’da da, Ordu, Gençlik ve Polis birbiriyle kucaklaşıyordu. O gün saat 14 de Hükûmet meydanında bir miting yapılacaktı. Şehir, baştan başa donanmıştı. Bursa gerçek bir bayram manzarası arz ediyordu. Civar ilçelerden, köylerden otobüs, kapdıkaçtı ve kamyonlarla vatandaşlar gelmişti. Bunların arasında yarı endişe ve sevinç içinde Umurbeyliler de vardı.

Ordu ve Zabıta jeeplerine yerleştirilmiş hoparlörler Bursalıları miting yerine dâvet ediyordu.

İhtilâlin Bursadaki ilk valisi Turgut Başkaya makam odasında öğleden sonraki mitingin son hazırlıklarını gözden geçiriyor, ilgililere emirle veriyordu.

* * *

BİR TELEFON

Postahaneden Valiye haber verdiler. Ankara’dan arıyorlardı. Başkaya mikro telefonu eline aldı. Ankara’dan konuşan zat, Millî Birlik üyesi ve albay olduğunu belirtikten sonra ismini söyledi. Bu, Fikret Kuytak idi.

Ankara’daki albay, Millî Birlik üyesi bir arkadaşıyla beraber Bursa’ya gelmek istediğini, mümkünse mitingin ertesi güne bırakılmasını rica etti. Vali bütün hazırlıkların tamam olduğunu ve tehire imkân olmadığını söylemesi üzerine Millî Birlik üyesi albay, o günkü mitingin saat 16 ya tehirini validen rica etti. Valinin muvaffakatı üzerine, albay o gün uçakla geleceklerini ve mitinge yetişeceklerini söyledi. Telefonu kapayan Vali Emniyet Müdürü Şekip Karamüftüoğlu’na emir vererek misafirleri karşılamasını söyledi.

O gün saat 15 de valinin oda kapısı açıldı, önde resmî elbiseli bir albay, onu takiben resmî elbiseli bir yüzbaşı ve her ikisinden sonra da yine resmî elbiseli bir general içeri girdiler. Valinin yanında Vilâyet erkânından iki kişi vardı. Vali misafirlerini karşıladı. Oturan misafirlerden genç yüzbaşı pek sinirliydi. Nefes almadan Valiye hitaben:

- Vali bey, dedi.. Yalnız konuşabilir miyiz. Misafirler bu söz üzerine Validen izin alıp gittiler.

Genç yüzbaşı

- Vali bey, dedi, biz geleceğimizi size bildirmiştik..

Soğukkanlı ve tecrübeli bir idare adamı olan Vali telefonla Emniyet Müdürünü bularak;

- Müdür bey, dedi. Ben sana misafirleri karşılamanı söylemiştim… Arkadaşlar geldiler, sen gitmedin mi uçak alanına?..

Valinin, Emniyet Müdürünün sivil hava alanına gittiğini, kendilerinin askerî uçakla gelmiş olmaları itibariyle karşılayamadığını söylemeye imkân vermeyen genç yüzbaşı birden bire kükredi:

- Bizi karşılamanız lâzımdı sizin…

- Hem bu ne laubalilik, bizden bahis ederken arkadaş, diyorsunuz, biz arkadaş mıyız.

Soğukkanlı Başkaya, kendisine has feylesof edasıyla

– Yüzbaşım, dedi, benim anlayışıma göre, arkadaş, sevginin, saygının müteradifidir. Bundan kendinizi mahrum etmeyin.. Karşılama keyfiyetine gelince, (Vali sümenin altından bir genelge çıkarıp genç yüzbaşıya gösterdi) Bakınız Sayın Devlet ve Hükûmet Başkanımız, bakanları bile istikbal ve teşyiden bizi men ediyor.

Valinin bu sözleri üzerine biraz bozulan genç yüzbaşı:

- Siz, Millî Birlik Komitesi üyelerinin bakanlardan daha üstün olduklarını bilmiyor musunuz, dedi..

Hikâyenin arkası uzun, kırk sekiz saat sonra vali bakanlık emrine alındı…

Bu genç yüzbaşı kim biliyor musunuz? CKM Partisinin Yenişehir Pazar yerinde nutuk atan, insan şerefinden, kişi haysiyetinden ve demokrasiden ve sevgiden bahis eden CKMP Partisinin Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ…

İnsanın gayri ihtiyarî <<Lâhavle velâ kuvvete>> diyeceği geliyor..

NEZAKET..

Gene ihtilâl sonrasıydı. İhtilâlin başı Gürsel Diyarbakır’a bir gezi yaptı. Yanında sivil giyinmiş, hareketlerinden pek ateşli biraz da komik ve genç olduğu anlaşılan birisini taşıyordu.

Gürsel Diyarbakır hava alanında uçaktan indi. Arkasında ama hemen arkasında bu hareketli genç vardı. Onun arkasında yüksek rütbeli subaylar uçaktan inmek fırsatını bulabilmişlerdi. Gürsel’i Diyarbakır’daki Kolordu Kumandanı bir tümgeneral karşıladı. Ordu kumandanına askerce saygıdan daha fazla bir Devlet Başkanına yapılacak bütün hareketleri yaptı. Kâfile otomobillere doğru yürüyordu. Tümgeneral ile Gürsel’in yanındaki genç arasında âdeta bir yarış başladı. Genç adam Gürsel’in hemen yanında gidiyor ve hareketleriyle tümgenerale kendisini bir adım arkadan takip etmesini belirtiyordu.

Bu olay o sırada alanda bulunanların ve bu geziye katılmış olan benim dikkatimi çekmişti!

Ama aradan az bir süre geçti. O tümgeneralin desteğiyle bulunduğu yere kadar gelebilen bu genç kişi, kendisini gene o tümgeneral ve o tümgenerale benziyenlerin küçük bir el hareketiyle Tokyo’da buldu.

Anlamışsınızdır. Bu genç adam da Muzaffer Özdağ’dı.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

Halim Kaya

26 Kas 2024

Süleyman Eryiğit’in yazdıklarından daha önce hiçbir yazısını okumadım. Mümtaz Turhan, Sabri F. Ülgener, Ömer Lütfü Barkan, Mehmet Genç gibi hocaları okuyup Osmanlının geri kalışının sebepleriyle ilgilenmeye başladığımdan ve özellikle de Mehmet Genç’in iki ciltlik “Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi” adlı kitabını okuduktan sonra “Osmanlı ve Kapitalizm” konusu daha dikkatimi çekmeye başladı.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

26 Kas 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 129,09 M - Bugn : 50097

ulkucudunya@ulkucudunya.com