« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

06 Oca

2024

TÜRKEŞ’İN ÇİLESİ (14)

06 Ocak 2024

1964 yılından 1965 CKMP Kongresine kadar geçen süreyi ihtiva eden bu bölüm, Alparslan Türkeş’in siyasî kimlik kazanmadan önceki son dönemdir. Hakkında yazılan önemli önemsiz, uzun, kısa, büyük gazetelerin başyazarlarının makalelerinden küçük gazetelerin dedikodu köşelerine, dergilere kadar basında yer alan her noktaya yer verilmiştir. Bu dönemde yine Tercüman’da Ahmet Kabaklı, Zafer’de de Galip Erdem yazılarıyla destek vermiştir. Fakat, Galip Erdem’in en son kısımdaki fıkrası, aynı zamanda o gazetedeki son yazısı olacaktır. Namussuz sağ, namussuzluğunu icra edecektir.

1964 yılı nisbeten sakin geçer. Talât Aydemir gailesi az hasarla savuşturulmuştur. Yılın başlarında Türkeş ve arkadaşlarının CKMP’ye katılacaklarına dair bazı haberler çıkar. Tam bu sıralarda, 14’lerin gizli ittifak kurmak suretiyle ihtilâle teşebbüs ederek faaliyete geçtikleri iddiasiyla haklarında açılan tahkikata ait soruşturma dosyası gündeme gelir. Dosyanın incelenmesi sırasında zaman zaman 14’lerin ifadelerine başvurulacaktır. Türkeş’in anılarında serzenişte bulunduğu Ankara Sıkıyönetim Komutanı Cemal Tural, dirlik vermemek için elinden gelen gayreti sarfetmektedir. İnönü’ye yaranma çabalarının mükafatını, daha sonra Genelkurmay Başkanlığı makamına ererek görecektir. Türkeş anılarında şöyle anlatıyor:

“21 Mayıs Olayları’ndan beraat ettik. O sırada Ankara Sıkıyönetim Komutanı bulunan Cemal Tural Paşa, bize karşı bir özel husûmet gösteriyordu. Kendisine karşı yapılmış bir kötülüğümüz yoktu. Ama kendisi bize karşı bir kompleks duyuyordu. 21 Mayıs Olayları’nın duruşması bitmiş, aradan aylar geçmiş, ama Ankara Sıkıyönetim Komutanı hâlâ peşimizi bırakmamış, bu arada ortaya yeni bir belge çıkarıp Cumhuriyet Savcılığı’na göndermiş ve benim tekrar tutuklanmamı istemişti. Bu belge, 21 Mayıs Olayları’ndan hemen sonra bizim evde yapılan arama sırasında bir tarih kitabının arasından çıkmış. Üzerindeki tarih de 1959 Mart. Tural diyor ki, ‘Bu tarihe bakmayın, kasıtlı olarak yazılmış’. Sıkıyönetim Komutanı, yeni bir ihtilâl peşinde olduğumu ileri sürüp, bunu Savcılığa resmen bildirmiş. Birkaç defa sorguya gittim. Sonra takipsizlik kararı aldım.”

1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi, 14’ler hakkında kendisine tevdi edilen davâda görevsizlik kararı vererek, bunlara ait suç teşkil ettiği iddia olunan hareketlerin 20/21 Mayıstan önce cereyan ettiği gerekçesiyle dosyayı Ankara Savcılığına havale eder. Sorgu Hâkimliği tarafından zaman zaman çağrılarak ifadelerine başvurulan 14’lerin adliyeye gidip gelmeleri, gazetelerde haber konusu yapılarak, yıpratılma kampanyası sürdürülecektir. Tahkikat 1964 yılı biterken son olarak Dündar Taşer’in de ifadesi alınmak suretiyle tamamlanır.

1965 yılı Nisan ayında Türkeş ve arkadaşları CKMP’ye girerler. O günlerde CKMP’nin AP ile birleşmesi gündemdedir. Bu hesap bozulma tehlikesi baş gösterince, AP yanlısı gazeteler Adalet, Zafer, Son Havadis, Haber, Yeni Tanin ve kısmen Tercüman, Yeni Gazete, Hürriyet gazeteleri ile Yarın dergisi derhal Türkeş’e karşı taarruza geçerler. Ulus, Dünya, Vatan ve Akşam gazeteleri ile Akis dergisi zaten aleyhtedir. Lehde Yeni İstanbul, Medeniyet ve Havadis gazeteleri bulunmaktadır. Milliyet, Cumhuriyet ise nisbeten daha ağır başlı ve ciddi tutum içindedir. Temmuz ayında yapı değişikliğine giden Havadis gazetesi, doğrudan ve daha açık Türkeş taraftarlığı yapacak, Türkeş’in bazı yazılarına yer vererek yurt gezilerinde özel muhabir görevlendirecektir.

Bilhassa Adalet gazetesi, “Kimdir bu adamlar” yazı dizisi ile Ondörtler hakkında seviyesiz. bir neşriyata başlar. Türkeş, Cumhurbaşkanı Gürsel’e bir mektupla şikâyette bulunur. Gürsel’in artık süngüsü düşmüştür, kendisine dahi hakaret edilse bir şey yapacak vaziyette değildir. Onursuz Zafer gazetesi ise, “Teşhis kondu: Türkeş ruhi depresyon içinde” şeklinde bir başlık atar. Son Havadis’te karı koca Fenikler yine tezvirattadır. Haber’de Bahadır Dülger güya seviyeli, fakat karaktersiz sağ politikacılığın en mükemmel mugalatalarıyla tenkitte bulunmaktadır. Solcu Akis dergisi ve sağcı Adalet gazetesi Türkeş’e Don Kişot, Muzaffer Özdağ’a Sanço Pansa yakıştırması yapmaktadır.

Parti Genel Müfettişi unvanını alan Türkeş, arkadaşları ile üç ay zarfında hummalı bir faaliyetle bütün yurt sathını dolaşarak CKMP teşkilatlarını derleyip toparlarlar. CKMP’li Adalet Bakanı İrfan Baran, Türkeş’i Nazi metodları kullanmakla ve Führerlikle suçlar. Yeni Tanin ise tam kongre günü, 30 Temmuz 1965 nüshasında, bir genel idare kurulu üyesinin partiye gelirken, dışarıda gençlik kollarından bazı şahısların kendisini çevirdiğini, sen hangi partiye hizmet ediyorsun, diye sorduklarını, bu şahısların arasında CKMP gençlik kolları başkanı ve Türkeş’in oğlunun da bulunduğunu yazmaktadır. Alçaklık ve iftiranın bu derecesi görülmemiştir; zira Türkeş’in oğlu o tarihte 11 yaşındadır.

Velhasılı, yıllar yılı ülkücüleri faşist, nazist, ırkçı kafatasçı olarak yaftalayanlar sadece solcular olmamış, sağcılar onlara rahmet okutmuştur. Ve belki, bunların bu adi tezviratları daha kalıcı ve müessir olmuştur. O bakımdan bilhassa seksen ihtilâli sonrası o sağ partilerde “politika yapan” ülkücü kökenli politikacıların ve onlara destek olanların vebali büyüktür.

Bir başka husus, CKMP genel başkanlığının sanıldığı gibi, tepsi içinde Türkeş’e sunulmadığıdır. Sanki bütün şer güçler el ele vermiş, aşılmaz bir geçit oluşturmuştur. Türkeş de, Dündar Taşer’in muhteşem tabiriyle, “kafasıyla vura vura” bu duvarı yıkmış ve memleket evlâtlarının öz yurtlarında seslerini duyurmalarının yolunu açmıştır. Günümüzde ise, bu alanda aynı hasbî niyet, kararlılık ve kudret ortaya konulamadığından ve herkes kendi hesabına çalıştığından buhrandan çıkılamamaktadır.


1964

Hergün, 3 Ocak 1964.

Alparslan Türkeş “CKMP” Genel Başkanlığına getiriliyor

On güne kadar Ankara’da Genel Kurul Kongresi yapılacak olan CKMP nin Genel Başkanlığına Alparslan Türkeş’in getirileceği bildirilmektedir.


Milliyet, Medeniyet, 6 Ocak 1964.

Türkeş, 6 arkadaşı ile CKMP ye giriyor

Alparslan Türkeş, kendisinin ve 14 lerden bazılarının CKMP ye gireceklerini söylemiştir. Türkeş, “Bu konuda temaslar yapmaktayım” demiştir. Türkeş ile birlikte CKMP ye girme konusunda temaslar yapan 14 ler arasında Muzaffer Özdağ, Rifat Baykal, Numan Esin, Fazıl Akkoyunlu, Ahmet Er ve Mustafa Kaplan da bulunmaktadır.

9 Umde

CKMP’ye girince parti programında değişiklik isteyecek misiniz? sorusuna Türkeş şu cevabı vermiştir: “Bildiğiniz gibi bizim 9 umdemiz tespit edilmiş ve halk efkârına açıklanmıştı. Programa bu umdelerin alınmasını isteyebiliriz.” Türkeş partiye girme teklifinin CKMP lilerden geldiğini, ancak kendilerinin daha müsbet bir cevap vermediklerini ve bir anlaşmaya varamadıklarını ifade ederek şunları söylemiştir: “Partinin genel kongresi bu ay içinde yapılacaktı. Fakat öğrendiğimize göre bu tehir edilmiştir. Bir anlaşmaya varırsak genel kongreden önce partiye girebiliriz.”

Hasan Dinçer ne diyor?

14 lerden Türkeş’in CKMP’ye gireceği konusunda Genel Başkan Vekili Hasan Dinçer, “Henüz bize müracaatta bulunmadı. Müracaat ederse, bizim program ve prensiplerimizi kabul etmiş demektir. Her vatandaş gibi o da girebilir.”

Oğuz tabiî görüyor

CKMP İstanbul Milletvekili ve Genel İdare Kurulu Üyesi Ahmet Oğuz dün, “Alparslan Türkeş’in partinize gireceği söyleniyor. Ne dersiniz?” şeklindeki bu soruyu cevaplandırarak “Aynı gayeyi benimseyen kimselerin bir dâva etrafında toplanmalarını tabiî görmek lâzımdır.” demiştir.

CKMP İstanbul İl kongresinde gazetecilerle konuşan Ahmet Oğuz sözlerine şöyle devam etmiştir. “Alparslan Türkeş ve arkadaşları yaptıkları geziler sırasında partimize sempati duyduklarını ve CKMP’nin dağılmaması icap ettiğini söylemektedirler. Hakka ve aynı prensiplere inanan kimselerin elele vermesini memlekete hizmet olarak kabul etmekteyiz.”



Tercüman, 6 Ocak 1964.

Türkeş ile arkadaşları CKMP’ye girecekmiş

Alparslan Türkeş kendisinin ve 14 lerden Muzaffer Özdağ, Rifat Baykal, Numan Esin, Fazıl Akkoyunlu, Ahmet Er ve Mustafa Kaplan’ın CKMP’ye girmek için temaslarda bulunduklarını dün basın mensuplarına söylemiştir.

CKMP’ye girince parti programında değişiklik isteyecek misiniz? sorusuna Türkeş, “Bizim 9 umdemiz daha önce tespit edilmiş ve halk efkârına açıklanmıştı. Programa bu 9 umdenin alınmasını isteyebiliriz.” cevabını vermiştir.




Vatan, 8 Ocak 1964.

Türkeş arkadaşları ile parti için temas yapıyor

CKMP’ye girecekleri söylenen 14 lerden Alparslan Türkeş ile Rifat Baykal şehrimize gelerek buradaki arkadaşları ile temaslara başlamışlardır. Bakırköy’de bir dostunun evinde kalan Türkeş, temaslarının ve gezisinin özel olduğunu ileri sürerek gazetecilerden kaçınmaktadır. Türkeş’in arkadaşı 14’lerden Mustafa Kaplan diğer partilerle yapılan temaslar gibi CKMP ile de temasta bulunduklarını, fakat hiçbir zaman partiye girmek şeklinde kabul edilmemesini ifadeyle şunları söylemektedir: “Henüz böyle bir kararımız yoktur. CKMP Genel Başkan Vekili Hasan Dinçer’in demecindeki gibi bir durumu kabul edemeyiz. Bizim 14 ler olarak bir takım prensiplerimiz vardır. Bu dokuz prensipten kati surette vazgeçmez, gireceğimiz siyasi teşekküle bunları da getiririz.”


Havadis, 8 Ocak 1964.

Türkeş CKMP Genel Başkanı Oluyor!.

14 lerin lideri olarak vasıflandırılan Alparslan Türkeş ve beş arkadaşının CKMP ye girmeleri katiyet kesbetmiş ve Türkeş, İstanbul Üniversitesinde öğretim üyesi olarak vazife gören bazı şahsî dostları ile yeni parti mevzuundan görüşmelerde bulunmak ve onları da bu partiye dahil etmek üzere İstanbul’a gitmiştir.

Türkeş ile birlikte CKMP ye 14 lerden Numan Esin, Rifat Baykal, Ahmet Er, Fazıl Akkoyunlu ve Muzaffer Özdağ da gireceklerdir. Daha CKMP nin koalisyonda bulunduğu sırada bilhassa Nurettin Ardıçoğlu ve Ahmet Oğuz gibi partinin ileri gelenleri ile görüşmelerde bulunan ve prensip olarak anlaşmaya varan Türkeş ve arkadaşları, muhtemelen önümüzdeki 10-15 gün içinde partiye resmen kayıtlarını yaptıracaklardır.

Yeni bir parti kurmanın gerek mali külfet ve gerekse bugünün şartları içinde çok zor bir iş olduğunu düşünen 14 lerin Türkeş grubu, CKMP ileri gelenleri ile yaptıkları görüşmeler sonunda parti tüzüğünde ve bünyesinde esaslı bir değişiklik yapılmasını istemişler ve bu teklifleri CKMP liler tarafından kabul edilmiştir. CKMP Yönetim Kurulu, Türkeş ve arkadaşları partiye girmeden bu değişiklikleri tahakkuk ettireceklerine dair söz vermişler ve gerekli çalışmalara da başlamışlardır. Türkeş ve arkadaşlarının yapılmasını istedikleri yeniliklerin başında, partiye sosyal anlayışlı bir hava vermek, ilerici, Atatürkçü, aydın bir parti haline getirmek gibi hususlar bulunmaktadır.

Türkeş Genel Başkan Adayı

CKMP teşkilâtında umumi ve yaygın kanaat 22 Şubatta yapılacak olan CKMP Genel Kongresinde Türkeş’in rakipsiz Genel Başkan olacağıdır. Esasen halen partinin başında bulunan Hasan Dinçer Genel Başkanlık için adaylığını koymayacağını bildirmiş olduğundan, Türkeş’in karşısında bir rakip de kalmamıştır.

Türkeş ve arkadaşlarının CKMP ye iltihaklarından sonra, siyasi sahada isim yapmış bazı şahısların da bu partiye girecekleri söylenmektedir. Bunlar bilhassa Türkeş’in kuracak olduğu Milli Huzur Derneğine girmeyi prensip olarak kabul eden kimselerdir. Bu arada bundan bir müddet evvel CKMP den istifa eden bazı senatör ve milletvekillerinin de Türkeş’in partiye girmesini müteakip dönecekleri ısrarla söylenmektedir. Bunlar arasında Zühtü Pehlivanlı, Mustafa Kemal Erkovan ve İsmail Gence’nin isimlerinden de bahsedilmektedir.

Diğer taraftan partilerde bulunan Türkeş sempatizanlarının da CKMP ye girmek üzere hazırlık yaptıklarından bahsedilmektedir.

CKMP Genel Merkezinden verilen bilgiye göre, Türkeş ve arkadaşlarının CKMP ye girecekleri haberi, teşkilât tarafından olumlu karşılanmış ve Genel Merkeze gönderilen yazılarda bu husus belirtilmiştir.



Ulus, Faik Suad, 8 Ocak 1964.

AP den Atladı, CKMP de Patladı!..

Gökhan Beg’in ideal arkadaşı Türkeş Beg, altı arkadaşıyla beraber CKMP ne çengel atmış. Sayın Dinçer, bu davetsiz misafirleri pek öyle baş tacı etmek isteminde görünmüyor: “Her vatandaş gibi diyor, o da müracaat eder, programımızı kabul eder ve partimize girebilir…”

Cakalı Albay ise, CKMP nin başbuğu olmak niyetinde! Üstelik dokuz adet umdesini de parti programına aynen dercetmek istermiş…

Ahmet Oğuz’a da sorarsanız, Türkeş Beg, CKMP nin can simidi! Hakka ve aynı prensiplere inanan insanlar birleşirlerse imiş samanlık seyran olurmuş! Türkeş ve arkadaşları gezdikleri her yerde “Aman CKMP dağılmasın” buyurmuşlardır…

Oysa biz, CKMP nin denize düştüğünü ve sarılacak bir şeyler aradığını hiç duymamıştık…



Medeniyet, 12 Ocak 1964.

Yeni Suç

14’ler İhtilâl Hazırlamaktan Yargılanacak

Gizli ittifak kurmak suretiyle ihtilâle teşebbüs ederek faaliyete geçtikleri iddiasiyle haklarında tahkikat açılan 14 lere ait soruşturma dosyası Birinci Sorgu hâkimliğine gelmiştir. Dosyayı incelemeye başlayan Sorgu Hâkimliği ilk tahkikatın açılabilmesi için çalışmalarını hızlandırmıştır. Diğer taraftan dosyanın incelenmesi sırasında zaman zaman 14 lerin ifadelerine başvurulacaktır. 14 lerin ihtilâl yapmak üzere faaliyete geçmelerine iştirak ettiği iddiasiyle bir teğmenin hakkında tahkikat açılması C. Savcılığınca talep edilmiştir. Haklarında tahkikat açılması istenen Alparslan Türkeş, İrfan Solmazer, Numan Esin, Orhan Kabibay, Orhan Erkanlı, Dündar Taşer, Fazıl Akkoyunlu, Mustafa Kaplan, Şefik Soyuyüce, Münir Köseoğlu, Muzaffer Özdağ, Ahmet Er, Rifat Baykal, Muzaffer Karan’dır. Orhan Kabibay ile Orhan Erkanlı, Münir Köseoğlu ve Dündar Taşer ise yurt dışında bulunmaktadır.

20/21 Mayıs olayları sırasındaki 14 lerin hazırlıkları Sıkı Yönetim Mahkemesi tarafından meydana çıkarılınca hazırlanan tahkikat dosyası Ankara Savcılığına verilmiştir. 1 Numaralı Sıkı Yönetim Mahkemesi hatırlanacağı üzere 20/21 Mayıs olayları dolayısı ile 14 ler hakkında kendisine tevdi edilen davâda görevsizlik kararı vererek, bunlara ait suç teşkil ettiği iddia olunan hareketlerin 20/21 Mayıstan önce cereyan ettiği gerekçesiyle dosyayı Ankara Savcılığına havale etmiştir. Önümüzdeki günlerde 14 lerin Sorgu Hâkimliği tarafından zaman zaman çağrılacağı ve ifadelerine baş vurulacağı tahmin edilmektedir.



Medeniyet, 22 Ocak 1964.

Türkeş dün Hasan Dinçer ile görüştü

Alparslan Türkeş’le altı arkadaşının CKMP’ye girmeleri gerçekleşmek üzeredir. Bu sebeple CKMP Genel Başkanı Hasan Dinçer ile Türkeş bir görüşme yapmışlardır. Bu görüşme sırasında Hasan Dinçer’in Türkeş’e Partinin başkanlığını da teklif ettiği bildirilmektedir. Türkeş ise her şeyden önce partinin adının değiştirilmesi gerektiğini düşünmektedir. Türkeş demiştir ki. “Biz partiye Birlik ve Hareket Partisi adının verilmesini istiyoruz. Bu ismi daha uygun buluyoruz. Fakat CKMP liler içinde parti adının değiştirilmesini istemiyenler de var. Türkeş bundan başka <<Bir gelecek seçimde Birlik ve Hareket Partisinin kuvvetli bir şekilde Meclise temsilcilerini sokabileceğini ve üçüncü kuvvet haline gelebileceğini>> söylemiştir.



Son Baskı, 22 Ocak 1964.

14 ler hakkında Soruşturma Açıldı

Ankara Birinci Sorgu Yargıçlığınca 14’ler hakkındaki tahkikata devam edilmektedir. Önümüzdeki günlerde 14’lerden Ankara’da ve Türkiye’de bulunanlara, ifadelerini vermek için celpname çıkarılacak ve yurt dışında olanlardan ise Büyükelçilikler vasitasiyle ifadelerini göndermeleri istenecektir.

Bilindiği gibi, 14’ler hakkında Mamak Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosya Ankara Savcılığına tevdi edilmiş, tahkikat açılması istenmiş ve bunun üzerine de Savcılık tahkikata başlamıştı. Mamak Mahkemesince 14’lerden Türkiyede olanların ifadeleri alındığından, Ankara Savcılığı ayrıca ifade almamış ve ilk tahkikatını ikmal ederek son tahkikatın açılması talebiyle dosyayı Birinci Sorgu Yargıçlığına bir talepname ile sevketmiştir.

Ankara savcılığının talepnamesinde sevk sebebi olarak, 146 ncı maddedeki suçu işlemek için gizli ittifak yapmak, gösterilmektedir.

Sorgu Yargıçlığı önümüzdeki günlerde sanıkların ifadesini alacak ve şayet suç görürse dosyayı son tahkikatın açılması için Ağır Ceza Mahkemesine, suç maddesini ve istenilen cezayı belirtmek suretiyle sevkedecektir.

Savcılığın talepnamesinde, <<146 ncı maddedeki suçu işlemek için gizli ittifak yapmak>> sözüyle kastedilen suç Türk Ceza Kanununun 171 inci maddesine girmektedir. Sorgu Yargıçlığı dâvayı açtığı takdirde istenecek ceza miktarı 171 inci maddeye göre 4 yıl ile 12 yıl arasında hapis cezasıdır.


Son Baskı, 5 Şubat 1964.

Gizli ittifakçı 14’ler ifade verdiler

14’lerden beşinin ifadesi dün, Ankara Birinci Sorgu Yargıçlığında alınmıştır. İhtilâl yapmak üzere aralarında “Gizli İttifak” kurdukları iddiasıyla, haklarında Türk Ceza Kanununun 146 ve 171. maddesine göre Ankara Savcılığınca dâva açılan 14’lerin ifadelerine ilk defa dün başvurulmuştur. Bu arada eski CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek ve eski Basın Yayın Genel Müdürü Bekir Tümay, Dündar Seyhan, CHP eski Adana Milletvekili adayı Hüsamettin Özmen tanık olarak ifade vermişlerdir.

Sabah saat 09.30 da Sorgu Yargıçlığı ifadeleri almaya başlamıştır. İlk olarak Rifat Baykal, daha sonra da Numan Esin, Muzaffer Özdağ, Fazıl Akkoyunlu ve Muzaffer Karan ifade vermişlerdir. 14’lerden sonra tanıkların ifadeleri alınmıştır.


Son Baskı, 7 Şubat 1964.

Türkeşçiler için CKMP programını değiştiriyor

Eski MBK üyelerinden Alparslan Türkeş, Rifat Baykal, Muzaffer Özdağ ve arkadaşlarının CKMP ye girmek kararları kesinleşmiştir. Dün gece yapılan CKMP Genel İdare Kurulu toplantısında, Celâl Karasapan’ın muhalefetine rağmen bu konudaki karar alınmış ve eski MBK üyelerinin CKMP ye girmelerine herhangi bir engel olmadığı bildirilmiştir.

Bu konuda bugün kendisiyle konuştuğumuz bir CKMP yetkilisi şunları söylemiştir.

<<– Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının partimize girmesini engelleyen herhangi bir durum yoktur. Ancak, Türkeş ve arkadaşları tüzüğümüzde bazı değişiklikler yapılmasını istemişlerdir. Biz de bu konuda bazı çalışmalara girdik ve yeni bir program hazırladık. Program hazırdır. İlerde gerekirse açıklamalarda bulunulur. İşin bundan sonraki safhası, Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının davranışlarına bağlıdır. Henüz Türkeş ve arkadaşları bize resmen müracaat etmemişlerdir. Ettikleri zaman konuşuruz.>>

İsminin açıklanmasını istemiyen bu CKMP yetkilisinin sözlerinden de anlaşılacağı gibi, Türkeş ve arkadaşlarının CKMP ye girmeleri gün meselesidir. Eski MBK üyelerinin partinin yüksek kademelerinde görev alacakları da söylenmektedir.



Milliyet, 20 Şubat 1964.

Türkeş, CKMP’ye girmekten vazgeçti

Alparslan Türkeş, CKMP’ye girmekten vazgeçtiklerini bildirmiş, “Biz hiçbir parti içinde erimeyiz, programımız ve politikamızla hareket ederiz.” demiştir. CKMP Genel Başkan Vekili Hasan Dinçer de, “14’lerden bâzılarının CKMP’ye girmelerinin bahis konusu olmadığını” söylemiştir.



Hürriyet, 23 Şubat 1964.

CKMP kongresinde Türkeş hezimete uğradı

CKMP kongresi dün eski Halkevi Düğün Salonunda, Hasan Dinçer’in konuşmasiyle çalışmalarına başlamıştır. Dinçer’in konuşmasından önce Başkanlık Divanı seçimleri sırasında bilhassa, Ankara’da olan Türkeş taraftarı delegelerin, kendi adaylarını seçtirebilmek için öteki adaylara yaptıkları itirazlar uzun zaman almış, oldukça gürültüler meydana gelmiştir.

Neticede Türkeş taraftarları Başkanlık Divanı seçiminde Genel Merkez adayı Cevat Odyakmaz’a mağlûp olmuşlardır. Türkeşçilerin dün gece âni olarak partiye giren adayı Kemal Tamer, 371 delegeden 75 inin oy’unu sağlayabilmiştir. Kongrede, bir suikast teşebbüsüne mâruz kalan İnönü’ye bir telgraf gönderilmesi kararlaştırılmıştır.

Dinçer, açılış konuşmasında, AP nin hükümeti kuramamasını âcizlik olarak vasıflandırmış, CHP yi de tenkid ederek, “Hakikatte CHP nin içinde yaşıyan arzu, yeni bir koalisyon kurmak değil, tek başına iktidara gelmek arzusu idi” demiştir.



Ekspres Ankara, 23 Şubat 1964.

Türkeş ve arkadaşları kongrede hazır bulundu

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin altıncı büyük kongresi dün sabah Türkocağı salonunda toplanmıştır. Kongrede Alparslan Türkeş ile Muzaffer Özdağ ve Rifat Baykal da misafir olarak hazır bulunmuşlardır. CKMP ye girecekleri bahsedilen Türkeş ve arkadaşlarının kongreye gelmeleri büyük tezahürata sebep olmuştur. Delegeler, Türkeş’in konuşmasını istemişler, fakat emekli kurmay albay söz almamıştır.



Vatan, 23 Şubat 1964.

Ahmet Oğuz CKMP Genel Başkanı oldu

CKMP Genel İdare Kurulunda bulunan sağduyu sahibi kimselerin ırkçı ve faşist cereyanlara âlet edilmek istenen partiyi kurtarmak için sarfettikleri gayretlerin baltalanmak istendiği bugünkü Büyük Kongre çalışmaları sırasında da kendini göstermiştir.

1950 öncesi gerici karakter taşıyan bazı nümayiş ve mitinglerde kendilerini göstermeye çalışan delikanlılardan bilâhare CKMP ye dahil Genel İdare Kuruluna girmeye muvaffak olmuş bir iki şahsın ve partide maaşlı kâtip olarak çalışmakta olan bir Emekli Subayın Türkeş ve arkadaşları lehindeki çalışmaları bugünkü Kongrede büyük ölçüde dikkati çekmiştir.

Türkeşçiler, Kongre sabah saat 10 da çalışmalara başladıktan kısa bir zaman sonra binanın elektrik cereyanını kestirmişler, saat tam 12.20’de Türkeş salona girerken ışıkları yaktırmışlardır. Bazı cahil delegeleri tesir altında bırakabilmek için de bu olay sırasında Türkeşçiler <<Yaşasın.. Türkeş partimize nur getirdi, ışık getirdi.>> diye tezahüratta bulunmuşlardır.

Türkeş’le Özdağ’ın salona girip ön sırada bir yere oturdukları zaman partinin Genel Başkan Vekili ve eski Başbakan Yardımcısı Hasan Dinçer’in yerinden üzüntü ile kalkarak arka taraflara gittiği ve kenardaki bir koltuğa tek başına oturduğu görülmüştür. Genel İdâre Kurulu üyelerinin büyük çoğunluğu da Kongrenin bundan sonraki çalışmaları sırasında Türkeş’e arkalarını çevirerek oturmuşlardır. <<Davetsiz misafir>> Türkeş ve arkadaşı ciddi bir çehre ile Kongreyi takip eder görünmüşlerdir.

Yapılan konuşmalar sırasında Diyarbakır delegesi Abdurrahman Efem medenî nikâhın yanında dinî nikâhın da bulunmasını istemiş, bunun için kanun çıkarılarak Müftülüklere yetki verilmesi lüzumunu ileri sürmüştür. Dünkü kongrede Türkeş’in aşırı sağcılıkla itham edilmesine de temas eden bu delege <<ne demekmiş aşırı sağcılık, söylesinler. Lâilâheillâllah diyen bir insan aşırı sağcı mıdır?>> demiştir. Türkeş bu delegenin konuşmasını memnun ve mütebessim bir çehre ile dinlemiştir.

Bilahare yapılan seçimde İstanbul milletvekili Ahmet Oğuz 328 oyla Genel Başkanlığa getirilmiştir. Diğer iki aday Hasan Dinçer 107, Ahmet Tahtakılıç 23 oy almışlardır.


Ekspres, 23 Şubat 1964.

CKMP kongresinde ikilik çıktı

Dün toplanan CKMP kongresinde, toplantıyı izleyen 14 lerden Türkeş, Özdağ, Esin ve Baykal’ın gitmek üzere ayağa kalktıkları zaman bazı üyeler tarafından alkışlanmaması, parti içindeki ikiliğin patlak vermesine sebep olmuştur.

Salon ve kulislerde 14 lerin partiye alınıp alınmaması hakkında tartışmalar yapılmıştır. Henüz salondan ayrılmamış bulunan Türkeş ve arkadaşları partiye girmeyi tehir ettiklerini söylemişlerdir. Kongrede İnönü’ye yapılan suikast tel’in edilmiştir.


Gece Postası, 23 Şubat 1964.

CKMP toplantısında Türkeş Hezimete uğradı

Türkeş ve taraftarlarının CKMP yi ele geçirme teşebbüsleri dün akamete uğramıştır. Dün başlayan CKMP Büyük Kongresinde Türkeşçiler; kongre başkanlığı için bir aday göstermişler, fakat bu aday, Genel Merkez Adayı karşısında 371 delegeden sadece 75 inin oyunu alarak hezimete uğramıştır.


Havadis, 23 Şubat 1964.

CKMP Kongresinde Türkeş efsanesi de yıkılıp gitti

Dün şehrimizde başlayan CKMP Genel Kongresinin ikinci gününde de üyeler arasında çeşitli siyasî görüşler yüzünden münakaşalar olmuştur.

Dün Kongreye gelen Alparslan Türkeş ve arkadaşları Partinin birkaç mensubu hariç delegeler tarafından iyi karşılanmamış, Türkeş Kongre Başkanlığına seçilmeyi arzu etmesine rağmen seçilememiştir. Böylelikle CKMP içerisinde usun süredenberi yaratılmak istenilen Alparslan ve heyülâsı grubu yıkılmıştır.

Kongreye öğleden sonra da devam edilecek ve Genel Başkanlığa muhtemelen Osman Bölükbaşı’nın ayrılmasından bu yana vekâlet eden Afyon Milletvekili Hasan Dinçer getirilecektir.


Ekspres Ankara, 24 Şubat 1964.

Ahmet Oğuz CKMP Genel Başkanı oldu

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Kongresi dün sona ermiş, Genel Başkanlığa 328 oy ile Ahmet Oğuz seçilmiştir. Genel Başkan Vekili Hasan Dinçer, başkanlık seçiminde 107 oy almıştır. Dünkü toplantıda Alparslan Türkeş de hazır bulunmuştur.


Tercüman, 24 Şubat 1964.

Türkeş ve arkadaşları CKMP kongresini izledi

14 lerden Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının takip ettiği CKMP nin 6 ncı Büyük Kongresinde açılış konuşmasını yapan Genel Başkan Yardımcısı Hasan Dinçer, Kıbrıs konusunda Hükûmetin daha cesur, kararlı ve enerjik olmasını istemiştir. Dün saat 11 de Türk Ocağı salonunda başlayan kongrenin açış konuşmasını yapan Dinçer sözlerine İnönü’ye vuku bulan menfur tecavüz karşısında duyulan teessürü ifade ile başlamış ve <<Demokrasi kanla değil fikirle yürür>> demiştir.

Kongrede faaliyet raporu okunurken 14 lerden Alparslan Türkeş, Rifat Baykal, Numan Esin ve Muzaffer Özdağ delegelerin sürekli alkışları arasında salona girmişlerdir. Hasan Dinçer, Türkeş’in elini sıkarak << Hoş geldiniz>> demiş bu arada salonda misafir olarak bulunan YTP li Zeyyat Kocamemi kongreyi terketmiştir.

Kongreyi yarım saat sonra arkadaşları ile birlikte terkeden Türkeş bir gazetecinin <<Kongreyi izlemiyecek misiniz>> sualine <<Yarın tekrar geleceğim>>. Konuşacak mısınız sualine ise; “Misafirim ben>> cevabını vermiştir. Bir delege; <<Konuşmasını yarın isteyeceğiz>> diye seslenmiştir. Türkeş, CKMP’ye girip girmiyecekleri hakkındaki bir soruya da; <<Bunu şimdilik tehir ettik.>> şeklinde cevap vermiştir.



Tercüman, 25 Şubat 1964.

14 lerden Alparslan Türkeş ile arkadaşlarının dün de izlediği CKMP Büyük kongresi Genel Başkanlığa Ahmet Oğuz’un seçilmesi ile neticelenmiştir.

Alkışlar arasında salona giren Türkeş ile 14 lerden Numan Esin ve Muzaffer Özdağ saat 12.20 de yine alkışlar arasında salonu terketmişlerdir. Türkeş ve arkadaşlarının salona girdiği sırada Dinçer’in sırtını dönmesi dikkatten kaçmamıştır. Ahmet Oğuz’un Genel Başkanlığa getirilmesi ile Türkeş taraftarlarının kuvvetlendiği bildirilmektedir…


Tercüman, Suna San, 25 Şubat 1964.

Kongre Eğleniyor

Ankara’da yine bir kongre toplandı, yine bir kongre 3 gün için de olsa eğlendi. Üstelik <<Kambersiz>> bir kongreydi bu. Bazı gözler hep o Kamber’i aradı. Ah, diye düşünenler oldu, çıksa da kürsüye şöyle aslanlar gibi konuşsa. Ama, ne Kamber’de kongreye gelecek göz, ne de o ah edenlerde karşılayacak yüz vardı.

Evet efendim, CKMP, ilk defa kambersiz, Bölükbaşı’sız bir kongre yaptı. İçeriye, belki ileride kongrenin Kamber’i olacak Alparslan Türkeş ile dört arkadaşı girince, kongre bir elma gibi ikiye bölünüverdi. Sağ taraf Türkeş’i alkışlıyor, sol taraf ise bakmıyordu bile. Sağ tarafta oturanlar <<Alparslan’ın tam zamanı>> diyorlardı, soldakiler ise <<mevsimsiz>> buluyorlardı.


Vatan, 27 Şubat 1964.

Türkeş ve arkadaşları CKMP için kararsız

Türkeş ve arkadaşlarının CKMP’ye girmeleri meselesinden çıkan huzursuzluk parti içinde çekişmelere sebebiyet vermektedir. Birkaç gün önceki Kongrede seçilen yeni Genel İdare Kurulu bu konuda tam bir ikiye bölünme halindedir. Buna rağmen Genel İdare Kurulundaki üyelerin çoğunluğunun Türkeş aleyhtarı bulundukları anlaşılmaktadır.

Bazı çevreler Genel Başkan Ahmet Oğuz’un, Türkeş ve arkadaşları ile herhangi bir fikrî bağlantısı bulunmamasına rağmen, kongrede Genel Başkan seçilebilmek için, partinin yeni kuvvetlere ihtiyacı olduğu gerekçesiyle buna taraftar görünmüş olabileceği kanaatini izhar etmektedirler.

Türkeş ve arkadaşlarının partiye girmeyi kararlaştırdıkları takdirde Genel Merkeze haber vermeden , herhangi bir ilçe teşkilâtına kayıtlarını yaptırmalarını önleyecek bir hükmün tüzükte bulunmadığı da bildirilmektedir. Bunu önleyebilecek bir tamim de teşkilâta Genel İdare Kurulu kararı alınmak suretiyle şimdiye kadar intikal ettirilmiş değildir.

İlgililer, Türkeş’le arkadaşlarının partiye bu yoldan da sızmalarının muhtemel olduğunu ve taraftarlarını harekete geçirerek yaptıracakları olağanüstü bir kongrede parti idaresini ellerine geçirebileceklerini söylemektedirler. Bu vaziyetler karşısında CKMP deki müstakbel inkişafların hangi istikamette gelişeceği hakkında kesin bir şey söylenememektedir. Netice merakla beklenmektedir.



Vatan, 3 Mart 1964.

Türkeş ve Özdağ’ın da ifadeleri alındı

Türk Ceza Kanunu’nun 146 ncı maddesinde belirtilen suçu işlemek için gizli cemiyet kurdukları iddiasıyla haklarında tahkikat açılan 14’lerden Alparslan Türkeş ile Muzaffer Özdağ’ın bugün sorgu hâkimliğince ifadeleri alınmıştır.

Alparslan Türkeş’le Muzaffer Özdağ, yanlarında Rifat Baykal olduğu halde saat 09’da Adliye’ye gelmişlerdir. Türkeş, saat 10.05’te sorgu hâkimi tarafından kabul edilerek ifadesi alınmıştır. Saat 10.25’te sorgu hâkimliğinden çıkan Türkeş kapının önünde kendisini bekleyen basın mensuplarının <<CKMP’ye gireceğiniz söyleniyor, ne dersiniz?>> şeklindeki sorusunu, <<bütün siyasî partilerle temas halindeyiz>> diye cevaplandırmış ve yine bir gazetecinin <<CHP ile de temas ettiniz mi?>> sualine Türkeş, <<Evet>> diye cevap vermiştir.

Türkeş’ten sonra Muzaffer Özdağ’ın ifadesine başvurulmuştur. Bilindiği gibi, Özdağ, daha önce de Sorgu Hâkimliğine davet edilmiş ve ilk tahkikata itiraz ettiğinden ifade vermekten kaçınmıştı. Bir saat on dakika devam eden sorgusu sonunda Özdağ basın mensuplarına, daha önce Adalet Bakanına <<Hukuku zorlayan, adalet duygusunu rencide eden bu durumun, yüksek şahsiyetler için bir talihsizlik eseri olmamasını temenni ettiği>> şeklinde bir mektup gönderdiğini, bakanın da bir milletvekili aracılığı ile <<İnansınlar ki, benim ve müsteşarımın mesuliyeti yoktur>> şeklinde şifahi bir mesaj gönderdiğini söylemiştir. Özdağ bu sırada yanına gelen Fazıl Akkoyunlu ile birlikte adliyeden ayrılmıştır.

Öte yandan, dün gece nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi tarafından hakkındaki gıyabî tevkif müzekkeresi vicahîye çevrilen 14’lerden Orhan Erkanlı avukatı vasıtasıyla bu tevkif kararına itirazda bulunmuştur. Hâlen Münih’te olan ve hakkında gıyabî tevkif müzekkeresi kesilen Orhan Kabibay’ın da önümüzdeki günlerde yurda döneceği, Fazıl Akkoyunlu tarafından ifade edilmiştir.


Milliyet, 4 Mart 1964.

14’lerden Alparslan Türkeş ile Muzaffer Özdağ’ın dün Ankara Sorgu Yargıçlığında gizli cemiyet kurmak iddiası ile sorguları yapılmıştır. Türkeş ve Özdağ sorguları yapıldıktan sonra serbest bırakılmışlardır.

Yurt dışında bulunan 14’lerden beşinin de ifâdesinin alınması için bulundukları yerlerin elçiliklerine talimat gönderilmiştir. Hakkında gıyabî tevkif müzekkeresi kesilen ve şimdi Münih’te bulunan Orhan Kabibay da, yurda döndüğü zaman Orhan Erkanlı gibi tevkif edilerek cezaevine gönderilecektir.


Vatan, 26 Mart 1964.

Türk Ceza Kanununu 146’ncı maddesinde yazılı suçu işlemek için gizli cemiyet kurdukları iddiasiyle haklarında sorgu hâkimliğince tahkikat açılan 14’lerden Alparslan Türkeş ile Fazıl Akkoyunlu, bu gün öğleden evvel sorgu hâkimliğinde ifade vermişlerdir.

Sabah saat 09.30 da adliyeye gelen Alparslan Türkeş, iki saat süren ifadesinden sonra adliyeden ayrılırken, basın mensuplarının sorularını cevaplandırmaktan kaçınmıştır. Türkeş daha önce aynı ithamla yargılandığı Mamak bir numaralı Sıkı Yönetim mahkemesince hakkında beraat kararı verildiği gerekçesiyle ifade vermekten kaçınmıştı. Sorgu hâkimliği, Fazıl Akkoyunlu’nun yeniden ifadesine başvurmuştur.

Türkeş sorgudan sinirli bir halde çıkmış, kendisiyle görüşmek isteyen gazetecilere: “Canım, bir ziyaret yaptık işte.. O kadar..” diyerek kızgın kızgın uzaklaşmıştır.

Sorgu sırasında Türkeş ve Akkoyunlu’nun Orhan Erkanlı’ya yazdıkları bazı mektuplar hakkında bilgi alındığı tahmin edilmektedir.



Vatan, 21 Temmuz 1964.

Türkeş ve arkadaşları CKMP ne mi giriyor?

CKMP nin asabî mizaçlı Genel Başkanı Ahmet Oğuz, 14 lerden Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının partiye girip girmeyeceklerine dair Vatan muhabiri tarafından tevcih edilen suale dün yine kızmış ve “Has, temiz ve vefakâr memleket çocukları” diye vasıflandırdığı bu gençlerin görev alıp çalışmak istemeleri suç mudur? demiştir.

Partiye girişlerinin tantanalı bir şekilde kamu oyuna intikal ettirebilmek için Sıkıyönetim’in sona ermesini bekledikleri bilinen Türkeş ve arkadaşları ile CKMP yöneticilerinin evvelki akşam Çiftlik’te üç saatten fazla bir sofra başında konuştuklarına dair gazete haberleri üzerine kendisiyle bu sabah konuşan arkadaşımıza CKMP Genel Başkanının aşırı hiddetini ortaya koyar şekilde cevap vermesi hayret uyandırmıştır. Bölükbaşı’nın ayrılmasından sonra tam bir çöküntüye sürüklenen partiyi yeniden hayata kavuşturabilmek için Türkeş ve arkadaşlarından medet uman CKMP lileri bu yola sürükleyenlerin başında gelen Seyfi Öztürk, Mehmet Altınsoy ve Türkeş’in eski müsteşar muavinlerinden olan Fuat Uluç’un da bu yemekte hazır bulunması partiye girişin Sıkıyönetimin yarın kalkmasından sonra sür’atle gerçekleştirilmek isteneceğine delil olarak kabul edilmektedir.

Hiddetli Ahmet Oğuz, yemek hakkında da arkadaşımıza aynı kızgınlık içinde şunları söylemiştir:

- Bir insanla yemek yemek bizim hakkımız değil mi? Memlekete hizmet için görev almak isteyen arkadaşımla memleketin çeşitli dertlerini dile getirdiğimiz, bunların çarelerini kendimize göre konuştuğumuz bir sofrada bulunmak bizim elbette en tabiî haklarımızdandır.

Oğuz, daha sonra da Türkeş ve arkadaşları için şöyle konuşmuştur:

- Onlar da bu memleketin çocukları. Onlar da bu memlekete hizmet için görev almak isterler ve buna müstehaktırlar da..

Türkeş ve arkadaşlarının Genel Merkezine sık sık gittikleri, müstakbel arkadaşlariyle sohbet ettikleri, CKMP’ye resmen de önümüzdeki günlerde katılacakları anlaşılmaktadır.



Vatan, Belkıs Benli, Dedikodu, 22 Temmuz 1964.

Zahire Tüccarı Genel Başkan

Ahmet Oğuz bizim Vatan’ın muhabirine adamakıllı kızmış geçen gün. Türkeş ve arkadaşları için vatanperver kimseler, demiş. Biz bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin vatanperver oluğuna inanıyoruz. Ahmet Oğuz ve fikirdaşları gibi bu normal insanlık duygusunu kendi tekelimize almıyoruz. Almıyoruz ama, demokrasi savaşında memleketi diktatorya ile yönetmeye kalktıkları resmî tebliğlerle, bu resmî tebliğleri izleyen sürgünlerle müsellem kimseleri savunacağım diye hiddetlenmesini, telefon başında gazetecileri babasının oğlunu azarlar gibi azarlamasını zahire tüccarı da olsa bir Genel Başkana yakıştıramadığımızı söylemek istiyoruz.

Hani, partiyi kurtarayım derken şahıslarını da batağa gömmelerini istemediğimizi bilmelerini de içtenlikle arzuladık, doğrusu. Bana kalırsa aralarındaki kafatasçılar CKMP nin de, heyecanlı konuşmalariyle zaman zaman sempatikleşebilmiş Ahmet Oğuz’un da kafasını bir hayli derde sokacaklar bu gidişle. Allah encâmlarını hayreyleye…



Vatan, Mehmed Kemal, 22 Eylül 1964.

Türkeş’in savunması

Şehrimizde çıkan gazetelerden biri, 14’ler diye adlandırılanların başbuğu ünlü Türkeş’in savunmasını yayınlıyor. Eğer bunları ünlü Türkeş siyasal konularda ne düşünüyor, diye yayınlıyorsa, büyük isabet ediyor. Yok, Türkeş’in propagandasını yapmak için yayınlıyorsa, yazık ediyor adamcağıza… Bir bilene, önce düzelttirseydi de sonra yayınlasaydı.

Türkçülük

Hep biliyorduk ya, bu savunmadan da öğrendik, Türkeş Türkçü imiş. Türkçülük, genel olarak Türk olma anlamına kullanıldığı için, daha başlangıçta sempatiktir. Türk olan herkes Türkçüdür. Alman olanın Almancı, Fransız olanın Fransızcı, İngiliz olanın İngilizci, Amerikan olanın Amerikancı olduğu gibi. Zaten bir ülkede yaşayan ve kendini o ülkenin insanı sayan başka ne olabilir? Türkiyede yaşayan da ister istemez Türkçüdür, başka şey olamaz.

Atsız ve benzerleri

Ben Türkçüyüm diye öğünürlerken, kendilerinde bir üstünlük sezerler, bu üstünlüğü belirtmek isterler. Ayrıca da bunu siyasî bir temel olarak kullanırlar ki, bu görüşleri bellidir.

Türkeş’in Türkçülüğünü ise, düşüncelerinden anlıyoruz ki, Ziya Gökalp’in Türkçülüğünden daha geride. Gökalp bu siyasî akımın mucidi olduğu halde daha kestirme bir tanımlama bularak <<Türkcü, Türklüğün nef’ine hizmet eden adamdır.>> der atar. Türklüğün nef’ine hizmet ederken yol yordam (metod) göstermez. Orayı hizmet edecek olanın isteğine bırakır. Bir adam Türklüğün nefine hizmet ederken, şu veya bu doktrini deneyebilir. Ziya Gökalp ittihatçılara bir Türkcülük yolu göstermiş, sökmemiş. Atatürk’e bir Türkcülük yolu göstermiş itibar görmemiş. Bakmış ki söyledikleri tutmuyor, bu işin uygulamasını güç sahiplerine bırakmış. Reçete vermemiş.

Nitekim Atatürk, Türklüğün nef’ine hizmeti, altı okta özetlenen aksiyonda bulmuş. Bunu uygulamış. Gökalp de sesini çıkaramamış.

14’lerin başbuğu, doktrineri Türkeş öyle yapmıyor. Türkcülüğü siyasal bir yöntem olarak kullanmak istiyor. Sempatik olan sözün altında ne kadar gıcıklayıcı duygular varsa onlardan yararlanmak amacında.

- Türkcüyüz, Türkcü olmaya mecburuz. Çünkü Türküz.

Anladık sonra?

– Türkçeye, Türk geleneklerine, Türk ruhuna saygılı ve mutlak bir bağlılık ifade eder, her adımda bu bağlılığa uygunluk, yararlı olmak hedefini güder.

Peki nasıl?

– Ülkümüz Türk milletini en kısa yoldan, en kısa zamanda fakat ilmin gereklerini zorlamadan, onlara uyarak modern uygarlığın seviyesine çıkarmak.

İşte burda dur Albayım.

Herkes, siyasî kuruluşlar, siyasî olmayan kuruluşlar, güçlü partiler, güçsüz partiler Türkiyeyi modern uygarlığın seviyesine çıkarmak istiyor. Bugüne kadar da çıkaramamışlar. Kimisi çıkarmak istememiş, kimisi çıkaramamış. Sen ne yapacaksın? Reçeten ne?

İşte bu noktada bocalıyor.

Amerika benzetmeleri yapıyor. Yeni bir ahlâk istiyor. <<Bizim ahlâkçılığımız Türk ve İslam ahlâkına uygundur>> diyor.

Nitekim bir devrim sonunda geldin. Başbakana en yakın koltuğa oturdun. Bazı arkadaşlarınla gizli bir polis teşkilâtı kurdun. Başbakanlığın altındaki servisler senin enformasyon büron olarak çalıştı. Bankaların önüne dikilen nöbetçiler senin parmağının altındaki zilden emir aldılar. Bir süre sonra, sen de zilin kumanda ettiği nöbetçiler de yerlerinden uzaklaştılar. Demek temel bir fikir yoksa, oyalama metodu ile o koltuğa oturuluyorsa adamı bir süre sonra kaldırıyorlar.

Ondan sonra da <<Türkcüyüz, Türkcü olmaya mecburuz. Çünkü Türküz.>> gibi eveleme geveleme edebiyatı başlıyor. Bununla insanları bir süre oyalamak mümkün oluyor, ama bir süre. Bunun en çok tecrübe edilmişini sen gördün, hâlâ ayılmamışsın.

Bir de:

- Sınırlarımızın dışında ve maalesef tutsak yaşayan Türkleri de hatırlıyoruz, diyorsun.

Aman hatırla ama fazla karıştırma.

Bak senin doğduğun büyüdüğün Kıbrıs’taki Türklerin durumunu biraz hatırladık, İsmet Paşa gibi bir dev ne hale geldi. Neredeyse Amerika gibi güçlü bir dosttan ve müttefikten olmak üzereyiz. Ötekiler neyse ne, fakat bu işi fazla karıştırma!..



Milliyet, 26 Ekim 1964.

Türkeş “Toplumcu Halk Hareketi Partisi” kuruyor

Alparslan Türkeş, arkadaşları ile birlikte kuracakları partinin adının “Toplumcu Halk Hareketi Partisi” olacağını, partinin programının esaslarının hazırlandığını söylemiştir.

Türkeş, partisinin <<ortada>> olacağını gülerek ifâde etmiştir. Ancak partinin Sosyalist eğilimli olacağı sanılmaktadır. “Toplumcu Halk Hareketi Partisi”nin kurucuları arasında Ondörtlerden büyük kısmı ile çeşitli siyasî partilerden politikacılar da bulunacaktır.



Hergün, 27 Ekim 1964.

Türkeş’in partisi

Bu sabah konuştuğumuz Alparslan Türkeş, yeni kuracağı parti hakkında şu izahatı verdi. – Yeni parti hazırlıkları tamamlanmıştır. Partimizin ismi <<Toplumcu Halk Hareketi Partisi>>dir. Irkçılık ve Turancılık bahis konusu değildir. Yeni partiye Meclis ve Senatoda bulunan bir çok mebus ve senatör katılacaktır. İsimler zamanı geldiğinde açıklanacaktır.



Ekspres, 27 Ekim 1964.

Türkeş ve arkadaşları İnönü’yü itham ettiler

Millî Birlik Komitesi eski üyelerinden ve 14 ler diye tanınan grupun üç elemanı olan Alparslan Türkeş, Rifat Baykal ve Muzaffer Özdağ, 20-21 Mayıs olayları ile ilgili olarak açılan dâvada yaptıkları savunmaları ve fikirlerini bir kitap hâlinde yayınlamışlardır.

Kitabın adı <<Bazı Gerçekler – Savunmalar>> adını taşımakta ve 27 Mayıs hareketi öncesi ve sonrasında vukua gelen olaylar karşısındaki tutumlarını açıklamaktadır.

Bu arada kitapta 27 Mayıs hakkında şimdiye kadar çıkmış veya çıkarılmış söylentilerin çoğunun yanlış olduğuna temas edilmekte ve bu söylentiler cevaplandırılmaktadır.

Kitapta yer alan cevaplar ciddî bir itham havası taşımakta, bir çok gizli kalmış olayların gerçek yüzüne ışık tutmaktadır.

14’lerden Muzaffer Özdağ Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’le yapılan görüşmeye atfen yazdığı pasajda 27 Mayısı müteakip Gürsel – İnönü görüşmesini ele almakta, görüşmeden sonra Cemal Gürsel’in MBK üyelerine yaptığı açıklamada, İnönü’nün gerdeğe girmeye hazırlanan bir güvey gibi iktidar koltuğuna oturmaya hazırlanmış bir hava içindedir.>> dediğini işaret etmekte ve İnönü haris bir iktidar düşkünü olarak itham edilmektedir.

27 Mayıs’tan bu yana en önemli bir açıklama ve gizli kalmış hâdiseleri gün ışığına çıkarma unsuru olarak telâkki edilen kitap siyasî çevrelerde büyük akis uyandırmıştır.

14’lerin Parti kurma faaliyetlerine paralel olarak yayınlanan bu kitabın önümüzdeki günlerde siyasî yeni ithamlara yol açacağı söylenmekte, kitapta itham edilen kişilerin ne gibi tavır takınacakları merak edilmektedir.



Yeni Gazete, 26 Ekim 1964.

Anlaşmazlıkları gideren 14’ler Siyasi Bir Parti Kuruyorlar

Yeni bir siyasi parti kurmak hususunda bir anlaşmaya varmış olan 14 lerden 8’i Ankara’daki Kent Otelinin “Şark Odasında” görülmektedir. Resimde soldan sağa Muzaffer Özdağ, Şefik Soyuyüce, Muzaffer Karan, Alparslan Türkeş, Orhan Kabibay, Münir Köseoğlu ve Numan Esin görülüyor.

14’ler yaz aylarındanberi bir yandan çeşitli siyasi partilerin yönetici kadroları, mahallî teşkilâtlarıyla temaslarda bulunur ve 27 Mayısı yaratan müesseseler içindeki arkadaşlarıyla fikir birliklerini devam ettirmeye çalışırken, öte yandan da kurulacak partinin program ve tüzüğü üzerinde rötüşları yapmaktadırlar.

14’ler geniş bir kurucular kadrosuyla siyasi bir teşekkül haline gelmek istemekte ve değişik çevrelerden göreceklerini umdukları destekle kısa sürede memleket çapında teşkilatlanabileceklerini hesaplamaktadırlar. Kurulacak partide genel başkan kurucular arasından seçilecektir. Halen 14’lerin elinde, yurt dışında geçirdikleri yıllarda hazırlanmış, birbirine yaklaşık üç program tasarısı bulunmakta ve yeni partinin programının bu üç tasarının bir nevi sentezi olacağı anlaşılmaktadır.

Her ne kadar partinin programı konusunda sıkı bir ketumiyet gözetilmekteyse de, programın temel fikrinin Atatürk ilkelerinin günümüzün şartlarına uygulanması ile yurdumuzu çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak olacağı 14’lerce ifade edilmektedir. 14’lerin partilerinin programlarını ilândan önce, halk efkârına 27 Mayıs’tan bu yana geçen olayları özetleyen önemli bir açıklamada bulunmaları da muhtemeldir.

Sessiz Sedasız Faaliyet

Geride bıraktığımız ayların, başta Kıbrıs meselesi olmak üzere, çeşitli olayların haber ve yankıları arasında 14’ler parti kurma yönünde sessiz ve devamlı bir faaliyet göstermişler, bilhassa Ankara’da bir çok toplantı ve temaslar yapmışlardır.

14’lerin CHP ile yapılan temaslarda “Siz de biz de Atatürkçü, Devrimci ve 27 Mayısçıyız, dilerseniz aramıza katılırsınız” mantığı ile karşılaştıkları, AP’den “27 Mayıs’a taraftar, fakat onun sonraki uygulanmasına karşı”, çevrelerin desteğini umdukları, en geniş işbirliği teklifini CKMP’den aldıkları ve yeni kurulan Sosyal Demokrat Parti’nin ise kendilerine bir nevi açık siyasi bona verdiği anlaşılmaktadır.

Bizzat içlerinden birinin “14’ler kendi iradeleri dışında vücud bulmuş bir topluluktur.” Dediği bu eski 14 Milli Birlik Komitesi Üyesi, politika alanında yer almağı düşündükleri bugünlerde, aralarındaki metod ayrılıklarını gidermiş, görüş açılarındaki sivrilikleri törpülemiş ve geçmişteki liderlik ihtilâflarını şimdilik bir formüle bağlamış görünmektedirler. Son yıllarda isimleri ve kimlikleri etrafında büyük gürültüler koparılan, tutumları hakkında türlü rivayetler çıkarılan 14’ler, 13 Kasım 1960’ta MBK dışında bırakılarak yurt dışına çıkarılmışlar, seçimleri geciktirmek ve dikta kurmak istemekle suçlandırılmışlardı. Fakat 1961 yılı genel seçimlerini takip eden günlerde ihtilâl iktidarının devlet radyolarında 14’lerin “27 Mayıs Milli Birlik inkılâbındaki hizmetleri, yurt severlikleri, Demokrasi Ülküsüne bağlılıkları” belirtilmiş ve “13 Kasım’ın gayede değil, metodda ayrılıktan doğduğu”na işaret edilmişti.

Ancak, 14’lerin yurt dışındaki faaliyet ve toplantıları türlü tefsirlere yol açmakta devam etmiş, 21 Mayıs’la ilgileri ileri sürülmüş hatta bu yüzden bazıları tevkif dahi edilmiş, fakat Mamak mahkemesinde beraat etmişlerdir.



Ekspres, 31 Ekim 1964.

14’ler Gürsel, Sunay ve hükûmetle gizli görüşmeler yaptılar

Uzun zamandan beri Ankara ve İstanbul’da sık sık toplantı yapan eski MBK üyelerinden 14 lerin siyasî bir faaliyet içinde oldukları gözden kaçmamaktadır. Bu eski MBK üyelerinin 27 Mayısçı çevrelerle parti teşkilât ve üst kademeleriyle ve bilhassa aydın muhitlerle yaptıkları temaslar sonunda bu faaliyetlerinin ne yönde inkişaf edeceği merakla beklenmektedir.

Gerek yurt dışında gerekse yurda avdet ettikten sonra hassasiyet ve metodik bir tarzda hazırlıklarının neticesi bugünkü siyasî teşekküllerin alışılmış oyalayıcı tutumlarına benzemeyen bir tarzda memleket gerçeklerine ve memleketin hal tarzı bekleyen bir çok meselelerine olumlu ve kat’î hal tarzı bulacaklarını iddia etmektedirler.

13 Kasım’dan bu yana haklarında türlü iftira ve dedikodular yapılmış olan bu eski MBK üyelerinin Türk politika sahasına çıkmalarında memleket için faydalar umulmaktadır.

14 lerin tasarı hâlindeki programları her ne kadar şimdilik gizli ise de öğrendiğimize göre bu ihtilâlci subayların programları Milliyetçi, Toplumcu ve Halkçı fikirleri kapsamaktadır.

İfadelerine göre, Türk vatanını seven ve kendini Türk devletinin hizmetinde sayan her vatandaşı Türk kabul ettiklerini, bir kanun düzeni içinde çalışan ve çalıştıranların karşılıklı hak ve menfaatlarını kat’iyetle korumaya azimli, soygun ve vurgun düzenini kökünden yıkmaya kararlı, ıslahat ve icraatlarına uzun yıllar ihmale uğramış halk tabakalarında başlayacaklarını ifade etmişlerdir.

MBK zamanından beri bir fikriyata sahip olan 14 ler, bugün bu fikriyatın şimdi büyük halk kitlelerine intikal ettiğini ve umumileştiğini kabul etmektedirler.

Esasen 14 ler bu kaynaklardan aldıkları kuvvete güvenmektedirler.

Bu eski MBK üyelerinden bir kaçının, son aylar içinde ordunun yüksek kumanda kademesi, hükûmet erkânı ve parti ileri gelenleri ile sık sık temas ettikleri gözden kaçmıyordu. Son on beş gün içinde Kabibay, Soyuyüce ve Özdağ Genel Kurmay başkanını ziyaret etmişler, Köseoğlu’nun ise Denizciler Günü kokteyline dâvet edilmesi, Deniz Kuvvetleri Komutanını iki üç defa ziyareti ve bilhassa Cumhurbaşkanı tarafından arka arkaya iki kere kabul edilmesi bütün bu olaylara ışık tutmaktadır.

14 ler siyasî faaliyetleri hakkında şimdilik çok ketum davranmalarına rağmen eski askerlerin bir müddet sonra siyasî bir parti hâline inkilâp etmeleri kuvvetle muhtemeldir. Bu hususta 14 lerin dahil olduğu çok geniş kurucular kadrosu ile işe başlayacakları öğrenilmiş olup bu kurucular heyetinin alacağı karar ile parti tüzük ve programları ve hattâ partinin isminin ilân edileceği tahmin edilmektedir. Bu arada mevcut partilerden biri veya bir kaçı ile birleşmeleri de ihtimal dahilindedir.



Yeni Gazete, 25 Kasım 1964.

14’lerle İlgili Tahkikat Bitti

Türk ceza kanununun 141’inci maddesinde yazılı suçu işlemek üzere gizli cemiyet kurdukları iddiasıyla 14’ler hakkında, Ankara birinci sorgu hakimliği tarafından açılan tahkikat, Dündar Taşer’in de ifadesi alınmak suretiyle tamamlanmıştır.

Sorgu hâkimliği, mütalâasını almak üzere dosyayı dün savcılığa vermiştir. Savcılıktan gelecek mütalâa üzerine, 14’ler hakkında dâva açılıp açılmayacağı hakkında sorgu hâkimliği tarafından bir karar verilecektir.



1965

Akşam, 22 Mart 1965.

Partiler kanunu ve CKMP

Milletvekilleri partiler kanunu tasarısını görüştüler geçen hafta. Bu tasarı özellikle CKMP yi çok ilgilendiriyor. Partiler kanunu çıktıktan sonra büyük kongre yapılacak. Başka bir deyişle bir süredir duyulan söylentiler gerçekleşecek. Alparslan Türkeş ve bazı arkadaşları bu küçük partinin yönetici kadrosunu ele geçirecekler. Bu değişikliği eski bir anlaşmanın gerçekleşmesi diye yorumlayanlar var. Yorumculara göre zahire komisyonculuğundan parti başkanlığına gelen Ahmet Oğuz, CKMP nin gerçek başkanı değildir. Uzun zamandır lider buhranı çeken bu küçük parti halkoyuna başka bir yüzle çıkmak zorundadır. Kadrosunu, programını bir revizyondan geçirerek bir canlılık kazanırsa seçimlerde ilgi görebilir, yoksa tabandaki sallantılar bu küçük partiyi eritebilir. Başta genel başkan yardımcısı Mustafa Kepir, Hâzım Dağlı, Mehmet Altınsoy, İrfan Baran, Fuat Uluç Türkeş ve arkadaşlarının partiye girmelerini destekliyorlar. Buna karşılık yeni başkan yardımcısı Enver Kök, Hasan Dinçer bu girişe karşılar. Enver Kök CKMP tüzüğünde imzası bulunan en eski partili. CKMP nin gelişmesinde Türkeş ve arkadaşlarının rolü olacağına inanmıyor. Bir parti şahıslardan değil, fikirlerden güç alır diyor. Bugünkü başkan Ahmet Oğuz’un durumu da hayli garip, CKMP de bir çok arkadaşı onu desteklemiyor. Petrol konusundaki konuşması üzerine genel görüşme açılmasını isteyen CKMP liler var.


Yeni İstanbul, 1 Nisan 1965.

Türkeş ve yakınları CKMP’ye girdi

Dün CKMP’ye giren Alparslan Türkeş, Muzaffer Özdağ, Rifat Baykal ve Dündar Taşer ve Ahmet Er’in giriş beyannamelerini imza töreninde CKMP li kabine üyelerinden Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy, Adalet Bakanı İrfan Baran ve Köyişleri Bakanı Seyfi Öztürk ile CKMP li parlâmento üyeleri de hazır bulunmuşlardır.

Bu münasebetle birer konuşma yapan Türkeş ve Parti Genel Başkanı Ahmet Oğuz, milliyetçi, ahlâkçı, köycü ve sosyal adaletçileri CKMP saflarında toplanmaya dâvet etmişlerdir.

Türkeş’in Konuşması

Alparslan Türkeş konuşmasında özetle şunları söylemiştir;

“Hayatlarımızın hikâyesi, mücadelelerimiz, bu mücadelelerin nedenleri, memleket meseleleri hakkındaki görüş ve inanışlarımız sizlerce de bilinmektedir.

Bugün politik, sosyal, ekonomik ve kültürel bakımdan memleketin içinde bulunduğu durum çok düşündürücüdür. Gerçeklere cesaretle parmak basacak, dertleri isabetle ortaya koyacak, köklü tedbirlerle çağdaş uygarlık düzeyine giden yolu açmaya ve aşmaya çalışacak yerde, kin ve garezlerin doyurulması, şahıs ve zümre çıkarlarının sağlanması uğrunda yapılan kısır politika kavgaları vatandaşın huzurunu kaçırmış bulunmaktadır. Ayrıca, aşırı akımların yıkıcılığı gittikçe endişeleri arttırmaktadır.

Ahmet Oğuz’un Sözleri

Daha sonra Ahmet Oğuz, Türkeş ve arkadaşlarının CKMP içinde yer almalarıyla, arzulanan neticeye ulaşmış olmanın mutluluğu içinde bulunduklarını ifade etmiştir.

Bu arada 14’lerden Mustafa Kaplan ve Numan Esin de CKMP Genel merkezine gelmiş bulunuyorlardı. Bir parti yetkilisi bunların da CKMP’ye katılacaklarını bildirmiştir.



Zafer, 1 Nisan 1965.

Alparslan Türkeş ve arkadaşları dün CKMP’ne girdiler

Partiye girişleri dolayısı ile arkadaşları adına bir konuşma yapan Alparslan Türkeş, partiye giriş sebeplerini izah ettikten sonra sözlerine şöyle devam etmiştir. <<Türkiye’nin bütünlüğüne karşı yöneltilen zehirli, ayırıcı faaliyetlerle ciddî ve müspet ilmin icap ettirdiği şekilde savaşılmalıdır. Parti farkı gözetmeksizin bütün vatandaşların hizmetinde bulunmak Türk milletini kutsal bir bütün halinde görerek onu yükseltmeyi mutluluğa kavuşturmayı başlıca ülkü saymak gerekir.

Genel Başkan Ahmet Oğuz, Türkeş ve arkadaşlarına hoş geldiniz demiş ve kendilerini partilerinin saflarında görmekten duyduğu memnuniyeti belirterek sözlerini şöyle bitirmiştir:

<<Mücadele saflarına katıldığınız bu parti vatana ve millete faydalı olmaktan başka bir şey düşünmeyen ülkücü insanların topluluğudur.>>


Yeni İstanbul, 2 Nisan 1965.

Alparslan Türkeş: Özel Beyanat

Önceki gün CKMP ye giren Alparslan Türkeş, verdiği özel demeçte, siyasî partiler, plân çalışmaları, iktisadî ve dış politika hakkında görüşlerini açıklamış ve siyasî parti liderlerinin yetersiz olduklarını söylemiştir. Türkeş sorularımızı şöyle cevaplandırmıştır:

Soru: Bu günkü siyasî partiler hakkındaki görüşünüz nedir?
Cevap: Bu günkü siyasî partileri Türk milletinin değerli parçaları olarak görmekteyim ve bu partilerin gövdesini teşkil eden halka karşı büyük sevgi ve hürmet duygusu içindeyim. Ancak partilerin idarecilerinin zihniyet, tutum, bilgi ve liyakat bakımından yetersiz oldukları kanaatindeyim.

Soru: Milletvekili ve senatörlerin ödeneklerinin arttırılması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Cevap: Ben de bu zamların yersiz olduğu kanaatindeyim.

Soru: İnönü size göre artık siyasî hayatını doldurmuş mudur?
Cevap: Çoktaaan.

Soru: TRT hakkındaki görüşünüz nedir?
Cevap: Radyo bağımsız olmalıdır.

Soru: Bundan önceki hükûmetin dış politikasını tasvip ediyor musunuz?
Cevap: Bundan önceki hükûmetin dış politikasında tasvip etmediğim kısımlar vardır. Hükûmetin özellikle Kıbrıs politikası çok isabetsiz olmuştur. Aylarca davul çalarak adaya çıkarma yapacağımız ilân edilmiş, İskenderun’da asker toplanmış, fakat bu hareket ciddi bir icra safhasına girmemiştir. Askerî bir harekâtın başarısı için baskın sağlamak mühim bir faktördür. Bunun için de hazırlıkların gizlenmesi ve hareketin aniden şimşek hızıyla başlaması gerekir. Eski hükûmet Dünyanın gözü önünde ilân ederek açıkça askerî bir hazırlığa girişmek ve çok geç ve çok yavaş hazırlık yapmak suretiyle politika ve askerlik kurallarına aykırı hareket etmiştir. Ciddî bir askerî müdahale yapmak niyetinde olmadığını her hâli, her sözü ve her davranışıyla karşı taraflara ve diğer yabancı devletlere belli etmiştir. Halbuki Kıbrıs buhranı çok kolay ve rahat çözülebilirdi. Ayrıca bunun için bir harbe girişmeye de lüzum yoktu. Bu gün dahi hâlâ bazı çözüm yolları bulunabilir.



Ulus, 3 Nisan 1965.

Büyük istikbal vaad eden bir lider

CKMP nin bugünkü fiilî Genel Başkanı Alparslan Türkeş, hayli zaman <<Ya şundadır, ya bunda>> oyununu oynadıktan sonra, açık arttırmada genel başkanlık vaad edenin üzerine yıkıldı ve hemen liderlikte boy göstermiş olmak için Yeni İstanbul Gazetesine bir demeç verdi. İşte bu demeçten bir inci:

<< - İnönü, devrini çoktaaan doldurdu.>>

Türkeş için, İnönü devrini Türkiye’de kafatasçıların ipliğini pazara çıkardığı zaman doldurmuştur. Aradan yirmibeş yıla yakın zaman geçti bu arada, Türkeş ırkçılıktaki devrini doldurdu, ihtilâlcilikteki devrini doldurdu. Menfadaki devrini doldurdu, mahzendeki devrini doldurdu, fakat buna mukabil İnönü hâlâ millî vazifesinin başında çile doldurmaktadır. Türkeş merak etmesin CKMP deki liderlik devrini doldurduktan sonra İnönü’nün Türk politikasında etkili olduğunu, kahve müşterisi olmak devrini doldurduğu esnada da idrak edecektir.

Türkeş’in demeci CKMP adına çok ümit verici olmadı. Dağ doğura doğura fare doğurdu…

İnönü devrini doldurmuşmuş… Bu iddia karşısında birisi Türkeş’in önüne çıksa da “Bre Türkeş, İnönü devrini doldurmuş, doldurmamış sana ne? Sen kendine bak… Siyasî hayata girerken bir orijinal fikirle işe başlasan olmaz mı idi? Fikir bakımından bu aşınmış lâflardan başka bir şey bulamıyacak kadar âciz misin? İsmet Paşa ile uğraşacağına sen kendine baksana.>> dese Türkeş ne cevap verir?

Evet… Türkeş bir de Kıbrıs hakkında lâf etmiş.. Eski hükümet enerjik hareket etmedi. Çıkarma yapmalı idi diyor: … Grivas 70 yaşında Kıbrıs çetelerinin başına geçti ve Türklere karşı mücadeleye başladı…

Türkeş 45 yaşındadır ve üstelik de Kıbrıslıdır. Buna rağmen ana vatanı Makarios’un çizmeleri altında inlerken o koskoca Albay rütbesiyle mücahitlerin başına bir türlü geçmedi… Kıbrıs’ta döğüşmektense kısa yoldan koalisyon dengesiyle Hükümete girmeğe kalkıştı. Bu teşebbüsündeki vatanperverlikle, şimdi CHP ni tenkid ediyor.. Doğrusu Türkeş CKMP için büyük istikbal vaad eden bir lider oldu..



Son Havadis, Yedekçi, 4 Nisan 1965.

Politikaya atılacak, dendi. Parti kuracağı söylendi. Hayır, kurmayacak, diye tekzip edildi. Şu partiye gireceği bildirildi. Arkasından hayır, dendi, o parti değil de öteki parti!..

İşte nihayet ihtilâlin kudretli Albayı namiyle şöhretli Türkeş’le üç arkadaşı, CKMP’ye girdiler… Hem de büyük törenler…

Gazetelerde fotoğraflarını gördüm… Ahmet Oğuz’a bir sarılmışlar, bir öpüşüyorlar ki sormayın! Sanki kırk yıldır birbirlerine hasret!..

Terazili partinin bir kefesinde Ahmet Oğuz, bir kefesinde Türkeş!.

Ya terazinin dili? diyeceksiniz. Bu durumda onun da dili tutuldu mu? Hayır; hiç zannetmem… Çünkü akşam radyolarını açanlar, olaylar ve yorumlar saatinde emekli Albay Türkeş’in bu törende söylediği nutku kendi sesinden dinlediler…

Meclisten Kıbrıs konusundaki konuşmaları vermeyen radyo Albay Türkeş’ten bunu esirgememişti...

Acaba bu nutuklar da 359 numaralı kanun gereğince mi veriliyordu? Ama kimin böyle bir soru sormağa hakkı var? Malûm ya radyomuz Muhtar!.. Onun için de radyo stüdyoları muhtar odalarına döndü!.. Ne giren belli ne çıkan! Hoş CKMP de öyle ya…



Vatan, Mehmed Kemal, 4 Nisan 1965.

Türkeş CKMP de..

Yaygın Ün

Eski dostumuz Fuat Uluç’un CKMP içinde gücü arttıkça, Türkeş’in de CKMP ye girmesi için gerekli zemin hazırlanmış olacaktır, kanısında idik. Türkeş ve arkadaşlarının CKMP ye girmiş olmaları, bu tahmin ve kanımızda bizi doğrulamıştır.

Alparslan Türkeş, 27 Mayıs 1960 devriminden sonra iç politikamızda kişiliği ve ünü ile dikkati üzerine çekenlerdendir. 27 Mayıs 1960 Devrimine ait yayınlanan belgelerden anlaşıldığına göre de, Türkeş, bu harekette ağırlığı olan bir kimsedir. Yaygın ünü, bazı askerî hareketlerde adından söz edilmesine vesile teşkil etmiş, hattâ 21 Mayıs ayaklanmasının sanıkları arasına girmiştir. Beraetle sonuçlanan dâvadan sonra artık adının bu konuya karıştırılmaması gerekir. 27 Mayıs Devrimindeki emekleri ise tarihin malı olmuştur. Bunun tartışmasını tarihî olayları değerlendirenler ilerde yaparlar. Eğer varsa -yayınlanan belgeler var olduğunu gösteriyor- şanlı yerini Türkeş’e verirler.

Cesaret ve Enerji

Devrim yapan ve devrime kişiliğini veren bir insanın bütün güçler elinden alındıktan sonra düz ve legal bir politikaya girmesi, hele toplum içinde seçmeniyle topluma verdiği fikirleri görev alması, hem bir cesaret işi, hem de bir başından başlamadır. Bu bakımdan cesaretine ve enerjisine saygı duymamız gerekir.

Türkeş’in politika yapması için gerekli ünü vardır. Şu, yahut bu partide kişiliğine hayranlık duyanlar da bulunabilir. Şu yahut bu partiden milletvekili olmuş bazı insanları da çevresinde toplayabilir. 14’ler diye anılanlardan yarısının sonuna kadar kendisine bağlı kalmaları da kişiliğinin ağırlığını gösterir. Toplum içindeki kuvvetlerin dengesine ait yeterli bilgisi de olduğu anlaşılmaktadır.

Yeter mi

Bütün bunlar gündelik siyaset yapmaya ve gündelik siyasetin sinir bozucu oyunlarına dayanmaya yeter mi? Daha başka meziyetlerin de bulunması gerekmez mi? Ününün ve kişiliğinin yanıbaşında yeni fikirler de getirmesi beklenmez mi? Sadece CKMP programının ve tüzüğünün Türkeş için doyurucu olacağını sanmıyoruz. Bu tüzük ve programa bağlı olmak, CKMP yi bugünkü duruma getirmiştir. Türkeş bu tüzük ve programa bağlı olarak bu partiyi nereye götürebilir? Diyelim ki, Hasan Dinçer’in ve Ahmet Oğuz’un götürdükleri çizginin biraz daha ilerisine… Bu çizgi, Türkeş gibi devrim yapmayı göze alacak kişiler için yeterli midir?

Ulusal Çıkarlarımız

Türkeş’ten yeni fikirler getirmesini bekliyoruz, derken gazetelerde çıkan kısa demecine bakıyoruz. Burda millî menfaatlerimizin korunmasını başta tutuyor. Bunda kıl kadar ayrılığımız yoktur. Gazetelere geçen bu sözlerini aynen alıyorum:

<< - Millî menfaatlerimizin korunmasında, sanayileşmede, iç ihtiyaçların sağlanmasında, dış piyasadan döviz temininde ön plânda gelen petrol ve buna benzer topraküstü zenginlik kaynaklarımızın millî menfaatlere aykırı olarak başkaları ile pazarlık konusu yapılması kabul edilemez.>>

Petrol, maden, yerüstü ve yer altı kaynaklarımızın toplumumuz aleyhine pazarlık konusu olduğu ortadadır. Türkeş ilk demecinde -partiye girerken- buna değinmeyi zorunlu görmüştür. Gerçi girdiği partinin sözcüleri de Meclisteki konuşmalarında, petrolün ve ağır sanayiin millileştirilmesini öne sürmüşlerdi. Bu millileştirme konusunda, sözcülerle arasında görüş ayrıntısı olmamak gerekir.

Aşırı Akımlar

Yine gazetelere geçen demecinin bir yerinde <<aşırı akımların yıkıcılığı endişeleri artırmaktadır>> diyor. Ama bu aşırı akımların neler oluğunu söylemiyor. Çünkü <<aşırı akımlar>> bizde statükocuların beğenmedikleri fikirlere taktıkları bir moda addır. Bu modaya uyuyorsa, Türkeş için bu sözler bir modadan ileri gidemez. Eğer aşırı akımlardan maksadı, zor kullanmayı denemek istiyen dikta fikirler ise, örnek vermesi gerekir. Çünkü statükocular <<aşırı akım>> derken zor kullanan fikirleri kastetmekte ve fakat örnek gösterememektedirler.

Zor kullanarak fikirleri uygulama devrimlerin özünde vardır. Türkeş bir devrimi denediği için, zor kullanan fikirleri iyi tanır ve bunların ömürlü niteliği olup olmadığını iyi bilir.

Bir devrim yaparken zoru denemiş, ardından legal gündelik politikaya girmeyi göze almış bir kimsenin statükocular safında yer alırcasına, beğenilmeyen fikirlere, onlar gibi <<aşırılık>> izafe etmesini işin kolayına kaçma gibi yorumluyoruz. Yok, statükocuların kendisine, daha çıkışında <<aşırılık>> izafe etmemeleri için bunu bir taktik olarak öne sürüyor ve bir korunma aracı olarak kullanıyorsa, şimdilik, bir diyeceğimiz yoktur.

Liderlerin Sorumu

Türkeş tipindeki kimseler çıkışlarında tâbi olan değil, tâbi kılan mizaçtadırlar. Anayasanın güvenliği altında bulunan bir partide görev alırken, yine Anayasanın güvenliği altında söylenen fikirlere, bu fikirleri temsil eden akımlara aşırılık izafe etmesi, bundan spekülâtif bir şekilde yararlanmaya gitmesi, ünü ve kişiliği ile orantılı değildir. Türkeş’in yoğunlaşan kişiliğinin ağır basacağı her sözünde bir yorum olanağı ortaya çıkacak ve yorumun dalgalanmaları da onu yorabilecektir. Her fikrin açık veya kapalı söylenişi lider mizacındaki insanların sorumunu taşır. Türkeş siyaset sahnesine bir partinin safında yeniden çıkarken sorum çizgisini tâyin etmiştir.




Yeni İstanbul, 5 Nisan 1965.

Türkeş’in Kıbrıs’a çıkması önlenmiş

Alparslan Türkeş’in gazetemizde çıkan özel beyanatını ele alarak Türkeş’in neden Kıbrıs’a gitmediğine dair Ulus gazetesinde neşredilen istismar mahsulü bir yazıya dün CKMP Genel Merkezi yayınladığı bir bildiri ile cevap vermiştir: CKMP Genel Merkezi tarafından yayınlanan bildiride Kıbrıs ve Türkeş mevzuunda gizli kalmış bâzı hâdiseler açıklanmakta ve şöyle denilmektedir:

“Tüm olarak hiçbir nezaket kaidesine sığmayacak kadar çirkin ve yakışıksız olan bu yazı altında imza bulunmadığına göre gazetenin malı olmak icab eder. Gazete ise bir partinin yayın organıdır. O halde gazete bu yazısı ile de organı bulunduğu partinin düşüncelerine tercüman oluyor demekte hatâ yoktur.

Üçüncü Koalisyon hükûmeti Kıbrıs konusunda son derece başarısız bir politika gütmüştür. İcabederse bu hususta daha geniş açıklamalar yapılacaktır. Şimdilik partimizle de alâkalı bu konunun sadece arkadaşımız Alparslan Türkeş’e ait kısmını dile getirmeye çalışacağız.

1- 21 Aralık 1963 olayları patlak verir vermez Türkeş ve arkadaşları Kıbrıs konusunda hükûmetin desteklenmesi ve dışa karşı tam bir birlik gösterilmesi fikrini benimsemişler ve dâvanın millî haysiyet ve menfaatlarımıza uygun bir şekilde halli için yapılacak mücadelede fiilen vazife almaya karar vermişlerdir. 14 lerin bu kararı bir telgrafla zamanın Başbakanına duyurulmuş, Kıbrıs’ta vazife almaya istekli ve bu hususta hükûmetin emrine âmade oldukları bildirilmiştir. Bu karar ve istek ayrıca Cumhurbaşkanına da arzedilmiştir.

2- Alparslan Türkeş’in telkin ve ilhamı ile İngiltere’de bulunan Kıbrıs’lılar 750 kişilik bir gönüllü birliği kurmuşlar ve yardım için aralarında 50 bin sterlin (1.250.000 TL) toplamışlardır. Bu işe ön ayak olanlardan seçilen beş kişilik bir heyet Ankara’ya gelmiş, doğruca Alparslan Türkeş’i bularak vereceği direktif dahilinde hareket edeceklerini bildirmiştir. O tarihlerde devamlı polis takibi altında bulunduğu için re’sen harekete geçmenin mahzurlarını dikkate alan Türkeş, heyetin, Dışişleri Bakanı Sayın Feridun Cemal Erkin, Millî Savunma Bakanı Sayın İlhami Sancar, Başbakan İsmet İnönü ile temasını sağlamıştır. Bu temasın aracılığı Kastamonu milletvekili Sayın İsmail Hakkı Yılanlıoğlu tarafından yapılmıştır.

Zamanın Kıbrıs Büyükelçisi Sayın Ertuğruloğlu bu heyet üyelerine “Niçin Türkeş’e gittiniz, neden Türkeş ile temas ettiniz, bugünkü hükûmet Türkeş’i tutmuyor. Kıbrıs konusunda Türkeşle işbirliği yaptığınız taktirde hükûmetin desteğinden mahrum kalırsınız.” demiş, sözlerine bunların kendisine Dışişleri Bakanlığının yetkilileri tarafından telkin edildiğini de ilâve etmiştir.

3- Alparslan Türkeş ayrıca Genel İdare Kurulu üyesi sayın Bekir Balta aracılığı ile de birkaç defa hükûmete başvurmuş, Kıbrıs’ta vazife almaya istekli bulunduğunu bildirmiş, fakat cevap alamamıştır.

4- Hükûmete yaptığı müracaatların bir netice vermediğini gören Türkeş, direkt olarak Kıbrıs Türk idarecileriyle temasa geçmek arzusunu tahakkuk ettirme yolunu da aramıştır. Bu cümleden Kıbrıs Türk cemaati lideri sayın Denktaş ile de beş altı defa görüşme teşebbüsünde bulunmuş ve fakat her seferinde bir başka bahane ile atlatılmıştır. Öğrenildiğine göre de sayın Denktaş’a da Türkeş ile münasebet kurmaması telkin edilmiştir.

5- Bütün bunlara rağmen, Türkeş son bir defa da Kastamonu milletvekili sayın İsmail Hakkı Yılanlıoğlu’nun aracılığı ile zamanın hükûmet sözcüsü Ali İhsan Göğüş nezdinde teşebbüse geçmiş, maalesef müsbet veya menfi bir cevap alamamıştır.

6- Evi devamlı polis nezareti altında bulunan, her gittiği yerde otomobilli emniyet ekipleri tarafından takip edilen, Kıbrıs’a gitmek için yaptığı bütün müracaatlar ısrarla cevapsız bırakılan, teşebbüsleri önlenen insanın tek başına adaya gitse bile bir hizmet yapmasına imkân olamayacağı aşikârdır.

Halbuki 70 yaşındaki Grivas Kıbrıs’a Yunan hükûmetinin tasvibi ile ve desteğine haiz olarak gitmiştir. Buna karşılık Albay Türkeş, hizmete kendiliğinden talip olduğu ve bu talebini ısrarla tekrarladığı halde, usûlen ve nezaketen bir kere olsun dâvet edilerek bu konuda ne düşündüğünü, neyi, nasıl yapmak istediği sorulmamıştır.”



Tercüman, Ahmet Kabaklı, 6, 8, 10 Nisan 1965.

14’ler

-1-
13 Kasım 1960’tanberi siyasî edebiyatımızda 14 ler dış basında ise <<Türkeş Gurubu>> veya <<Radikal reformistler>> adı verilen bir zümre vardır.

Gerçi 14 ler diye bir grup olmadığı ve olmıyacağı Türkeş ve arkadaşları tarafından her zaman söylenmiş, açıklanmıştır. Bunların en göze çarpar (bazı çevrelerde göze batar) olanları Türkeş, Baykal, Özdağ, Esin, Taşer ve Ahmet Er gibi birkaç isimdir. Ama ne olursa olsun, 13 Mayısta Millî Birlik Komitesinden koparılarak yurt dışı edilen 14 üyenin bu en kuvvetlileri <<14 ler>> sıfatından kurtulamazlar.

Yurdumuzda hayli fırtına ve tansiyon kopararak solcu ve partizanların kötü hücumlarına uğrayan bu 27 Mayıs öncüleri, son defa (haksız olduğunu herkes bile bile) 20/21 Mayıs isyanı hareketinden sorumlu tutularak tevkif edildiler. Temiz alınları işe beraat ettiler ve bir süre adları duyulmadı.

Şu günlerde onları yeniden gazete sayfalarında görüyoruz. CKMP saflarında demokratik siyasî hayata atılıyorlar. Üst üste bildirileri çıkıyor, haklarında bazı yorumlar yapılıyor. Genel Başkan Ahmet Oğuz, onlarla birlikte, milliyetçi, köycü, ahlâkçı ve sosyal adaletçi bütün aydınları da partisine çağırıyor.

Türkeş’ler daha ilk bildiride aydınlık görüşler sunuyor. Bu ülkücü grubun CKMP ye yeni, taze bir ruh getirmesi umulur ve istenir. Çünkü sosyal adalet ilkesini kökten benimsemiş görünen Türkeçilerin solcu ve hele maskeli solcu yani komünist olmadıkları herkesçe bilinmektedir. CKMP ise milliyetçi, ahlâkçı, kalkınmacı bir parti olarak tanınır.

Esasen, doktrinci, Marks’çı, vatansız, sinsi, maskeli bir sosyalizmi Türk milleti hiçbir zaman kabul etmiyecektir. Bu millet, önünde daima açık kalpli, büyük yürekli, şövalye ruhlu, kendisine samimiyetle bağlı yiğit aydınlar istemiştir. İşte Türkeş ve arkadaşları, belki de bir partide bu kurtuluşun öncüleri olacaklardır.

Ama bu 14 ler kimlerdir? İhtilâli niçin yaptılar. Arkadaşlarından niçin koptular? Cuntacı mı bunlar, diktacı mı, Faşist mi, Turancı mı? Yoksa hürriyetçi, yurtsever vatan evlâtları mı? Bunların cevabını gelecek iki yazımda vermeye çalışacağım. Çünkü insanlara tanımadan bağlanmak veya bilmeden onlara düşman olmak en tehlikeli şeydir.

14’ler

-II-
Sonraları 14 ler veya Türkeşçiler diye anılan eski subaylar, 13 Kasım 1960 ta, dönen politika dolapları üstüne MBK nden koparılıp yurt dışına yollanmışlardı. Böylece, bir ihtilâl kendi mensuplarını yemiş, ya ciddî surette parçalanmış, ya da ayrı bir hedefe yönelmiş oluyordu.

Yalnız 13 Kasımdan hemen sonra bu 14 lere karşı insafsız bir iftira devri açılmıştır. Bunlar, diktacı, faşist, İnönü ve CHP düşmanı, demokrasiyi istemiyen üyeler gibi gösterilmiştir. Kızıllar ve bazı partizanlar, bu propagandayı severek yapmışlardır. Bu iftira çamuru yapışmasa bile iz bırakmıştır. Şimdi CKMP içinde siyasî faaliyete başlıyan Türkeş ve arkadaşlarının diktacı olduklarına dair hâlâ yorumlar yapılmaktadır.

Biz üç yazı ile, size Türkeşçileri tanıtmak istedik. Bu, yakın tarihin bir yaprağını açmak demekti. Gerçi ihtilâl safhalarını anlatan bir çok masalımsı gazete tefrikaları vardı. Fakat biz, Alparslan Türkeş, Rifat Baykal ve Muzaffer Özdağ’ın, 20/21 Mayıs dâvasındaki savunmalarını içine alan <<Bazı Gerçekler>> adlı kitaptan faydalanmayı uygun gördük. O yersiz isyana zorla karıştırılmak ve yıldırılmak istenen bu üç eski MBK üyesi düşüncelerini açıkça söylüyorlar. İşte onların içyüzü…

14 ler Hürriyetçidirler ve Millî İradecidirler: Yer yer, şunları söylüyorlar:

<<Baskı ve korku ile sindirerek hiçbir şey yapılamaz. Halkı inandırarak halka mal edilmiyen hiçbir şey tutunamaz.>> Türkeş bir hatırasını anlatıyor:

<< - 27 Mayıs sabahı memlekette bütün Örfî İdare yasakları kalktı. Hapishaneler açıldı. Siyasî mahkûmlar serbest bırakıldı. Ertesi gün İngiliz sefiri, devlet başkanımızı ziyaretle şunları söyledi: <<Her memlekette ihtilâl, askerî müdahale daima hürriyetlerin kısılmasına yol açar. Siz hareketten sekiz saat sonra bütün yasakları kaldırdınız. Bu şaşılacak ve hayran olunacak bir şeydir.>> Türkeş devam ediyor:

<< - Biz MBK nın bir siyasî parti haline gelmesini düşünüyorduk. Aleyhimizde kasıtlı olarak dikta taraflısı olduğumuz yayılıyordu. Halbuki benim 27 Mayıstan sonraki bütün konuşmalarımda parolam, Macar şairinin şu sözü olmuştur: <<Aşkım için hayatımı, hürriyetim için aşkımı feda ederim.>> <<Memleketin kalkınması, en iyi şekilde demokratik düzenle olur. İkinci husus, idare kararlı olmalıdır, can ve mal emniyeti ihlâl edilmemelidir.>>

Baykal da şunları ekliyor: <<…. Partizan politikacılar Komite üyelerine, ölünceye kadar senato üyeliği vermeği Anayasaya yazdırmak istiyorlardı. Fakat buna karşı tepki pek sert olmuş, yumruklar masalara inmiş; <<Bu, siyasî bir rüşvettir, aslâ kabul edilemez.>> denmişti. Amacımız bütün milletin benimsediği bir Anayasa idi.>> Özdağ şunu da açıklıyor:

<<Adlî acele, adaleti yıkar>> düşüncesi ile Yassıada duruşmalarında anormal sürat fikrine karşı olduk. Mustafa Kemal’in diliyle diyorduk ki: - Öyle bir devre yetiştik ki, onda her şey meşru olmalıdır. Millet işleri ancak millî kararlara dayanmakla, milletin hissiyatı umumiyesine tercüman olmakla husul bulur.>>

<<Son yıllarda, son günlerde halkı küçük görme, anlayışsız, ,idraksiz gösterme ve tahkirin moda haline geldiği görülmektedir. Bu hatadır. Milletin irade ve emeline uymayanların sonu hüsrandır, izmihlâldir.>>

14’ler

III
Size üç yazıdır ki 14 leri anlatıyorum. Maksadım, kötü iftiralara gömülen bir tarih yaprağını azcık ışığa çıkarmaktır. Bir parti saflarında görev alan Türkeşçilere ait gerçekler bilinmelidir. Bu onlara inanıp inanmamakta şuur sahibi olabilmek için lâzımdır. Çünkü tarih gerçeklerini sonradan öğrenmek hiçbir şeye yaramaz. Geçen yazıda, kasıtlı olarak <<Diktacı>> tanıtılan bu grubun hürriyet ve adalet görüşlerini, kendi beyanları ile ortaya koydum. Bugün, ihtilâl ve hizmet anlayışları ve öbür konular üstünde duracağım.

Türkeş’e göre; <<Hakiki ihtilâl halk tarafından yapılır. Sık yapılan ihtilâller memleketi harap eder. İhtilâl büyük hâdisedir. Seyrek meydana gelir. İhtilâl olunca nizam bozulur ve yeni bir nizam kurmak zor olur.>> <<27 Mayıs’tan evvel memleketin içindeki buhranlardan kurtulması için askerî müdahale herşeyi halledecek sanılmıştı. Fakat 27 Mayıs’tan sonra karşılaştığımız meseleler ve hasıl olan realite böyle müdahalelerle kısa yoldan işlerin halledilmeyeceğini ortaya koymuştur. 27 Mayıs’tan sonra ihtilâl fikrine cephe aldım. Arkadaşlarımın fikri de buydu.>>

Bu yüzden Türkeş; <<27 Mayıs hareketine biz hiçbir zaman ihtilâl diyemedik>> diyor. <<Bir âsayiş hareketi veya akdevrim dedik. 27 Mayıs bir ihtilâl olarak hazırlanmamıştır. Millî Birlik Komitesi 1959 da Gençlik Parkı’nda kurulmuştur. Kurucuları dokuz on subaydır. Gaye; kardeş kavgasına son vermek, millî birliği kurmak, partilerüstü tarafsız bir idare sağlamak idi.>>

Türkeş, 27 Mayıs hareketinden sonra Komite’de iki görüş belirdiğini açıklıyor: <<Bazı arkadaşlar CHP nin hemen iktidara gelmesini ileri sürdüler. Bunu mahzurlu gördük. Çünkü, bu takdirde ordu, bir partiyi kayırmış onunla birlik olmuş ve milletin bir kısmının karşısına geçmiş olacaktı. Ayrıca böyle bir tutum, demokrasiyi imha eder ve tek parti diktatörlüğüne yol açardı. Bu, CHP için daha çok mahzurlu ve öldürücü olacaktı. Çünkü nihayet bu hareket ömrünü doldurunca bu partiye; <<Siz seçim yolu ile iktidarı alamadığınız için orduyu tahrik ettiniz, zorla iktidara geldiniz!>> denecekti.>>

<<Biz, bütün vatandaşları himaye etmeye çalışıyorduk. Bir tarafın kendilerine imtiyaz sağlamak yolundaki tazyiklerine aldırmayışımız, hakkımızda diğer tarafın adamı olduğumuz söylentilerini haksız ve yersiz olarak doğruyordu. Yer yer kanunsuz hareketler yapılıyor, birisi çıkıp DP li muhtarların mühürlerini zorla ellerinden alıyor, rastgele muhtar tayin ediyordu. Bu kanunsuz hareketleri önleme gayretimiz aleyhimizde oldu. Bize ihtilal metodları uygulamamız tavsiye ediliyordu.>>

Kısacası Türkeş, 14 lerin Komite’den koparılıp (Gürsel’e rağmen) yurt dışına atılışlarını, sonra döndükleri zaman da 20/21 Mayıs sanıkları ile birlikte, haksız yere tevkif edilişlerini, o zaman keyfî ve şımarık partizanlıklara yüz vermiyen tarafsız davranışları ile izah etmektedir.

<<MBK nın hiçbir gizli toplantısı yoktu ki CHP karargâhı tarafından duyulmasın>> diyen Baykal da ayni görüştedir. Özdağ ise;

<<27 Mayıstan önce her iki taraf, Silâhlı Kuvvetleri kendi âmâl ve hesaplarına göre kullanmak çabası göstermiştir. Muhalefet partisinin bazı yöneticileri, genç ordu mensuplarını tahrikle kazanma gayretinde idiler. İktidarın Komitacı liderleri ile muhalefetin ihtilâlci liderleri, memleketi, sonu millet için felâket getirecek bir didişmeye sokmuştur.>> dedikten sonra, 27 Mayıs’ı takip eden günlerde sayın Gürsel’in, kendisini ziyaret eden bir parti lideri hakkındaki şu yarenliğini nakletmektedir:

<<İhtiyar lider, gerdeğe girmeye hazırlanan bir delikanlı kadar iktidar için arzulu ve telâşlı.>>



Meydan dergisi, Seyfettin Turhan, 6 Nisan 1965.

Nasyonal Sosyalist bir parti doğuyor

1960 yılının 13 Kasım gecesi sabaha karşı rejimi değiştirmek töhmeti altında evlerinden silâh tehdidi altında alınarak yurt dışına gönderilerden beşi, geçen hafta mütevazi bir törenle CKMP’nin kadrosunda aktif politikaya atıldılar.

Bunlar 27 Mayıs İhtilâlinin kudretli albayı Alparslan Türkeş, ona bir îman sadâkatiyle inanmış olan Muzaffer Özdağ, 38 kişilik MBK’nın sol kanat aşırılarından bilinen Dündar Taşer ve dâvet edildiği için MBK’da yer almış bulunan Ahmet Er ve Gürsel’in eski yâveri Rifat Baykal idiler.

CKMP’nin Meclisteki grup odasında yapılan imza töreni, herhangi bir ya da birkaç vatandaşın gönüllerine uygun buldukları partiye girişlerinde yapılacak olandan hiç de farklı değildi. Üyelik fişleri dolduruldu. İmzalar atıldı. <<Hoş geldiniz>> ve <<şu sebeple geldik>> anlamına kısa beyanatlar verildi. CKMP idarecileri tam kadro halinde ordaydılar. Yeni politikacıları münzevi emeklilik hayatından siyasî hedefe uğurlamak üzere, yine 14’lerden Numan Esin ve Mustafa Kaplan gelmişlerdi.

Günlük haber yayınları arasında mesele burada kapanmış oldu. Aslında CKMP panosu önünde çekilen bir grup fotoğrafı ile ortaya atılan haber, pek çok şeylerin başlangıcını teşkil etmekteydi.

Geçmişte bir gün

Geçen yıl CKMP’nin, haber toplayan çevrelerde dahi fazla ilgi görmeyen büyük kongresi Ankara’da açılırken, partinin üst kademeleri belli bir dâvetli grubunun gelip gelmiyeceğini merakla takip etmekteydiler. Bunlar, 1960 yılının 13 Kasımında ağır töhmetlerle iktidar mevkiinden uzaklaştırılıp, özel olarak ihdas edilmiş dış görevlere tâyin edilen 14’lerdi. Bahis konusu kimseler bir süre önce memlekete dönmüş, daha sonra karıştırılmak istendikleri bir çok olaylardan temize çıkmış, yeni bir atılış için bekleme ve müşahede devresine girmiş bulunuyorlardı. Vakit vakit kapılarını çalan politikacılar onlara <<hatâ oldu efendim>> ile başlayan, kadroya dâvet nutukları çekiyorlardı. Fakat onlar çekingendiler. En yakınlarına dahi şüpheyle bakan bir hâlleri vardı. Bununla beraber çok geçmeden bu politikaya dâvet sohbetleri kulaklarda hoş akisler yaratmağa başladı. Bilhassa CKMP’nin sesi hoşlarına gidiyordu. Çünkü bunlarınki bir davet değil, bir teslim alınma teklifiydi.

Bu temasların sıklet merkezini ihtilâlin kudretli albayı Alparslan Türkeş teşkil ediyordu. Onunla beraber söz konusu olanlar da onun çevresinde yer almış bulunanlardı.

Böylece Albay Türkeş CKMP’nin 1964 Şubatında Ankara’da yapılan kongresine gitti. Beraberinde Muzaffer Özdağ, Rifat Baykal, Numan Esin, Dündar Taşer de vardı. Grubun tabiî mensubu Ahmet Er, Ankara’da bulunmadığı için, kongreye gidememişti.

Kongrenin kulisi

Kongrenin sahnede görünen safhaları herhangi bir partininkinden farklı olmadı. Fakat, görünmiyen tarafı, yani kulisi çok hareketli ve heyecanlı geçti. Sıra seçimlere gelirken Albay Türkeş’in fiilen işlerin içinde bulunduğunu kimse farketmedi. Oysa, seçimler sonunda partinin idaresini ele alan grup, Türkeş’in manevî liderliğinde bu görevi benimsemiş olanlardan kurulmuştu. Hattâ lider Ahmet Oğuz, <<Alparslan Türkeş saflarında yer aldığı gün liderliği kendisine devretmek üzere>> bu mevkii işgal ediyordu.

Kongre böylece sona erdi, ama taraflar arasında temaslar daha sıkı bir şekilde devam etti. Hattâ bu temaslar çok geçmeden bir beraber çalışma halini aldı. Albay Türkeş’e göre CKMP’nin programı iyi fakat dolmuş ve yaratma gücünü yitirmiş bir programdı. Bunu yeni unsurlarla daha canlı, günün icaplarına daha elverişli hâle getirmek lâzımdı.

Buna CKMP’de itiraz eden olmadı. Onlar da fikre katılıyorlardı. Böylece yeni bir program taslağı için çalışmalar başladı. İş pek uzun da sürmedi. Çünkü MBK devrinde meydana getirilmiş pek çok doküman vardı. Ana hedef Atatürk prensipleri olmalı ve bunların uygulanmasında CHP’nin başarısızlığa uğradığı noktalar da takviye edilip, son 150 yılın devrim hareketlerinin tenkidi eklenmek suretiyle yeni bir hedef tesbiti yapılmalıydı. Ana umdeler 13 Kasım 1960 tarihinden önce tesbit edilen <<Milliyetçilik, Köycülük, Devletçilik, Ahlâkçılık, İnkılâpçılık, Toplumculuk, Halkçılık, Gelişmecilik …>> noktalarında toplanmalıydı. Yani işe, 12 Kasım 1960’taki görüş açısından girişmek gerekirdi.

Bu yönde kaleme alınan programı, CKMP idarecileri sadece tasvip etmediler, hattâ biraz da heyecanla karşıladılar.

Yetkisiz müfettiş

Bir araya gelmenin bütün unsurları böylece teşekkül ettiği halde, Türkeş, bir türlü meydana çıkma kararı vermiyordu. Siyasî Partiler Kanunu ve diğer siyasî gelişmeler beklenmeliydi.

Eski, Yeni Delhi Büyükelçilik müşaviri bu safhadan sonra, zincirleme yurt gezilerine başladı. Ege bölgesini dikkatle taradı. Her gittiği yerde bütün siyasî partilerin teşkilâtlarıyla temas ediyor, muhataplarını dinliyor, intiba topluyordu. Üzerinde en fazla durduğu siyasî kuruluş CKMP idi. Ama konuştuğu bazı CHP liler de vakit vakit <<Albayım sizin yeriniz bizim yanımızdır>> demekteydiler. O bunları birer nezâket ifadesi olarak karşılıyor, aslında ise siyaset piyasasında şahsiyetinin tesir, nüfuz ve ağırlık derecesini ölçmeye çalışıyordu.

Dışarıdan bakanlara göre ise, Alparslan Türkeş’in bu gezileri emeklilik devresi can sıkıntılarının tabiî tezahürlerinden başka bir şey değildi.

Karara doğru

Alparslan Türkeş bir nevi yetkisiz, partiler müfettişi gibi yaptığı bu gezilerin sonunda Ankara’ya şu intiba ile döndü:

<<Teşkilât olarak ortada bir CKMP yoktur. Ama bu varlığı az çok işitilmiş bir siyasî kuruluşun da adıdır. Böyle bir zemin üzerine yeni bir siyasî inşaat mümkündür. Üstelik bu inşaat için arsa da bedava olarak ve ısrarla teklif edilmektedir. Hattâ arsa sahibi mülkiyeti vermekle kalmamakta, inşaata yardımcı olmayı da vaadetmektedir.>>

Türkeş bu noktadan itibaren, hemen hemen kararını vermiş olarak eski silâh, ihtilâl, iktidar ve sürgün arkadaşları ile istişârelere koyuldu. Hattâ temas ettikleri arasında sürgün noktasında iktidarda kalmak suretiyle ayrıldığı kimseler de vardı. Buna karşılık 14’lerin hepsi kendisiyle beraber değildi. Onlardan Orhan Erkanlı, Orhan Kabibay gibi bazıları başka siyasî karargâhlarla, bu arada CHP ile temasta ve onlardan gelen tazyik ile karşı karşıya idiler.

Ortada yedi kişilik mütenasit bir kadro vardı. Bunlar: Türkeş, Baykal, Özdağ, Taşer, Er, Esin, Akkoyunlu idi.

Yalnız Esin, yeni atıldığı ticaret hayatından memnun, <<hayır>> diyordu. En heyecanlı olması gereken Özdağ’da da bir çekingenlik vardı. Avukatlık stajını bitirmek ve politikaya atılmak için biraz daha beklemek temâyülündeydi.

Sonunda Akkoyunlu kenarda kaldı. Esin sahne dışını tercih etti. Özdağ ise <<peki>> dedi. Böylece geçen hafta yapılan iltihak töreni beş kişiye inhisar etmiş oldu.

TİP’e karşı KİP

14’lerden 5’i CKMP’de yerlerini alırken, Türkiye’de siyasî yelpaze yeni ve belirli bir renk dilimi kazanmış oluyordu. Yeni dilim <<Nasyonal Sosyalist>> olacaktı. Bunun için, iltihaktan önce başlayan çalışmalar daha da hızlandırıldı. Program tespit edildi. Tüzükte gerekli değişiklikler yapıldı. Hukukî statüyü meydana çıkarma gayretleri tamamen belirli hâle geldikten sonra şu mutabakata varıldı:

<<Siyasî partiler kanunu çıkmalı ve CKMP’nin yeni hüviyetinin açıklanmasına ondan sonra tevessül edilmelidir. Bu yeni hüviyet, adından programına, tüzüğüne varıncaya kadar yepyeni bir partinin doğuşu demek olmalıdır. Partinin yeni adı, programın yeni unsurlarından ve temel maddelerinden birini teşkil eden Köycülük maddesine izafeten Köylü İşçi Partisi KİP olmalıdır. İşçi teriminin isimde yer almasında zaruret vardır. Zira şimdiki CKMP yeni hüviyetiyle rönesansını ilân ettiği zaman dayanacağı asıl kitlenin köylü ve işçi olacağı görülecektir. KİP sosyal adaleti bu iki kitleye dayanarak, Türkiye’de köylünün ve işçinin katılacağı toptan bir kalkınma seferberliği ile gerçekleştirecektir.>>

Bu karakteri ile KİP tipik bir Nasyonal Sosyalist Parti görünüşü ve kuruluşundaydı. Hazırlıkların son şeklini alışından sonra üst kademede yapılan bir sohbet sırasında yetkililerden biri:

<< - CHP şimdi asıl rakibini bulmuş olacak.>> dedi. Hazır bulunanların hepsi bu fikre katıldılar.

Şimdi sıra bütün bunların açıklanmasına gelmiş oluyordu. Ancak ortada iki mesele vardı; bunlardan biri partinin normal yıllık kongresinin yapılması, diğeri de Siyasî Partiler Kanununun Meclisten çıkması.

Kongrenin tarihine bir olağanüstü toplantı dâveti ile hâkim olmak mümkündü. Ama Siyasî Partiler Kanunu yönünden durum öyle değildi. Bir çok âcil mesele meyânında şimdi bir de maaş küskünlüğüne girmiş Parlâmentonun bunu ne zaman kanunlaştıracağı hakkında kesin bir şey söylenemezdi.

Bu hâle göre bir süre beklenmesi uygun görüldü. Ve bu arada, mevkiî parti üyeliğinden ibaret olan ve asıl yerini kongrede ve kongrenin kendisinden alacak olan Türkeş’in temaslarında bir temsil gücüne sahip bulunması hususu ortaya çıktı. Formül, fazla güçlük çekilmeden bulundu:

<<Tam yetkili genel müfettiş.>>

Şimdi Türkeş bu unvan ve yetkiyle Nasyonal Sosyalist karakterli Köylü ve İşçi Partisi’nin doğumunu hazırlamakla meşgul. Bu meydana çıktığı gün Senatoda eski MBK üyelerinden taraftar bulması da ihtimal dahilinde. Böyle bir sürpriz de şu cümle ile izah ediliyor:

<< - Ne biz 14 kişiydik. Ne gönderilmesi düşünülenler bu 14 kişiydi, ne de kalmış olanlar kalması tasarlananların ta kendisiydi.>>



Yeni İstanbul, 9 Nisan 1965.

Türkeş’in siyasete atılmasını Gürsel iyi karşıladı

Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel dün Türkeş’in Kıbrıs’a gitmek için yaptığı müracaatlardan haberi olmadığını bildirmiş ve Türkeş’in siyasî hayata girişini de “İyi karşıladım, iyi yapmış.” Demiştir.

Gürsel ile gazeteciler arasında şu konuşmalar geçmiştir:

Soru: 14 lerden Alparslan Türkeş’in siyasî hayata atılmasını nasıl karşıladınız?
Cevap: İyi karşıladım, iyi yapmış. Memlekete hizmet için imkânlar bulabilir.

Soru: Alparslan Türkeş Kıbrıs’a gitmek için birkaç defa eski hükûmete ve size müracaatlarda bulunmuş, ancak müracaatlarına karşılık bir cevap verilmemiş. Siz ne diyorsunuz?
Cevap: Benim böyle bir müracaattan haberim yok. Kıbrıs’a gitmek için hükûmete danışmaya ve müsaade almaya bence lüzum yoktur. Hükûmetle aralarında geçen olayları bilmiyorum.



Yeni İstanbul, 9 Nisan 1965.

Türkeşli CKMP heyeti dün gezisine başladı

Adapazarı’nda konuşan Türkeş: “Köy dâvalarına eğilmek ana gayemizdir” dedi. Alparslan Türkeş, CHMP Genel Başkan Vekilleri Mustafa Kepir, Enver Kök ve Tahsin Telli’nin bulunduğu bir heyet ile dün saat14.30 da Ankara’dan şehrimize gelmiştir. İl merkezinin açılışında bulunan Türkeş ve arkadaşları partili ve partisiz vatandaşlar tarafından karşılanmıştır.

Türkeş, partinin isminin değişip değişmeyeceği konusundaki bir suali şu şekilde cevaplandırmıştır: “Bu mevzu kongreye aittir. Kongrede konuşulur.” TRT mevzuunda ise hiçbir şey söylememiştir.

Alparslan Türkeş 14 lerden CKMP’ye iltihak olup olmayacağı hususunda “Biz daha Brüksel toplantısında bu konuyu tartışmıştık. Kendilerinin bilecekleri bir şey. Aramıza gelirlerse memnun oluruz.” demiştir.

Metal – İş, Yol – İş, Petrol – İş ve Ray İş’in mensuplarının CKMP’ye katıldığını teyid eden Türkeş, “Memleketi bütün olarak ele alıyoruz. % 77 si köylü olan bir memleketin köy davâlarına eğilmek en tabiî gayemiz olacaktır.” demiş, köy ve işçi komitesinin bu sebeple ilgili olarak düşünüldüğünü açıklamıştır.



Yeni İstanbul, 10 Nisan 1965.

CKMP Türkeş’le ilgili bir tebliğ neşretti

Alparslan Türkeş’in CKMP ye girişi ile bazı CHP’li bazı gazete ve dergilerin yaptığı hücumlara dün CKMP yayınladığı bir tebliğ ile cevap vermiştir. Tebliğde şöyle denilmektedir:

“Sayın Türkeş ve dört arkadaşının CKMP saflarına katılması başta Ulus olmak üzere bazı gazete ve dergileri tedirgin etmiş ve telâşa düşürmüştür. Bu mahafile hemen duyurmak isteriz ki, memleketin dört bucağında Cumhuriyet neslinin genç ve pek kıymetli elemanları saflarımızda her gün biraz daha fazla yer almaktadır.

Partimizle ona katılanlar arasında bir nevi pazarlık ve anlaşmalar yapıldığı hususundaki rivayetlerin hakikatle bir alâkası olmadığını umumî efkâra açıklamak isteriz.”

Evvelki gece şehrimize gelen Alparslan Türkeş dün CKMP il merkezinde temaslar yapmıştır. Beraberinde Erzurum Milletvekili Tahsin Telli, Sinop Senatörü Enver Kök olduğu halde saat 16 da CKMP il merkezine gelen Alparslan Türkeş saatlerden beri kendisini bekleyen üniversiteli gençler tarafından karşılanmıştır.

Üç gün şehrimizde kalarak CKMP teşkilâtı ile tanışacak ve temaslarda bulunacak olan Türkeş bugün saat 11.30 da bir basın toplantısı yapacaktır.


Milliyet, 11 Nisan 1965.

Türkeş’e göre komünistler Türkiye’yi üçe bölecekmiş

Geçenlerde CKMP’ye giren Alparslan Türkeş, <<Türkiye’nin problemlerinin çözümünde komünizmi yararlı bir sistem olarak görmüyoruz>> demiştir.

İl merkezindeki basın toplantısında proloterya sınıfından gayrı bütün sınıfları yok etmeyi gaye edinmiş olan ve bu gayeye kanlı bir şiddet yolu ile gitmek isteyen sistemin kabul edilemeyeceğini belirten Türkeş şunları söylemiştir: <<Bundan başka gizlice kurulmuş olan ve zaman zaman kovuşturmaya uğramış bulunan Türkiye Komünist Partisinin ele geçen programları bize korkunç şeyler öğretmiştir. Bu programa göre gizli Komünist Partisi iktidara gelir gelmez Türkiye’yi parçalayarak üç ayrı bağımsız devlet meydana getirmeyi öngörmektedir. Hiçbir Türk yurtseveri yoktur ki böyle bir görüşü kendisi için esas kabul eden bir sisteme en küçük bir sempati duyabilsin.>>

Türkeş, kendisinin hiçbir zaman nasyonal sosyalizme taraftar olmadığını, olsaydı bunu açıklamaktan çekinmeyeceğini belirtmiştir.


Dünya, 22 Nisan 1965.

Alparslan Türkeş genel müfettiş

Bir süre önce dört arkadaşı ile birlikte CKMP ye giren Alparslan Türkeş, partinin Genel Müfettişliğine getirilmiştir.

Bildirildiğine göre Genel Müfettiş Alparslan Türkeş, dün beraberinde Muzaffer Özdağ ve Mehmet Ali Arsan olduğu halde İstanbul’a hareket etmiştir. Türkeş başkanlığındaki heyetin İstanbul’da CKMP teşkilâtı, işçi sendikaları, esnaf dernekleri ve üniversite mensupları ile görüşmeler yapacakları haber verilmektedir.



Yeni İstanbul, 25 Nisan 1965.

CKMP’ye ilgi gittikçe büyüyor

Beraberinde bir CKMP heyeti olduğu halde İstanbul’a gelen CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş muhtelif mevzulardaki suallerimizi şu şekilde cevaplandırmıştır:

Sual: CKMP’nin gelecek seçimlerdeki şansı nedir?
Cevap: CKMP’nin bu seçimlerde başarılı bir netice alacağına inanıyorum. Parlâmentoya kuvvetli bir grupla gireceğimize eminim.

Sual: Siyasî partilerden bazı parlâmento üyelerinin CKMP’ye geçmek üzere oldukları söyleniyor. Ne diyorsunuz?
Cevap: Bu mevzuda kimse ile temasımız olmadı. CKMP’nin kapıları her vatandaşa açıktır.

Sual: İstanbul’da ne gibi temaslarınız olacak?
Cevap: Basın, üniversite, işçi ve esnaf çevreleri ile görüşmeler yapacağız. Akşam toplantılarında muhtelif semtlerde vatandaşlar ile görüşeceğiz.

Sual: Seçim öncesinde bir yurt gezisi düşünüyor musunuz?
Cevap: Mayıs’ın ilk haftasında büyük bir yurt gezisine çıkacağız. Yurdun her tarafından vatandaş CKMP saflarında toplanmak ve teşkilatlanmak için büyük arzu izhar ediyor. Çalışmalarımızda bu sevindirici durumu esas ittihaz edeceğiz.



Zafer, Orhan Kaftancı, 25 Nisan 1965.

CKMP ve Türkeş meselesi

Yaygın hale gelen bir deyimle 14 ler olarak anılanlardan Alparslan Türkeş ile dört arkadaşının CKMP ye girmeleri bazı şahıslarda ve bir takım iyi niyetten mahrum çevrelerde huzursuzluk ve endişeler yaratmış görünüyor.

Haftalık Meydan dergisinde Nasyonal Sosyalist Bir Parti Doğuyor başlığı ile çıkan yazının sahibi de bunlar arasında bulunmaktadır.

Takriben bir buçuk yıldan beri parti idarecileri ile Türkeş grubu arasında temaslar ve konuşmalar yapıldığı doğrudur. Fakat, Meydan yazarının ortaya attığı iddialar arasında CKMP tarafından bu vatandaşlara partiye girmeleri için yapılan davetin bir teslim alınma teklifi olduğu hakkındaki iddia yersiz, sakat ve en azından yakışıksızdır. Rahmetli mareşal Çakmak’ın kurduğu partiler o devrin o devrin tek parti sistemi ile o sistemin değişmez millî şefine karşı cesaretle mücadeleye atılan insanların bir gün gelip de şu veya bu şahsa teslim olabileceklerini düşünmek için insanın 1946 – 1965 teki siyasî mücadeleyi dikkatle takip etmemiş olması lâzımdır.

Meydan yazarı, Türkiye’de siyasî yelpaze yeni bir renk dilimi kazanmış oluyor ve bu yeni dilim nasyonal sosyalist olacaktır demekle hata ediyor. Onu bu hataya sevkeden faktör her halde CKMP nin tüzük ve programını okumamış, bu suretle partiyi tanıyamamış olmasıdır. Hatırlanacaktır ki, Türkeş Yeni Delhi’deki ödevinden yurda dönünce siyasî hayata karışacağını bildirmiş ve ilk olarak AP ile temas kurmayı denemiştir. Veya o bunu yapmamıştır da AP li bazı vatandaşlar bu yolda zemin hazırlamak istemişlerdir. Bu teşebbüslerin sonunda AP ile Türkeş arasında olumlu temas kurulamamıştır.

Türkeş’in CKMP deki eski silâh arkadaşları kendisini partilerine davet etmiş olabilirler. Hatta, bu bir vakıadır denilebilir. Türkeş bir çok yerde ifade etmiştir ki, mevcut siyasî programlar içinde kendi görüş ve düşünüşüne en uygun olanı CKMP programıdır. 27 Mayıstan hemen sonra Türkeş’e ırkçılık isnadı yapıldığı hatırlardadır. Türkeş’i çok eskiden tanıyan ve düşüncelerini yakından bilen dostları bu isnadın yersiz olduğunda mutabıktırlar.

Türkeş’in ırkçı fikirlere sahip olduğunu bir an için farz etsek bile bu fikirlerin anayasamızda sarahatla ifadesini bulan Cumhuriyet ilkelerini benimsemiş insanların teşkil ettikleri ve yaşattıkları bir siyasî partide revaç bulmasına imkân tasavvur edilemez. Unutulmamalıdır ki her tohum muhtaç olduğu maddeleri ve şartları bulabildiği topraklarda intaş eder.

Irkçılık isnatları AP ye de yapılmış ve AP bu nevi iftiraları ve yıkıcı davranışları kamu oyu önünde kesinlikle çürütme işini başarabilmiştir.

Türkeş ve arkadaşlarının sosyal fikirlere sahip oldukları gerçeğini çok kimse bilmektedir. Türk vatanı ve milleti artık bu fikirleri garipseyecek bir ortamda yaşamamaktadır.

Partiye giriş töreninde sosyal adalet ilkelerine bağlı olduklarını bildiren insanların fikirleri 1961 anayasasının ruhuna da lafzına da uygundur. CKMP nin iktisadî görüşü tartışıldığı zaman bu partinin kuruluşundan beri aynı fikirlerin savunucusu olduğu gerçeği meydana çıkar.

CKMP nin ismini değiştireceği tahmini hiç de yersiz değildir. Partinin eski üyeleri Millet Partisi adına sonradan yapılan ilâvelerden şikâyetçidirler. İhtilâlden sonra kurulmuş AP nin bu ismi alması ne kadar manalı ise kurulduğu günden beri köylü ve işçi haklarının savunucusu olan CKMP nin de hakiki hüviyetini sembolize edecek Köylü ve İşçi Partisi ismini kabullenmesi de o kadar manalı ve isabetli olacaktır. Bizim kanımıza göre büyük kongrede bu yolda yapılacak bir teklif hiç bir zorlukla karşılaşmayacaktır.

Bu yazımızın hedefi ne yetkimizin dışına çıkarak Türkeş’in savunmasını yapmak ve ne de şu veya bu partiye methiye hazırlamaktır. CKMP ye kimin genel başkan olacağını ancak büyük kongre bilir. Onun için bu nokta üzerinde durmayı gereksiz sayıyoruz.



Dünya, 27 Nisan 1965.

Türkeş’in sohbet toplantıları

Bir haftadanberi İstanbul’da bulunan CKMP nin yeni parti genel müfettişi Alparslan Türkeş, yaptığı sohbet toplantılarında <<Bayrağımız halkın sözü, hakkın sözüdür>> sloganını tekrarlamaktadır.

Son toplantısında Kıbrıs konusuna da değinen Türkeş, bugünkü tutumu yermiş ve şunları söylemiştir: <<Kıbrıs meselesi başlangıçtan beri yanlış politika ile yürütülmektedir. Türkiye’nin genel politikasının Kıbrıs’a göre değil, Kıbrıs politikasının Türkiye’nin ana politikasına göre düzenlenmesi icabederdi. Türkiye, dost ve müttefiklerini kendi yüksek menfaatlerine uydurmayı becerebilecek politikacılara muhtaçtır. Başarısızlıklarını, müttefiklerini suçlayarak gizlemiye kalkışan devlet adamları memlekete zarar verebilirler.>>



Yeni İstanbul, 29 Nisan 1965.

CKMP’ye iltihaklar oldu.

Türkeş’in Ankara’ya dönmesini müteakip bir emekli generaller grupunun partiye gireceği bildiriliyor. CKMP’ye Merkezden ve muhtelif ilçelerden dün 85 kişi iltihak etmiştir. Ayrıca Emekli General Fahri Ateşalp’in de bulunduğu bir emekli general grupu seyahatte bulunan Parti Genel Müfettişi Alparslan Türkeş’in Ankara’ya dönmesini müteakip CKMP’ye gireceklerdir. Dün saat 11’de Genel Merkezde yapılan törende partiye girenler arasında Prof. Dr. Bedii Şakir Toptay, emekli Albay Mustafa Çopur, emekli Emniyet Müfettişi Rauf Yazıcıoğlu, emekli hariciyeci İsmail Hakkı Akseven ile eski maliyecilerden Murat Narter de bulunmaktadır.


Yeni İstanbul, 29 Nisan 1965.

Gökhan Evliyaoğlu CKMP’ye gireceğini dün imâ etti

AP’nin bir tüccar kulübü hâline geldiğini ileri süren ve Meclis Grupunda bu yönde bir mücadeleye girişen Balıkesir milletvekili Gökhan Evliyaoğlu dün bir basın toplantısı yaparak bu görüşünde ısrar etmiş “Kovuluncaya kadar AP liyim” demiştir. “Bazı gerçekleri ortaya attım diye şimdi bana en ağır iftiralarla hücum eden şu Bahadır Dülger’lere Mümtaz Faik’lere bakınız. Bunlardan biri üç yıl önce ‘sen bir kahramansın’ diyerek genç ellerimizi öpmeye çalışmış, diğerleri 27 Mayıs’ta subayların ayağına kapanarak kalemini kırmış ve yazı yazmaya tövbe etmişti.”



Adalet, Başyazı, 7 Mayıs 1965.

Gitmeyen gönderilmelidir

CKMP den AP ye transfer edilen iki milletvekili kısa bir misafirlikten sonra partiden ayrılarak şimdilik bağımsızlığı seçmişlerdir. Bu iki milletvekili bilindiği gibi geçenlerde Gökhan Evliyaoğlu ile müşterek takrir veren kişilerdir. Niçin gelmişlerdi, neden gittiler sorusu üzerinde durmayacağız. Alparslan Türkeş’in yakın dostu olan ve 20-21 Mayıs olaylarını Türkeş’ten haber alarak hükümete bildiren Yılanlıoğlu’nun bugün CKMP ye katılmış olan ihtilâlin kudretli Albayına doğru rota değiştirmesi yadırganamaz. Bu nevi olaylarda usulden olduğu üzere, bağımsızlık konağı üzerinde bir müddet mola verdikten sonra belki de Türkeş’in bulunduğu kampa ulaşacaktır.

Bu davranışlar sayın Yılanlıoğlu ile Erkovanlı’yı ilgilendiren meseledir. Dörtlü takriri verdikten sonra bu şekilde ayrılmaları hattâ bir iyi niyet ve şahsiyet belirtisi de sayılabilir. Beğenmiş gelmişler, beğenmemiş gitmişler uğurlar ola denilebilir. Lâkin bizce mühim olan Gökhan Evliyaoğlu’nun durumudur. Partisinin politikasını, durumunu, faaliyetini beğenmiyorsa bunun usulü erkânı vardır. Normal şekil ve şartlar dairesinde teklifte, temennide, ikâzda bulunur. Ya kendisi muhataplarını, yahut muhatapları kendisini ikna eder.

Ama, bir parti milletvekili böyle yapmaz da partinin en azgın düşmanlarını, siyasî rakiplerini dahi yaya bırakacak şekilde yıkıcı ve mesnetsiz iddia ve iftiralarla mücadele yolunu seçerse, onun iyi niyetinden ve samimiyetinden bahsedilemez. O, artık dengini bağlamış, yola çıkmaya hazırlanmış demektir. Eğer hâlâ oyalandığı, bir türlü vedalaşamadığı görülürse, bu onun giderayak daha başka zararlı oyunlar oynamaya niyetli olduğunun delilidir. Nitekim gelişen olaylar bu düşüncemizi haklı çıkaracak mahiyette olmuştur.

Partinin can düşmanı sayılan komünist eğilimli fesadcılara ve siyasî rakiplerine bol bol faydalandıkları iftira sermayeleri vermesi yetmemiş gibi şimdi yeni yeni konular ortaya atmaya, genel görüşme açılması çabaları göstermektedir. Maksat açıktır. Gitmeden önce daha çok tahribat yapmak, muvaffak olabilirse bölmek ve parçalamaktır. Meselâ genel görüşme taktiği tutarsa, şu veya bu sebepten kırgın, küskün olanlar varsa onları da bir tahrik rüzgârı ile partiye ve yöneticilerine cephe almaya sevketmek veya beraberce yolculuğa teşvik etmek hesabı güttüğü meydandadır. Bunlara şaşmamak lâzım. Biraderi Kâmuran mostrası meydandadır.

Bu hal ve şartlar karşısında AP idarecilerinin hâlâ niçin tereddüt etiklerine ve işi ağır aldıklarına şaşmamak mümkün değildir. Daha hangi sebep, hangi delil aranacaktır? Yara meydandadır. Kangren olmasını beklemeden, parti için şifa ve sıhhat kazandıracak olan operasyonu geciktirmek asla caiz değildir.



Medeniyet, 7 Mayıs 1965.

AP’nin birleşme teklifine CKMP cevap vermedi

AP’ye hakim olan kuvvetler bu birleşme içinde ısrar edecekler. Seçimlere yaklaşmakta olduğumuz şu günlerde siyasi partiler arasındaki münasebetler ilgi çekici bir safhaya girmiş ve bu arada Adalet Partisi’nin, son günlerde uğradığı hücumlar karşısında arzetmeye başladığı endişe verici durumun giderilebilmesi için, bu partiye hakem olan kuvvetler tarafından CKMP’ye, AP’ye katılma teklifinde bulunulmuştur. Siyasi çevrelerin, son günlerde ısrarla üzerinde durduğu bir konu, CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz’un İstanbul’da eski Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’a yaptığı ziyareti müteakip Ankara’da Saadettin Bilgiç’le görüşmesi olaylarıyla değerlendirilmektedir.

Öğrenildiğine göre AP’ye hakim kuvvetler, son günlerde dinamizm kazanmış olan CKMP’nin iltihakı ile AP’nin çehresinin seçim öncesinde kuvvet kazanacağı fikrindedirler.



Medeniyet, 7 Mayıs 1965.

Türkeş’in Gazetemize beyanatı

Bir süre önce büyük bir Yurt gezisine çıkan CKMP müfettişi Alparslan Türkeş dün kendisiyle görüşen Muhabirimize verdiği Özel bir demeçte <<CKMP’nin son günlerde büyük ilgi gördüğünü>> belirtmiş ve şunları söylemiştir.

Zengin Ülke

<<Ben dünyanın birçok memleketlerini gördüm. Gördüğüm bütün memleketler içinde Türkiye hem tabii güzellikleri, hem tarihi zenginlikleri, hem de toprakaltı ve topraküstü servetleriyle üstün bir durumdadır.

Türk halkının diğer milletlerle kıyasladığımız zaman, vasıfları, meziyetleri bakımından başkalarından hiçbir eksiği ve aşağı tarafı yok. Daha aksine olarak üstün olduğu tarafları da vardır.

Böyle zengin imkânlara sahip topraklar üzerinde böyle kâbiliyetli Millet neden büyük bir yoksulluk ve sıkıntı içinde bulunmaktadır.

Bunun en önemli sebebi Türk Milletinin başına geçmiş olan idarecilerin liyakatsiz ve beceriksiz oluşlarıdır.

Türkiye’yi süratle hem modern bir ziraat memleketi hem de büyük bir sinâi memleketi haline getirmek zorundayız. Zaman zaman bazı çevrelerden ileriye sürülen, ‘Türkiye bir ziraat memleketidir, sanayi memleketi olamaz’ fikirleri bizim için kabul edilemez. Bu sözlerin kasıtlı olmasından şüphe ederiz.

Halkın toplumsal bir yardımlaşma teşkilâtına, toplumsal güvenlik, toplumsal adalete ihtiyacı vardır. Bütün halkı içine alacak bir dayanışma ve yardımlaşma teşkilâtı en kısa zamanda devlet eliyle kurulmalıdır. Yurdumuzda belirli bir refah çizgisi ve refahlı geçim düzeni kurmalıyız. Bu çizginin bu düzenin altında hiçbir vatandaş bırakılmamalı, bütün vatandaşlar bunun üstüne çıkarılmalıdır. Fakat bunun üstü herkesin çalışma ve liyakatına göre serbest olmalıdır.

Kıbrıs Meselesi

Bundan önceki koalisyon hükümetlerinin politikası çok izansız ve beceriksiz olmuştur. Bugünkü hükümetin şu kısa devre içerisinde bu konuda henüz realite ve başarı sağlayacak bir yola gelmediğini görmek üzüntü verici bir şeydir. Bugünkü harb silâhları içerisinde daima hava kuvvetlerimize büyük önem verilmesi gerektiği hususuna dikkati çekmek isterim. Dünya gidişatı ve çeşitli politika gelişmeleri karşısında hükümetin dış politikası çok belirsiz ve mütereddittir. Çok taraflı ve uzağı gören hesaplara bağlı politika plânlarına ihtiyaç vardır.

Hangi İllerde Parti Kuruldu

İzmir’de, Manisa’da, Aydın, Balıkesir, Denizli, Antalya buralarda yeniden parti kuruluyor. Mustafa Kaplan, Numan Esin yakın günlerde Partimize iltihak edeceklerdir. Daha bir çok profesör, fikir adamları, halktan da girenler vardır. Her tarafta muazzam bir hareket vardır. Noksan kuruluşlar tamamlanmaktadır.>>



Yeni İstanbul, 7 Mayıs 1965.

CHP karşısında müşterek cephe AP – CKMP işbirliği

Aydın Doğan bildiriyor – Seçim sath-ı mailine girilmek üzere olduğu şu günlerde siyasî partilerde hummalı çalışmalara başlanmış ve bunun yanı sıra bazı partiler CHP karşısında ezici bir kuvvetle Parlâmentoya gelmek için işbirliğinde prensip kararına varmışlardır.

Nitekim AP ve CKMP bazı konularda işbirliği yapmak meselesinde ve seçim sırasında birbirlerine karşı nasıl davranacakları üzerinde durmuşlardır.

Önceki gün AP Genel İdare Kurulu üyesi Sadettin Bilgiç’in CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz ile yapmış olduğu görüşme siyasî çevrelerde bomba tesiri yaratmış ve bu görüşmede AP CKMP birleşmesinden bahsedildiği de ileri sürülmeğe başlanmıştır.

Bu konuda görüştüğümüz Sadettin Bilgiç “koalisyon durumu ve bazı parti meseleleri üzerinde durulduğunu” ifade etmiş ve “Bir CKMP – AP birleşmesi olabilir mi?” sualine “Hayır” dememiş ancak bu sualin erken sorulduğunu ifade etmekle yetinmiştir.

Bir AP Milletvekili ise AP ve CKMP birleşmesinde ısrarla bahsetmiştir. Siyasî çevreler AP CKMP işbirliğinin ümitli olduklarını ve bunun tahakkuk edeceğini bildirmektedirler. CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz da AP CKMP birleşmesi haberini ne teyid etmiş ve ne de yalanlamıştır. Oğuz bazı tefsirlerin yapıldığını ileri sürerek Bilgiç ile koalisyon ve parti münasebetleri üzerinde durulduğunu açıklamıştır. Diğer taraftan Ahmet Oğuz CKMP nin bu seçimlerde sayı ve keyfiyet bakımından daha gelişmiş olacağını ve Parlâmentoya daha da kuvvetli geleceğini tahmin ettiğini söylemiştir.



Medeniyet, 8 Mayıs 1965.

CKMP nin AP ile birleşeceği haberini dün CKMP yalanladı

Dün CKMP Genel Başkanlığı yayınladığı bir bildiride Adalet Partisi ile herhangi bir şekilde birleşme olmadığını açıklamış ve bu konuda çıkan haberleri yalanlamıştır.

Yeni İstanbul Gazetesi’nin dünkü nüshasında CKMP’nin AP’ye yaklaştığı ve iki partinin birleşeceği yolundaki haberi üzerine bir bildiri yayınlayan CKMP Genel Merkezi <<CKMP, AP yakınlaşması ve birleşmesi diye bir şey mevzubahis değildir>> diye bir bildiri yayınlayarak bu yoldaki haberleri yalanlamıştır.



Medeniyet, 8 Mayıs 1965.

14’ler partilere dağılıyor

Eski Millî Birlik Komitesi üyelerinden Orhan Kabibay, Orhan Erkanlı ve İrfan Solmazer dün yapılan bir törenle CHP’ye girmişlerdir. Giriş beyannamelerini Genel Başkan İsmet İnönü ve Genel Sekreter Kemal Satır imzalamıştır.


Ulus, 9 Mayıs 1965.

Emekli yarbay Mustafa Ok da CHP’ye girdi

27 Mayıs devriminde ve daha sonraki devrede önemli görevlerde bulunan Emekli Kurmay Yarbay Mustafa Ok da dün CHP saflarına katılmıştır. Mustafa Ok’un partiye giriş beyannamesini Genel Başkan İsmet İnönü ve Genel Sekreter Kemal Satır imzalamışlardır.



Medeniyet, 10 Mayıs 1965.

CKMP Ekibi Egede

CKMP Genel Merkezi seçim gezilerini sıklaştırmış Oğuz, Türkeş ve beraberindekiler Ege seyahatlerine başlamışlardır. Dün sabah motorlu trenle İzmire hareket eden Ege CKMP heyetinde Genel Başkan Ahmet Oğuz, Genel Müfettiş Alparslan Türkeş, M. Kepir, Muzaffer Özdağ, Bedii Toktay, Cemil Karahan bulunmaktadırlar.

Gittikleri yerde geniş ilgi gören CKMP heyetinden bilhassa Ahmet Oğuz ve Alparslan Türkeş’in konuşmaları ilgi çekici olmaktadır.



Milliyet, 11 Mayıs 1965.

Türkeş İnönü’yü suçladı

<<İnönü Kıbrıs konusunu çıkmaza soktu>> CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş dün yaptığı basın toplantısında <<İnönü’nün iyi bir devlet adamı olmadığını>> ileri sürmüş ve <<Kıbrıs konusunu çıkmaza sokmakla>> suçlamıştır. Türkeş özetle şunları söylemiştir:

<<İnönü Kıbrıs konusunu içi politikada bir baskı ve sömürme aracı olarak kullanmıştır. Kıbrıs’a çıkarma yapılması askerî bir sırdır. Bunu davul zurna ile İskenderun’da ilân etmek bilmem ne kadar doğrudur? Bu hususu bir devlet adamı takdir edemez mi? Kıbrıs’taki Yunan ve Rum faaliyetleri olayların patlak verdiği anda değildir. Çok evvelden hazırlanmıştır. Türk Hükûmeti bunu bilmek durumundaydı. Devlet adamlığı günü gününe yaşamak değil, ilerisi için plân yapmaktır. >>



Yeni İstanbul, 11 Mayıs 1965.

Ahmet Oğuz ve Türkeş İzmir’de konuştular.

CKMP İzmir İl Merkezi bugün törenle açılmış, törende CKMP lideri Ahmet Oğuz, Genel Müfettiş Alparslan Türkeş, Muzaffer Özdağ, Rifat Baykal hazır bulunmuşlardır. Toplantıda Alparslan Türkeş bir konuşma yaparak özetle şunları söylemiştir:

“Amacımız, devletimizi millî haysiyet ve menfaatlerimize tecavüz edilemeyecek kudret ve kuvvete, milletimizi güvenlik ve huzura, yurttaşı refah ve mutluluğa ulaştırmaktır. Bu yeni ve çetin bir millî kuruluş mücadelesidir. Millet çoğunluğu için umumî olan yokluk, sefalet ve çaresizlik sebeplerini yenmek istiyoruz….”



Dünya, 11 Mayıs 1965.

Türkeş açıklıyor: Komünistler yurdu üçe bölecekler!

CKMP İzmir İl Merkezinin açılışı ve kurucu topluluğun teşekkül etmesi münasebetiyle bir basın toplantısı düzenleyen CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz, <<İkinci bir Kuvayi Milliye ruhu içindeyiz>> demiştir.

CKMP nin üç yıldan beri AP nin koruyuculuğunu yaptığını, partisinin AP paralelinde bulunduğu şeklinde çıkarılan söylentileri şiddetle reddeden, aksine olarak AP nin kendi etraflarında döndüğünü ileri süren Ahmet Oğuz, <<CKMP nin programı kesindir, açıktır. Biz Türkiye’yi CKMP nin paraleline getireceğiz>> demiştir.

Türkeş’in Açıklaması

Daha sonra partinin Genel Müfettişi Alparslan Türkeş konuşmuş, memleketin düzenini değiştirmeye çalışan, vatandaşı vatandaşa düşman edip memleketimizi parçalamak isteyenlerin karşılarında olduğunu belirterek şunları söylemiştir:

<<Sosyalizm perdesi arkasına sığınıp da vatandaşın fikirlerini bulandırmaya çalışanların sonu mutlaka hüsrandır. Kasalarımızda mevcut gizli raporlarda, komünistlerin iş başına geldikleri takdirde, yurdumuzu üç parçaya ayıracakları görülmüştür. Bu toprakları kimse bölemeyecek, kimse taksim edemeyecektir. Atatürk yolu yolumuzdur, amacımızdır. Yurt sever vatandaşlarımızı komünizmle mücadeleye çağırıyoruz. Komünizmi, Türkiye’nin refahı ve mutlu geleceği için bir rejim olarak görenler, gaflet ve delâlet içindedirler. Partimiz komünizmle sonuna kadar mücadele edecektir.>>



Medeniyet, 11 Mayıs 1965.

Türkeş: “Türk milleti bir gün CKMP paraleline gelecektir”

Törenin sonunda Türkeş gazetecilerin sorularını cevaplandırmış, bir soruya cevaben de <<CKMP – AP işbirliği ve birleşmesi imkânsızdır. Zira bizim programımız bu teşekkülün programı ile bağdaştırılamaz.>> demiştir.



Vatan, Mehmed Kemal, 11 Mayıs 1965.

İhtilâlden siyasete

Türkiye’nin bir acaiplikler ülkesi olduğunu söyleyenlere hak verecek olaylar geçiyor. Her gün bir yenisini görerek ve yaşayarak şaşıyoruz doğrusu… İşin tuhafı, geçmişi unutup, bu geçenleri de olağan saymaktayız.

Minel Garaib
Daha düne kadar CHP nin karşısında olduklarını bildiğimiz yayınlanan hatıralarda CHP düşmanı olarak tanınan kimseler bir bakıyoruz, İsmet Paşanın Kemal Satır’ın tezkiyeleri ile CHP ye kayıtlanıveriyorlar. Milliyet Gazetesinde çıkan anılarda komite müzakerelerinde Orhan Kabibay’ın, Orhan Erkanlı’nın söylediklerini epeyce önce okudum. Hangi gelişim ve değişimdir ki, bunları bu sözlerin söylendiğinden birkaç yıl sonra CHP gönüllüsü yapıvermiştir? Bize özgü tuhaflıklar. Ve minel garaib!..

MBK

Türkiye’nin tabandan gelen bir baskı ile zulüm idaresine karşı koyduğundan üzerinden beş yıl geçmiştir. Gençlik, aydınlar, işçiler ve nihayet ordu bir zulüm idaresini yıkacak ortamı yarattıktan sonra yıkmışlardır. Ordu devrime sahip çıkmış ve bir Millî Birlik Komitesi kurulmuştur. Bu komiteye siviller, gençlik temsilcileri, aydın temsilcileri ve işçi temsilcileri alınmamıştır, neden alınmamıştır? Üzerinde artık durmıyacağız. Bu komite memleketi yönetmeye başlamıştır. Bu komitede sivri uçların başı gibi görünenlerin 14 ler olduğu yayınlanan anılarda yazılmaktadır. Yazılanları da kimse yalanlamıyor. Az çok gerçeğe yakın olduğu kabul edilmektedir.

Eski MP de

MBK müzakerelerinde tartışma konusu, CHP ye yakın ve uzak olmadır. Türkeş’in, Özdağ’ın savunmalar adı ile yayınladıkları kitapta da bunu görürüz. 14 ler arasında fikir getirenlerin de çifte Orhan’lar, Türkeş, Özdağ olduğu öğrendiklerimizden anlaşılmaktadır.

En güçlü bir organın içinde fikirlerine zemin bulamıyanlar, şimdi yıllanmış teşekküllerin içine girerek nasıl zemin yaratacaklardır? Türkeş’le Özdağ CKMP ye nasıl yön verebilirler? Vermek isteseler bile bu partinin tabanını teşkil eden kitle bu fikirleri nasıl benimser? Çünkü CKMP’nin kökü Millet Partisine dayanır. O Millet Partisi ki, meydanlarda Başkanı ayetlerle konuşmalarını süslüyor diye gericilikle suçlanarak kapatılmıştır.

Şimdi Türkeş ve Özdağ kaidesi bu olan bir partinin başına geçerek, bu partiye devrim içinde ve devrimde gerçekleştiremediklerini uygulayacaklar. Oldukça güç bir iş!..

Unutalım

Çifte Orhan’ların toplumcu fikirlerinden söz eden dostları vardı. Hele bir ara Erkanlı şiire de vermişti kendini… Serbest nazımla yazdığı şiirler de bir asker arkadaşı, o gönderdikçe bana heyecanla okurdu. Bir hariciye memurumuz da kaleme aldığı anılarını okumuştu. İyi sözler söylerdi. Gurbette yurt sevgisi ile çarpan bir yüreğin acılı kımıldamaları idi bunlar. El yordamı ile toplumculuğu aradığını seziyordum bu örneklerden. Şimdi CHP ye girdiğine göre unutulması gereken anılardır bunlar.

Bir Orhan Erkanlı vardı, yurt dışına sürülmüştü, çok acı çekti, şimdi CHP ye girdi… diyelim ve unutalım…

Birkaç Alkış

Kabibay için de aynı sözleri duydum. Toplumcu fikirleri var. Bunları gerçekleştirmek için zaman ve zemin bulamamış. Mücadele etmiş, yenilmiş, bir kenara çekilmiş.

Görüyoruz ki, artık, öyle değil… Bir yeni mücadele hızına bürünmüş ve bu mücadele hızını CHP de denemek istiyor. CHP çok adam ve çok fikir eskitmiştir. Temennim odur ki, Orhan Kabibay’ı eskitmesin. Ama olaylar ortada.. Bir Bülent Ecevit’e, İlyas Seçkin’e, Emin Paksit’e, Feyzioğlu’na dayanamıyan, zaman zaman onları sivri bulan CHP Kabibay’ın çıkışlarına nasıl katlanacak?

İki meydan nutku, dört kalabalık takdimi ile bu yeni CH lilere kucaklar açılabilir, alkışlar tutulabilir. Ama fikirlerin uygulanmasında ayrı düşeceklerdir.

Merkez Kontenjanı

İsmet Paşa’nın merkeze yirminin üstünde bir kontenjan istemesinin nedenini şimdi öğreniyoruz. Eski ihtilâlcilerden gelenlere, işçilerden gelenlere, toplumculardan gelenlere, aydınlardan gelenlere yer hazırlamakmış niyetleri… Bazı işçi liderleri, bazı eski ihtilâlciler, bazı milletvekilliği iştahlısı aydınlar CHP de yer alabilirler… Bundan maksat gelişmekte olan toplumcu fikirlere CHP nin kucağını açtığını ispatlamaksa, bu da ispat edilebilir. Fakat hiçbir zaman toplumcu oylar CHP ye kaymayacaktır. Şimdilik şehirlerde kümelenen bu oylar, gideceği yere gidecek ve böyle gösterişlerle amacının dışına taşmıyacaktır. Bunun da 1965 Türkiye’sinde hesaba katmak gereklidir.



Medeniyet, 12 Mayıs 1965.

CKMP Gençlik Kolları Genel Merkezi

CKMP Gençlik Kolları Genel Merkez müteşebbis kurulu dün teşekkül etmiştir. Müteşebbis Kurul Başkanlığına Kemal Zeybek, Başkan Yardımcılıklarına Ceyhan Altınyele, Kaya Aykent, Sekreterliğe Adviye Ekman, Sekreter Yardımcılıklarına Mehmet Permeci, Mehmet Müftülü, Muhasipliğe Rasih Demirci, üyeliklere Nurel Akçoka, Oktay Söylemez, Bedi Çetinkaya ve Recep Şahin getirilmiştir. İlk toplantısını yapan kurul bildiri yayınlamıştır.



Son Havadis, Mümtaz Faik Fenik, 13 Mayıs 1965.

Bu kale yıkılmaz!

Eğer bundan iki gün kadar evvel, <<İhtilâlin kudretli albayı>> Türkeş tarafından bir basın toplantısında okunan CKMP bildirisine bir göz atmak fırsatını bulmuşsanız, Gökhan Evliyaoğlu’nun da onunla aynı ufuklarda uçtuğunu derhal farkedersiniz.

Evliyaoğlu, Adalet Partisinin küçük esnafla, köylü ile, işçi ile ilgilenmediği iftirasını mı ortaya atıyordu? İşte <<İhtilâlin kudretli albayı>> ideal arkadaşından aldığı bu silâhı derhal CKMP’nin benimsediği prensipler olarak yeniden ilân etmektedir.

Evliyaoğlu, Halk Partisi organlarında da sığınacak bir yer bulabilmek için, <<gerekli reformlar>> ağzını mı kullanıyordu? CKMP bildirisinde de işte aynı sosyalizm havası estirilmektedir. Ama daha çok milliyetçi kisvesine bürünen bir sosyalizm… Yani nasyonal sosyalizm…

Yalnız <<İhtilâlin kudretli albayı>> ile, Evliyaoğlu arasında ufak bir fark var. Şimdi CKMP’nin başmüfettişi olan Türkeş, hedef olarak doğrudan doğruya Adalet Partisini almış görünmediği için bu partiye <<tüccar kulübü>> deyip, Halk Partisinin de, aşırı sol yazarların da ağzına bir çiğnem sakız veren Evliyaoğlu kadar ileri gitmiyor; Adalet Partililere böyle aşırı bir tecavüzde bulunmuyor. Ama artık her şeye rağmen anlaşılıyor ki, <<İhtilâlin kudretli albayı>>, Gökhan Evliyaoğlu ile, Adalet Partisinde asla buluşamıyacağı için, şimdi beriki onunla CKMP’de birleşmeğe hazırlanıyor…

Evliyaoğlu kararlıdır; ve <<İhtilâlin kudretli albayı>> ile randevuludur: Ona gidecektir. Ve giderken de aklı sıra, bir nevi aslı esası olmıyan iddialarla Adalet Partisinin içini sarsacaktır!. Ama gidecekmiş! Giderse gider, fakat giderken etrafı yıkmağa, ne kültür sikleti, ne iftira kudreti yeter.. Bu hikâye de böylece burada biter.



Akis, 15 Mayıs 1965, Sayı 569.

CHP ye Gençlik Aşısı

İlk MBK nın 14’ler diye bilinen grupunun gerçek kremasını teşkil edenlerden Orhan Kabibay ile Orhan Erkanlı ve İrfan Solmazer bundan böyle CHP nin saflarında çalışacaklardır. Aynı grupun bir başka dalı başlarında şefleri Alparslan Türkeş olduğu halde CKMP yi seçmişlerdir. Geri kalanlar arasında dikkati çeken sima, genç Numan Esin’dir. Belki o da bir siyasi partiye katılacaktır ve onun da davranışı bir haber teşkil edecektir. Ondan sonra 14’ler diye bilinenler hayatlarının bir devrini kapayıp bir başka devrini açmış olacaklardır.

Türkeş dalı, Don Kişotu ve Sanşo Pansasıyla bir alemdir ve politik olduğu kadar patolojik yanı da vardır. Ama Kabibay, Erkanlı ve Solmazer’in siyasi hayatlarını bir siyasi parti içinde devam ettirme kararları 1960’ın heyecanlı ve karışık günlerinden 1965’in Mayısına Türkiyede ne kadar çok şeyin değiştiğinin, oturduğunun delilidir. Hani, o balıklar ki denizin içindedirler, denizi bilmezler denir. Türkiyede çoğumuz aynı durumdayızdır. Bazen, üç 14’lerin CHP ye girmeleri gibi bir hadise, Allahtan, gözleri açmakta ve karamsarlığa pek hak olmadığını göstermektedir.

14’ler ne memlekete, ne İhtilâlin prensiplerine ihanet ettiklerinden dolayı bir Kasım günü adeta paketlenip yurt dışına çıkarılmışlardır. Aralarında bir başka rejimin hasretini çekenlerin bulunduğu muhakkaktır. Onlar, nasyonal sosyalist havaları çalan borazanların sesine milleti ayak uydurtarak yürütmenin hevesini kursaklarında halâ muhafaza etmektedirler ve hep edeceklerdir. Ama 14’lerin içinde bugün CHP ye katılan grup kafalarındaki icraatı yapabilmenin yolunu, partisiz, seçimsiz bir sistemde iktidara oturmak olarak görmüşlerdir. Bundan dolayıdır ki “Madem geldik, bunları yapıncaya kadar kalalım” demişlerdir. Fakat aksi tezi savunanların, yani İsmet İnönü ile CHP nin başlıca temsilcisi oldukları sağlam kuvvetlerin önünde mağlûbiyete uğramışlardır ve Türkiye bir kısa fasıladan sonra tekrar Demokrasiyle idare olunmaya devam etmiştir.

Bugün, 14’lerin bir siyasi partiye girmeleri siyasetin bütün normal memleketlerde olduğu gibi Türkiyede de bir siyasi partinin kadrosu içinde yapılabileceğini görüp anlamalarının neticesidir. Kendi akıbetleri, 22 Şubat ile 21 Mayısın akıbeti ve Talât Aydemir’in akıbeti Türk halkının, Türk ordusunun, Türk gençliğinin ve büyün diğer sağlam kuvvetlerin gerçek temayülünün ne olduğunu herkese ispat etmiştir. Bu dersi alabilmek 27 Mayısın genç ve ateşli subaylarının, kendilerinin CHP ye giriş beyannamelerini imzalayan İsmet İnönü’nün belirttiği gibi, hadiselerle piştiklerinin delilidir. Gerçeği görüp ona göre davranmak, elbette faziletlerin en büyüğüdür.

14’lerin bu gerçek değerleri bir defa memleketin bu şartını kabul ettikten sonra bir tek partiye gözlerini çevirmişlerdir: CHP. 14’lerin, bir zamanlar mücadele ettikleri bu partinin saflarına katılmalarında bir çelişme göstermek isteyenler çıkmıştır ve çıkacaktır da.. Ama 14’ler ile CHP arasındaki mücadele hiçbir zaman fikir, program, reform konusunda olmamıştır. Mücadele, bunların gerçekleşmesini sağlayacak yolun seçimi konusunda cereyan etmiş ve bugün bitmiştir, kapanmıştır. Bir Kabibay, bir Erkanlı, bir Solmazer CHP den başka bir partiye giremeyeceklerini daima söylemişlerdir. Neden? Çünkü metod işi halledildikten sonra inanç olarak 14’lerin bu dalı ve CHP ikiz kardeş gibidirler.

Şimdi CHP üç ateşli, imanlı, reform taraftarı eleman kazanmış bulunuyor. Bunların meziyetleri dinamizmlerinde, coşkun ruhlarında, çalışma güçlerinde ve şarj olmuş dinamolarındadır. CHP böyle bir itici kuvvete muhtaç haldedir. Ama eğer CHP nin yeni üyeleri, kendilerini eski partinin çalıştırmasını beklerlerse çok beklerler. CHP ancak memleketin pek sıkışık hallerinde canını dişine takan bir teşekküldür. Ona, yeni üyelerin ve memleketin başka tabakalarından onlara katılacak olanların genç nefesleriyle hayat vermeleri lâzımdır. Bunlar Genel Başkanlarında kendileri için bir koruyucu melek bulabilirler. Fakat inisiyatifi bizzat kullanmak, çalışmak, faal olmak, CHP nin ihtiyacını hissettiği havayı yaratmak ve bilhassa, ilk başlardaki güçlüklerden hiç yılmamak zorundadırlar.

Eğer bunu yapmazlar, kendilerini mevcut havaya kaptırırlarsa 14’lerin hayatlarında yeni bir devir açılmaz, 14’ler hayatlarını kapatırlar.



Havadis, 16 Mayıs 1965.

Türkeş ve CKMP ve Heyeti Çukurova’ya gidiyor

CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, yarın beraberinde Sinop Milletvekili Cemil Karahan, Erzurum Milletvekili Tahsin Telli, Parti Müfettişi Muzaffer Özdağ ve Mehmet Ali Arsan’la birlikte Adana ve Çukurova bölgesine bir tetkik gezisine gidecektir. Bu geziyle ilgili olarak Alparslan Türkeş dün şu açıklamayı yapmıştır: <<Halka gitmek, halkla beraberi olmak için yurt gezilerine devam ediyoruz. Çukurova demokrasi tarihimizde mühim yeri olan bir bölgemizdir. Bu bölgenin demokrasiye inanmış ve mücadeleci halkı ile beraber olmak bize ayrı bir heyecan verecektir.>>



Yeni İstanbul, 22 Mayıs 1965.

Gökhan Evliyaoğlu dün AP den istifa etti

AP Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu, dün Gazeteciler Cemiyetinde yaptığı basın toplantısında partiden istifa ettiğini açıklamıştır. AP nin bugünkü yöneticilerinin elinde Türkiye’nin büyük menfaatlerine milletin bütünlüğünün, ekonomik ve sosyal gerçeklerine sırtını döndüğünü ileri süren Evliyaoğlu CKMP ye girmesinin mümkün olduğunu bildirmiştir.

Demirel’i İtham Etti

Evliyaoğlu Süleyman Demirel ile parti yöneticilerini eski DP lilerin tesiri ile hareket etmekle suçlayarak özetle demiştir ki: “AP her seçimde büyük sayıda oy aldığı işçi, köylü, küçük esnaf ve fakir halk kitlesinin problemlerine ilgi göstermemekte, büyük menfaat gruplanmalarının ve iri tüccar ve iş adamlarının etkisi altına girmektedir. AP politik bakımdan da, bugün bağımsız ve hür yöneticiler elinde değildir. AP yi etkiliyen eski oportünist DP liler bugün AP içinde bir nevi politika mistiği tesis etmişlerdir. Genel Başkanlık gibi mevkiler adeta siyasî şeyhliktir. Bunda dirayet, bilgi, vatanseverlik değil efendilere sadakat veya bilinmeyen bazı vasıflar gözetilmektedir.”

AP idarecilerini itham eden Evliyaoğlu, Demirel ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Turgut’un politikaya girmeden önce ortaklık yaptıkları bazı iş adamları tarafından kendisinin devamlı olarak taciz edildiğini iddia etmiştir.

Petrol Mevzuu

Demirel’in iktisadî bilgisinin kifayetsiz olduğunu belirten Evliyaoğlu, AP Genel başkanına yanındaki kadroyla Başbakanlık yardımcılığından daha ileri bir siyasî inisiyatif verilmesinin tehlikeli olacağını söylemiştir. Evliyaoğlu Demirel’in petrol ve madenler konusundaki tutumunun bu kanaatini kuvvetlendirdiğini belirterek “AP yöneticileri bu gidişle yurtta ne işçinin, ne köylünün emeğini değerlendirebilecek ne de memleket yararına olan özel sermayeyi gelişen sosyal şartların istismarına karşı emniyet altına alabilecektir.” demiştir.

Gökhan Evliyaoğlu ikinci genel kongrede seçimlere hile karıştırıldığını iddia etmiş sıraladığı sebeplerden dolayı istifaya karar verdiğini söylemiştir. Bağımsız Balıkesir milletvekili AP den büyük çapta çözülmelerin beklenmesinin sürpriz olmıyacağını söyliyerek konuşmasını bitirmiştir.

CKMP’ye girecek

Daha sonra basın mensuplarının sorularını cevaplandıran Gökhan Evliyaoğlu CKMP ye gireceğini imâ ederek demiştir ki: “Bugün için CKMP, içinde bazı değerli politikacıları barındıran fakat AP de tenkid ettiğimiz hususların aksini olumlu bir şekilde gerçekleştiren bir teşekkül değildir. Ancak CKMP de Türkiye’nin politik, ekonomik, sosyal yöndeki gelişmelerine uygun bir doktrin, tüzük ve tatbikat değişikliği hazırlıkları olduğunu işitmekte ve görmekteyiz. Şimdilik sadece CKMP’nin bu faaliyetlerini izlemekteyiz. Bu uygunluğun gerçekleşmesi halinde bu partide vazife alabilirim.”



Yeni İstanbul, 25 Mayıs 1965.

CKMP’de kaynaşma

CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz’un son günlerde parti yetkili organlarının fikrini almadan bazı davranışlarda bulunduğu ileri sürülerek sert tenkidlere maruz kalmış ve CKMP üst kademelerinde kesif bir kaynaşma başlamıştır. Olaylar CKMP İdare Kurulunun önceki günkü toplantısında başlamış ve Ahmet Oğuz uğradığı sert tenkitler üzerine Meclis başkanına bir telgraf çekerek Parlâmento üyeliğinden istifa ettiğini bildirmişse de partili Parlâmento üyeleri istifasını geri aldırmışlardır.

Bayar’ı Ziyaret

CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz’un sert tenkitlere uğramasına sebep olarak eski Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ı ziyaret etmesi gösterilmektedir. Söylendiğine göre Oğuz’un kimseyi haberdar etmeden Bayar’ı ziyaret etmesi üzerine Oğuz ve Türkeş’e karşı olduğu söylenen Saadet Evren, Hasan Dinçer ve Ahmet Tahtakılıç bu ziyareti vesile ederek Oğuz ve Türkeş’in aleyhinde parti içinde faaliyete geçmişlerdir. Genel İdare Kurulu toplantısında Saadet Evren’in, Oğuz’a “Celâl Bayar’ı ziyaret etmekle hiç iyi etmediniz. Bayar vaktiyle MP’yi kapatmıştı.” dediği söylenmektedir.

Gazetemizde yayınlanan AP – CKMP işbirliği haberini Ahmet Oğuz’un Genel İdare Kurulunda yaptığı konuşma ile teyit etmesi CKMP deki kaynaşmaya bir başka sebep olarak gösterilmektedir.

Türkeş Muhtıra Verdi

CKMP deki kaynaşmanın artması ve çeşitli grupların çeşitli kişileri desteklemesi üzerine parti genel müfettişi Alparslan Türkeş İdare Kuruluna bir muhtıra vererek tüzük tâdili ve parti içi seçimlerin yenilenmesini istemiştir.

Büyük Kongre Öne Alındı

CKMP Genel İdare Kurulu parti içi olayların gelişmesi üzerine dün gece toplanarak Genel Kongrenin bir ay öne alınmasına karar vermiştir. Kongre için henüz kesin bir tarih tesbit edilmemekle beraber Ekim’de yapılması gereken kongrenin Temmuz ayına alınması karara bağlanmıştır.

Oğuz Müzakere Açılmasını İstedi

Dünkü toplantıda Ahmet Oğuz parti meseleleri hakkında müzakere açılmasını teklif etmiş ve bu teklif kabul edilerek Oğuz’un şikâyetçi olduğu konular tartışılmıştır.



Medeniyet, 25 Mayıs 1965.

Kongre Kararı Alındı

CKMP Genel İdare Kurulu, dün geç vakitlere kadar devam eden toplantısı sonunda, Genel seçim yoklamalarından evvel olağanüstü Büyük Kongreyi toplama kararı almıştır.

Bu sabah saat dörde kadar devam eden hararetli toplantılardan üyeler, etrafa yayılan haberlerin partideki tesanüdü bozmaması gerekçesiyle, olağanüstü kongreye gidilmesinin faydalı olacağı tezini savunmuşlar ve bu konudaki teklif ittifakla kabul edilmiştir. Olağanüstü kongrede tüzük değişikliği ve genel idare kurulu seçimi de yapılacaktır.

Olaylar

CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz’un Genel İdare Kuruluna danışmadan Celâl Bayar’ı ziyaret etmesi ve onunla görüşmesi CKMP içinde bir fırtına koparmıştır. Uzun süredir gizli tutulmaya çalışılan bu parti içi anlaşmazlık sebebiyle Ahmet Oğuz Genel Başkanlıktan ve Milletvekilliğinden istifa etmek istemiş fakat Adalet Bakanı İrfan Baran Köyişleri Bakanı Seyfi Öztürk’ün araya girmeleriyle şimdilik istifadan vazgeçtiği öğrenilmiştir. Gerek grupta, gerekse Genel İdare Kurulu toplantılarında Ahmet Oğuz’a sert tenkitler yöneltilmiş ve parti içinde yeni bir kongre toplama fikri geniş şekilde benimsenmeye başlamıştır.

Bayar ile görüşme

Genel Başkan Ahmet Oğuz’la Celâl Bayar görüşmesi eski Demokrat Parti milletvekillerinden Muhtar Başkurt’un aracılığı ile 17 Mart 1965’te İstanbul’da yapılmıştır. Oğuz bu görüşmeden kimseyi haberdar etmemiş ve bu sebepten anlaşmazlık çıktığı anlaşılmıştır.

Doğrulanmamıştı

Oğuz - Bayar görüşmesi söylentisinin çıkması üzerine başta Genel İdare Kurulu üyeleri bunu kesinlikle yalanlamışlar idi. Konu Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’in verdiği bir önerge üzerine Grupa gelmiş ve Genel Başkan Ahmet Oğuz açıklama yapmak zorunda kalmıştır. Bu açıklamada, yapılan görüşmede Celâl Bayar’ın, <<CKMP olarak siz CHP karşısında tek sebatkâr partisiniz, DP den ayrılmanızda haklıymışsınız, CHP iktidarının düşürülmesinde AP ile işbirliği yapmanızdan çok memnun oldum. Bu işbirliğini seçimlerde de gösterin ve birlik olun.>> dediği bildirilmiştir. Oğuz, bu arada, bu ziyareti şahsî olarak yaptığın ve bunun kefâretini ödemeye hazır olduğunu söylemiştir.

Grupta

Genel Başkanın yaptığı ziyaret sert bir şekilde tenkid edilmiş, Ahmet Tahtakılıç yaptığı konuşmada, <<Celâl Bayar’ın bir atifetle dışarı çıkarıldığını, bir kenara çekilip oturması gerektiğini belirterek, AP nin eski demokratlar tarafından idare edildiğinin söylendiği şu günlerde siz bu ziyareti nasıl yaparsınız?>> demiş ve bu hareketin ne dereceye kadar doğru olacağına işaret ederek, Oğuz’un bu davranışı şiddetle yermiştir. Bu arada Saadet Evren, <<Onu ziyaret etmenin caiz olmayacağını>> ileri sürmüştür.

Türkeş İstifaya Hazır

Öte yandan CKMP’ye büyük törenlerle giren Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının da bazı parti yöneticileri ve özellikle genel başkan Ahmet Oğuz ile araları açılmıştır. Türkeş ve arkadaşları partiye girmeden önce uzun müzakereler yapmış ve genel kongrenin bir an önce toplanacağı kendilerine vaadedilmişti. Türkeş ve arkadaşları partiye girdikten sonra bazı yöneticiler verdikleri bu sözden cayar şekilde davranmaya başlamışlar ve Türkeş’i CKMP genel başkanlığına getirmeyi sağlayacak genel kongreyi geri bıraktırmak yolunu seçmişlerdir. Bu davranış ve genel başkan Oğuz’un Bayar ile teması üzerine Türkeş ve arkadaşları genel sekreter Uluç aracılığıyle <<eğer kongre 15 Hazirana kadar toplanmazsa kendilerinin 16 Haziranda CKMP içinde olmayacaklarını>> kesin bir dille bildirmişlerdir.



Hergün, 25 Mayıs 1965.

Türkeş CKMP ye el koydu

Erdoğan Erentöz Ankara’dan bildiriyor - CKMP Genel İdare Kurulu geç saatlere kadar süren toplantısında 15 Haziranda Genel kongrenin toplanması kararına varmıştır. Kararın mucip sebebi, Parti Genel Başkanı Ahmet Oğuz’un idare kurulunun muvafakatini almadan eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı ziyaret etmesidir.

Bu olay, Genel Başkanla idare kurulu arasındaki bağı koparmıştır. Ahmet Oğuz’a hücum edenler onun CKMP yi AP ile birleştirme teşebbüsüyle itham etmişlerdir. İddialara göre, Ahmet Oğuz bu konuda Sadettin Bilgiç’le mutabakata varmış ve CKMP idare kurulundan bu şekilde bir karar çıkarmayı taahhüt etmiştir. Genel idare kurulunda söz alan Türkeşçiler Ahmet Oğuz’un, Genel başkanlığı Alparslan Türkeş’e devretmek şartiyle bu göreve getirildiğini söylemişlerdir.

İddialara göre, genel kongrede Alparslan Türkeş Genel Başkanlığa getirilecek ve parti tüzüğünde eski 14 lerin fikirlerine uygun değişiklikler yapılacaktır.

AP den istifa eden Gökhan Evliyaoğlu’nun taraftarlarıyla birlikte CKMP ye girişi gün meselesidir. Bu arada İstanbul ve Ankara üniversitelerinden bazı profesörlerin katılmasıyla CKMP nin nasyonal sosyalist bir hüviyet alacağı bildirilmektedir.



Tercüman, 25 Mayıs 1965.

Türkeş ve Oğuz arasında ihtilaf çıktı

CKMP Genel İdare Kurulu dün geç vakit yaptığı toplantıda Türkeşçiler grubunun erken kongre talebini kabul etmiş, 10 Ağustostaki Milletvekili aday yoklamalarından önce kongreye gidilmesini kararlaştırmıştır. Bu konuda görüştüğümüz ve kongre talebinin huzursuzluk yarattığını hatırlattığımız bir ilgili <<zorbalığa lüzum kalmadan bir olağan üstü kongreyi biz de kabul ettik>> demiştir.

Huzursuzluk

Türkeş grubunun CKMP ye iltihakları ile başlıyan Olağanüstü Kongre sloganının teşkilatta huzursuzluk yaratması üzerine Genel Başkan Ahmet Oğuz önce milletvekilliğinden sonra da Genel Başkanlıktan istifa etmiş, ancak her iki istifa Oğuz’u tutan partililer tarafından resmiyete intikal ettirilmemiştir. Son kongrede Türkeş partiye girdikten sonra çekilmek yerini Türkeş’e bırakmak şartı ile Türkeşçiler tarafından desteklenen Oğuz, bilindiği gibi ikinci aday Hasan Dinçer’i mağlûp etmiştir. Şimdi Türkeşçiler bu şartı hatırlatarak büyük kongreye gidilmesi teklifinde bulunmaktadırlar.

Cuma günü yapılan toplantıdan sonra Oğuz direnmeler karşısında Milletvekilliğinden, iki gün sonraki toplantıda ise Genel Başkanlıktan istifa edeceğini bildirmiştir. Bu arada Oğuz taraftarları, Türkeş Genel Başkanlığa geldiği taktirde partide durmıyacaklarını ifade etmektedirler.

Diğer taraftan bir süre önce AP den istifa etmiş bulunan Kastamonu Milletvekili İsmail Hakkı Yılanlıoğlu ile Ankara Milletvekili Mustafa Kemal Erkovan , CKMP’ye geçmek için şartlarının olağanüstü kongreye gitmek olduğunu bildirmişlerdir.

Dün toplanan CKMP Genel İdare Kurulu geç vakitlere kadar kongreye gidip gitmeme konusunu müzakere etmiştir.

Dünkü toplantı sırasında tarafların güçleri ortaya çıkmış, bu arada Hasan Dinçer, Seyfi Öztürk ile İrfan Baran’ın Oğuz’u, Mehmet Altınsoy ile Genel Sekreter Mustafa Kepir’in Türkeş’i tuttuğu, bölgelerin ise Yozgatlılar Niğdeliler Türkeş, Eskişehir, Konya, Kütahya ve Afyonluların Oğuz’un olarak bölündüğü anlaşılmıştır.

Oğuz taraftarlarının bir Kongre kararı karşısında AP’ye iltihakı düşündükleri ileri sürülmekte, böyle bir anlaşmazlığın halledilememesi neticesinde durumun Koalisyonun yıkılmasına kadar gideceği belirtilmektedir.



Ulus, 25 Mayıs 1965.

CKMP deki anlaşmazlık

Büyük Kongre toplanmazsa partiden ayrılacağını söyleyen Türkeş’e, CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz’ın milletvekilliğinden ayrılması takaddüm etti

Alparslan Türkeş ve arkadaşları CKMP Genel Başkanına bir mektup göndererek, büyük kongrenin derhal toplanmasını istemişler, aksi takdirde partiden istifa edeceklerini açıklamışlardır. Bu mektup üzerine CKMP Genel Yönetim Kurulu toplanmış, uzun toplantılardan sonra büyük kongrenin derhal toplanmasına mahal bulunmadığını kararlaştırmışlardır. Bu durum karşısında Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının CKMP den istifaları gün meselesi hâline gelmiştir.

CKMP’de hizipler

Alparslan Türkeş ve arkadaşları CKMP ne girdikleri günden beri parti yönetimini ellerine almak için uğraşmışlar ve bu konuda ilk günler bir hayli de mesafe kazanmışlardır. İlk günlerde koalisyonda CKMP ni temsil eden bakanların hemen hepsi, Türkeş’in tarafını tutmuşlardı. Bu sebepden Genel Başkan Ahmet Oğuz, genel merkezden ayrılmaz olmuş, üst kattaki odasından, alt kattaki odada oturan Türkeş ve arkadaşlarını kontrole başlamıştır. Ahmet Oğuz liderlik tehlikeye girdiği günden beri, Meclis çalışmalarına pek seyrek katılmıştır.

Uzun mücadele günlerinden sonra Ahmet Oğuz, AP li yöneticilerin de yardımlariyle parti içi disipline hâkim olmuş ve Türkeş beklediklerini bulamamıştır.

Türkeş bunun üzerine malûm mektubu göndermiş ve henüz süresi tesbit edilemeyen bir de mehil tanımıştır.

Önceki Gece Verilen Balo

CKMP Genel Merkezi, önceki gece, Bulvar Palas salonlarında bir balo vermiştir. Bu baloya Başbakan Ürgüplü, Dışişleri Bakanı Hasan Işık, Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Sıtkı Ulay ve Çalışma Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil de katılmışlardır. Ahmet Oğuz, salona girildiğinde tam karşıya yerleştirilen bir şeref masasında devamlı oturmuş, Ürgüplü ve diğer davetlileri bu masada karşılamıştır. Türkeş ve Özdağ ise ayrı masalarda Ürgüplü, Işık ve diğer davetlilerle tanışmak üzere Genel Başkanın masasına gitmiş, bu arada Ulay’la öpüşmüştür. Türkeş daha sonra iki gazetecinin bulunduğu masaya gelmiş ve Merkeze gönderdiği mektup haberini doğrulamıştır. Türkeş <<CKMP nereye gidiyor?>> sorusunu <<Parti içinde henüz hâkim durumda değilim ki..>> diye cevaplandırmıştır.

Türkeş bu arada petrollerin devletleştirilmesi görüşünü savunmuş, Süleyman Demirel’in son Meclis konuşmasını onaylamadığını bildirmiş, <<CKMP idarecileri de aynı yolda gidiyorlar. Bu memlekete yazık olacak>> diye konuşmuştur.

Ahmet Oğuz’un İstifası

CKMP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ahmet Oğuz, dün Millet Meclisi Başkanlığına bir mektup göndererek milletvekilliğinden istifa ettiğini bildirmiş, ancak büyük bir aracı topluluğu Oğuz’un yanına giderek bu kararından döndürmeğe çalışmışlardır.

Ahmet Oğuz’un parti genel başkanlığından da ayrılacağı bildirilmektedir. Dün geç saatlere kadar, durumun ne şekilde kesin bir sonuca bağlandığı öğrenilememiştir. İfade edildiğine göre Oğuz – Türkeş çekişmesi, istifa hareketinin yeni bir safhası olarak kabul edilmektedir.


Adalet, 25 Mayıs 1965.

Türkeş’in CKMP Genel Başkanı olması için tertiplere girişilmiş

Bir müddet önce CKMP ye intisap eden sabık MBK üyesi ve 14 lerin lideri Alparslan Türkeş’in parti genel başkanlığına getirilmesi için girişilen teşebbüsler CKMP bünyesinde karışıklık ve huzursuzluk yaratmaktadır.

Türkeş’in genel idare kuruluna bir muhtıra vererek Tüzük tadilâtı ve genel başkanlık seçimi yapılması talebinde bulunması üzerine, bu günkü genel başkan Ahmet Oğuz aleyhine bazı tertiplere girişilmiştir.

Saadet Kaçar ve Ahmet Tahtakılıç bugünkü genel başkan Ahmet Oğuz’un aylarca önce eski reisicumhurumuz Sayın Bayar’a yaptığı bir nezaket ziyaretini istismar ederek istifasını istemişlerdir.

Ahmet Oğuz, sert geçen münakaşalar sonunda hem genel başkanlıktan hem de milletvekilliğinden istifa etmiş ise de Meclis Başkanı Sürmen ile Adalet Bakanının araya girmesi ile istifa şimdilik durdurulmuştur.



Yeni İstanbul, Başyazı, 26 Mayıs 1965.

Bayar’ı ziyaret

İbret verici bir manzarayla karşı karşıyayız. CKMP’nin başkanı Ahmet Oğuz, gazetelere akseden haberler doğruysa, eski devlet başkanı Celâl Bayar’ı evinde ziyaret etmiştir. Bu sebeple partisi içinde istintak edilen Oğuz kendisini müdafaa lüzumunu duymuş:

“- Bu ziyareti şahsî olarak yaptım, demiş ve ilâve etmiştir: Bunun kefaretini ödemeğe hazırım.”

Ve istifaya teşebbüs etmiştir. Çünkü Ahmet Tahtakılıç celâllenmiş ve ateş püskürmüştür:

“- Celâl Bayar bir atıfetle dışarı çıkarılmıştır. Bir kenara çekilip oturması gerekir. AP’nin eski demokratlar tarafından idare edildiğinin söylendiği şu günlerde siz bu ziyareti nasıl yaparsınız?”

Üstelik Türkeş ve arkadaşları da, bu ziyarete bağlanan bir tutumla, parti kongresi bir an önce toplanmazsa istifa edeceklerini bildirmişlerdir, denilmektedir.

Bayar’ın Oğuz’la konuşmasına dair gazetelere geçen tafsilâtı burada tekrarlamıyoruz. Bir insanın evinde, ihtilâttan men’i için sarfedilen gayretleri ne derece tasvip etmiyorsak, siyasî mahiyet verilen beyanları sahibine tasdik ettirmeden neşretmeyi de bir haksızlık ve densizlik addettiğimiz için.

Türkiye umacıların yaşadığı bir memleket değildir. Bir eski devlet reisi siyasî suç işlemiş addedilebilir, mahkûm edilir, serbest bırakılır, ama ondan öte manevî bir tazyik altında tutulma gayretleri mubah ve muhik değildir. Şimdi CKMP içinde kimbilir hangi siyasî hesaplarla estirilen ve tutumum belli gazetelerde bir facia üslûbuna bürünen hava, derin manâsiyle, fertler üzerinde hukuk dışı, fiilî bir baskı yaratma niyetlerinin mahsulüdür. Ve kurtuluşu, fertleri ilâhlaştırmaktan da, umacılaştırmaktan da mutlaka kaçınması gereken Türkiyemizde cereyan etmektedir.

Hâdise, siyasette en iptidaî usullerin hâlâ mer’iyette bulunduğu bir memlekette yaşadığımızı hatırlatmak bakımından da, acı ve ehemmiyetlidir. Daha dün, 27 Mayıs kadrosundan elemanlarla bünyesini takviye kararı almış, tercihlerini ve bu arada eski iktidar ve eski devlet reisi hakkındaki görüşlerini her zaman açıklamak ve tekrarlamak imkânına sahip bir siyasî partinin başkanı, bugünkü durumuyla bir fertten ibaret bulunan Bayar’ı ziyaret etmiş ve sanki bu sebeple kıyamet kopabilirmiş havası estirilmek istenmektedir. Bu tutumun bir partiye sağlayacağı kazanç ya da sebep olacağı kayıp ayrı bir bahistir ve asıl mühim olan o değildir. Acı gerçeğimiz Türkiye’de siyasî faaliyetin hâlâ, mahalle dedikodusu üslûbundan ve bu iptidaî anlayış ve alışkanlıkların tesirinden kurtulamamış olmasıdır.

Bir CHP gün olmuş, Avrupa’daki 14’lerle mektuplaşıyor diye kadrosundan eleman atmıştır. Bir AP olmuş, İnönü ile izinsiz temas yaptı diye milletvekillerini haysiyet divanlarına vermiştir. Şimdi CKMP’nin Bayar’ı ziyaret etti diye Oğuz’u mahkûm etmesi de, bu kabil hareketlerin bir devamından ibarettir.

Politikamız bu iptidailikten herhalde ve mutlaka kurtarılmalıdır.



Medeniyet, 26 Mayıs 1965.

Alparslan Türkeş’in iltihakıyla dinamizm kazanmış olan CKMP teşkilâtındai şimdi hummalı bir seçim faaliyeti göze çarpmaktadır. Bu arada, geçenlerde büyük bir memleket gezisine çıkmış olan Parti Müfettiş, Alparslan Türkeş’e gittiği her yerde büyük ilgi gösterilmiştir. Türkeş, İstanbul’daki CKMP toplantılarında yaptığı konuşmalarda, memleketin içinde bulunduğu mes’eleler hakkında partisinin ve şahsi görüşlerini belirtmiş, vatandaşların sorularını cevaplandırmıştır. Fotoğraflarda, Türkeş’i, İstanbul toplantılarında göstermektedir.

Rifat Baykal İzmir’de, “MBK’yı İsmet İnönü Parçaladı” dedi”

CKMP Ege Müfettişi Rifat Baykal, Genel Başkan Ahmet Oğuz’un bir süre önce Celâl Bayar ile yaptığı konuşmadan haberi olmadığını ve bu hususta hiçbir fikri bulunmadığını bildirmiştir. Eski MBK üyesi Baykal, <<Bayar’la konuşulmasını tasvib etmem>> demiştir. Öte yandan, Ali Fuat Başgil’in CKMP’ye Genel Başkan olacağı söylentilerini de Baykal, <<Zannetmiyorum… Böyle bir şeyi ümit etmek istemiyorum>> şeklinde yalanlamıştır.

Baykal, dün düzenlediği basın toplantısında, İnönü’yü <<diktatörlükle, Batıya hoş görünmek için 1946 yılında güdümlü bir demokrasi oyununa girişmekle, halkı iki kampa ayırarak birbirinden nefret ettirmekle, MBK üyelerini bölmekle ve statükoculukla>> suçlamıştır. Baykal özetle şunları söylemiştir:

<<İhtilâlin genç yöneticileri, senelerce ihmal edilmiş olan vatandaşları, içinde bulundukları yokluktan ve cehâletten kurtarmak için derhal sosyal reformları ele aldılar. Bir kısmına bilfiil başladılar, bir kısmını da ilân ettiler. Bugün reform şampiyonluğunu ilân eden sayın lider, ‘Türkiye’nin toprak reformu diye dâvası yoktur’ şeklinde beyanat veriyordu. Kaldı ki, bugün bile en yakın çevresi kendilerinin statükoculuğundan şikâyetçidirler. Sayın lider, engelleyici ve yıpratıcı politikasını Silâhlı Kuvvetleri temsil eden MBK’nın bölünmesi istikametinde kullandı. Her şeye rağmen bir an önce iktidara gelmek düsturu ile hareket etti ve böylece ideal arkadaşlarını birbirine düşürdü. 14’ler yurt dışına gönderilince de muradına nail oldu.>>

Daha sonra Baykal, 27 Mayıs’ın yıldönümünde, 10 gün önceki müracaatına rağmen 15 dakikalık bir konuşma hakkını alamadığını söylemiş ve <<Görülüyor ki, hâlâ eski zihniyet bir bakıma bütün haşmetiyle ayakta.>> demiştir.



Tercüman, 26 Mayıs 1965.

CKMP lideri “Korkunç zihniyeti” teşkilâta yakında açıklayacak

Genel İdare Kurulunun olağanüstü kongre kararı ile CKMP içinde yatışmış gibi görünen huzursuzluk, dün yeni bir safhaya girmiş, partililer program içinde değişiklikten ve yeni sistemden bahsetmeye başlamışlardır.

Oğuz’un Bayar ve Bilgiç ile görüşmelerini Oğuz – Türkeş anlaşmazlığına perde yapan partililer ve parlâmento üyeleri, dünü kesif bir kulis faaliyeti içinde geçirmişlerdir.

Kongre kararını almaya muvaffak olan Türkeş taraftarları şöyle demektedirler:

<<Türkeş partiye pazarlıkla alınmış, Oğuz bir süre sonra Genel Başkanlığı Türkeş’e bırakacağını vadetmiştir. Şimdi de bir olağanüstü kongreye gitmekte direnilmektedir.>>

Hayli münakaşalı, mücadeleli, ağır ithamlı bir Genel İdare Kurulu toplantısında mağlûp olarak olağanüstü kongreyi kabul eden Oğuz taraftarları ise şunları söylemektedirler:

<<Türkeş böyle bir pazarlıkla partiye alınmamıştır. Elbette normal bir kongre sonunda kim tasvip edilirse o Genel Başkan olacaktır. Bir darbeî hükûmet misali Genel Başkanlık arzusu ile mücadele edeceğiz

Oğuz’un Açıklaması

CKMP’de başgösteren kaynaşma dolayısiyle Genel Başkan Ahmet Oğuz, dün bir açıklama yaparak; <<Vazifemin başındayım>> demiştir.

Ahmet Oğuz açıklamasında, basında yer alan haberlerin parti üst kademelerinden maksatlı ve belirli istikâmette tahrif edilerek verilmiş olduğuna temas etmiş, daha sonra şunları söylemiştir:

<<Tek taraflı ve istenen belirli maksatlara göre tahrif edilerek düzenlenen bu haberler, işin hakikî hüviyetini teşkilâttan ve umumi efkârdan saklamaya matuf gayretler manzumesidir. Bir müddet daha bu maksatlı ve plânlı olarak verilen haberlerin arkasını almak istiyorum. Çok yakın zamanda Türk Milletinin, müesseselerinin, aydınlarının, parti teşkilâtımız ve mensuplarının üzerinde ehemmiyetle durması gereken gerçekleri ve korkunç zihniyeti elbette açıklayacağım. Vazifemin başındayım.>>

Müzakereler ve Sistem

10 Ağustos tarihinden önce olağanüstü kongreye gidilme kararının alındığı mücadeleli genel idare kurulu toplantısında Mustafa Kepir, bir taktik olarak Oğuz’un bazı şahıslarla temaslarda bulunduğunu ele almış ve genel idare kurulundan habersiz yapılan temasları tenkit etmiştir. Karşılıklı tartışmalardan sonra Kepir şunları söylemiştir:

<<Türkiye’de Komünizm almış yürümüştür. Sosyalistliğin liderliğini TİP yapmaktadır. Bizim bir de milliyetçilik vasfımız var. Sloganımız milliyetçi sosyalizm olmalıdır. Bu dâvâyı yürütmek için başarılı bir gerçek lidere ihtiyacımız var.>>

Kadircan Kaflı, bunun bir Nazi Faşizm olduğunu tatbik kabiliyeti bulunmadığını söylemiştir. Cevad Odyakmaz’ın kongreye gidilmesi yolunda verdiği önerge, altıya karşı onbir oyla kabul edilmiştir. Oylama açılır açılmaz Seyfi Öztürk’ün terkettiği toplantıda oylar şu şekilde bölünmüştür.

Kongreyi isteyenler: Kâmil Koç, Enver Kök, Kemal Taner, Mehmet Altınsoy, Cevad Odyakmaz, Fuat Uluç, Mustafa Kepir, İsmail Safa Akay, Rahmi İnceler, Saadet Evren, İsmail Gücür.

Kongre istemeyenler: Kadircan Kaflı, Hasan Dinçer, İrfan Baran, M. Hancıoğlu ve Ahmet Oğuz.

CKMP Olağanüstü Genel Kongreye Gidiyor

CKMP Genel İdare Kurulu, Milletvekili aday yoklamalarından önce, Genel Kurula olağanüstü toplantıya çağırmağı kararlaştırmıştır. Bir parti yetkilisinin açıkladığına göre, kongrenin gündemi ile tarihi bilâhare tesbit edilecektir.



Ulus, 26 Mayıs 1965.

Ahmet Oğuz Türkeş’e çattı

CKMP büyük kongresinin 15 Temmuzda toplanması genel idare kurulunun önceki gün yaptığı toplantıda temenni olarak ifade edilmiştir. Henüz büyük kongrenin gündemi hazır değildir.

Türkeş meselesi

Dün kendisi ile konuştuğumuz Ahmet Oğuz, siyasî hayata atılışından bu yana pek çok badireler geçirdiğini ifade etmiş, dört defa çeşitli tertipler ve kararlarla karşılaştığını söylemiş ve bütün bunların sonunda işte yine kendisinin Mecliste bulunduğunu, siyasî muarızlarından pek çoğunun saf dışı kaldıklarını, bir kısmının da artık itibardan yoksun hale geldiklerini söylemiş ve sözü Alparslan Türkeş ve arkadaşlarına getirerek demiştir ki:

<<Gençtirler, çalışkandırlar diye saflarımıza kabul ettik. Maksadımız bu kabiliyetleri bir parti disiplini içinde ve çalışmaları gereken düzen sınırlarında çalıştırmak ve birkaç senelerini bu şekilde yoğurduktan sonra, kendilerinden istifade etmekti. Her konuyu; milliyetçiliği, devletçiliği, liberal görüşü, dinî akideleri, eğitim, sağlık ve sosyal davaları tartışmaya hazırım. Yıllarım politika hayatında bunları takiple, komisyondan komisyona koşmakla geçti. Parti disiplini ve görüşünü benimsemedikleri takdirde, hayat onları tasfiye edecektir.>>

Öte yandan CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz, dün gazetelere, şu yazılı demeci göndermiştir:

<<Parti üst kademelerinden verildiği anlaşılan bazı haberleri bugün basında okudum. Tek taraflı ve istenen belirli maksatlara göre tahrif edilerek düzenlenen bu haberler, işin hakikî hüviyetini teşkilâttan ve umumi efkârdan saklamaya matuf gayretler manzumesidir. Bir müddet daha bu maksatlı ve plânlı olarak verilen haberlerin arkasını almak istiyorum. Çok yakın zamanda Türk Milletinin, müesseselerinin, aydınlarının, parti teşkilâtımız ve mensuplarının üzerinde ehemmiyetle durması gereken gerçekleri ve korkunç zihniyeti elbette açıklayacağım. Vazifemin başındayım.>>

Baykal’ın İzmir’deki Konuşması

CKMP’nin Ege Bölge Müfettişi Rifat Baykal, <<Genel Başkan Ahmet Oğuz’un düşük Bayar’la görüşmesi karşısında tutumunuz ne olacaktır>> şeklinde sorulan bir soruya, <<Bu konuda benim hiçbir bilgim yok. Muhakkak bir cevap vermek gerekirse; Genel Başkan Ahmet Oğuz’un Bayar’la görüşmesini doğru bulmuyor ve tasvip etmiyorum.>> şeklinde cevaplamıştır. Baykal Alparslan Türkeş’in <<15 Haziran’a kadar kongre yapılmazsa 16 Haziran’da partide yokuz>> şeklindeki beyanatına bir diyeceği olup olmadığı sorulduğunda <<CKMP’ye beraber girdik yine beraber toplanıp bir karar alırız>> diyerek cevap vermiş ve Ali Fuat Başgil’in CKMP Genel Başkanlığına getirilmesi için teşebbüse geçilmesini de doğru bulmadığını söyleyerek <<Böyle bir şey olacağını zannetmiyorum ve ümit etmek de istemiyorum>> demiştir.



Yeni İstanbul, 26 Mayıs 1965.

Temmuz kongresinde Genel Başkanlık adaylarından biri de Alparslan Türkeş

CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz parti yetkili organlarının tasvibini almadan yaptığı bazı temaslardan dolayı parti içinde müşkül durumda kalmıştır. Nitekim milletvekilliğinden istifa etmeye kalkışan Oğuz, önceki gece toplanan Parti Genel İdare Kurulunda ağır hücumlara mâruz kalmış, kendisi hakkında müzakere açılmasını istemiştir.

CKMP yetkililerinin ifadesine göre Ahmet Oğuz, büyük kongrenin tarihini geriye atmak ve bu arada zaman kazanarak tekrar Genel Başkan seçilmek zeminini hazırlamak gayesini gütmektedir.

Diğer taraftan CKMP deki kaynaşma hakkında basında yer alan haberler üzerine dün bir açıklama yapan Oğuz, şunları söylemiştir: “Parti üst kademelerinden verildiği anlaşılan bazı haberleri bugün basında okudum. Tek taraflı ve istenen belirli maksatlara göre tahrif edilerek düzenlenen bu haberler işin hakikî hüviyetini teşkilâttan ve umumi efkârdan saklamaya matuf gayretler manzumesidir. Bir müddet daha bu maksatlı ve plânlı olarak verilen haberlerin arkasını almak istiyorum. Çok yakın zamanda Türk Milletinin, müesseselerinin, aydınlarının, parti teşkilâtımız ve mensuplarının üzerinde ehemmiyetle durması gereken gerçekleri ve korkunç zihniyeti elbette açıklayacağım. Vazifemin başındayım.”

Öte yandan CKMP Genel İdare Kurulu, milletvekili aday yoklamalarından önce, Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırmayı kararlaştırmışlardır. Kongrenin gündemi ile tarihi bilâhare tesbit edilecektir.


Adalet, 26 Mayıs 1965.

Türkeşçiler CKMP’yi Ele Geçiriyorlar.
Ahmet Oğuz; Yakında milletimize korkunç gerçekleri açıklayacağız dedi.


Milliyet, İzzet Sedes, Başkentten Notlar, 26 Mayıs 1965.

CKMP’de su yüzüne çıkan anlaşmazlık

CKMP içinde uzun süredir devam eden anlaşmazlık, Genel Başkan Ahmet Oğuz’un, Bayar’ı ziyareti ile ilgili Genel İdare Kurulu görüşmelerinin basına duyurulmasiyle su yüzüne çıkmıştır.

Türkeş ve arkadaşlarının bu partiye girişinden önce parti ileri gelenleri arasında başgösteren fikir ayrılığının sebepleri özetle şöyle tahlil edilebilir:

CKMP içinde bir grup, son seçimlerden sonra, partinin gün geçtikçe zayıfladığını, Türkiye’nin meselelerinin değiştiğini, bu meselelere ayak uyduracak bir program hazırlanması gerektiğini, yeni lidere ihtiyaç olduğunu, kendi aralarında bu değişikliği sağlayabilecek bir lider bulunmadığını düşünerek, partiye yeni bir yön verme gayretine girişmişlerdir. Bu arada 14’lerden emekli Albay Türkeş ve bâzı arkadaşlarının CKMP ye katılma arzuları belirmiştir. Bu konuda parti ileri gelenleri arasında derhal bir görüş farkı ortaya çıkmış, bir kısım yöneticiler, dışardan bir lider aramaya lüzum olmadığını, gereken reformların pekâlâ yapılabileceği tezini ileri sürmüş; Türkeş ve arkadaşlarının alınmalarına şiddetle karşı koyarak, bu grubun fikir ve kanaatlerinin kendileriyle bağdaşamayacağını söylemişlerdir.

27 Mayıs Devriminin Kurmay Albayı ve arkadaşları CKMP’ye girdikten sonra partide bir hareket başladığı inkâr edilemez. Nitekim, parti için bir program taslağı hazırladıkları ve bunun CKMP’nin alışılmış, muhafazakâr tutumuna çok aykırı ve iktisadî bakımdan daha sola mütemayil, daha hareketli bir reform taslağı olduğu da bâzı CKMP liler tarafından söylenmektedir. Bu hazırlıkların yanısıra, Türkeş ve arkadaşları, Genel idare Kurulunda da çoğunluk sağlayarak Genel Müfettişlik ünvanını almış ve ilk olarak Türkiye içinde teşkilât kurmak ve temas etmek üzere gezilere başlamışlardır.

Türkeş’e karşı koyanların başında, bugünkü Genel Başkan Ahmet Oğuz ve parti içinde ağırbaşlılığı ve ihtiyatlı hareketleri ile temayüz eden, eski Başbakan Yardımcısı, bugünün Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer gelmektedir. Nitekim Oğuz’dan başka, Dinçer’in de, geçen haftalar içinde hem partiden, hem de Bakanlıktan istifa edeceği rivâyetleri Ankara’da dolaşmış, fakat Dinçer, arkadaşları tarafından iknâ edilerek istifadan vazgeçtiği söylenmiştir. Temmuz ayında yapılması kararlaştırılan kongrede Türkeş ve arkadaşlarının karşısına Genel Başkan adayı olarak Hasan Dinçer’in çıkarılacağı bâzı yetkili CKMP’lilerce ifâde edilmektedir.

Bu grubun kanaatine göre, A. Türkeş ve arkadaşları, CKMP teşkilâtı içinde bâzı kimselere ve seçmen kitlesine alerjiktiler ve bu yüzden daha partiye girer girmez liderlik mevkiinde yer almaları tepki uyandırabilecek ve dolayısiyle istifalara yol açabilecek, bu da kuvvet kaybına sebep olabilecektir. Binaenaleyh, daha ayaklarının tozunu silmeden bu mevkilere yükselmek istemeleri, CKMP’yi kuvvetlendirmeyecek, bilâkis zaafa uğratacaktır.

İki tarafın görüşlerindeki bu ayrılık, büyük kongre yaklaştıkça sertleşmekte ve kırıcı olmaktadır. Nitekim, Oğuz’un, dün basına yazılı olarak verdiği açıklama da bu müşahedeyi doğrulamaktadır. Türkeş grubunun karşısındakilerin kanaatine göre, Genel Başkan Oğuz’un Bayar’la görüşmesi meselesi kasden ve bilhassa büyütülmüştür. Aslında anlaşmazlığı körüklemek için bir bahanedir.



Yarın Dergisi, 26 Mayıs 1965, Sayı 110.

Türkeş’in Gizli Emelleri
CKMP’de neler yapılmak isteniyor? [Kapak]

Genel Sekreter Fuat Uluç daha CKMP’ye girdiği günden itibaren bu parti ile Türkeş arasında bir bağ kurmağa çalışmıştı. Hattâ daha 13 Kasım harekâtı yapılmadan önce o zamanki CKMP Genel Başkanı Osman Bölükbaşı ile Alparslan Türkeş’i konuşturmuştu bile.

Nihayet, CKMP içindeki bazı kimseleri de başta Mustafa Kepir olmak üzere kendi fikrine imale etmiş, bir çok CKMP’li ile Türkeş arasında münasebetler kurulmasına yardım etmişti. Bunun neticesi olarak da Türkeş üç arkadaşı ile birlikte CKMP saflarında arzı endam etmişti.

Doğrusu istenirse CKMP içinde çok kimse Türkeş’in partiye alınmasına vaziyet almışlardı. Fakat buna rağmen son Büyük Kongrede Türkeş taraftarlarına taviz veren Ahmet Oğuz, Hasan Dinçer’in de biraz pasif davranmasından istifade ile Genel Başkanlığa seçilmişti. İstemeyenlere rağmen Türkeş’in partiye girmesine taraftar olanlar ihtilalin kudretli albayın partisinin gelişmesine faydalı bir unsur olacağına inanıyorlardı. Diğerleri ise, CKMP’nin geçirmiş olduğu buhranların hemen hepsinin faillerinin Genel Başkanlık ihtirası içinde kimseler olduğunu biliyorlardı. Üstelik bunlar Türkeş’in Millî Birlik Komitesi devrindeki davranışları da yakından takip etmek imkânını bulmuş kimselerdi.

Kongrede Genel Başkanlığı kazanınca çok kimse Oğuz’un sonraki hareketinin ne olacağını düşünmeğe başlamışlardı. Uluç ve Kepir ile Türkeş arasındaki ilişkiler devam ediyor, buna zaman zaman Hazım Dağlı ile Mehmet Altınsoy da katılıyordu. Önümüzdeki seçimlerde kendi çevrelerinde seçim şanslarının azaldığını sanan bazı milletvekilleri ve senatörler de Türkeş’in katılmasıyla meydana gelecek havanın kendilerini kurtaracağını sanıyorlardı. Türkeş bu hava içinde Oğuz Genel Başkan seçildikten bir yıl kadar sonra CKMP saflarına katılmıştı.

Bazı kimseler daha başından itibaren Ahmet Oğuz’un Başkan seçilmek için Türkeş taraftarlarının oylarını sağlamak gayesiyle bu tavizi verdiğini ve bunu gerçekleştirmemek için gayret edeceğini tahmin etmişlerdi. Nitekim Türkeş’in ilk yıl için partiye girmemesi ve böyle bir niyeti olmadığını beyan etmesi CKMP çevrelerinde bu iddiaları haklı çıkarır gibi olmuştu. Anlaşılan Oğuz’un mukavemeti birinci yılın sonunda kırılmıştı ki, kudretli albay partiye girdi ve bundan sonra ihtiraların belli olup anlaşmazlık mevzularının ortaya çıkması için üç ay yetti.

Bazılarının iddiasına göre Türkeş partiye girerken en kısa zamanda Büyük Kongrenin fevkâlade toplantıya çağrılması için şart koşmuştu. Bu kongreden istenecek şey de yeni bir Genel Başkan ve Genel İdare Kurulu seçilmesiydi. Oğuz bunu geciktirmek seçim zamanına yaklaştırarak Kongreyi fiilen imkânsız hale getirmek istiyordu. İşte tam bu sırada Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kepir, Ahmet Oğuz’un üç ay kadar önce Celâl Bayar ile yapmış olduğu bir görüşmeyi müzakere konusu yapmak istedi. Gerçi Oğuz kimse ile danışmadan böyle bir ziyarette bulunmamak ve sonradan arkadaşlarına bilgi vermemekle hatalı bir davranışın içine girmişti ama, Kepir ve arkadaşları bunu yaptıkları zaman kendileri ile birlikte olmayan fakat Oğuz’u tasvip etmeyen kimseleri de yanlarına alacaklarını ummuşlardı. Nitekim bu taktik muvaffak oldu. Oğuz gerek Genel İdare kurulu toplantılarında, gerekse Grupla yapılan müşterek toplantılarda tek başına kaldı ve bir ara oturduğu Başkanlık yerinden kalkarak diğer arkadaşlarının yerine geçti ve <<ben artık Grubun üyesi değilim>> diyerek milletvekilliğinden istifa ettiğini ima etti. İşte bundan sonradır ki önce Hasan Dinçer, sonra Seyfi Öztürk havayı yumuşatmak ve Oğuz’un istifasını geri aldırmak için uğraşmaya başladılar. Salı günkü açıklamasının sonunda <<vazifemin başındayım>> dediğine göre, istifasını geri almış veya istifadan vazgeçirilmişti. Bu hâdisenin olduğu gün CKMP’nin Bulvar Palas’ta bir balosu vardı. Bazı kimseler Kepir ve Uluç’un asık suratlı halini görünce ortada bir şeylerin olduğunu anlamışlardı ama, işin aslının ne olduğunu farkedememişlerdi. İhtilâf tam bu noktada iken CKMP içindeki buhran gazetelere aktarılmıştı.

Pazartesi günü öğleden sonra toplanan Genel İdare Kurulu bir orta yol olarak Cevad Odyakmaz tarafından yapılan teklifi kabul ediyor ve yeni partiler kanununun kabul ettiği yoklama seçimlerinden önce Büyük Kongrenin toplanmasına karar veriyordu. Başkanlık Divanı bu fevkalâde kongrenin gündemini tesbit edecekti.

Genel Başkan olmak için verdiği tavizin kefaretini şimdi ödemekte olan Ahmet Oğuz Salı akşamı verdiği beyanatta şöyle diyordu: <<Türkeş ve arkadaşlarını partimize alırken şunu düşünmüştük. Zeki insanlar, parti disiplinine ve siyasî düzene alışsınlar, komisyon çalışmalarına katılsınlar ve bu suretle ileride parti kademelerinde görev alsınlar. Ama bu şahıslar buna uymadılar. Fakat şunu belirtmek isterim ki, bu düzene uymazlarsa siyasî hayat onları tasfiye eder. Kendilerine reformcu sıfatını takan bu kimseler alttan gelip parti içindeki eski kafalıları tasfiye edeceklermiş. Kendileriyle her zaman komünizm, sosyalizm, faşizm, nazizm, liberalizm konusunda tartışmaya hazırım ve bunları görüşelim. İnönü, biz Türkeş ve arkadaşlarını partiye aldıktan sonra akıllı bir politikacının yapacağı bir işi yaptı ve bizimkilere karşı üçünü öne sürecek. Simit sattım, bulaşık tabağı yıkadım. Süt dağıttım, hayatımı kendim kazandım, tahsilimi kendi imkânlarımla yaptım ve bu hale geldim. Daha genç bir politikacıyım. Hayatta bir çok bâdireler daha atlatacağım. Büyük Kongremiz Temmuzdadır. Durum o zaman aydınlanacaktır.>>

Talihsiz CKMP bir kere daha karışmıştı. CKMP’ye âdeta dışarıdan bir tasallutun vuku bulduğu şu günlerde şimdiye kadar parti ile ilgilerini gevşetmiş olan bazı eski partililerin yeniden işe daha kuvvetle sarılmaları ve Türkeş gurubunu tasfiyede birlikte hareket etmelerini beklemek yerinde olacaktır. Hattâ bu konuda hâlen CKMP’den ayrılmış ve parlâmentoda sayıları 150’yi geçen milletvekili ve senatörün de Ahmet Oğuz ve arkadaşlarında destek olmaları beklenmelidir. Zira başka partilere geçenlerin çoğu hususî konuşmalarında CKMP’den <<bizim parti>> diye bahsetmektedirler. CKMP bu badireyi de atlatırsa üçüncü parti olmak imkânına kavuşacaktır.

Fakat bu badireyi atlatmış olmanın tek şartı Türkeş ve arkadaşlarının hâkim duruma gelmemeleridir.


Yarın Dergisi, 26 Mayıs 1965, Sayı 110.

CKMP’deki buhranın nedeni

CKMP, son günlerde yeni bir buhranın içine girmiş gibi görünmektedir. CKMP kuruluşundan beri bu tip buhranların içinde kalmış ve bu yüzden bir defa kapatılmış, bir defa da Genel Başkanının ihanetine maruz kalmıştır. Şimdiki buhran da üç ay kadar önce partiye alınan ve Genel Müfettiş sıfatı verilen bir albay emeklisinin Genel Başkan yapılmak istenmesinden ortaya çıkmıştır. Gerçi Albay Emeklisi eski partililerle yaptığı konuşmada böyle bir niyeti olmadığını söylemektedir ama, etrafındakiler ve onun partiye alınmasında birinci derecede rol oynamış arkadaşları Genel Başkanlıkta değişikliğin bir zaruret olduğundan ısrarla bahsetmektedirler.

İşin dikkate değer tarafı, daha işin başında Türkeş’in partiye alınmasına muhalefet edenlere karşı görünen ve bu düşüncesi dolayısıyla 1964 Şubatındaki Büyük Kongrede Genel Başkan seçilen Ahmet Oğuz’un aradan bir yıl geçtikten sonra istikametini değiştirmiş olmasıdır. Hakikaten Ahmet Oğuz, Hasan Dinçer’i Türkeş taraftarlarına verdiği taviz sayesinde yenebilmişti. O sıralarda bilinen Dinçer’in Türkeş’in partiye alınmasına muhalif olduğuydu. Bu yüzden Türkeş’in fikri bakımdan paralelinde olan bazı kimselerle bu albay emeklisinin partiye girmesinin faydalı olacağını düşünenler Ahmet Oğuz üzerinde ittifak etmişlerdi. Daha sonra devam eden temaslarda Türkeş’e neler vaadedildiği bilinmemektedir. Fakat, bilinen şey Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kepir ile Genel Sekreter Fuat Uluç’un her şeyleriyle Türkeş’e angaje olmuş durumda bulunduklarıdır.

Oğuz’u Türkeş partiye girdikten üç ay kadar kısa bir müddet geçtikten sonra tedirgin eden şeylerin başında Bölükbaşı’nın ayrılmasından sonra şahıs partisi olmaktan kurtulan CKMP’nin yeniden bir şahıs partisi haline getirilmek yolunda ciddî gayretler sarfedilmesidir. Zaman zaman parti merkezinden yayılan basın bültenlerinde birlikte geziye çıktıkları zaman dahi Oğuz’un temasları yerine Türkeş’in konuşmaları haber verilmektedir. Gençlik Kolları Genel Merkezini teşkil eden kimseler bu partiye girişlerine sebep olarak Türkeş’in girmesiyle CKMP’nin yeni bir muhteva ve hüviyet kazanmasını göstermektedirler. Nihayet yayınlanan bildirilerde CKMP’ye programından aykırı olarak bir sosyalist hüviyet verme çabaları gösterilmekte ve MBK devrinde yapılan her müsbet icraatın faili olarak Türkeş ve arkadaşları takdim edilmektedir.

Türkeş taraftarları arasında yer alan bazı eski AP’liler CKMP’nin iç bünyesiyle ziyadesiyle meşgul olmaktadırlar. Bu arada Gökhan Evliyaoğlu bir defa daha Ali Fuat Başgil üzerine oynamağa karar vermiş gibi görülmektedir. Başgil AP içinde bütün şansını kaybettikten sonra müstakbel politik hayatı için yeni bir melce arar gibi görülmektedir. CKMP içindeki buhranın ortaya çıkmasından hemen sonra alelacele Ankara’ya gelmiş olmasının başka sebebi yoktur.

Türkeş taraftarları CKMP içinde bazı kimselerin üzerinde bilhassa duracakları Bayar’ı ziyaret konusunu kasden ortaya atmışlardır. Zira böylece Oğuz’un yanında olmayan kimseleri tam manasıyla Oğuz’un karşısına alacaklarını hesap etmiş olmalıdırlar. Aslında CKMP içindeki mücadele Bayar’ı ziyaretin hesaplaşması değildir. Türkeş’in taraftarları şimdi, Genel Başkanlığı takdim etmeye niyetli olmayan Ahmet Oğuz’u yemeğe karar vermişler ve bunu sahneye koymuşlardır. CKMP’nin küskün kardeşleri olan Ahmet Tahtakılıç ve Saadet Evren’in bunu vesile ederek Oğuz’a yüklenmeleri tabii karşılanabilir, fakat asıl mühim olan bu ihtilâfta asıl meselenin nereden çıktığını bilen Hasan Dinçer’in Oğuz’un yanında yer almasıdır.

CKMP içinde şimdi 17 yıldır bu partiye emek verenlerle, dün girip bugün başa geçmek isteyenlerin mücadelesi başlamıştır ve yapılmasına karar verilen kongre bunu halledecektir. Ancak bu kongrede kim kazanırsa kazansın bazı kimseler kongre sonrasında CKMP bünyesinde görülmezlerse bunu yadırgamamak lâzımdır.



Kim, 27 Mayıs 1965, Sayı 358.

CKMP

Oğuz, takkesini düşürünce

İlk çıkan haber, Ahmet Oğuz – Alpaslan Türkeş çatışmasında CKMP’nin birbirine girdiğiydi. Türkeş, CKMP’ye girerken kendisine söz verilmişti. En kısa zamanda genel kongreye gidilecek ve alkışlarla Genel Başkanlık görevi kendisine verilecekti. Son genel kurul toplantısında da Hasan Dinçer bu sebeple düşürülmüş ve yerine Ahmet Oğuz getirilmişti. Oğuz bu garantiyi verince genel başkan olmuştu. Fakat aradan günler ve aylar geçmiş, liderlik koltuğunu ısıtan Oğuz, genel kurulu toplamayı hiç düşünmez olmuştu.

Türkeş ve gölgesi Fuat Uluç, Ahmet Oğuz’un bu vurdumduymazlık karşısında sabırlarını yitirmişlerdi. Oğuz’un sözünde durmadığını teşkilâta yaymaya başladılar. Oysa, CKMP 1965 seçimlerine ülkübirlikçi Alparslan Türkeş’in başkanlığında çok daha kuvvetli girecekti. Oğuz’un sözünde durmaması partiye ihanetti. Oğuz da koltuk sevdasına kapılmıştı. Teşkilâtın gözü de açılmıştı. Oğuz’u tutan bir Konya, Eskişehir ve Kütahya illeri kalmıştı. Diğerleri, Türkeş’in dümeni ele almasını istiyorlardı.

Geçenlerde yapılan CKMP balosunda Türkeş’in üzgün oluşu dikkati çekiyordu. Nedenlerini el altından araştıran CKMP’liler Türkeş’in, Genel Sekreter Fuat Uluç aracılığı ile partiye bir protesto gönderdiğini öğrendiler. Türkeş diyordu ki: “Eğer, genel kurul toplantısı olağanüstü olarak 15 Haziran’a kadar toplanmazsa, başta kendisi olmak üzere, CKMP’ye giren 14’ler, bazı milletvekili ve senatörler, hattâ bakanların bir kısmı, 16 Haziranda CKMP içinde” olmıyacaklardı.

Pazartesi günü bu haberi alan parlâmento muhabirlerinin çoğu olayı gazetelerine “Oğuz – Türkeş anlaşmazlığı CKMP’yi bölüyor” şeklinde bildirmişlerdi. İşin üzerinde biraz daha ısrarla duranlar, Oğuz -Türkeş Genel Başkanlık çatışmasının altında başka bir olayın yattığını öğrenmek fırsatını elde ettiler.

İki aydan fazla gizli tutulan ve geçen hafta KİM’de açıklanan bu olay CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz’un İstanbul’da 17 Mart 1965 tarihinde Celâl Bayar’ı evinde ziyaret etmesiydi. Oğuz, eski DP milletvekillerinden Muhtar Başkurt’un aracılığı ve Sadettin Bilgiç’in tesiri ile Bayar ile uzun süren bir görüşme yapmıştı. Oğuz’un bu görüşmeden partinin diğer yetkililerini haberdar etmemesi, parti içindeki çatlaklığı daha derinleştirmeye imkân hazırlıyordu.

Oğuz – Bayar görüşmesi söylentisinin çıkması üzerine Oğuz ve Genel İdare Kurulu üyelerinin bir kısmı alışılagelmiş politikacı yalanlamalarında bulunmuşlardır. Bir kısım üyeler ise susmayı tercih etmişlerdi.

Bayar’ın Telkinleri

Konu Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir tarafından önergeyle gruba getirilince, badem bıyıklı Oğuz, Celâl Bayar ile görüşme yaptığını açıklamak zorunda kalıyordu. Şahsı adına bu görüşmeyi yaptığını söyliyen Oğuz, Bayar ile neler konuştuklarını da kısaca nakletmiş ve Bayar’ın şu sözlerini grupta açıklamıştı:

<<CKMP olarak siz CHP karşısında tek sebatkâr partisiniz, DP den ayrılmanızda haklıymışsınız, CHP iktidarının düşürülmesinde AP ile işbirliği yapmanızdan çok memnun oldum. Bu işbirliğini seçimlerde de gösterin ve CHP karşısında birlik olun.>>

<<Bunun kefaretini ödemeye hazırım>> diyen ve bu arada, bir de Sadettin Bilgiç ile görüştüğü yüzüne vurulan Oğuz hem CKMP’den hem de Milletvekilliğinden istifa ediyordu. Ancak araya İrfan Baran ile Seyfi Öztürk’ün araya girmesi ile Oğuz’un istifası önlenebiliyordu. Oğuz bu hareketinden dolayı etrafındaki şimşekleri toplarken Ahmet Tahtakılıç grupta şöyle konuşuyordu: “Celâl Bayar bir atıfetle dışarı çıkarılmıştır. Bir kenara çekilip oturması gerekir. Oysa, bunun tam aksini yapmakta, politika içinde at koşturmaktadır. AP’nin eski demokratlar tarafından idare edildiğinin söylendiği şu günlerde siz bu ziyareti nasıl yaparsınız?”

Haşin hatip Saadet Evren ise “değil onu ziyaret etmek, mezarına dahi gitmek caiz değildir.” sözleriyle Oğuz’a yağdırılan tenkitlerin zirvesine çıkıyordu.

Bu tenkitleri cevaplandırma çabasına giren Oğuz, Türkeş’in Genel Başkanlık mücadelesini ima ederek “tenkitleri amacı başkadır” diyor ve Bayar ile görüşmesinin basına intikali halinde partinin zarar göreceğini yeni idrak eden sözler kullanıyordu.

Genel İdare Kurulu büyük bir çoğunlukla Genel Kurulun 10 Ağustos’ta yapılacak Milletvekili aday yoklamalarından önce CKMP Genel Kurulunun olağanüstü bir toplantıya gitmesi kararını alıyordu. Kongrelerini yapmıyan il ve ilçe teşkilatları kongrelerini derhal tamamlıyacaklardı. Kongre de Temmuzun ortalarında toplanabilecekti

Böylece Oğuz – Türkeş çatışmasının ilk raundunu farklı bir şekilde Türkeş kazanıyordu.




Akis, Basıldığı tarih 27 Mayıs 1965, 29 Mayıs 1965, Sayı 571.

CKMP

Geçen haftanın sonunda Cumartesi günü, CKMP Genel İdare Kurulu ile Grup İdare Kurulunun ortak toplantı devam ederken saatlerin tam 18’i gösterdiği sırada kürüye gelen Genel Başkan Ahmet Oğuz, titrek bir sesle şunları söyledi:

“- Yeni İstanbul gazetesinde Aydın Doğan imzasiyle verilen haber doğrudur! Partinin yetkili organlarıyla temas etmeden tek başıma yapmış olduğum hareketin vebali de benimdir. Bu vebali partime karşı ödeyebilmek için kürsüye çıktığım şu anda, istifa etmiş, müstafi bir milletvekiliyim… İstifa mektubumu saat 17.30’da Millet Meclisi Başkanına göndermiş durumdayım.”

Oğuz’a karşı beliren öfke bu açıklama ile de yatışmadı. Ahmet Tahtakılıç ile Saadet Evren, yerlerinden:

“- Partiye ihanet ettin. Genel Başkanlıktan da istifa et!” diye bağırdılar.

Saadet Evren, kendisinin bir parti kurucusu olarak, Oğuz’un Genel Başkanlık yaptığı bir partide göreve devam edemeyeceğini açık açık söylüyordu.

Bu toplantıdan sonra Ahmet Oğuz’un, gerçekten, istifa mektubunu Millet Meclisi Başkanlığına gönderdiği anlaşıldı. Taraftarlarından Adalet Bakanı İrfan Baran ile Seyfi Öztürk teşebbüse geçtiler ve Sirmen’e ulaşmış olan mektubu, büyük ısrarlarla geri aldırdılar. Fakat bu partide, istifanın geri alınması ile işler durulmuş değildir.

Son gürültüler, zahiren Ahmet Oğuz’un Celâl Bayar ve Saadettin Bilgiç’le AP – CKMP birleşmesi yönünde yaptığı görüşmeler ve -kendi kendine- vardığı mutabakatla ilgili olarak çıkmışa benzemektedir. Oğuz geçen haftaki istifayla sonuçlanan toplantılarda, daha önce yaptığı bu görüşmeleri açıklamış, böylece, Bayar’la Bilgiç’in, eğer CKMP AP’ye iltihak ederse, bütün milletvekillerinin AP merkez kontenjanından Meclise sokulacağı hususunda söz verdikleri ortaya çıkmıştır.

Oğuz’un bu teşebbüsü ve Tahtakılıç ile Evren’in tepkileri, ilk nazarda CKMP deki fırtınaların tek sebebi olarak görünmektedir. Oysa karışıklık ve gürültülerin sebepleri daha derinlerde ve perdenin arkasındadır. Perdenin arkasındaki adam ise, Alparslan Türkeş’tir.

Altaylardan attığımız ok

Türkeş ve arkadaşları, CKMP’ye, 13 Kasım 1960’ta MBK’dan elendikleri için gerçekleştirmek fırsatını bulamadıkları o karanlık “ülkü birliği” emelleri istikametinde yeni teşebbüsler yapabilmek için girmişlerdir. Daima başa oynayan Türkeş, CKMP’ye girdiği andan itibaren, CKMP’nin normal olarak seçimden sonra toplanacak olan Genel Kongresini daha öne aldırmak için çalışmaya başlamıştır. Öne alınacak olan Genel Kongre Türkeş ve arkadaşları için iki işe yarayacaktır: Genel Başkanlığı ve Parti yönetim kadrosunu ele geçirmek, Parti programını ülkülerine göre değiştirmek!.

İşin başında Türkeş’in Partiye canlılık getireceğini sanan Oğuz ve arkadaşları, bu canlılık’ın içinde kendilerinin olmayacağını hissedince derhal tedbir aramaya koyulmuşlar, Genel Kongreyi de geri bıraktırmak için oyalama yollarına başvurmuşlardır. Ancak, Oğuz ve arkadaşları ayrıldıklarında, daha önce Anadoluyu dolaşarak teşkilâtta geniş değişiklikler yapmış, Türkiyedeki bütün ırkçı, turancı ve kafatasçılarla temas kurarak CKMP etrafında aşırılardan müteşekkil halkalar yaratmış olan Türkeş, börkünü giymiş, yayını ve sadağını kuşanmış, atına binmiş ve köprüyü geçmiş bulunuyordu. Oğuz’u Bayar’a götüren sebep, bu ümitsizlik olmuştur. İşin ilgi çekici tarafı, Oğuz’a en büyük tepkiyi gösteren Ahmet Tahtakılıç’ın, Türkeş hesabına değil, kendi başına hareket etmesidir. Fakat bu, neticede Türkeş’in işine yaramıştır, o başka!. Şimdi CKMP içinde üç fikir vardır. Oğuz ve arkadaşları Genel Kongreyi geri bırakmak, Parti programında değişiklik yaptırmamak ve Türkeş’i tasfiye etmek istemektedirler. “Gayritabii şeylerin hiç birine taraftar değilim. Perde arkasında neler yapıldı, bilmiyorum diyerek, Türkeş’e de taraftar olmadığını ifade eden Tahtakılıç ve Saadet Evren, Oğuz’u devirebilmek için Genel Kongrenin öne alınmasını istemekte, fakat Parti programında herhangi bir değişikliğe karşı bulunmaktadırlar. Türkeş ise hem Genel Kongrenin öne alınmasını, hem de programın büyük ölçüde değiştirilmesini istemektedir.

Haftanın başında Pazartesi akşamı yapılan Genel İdare Kurulu toplantısında Tahtakılıç ve arkadaşlarının bilinçsiz desteğini kazanan Türkeş taraftarları ağır bastılar ve Genel Kongrenin Ağustostan önce yapılması yolunda bir karar aldırdılar. CKMP içindeki ve dışındaki bütün nasyonal sosyalistler, bu büyük kongreyi kazanarak, bir partiyi -tabiî, daha sonra da Türkiyeyi!- ele geçirmenin kavgasına girmiş bulunmaktadırlar. Gökhan Evliyaoğlu, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, açıktaki 14’ler ve daha tanınmayan bir çok aşırı, bu kongrede galebe çalarlarsa CKMP’ye gireceklerdir. Bu arada, nasyonal sosyalistler güçlerini birleştirmek için Türkiyedeki bütün milliyetçi kisveli dernekleri bir federasyon haline getirmeye uğraşmaktadırlar. CKMP ele geçirilirse, bu federasyon, Partinin yarınki teşkilâtının nüvesi olacaktır. Türkeş’in zaferi halinde CKMP Genel Sekreteri olacağı ifade edilen Muzaffer Özdağ, bir Akis’çiye, Parti programını değiştirmek üzere Genel Kongreye sunulacak program değişikliği tasarısının hazır olduğunu söyledi.

Halen Genel Başkanlık makamında oturmakta olan Ahmet Oğuz ise büyük pişmanlık ve telâş içindedir. Oğuz, Salı sabahı kendisiyle konuşan Akis muhabirine: “Yakında, bu memleketin ilerisi ve devlet nizamı bakımından ciddî açıklamalar yapacağım.” dedi.



Zafer, 27 Mayıs 1965.

Ahmet Oğuz: Herkesin niyetini ben nereden bileyim, gerekirse konuşurum

CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz dün kendisi ile görüşen arkadaşımıza son olayların bir bilânçosunu yaptıktan sonra olaylara şimdilik seyirci kalacağını belirtmiş ve kanaatlerini bundan önce belirttiğini işaretle şöyle demiştir. <<Çok yorgunum. Hiç konuşacak durumda değilim. Bununla beraber bu hiç konuşmayacağım şekilde anlaşılmamalıdır. İcap ederse konuşacağım. Hadiselerin dili var. Herkesin niyetini ben ne bileyim. Bir çok hâdiseler cereyan ediyor. Bunlar zamanla gün ışığına çıkacaktır.>>



Zafer, 27 Mayıs 1965.

Türkeş, “Genel Kongre ve Ahmet Oğuz hakkında bana atfedilen demeçler yalan” dedi

Fethi Sariç – CKMP içerisindeki huzursuzluk ve sinir harbi had safhaya girmiş, Türkeş ve taraftarları hummalı bir şekilde kulis çalışmalarına girerken Oğuz ve arkadaşları olaylara seyirci kalmakla yetinmişlerdir. Genel İdare Kurulu kongrenin aday yoklamalarından önce yapılması kararına varırken başkanlık divanı da kongre gündemindeki maddeleri tesbit etmiş ve durumu Genel İdare Kuruluna bildirmiştir. Dün CKMP Genel Merkezinde gerek başkanlık divanının ve gerekse Genel İdare Kurulunun hummalı bir şekilde çalışmakta oluşu gözden kaçmamıştır. Türkeş taraftarı olan Millet Meclisi üyelerinden bir kısmı son olaylar dolayısiyle Genel Başkan Oğuz’u şiddetli bir şekilde itham etmiş ve hadiselere sebebiyet verdiği iddiası ile kendisini partinin hiç bir zaman affetmiyeceğini belirtmişlerdir.

Bir milletvekili Oğuz’un rahatsızlığı sebebi ile huzursuz olduğunu söylerken isminin açıklanmasını istemeyen diğer bir milletvekili de şunları söylemiştir:

Devrilen Çamlar

<<CKMP kurulduğu günden bugüne kadar liderler tarafından ihanete uğramıştır. Bunun sonuncu olmasını dileriz. Sayın Oğuz’un rahatsızlığı inşallah devam etmez.>>

Oğuz Taraftarları

Genel Başkan Ahmet Oğuz taraftarı olan milletvekilleri ise Alparslan Türkeş’in hareketlerini tasvip etmediklerini ve kendilerine kucak açmış olan Genel Başkanlarına ihanet ettiklerini belirtmiş ve <<Olayların şimdilik seyircisiyiz. Kongreye bir an önce gidilmesini temine çalışanlar bir gün hüsrana uğrarlarsa hiç şaşmamalı. Belki Türkeş beyanatlarının asılsız olduğunu söylemekle samimî olabilir. Fakat partiyi bölücü mahiyetteki çalışmalar da herhalde sayın Oğuz tarafından gelmemektedir

Yeni İltihaklar

Bir süre önce partilerinden ayrılarak CKMP ye gireceklerini bildiren İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Mustafa Kemal Erkovan ve Gökhan Evliyaoğlu’nun da kongre havasına göre girecekleri günü tâyin edecekleri öğrenilmiştir.

Türkeş’in Beyanatı

Alparslan Türkeş dün Genel İdare Kurulu toplantısına girmeden önce gazetecilere şu açıklamayı yapmıştır.

<<Benim kongre ve sayın Oğuz hakkında söylediğim iddia edilen sözler tamamen asılsızdır. Her şeyden önemli olan husus CKMP nin varlığının, dirliğinin korunması ve bu şerefli teşkilâtın memleket hizmetinde devamını sağlamaktır.>>



Zafer, Galip Erdem, 27 Mayıs 1965.

Korkunç zihniyet ne demektir?

CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz, ancak batmak üzere olan bir geminin kaptanına yakışacak heyecanlı bir telâş içinde konuştu. Ne söylemek istediğini iyice anlıyamadım; kendisinin anlayabildiğine de emin değilim. En yakın arkadaşlarını suçlamaktan çekinmeyen Ahmet Oğuz’un bir takım karanlık lâflar ettiğini, dört bir yana imdat işaretleri yağdırdığını görüyoruz. <<Bir müddet daha bu maksatlı ve plânlı olarak verilen haberlerin arkasını almak istiyorum. Çok yakın zamanda Türk milletinin, müesseselerinin, aydınlarının, parti teşkilâtımız ve mensuplarının üzerinde durması gereken gerçekleri ve korkunç zihniyeti açıklayacağım.>> ifadesinin taşıdığı mânâyı kavramak bugün için mümkün değildir. Yalnız, sayın Ahmet Oğuz’un unutmaması gereken bir nokta var. Açıklanmasını herkes merakla bekliyor. Sakın gecikmesin. Dürüst bir siyasetçi olduğunu sanıyorsa, suçlamalarını boşlukta bırakmamağa mecburdur.

İyi niyetle düşündüğüm takdirde, CKMP deki ihtilâfa akıl erdiremediğimi itiraf etmek zorundayım. Çünkü Ahmet Oğuz’un mevhum gerçekleri yanında, benim ve konu ile ilgilenen herkesin bildiği malûm gerçekler var. Birkaç tanesine kısaca dokunmak isteriz.

Türkeş ve arkadaşlarının CKMP ne girmesini en ziyade isteyenlerden biri de Ahmet Oğuz’dur. Taraflar arasında yapılan görüşmelere Ahmet Oğuz’un katıldığı herhalde kendisinin de inkâr edemeyeceği bir gerçektir. Ayrıca bay Ahmet Oğuz, Türkeş ve arkadaşlarının partiye girmeleri halinde olağanüstü kongreye gidilmesi ve Tüzükte değişiklikler yapılmasının isteneceğini de biliyordu. Yine bay Ahmet Oğuz’un, Genel Başkanlık seçiminde, Türkeş’i tutanlarla birleştiği ve onların oyları ile Genel Başkanlık seçimlerini kazandıkları da bir gerçektir. O günlerde tecrübeli bazı kimseler Ahmet Oğuz’un davranışlarından şüpheleniyor, Türkiye’nin yıllanmış bütün siyasetçileri gibi bir oyuna hazırlandığını, Türkeş ve arkadaşlarından aldığı kuvvetle Hasan Dinçer’i bertaraf ettikten sonra, kendi yerini sağlamlaştırmanın çarelerini arayacağını ileri sürüyorlardı. Bize göre, kesin hüküm verebilmek için vakit henüz erkendir. Şimdilik sayın Oğuz’un öfkelenmesinin milleti ilgilendirebilecek sebeplerini ortaya koymak zorunda olduğuna işaretle yetiniyoruz. İnsanoğlunun ezeli hastalığı kendisini dünyanın merkezi sanmaktır. Hesabını bozanları gayet iri lâflarla lekelemek istemektir.

Sayın Ahmet Oğuz’un şahsını aşan bir gayeye hizmet peşinde olduğuna inanmak isteriz. Yazık ki, böyle bir gayenin hiçbir belirtisini göremiyoruz. Siyaset hayatımızın tertemiz kalabilmiş isimlerini Saadet Kaçarları, Mehmet Altınsoyları milletin selâmetine aykırı bir yolda göstermeğe çalışmadan önce çok düşünmek lâzımdır. Yıkmağa heveslenmek kolaydır. Ama tarih, yıkmak isteyenlerin hakka yüz çevirdikleri müddetçe hep yıkıldıklarını yazar.



Yeni İstanbul, 27 Mayıs 1965.

CKMP’deki patlak veren son olaylar yatışmak üzeredir. Taraflar şimdilik mutedil bir tavır takınmışlar ve karşılıklı ithamların partiyi yıpratacağı fikri üzerinde durmuşlardır. Nitekim Oğuz, “Parti üst kademelerindeki korkunç zihniyeti açıklayacağım” derken Alparslan Türkeş, “Biz CKMP’liler olarak sayın Ahmet Oğuz bey de dahil partimizin memlekete en yararlı hizmeti yapması için çalışan ve çalışacak olan kimseleriz” demiştir.

CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş partideki son kaynaşmalarla ilgili olarak şunları söylemiştir: “Her şeyden önemli olan husus CKMP’nin varlığının, birliğinin korunması ve bu şerefli teşkilâtın memleket hizmetine ve hizmetinde devamını sağlamaktır. Biz CKMP’liler olarak sayın Ahmet Oğuz bey de dahil partimizin memlekete en yararlı hizmeti yapması için çalışan ve çalışacak olan kimseleriz. Bütün arkadaşlarımızın bu ruhu muhafaza edeceklerine inanıyoruz.”

Türkeş ayrıca Genel İdare Kuruluna muhtıra verdiği şeklideki haberlerin asılsız ve yalan olduğunu belirtmiştir.

Diğer taraftan CKMP Başkanlık Divanı dün sabah saat 10.30’dan 11.30’a kadar devam eden bir toplantı yaparak Temmuz ayında yapılacak olan olağanüstü kongrenin gündemini hazırlamış ve gündem üzerinde bir karara varması için Genel İdare Kuruluna sevketmiştir.

CKMP olağanüstü kongresi 15 Temmuz ile 20 Temmuz tarihleri arasında yapılacaktır. Diğer taraftan CKMP Genel İdare Kurulu saat 15 te toplanarak kongre gündemini tesbit etmiş, bu arada Genel Başkan Oğuz’un durumu üzerinde de görüşülmüştür.



Son Havadis, Mümtaz Faik Fenik, 27 Mayıs 1965.

CKMP’ye karşı hazırlanan komplo

İhtilâlin kudretli albayı diye anılan Türkeş ve arkadaşları, bu partiye sür’atle elkoyabilmek için harekete geçmişlerdir. İşin doğrusunu ararsanız, bu durumda, şimdiki komploculardan el’amân diye yaka silkip dert yanan Ahmet Oğuz’un da büyük bir sorumu vardır. Çünkü ihtilâlin kudretli albayını şatafatlı bir törenle bağrına basan, teşkilâtın kademelerine başmüfettiş diye tanıtan o olmuştur. Hattâ bu kararı tatbik için o sıralarda vazife ile dışarıda bulunan Hasan Dinçer’in gelmesini bile beklememiştir. Şimdi de, bunun cezasını çekmektedir. Eski bir tâbirle, <<kendi eliyle kesip yâre verdiği kalem>> bugün onun hakkında bunca emek verdiği partiden de, başkanlığından da âdeta uzaklaştırılmak fetvâsını imzalamaktadır.

Hoş bu iş de ayrıca bir acaiptir. Çünkü bu partinin nesi vardır ki neye konacaklardır. CKMP’nin mahallî seçimlerde aldığı oy miktarı ve nisbeti meydandadır. CKMP son seçimde hiçbir varlık gösterememiş, 1961’de kazandığı 7 vilâyeti Adalet Partisine, 1 vilâyeti de MP’ye kaptırmıştır. Oy nisbeti ise, 1961 yılındaki yüzde 13,96’dan 1963 te yüzde 2,81’e düşmüştür.

CKMP nin bugün bütün Türkiye’de yâni 67 vilâyette ancak 16 Genel Meclis üyesi vardır. Eğer şimdiye kadar onlar da kaldı ise…

Bu darbe teşebbüsünden sonra mahallî seçimlerde bu partiye oy veren seçmenlerin de, artık CKMP’den tamamen yüz çevireceğini söylemek için kehanet yapmağa hiç de lüzum yoktur. Görünen köy kılavuz istemez. İhtilâlin kudretli albayı, eğer CKMP’de biraz hayat eseri kalmışsa, onu da silip süpürecek ve onu da götürecektir!.



Tercüman, Erdoğan Gürgen, 27 Mayıs 1965.

A. Türkeş ve arkadaşları CKMP idarecilerini ikinci plâna attılar

CKMP’nin son büyük kongresinde, genel başkanvekili olarak kongreye katılan Hasan Dinçer, o tarihte karşısında Ahmet Oğuz’u buldu…

Ahmet Oğuz taraftarları, Türkeş ve arkadaşları ile işbirliği yaparak, ileride genel başkanlığı Türkeş’e devretmek kaydı ile Hasan Dinçer’i ekarte ettiler… Ahmet Oğuz rahat rahat genel başkan seçildi…

Kongre arefesinde, CKMP’ye girmek için Türkeş ve arkadaşları şartlar ileri sürüyorlardı… Görüşmeler sırasında, partinin adının, programının değiştirilmesi isteniyor, Türkeş’in genel başkanlığa adaylığının konması, karşısına başka aday çıkarılmaması teklif ediliyordu… Bu müzakerelerle kongreye gelindi… Ama kongrede Türkeş ve arkadaşları sadece dinleyici olarak bulundular… Ön görüşmelerde söylenen şartlar bir yana bırakılmış, partiye girme işi ertelenmişti…

Bu arada 20/21 Mayıs olayları cereyan etti… CKMP’ye girmekten vazgeçmiş olan Türkeş ve arkadaşlarının bir süre Talât Aydemir ile temaslarda bulundukları anlaşıldı. İş mahkemede sonuçlandı… Aydemir ayaklanmasını onikiye beş kala, CKMP yöneticileri kanalı ile, hükûmete duyuran Türkeş ve arkadaşları beraet ettiler.

Aradan yine aylar geçti… Köprülerin altından çok sular aktı… Bir gün geldi ki, CKMP’nin Ankara’daki genel merkezinin telefonları sık sık çalmaya başladı… Partiden, Türkeş ve arkadaşlarının alınacakları gazetecilere duyuruldu… O gün gösterişli bir tören oldu ve Türkeş ve arkadaşlarının partiye kaydı yapıldı…

Bu olaydan kısa bir süre önce, CKMP genel idare kurulu üyelerinden biri, bir gün partiye gelmişti… Odacı Hasan’a partide kimse olup olmadığını sordu… Üst katta bazı üyelerin bulunduğunu öğrenince üst kata çıktı… Genel idare kurulu toplantı salonuna girince, Özdağ ile iki genel idare kurul üyesini bir masa başında, partinin teşkilât dosyalarını incelerken gördü…

Partiye girecek olanlar, partinin mal varlığını hesap ediyorlardı.

Türkeş ve arkadaşları partiye alındıktan sonra, genel idare kurulu kararı olmaksızın Türkeş Genel müfettiş, Muzaffer Özdağ da gençlik kolları genel müfettişi yapıldı…

Genel başkanla, genel müfettişin yaptıkları yurt gezilerinde, ne gariptir ki, genel başkan ikinci plânda kaldı… Genel müfettiş ön safta göründü… Oysa, bu genel müfettiş partiye bir nefer olarak girmişti.

Parti Gençlik kolları genel müfettişi de boş durmuyordu… Partinin genel merkezi Ankara Kızılay’dadır… Gençlik kolları genel müfettişi, çalışmalarını kolaylaştırmak için, evinin yakınında, Bahçelievler’de, 800 liralık bir daire kiraladı ve gençlik kolu çalışmalarına bu dairede başladı… Gençlik kollarının yayınladığı bildiride, sosyal türkülerle milliyetçilik türküleri el ele yer alıyordu.

CKMP’de acele bir kongre davası başlamış, genel idare kurulu bu baskıya dayanamayarak, seçimden önce kongreye gitme kararına razı olmuştur… Bu arada genel başkan Ahmet Oğuz, zaman zaman milletvekilliğinden, zaman zaman da genel başkanlıktan istifa yollarını denemiş, şimdilik kaydıyla bu kararını ertelemiştir.


Dünya, 27 Mayıs 1965.

Türkeş iddiaları yalanladı

CKMP Parti Müfettişi Alparslan Türkeş, olağanüstü kongreye gitme kararı alındıktan sonra dün konuşmuş ve çeşitli fikir ayrılıkları yolunda öne sürülen iddiaları yalanlayarak, <<Herşeyden önemli olan husus CKMP nin varlığının, birliğinin korunması ve bu şerefli teşkilâtın memleket hizmetinde devamını sağlamaktır. Biz CKMP liler olarak Sayın Ahmet Oğuz dahil, partimizin memlekete en yararlı hizmetleri yapmasını temin için çalışan ve çalışacak olan kimseleriz. Bütün arkadaşlarımızın bu ruhu muhafaza edeceklerine inanıyoruz.>> demiştir.

Parti Müfettişi Türkeş bu arada kendisinin partiyi içten fethetmek için CKMP ye girdiği ve bu sebeple kendisinin Truva atına benzetildiği yolundaki haberler hakkında konuşmak istememiş, ancak gülerek <<No commet – Yorum yok>> demiştir.

Gazetecilere Birer Jip!

Alparslan Türkeş, Genel Merkez koridorunda gazetecilere yukardaki demeci verdikten sonra bir süre sohbet etmiş ve bu arada, <<Biz iktidara gelirsek gazetecilerin bugün almakta oldukları maaşlarına zam yapacağız ve aylıkları asgarî 2500 liraya yükselteceğiz>> demiştir. Türkeş bu arada basın mensuplarının rahat görev yapabilmelerini temin için birer de jip tahsis etmek kararında olduklarını sözlerine eklemiştir.

İki Komisyon Kuruldu

CKMP Genel Yönetim Kurulu seçim yönetmeliğini ve yeni bir programı hazırlamak üzere iki komisyon kurmuştur. Bu komisyonlardan program tadil komisyonuna Muzaffer Özdağ, Cevad Odyakmaz ve Kemal Taner seçilmişlerdir. Komisyonlar seçim yönetmeliği ve 14 lerin partiye girmesinden sonra yeni bir program hazırlanması konusunda çalışmalar yapacaklar ve hazırladıkları raporları Genel Yönetim Kuruluna getireceklerdir.

Genel Yönetim Kurulu, son günlerde parti içindeki, kaynaşma haberlerine karşı bir bildiri yayınlamayı uygun bulmuştur. Bu bildiri muhtemelen bugün basına verilecektir.


Dünya, 27 Mayıs 1965.

Gökhan Evliyaoğlu ve arkadaşları CKMP ye giriyor

CKMP Genel Yönetim Kurulunda olağanüstü kongreye gitme kararının alınmasından sonra partiye iltihaklar olmaktadır. Nitekim dün içlerinde doktor ve mühendislerin bulunduğu 13 kişilik bir grup partiye kayıtlarını yaptırmışlardır.

Hafta içinde de aralarında AP den geçen hafta istifa eden Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu, Meclise CKMP’den giren ve daha sonra uzun süre bağımsız kalan Kastamonu milletvekili İsmail Hakkı Yılanlıoğlu ve gene meclise CKMP’den giren ve daha sonra AP ye girip oradan da bu ay içinde istifa eden Ankara milletvekili Mustafa Kemal Erkovan’ın da bulundukları 5 kişilik bir grup CKMP ye kaydolacaktır. Söylendiğine göre bu milletvekillerinin kayıt töreni Cuma günü Parti Genel Merkezinde yapılacaktır.



Milliyet, 27 Mayıs 1965.

Türkeş: “Önemli olan birliğin korunmasıdır”
Ahmet Oğuz. “Nerede hareket, orada bereket” dedi

Alparslan Türkeş, dün <<CKMP’yi ele geçirecekleri>> yolundaki haberlerle ilgili olarak sorulan sorulara cevap vermiş, <<Biz CKMP liler olarak, sayın Ahmet Oğuz bey de dahil, partimizin memlekete en yararlı hizmeti yapmasını temin için çalışan ve çalışacak olan kimseleriz. Bütün arkadaşlarımızın bu ruhu muhafaza edeceklerine inanıyoruz.>> demiştir. Türkeş, şunları söylemiştir:

“Her şeyden önemli olan husus, CKMP varlığının, birliğinin korunması ve bu şerefli teşkilâtın memleket hizmetinde devamını sağlamaktır.

Ahmet Oğuz da dünkü CKMP Genel İdare Kurulu toplantısına girmezden önce gülerek <<Nerede hareket, orada bereket>> diye konuşmuş, olayların gelişmesini beklemek gerektiğini söylemiştir.

Başkanlık Divanı

Başkanlık Divanında bulunan Genel Sekreter Mustafa Kepir dün Başkanlık Divanı toplantısından sonra şunları söylemiştir:

<<Çarşamba günü Sıvas Milletvekili Cevad Odyakmaz arkadaşımız Genel İdare Kuruluna bir önerge verdi. Bu önergede normal kongre zamanının seçimlere rastlaması dolayısiyle seçimden önce büyük kongrenin yapılmasını, seçime girerken de parti bakımından bunun faydalı olacağını belirtti. İdare Kurulu tüzük hükümleri bakımından fevkalâde sayılacak olan bu kongrenin gündemi Başkanlık Divanınca tesbit edildi.



Milliyet, Hasan Pulur, 27 Mayıs 1965.

CKMP neye benzer?

CKMP’nin yemekli balosu, <<Falan da gelmiş mi, filân da gelmiş mi?>> diye soruşturmalarla devam edip gidiyordu ki, Başbakan Suat Hayri Ürgüplü’nün geldiği duyulunca derin bir nefes alındı. Arkadan Hasan Işık da gelince <<Ehhh, yeter>> dediler. CHP’lilerin, AP’lilerin görünmemesi unutuldu gitti…

Hasan Dinçer, masalarda bir gazeteci var diye birazcık sıkıldı. <<Ben şimdi gelirim>> deyip, bir daha dönmedi. Dinçer’in yanında Tabiî Senatör Ahmet Yıldız oturuyordu. Dinçer gidince oraya Alparslan Türkeş geldi. İki eski arkadaş öpüştüler. Türkeş, yanındakine Yıldız’ı göstererek <<13 Kasımda ağlayanlardandır..>> dedi. Sohbet koyulaşıyordu.

Bu arada, Balo Komitesinin yarı resmî organı diye tanıtılan Terazi gazetesi konuklara dağıtıldı. Terazi gazetesi, kışın yapılamadığı için şimdi yapılan CKMP Balosundan bahsediyor, CKMP’nin neye benzediğini de bir yazıda sıralıyordu. Bakın CKMP neye benziyormuş:

<<Adını biraz daha uzatırsa asalet zenginliğinden başka bir şey olamayan fakir İspanyol asilzadelerini hatırlatacaktır.
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi şimşir ağacına benzer. Ne kadar sulasanız hızla büyümez. Fakat gövdesi sertleşir.
Boyu bosu bakımından değilse de bünyesi itibariyle Osmanlı Devletine benzer.
CKMP, dinosor gövdeli ve yumruk kafalı partiler yanında kurt gövdeli fakat fil kafalı bir mahlûk gibidir.
En çok yükselttiği mahlûklardan en çok nankörlük ve hattâ düşmanlık gören teşekküldür.
Dâhi rolünde olup da, partiyi dehâlarına inandırdıklarını sanan ahmakların tam put oldukları ve despot kesildikleri zaman kaçıran bir teşekküldür.
Bir eski Başbakan bu parti hakkında, <<Her partiden bir deli getiriniz. CKMP’den kimi bulursanız getiriniz>> demişti. Ama bu partideki delilerin akıllı cesurlar olduklarını, onlara deli diyenlerin de akılsız cesur olduklarını olaylar göstermiştir.>>



Medeniyet, 28 Mayıs 1965.

Genel Merkezin dün yayınladığı bildiri: CKMP Birlik Beraberlik İçindedir

CKMP Genel İdare Kurulu tarafından dün yayınlanan bir bildiride olağanüstü büyük kongreye gidilmesinin kararlaştırıldığı açıklanmıştır. Büyük kongrenin kesin tarihi bilâhare tesbit ve ilân edilecektir. Bildiride şöyle denilmektedir:

1- 24 Mayıs 1965 günü (aday yoklamalarından evvel) yapılmasına karar verilen olağanüstü büyük kongre gündeminin ilân edilebilecek hale gelmesi için <<program tadili, tüzük tadili, aday yoklaması talimatı>> hazırlama komisyonları seçilmiştir. Büyük kongrenin kesin tarihi, hazırlanacak bu tasarıların genel idare kurulundan geçmesinden sonra tesbit ve ilân olunacaktır.

2- İki günden beri partimiz hakkında basında çıkmış bulunan yayınlar Genel İdare Kurulumuz tarafından incelenmiş ve muhteviyatı umumi bir üzüntü doğurmuştur.

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi mensupları partinin kurulduğu tarihten bu yana inandıkları fikir ve dâvaların kıskanç savunucuları olarak her türlü şahsî davranışların karşısında bulunmuşlardır. Bu bakımdan bir genel kongreye gitmekte parti yönünden bir fayda bulunup bulunmadığı yolundaki parti iç çalışmalarında tabiî karşılanması gereken tartışmaları şahsî çıkarlara bağlamak CKMP’sini tanımamak demektir.

Basında iki grup olarak gösterilip birbirinin tasfiyesi için uğraştıkları iddiasını tahrik sermayesi edinenlere partinin her zamandan daha çok birlik ve beraberlik içinde, tayin etmiş olduğu hedefe doğru yürümekte bulunduğunu hatırlatmakla yetiniriz.



Zafer, 28 Mayıs 1965.

CKMP tüzük tadil edecek

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel İdare Kurulu evvelki gün toplanarak bazı kararlar almıştır. Alınan kararda, 24 Mayıs’ta (Aday yoklamalarından evvel) yapılmasına karar verilen olağanüstü Büyük Kongre gündeminin ilân edilebilecek hale gelmesi için <<program tadili, tüzük tadili, aday yoklaması talimatı>> hazırlama komisyonları seçildiği bildirilmektedir. Diğer taraftan Büyük Kongrenin kesin tarihi, hazırlanacak tasarıların Genel İdare Kurulundan geçmesinden sonra belli olacaktır.



Milliyet, 28 Mayıs 1965.

27 Mayıs’ı kutladık. Bütün MBK üyeleri Anıtkabir’de kucaklaştılar.

Fahri Özdilek ile Alparslan Türkeş, dün yapılan törenden önce Anıtkabir’de kucaklaşıp öpüşürken. (resimaltı yazısı)

MBK Üyeleri Anıtkabir’de Barıştılar

Hep beraber uygun adımla çelenk koymaya giden ilk MBK üyeleri defteri birlikte imzaladı

İlk MBK üyeleri, Ondörtler ve Tabiî Senatörler birlikte dün Anıtkabir’de kabre ve Devrim Şehitlerinin mezarlarına çelenk koymuşlar, kucaklaşıp, birbirlerinin bayramlarını kutlamışlardır.

Dün saat 15 de yapılan törene Ankara’da bulunan MBK üyeleri katılmışlar, MBK üyeleri saygı duruşunun yapıldığı yere kadar <<uygun adım>> yürümüşlerdir.

Anıtkabrin çıkış merdivenlerinde resim çektirilirken, Ondörtler Tabiî Senatörlerin arkasındaki merdivenlerde yerlerini almışlardır.

Deftere Yazılan

İlk MBK’cılar, daha sonra özel deftere, Fahri Özdilek’in yazdığı yazının altını toplu halde imza etmişlerdir. Fahri Özdilek, özel deftere şunları yazmıştır:

<<Ölümsüz Atam, emanetlerinin bekçisi, öğütlerinin izcisiyiz. Sana minnet ve şükranlarımızı arz ederiz. Millî Birlik Komitesi Üyesi Fahri Özdilek.>>

Sıra, Radyoda konuşma konusuna gelince, burada çeşitli fikirler ortaya atılmış, Özdağ, Alparslan Türkeş’in konuşmasını, Fahri Özdilek de Ahmet Yıldız’ın konuşmasını teklif etmiştir. Sonuçta orada bulunan bütün üyelerin kısaca Radyoya ihtisaslarını bildirmeleri konusunda mutabık kalınmıştır.



Milliyet, 28 Mayıs 1965.

CKMP’de Oğuz grubu duruma hâkim oldu

CKMP Genel İdare Kurulunun önceki günkü toplantısında, Ahmet Oğuz taraftarları çoğunluğu sağlamışlar, bâzı üyeler Türkeş taraftarlarına sert çıkışlarda bulunmuşlardır. Konuşan üyeler, <<Kongreye gitmenin bir yolu yöntemi olduğunu, öyle partiyi ele geçirir gibi kongreye gidilemeyeceğini>> bildirmişlerdir.

Karşı tarafın üyelerinden bâzılarının toplantıya katılamamış olması havayı değiştirmiş, Başkanlık Divanından gelen gündem kabul edilmeyerek, kongreden önce <<program taslağının, aday yoklaması talimatının hazırlanarak genel İdare Kuruluna getirilmesi>> kararlaştırılmıştır. Olağanüstü kongrede Genel İdare Kurulu ile Genel Başkanın seçilmesi meselesi de dün yayınlanan bildiride yer almamıştır. Başkanlık Divanı, kongre gününün tesbitini Genel İdare Kurulunun takdirine bırakmıştı. Genel İdare Kurulu bu konuda bir karar vermemiştir. CKMP Genel Başkanlığından dün basına verilen bildirinin sonunda şöyle denilmektedir:

<<Bir genel kongreye gitmekte parti yönünden fayda bulunup bulunmadığı yolundaki, parti içi çalışmalarında tabiî karşılanması gereken tartışmaları şahsî çıkarlara bağlamak CKMP ni tanımamak demektir. Basında iki grup olarak gösterilip birbirinin tasfiyesi için uğraştıkları iddiasını tahrik sermayesi edinenlere, partinin her zamandan daha çok birlik ve beraberlik içinde, tâyin etmiş olduğu hedefe doğru yürümekte bulunduğunu hatırlatmakla yetiniriz.>>



Milliyet, 28 Mayıs 1965.

14’lerden Muzaffer Karan TİP’e girdi

Öndörtlerden Muzaffer Karan dün Türkiye İşçi Partisine girmiştir. 27 Mayıs Anayasa ve Hürriyet Bayramının Anıtkabir’de yapılan törenleri sırasında Muzaffer Karan CHP Genel Başkanı İnönü’ye takdim edilmiş ve Karan’ın TİP’e girdiği bildirilmiştir. İnönü, <<Güzel… Güzel…>> diyerek, Karan’ın elini sıkmıştır. TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar da, İnönü’ye <<Paşam, hepsini size kaptırmayacağız. Bu da bizim olsun>> demiştir.

TİP Genel Başkanı Aybar, bugün bir basın toplantısı yaparak, Karan’ın TİP’e girdiğini açıklayacak, basın toplantısında Karan da bulunacaktır.



Adalet, Başyazı, 28 Mayıs 1965.

Bir hatırlatma

Kudurmuş bir yaratık gibi sağa sola saldıran şu malûm makyajlı sosyalistin gerçek kişiliğini anlayabilmesi için 1960 – 1965 aynasında kendini görmesi lâzımdır. Milyonlarca vatandaşa, kendini müdafaadan mahrum insanlara ve ailelerine havsalanın alamayacağı rezil, aşağılık ve her türlü ahlâk kayıtlarından yoksun yazılarla hakaretlerin, sövmelerin görülmemiş örneklerini vermiş olan bir basın mikrobu, şimdi bir belgenin tek kelimesi için, hassas bir yerine dokunulmuş gibi cıyak cıyak bağırarak dünyayı ayağa kaldırmak çabasındadır.

Hangi menfaatler karşılığı, kimin hesabına solculuk kundakçılığı yaptığı bilmeyen üç buçuk gafil insanın kendisine sempati göstermesinden şımararak bir ihtilâl tellâlı olmaya da başlayınca ona ve akılsız kuyruklarına bazı uyarıcı gerçekleri bildirmek bir zaruret olmuştur.

Viskisini yudumlayarak oturduğu yerde ham hayaller kuran bu Babıâli zübbesine hemen hatırlatalım: Türk milleti, şu veya bu bahane ile meşrû ve demokratik bir düzenin karşısına dikilmek isteyenlere nasıl bir cevap vereceğini gösterecektir. Bu memlekette üç buçuk solcu serseri ile sokak nümayişi veya köşe kapmaca yapılamayacaktır. Atatürk’ün vasiyeti ve nasihatı yerini bulacak; millet, nereden ve kimlerin desteği ile gelirse gelsin komünist bir rejim getirme çabasında olanları mutlaka yok edecektir.

Sessiz ve mütevekkil bu milletin sabrı tükendiği zaman yeniçeri zorbalarını bile nasıl temizlediğini hatırdan çıkarmamak gerekir. Bu memleketi öyle bir ortama sürüklemek istiyenlerin kafaları mutlaka ezilecektir. Millî vicdan, millî şuur bunu emretmektedir. Böyle bir maceraya atılmak niyetini gerçekleştirmek istedikleri gün evlerinden helallaşarak çıkmalarını ve Türkiye’de kendilerini doğrayacak kaç balta bulunduğunu hesap etmelerini de son defa tavsiye ederiz.



Havadis, Yeni İstanbul, 29 Mayıs 1965.

Yuvaya dönüş başladı, Üç Milletvekili CKMP ne girdi

Bir süre önce Adalet Partisinden istifa eden Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu, Kastamonu Milletvekili İsmail Hakkı Yılanlıoğlu ve Ankara Milletvekili Mustafa Kemal Erkovan ile bir tüccar ve bir mühendis dün Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine girmişlerdir. Her üç milletvekilinin partiye giriş beyannameleri CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz ve parti Genel Müfettişi Alparslan Türkeş tarafından imzalanmıştır. CKMP’ye giren bu milletvekillerinden Yılanlıoğlu ile Erkovanlı, CKMP listesinden milletvekili seçilmiş ve bilâhare partilerinden ayrılarak AP’ye geçmişlerdi.

Ortak Bildiri

Her üç milletvekilinin yazılı olarak verdikleri ortak demeçte şöyle denilmektedir:

<<Bugün de Türkiye’nin geleceği tesadüflerin ve hâdiselerin seyrine terk edilmiş olmaktan ve Türk Milletinin manevî kıymet hükümleri zamanla zaafa uğratılmış, müşterek ölçüleri tahrip edilmiş bulunmaktan kurtarılamamıştır.

Hâlen bu sahipsiz vatandaşlar çağımız dünyasının ve biricik mes’elemiz olan Türkiye’nin gerçeklerini ve şartlarını gözeten yeni bir ışık, demokratik sosyal düşünceye bağlı yeni ve dinamik bir kadronun rehberliğini arzulamaktadır.

Mevcut siyasî partilerin hiçbiri Türkiye’de gelişen ve dünyanın gidişine uygun, ekonomik, sosyal akımları, büyük milletimizin manevî değerleriyle bir arada temsil edebilecek bir kuruluşa ve iyi anlaşabilmiş aydınlar kadrosuna malik değildir.

Ancak CKMP bu yolda en istidatlı bir teşekkül olarak gelişmelere ayak uydurabilmek üzere radikal hazırlıklara ve teşebbüslere girişmiş bulunuyor. Bu partideki değerli arkadaşlarımızın bu teşebbüslerini desteklemek ve kendilerine yeni tarihî vazifede yardımcı olmak maksat ve ümidile nazik davetlerine icabet etmek suretiyle CKMP’ye girmiş bulunuyoruz.>>



Adalet, Başyazı, 29 Mayıs 1965.

Üç Silâhşör

Hayatı boyunca daima geniş bir muhafız çenberi içinde yaşamayı itiyat haline getirmiş olan CHP liderinin bugün bile evinde asker ve polisten kurulu bir emniyet ekibi bulunduğu bilinmekte idi. Ama kendisinin ve partisinin siyasî tarizlerden korunması için 14 lerden üç kişiyi koruyucu silâhşör olarak partisine alacağı akla gelmezdi.

Akla gelmezdi zira, partili mebuslardan bazılarının dahi bunu iyi karşılamayarak meclis gruplarında soru mevzuu yapmaları bunu ispatlamaktadır.

14 lerden üçünün partiye alınmasının gerekçesi cidden enteresan. Bunlar parti ve lider için bir nevi sigorta emniyet garantisi hizmeti görecek. Bu şaşılacak beyan, grubunu tatmin etmiş midir, bilmeyiz ama fikirlerindeki çelişmelerin, perişanlıkların tesciline fırsat verdiği muhakkak. Konuşmanın bu kısmını dinleyenlerden bazılarının arkadaşlarının kulağına eğilerek, “zehi tasavvuru batıl, zehi hayali muhal” diye fısıldamış olmaları çok muhtemel.

Önümüzdeki seçimlerde iktidara gelmeyi hayal eden bir ana muhalefet partisinin ümit bayrağını elinde taşıyan bir zatın fikir selâmetini ve konuşma selâsetini kaybettiği artık bir gerçek olarak görünmektedir. Politik ihtirasların şiddeti ne olursa olsun insanların muayyen bir yaştan sonra her yönden bir çok şeyler kaybettiği muhakkaktır. Bu, her halde tabiat kaidelerinin kaçınılmaz bir sonucudur. Onun içindir ki Churchill ve Adenauer gibi yaşlı politikacılar tam kıvamında politika sahnesinden çekilmesini bilmişler, bu davranışları da siyasî değerlerinin son ve en isabetli notu olmuştur. Öyle anlaşılıyor ki, CHP lideri, malik olduğu ne varsa -şayet daha kalmışsa- hepsini sarfettikten sonra sahneden bomboş olarak çekilmeye kararlı görünüyor.



Yeni İstanbul, 31 Mayıs 1965.

CKMP Eyüp İlçe Kongresinde konuşan Türkeş, 9 Işık Prensibini izah etti

CKMP’nin Eyüp İlçe Kongresinde bir konuşma yapan Genel Müfettiş Alparslan Türkeş “Halk kitlesinin bütün meselelerini Türkiye’nin özelliği içinde en kısa yoldan halledecek hareket partimiz safları içinde doğmaktadır. Söz hürriyeti, vicdan hürriyeti, yazı hürriyeti, ilim hürriyeti, korkudan ve baskıdan azâde olma hürriyeti, ekonomik hürriyet ve sefaletten kurtulma hürriyeti. Bu prensip bizim 9 prensibimizin en önemlisidir. Sözlerimi büyük bir hürriyet şairinin sözleri ile bitireceğim: ‘Aşk için hayatımı, hürriyetim için hayatımı veririm.’ Her şeyin esası hürriyettir.”

Dokuz Işık Prensibi

Diğer taraftan kongrede öz alan Gençlik Kolları Genel Başkan Vekili Muzaffer Zorlu da sık sık alkışlarla kesilen konuşmasında Türkiye’de doktrin hareketlerinin başladığını, CKMP nin de yeniden teşkilatlanırken bu hususu dikkate almak mecburiyetinde olduğunu, CKMP nin komünizm karşısında olduğunu, Türkiye’nin problemlerinin milliyetçi ve toplumcu esaslara dayanan prensiplerle hallinin bir mecburiyet haline geldiğine işaret ederek demiştir ki:

“Biz ülkümüzü 9 Işık’tan almaktayız. Ülkümüzün dayandığı 9 prensip şunlardır: Milliyetçilik, Ülkücülük, Ahlâkçılık, Toplumculuk, Hürriyetçilik, Şahsiyetçilik, Köycülük, Gelişmecilik ve Endüstricilik ile Teknikçiliktir. Türkiye’nin meseleleri sokakta değil, düşünenlerin gruplaşması ve müşterek çalışması ile halledilecektir. Türkiye ne emperyalistlerin ne de komünistlerindir. Türkiye Türklerindir. Türkler derken yalnız Misakı Milli hudutları içindeki Türkleri kastedmiyoruz. Biz Türklüğü bir bütün olarak görüyoruz. Dış Türklerin dâvalarını da savunmayı bir vatan borcu telâkki ediyoruz.”



Yeni İstanbul, 2 Haziran 1965.

Eski 14’lerin beşi CKMP’ye giriyor

Eski MBK üyesi 14’lerden Münir Köseoğlu, dört arkadaşı ile birlikte CKMP’ye gireceklerini açıklamışlardır. Orhan Erkanlı, Orhan Kabibay ve İrfan Solmazer’in CKMP’ye, Muzaffer Karan’ın da geçen hafta TİP’e girmelerinden sonra tarafsız kalan 14’lerden son beşi de CKMP’yi tercih etmişlerdir. Fazıl Akkoyunlu, Mustafa Kaplan, Münir Köseoğlu, Numan Esin ve Şefik Soyuyüce muhtemelen önümüzdeki günlerde CKMP’ye resmen katılacaklardır. Bu konuda kendisiyle görüştüğümüz Münir Köseoğlu 14’lerin parçalanamayacağını, CHP’ye ve TİP’e giren diğer 4 arkadaşlarının da çok yakın bir gelecekte “Yuvaya döneceklerini” ifade etmiş ve “Bizim fikir yapımız aynıdır. Şimdi böyle bir ayrılık olabilir. Fakat ileride onların millî birlik ruhu ile aramıza dönmelerini ümit ediyoruz.” demiştir.



Medeniyet, 3 Haziran 1965.

CKMP’de Oğuz, Türkeş, Tosbi, Hancıoğlu, Özdağ, Evliyaoğlu, Demirsoy, Erkovanlı, Telli ve Tamer bütün yurda dağıldılar

Türkeş “CKMP riyadan uzak kalacaktır” dedi

Seçimlerin yaklaştığı şu sıralarda siyasî partilerde hummalı bir faaliyet başlamıştır. Bilhassa bu arada CKMP plânlı ve programlı bir surette memleketin dört bucağını geceli gündüzlü taramaktadırlar.

Ahmet Oğuz, Sadettin Tosbi ve arkadaşları Trakya bölgesinde, Rasim Hancıoğlu ve arkadaşları Isparta, Burdur ve Antalya havalisinde, Alparslan Türkeş, Ramazan Demiroy, Mustafa Kemal Erkovanlı, Tahsin Telli, Gökhan Evliyaoğlu, Kemal Tamer ve arkadaşları Keskin’den sonra Adana ve Mersin havalisinde geziye çıkmış bulunmaktadırlar. Köylü ve şehirli vatandaşlarla hasbihalde bulunan CKMP liler, memleketin ve milletin çeşitli dert ve dâvalarına temas etmektedirler. CKMP li hatipler her yerde halkın coşkun sevgi tezahüratıyla karşılanmaktadır.

Alparslan Türkeş, köylü, işçi, küçük esnaf, sanatkârlarımızın dert ve dilekleriyle meşgul olmaktadır. Türkeş yaptığı konuşmada <<Milleti bu sıkışık durumdan kurtarma çarelerini bulma yolundayız. Halk ve Adalet Partileri bütün işlerde yan çizmektedir. Milletimiz bunların hakiki niyetlerini bilmektedir. Bu partiler bu garip davranışlarla asla yararlı iş ve hizmet göremiyeceklerini belirtmiş oluyorlar. CKMP olarak temkinli ve tedbirli çalışmalarımızla onların yapamadığını ve yapamıyacaklarını çok kısa zamanda aziz milletimize isbat edeceğiz. CKMP daima gösteriş ve riyadan uzak kalacaktır.>> demiştir.



Medeniyet, 4 Haziran 1965.

Türkeş “Türk halkı gerçek refaha kavuşmalı” dedi

CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, beraberinde Ankara milletvekili M. Kemal Erkovanlı, Kastamonu milletvekili İ. Hakkı Yılanlıoğlu, Nevşehir milletvekili ve Ankara İl Başkanı Ramazan Demirsoy ve İl idare kurulu üyeleri olduğu halde dün Keskin’e gitmişlerdir. İlçe İdare Kurulunca Keskin halkevi salonunda tertiplenen ve çok kalabalık bir partili ve vatandaş kitlesi tarafından izlenen bir toplantıda birer konuşma yapmışlardır.

Alparslan Türkeş, M. Kemal Erkovanlı, İ. Hakkı Yılanlıoğlu Keskin’den Şereflikoçhisar’a hareket etmişlerdir. Burada kendilerini bekleyen Balıkesir milletvekili Gökhan Evliyaoğlu ile Genel İdare Kurulu üyesi Kemal Tamer’i yanlarına alarak Adana istikametinde yollarına devam etmişlerdir.



Havadis, 7 Haziran 1965.

CKMP ne Adana’da kitle halinde iltihaklar oldu

Parti Genel Müfettişi Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının Adana ziyareti büyük ilgi ile karşılanmış ve yapılan konuşmalar dikkatle izlenmiştir. Adana AP İl Haysiyet Divanı Üyesi Ahmet Sofuoğlu, Merkez İlçe Kurulu ve Belediye Meclisi üyesi Cevdet Cananoğlu, AP den Mali Müşavir Hasan Çulhaoğlu, Tüccar Çiftçi Osman Sabri Akdağ, Eczacı İsmet Aytekin, Tüccar Çiftçi Şükrü Küstü dün partilerinden istifa ederek CKMP ye kayıtlarını yaptırmışlardır. Ayrıca Santral Palas sahiplerinden Muzaffer Tuğgezin, Tüccar ve Türkistanlılar Derneği Başkanı Bedri Hukend, Tüccar İbrahim Derdiyok, Mehmet Gülüş, Muzaffer Avcı, Fahrettin Çetinsoy, Rauf ilk iltihak eden ve kayıtlarını yaptıranlar arasındadırlar. İltihaklar devam etmekte ve kayıtlar yapılmaktadır.


Yeni İstanbul, 7 Haziran 1965.

CKMP’nin Ankara İlçe Kongresinde konuşan Muzaffer Özdağ “Türk millî kurtuluş harekâtının ikinci safhasına, inşa safhasına öncü olacağız” demiştir. CKMP Merkez İlçe Kongresi dün Türk Ocağı Salonunda yapılmıştır. Kongrede Partili Senatör ve Milletvekilleri ile Muzaffer Özdağ, Mareşal Fevzi Çakmak’ın kızı Nigâr Çakmak ve eşi Sırrı Çakmak da hazır bulunmuşlardır. Karaman’da bulunan parti Genel Müfettişi Alparslan Türkeş ile Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu’nun kongreye başarı dileyen telgraflarının okunmasından sonra Uşak Milletvekili Ahmet Tahtakılıç söz almıştır. ..



Medeniyet, Suat Menderes, 8 Haziran 1965.

CKMP Millî ümit ve huzur olarak gelişmektedir

Her geçen gün CKMP nin biraz daha güçlendiğini göstermektedir. Siyasî gözlemcilerin ve taşrada münteşir gazetelerin yayınlarından öğrendiğimize göre, CKMP’nin merkezde çok kısa bir zamanda kazanmış olduğu gücü, taşra teşkilâtındaki gelişmeler takip etmektedir.

Son olarak Tokat ilinin Almus ilçesi Belediye Başkanı ve aynı zamanda Yeşil Almus Gazetesi sorumlu müdürü Sayın A. Kadir Yazar’ın da CKMP saflarına katılışı bu haberlerin doğruluğunu teyid etmektedir.

Çevresinde sevilen bir politikacı olan A. Kadir Yazar Yeşil Almus Gazetesinde CKMP saflarına niçin katıldığını açıklayan yazısında şöyle demektedirler: “CKMP’nin asil milletimize yeni bir kuva-i milliye ruhu vermek üzere giriştiği çalışmaları il ve ilçelerimizde teşkilâtı bulunmayan bu parti hakkında ilçemiz ve dolaylarında alâkayı artırmak ve yoğun çalışma halk tarafından yürütülmeye başlanmıştır. Çevremizde teşkilâtı bulunan parti mensupları kurulacak CKMP teşkilâtına olumlu bağlılıklarla yardım hususunda hizmeti rejimin teminatı olarak ifade etmektedirler.

CKMP nin Alparslan Türkeş ile kazanacağı hayatiyetin bu asil millete mutlu olacağı hususundaki ümit ve inanışlara imkân vermiş olan CKMP yukarı kademesi günün sitayişle bahsedilen, ihtirastan uzak, millete denemesi gereken kadro olarak ifade olunmaktadır.”

Sayın A. Kadir Yazar’ın veciz olarak belirtikleri gibi Sayın Alparslan Türkeş’i de kadrosuna almakla çok büyük bir güç ve dinamizm kazanan CKMP önümüzdeki büyük seçimde lâyık olduğu alâkayı görecek ve milletin bu asil teveccühüne lâyık olduğunu icraatıyla isbat edecektir. Hasılı CKMP millî ümit ve millî huzur olarak gelişmektedir.



Havadis, 8 Haziran 1965.

CKMP’ye iltihaklar devam ediyor

CKMP Genel Merkezinde dün yapılan bir törenle Kadın Gazetesi sahibi ve edebiyatçılarımızdan İffet Halim Oruz, İlâhiyat Fakültesi Öğretim Kurulundan Dr. Hikmet Tanyu, Avukat Abdulkadir Uraz CKMP’ye katılmışlardır.

Hikmet Tanyu: “Bugüne kadar Türk kültür hareketi ve neşriyatı içinde kalmış, 1946-1961 arasında Kudret gazetesinde düşünce ve inanç birliği dolayısı ile bazı destekleyici yayınlarda bulunmuştum. Günümüzün karışık ve çetin sosyal şartları içinde dışta kalarak yapılacak bir yayınının kâfi gelemeyiceğini gördüm ve şimdiye kadar hiç bir siyasî teşekkülde bulunmamış olmama rağmen CKMP’ye katıldım. Çünki, prensiplerine ve mücadelesinin samimiyetine candan inandığım bu ülkücü arkadaşların arasına katılmak benim için bir görevdi.”

CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş de yaptığı konuşmada şöyle demiştir: “CKMP bugüne kadar yaptığı mücadelelerle çok şerefli bir maziye sahip olarak demokrasi tarihimizde yer almış bulunmaktadır. Bundan sonraki hizmetleri de büyük ve şerefli olacaktır. Siz ülkücü arkadaşlarımızın aramıza katılmış olmaları çalışma ve başarılı olma şevkimizi arttırmıştır. Yeni bir oluş çağı içinde bulunan memleketimizin ana dâvaları, üzerlerine cesaretle eğilecek bilgili, kararlı ve yapıcı kudretli insanları beklemektedir. Aramıza katılmakla bizlere değer veren arkadaşlarımızı en iyi dileklerle selâmlarım.”



Medeniyet, 11 Haziran 1965.

8 Sendika Lideri dün CKMP’ye girdi

Dün sabah saat 10.00’da yapılan bir törenle 8 sendika lideri ve üç emekli subay CKMP’ye girmişlerdir. … Genel Merkezde yapılan bu törende Genel Başkan Ahmet Oğuz ile Genel Müfettiş Alparslan Türkeş birer konuşma yapmışlar, partiye katılan yeni arkadaşlarına <<Hoş geldiniz>> demişlerdir.



Vatan, Mehmed Kemal, 13 Haziran 1965.

Partilere Girenler

Partiler fikir yelpazesi içinde yavaş yavaş yerlerini alıyorlar. CHP ortanın soluna kaymıştır. Seçim beyannamesi ile de, ne kadar kaymış olduğunu açıklıyacaktır. Merkezin sağındaki ve solundaki partiler belli olmuştur.

Yelpaze

Artık yelpazenin aldığı biçime göre herkes partisini seçiyor. Erkanlı, Kabibay, Solmazer CHP ye kayıtlarını yaptırırlarken, CHP içindeki sol’a karşı olanlar da mızıklanmaya başladılar. Üç MBK cı CHP ye girerken hesaplarını da yapmışlardır. Erkanlı, Akis’te yazdığı bir yazı ile niçin CHP’ye girdiğini açıklıyor. CHP, Atatürkçü, Devrimci ve Sol’da bir parti olduğu için girmiş. Onlar CHP ye girerlerken, CHP nin gerçekten, Atatürkçü, devrimci, sol’da bir parti olmaya başladığını gören bazıları da pılıyı pırtıyı toplayıp burdan uzaklaşacaklardır bu yakındır. Gruba verilen önergeler de bunu gösteriyor.

Fikri Birleşme

Evliyaoğlu, Erkovan ve Yılanlıoğlu da CKMP yi seçmişlerdir. Bunları AP den koparıp bu partiye sürükleyen sebep de hissi değil, fikirdir. Gökhan Evliyaoğlu fikir dokusunun ne olduğunu açık ve seçik ortaya koyuyor. İkisi şimdilik susuyorlarsa da, Evliyaoğlu, boş durmuyor fikirlerini uygun bulduğu yerlerde açıklamaya çalışıyor. Gerek yeni tutumu, gerekse eski partisi hakkında dişe dokunur sözler söylüyor. Ne de olsa genç bir adam, gittikçe okuyacak, olgunlaşacak, duygudan fikre doğru gelişecek.

Üç Kişi Daha

Bir yandan Erkanlı, Kabibay, Solmazer CHP ye girerlerken; bir yandan Evliyaoğlu, Erkovanlı, Yılanlıoğlu CKMP ye girerlerken; bir yandan da 14 lerden Muzaffer Karan, Doçent Suat Aksoy, Doçent Burhan Cahit Ünal Türkiye İşçi Partisine katılmışlardır. Bunlardan birisi ihtilâlin içinde bulunmuş bir subay, ötekiler de öğretim kadrosunda görevleri bulunan iki aydın doçentimiz.

Muzafer Karan duygu değil, fikir yoluyla bir partiye girdiğini açıklarken 27 Mayısın anlamına da ışık tutuyor. 27 Mayısın sömürü düzenine karşı yapılan bir ihtilâl olduğunu belirtiyor. Temel dâvaları halledecekleri sırada da yurt dışına çıkarıldıklarını söylüyor.



Medeniyet, Havadis, 14 Haziran 1965.

Türkeş “CKMP gelişmektedir” dedi

Okyay ve Halulu CKMP’ye girdi

Dün Genel Merkezde yapılan bir törenle Emekli General Kurucu Meclis üyesi ve Halk Partisi Zonguldak Senatör adayı Abdülkadir Okyay ile Akis Dergisi Eski Sahibi ve Genel Yayın Müdürü, CHP Ankara İl İdare Kurulu İkinci Başkanı, Kıbrıs Türktür Derneği Ege temsilcisi Tarık Halulu CKMP’ye kayıtlarını yaptırmışlardır.



Medeniyet, Havadis, 15 Haziran 1965.

CKMP’ye iltihaklar: Dün de 3 gazeteci CKMP’ye girdi

Dün CKMP Genel Merkezinde yapılan bir törenle partiye yeni iltihaklar olmuştur. Dün partiye girenler arasında İka Ajansı Sahibi, Gazeteci Ziya Tansu, İka ajansından iktisat fakültesi mezunu Yavuz Tolum, Gazeteci Cemal Umay, Emekli Albay Yunus Beykülgen, Tezbro-İş temsilcisi ve yönetim kurulu üyesi Cemalettin Konak, Müzisyen Niyazi Alpaslan, Tüccar Niyazi Karayazgan, törende Ankara İl Başkanı Nevşehir Milletvekili Ramazan Demirsoy iltihak edenlere hoş geldiniz demiş, bilâhare Ziya Tansu arkadaşları adına söz alarak partiye katılış sebeplerini anlatmış ve şöyle demiştir; <<Ben şahsen İka Ajansı sahibiyim. Basın yoluyle asıl vazifemizi yapmakta devam ederken siyasi yoldan da vatan hizmetini CKMP saflarında yapmak için karar verdim. Bu imkânı bize veren CKMP idarecilerine teşekkür ederiz.>>

Genel Başkan Ahmet Oğuz da <<Partimiz ahlâkçı, milliyetçi, köycü ve sosyal adaletçi umdeleriyle yıllar boyu hak bildiği fikirleri savunmuştur. Aramıza katılan arkadaşlar bize yeni güç getirmişler ve çalışma azmimizi artırmışlardır. Kendilerine hoş geldiniz der, başarılar dileriz.>> demiştir.

Parti Genel Müfettişi Alparslan Türkeş de yaptığı konuşmada <<CKMP köylümüzün, işçimizin, esnaf, küçük memur gibi millet çoğunluğumuzun dert ve dâvâlarının halli için plânlı ve basiretli bir şekilde hareket etmek kararındadır. Prensiplerinden hiçbir taviz vermeden ideallerini gerçekleştirecektir.>> demiştir.



Son Havadis, 16 Haziran 1965.

CKMP’de Türkeş kazanırsa istifalar olacak

CKMP büyük kongresinin 23 Temmuzda yapılması genel idare kurulu tarafından kararlaştırılmıştır.

Alparslan Türkeş’in partiye girmesinden sonra Oğuz ve Türkeş taraftarlarının mücadelesi bir süre devam etmiş, partiye hakim olmak isteyen Türkeş’in tutumunun parti içinde çözülmelere sebep olacağı tehlikesi belirmiştir.

Türkeş tarafından hazırlanan yeni tüzük ve programın kongrede büyük çekişmelere sebep olacağı öğrenilmiştir. Büyük kongrede genel idare kurulu üyeleri ile genel başkan seçilecektir. Başkanlık mücadelesi için Türkeş taraftarlarının gizli faaliyetlerde bulunması ve taraftar toplamak için gayret sarfetmeleri daha şimdiden parti içinde kaynaşmalara sebep olmuştur. Türkeş’in genel başkanlığa getirilmesi halinde partiden kitle halinde istifaların olacağı CKMP ye yakın çevrelerce ifade edilmektedir.



Medeniyet, 17 Haziran 1965.

Yurdun çeşitli yerlerinde Adalet Partisi’nden kitle halinde istifa eden yurttaşlar, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine iltihak etmektedir. Bu cümleden olarak Silvan’da 865 yurttaş AP’den istifa ederek CKMP’ne kaydolmuştur. Fotoğrafta CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, Parti Genel Merkezinde parti üyeleriyle birlikte görülüyor.

Silvan’da CKMP’ye iltihaklar

Silvan, Özel – Günden güne memleket çapında bir çığ gibi gelişmekte olan CKMP’ye dün de ilçemizde çeşitli partilerden iltihaklar olmuştur. İlçemiz AP teşkilâtına kayıtlı kayıtlı bulunan 500, YTP teşkilâtına kayıtlı bulunan 350 ve CHP’ye kayıtlı 15 kişi partilerinden istifa ederek CKMP’ye kaydolmuşlardır.



Son Havadis, 18 Haziran 1965.

Ahmet Oğuz, CKMP Başkanlığından dün istifa etti

CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz, bugün Parti Genel İdare Kurulu Başkanlığına gönderdiği bir mektupla, Genel Başkanlıktan istifa ettiğini bildirmiştir. İstanbul Milletvekili Ahmet Oğuz’un istifa mektubu şudur:

<<Son dörtlü koalisyon hükûmetinin kuruluşundan bu yana Genel Merkezde, sun’i olarak yaratılan huzursuzluk, müteakip devrelerde, bir takım tabii olmayan davranışlar ve partiye yeni katılan arkadaşların da tutumu ile gittikçe artmakta ve düşünülen verimli bir çalışmaya imkân verilmemektedir.

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partililer, doğruluk ve ahlâk prensiplerine dayanan, millî bir halk hâkimiyetini kurmak istemektedirler. Buna erişmenin tek yolu ise, partiler arasında sevgi ve saygıya müstenid kuvvetli bir tesanüdün sağlanmasına bağlıdır. Oysa bir olağanüstü kongre arefesinde ve seçim sathı mailine, parti tesanüdünün bozulması pahasına girişilen genel merkezdeki iç mücadeleleri önlemek mümkün olamamıştır.

Bu itibarla, partililere ve tarihe karşı mesuliyet kabul edemeyecek bir hale geldiğimden, parti genel başkanlığından ayrıldığımı arz ederim. Saygılarımla.>>

Ahmet Oğuz, Parti Genel Başkanlığından istifa ettiğini açıkladığı Anadolu Ajansı muhabirine, mektubundaki ifadeden başka söyliyeceği bulunmadığını bildirmiş ve bu akşam özel işleri için uçakla İzmir’e gideceğini söylemiştir.



Milliyet, Abdi İpekçi,18 Haziran 1965.

Ahmet Oğuz’un istifası

Ankara’da dünkü diğer âni olay, Ahmet Oğuz’un CKMP Genel Başkanlığından ayrılmasıdır. Aslında bu, beklenmeyen bir istifa değildir. Nitekim Oğuz geçenlerde de böyle bir almış, fakat vazgeçmişti.

Görevinden ayrılan CKMP Genel Başkanının Türkeş ve arkadaşlarının kendi partisine katılmalarından sonra huzursuzluğa kapıldığı bir süredir belli oluyordu. Gerçi Türkeş’in bu partiye girerken ikinci plânda bir üye kalmayı kabul etmeyeceği ve amacının parti liderliğini ele geçirmek olduğu biliniyordu. Fakat anlaşılan Ahmet Oğuz bu durumu ya görmezlikten gelmiş, ya da böyle bir ihtimalin gerçekleşmeyeceğini düşünmüştü. Oğuz’u istifaya kadar sürükleyen huzursuzluğun bu yanlış hesaptan doğduğu tahmin edilebilir.

Türkeş ve arkadaşları, CKMP’ye girdikten sonra faal bir rol oynamaya, partiye yeni bazı prensiplerin kabulünü sağlamaya ve kendilerine taraftar toplamaya başlamışlardır. Bu gelişmeler karşısında Ahmet Oğuz’un ilk belirli tepkiyi gösterdiği olay, Genel Yönetim Kurulunda parti kongresinin Temmuz ayında yapılması ve Genel Başkan seçimlerinin bu kongrede yenilenmesi konusunda alınan karar olmuştur. Böyle bir karar, Oğuz’un liderlikten kayırılmaya ve yerine Türkeş’in hazırlandığını gösteren ilk belirtiydi. Nitekim Ahmet Oğuz dün istifasını verirken Türkeş de Genel Başkanlığa adaylığını koyacağını resmen açıklamıştır.

Gerçi son gelişmeye rağmen Türkeş’in CKMP liderliğini garantiye aldığı söylenemez. Partide Türkeş ve arkadaşlarının liderliğine muhalefet edenler Ahmet Oğuz’dan ibaret değildir. Ve şimdi özellikle Hasan Dinçer’in böyle bir sonucu önlemek için mücadeleye girişeceği anlaşılmaktadır. Fakat herhalde Türkeş, CKMP liderliği yarışmasında önümüzdeki ay toplanacak kongrede ortaya en kuvvetli adaylardan biri olarak çıkacaktır.


Milliyet, Abdi İpekçi, 19 Haziran 1965.

Oğuz’un istifası ve lider meselesi

Politikada liderlerin rolü her devirde ve her muhitte mühim olmuştur. Kurulu düzenlerde ve hazar devirlerinde liderler, siyasî kuruluşlar içinden çıkar ve şahsiyetini ağır ağır yapar. Harpler, ihtilâller ve her çeşit sarsıntılar sonunda ise, bu hareketlerin öncüleri arasında lider simaların belirdiği görülür. Bugün dünyamızda lidersiz politika iddiası denebilir ki yalnız Rusya’da, o da kısa bir müddet önce benimsenmiştir; devamlılık şansı herhalde Kremlin’deki kadronun, ki sayıları gene de üçü beşi geçmemektedir, yeniden bire ineceği güne kadar bahis mevzuu olacak, sonra tekrar beşerî ve tarihî realiteye dönülecektir.

Atatürk Türkiye’nin gördüğü son millî lider idi. İnönü de lider vasıflıdır; ama Millî Şef unvanına rağmen, vasıfları ancak, bir parti lideri olmasına yetmiştir. Bu esef edilecek bir hâl değildir, zira Türk demokrasisinin bugün eksikliğini duyduğu, sesi duyulur tarafsız şahsiyetlerle, kifayetli parti liderlerine duyulan ihtiyaçtır. Diğer millî müesseselerin de gelişmelerini liderlerle tamamlıyacaklarını ve değerlendireceklerini kaydettikten sonra, âcil ihtiyaç olan parti liderliği üzerinde bir ân durmak iktiza eder.

27 Mayıs iki büyük partiden birinin lider kadrosunu taramıştır. Ve 27 Mayıs kendi bünyesinden lider çıkaramamıştır. Ordu müdahale rolü yüzünden birara sarsılan emir kumanda düzenini tekrar kurmuş, CHP eski liderinin etrafında durmuş; ama sayıları birdenbire arttırılan diğer partilerin lider meselesi, aradan beş sene geçmiş olmasına rağmen hâlâ, tatminkâr surette halledilememiştir.

Demirel, şimdilik dikkatle seyredilen bir sîmadır. Alican, çeşitli imtihanlardan 10 üzerinden 5 civarı not almakla temayüz etmiştir. Bölükbaşı, lider midir, iri bir fert midir, Türkiye karar verememiştir. Mehmet Ali Aybar’lar, Sıtkı Ulay’lar da vardır. Ve bugün, CKMP Başkanı Ahmet Oğuz’un istifası, dikkatleri bir kere daha parti liderliği mevzuuna çevirmektedir.

Kimdir Ahmet Oğuz? Bu sualin cevabını vermek için, önce CKMP’yi diğer partilerden ayıran sebep ve hususiyetler üzerinde bir hükme varmak gerekir. Şu da bilinen gerçek ki, artık Türkiye, şahısların mevki ve iktidar mücadeleleri ile umumî efkârın meşgul edilmesini mâzur görmemektedir. İstifasını millete izah ve umumî efkârı tatmin edemediği takdirde Ahmet Oğuz, bu arada parti de değiştirse, siyasî kariyerini bir çıkmaza sokmuş olacaktır. İzâh etmesi halinde ise hem CKMP, hem de Türk siyaset âlemi böyle açık bir mücadeleden istifade edecektir. Zira ancak o takdirde CKMP’nin ne olduğu ve ne olacağı, yeni lider namzedi Alparslan Türkeş’in hangi görüş ve tutumu temsil ettiği anlaşılacak ve ancak o tarihten itibarendir ki CKMP’li olmanın da kendine mahsus bir mânâsı bulunacaktır.

Seçim arifesinde bu ihtilâfın partiyi yıpratacağını söyleyenler, şayet bir tertibi uzaktan idare edenler değilse, böyle bir neticeyi temenni edenlerdir. Bu gelişmeler Türkiye’mizde bir siyasî liderin gerçek portresiyle ufuklarda çizilmesi neticesini verecekse ve bir partiye vâzıh ve sağlam karakterini kazandıracaksa, ortada bir endişe sebebi ve mevzuu yok demektir.



Milliyet, Yeni İstanbul, 19 Haziran 1965.

Kaflı “bu istifayı yenileri takip edecektir” diyor

Dört gündür devam eden CKMP birleşik grup toplantısında eski CKMP Genel Başkanı Ahmet Oğuz daha önce söylediği <<parti içindeki cereyanlar memleketi kötü istikamete götürüyor, ileride açıklayacağım” şeklindeki beyanını açıklayıp da ispat edemediği için istifaya mecbur bırakılmıştır. AP CKMP temasları ile ilgili olarak çıkan bir haberden dolayı parti içinde devam eden huzursuzluk önceki grup toplantısında son haddini bulmuş ve Oğuz’un beyanı ile parti içinde birtakım ithamlar altında bırakılan Türkeşçiler grupu birleşik toplantıda bir önerge vererek bu ithamların kimlere ve niçin yapıldığını ithamcı tarafından isimleriyle açıklamasını istemişlerdir.

Önerge üzerine söz alan Ahmet Oğuz konuşmasında evvelâ önergenin verilişinin esas sebebini anlatmış ve “Anlaşılan grupta büyük bir çoğunluğu teşkil eden ve partiye sonradan iltihak eden arkadaşlarım benim genel başkanlıktan çekilmemi arzu ediyorlar” demiş ve ithamlarının mesnedini de açıklayamadan istifa etmiştir. Nitekim önceki gün Ahmet Oğuz’un istifa gerekçesinde bir nebze istifa sebebinin Türkeş grubunun isteği üzerine yapıldığını açıklamıştır. Eski Başkan Oğuz’un istifasının gerektiği fikri daha önce Genel İdare Kurulunda Türkeş grupunda beliren bir temayülden ileri geldiğini belirten bir milletvekili “Parti tüzüğünde alınan bir karara göre değişiklik yapılması gerekir.” demiştir.

Partiye Türkeş grupunun hâkim olması karşısında Oğuz’u tutan grupta bir huzursuzluk başlamıştır. Nitekim önceki gün Oğuz’un istifası üzerine basın mensuplariyle bir sohbet yapan CKMP Genel İdare Kurulu üyesi Kadircan Kaflı bazı kimselerin partiden istifasının beklendiğini ifade etmiştir. Türkeş grupu ile parti içinde mücadeleye devam edenler, genel idare kurulu üyesi olan Adalet Bakanı İrfan Baran, Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer, Veli Başaran, Rasim Hancıoğlu ile Kadircan Kaflı’dır.

Genel İdare Kurulu üyesi olan ve parti genel başkanının istifa etmesinde büyük gayret sarfeden Genel Sekreter Fuat Uluç, Rahmi İnceler, Genel Başkan vekili Mustafa Kepir, Cevad Odyakmaz, Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy, Köyişleri Bakanı Seyfi Öztürk, Kemal Tamer, İsmail Safa Aksoy, Saadet Evren, İsmail Güciler, Kâmil Koç, Turgut Öztaşkın, Hazım Dağlı, Genel Başkan Yardımcısı Enver Köktürk.

Adalet Partisinden ayrılan Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu, Kastamonu milletvekili İsmail Hakkı Yılanlıoğlu ile Ankara milletvekili Mustafa Kemal Erkovan’ın CKMP’ye girişinden sonra parti içinde kuvvet kazanan Türkeş grupu 23 Temmuz’da yapılacak kongre kararında da partinin diğer kanadına baskı yapmışlardır. Diğer taraftan öğrenildiğine göre Türkeş grupu partinin büyüyebilmesi ve teşkilâta yeni bir düzen verilebilmesi için kesif bir çalışma vasatının içine girmek amacı ile program taslağını hazırlamaya başlamışlardır.



Milliyet, 19 Haziran 1965.

4 eski MBK üyesi CKMP’ye giriyor

Ahmet Oğuz’un CKMP Genel Başkanlığından istifa etmesinin hemen akabinde eski MBK cılardan dördü CKMP’ye gireceklerini dün açıklamışlardır. Bu sabah yapılacak bir törenle dört eski MBK cıdan Mustafa Kaplan, Numan Esin, Fazıl Akkoyunlu ve Şefik Soyuyüce CKMP ye iltihak edeceklerdir.



Adalet, 19 Haziran 1965.

14 lerden 4 kişi de dün CKMP’ye girdi

14’lerden Alparslan Türkeş, Muzaffer Özdağ, Rifat Baykal, Dündar Taşer ve Ahmet Er ile bugün de dört arkadaşının CKMP ye iltihak etmeleri üzerine partinin idaresini birdenbire ele geçirmeleri, hazırlıkların çok daha önce başladığı kanaatini açıkça ortaya çıkarmıştır. Oğuz’un istifasını bekleyen 14’lerin son kalıntıları olan Numan Esin, Mustafa Kaplan, Şefik Soyuyüce ve Fazıl Akkoyunlu da bugün yapılacak bir merasimle CKMP ye gireceklerdir.

Osman Bölükbaşı’nın CKMP’den ayrılıp MP’ni kurmasından sonra bir süre Genel Başkan Vekili olarak partiyi idare eden Hasan Dinçer’in o zaman yüzde yüz sayılan Genel Başkanlığı, son CKMP kongresinde Türkeş – Oğuz anlaşması ile önlenmiş ve Ahmet Oğuz altı ay sonra istifa etmek gerekçesiyle Türkeş tarafından Genel Başkanlığa seçtirilmişti. Ahmet Oğuz’un durumu bir CKMP’li milletvekili tarafından “Kendi kazdığı kuyuya kendisi düştü” şeklinde ifade edilmiştir.

Türkeş’in Genel Başkanlığı halinde karşısında yer alanlar, aksi halde Türkeş ve taraftarları CKMP’den ayrılacaklardır. Konya Milletvekili Kadircan Kaflı kendisiyle konuşan arkadaşımıza kongreyi beklediğini, Türkeş Genel Başkan olduğu takdirde parti içinde kalmıyacağını söylemiştir. Kongrede Türkeş kazandığı takdirde Ahmet Oğuz, Adalet Bakanı İrfan Baran, Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer, Afyon Milletvekili Veli Başaran ile Millet Meclisi Reis Vekili Nurettin Ok’un CKMP’den ayrılacakları söylenmektedir.



Ulus, 19 Haziran 1965.

CKMP Oğuz’u suçluyor

CKMP de, Ahmet Oğuz’un Genel Başkanlıktan çekilmesiyle açığa vurulan Oğuz – Türkeş çekişmesinin, gelecekte Türkeş’in partiye el koyması takdirinde, geniş ölçüde bölünmeye yol açabileceği ifade edilmektedir.

Sızan haberlere göre, CKMP teşkilâtından bir çok kişi, Oğuz’un istifası üzerine, Türkeş’in başa geçmemesi gerektiğini, bu şahıs partiye gireli şunun şurasında bir iki ay henüz geçtiğini ifade etmişlerdir. Bu durum karşısında, genel merkezciler, partinin, seçimler arifesinde bölünmesini önleyecek mutedil bir yol aramağa girişmişlerdir.

Ancak, partide bir süreden beri devam eden ve sonunda Oğuz’un açıklamasıyla gün ışığına çıkan iç çekişmeler, dün CKMP Genel Başkanlığının bildirisi ile yalanlanmak istenmiştir.

Şimdi Türkeş ve arkadaşlarının daha rahat at oynattıkları Genel Merkezce, dün yayınlanan söz konusu bildiride şöyle denmektedir:

<<Partimizin müstafi Genel Başkanı sayın Ahmet Oğuz’un istifası üzüntü ile ve bu istifaya dayanak yaptığı gerekçesi ise hayretle karşılanmıştır.

Partimizin merkez bünyesinde bir iç mücadele olmadığı gibi, son aylar zarfında, merkezde ve teşkilâtta çok önemli büyük gelişmeler kaydedildiği milletçe de görülen ve bilinen bir durumdur. Bütün partili arkadaşlarımızın elele, beraberce halka hizmet yolunda yarış halinde bulunmasının zaruretine inanıyoruz.>>

CKMP Genel Merkezinin, ikiliği tamamen yalanlamak istiyen bu açıklaması karşısında bazı CKMP liler:

<<İkilik yok ise, Ahmet Oğuz keyf için mi istifa etmiştir?>> sorusunu sormaktadırlar.

Gerçekte, Ahmet Oğuz, parti merkezinde, Türkeş’in üyeliğinden itibaren başgösteren ve önceki gün had dereceye gelen çekişmeler karşısında istifa etmiş ve bu çekişmeleri de bir demeç vererek açıklamıştır. Oğuz, siyasî çevrelerce de belirtildiği gibi, Türkeş’in karşısında güçsüz kaldığı için değil, 23 Temmuz’da toplanacak CKMP Kurultayına daha mücehhez ve daha sağlam gidebilmek için istifa etmiştir.

Şimdilik Oğuz’un istifasıyla Genel Merkez içinde sönmüş gibi görünen ateş, siyasîlerin kanısına göre, büyük kurultaya kadar, gerek teşkilâtta, gerek genel merkezde için için yanmaya devam edecek ve kurultayda taraflar bütün ağırlıklarını ortaya koyarak, genel merkezi ele geçirmeye çalışacaklardır. CKMP nin önümüzdeki büyük Kurultayı, bu sebeple hayli hararetli geçecektir.



Milliyet, Yeni İstanbul, 20 Haziran 1965.

Dört eski MBK üyesi CKMP’ye iltihak etti

Eski MBK üyelerinden Mustafa Kaplan, Şefik Soyuyüce, Fazıl Akkoyunlu ile Numan Esin dün CKMP’ye girmişlerdir.

Dün sabah Parti Genel Merkezinde yapılan bir törenle CKMP ye giren 14 lerin giriş beyannameleri Genel Başkan vekili Mustafa Kepir ile Parti Genel Müfettişi Alparslan Türkeş tarafından imzalanmıştır. İmza töreninden sonra bir konuşma yapan Genel Başkan vekili Mustafa Kepir “CKMP kurulduğu günden bu yana partiler içinde işgal ettiği mevki ne olursa olsun, hiçbir faninin kaprislerine, evhamlarına ve ihtiralarına âlet olmamıştır. Bundan sonra da kuvveti, şöhreti ve gayreti ne olursa olsun hiçbir faninin asla âleti olmayacak bir bünye sağlamlığına sahiptir. Dün Genel Başkanı istifa eden ve genel merkezi tesanütten mahrum bir huzursuzluk içinde bulunduğu belirtilen partimize, bugün bir grup iltihak ediyor. Mesnedsiz ithamların ilk ve kesin cevabıdır bu. CKMP halka ve hakka hizmet için kurulmuştur. Kuruluş amacına demokratik nizam içinde ulaşmak kararındadır. Bunun dışındaki her düşünce yanlış, her söz yalandır. CKMP nin yönetimi büyük kongrenin seçtiği yirmi kişilik Genel İdare Kuruluna aittir. Parti idaresinde kişilerin arzusu değil, genel idare kurulunun kararları hâkimdir. CKMP içinde herkes ehliyet ve liyakatlarına göre her mevkie gelebilir. Bu mevkiler demokratik nizam içinde seçimlerle elde edilir. Bunun dışında bir usûl parti bünyesinde uygulanamamıştır. Uygulanamıyacaktır da. CKMP nin kökü; bir yandan dağın ardında, ormanın kovuğunda, ovanın kavruk toprağında rızk mücadelesi yapan Türk köylüsünün bağrında, öte yandan, yeraltı ve yer üstü işyerlerinde yaşayışı, köylerden üstün olmayan memleketsever işçilerimizin gönlünde, Üniversitede, millî teşekküllerde, hülâsa bir bütün halinde milletin derdine devâ arayanların idrak ve vicdanlarındadır. Bugünkü Türkiye sosyal, ekonomik ve kültürel önleriyle kendi aydınlarına gurur verecek bir durumda değildir. Millî dertlerimize sağlam bir teşhis koymağa ve onu en kısa yoldan tedavi etmeye mecburuz.”

Diğer taraftan Kaplan, Soyuyüce, Akkoyunlu ve Esin ile birlikte emekli Deniz Kurmay Albayı Haydar Aydın, Emekli Kurmay Albay Necati Alper, Emekli Temyiz Üyesi Necati Pesen, Maden mühendisi Muhsin Avşar, Arkeolog Neşe Öztelli, sendika lideri Ahmet Fikri Altay, elektrik havagazı işçileri sendikası baş temsilcisi Mehmet Taşdemir ile Mehmet Yönet, Erdoğan Bozkaya ve Galip Yalçın adlı şahıslar da dün CKMP ye girmişlerdir.



Adalet, 20 Haziran 1965.

Ahmet Oğuz Türkeş’i itham etti

Ahmet Oğuz’un Alparslan Türkeş’i genel başkan yapmak isteyenlerin baskısı ile CKMP Genel Başkanlığından istifa etmesi parti bünyesinde husule gelen karışıklık gün geçtikçe içinden çıkılmaz bir istikamete doğru inkışaf etmektedir. Nitekim bir müddettenberi Türkeş’i genel başkan yapmak için sinsi sinsi hazırlanan darbe hareketi ve yapılan çalışmaların Oğuz’un istifası ile su yüzüne çıkmış olması; partiyi iyiden iyiye karıştırmıştır. Alparslan Türkeş’in genel başkanlığa gelmesi ihtimali üzerine CKMP ye koşan 14 lerin son kalıntılarının da dün partiye kabulü üzerine bazı eski CKMP’liler istifa için hazırlanmışlardır ve fakat diğer bir kısım eski partililerin istifa etmenin kurulmuş ve teşkilâtlanmış hazır bir teşekkül 14 lerin nasyonal sosyalist ideallerinin gerçekleştirilmesine vasıta kılmak demek olacağını savunmaları üzerine istifadan vazgeçirmişlerdir.

Muzaffer Özdağ, Rifat Baykal, Dündar Taşer ve Ahmet Er’den sonra Numan Esin, Mustafa Kaplan, Şefik Soyuyüce ve Fazıl Akkoyunlu’nun dün CKMP ye girmeleri münasebetiyle partide bir tören yapılmıştır. Ondörtlerin bu son kalıntıları ile birlikte ayrıca iki Türkeşçi emekli Albay da CKMP’ye kayıtlarını yaptırmıştır. Bu münasebetle bir konuşma yapan Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir, Ahmet Oğuz’u üstü kapalı bir şekilde tenkit etmiş, “kaprisli, evhamlı, ihtiraslı” olarak vasıflandırmıştır. Kepir konuşmasında CKMP’nin kurulduğu günden bu yana parti içerisinde işgal ettiği mevki ne olursa olsun hiç bir şahsın, hiç bir faninin kaprislerine, evhamlarına ve ihtiraslarına alet olmadığını belirtmiş; <<Bundan sonra da kuvveti, şöhreti ve gayesi ne olursa olsun hiç bir faninin aleti olmayacak bir bünye sağlamlığına sahiptir.>> demiştir.

Öte yandan eski Genel Başkan Ahmet Oğuz ise İzmir’de sert bir konuşma yapmış ve açıkça isim zikretmemekle beraber Türkeş’i itham etmiş <<ihtilâl sabahı radyoda konuşmuş olmak>> tan başka ne fonksiyonunun bulunduğunu sormuştur. Oğuz konuşmasına <<Beni fazla söyletmeyin. Aksi halde yer yerinden oynar>> şeklinde devam etmiştir.

Bu suretle CKMP bünyesinde ortaya çıkan ikilik dünden itibaren kıyasıya bir mücadele halini almıştır. Her şeyin bitmiş olmadığını ifade eden Ahmet Oğuz taraftarları <<Hiç belli olmaz. Büyük kongreye daha 37 gün var. Türkeş bütün gayretine rağmen mağlup olacak ve belki de partiden istifa edecektir>> demektedirler. Parti içerisinde alelacele Türkeşçi olan Ramazan Demirsoy ile Kemal Erkovanlı ise dün yine Alparslan Türkeş’in genel başkan olacağını iddia etmişlerdir.



Medeniyet, 21 Haziran 1965.

CKMP ilçe kongresinde dün Türkeş <<Arabaya taş koyduk biz bu yola baş koyduk>> dedi.

Faaliyet raporunda Ahmet Oğuz’un Genel Başkanlıktan istifası partiye ihanet olarak vasıflandırılmaktadır.

<<Arabaya taş koyduk, biz bu yola baş koyduk>> diyerek konuşmasını bitiren Parti Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, şunları söylemiştir.

<<Türkiyenin bugünkü sıkıntılı durumu zihnimizi meşgul eden tek konudur. CKMP bundan önce olduğu gibi bugün de ağır mücadele vermek durumundadır. CKMP Türkiye’yi yeni bir harekete götürme yolundadır. Partiler arasında uygunsuz çatışmalar bizden uzak olacaktır. Biz, hareketsizliği, demagojiyi hüner sayan politikacıların karşısında olacağız. Vaadedebileceğimiz şey yorgunluk ve terdir. Türkiye’de bugünkü sefaletin ve bakımsızlığın sınırını çizmek mümkün değildir. Türkiye’de imkân eşitliği kurmak zorunluluğu vardır.>>



Vatan, 21 Haziran 1965.

Türkeş: <<Arabaya taş koyduk, biz bu yola baş koyduk>>

CKMP Çankaya İlçe Kongresinde bir konuşma yapan Parti Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, <<Partimiz Türkiyeyi yeni harekete, yeni bir yükseliş yoluna götürmek arzusundadır. Bizler hareketsizliği, fikirsizliği ve demagojiyi kendilerine yol sayan politikacıların daima karşısında olacağız. Yolumuz ülkücülük yolu olacaktır>> demiştir.

Türkeş konuşmasını <<arabaya taş koyduk, biz bu yola baş koyduk>> diyerek bitirmiştir. Gökhan Evliyaoğlu’nun Kongre başkanlığı yaptığı kongrede Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ve Ahmet Tahtakılıç da birer konuşma yaparak birlik ve beraberlik içinde bulunmanın önemine değinmişlerdir.

Daha sonra konuşan Muzaffer Özdağ da, CKMP nin daima halkın, fakir köylünün, işçinin, küçük esnafın, kendi kaderine terkedilen millet çoğunluğunun haklarının davacısı olduğunu söylemiştir.



Havadis, 22 Haziran 1965.

CKMP yurt gezileri yarın başlıyor

CKMP’ye mensup senatör, milletvekilleri ile partiye katılan 14’lerden kurulu 4 ayrı ekip 23 Haziran’dan itibaren büyük bir yurt gezisine çıkacaklardır.

Birinci Ekip

Enver Kök, Alparslan Türkeş, Gökhan Evliyaoğlu, Ahmet Er ve Numan Esin’den kurulu birinci ekip, yarın İstanbul’dan hareket ederek 24 Haziran’da Çanakkale’de, 25 ve 26 Haziran’da Balıkesir’de, 27 Haziran’da da Bursa’da CKMP kongre ve toplantılarına katılacaklardır.

Birinci ekipten Enver Kök, Alparslan Türkeş ve Gökhan Evliyaoğlu ve ayrıca Cemil Karahan, Dündar Taşer, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu ve Muzaffer Özdağ’ın da katılımlarıyla 30 Haziran’da Çankırı ve Kastamonu, 1 Temmuz’da Sinop, 2 ve 3 Temmuz’da Samsun, 4 Temmuz’da Ordu, 5 ve 6 Temmuz’da Giresun, 7 ve 8 Temmuz’da Trabzon, 9 ve 10 Temmuz’da Rize, Trabzon, Gümüşhane ve Bayburt’ta, 11, 12 ve 13 Temmuz’da Erzurum’da bulunacaklar, 14 Temmuz’da da Ankara üzerinden İzmir’e gideceklerdir.

İkinci Ekip: Cevad Odyakmaz, Tahsin Telli ve Şefik Soyuyüce’den kurulu ikinci ekip Yozgat, Tokat, Sivas, Erzincan, Erzurum.

Üçüncü Ekip: Ahmet Tahtakılıç, Mustafa Kemal Erkovanlı, Ramazan Demirsoy ve Şefik Soyuyüce’den kurulu üçüncü ekip Kırşehir, Nevşehir, Kayseri. Besim Hancıoğlu, Hazım Dağlı, Kadircan Kaflı ve Veli Başaran’ın katılmalarıyla Konya, Afyon, Uşak, Kütahya, Eskişehir.

Dördüncü Ekip: Hazım Dağlı, Enver Kök, Mustafa Kaplan, Numan Esin’den teşekkül eden dördüncü ekip İzmit, İstanbul, Tekirdağ, Çanakkale, Gelibolu, Edirne, Kırklareli, İzmir.


Havadis, 22 Haziran 1965.

Alparslan Türkeş’in başkanlığında Çankırı Senatörü Hazım Dağlı, Muzaffer Özdağ, Mustafa Kaplan ve Ahmet Er’den müteşekkil CKMP heyeti önceki gece saat 21.30’da Geyve belediye hududunda çok kalabalık bir Adapazarlı grubu tarafından hararetle karşılanmıştır.



Medeniyet. 22 Haziran 1965.

CKMP heyeti İstanbul’da

Türkeş haklarındaki iddialar için <<27 Mayıs’a sataşamayanlar bize hücum edeceklerdir>> dedi

Siyasî çevrelerin <<CKMP nin Yeni Komandoları>> adını verdikleri Alparslan Türkeş ile arkadaşları, dün parti teşkilâtında temaslar kurmak üzere, İstanbul’a gelmişlerdir. Gazetecilerle konuşan Türkeş, 14 lerden Münir Köseoğlu’nun da yakında CKMP ye gireceğini açıklamış, partisine yapılan hücumlar hakkında da, <<27 Mayıs’a açıktan açığa çatamadıkları için bize hücum ediyorlar>> demiştir.



Adalet, Sokaktaki Adam, 22 Haziran 1965.

Kimdir bu adamlar

Gazetede şöyle bir haber vardı: <<14’lerden 4’ü daha dün CKMP’ye girdi>> ve 14’lerden Mustafa Kaplan, Fazıl Akkoyunlu, Numan Esin ve Şefik Soyuyüce isimli sabık MBK üyelerinden dördünün daha CKMP ye girmesi münasebetiyle yapılan töreni yazıyordu.

Haberde ayrıca, CKMP Genelbaşkan Vekili Mustafa Kepir’in <<bugün Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve kültürel yönleriyle güven verecek bir durumda olmadığını>> söylediği ver CKMP nin kimsenin tesiriyle prensiplerinden ayrılmayacağını da ilâve ettiği belirtilmekte idi.

Sokaktaki Adam, önce çok yakın geçmişin bazı haberlerini hatırladı, sonra da derinliği beş yıllık maziye kadar gömülen hatıraları, gözlerinin önünde canlandırdı.. Bir, birbuçuk ay önce gazetelerde şöyle haberler yayınlanmıştı:


<<14’lerden Orhan Kabibay, Orhan Erkanlı ve İrfan Solmazer CHP’ye girmişler ve CHP Genelbaşkanı İsmet İnönü bu iltihaklarda kendisi ile partisinin şeref duyduğunu beyan etmiştir…>>

İsmet İnönü, sol temayüllü olan 14’lerden üçünün partiye alınması üzerine parti içinde beliren hoşnutsuzluğun yersiz olduğunu beyan ile, bu elemanları, CHP ye karşı olan diğer 14’lerin hücumlarını önlesinler diye partiye aldığını söylemiş…>>

<<14’lerden Alparslan Türkeş, Muzaffer Özdağ ve Rifat Baykal CKMP ye iltihak etmişler ve bu münasebetle yapılan törende CKMP Genelbaşkanı Ahmet Oğuz memnuniyetini beyan eden bir konuşma yaparak bu suretle partisinin güç ve şeref kazandığını açıklamış…>> sonra…

<<CKMP Genel İdare Kurulunda, Türkeşçiler ile onlara karşı duranlar arasında ihtilâf çıkmış… Ahmet Oğuz Genel başkanlıktan istifa etmiş ve eğer ben bir açıklamada bulunursam memleket yerinden oynar demiş…>> daha sonra, işte evvelki günkü haber: 14’lerden dördünün daha CKMP ye girişi…

*
Böylece 14’ler muamması çözülme yoluna girmiş bulunuyor, dedi Sokaktaki Adam…

Evet, 27 Mayıs hareketinin sembolü olan MBK nin sol kanadını teşkil eden 14’lerden üç tanesi, İsmet Paşanın ifadesi ile ortanın solunda karargâh kuran CHP de, bir tanesi açıkça solculuğunu beyan eden TİP te, yedi tanesi de CKMP de mevzie girmiş bulunuyorlar.. Geri kalan ikisinin de ortanın soluna sıralanan bu üç karargâhtan birisine sığınacakları gün uzak değildir her halde..

*
Sokaktaki Adam; <<Kimdir bu adamlar>> diye kendi kendine sordu. Bunlardan bazıları, hasbelkader 27 Mayıs hareketinin merkezinde bulunmuş, bazıları sapık ideolojilerin tesirinde kalarak, ne yaptıklarını bilmeden büyük bir çarka kendilerini kaptırmış, bazıları geçmişteki bazı olayların intikamını almak arzu ve hevesini yenemiyecek derecede zaaf göstermiş, bazıları da bilerek ve isteyerek diktacı sosyalizme uyacak bir rejimin gerçekleşmesi için çalışmış olan zararlı kişilerdir.

Bunlar, 13 Kasım 1960 sabahı, bizzat MBK Başkanı, Devlet ve Hükûmet Reisi ve Türk Silâhlı Kuvvetleri Başkumandanı tarafından zararlı faaliyette bulundukları bütün dünyaya ilân edilerek yurt dışına sürgün edilmiş kimselerdir.

Türkiye’de o günden bu güne ne değişmiştir ki şimdi hepsi kendilerine münasip birer parti çatısı bulup, memleket kaderi üzerinde söz sahibi olmak iddiasına kalkışmaktadırlar?

*
Kimdir bu adamlar, kişilikleri nedir bunların?

Aşırı milliyetçi geçinen bazı kabadayıların aslı nedir? Nerede doğmuştur, hangi sülâleden gelmiştir ve bazılarındaki <<Millî hudutlar içinde yaşayan her vatandaş Türktür>> prensibini değiştirme arzusunun kaynağı hangi aşağılık duygusudur?

Türkiye’nin iktisadî, içtimaî ve siyasî kuruluşuna yeni bir yön vermek isteyenlerin gerçek inancı nedir? Bu konulardaki bilgilerinin hududu nerede başlar, nerede biter? Hangi prensibin, hangi ilmî eserin sahibidirler?

Türk milletinin inançlarında, dininde, imanında, aile kuruluşunda ve ahlâk müessesesinde inkılâp yapmak iddiası ile ortaya çıkmak cür’etini gösterenler arasında, hayatını kumar masalarında geçiren, kadın, işret ve zevk alemlerinde köçeklik edenler varsa; aralarında hiçbir iş yapmadıkları halde her biri bu fakir milletin her ay onbin lirasını yiyen, hattâ elbise yaptırmak gerekçesi ile Hazineden borç aldıkları beşer bin lirayı da bu güne kadar ödememiş olan, kuvvete dayandığı ve kudrete hakim mevkide bulunduğu zaman akla sığmayacak derecede küstahlaşan ve sade bir vatandaş durumunda kalınca en iğrenç tabasbus derekesinde her şeye eyvallah diyen kimseler varsa, millet bu gibi maceracı adamlara inanır mı?

Kendi çıkarları için kanun çıkaran, Yeşilköy’de bir köşk alabilmek için 24 saat müddetle tedbir kaldıran, gümrükteki Mercedes otomobillerini kurtarmak için kararnameleri 24 saat müddetle yürürlükten kaldıran, müdafaadan mahrum kimselere en şeni iftiraları yağdırmakta bir sakınca görmeyen ve sonra da dürüst idareden, ahlâk ve fazilet rejiminden ve sosyal adaletten bahsedebilen adamların peşinden kimse gider mi?

*
Evet, kimdir bu âhirzaman Mesihleri?..

Bunların kimlikleri nedir?

Sokaktaki Adam, milleti kandırmak için şimdi gene parlak nutuklar hazırlamakta olan bu gibilerin kimliklerini bütün teferruatı ile okuyucularının önüne serecek ve <<Ey ümmet-i Muhammed!>> diyecek, <<İşte bu adamların iddiaları ve işte yakın geçmişteki marifetleri… Hükmü sen ver!..>>

Ama bunun için Sokaktaki Adam, kısa bir müddet daha bekleyecektir.

Bekleyecek ki, bu Ahir zaman Mesihleri aldatıcı nutuklarını söylesinler ve ortanın solunda mevzilendikleri yerlerden başlarını çıkarıp, kahramanlık denemesine girişsinler.

Yakında… Her halde çok yakında…




Zafer, Ayşe Duyar, 22 Haziran 1965.

Kongre mi yoksa

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ya da yeni haliyle Ondörtler Partisi Çankaya İlçe İdare Heyeti, kongreleri münasebetiyle davetiye bastırmış. Buna bir diyeceğimiz yok. Söyliyeceğimiz altına yazılan nota. Not şöyle: <<Sayın Alparslan Türkeş ve Muzaffer Özdağ da kongremize delegedirler.>>

Bundan daha tabii ne olabilir. Her ikisi de partiye üye kaydolmuşlardır. Bir parti üyesinin delege olması hakkı değil midir? Delege olmanın bu iki partili vatandaş için bir üstün tarafı olmasa gerek. Öyleyse davetiyenin altına ayrıca bir not koymaya, kongreye bir başka anlam, bir başka hava verdirme gayreti nedendir. Kongreye katılan delegeler arasında bir tefrik demokratik usule pek uygun düşmüyor, kanaatimizce. CKMP kongre mi yaptı, yoksa…



Yeni İstanbul, 22 Haziran 1965.

14’lerden Köseoğlu da CKMP’ye giriyor

CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş dün sabah yanında Muzaffer Özdağ ve senatör Hâzım Dağlı olduğu halde şehrimize gelmiştir. Parti teşkilâtı ile temaslar yapmak ve yeni iltihakları tanzim maksadiyle İstanbul’a geldiği ifade edilen Türkeş ve beraberindekiler bugün Ankara’ya döneceklerdir. Diğer taraftan 14’lerden Münir Köseoğlu’nun da CKMP’ye iltihak edeceği öğrenilmiştir. Köseoğlu’nun partiye girişi münasebetiyle bugün saat 10.30 da Beyoğlu ilçesinde bir tören yapılacaktır. Giriş beyannamesi Türkeş tarafından imzalanacak olan Köseoğlu’nun CKMP ye iltihakı ile 14’lerin 10’u tekrar bir araya gelmiş bulunmaktadır.


Oğuz: “Polemiğe girmek istemem”

Evvelki gün Çankaya CKMP ilçe kongresinde partisine ihanetle suçlanan CKMP’nin müstafi eski Genel Başkanı Ahmet Oğuz, Karaköy’deki yazıhanesinde dün kendisiyle görüşen arkadaşımıza “onlara cevap vermek, daha doğrusu şu günlerde polemiğe girmek istemiyorum” demiştir. Şehrimizde yakınları olan partililerle temaslar yapan ve gazetecilerle karşılaşmaktan kaçınan Ahmet Oğuz, kendisinin polemik adamı olmadığını, zamanı gelince beklenen açıklamasını yapacağını söylemiştir.



Yarın Dergisi, 23 Haziran 1965, Sayı 114.

CKMP’de Türkeş Darbesi [Kapak]

Taş nereye konuyor?

14’lerden Dündar Taşer dört arkadaşı daha CKMP’ye kaydolduktan sonra kendisiyle konuşanlara <<Parti içindeki kaynaşmanın asıl sebebi, on kilometrelik hızın birden yirmi kilometreye çıkmasından ileri gelmiştir. Bu gayet normaldir. Bundan dolayı ne arabanın içinde henüz kendisini yeni hıza alıştıramamış olanları, ne de gaza basanı suçlu görmemek lâzımdır>> diyordu.

Eski partililerin son günlerde partiye alışmadıkları hareketlerle karşılaştıkları görülüyordu. Meselâ Parti Merkezinin birinci katından ikinci kata çıkan merdivenin önünde <<haber verilmeden yukarıya çıkılmamasını>> rica eden bir kâğıt asılmıştı. Üst kata çıkanlar ise, eskiden hep açık gördükleri kapıların şimdi hep kapalı olduğunu görüyor ve karşılaşan kimselerin hep fısıldaştıklarına şahit oluyorlardı.

CKMP Genel Merkezinin üst katı iki aya yaklaşan bir zamandanberi bir karargâh manzarası arzediyordu ve burada şimdilik Kurmay Başkanı olarak çalışan Alparslan Türkeş Başkomutanlık odasına gözünü dikmişti. Nitekim adaylığını koyacağını açıklamış olması bundan sonraki mücadelesinin daha su yüzünde cereyan edeceğini ortaya koymuştu.

CKMP içindeki ihtilâfta taraflardan birine hak verebilmek için bir noktanın kesin olarak bilinmesi gerekmektedir: Türkeş ve arkadaşları CKMP’ye girerken bir pazarlık yapılmış mıdır?

Bu suale kesin bir cevap vermek imkanı yoktur. Zira, Türkeş bu konuda susmakta, taraftarları <<evet>>, Oğuz ise <<yalan>> demektedir. Fakat buna rağmen Türkeş ve taraftarlarının bazı temaslar sonunda CKMP li oldukları da bir gerçektir. Nitekim, bundan bir buçuk yıl kadar önce kurulan altı kişilik bir komisyon oldukça uzun denilebilecek bir süre çalıştıktan sonra bir tüzük ve program tasarısı hazırlanmıştır. Üçü henüz partiye girmemiş Türkeşçi, üçü de CKMP’li olan bu heyet şimdiye kadar açıklanmamış bir metin üzerinde mutabık kalmışlardır. Geçen yılın hararetli Türkeşçilerinden Ahmet Oğuz, İrfan Baran, Mustafa Kepir ve Fuat Uluç bu metnin Genel İdare Kurulunda ve Büyük Kongrede müdafaasını yapmağı kabul etmişlerdir. Taraflar arasında bir pazarlık yapılmış olduğunun en bariz delillerinden biri budur.

İstifa eden Genel Başkan Ahmet Oğuz’un şikâyetleri Türkeşçilerin girmesinden 15 – 20 gün sonra başlamıştır. Oğuz, parti içinde telefonlarının dinlendiğinden, kendisine gelen heyetlerin yollarının değiştirildiğinden ve hareketlerinin adeta kontrol altına alınmasından şikâyete başlamıştır. Ancak bu şikâyetlerin ortaya atıldığı son Genel İdare Kurulu toplantısında, bunları yapabilecek durumda olan Genel Sekreter Fuat Uluç’un çok sert tepkisi görülmüştü. Buna rağmen Oğuz bu görüşmelerin gazetelere intikalinden hemen sonra verdiği bir demeçte akılları durduracak ifşaatı sırası gelince yapacağını söylemişti.

Oğuz ve taraftarlarının iddiaları Türkeş ve arkadaşlarının çalışmalarının parti içinde bir darbe yapmağa tevcih edilmiş olduğu intibaını yaratmaktadır. Türkeş’in taraftarları, şimdiye kadar gördükleri davranışlarında havanın diktaya kayacağını gösteren bir emareye rastlamadıklarını söylemektedirler. Ama, bunun yanında Bursa’nın bir ilçesinde yapılan bir toplantı sırasında dinleyicilerden ikisi kendi aralarında konuşurken Türkeş’in nasıl sözlerini yarıda kesip <<ya dinlersiniz, ya da çıkıp gidersiniz>> dediği hatırlatılmakta ve parti toplantılarının başka şeylerle karıştırılmaması üzerinde durulmaktadır.

Oğuz taraftarları, Türkeş’in karşısında cephe almış olanları da suçlamaktadırlar. Onlara göre, Büyük Kongre tarihinin ve gündeminin kesin olarak tesbit edildiği Genel İdare Kurulu toplantısına Dinçer ve arkadaşları gelmemekle bu buhranın çıkmasında birinci derecede âmil olmuşlardır. Gerçekten o toplantıya sadece 14 kişi katılmış ve karar Oğuz ile Baran’ın muhalif oylarına karşı 12 oyla alınmıştır. Bu arada Hasan Dinçer’in İzmir gezisini kasten uzattığı da iddia edilmektedir. Türkeş’in karşısında olan diğerlerinin iddiası ise, Ahmet Oğuz’un istifasının bir emrivâki yarattığı ve meydanı Türkeşçilere bıraktığıydı. Hakikaten Genel Başkanlığa vekâlet edecek yardımcı Mustafa Kepir’in koyu bir Türkeş taraftarı olduğu dikkate alınır ve Genel Sekreter Fuat Uluç’un da Türkeş’in adeta kader arkadaşı olduğu hatırlanırsa, bu iddialara hak vermemek mümkün değildir.

Türkeşçiler kongrede kendi arkadaşlarının delege olabilmesi için büyük gayret sarfedeceklerdir. Ankara ilinde yeni kongre toplamağa başlamanın sebebi Türkeş, Özdağ ve diğer yeni girenlerin delege olmalarını temindir. Kongreye istenilen istikametin verilebilmesi ancak böylece mümkün olacaktır. Eskilerin çekindikleri bir başka nokta da kongreye katılması gereken delegeler hakkındaki bilgilerin şimdi artık tamamiyle Türkeşçilerin ellerine geçmiş oluşudur. Türkeş girdi diye CKMP’ye geçenlerin delege olarak kongreye katılmaları temin edilebilirse, tehlikeli temayüllerden artık rahatça bahsetmek kabil olacaktır.

Kongre hazırlığı arifesinde Türkeşçilerin en büyük hazırlığı bir gazete sahibi olmak için başlayan temaslar olmaktadır. Şimdi Havadis gazetesi ile temaslara başlanmıştır. Bir mutabakata varılırsa gazete CKMP’ye transfer olacak ve Gökhan Evliyaoğlu tarafından idare edilecektir. Kendisine iki yardımcı vardır. Daha MBK üyesi iken giriştiği teşebbüste Öncü gazetesi için yüzbinlerce liralık kredi bulan Alparslan Türkeş ile İka ajansı sahibi Ziya Tansu.

Pazar günü yapılan Çankaya İlçe Kongresinde konuşan Hasan Dinçer, maceradan kaçınmak gerektiğini söylerken macera sözü en çok Türkeşçilerin asabını bozmuş, Türkeş buna cevap olarak <<arabaya taş koyduk, biz bu yola baş koyduk>> demişti. Fakat görülen Türkeş’in CKMP nin tekerleğine taş koyduğuydu. Zaten 13 Kasım operasyonu da daha önce demokratik rejimin tekerleğine taş koyma arzusunun bir neticesiydi.



Yarın Dergisi, 23 Haziran 1965, Sayı 114.

Dümensiz yelken

Aşırı solun manevi etkisine kendini kaptırmış olanlar yalnız CHP’de yok. Son zamanlarda CKMP’de toplanan eski ihtilâlci subaylar, meşhur adlarıyla 14’ler, hemen hemen Yön, Sosyal Adalet, İlhan Selçuk, Çetin Altan gibi aşırı sol organlarının lâflarını papağan sadakatıyla tekrar ediyorlar.

Bunların içinde adeta ipnotize olanların başında bir Muzaffer Özdağ vardır. Demeç vermeye ve nutuk söylemeye meraklı bir kişi olarak, gün geçmez ki bir konuda aşırı solu teyit etmesin, Aşırı sol ne diyor: İstihsal vasıtaları devletleştirilsin, yabancılar dışarı atılsın. Türkiye kaybetmiş olduğu istiklâlini, NATO, Amerika ve batılı dostları gibi müttefiklerine yol vererek yeniden kazansın, milletin zenginler tarafından sömürülmesine son verilsin.

Yüzbaşı Özdağ, geçenlerde solcu gazeteleri pek memnun bırakıp <<Türkiye özgürlüğünü kaybetmiştir!>> diyerek hangi akıma kendini kaptırdığını belli etmeye başlamıştır. Tahıl fiatlarına yapılan zam bahsinde de tıpkı Yön ve diğer solaklar gibi gene ortaya çıkmış ve <<Bu fiat artırması halktan yana bir tedbir olmamıştır!>> diye hikmet savurmuştur.

İnsan ele aldığı konularda bir temel kültür, bir geniş tecrübe zeminine tutunmadan, ulu orta konuşmaya başlayınca, ister istemez bazılarının dümen suyuna kendini kaptırır. Orda burda gençlere hamasi hitaplarda bulunmak, Türkçülük, Turancılıktan bahsetmek, komünist aleyhtarlığı ve milliyetçilik için kafi gelen bir vasıfsa, bir süredir aşırı solla aynı paralelde yayın yapmanın ne manası var?

Bu sorular her halde CKMP de ateşli nutuklar dinlemek isteyen bazı gençlerin de kendi kendilerine sormaya başlayacakları sorular arasına girecektir.



Yeni İstanbul, 23 Haziran 1965.

Alparslan Türkeş: Türk halkı yalnız ve yardımsız

CKMP Genel Başkanlığına adaylığını koyan Alparslan Türkeş, dün Beyoğlu İlçe Merkezinde tertiplenen bir toplantıda, “Türk halkı yalnız ve yardımsızdır” demiştir. Gazeteci Kâmil Turan, emekli albay Selâhattin Ertingü, avukat Hasan Altay ve fabrikatör Mehmet Atabey’in partiye iltihakları münasebetiyle düzenlenen toplantıda gazetecilerin sorularını cevaplandıran Türkeş, CKMP de son günlerde görülen kaynaşma ile ilgili suale: “Partimiz memlekette huzurun ve siyasî dengenin sağlanması için üçüncü parti olma yolundadır. Bu kaynaşma onun alâmetidir” cevabını vermiş, partinin adının ve tüzüğünün değişmesine ancak büyük kongrenin karar verebileceğini söylemiştir.

Türkeş ve Evliyaoğlu tarafından giriş beyannameleri imzalanan müntesiplerden sonra senatör Enver Kök ile İstanbul teşkilâtı adına Orhan Kaftancı birer konuşma yapmışlardır. Hazım Dağlı, Muzaffer Özdağ, Ahmet Er, Genel İdare Kurulu Üyesi Kemal Taner’in de hazır bulunduğu toplantının sonunda bir konuşma yapan Alparslan Türkeş , CKMP’ye iltihakların daha da artacağını söylemiştir.



Medeniyet, 23 Haziran 1965.

Türkeş dün İstanbul’da da konuştu

Şehrimizde bulunan Alparslan Türkeş , dün CKMP İl Merkezinde yaptığı bir basın toplantısında, partisinin günden güne kuvvetlendiğini ifade ederek, <<Memlekette huzur ve siyasî dengenin sağlanması için CKMP üçüncü kuvvet olma yolundadır.>> demiştir.

Türkeş, son günlerde CKMP deki kaynaşmanın da bu yüzden olduğunu ve sistemli bir şekilde çalıştıklarını belirtmiştir. Türkeş, eski Genel Başkan Ahmet Oğuz’la arasında hiçbir ihtilâfın olmadığına temasla, <<Partimizde liderlik mücadelesi tamamen demokratik esaslar dahilinde yapılmaktadır. Kongrede ben vatandaş Türkeş olarak namzetliğimi koyacağım.>> demiştir. Kendisinden başka Hasan Dinçer, Ahmet Tahtakılıç ve Senatör Enver Kök’ün de Parti Genel Başkanlığına adaylıklarını koyacaklarını söylemiştir. Türkeş, daha sonra partiye bir çekidüzen verileceğini söylemiş ve ileride belki partinin ismini değiştirebiliriz, demiştir.

Alparslan Türkeş, Ankara’da, <<Ben bu yola baş koydum.>> şeklindeki sözüne temasla, <<Bunu, ben illâ parti lideri olacağım mânâsına kullanmadım. Bu, memleketimizde çok sevilmiş bir türküdür. Millete hizmetimde azimli olduğumuzun ifadesidir.>> demiştir.

Alparslan Türkeş, 14 lerden Münir Köseoğlu’nun ve bir grup arkadaşının da partilerine yazılmak için müracaatta bulunduklarını, fakat Münir Köseoğlu’nun son dakikada hastalandığı için, bu işin gecikeceğini söylemiştir.



Son Havadis, Orhan Seyfi Orhon, 24 Haziran 1965. [Zafer’de iktibas, 25 Haziran 1965]

Çirkin bir tâbir!

Gazeteler CKMP Müfettişi sayın Türkeş’in Çankaya ilçe kongresinde yaptığı bir konuşmada bir halk türküsünden alarak; <<Biz bu yola baş koyduk!>> dediğini yazdılar. Vâkıâ, bu bir türküye atfen söylenmiştir, ama, bir siyasî parti çalışması içinde söylenmesi yine güzel değildir.

Hele, sayın Türkeş gibi daha önce <<İhtilâlin kudretli Albayı>> diye tanınmış bir zatın bu tâbiri kullanması bir siyasî gaf bile sayılabilir.

Çünkü medenî, normal bir parti çalışması içinde yoluna baş konacak hiçbir mesele yoktur. Hiçbir mesele yoluna baş koymakla, baş vermekle halledilemez. Umumî efkârı kendine çekip oy kazanmakla halledilir.

Seçim mücadelesi bu şekilde yapılır. Bu şekilde iktidara gelinir, bu şekilde fikirler yürürlüğe konulur.

Siyasî hayatın, daha pek yakında misalini gördüğümüz gibi, baş verilip baş alınmakla yürütülmesi bir felâkettir.

* * *
Bu ilçe kongresinde, yine bir ifade tarzı olmakla beraber, sayın Türkeş’in arkadaşlarından bir zatın Parti Genel Başkanını hıyanetle itham etmesi, baş koymayı destekleyen bir kötü tesadüftür.

* * *
Sayın Türkeş’in Millî Birlik Hükûmeti ve 14’ler devrindeki hayallerinden vazgeçerek sivil hayata girip bir küçük partinin kademesinden başlıyarak siyasî çalışmalara başlaması bize ferah vermişti. Ebediyen kapanmasını istediğimiz bir tarzın normal parti hayatı içinde hâtıralardan silineceğini sanıyorduk.

Seçim mücadelesi sportmence dürüst ve temiz olacaktır. Kazananlarla kazanmıyanlar dostça el sıkışıp kolkola gezebileceklerdir. İktidarlar, ancak seçimlerle el değiştirecektir. Bir hükûmetin halka hizmette muvaffak olup olamadığını seçimlerde vereceği oylarla halk gösterecektir.

* * *
Muvaffak olamıyan taraf rakibine iktidarı devrederek yeni bir görüşün, yeni bir enerjiyle ve yepyeni bir şevk ile tatbikına imkân verecektir. Başarısız iktidarların hatâları böylece tashih edilecek, sosyal hayatta karışıklıklara, buhranlara mahal kalmıyacaktır. Bir parlamentoyla çalışan herhangi bir hükûmetin uğrayacağı ceza bu kadar olabilir.

Baş koymak, baş almak, yeni iktidar tarafından eskisini hıyanetle itham etmek bahis konusu olamaz.

* * *
Hepimizin huzur, sükûn ve emniyetle yaşıyacağımız demokratik gür bir hukuk devleti rejimine kavuşmak için bu güzel hava içinde seçimlere giderken, bir ilçe kongresinde nasılsa ağızdan kaçan <<baş koymak>> sözünü çirkin bulduğumu açıklamaktan kendimi alamıyorum!



Yeni İstanbul, 24 Haziran 1965.

14’lerden Köseoğlu, dün CKMP’ye girdi

14’lerden Münir Köseoğlu, dün CKMP’ye iltihak etmiştir. Partinin Beyoğlu ilçe merkezinde yapılan törende bir konuşma yapan eski MBK üyesi Köseoğlu Türkiye’nin bugünkü durumunun endişe verici olduğunu belirterek, özetle şunları söylemiştir: <<Hayatımızın ikinci safhasını teşkil edecek olan yeni vazifemizin ifâsında siyasî rakiplerimizi kendi fikir ve kanaatlerimiz istikametinde ikna etme prensipine bağlıyız. Milletin huzuruna açık hüviyetimiz ve parti programımızdaki taahhüdlerle çıkıyoruz.



Dünya, 26 Haziran 1965.

Türkeş’teki komünistlere ait vesikalar incelenecek

CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş’in <<Komünistlerin memleketi nasıl bölmek istediklerine dair kasalarımızda vesikalar vardır>> şeklindeki sözleri üzerine İstanbul Savcılığınca açılan soruşturmanın birinci safhası tamamlanmıştır.

İstanbul Savcılığı CKMP nin Genel Merkezi’nin Ankara’da oluşu sebebi ile Ankara Savcılığına bir yazı yazarak Alparslan Türkeş tarafından ileri sürülen vesikanın tetkikini istemiştir. Olayla ilgili olarak Alparslan Türkeş’in ifadesi de önümüzdeki günlerde alınacaktır.



Medeniyet, 27 Mayıs 1965.

CKMP

CKMP’nin <<komando>>ları memleketin dört köşesinde, vatandaşa kaybolan ümidini iade etmek için didiniyorlar..

Karadeniz’den Ege’ye, Ege’den Akdeniz’e, orta, güney, güneydoğu Anadolu’ya giden CKMP ekipleri elbette yapılacak seçimlerde bu gayretlerinin sonucunu göreceklerdir.

CKMP ekipleri her gittikleri yerlerde vatandaşların sevgi halesi ile çevrilmektedirler.

Memleketin dört bir köşesinden CKMP Genel Merkezine gelen telgraflar göstermektedir ki CKMP yarın Türkiye’yi idare edecekler arasında bulunacaktır.

Alparslan Türkeş’in dediği gibi vatandaşlar siyasi kanaatlerinden dolayı bir ayrıma tabi tutulamayacak ve refahta herkesin payı bulunacaktır.

Bize göre önümüzdeki günler CKMP’nin halk indindeki sempatisinin büyümesi ile geçecektir..

Gene sayın Türkeş’in dediği gibi CKMP’nin idealist idarecileri bu memleket meselesinde bu yola baş koydukları için elbette muvaffak olacaklardır.


Medeniyet, 27 Mayıs 1965.

CKMP Bursa İl Kongresi bu sabah toplandı

Bursa CKMP İl Kongresi bu sabah yapılmaya başlanmıştır. Kongreye Genel Merkezden Parti Müfettişi Alparslan Türkeş, Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu, Ankara Milletvekili M. Kemal Erkovan ve 14’lerden Dündar Taşer dün akşam Ankara’dan hareketle Bursa’ya gelmişlerdir.

Bu sabah saat 10’da başlayan Bursa İl Kongresi olgun bir hava içersinde yapılmaya başlanmış ve Alparslan Türkeş ile Gökhan Evliyaoğlu’nun konuşmaları alâka ile dinlenmiştir.



Yeni İstanbul, 27 Haziran 1965.

CKMP kadınlar kolu kuruluyor

Seçimlerin yaklaşmasını dikkate alan CKMP Genel İdare Kurulu kesif bir çalışmaya girmiş, bu arada teşkilâttan gelen isteklere uyularak kadınlar kolu teşkilâtı kurulmasını kararlaştırmıştır. Dün saat 15’te toplanan Genel İdare Kurulunun geç saatlere kadar süren toplantısında, seçimler arefesinde yapılacak yurt gezileri programı ele alınmış, yöneticilerin seçime kadar kesif bir faaliyet göstererek yurdu taramaları kararlaştırılmıştır.



Havadis, 27 Haziran 1965.

CKMP Bursa il kongresi bugün toplanıyor

Bursa CKMP İl Kongresi bugün yapılacaktır. Kongreye katılacak olan Parti Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, Gökhan Evliyaoğlu, M. Kemal Erkovanlı ve Dündar Taşer dün akşam Bursa’ya hareket etmişlerdir.



Medeniyet, 28 Haziran 1965.

Dün Bursa kongresinde konuşan Türkeş; Komünizmi Kuvvetli Aksiyonumuzla Ezip Geçeceğiz

Bursa, CKMP İl Kongresi dün saat 14’te kalabalık bir halk ve partili topluluğu önünde yapılmıştır. Bursa Tayyare Sinemasında yapılan kongreye katılan CKMP Genel Başkan vekili Enver Kök, Devlet Bakanı Mehmet Altunsoy, Parti Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, Gökhan Evliyaoğlu, Numan Esin, Ahmet Er, Fazıl Akkoyunlu, Dündar Taşer ve Mustafa Kemal Erkovanlı’ya delegeler ve halk tarafında büyük tezahürat yapılmış, bu arada Türkeş ve arkadaşları omuzlar üzerine alınarak kongre salonuna getirilmişlerdir.

Kongre birinci başkanlığına seçilen Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu’ndan sonra ikinci başkanlığa Kemal Erkovanlı seçilmiş, bundan sonra İdare Heyeti raporu okunmuş ve Bursa İl Başkanı Sabri Aksal kısa bir konuşma yaparak parti çalışmalarından bahsetmiş ve memleketin CKMP’nin çalışmaları ile hızla kalkınacağını belirtmiştir.

Türkeş Konuşuyor

Delegelerin dilek ve isteklerine kısa bir konuşma ile cevap veren CKMP Genel Müfettişi A. Türkeş özetle şu konuşmayı yapmıştır:

<<Bugün Türkiye feza çağını yaşayan ileri ülkeler arasında kendisine bir çıkış ve hamle arayan, maalesef geri bırakılmış bir memlekettir. Bizi ileri götürecek ve batı ülkeleri ile aramızdaki mesafeyi kapatacak politik ve ekonomik hareketin motor kuvveti milliyetçiliktir. Bizim milliyetçiliğimiz normal ve teknik güç de ilim yolundan geçer. Bugüne kadar hak yolunda mücadele eden CKMP, şimdi daha aktif olarak kalkınma ve yükselme savaşına da katılacaktır. Bu savaşta karşımıza çıkacak olan komünizmi kuvvetli fikir ve aksiyonumuzla ezip geçeceğiz. Biz fikre fikirle karşı çıkacağız ve fikirlerimizle şer kuvvetleri mağlup edeceğiz. CKMP’de büyük, çok büyük gelişme vardır. Bu gelişme Türk milletinin yeni bir eseri olacaktır.>>

Gökhan Evliyaoğlu’nun Konuşması <<CKP deki gelişme siyasî değildir, doktrinerdir. …>>
Dündar Taşer’in Konuşması: <<… CKMP de toplanmış vatandaşlarımız ikinci kurtuluş savaşına da koşacak ve müstakil Türkiye’de emniyet ve hürriyet içinde müreffeh yaşamak isteyen millete hizmet öncülüğünün şerefini taşıyacaktır. Hepinizi hürmetle selâmlarım.>>
Numan Esin Kürsüde …
Altınsoy’un konuşması …
Erkovanlı <<CKMP memlekete yön verecek kuvvette. …>>

Türkeş ve Arkadaşları Bursa’dan Döndü

Dün CKMP Bursa İl Kongresinde hazır bulunan CKMP Parti Müfettişi Alparslan Türkeş, Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy ve diğer parti ileri gelenleri bu sabah Ankara’ya gelmişlerdir.



Medeniyet, Ali Suavi, 28 Haziran 1965.

Milletin ümid ışığı olan parti

Bu gün topyekûn içinde bulunduğumuz çeşitli sıkıntıların, içtimaî ve iktisadî darlıkların asıl sebebi; Hükûmetin çok zaif oluşudur. Hiç şüphe yok ki, kuvvetli parti olmayınca kuvvetli hükûmet kurmağa da imkân yoktur. Bu itibarla hüküm süren mevcut buhranın seçimlere kadar devam edeceğine inanmak lâzımdır.

Şimdi asıl mesele; seçimlerden sonra durumun ne olacağıdır. İşte, bu mühimdir. Acaba seçimleri hangi parti veya partiler kazanacaktır? Eğer seçimleri AP kazanırsa, seçimlerden sonraki buhran bugünkünden daha şiddetli ve çeşitli olacaktır. Zira AP nin birbirlerini yitip bitiren idarecileri cılız, tecrübesiz ve istikrarsızdır. Diğer partilerin de türlü ve mühim sebepler dolayısiyle herhangi bir başarı sağlamalarının yakın gelecekte kaabil olmayacağı da besbellidir.

Bu manzara muvacehesinde milletçe, bir tek ümid ışığıyle baş başa kalmış bulunuyoruz… Geceli gündüzlü başdöndürücü bir çalışma ve gelişme içinde bulunan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi bu kısa süre zarfında teşkilâtını tamamlıyarak seçimlere katılırsa – ki, devamlı ve verimli mesai içinde bu mümkündür- işte o zaman Türk milletinin ve Türk vatanının yüzü gülecek, hasret çektiği huzur, refah ve feraha kavuşacaktır.

Çünkü CKMP Milliyetçidir… Mukaddesatçıdır… Muhafazakârdır… Binaenaleyh, memleketin ve milletin ümid ışığı olan C. Köylü Millet Partisi müsbet yoldadır ve emin adımlarla ilerlemektedir.



Medeniyet, 30 Haziran 1965.

Konya Aksaray’ında CKMP’nin dün yaptığı kongrede Kepir dedi ki: <<Bugün milletimiz karasapan ve kağnı devri yaşıyor>>

Alpaslan Türkeş de, halk için çalışmanın fazilet olduğunu söyledi

Dün yapılan CKMP Aksaray ilçe kongresinde konuşan Parti Genel Başkan vekili Mustafa Kepir özetle şunları söylemiştir: <<Filhâkikâ bugün milletimiz karasapan ve kağnı devrini yaşıyor. En ilkel çobanlık devrini hiç yadırgamadan sürdüren bölgelerimiz de var. Niçin bu haldeyiz. Diğer bir acı gerçek de bugün halkla devlet birbirine inanmamakta, birbirine güvenmemektedir. Bütün parlak sözlere, yaldızlı vaddlere rağmen gönüllerin ufkundan şüphe bulutları silinmemektedir. Çünkü bu millet yüz yıllar boyu, idarecileri tarafından aldatılmış, istismar edilmiştir. Kalkınmanın mânevî dayanağı, ahlâk ve karşılıklı itimattır. Bu ilk hedefe ulaşmayan milletlerin kalkınmasına imkân yoktur. Milletçe yapılacak ilk iş, bu ortamı arama ve bulmada namuslu gayretler harcamaktır.>>

CKMP Konya Aksaray ilçe kongresi dün saat 10’da Zafer sinemasında yapılmış ve Parti Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy, Muzaffer Özdağ, Fazıl Akkoyunlu, Şefik Soyuyüce ile Senatör Kudret Bayhan ve Genel İdare Kurulu üyesi İsmail Seyfi Akay ile çok kalabalık bir Partili ve vatandaş gurubun katıldığı kongrede hatiplerin yaptıkları konuşmalar halk tarafından ilgi ile izlenmiştir.

Türkeş’in Konuşması

<<Halka hizmet ve halk için çalışmak faziletlerin en büyüğüdür. Milletimizin kalkınması için büyük ve yorucu çalışmalara, hızlı hamlelere girişmek zorundayız. Türkiye’yi kendi gücüyle ayakta durabilen refahlı ülke durumuna getirebilmek için yeni bir Türk rönesansı yaratmak ihtiyacındayız. Bütün milletin hayatını ve geleceğini güvenlik ve düzen altına alabilmek için yeni bir kurtuluş hareketi yaratmak gereğiyle karşı karşıyayız. Bunun için hepimizin ağır yükler altına girmekliğimiz icap edebilir. Türk milleti çok ağır ve güç işleri başarmıştır. İnsanlar ağır yükler altına girmekten yılmazlar, çekinmezler. Fakat eğer vatandaşlar arasında liyâkat, çalışma ve gayret esasına göre adaletle dağıtılmazsa işte bu herkesi tedirgin eder. Bunun için, yurdumuzda düzen ve huzurun sağlanması için vatandaşlar arasında yükler ve nimetler liyâkat, çalışma ve gayret esasına göre dağıtılmalıdır.>>



Havadis, 1 Temmuz 1965.

Polatlı İlçe Kongresi dün yapıldı.

Ankara’dan gelen heyeti Temelli köyünde arabalarla karşılayan partililer, Mustafa Kepir’e ve Türkeş’e büyük tezahürat yapmışlardır. Saat 14.30’da kongrenin yapıldığı Belediye Sinemasına giren heyet aynı şekilde tezahüratla karşılanmıştır. Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir, Genel Müfettiş Alparslan Türkeş, Genel Sekreter Yardımcısı İsmail Safa Akay, milletvekilleri Mustafa Kemal Erkovanlı, Veli Başaran, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Rahmi İnceler ile Muzaffer Özdağ, Dündar Taşer, Fazıl Akkoyunlu ve Şefik Soyuyüce ile Doç. Dr. Hikmet Tanyu’nun da bulunduğu kongrede Türkeş, Mustafa Kepir, İsmail Safa Akay, Veli Başaran, Dündar Taşer konuşma yapmıştır. Mustafa Kepir; “Adalet Partisi, Halk Partisini komünistleri himaye etmekle suçlamakta, buna ait belgeler, deliller aramakta; Halk Partisi de Adalet Partisi sayın Genel Başkanının mason olduğunu ispatlayan vesikaları en yetkili idarecilerinin koyunlarına yerleştirerek yurt sathına salmaktadır. Bu töhmet altında bulunanlar Türk milletinin kaderine yön veremezler. Yalansa, birbirlerine iftira etmekten başka meziyeti olmayan siyasî teşekküllere milletçe nasıl güvenir, nasıl bel bağlayabiliriz.”



Adalet, Sokaktaki Adam, 3 Temmuz 1965.

Kimdir bu adamlar?

Yakında

[Sokaktaki Adam müstearını kullanan Turhan Dilligil’i 20 Temmuz’da başlayacak yazı dizisinin afişinde, Ondörtlerin portre resimleri yer almakta, üzerinde de kırmızı renkte büyük bir soru işareti bulunmaktadır. 10 Temmuz gününe kadar aynı afiş kullanılmıştır. 10 Temmuzdan itibaren 20 Temmuz’a kadar 14 lere ait aşağıda iki örneği verilen kısa veciz cümleler ilave edilerek her gün bu minval üzere döndürülmüştür.

<<Normal yollarla muasır uygarlık seviyesine ulaşmamız imkânsız… Hamle yapmak ve merhaleleri sıçramak zorundayız.>> Alparslan Türkeş (22 Eylül 1960 günü Ankara Hukuk Fakültesinde yaptığı konuşma).

<<… Babıâlide ağalar vardır, yurdu demokrasiye Babıâliden de geçeceğiz…>> Muzaffer Özdağ (7 Eylül 1960 İstanbul TMTF deki konuşması).]



Havadis, 3 Temmuz 1965.

CKMP’nin Karadeniz gezisi dün başladı

Türkeş Çankırı’da ilk konuşmasını yaptı

Çankırı, Özel surette giden arkadaşımız Doğan Demirtaş bildiriyor -CKMP’nin büyük yurt gezisi dün başlamış ve Alparslan Türkeş başkanlığında bir heyet Karadeniz gezisinin başlangıç noktası olan Çankırı’ya gelmişlerdir. CKMP ekibi Çankırı’da kalabalık bir partili ve partisiz vatandaş kitlesi tarafından karşılanmıştır. Türkeş il merkezinde bir konuşma yapmıştır. …



Medeniyet, 4 Temmuz 1965.

Türkeş dün Boyabat’ta sordu <<Sen - ben çekişmesi ne zaman bitecek?>>

Yılanlıoğlu da, <<20. Çağın niteliklerini idrak etmeyenler Türkiye’yi kalkındıramaz.>> dedi

Karadeniz illerinde bir geziye çıkan CKMP Ekibinden Alparslan Türkeş ve Kastamonu Milletvekili İsmail Hakkı Yılanlıoğlu dün saat 10’da Boyabat’ta Öz sinemasında bini aşkın vatandaşa hitaben yaptıkları bir konuşmada siyasî partilerin seçim sathı mailine daha tam manasıyla girmeden birbirlerine karşı olan çok sert davranışlarını tenkit etmişlerdir.

CKMP Heyeti Bugün Samsun’da

Alparslan Türkeş başkanlığındaki CKMP Heyeti yarın (bugün) şehrimizde beklenmektedir. Kafileye Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu bugün şehrimizde iltihak edecek ve yapılacak toplantıda başta Türkeş olmak üzere kafilede bulunan diğer CKMP lilerle birlikte bir konuşma yapacaktır. İki gün şehrimizde misâfir kalacak heyet buradan Ordu’ya ve onu takiben Giresun ve Trabzon’a gidecektir.



Havadis, Alparslan Türkeş, 4 Temmuz 1965.

Selâm

Memlekete hizmet yolunda yeni bir hareketin bayrağını açarken, kalbimizin en derin saygı ve sevgi duyguları ile aziz Türk Milletini selamlıyoruz. Kardeşliği, iyi niyetleri ve en iyi dilekleri belirten bu söz, aynı zamanda bir yakarıştır. Onun için söze başlarken, muhalif ve muvafıkı ile birbirlerinin kardeşi olan bu vatanın evlâlarını sonsuz bir bağlılık ve tutkunluk içinde selâmlıyoruz.

Vatandaşlar arasındaki birliği, beraberliği, kardeşlik ve dayanışmayı yıkıcı ve bozucu davranışların daima karşısında bulunduk. Bundan sonra da karşısında bulunacağız. Türkiye’nin bölünmezliği, Türk insanının lâyık olduğu refah seviyesine ulaştırılması düşüncesi, gönüllerimizi heyecanla dalgalandıran ideallerin başında yer almaktadır. Devleti parçalamaya ve nizamı bozmaya yönelen her davranışın amansız düşmanıyız. Bu davranış nereden gelirse gelsin, bizi karşısında bulacaktır. Parti didişmelerine kaptırarak halkı bölmek üzere gelişmeye çalışan akımları unutmak veya unutmuş gibi görünmek büyük ve affedilmez hatadır. Bu hataya aslâ düşmeyeceğiz.

Türk Milletini kendi gücüyle ayakta duran uygar ve düzenli bir toplum haline getirmek isteği, dün olduğu gibi bugün de yarın da bütün çabalarımızın en başta gelen amacıdır.

Bu amaca doğru hızlı ve pervasız bir yürüyüş temposu içinde yol alışımızı iftira ve tezvir kampanyası ile önlemek veya yavaşlatmak istiyenlerin gaflet ve hıyanetlerine aslâ itibar etmiyeceğiz. Bunlara gerekli cevabı zaman ve bizimle beraber olan milletin sağduyu ve salim düşüncesi verecektir.

Genç yaşlarda bayrağa ve silâha el basarak vatana, millete ve cumhuriyete hizmet için içtiğimiz and, yolumuzu aydınlatan biricik ışık olacaktır..

Türk Milletinin birliği ve yükselişi için ellerimizi uzatıyoruz. El ele ve gönül gönüle verelim bu gayret için..

“Zafer, ülkü kaynağının bir çeşmesidir,
Zafer, bir çok gönüllerin birleşmesidir.””
Gönülleri birleşenler, selâm sizlere..



Medeniyet, Havadis, 5 Temmuz 1965.

CKMP Karadeniz gezisinin ikinci durağı Ayancık oldu

Alparslan Türkeş, Ayancık’ta “Uğursuz itişmeleri bırakıp bir an evvel dertlerimize çareler bulalım” dedi

Ayancık, Özel - Karadeniz gezisine çıkan CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş ve arkadaşları geceyi Ayancık’ta geçirerek halkın dert ve dileklerini dinlemişlerdir. Her gittikleri yerde olduğu gibi Ayancık’ta da halkın büyük tezahüratları ile karşılanan Türkeş ve arkadaşları Ormancılar Cemiyetinde Ayancıklılara hitaben yaptıkları bir konuşmada <<Uğursuz itişmeleri bırakıp sür’atle dertlerin çarelerini aramalıyız>> demişlerdir. Dün saat 15.00 de Ayancık’tan ayrılarak Samsun’a gelen ekip yollarda sık sık durdurularak sevgi gösterileri yapılmıştır. CKMP ekibi Ünye’ye gitmek üzere hareket etmiştir. Ekip Ünye’de yapılan İlçe kongresinde hazır bulunmuştur.


Dünya, 5 Temmuz 1965.

Türkeş <<Dış meseleleri hal zamanı geçiyor>>

Ayancık – CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, dün Ayancık’ta yaptığı konuşmada, <<Fikir ayrılıkları ne kadar çok olursa olsun, karşımızdakinin haklarının korunmasının gerektiğine inanıyoruz. Bunun için elimizden gelen her gayreti gösteriyoruz. Geçmişte de gösterdik. Zamanla iç meseleler patlak vermiş, hırslı politikacılar milleti birbirlerine kırgın, kızgın, hatta düşman etmişlerdir. Türkiye’nin dış meselelerini halletmesinin zamanı gelip geçmektedir.>> demiştir.


Medeniyet, Havadis, 6 Temmuz 1965.

400 vatandaşın CKMP’ye geçtiği Ünye’de Türkeş konuştu

Ünye, Özel - Karadeniz seyahatına çıkan CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş ve arkadaşları dün öğleden sonra Ünye’ye gelmişlerdir. CKMP liderlerinin ilçelerine geldiklerini duyan binlerce Ünyeli, Türkeş ve arkadaşlarına büyük sevgi tezahüratlarında bulunmuşlar ve bu arada çeşitli partilerde bulunan 400 vatandaş CKMP ye kaydını yaptırdıklarını Türkeş’e söylemişlerdir.

Dün saat 10’da Ordu’ya gelen Türkeş ve arkadaşları Millet toplantısında düzenlenen bir toplantıda halkla sohbet etmişlerdir.



Medeniyet, 7 Temmuz 1965.

Türkeş, <<27 Mayıs Muhalefeti iktidara getirmek için yapılmadı>>

Giresun, Özel - CKMP heyeti Giresun’da büyük tezahüratla karşılandı. CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş Karadeniz seyahatının dördüncü gününde beraberinde Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu ve Kastamonu Milletvekili İsmail Hakkı Yılanlıoğlu olduğu halde Giresun’a gelmiştir. Burada CKMP İl binasının açılış töreninde hazır bulunan Türkeş ve arkadaşları daha sonra kalabalık bir halk topluluğuna hitaben CKMP nin tutumundan ve memleket çapında çığ gibi büyüdüğünü söylemişledir.


Medeniyet, 7 Temmuz 1965

CHP’liler CKMP’ye katılıyor

Muş, Özel – CHP Muş Belediye Reisi ve Kurucu Meclis Üyesi Abdülhâdi Toplu partisinden istifa ederek CKMP’ye kaydolmuş ve Genel Merkezden aldığı yetki ile Muş ve çevresinde parti il ve ilçe teşkilâtlarını kurmuştur.

Diğer taraftan Çamardı Belediye Başkanı Nasuhi Enginbaşak da partisinden istifa ederek CHP ve AP li arkadaşları ile CKMP’ye geçmişler ve ilçe teşkilâtlarını kurmuşlardır.


Tercüman, Suna San, 7 Temmuz 1965.

Alparslan

Ah, bizim şu insanları göklere çıkarmamız yok mu?.. Sonra o göklere çıkardığımız yere düşürüp parça parça etme etmemiz yok mu..

Efendim, CKMP yi kendine öz ihtilâl metodları ile ele geçiren Alparslan Türkeş (Ancak, Türkeş’in ihtilâlciliği baştan iyidir de, nedense sonunu getiremez) geçenlerde Niğde Aksaray’ına gitmiş. İhtilâlcilere CKMP nin kapılarını aralayan Erkovanlı kürsüye çıkmış:

- <<Şimdi>> demiş <<Büyük ve kudretli Albay, büyük fikriyatçı, büyük devrimci, şanlı, şöhretli, dünyaca kendisine hayran kalınan Sayın Alparslan Türkeş sizlere hitap edecek.>>

Alparslan, bütün kudretiyle, şanıyla, şöhretiyle kürsüye çıkıvermiş. Ama, o çıkınca da, halk salonu boşaltıvermiş. Alparslan Türkeş, - <<Alacağınız olsun>> der gibi <<Zararı yok>> demiş <<Gene geliriz!..>>


Medeniyet, 8 Temmuz 1965.

Türkeş, dün Çay’da [Çayeli] konuştu: “İmkânlar kaabiliyet esasına göre ve adil şekilde dağıtılmalıdır.”

Rize, Özel – CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş ve beraberindekiler dün Rize’ye gelmişlerdir. Rizeliler tarafından büyük bir sevgi ile karşılanan CKMP’liler önce Rize Çay Fabrikasını gezerek ilgililerden izahat almışlardır. Daha sonra Çayeli ilçesine giden Türkeş ve arkadaşları burada bir kapalı salon toplantısı yapmışlar ve Alparslan Türkeş, Gökhan Evliyaoğlu, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu konuşmuşlardır. İlk olarak kürsüye çıkan Türkeş konuşmasında özetle şunları söylemiştir:

<<Biz halkın içinden gelen insanlarız. Sizlerdeniz. Dâvamız halk davasıdır. İnsanlar arasında yükler, vazifeler ve nimetler liyakat ve kabiliyet esasına göre adaletle dağıtılmalıdır. Buna inanıyoruz. Bu düzeni gerçekleştirmeye çalışacağız. Kardeşi kardeşe düşürmek doğru değildir. Partiler arası münasebetlerin olumlu bir yolda ilerlemesi gerekir. Geçmişte meydana gelmiş şimdi kabuk bağlamağa yüz tutan yarayı kaşımak doğru değildir. Biz her şeyden önce birlik ve beraberlik içinde dâvalarımızı kendi kendimize halledeceğiz.>>

Türkeş konuşmasını <<Koşan elbet varır, Düşen kalkar>> sözleriyle bitirmiştir. Türkeş’in konuşması salonda bulunan 1000 den fazla Çayeli’li tarafından şiddetle alkışlanmıştır.



Yeni İstanbul, 9 Temmuz 1965.

Türkeş “Solun getirmek istediği rejim yaşayamaz”

Çayeli – CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş dün ilçemizde yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: “Sol fikirlerin getirmek istediği rejim bu memlekette yaşayamaz, yaşatılamaz. Çekilen sıkıntıları istismar ederek, havayı bulandırmaya çalışanlar er geç başlarını kayalara çarpmış olacaklardır. Ancak, bu meseleler sokak kavgaları ile halledilemez. Memleketin içinde yaşıyor, halkın ıstırabını kendi vicdanlarımızda duyuyoruz. Bu bakımdan, ana dâvaları tesbitte, dertlere teşhis koymakta yanılmadığımıza eminiz. Bencillik çıkar yol değildir. Bu toprağın çocukları tüm olarak birbirlerini düşünmenin şuuruna ermedikçe muvaffak olmamıza imkân yoktur. Gayretlerimizi, müsbet ilmin rehberliğinde birleştirerek aynı gayeye yöneltmeye mecburuz. Aksi takdirde, çağdaş uygarlığın temsilcileri arasında bizi bekleyen yeri alamayız. Ayırıcı, dağıtıcı, bölücü ve kırıcı her fikir ve akımın karşısında olmalıyız.”


Medeniyet, 9 Temmuz 1965.

Türkeş: “Sol fikirlerin getirmek istediği rejim Türkiye’de yaşayamaz…”

CKMP gezi ekibi Çayeli’nden Rize’ye dönmüştür. Güneş Spor Salonunda yapılan ve kalabalık bir vatandaş kitlesi tarafından heyecanla izlenen bir toplantıda Alparslan Türkeş sık sık alkışlarla kesilen uzun bir konuşma yapmıştır.

CKMP’ye iltihaklar gün geçtikçe artmaktadır. Dün de muhitinde çok sevilmiş ve değerli bir bankacı olan Sanayi Bankası eski Genel Müdürü Mustafa Galip Kandemir, CKMP’ye girmiş ve beyannamesini Genel Başkan yardımcısı Mustafa Kepir ile Genel Sekreter Fuat Uluç imzalamışlardır. Haber aldığımıza göre İktisadi Devlet Teşekkülleri ve Organizasyon Komitesinde Yüksek Mühendis Cemil Topuz CKMP’ye kaydolmuştur. Memleketin dört bir köşesinde de her gün yüzlerce vatandaş CKMP’ye girmektedir.


Medeniyet, 10 Temmuz 1965.

Türkeş, Erzurum’da dün Komünizmle Mücadele Derneği’ni ziyaret etti

Aziziye Tabyasını da ziyaret eden Türkeş’e Erzurum gençliği tarafından üzerinde büyük Türk komutanı Alparslan portresi bulunan bir şiir hediye edilmiştir. Şiirin üstünde şunlar yazılıdır: <<Erzurum gençliğinden Alparslan Türkeş’e… Büyük Türk Hakanı Alparslan hanın ulvî davasını takip için…>>

Karadeniz sahilini baştan başa dolaşan Parti Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu ve Sırrı Çakmak’tan müteşekkil CKMP ekibi Erzurum’a gelmiştir. Önce Aziziye Tabyasını, Valiyi, Sendikaları, Üniversiteyi ve gazete idârehanelerini, Komünizmle Mücadele Derneğini ziyaret etmişlerdir. Bu arada Alparslan Türkeş Hacı İbrahim Baba Camiinin temel atma töreninde bulunmuş ve temele ilk harcı koymuştur. Daha sonra çok kalabalık bir vatandaş kitlesinin katıldığı kapalı salon toplantısında konuşan Alparslan Türkeş, Kahraman Erzurumluların arasında bulunmaktan büyük bir sevinç duyduğunu belirterek yaptığı uzun bir konuşmada özetle şunları söylemiştir: <<Aynı tarihe sahip, aynı inanış, gelenek ve görenekleri büyük Türk Milletinin çocukları olarak halkımızın bölgesel özellikleri ile güçlü ve ülkücü kahraman insanların topluluğudur. 900 yıldan beri devam etmekte bulunan muhteşem Türkiye Devletini beraber kurmuş, beraber savaşmış, korumuş ve bugünlere kavuşturmuş büyük milletin çocuklarının devleti ebediyete kadar ulaştırmak azminde olduklarından şüphe edilemez. Türkiye’nin aleyhinde çalışmayı kendilerine iş edinmiş olanların memleketi parçalamak için giriştikleri fitne ve fesat faaliyetleri hüsranla neticelenecektir.>>

Kastamonu Milletvekili Yılanlıoğlu: <<Dün komünizmden mahkûm olmuş Moskof uşağı Nazım Hikmet’in müdafiiliğini yapmış bir kısım insanlar, bugün açıkça faaliyet göstermektedir. Komünizm, kahrolsun komünizm demekle önlenmez. İşçiye iş, köylüye refah, dar gelirliye imkân, küçük esnafa huzur vermek suretiyle önlenir.>> demiştir.



Medeniyet, 10 Temmuz 1965.

Türkeş Özel Bir Demeç Verdi

Karadeniz Muhabirimiz Cumhur Çakıroğlu’na CKMP Genel Müfettişi Sayın Alparslan Türkeş’in Karadenizde verdiği beyanat.

Soru 1 – Seyahatınız hakkında seçimlerle ilgili intibanız nelerdir?
Cevap: Hiç seçimleri düşünmeden seyahat ediyoruz. Gördüklerimden ve duyduklarımdan son derece memnunum. Halkımızın sağduyusu her zaman rehberimizdir.

Soru 2 – Çankırı’dan buraya kadar yedi, sekiz vilâyet ve mülhakatında CKMP nin önümüzdeki seçimlere dair durumu ve şansı hakkında bilgi verir misiniz?
Cevap: Uğradığımız yerlerde şahidi olduğumuz hadiseler bizi pek sevindirdi. Partimizin seçim şansını iyi ve kuvvetli buluyorum.

Soru 3 – Adaylığınızı nereden koyacağınızı öğrenebilir miyiz?
Cevap: Şu anda kesin olarak ben de bilmiyorum. Belki Ankara’dan olur. <<Bunu Kastamonu Milletvekili İsmail Hakkı Yılanlıoğlu tasdik ettiler.>>

Soru 4 – Seçim sathımailinde sağ ve sol akımlarla ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Cevap: Bu suali bizim ne olduğumuzu herkes biliyor şeklinde cevaplandırmışlardır.



Medeniyet, 10 Temmuz 1965.

Diyarbakır CKMP İl Başkanı Açıklama Yaptı

Diyarbakır’da CKMP teşkilâtı büyük bir hızla gelişmekte ve partiye her gün yeni iltihaklar olmaktadır. Pazar günü yapılacak il kongresi ile ilgili olarak şehrimizde bulunan CKMP il başkanı Oğuz Özgür dün şu açıklamayı yapmıştır: <<Diyarbakır’da seçim kampanyasını açmış, bütün ilçelerde teşkilâtlarımızı tamamlamış durumdayız. Büyük Türk milletini içinde bulunduğu türlü çıkmazlardan kurtarması için büyük tanrıya niyazda olup bütün gücümüzle gayret sarfetmekteyiz. Seçimlerin asil milletimize beklediği huzur ve sükûnu getirmesini büyük Allah’tan diliyoruz.>>

Eskişehir Kongresi

Eskişehir, Özel - CKMP İl Kongresi yarın Şehir sineması salonunda yapılacaktır. Kongre münasebetiyle ilçe ve bucak teşkilâtlarından delegeler bugünden şehrimize gelmeye başlamışlardır. Kongreye Ankara’dan bazı senatör ve milletvekillerinin de gelmesi beklenmektedir.

Muş CKMP Teşkilâtı Görev Taksimi Yaptı

CHP den istifa ederek CKMP’ye katılan Muş Belediye Başkanı Sayın Abdülhâdi Toplu’ya verilen yetki üzerine yeniden kurulan Muş müteşebbis İdare Heyeti ile merkez ilçe müteşebbis İdare Heyetini teşkil edenler ve aralarındaki vazife taksimi aşağıdadır. …



Medeniyet, 11 Temmuz 1965.

Diyarbakır CKMP İl kongresi başladı

Diyabakır, Özel – Şehrimiz CKMP İl Kongresi bugün öğleden sonra başlamıştır. Günden güne gelişen CKMP Diyarbakır Teşkilâtı son iltihaklarla büyük bir kuvvet olduğunu meydana koymaktadır. Başarılı bir Karadeniz ve Doğu seyahati yapan CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş’in başkanlığında Gökhan Evliyaoğlu, Hakkı Yılanlıoğlu ve Sırrı Çakmak’tan müteşekkil ekibin de bugün Diyarbakır’a gelerek kongrede birer konuşma yapmaları beklenmektedir. Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy beraberinde Fazıl Akkoyunlu olduğu halde bugün uçakla Diyarbakır’a hareket etmişlerdir.

Eskişehir ve Sinop Kongreleri de Yapılıyor

CKMP Eskişehir Kongresi bugün başlamıştır. Kongreye Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ile Köyişleri Bakanı İrfan Baran, Eski Genel Başkan Ahmet Oğuz, Muzaffer Özdağ, Dündar Taşer, Numan Esin ve Afyon Milletvekili Veli Başaran’ın hazır bulundukları kongre olgun bir hava içinde yapılmaktadır.

Yine bugün yapılmakta olan Sinop Kongresine ise Senatör Hazım Dağlı, Enver Kök, Uşak Milletvekili Ahmet Tahtakılıç katılacaklardır.



Tercüman, 11 Temmuz 1965.

Gong

Marş! Marş!..
8 Albay CHP ye girdi.
5 General AP ye girdi.
12 Subay CKMP ye girdi.
14 Subay TİP e girdi.
Partiler seçime mi hazırlanıyor, yoksa savaşa mı?
S.


Medeniyet, Havadis, 12 Temmuz 1965.

Türkeş Diyarbakır’da uzun bir konuşma yaptı

Kalabalık bir vatandaş kitlesinin izlediği CKMP Diyarbakır İl Kongresi bugün saat 10.00 da Yenişehir sinemasında 538 delegenin katılmasıyla yapılmıştır. Kongreye dün akşam Muş’tan gelen CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş’in Başkanlığındaki gezi ekibi ile Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy, Emekli General Abdülkadir Okyay ve Fazıl Akkoyunlu katılarak birer konuşma yapmışlardır. Alparslan Türkeş uzun süren ve sık sık alkışlanan konuşmasında özetle şunları söylemiştir: <<Gelmiş geçmiş hükümetlerin yurdumuzun çok değerli bir bölümünü teşkil eden bu vatan parçasını ihmal etmiş olduklarından acı acı yakınıyoruz. Bugün bu ihmallerin süratle telâfisi için geniş bir programla harekete geçilmesini zaruri saymaktayız. Türkiyemizin bölünmezliği, TC devletinin bütünlüğü her çeşit görüş ve düşüncelerin önünde ve üstündedir. Aynı tarihin, aynı kültürün, aynı inanç ve geleneklerin sahibi bulunan ve birbirleri ile her yönden mukadderat birliği içinde olan halkımızın bundan sonra da uygar, kudretli, refahlı ve kalkınmış Türkiyesini inşa etmek azminde bulunduklarından şüphe edilemez. Halkımızın birlik ve bütünlük duygularını bulandırmak için yabancı ve düşman kaynaklardan beslenen ve yönetilen faaliyetlerin büyük hüsrana uğrayacaklarına eminiz. Türk Milletinin ve TC Devletinin ebediyete kadar uzayacak olan şerefli hayatında hizmet payı olanlara minnet ve şükranlarımızı sunarken, bundan sonra da böyle şerefli hizmetlere katılacaklara şimdiden derin hürmet ve takdir duygularımızla selâmlarız.

Bize göre devlet, insanların toplum halinde ve barış içinde yaşamak, birbirlerine yardım etmek hususunda duydukları müşterek ihtiyaçlardan doğmuş devamlı ve medeni bir kurumdur. TC Devleti, Türk milletinin varolma ve varlığını hürriyet, barış, refah içinde devam ettirme, geliştirme ülkü ve iradesinin eseridir. Devlet teşkili ve yönetiminde görev ve sorumluluk yüklenenler bu ülküye ve iradeye bağlı kalmalı, devletin, halkın hizmetinde olmalıdırlar. Amacımız, TC yi hürriyet, barış, hizmet ve refah devleti olarak inşa edip geliştirmektir. Devlet, insan şahsiyetinin serbestçe teşekkül etmesine yardımcı olmalıdır. Kişinin hak ve hürriyetlerinin özü, toplum hakları ile aynı değerdedir. Devlet ve kişi münasebetleri adalet içinde ahenkleştirilmelidir. Biz milleti devamlı bir huzur bütünü kabul ederiz. Bu bütünü yaşatan değerlerin korunmasını bekleriz. Türk milleti, hayat, kader, kültür ve ideal birliğinin yarattığı devamlı tarihi ve sosyal bir kişiliktir. Türklüğün çok eski ve şerefli mazisine ve aydın istikbaline inanıyoruz. Ben Türküm diyen ve kendini Türk sayan her insan bu şerefli milletin şerefli bir ferdidir. Bizce Türk oluş, kendini Türk milletine mensup bilme şuuru, Türk kültürüne sevgi ve bağlılık duygusu ve Türk olarak yaşama iradesi ile Türk Devletine sadakattir.

Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy

<<40 yıllık Cumhuriyet devrinde bütün iyi niyetlere rağmen bu vatan hâlâ batı medeniyeti seviyesine ulaştırılamamıştır. Türkiye fakir insanların yaşadığı bir memlekettir. Gökten Allah vermeyince yerde bir şey bitmez. Demokrasinin uygulanmasından sonra siyasî parti temsilcileri sık sık kaşımıza çıktılar ve çok şey söylediler. Yirmi yıldan beri Türk vatandaşı çeşitli vaadlerle aldatılmaktadır. Halkın içinden çıkmış, halk çocuklarından başkası halkın dertlerini bilemez. Biz halkın içinden gelmiş halk çocukları olarak milletin ızdırabını kendi vicdanımızda duyuyor, dertlerini çok iyi biliyoruz. CKMP bu duyguda ve bu görüşte olan ideal insanların partisidir.>>

Emekli General Abdülkadir Okyay

<<Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Atatürk, Cumhuriyet fazilettir demiştir. Ama biz bu fazileti baş tacı yapan milletlerin safında hâlâ yerimizi alamadık. CKMP olarak bu fazileti baş tacı yapmak suretiyle görevlerimizi yerine getireceğiz. Yolumuz açıktır. Milli birlik içinde olduğumuz sürece her işi başaracağız.>>

Akkoyunlu Kürsüde

Eski Millî Birlik Komitesi üyelerinden Fazıl Akkoyunlu özetle şunları söylemiştir: <<Türkiyede bugün politikacılar lanetlenmektedir. Bunun sebebi yine politikacılardır. Biz 27 Mayıs sabahı verdiğimiz sözü tutmuş, iki kampa ayrılan vatandaşları sevmiş, hâlâ da sevmeye devam etmiş insanlarız. 27 Mayıs İhtilâlinden sonra CHP bu hareketi kendisine mal ederek bir an önce iktidara gelmek istedi. Buna karşı koyduk. Memleketin bıçak atılacak yaralarının temizlenmesini istedik. Türkiyenin dertleri büyüktür. Bu memleketin en büyük düşmanlarından birisi de yoksulluktur. Köy ve köylü dâvasının halledilmesi için önce imanı, sonra bilgi ve mücadele azmi büyük olanların harekete geçmeleri icabeder.>>

Milliyet, 12 Temmuz 1965.

Diyarbakır – CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, partisinin İl Kongresinde yaptığı konuşmada, <<Halkımızın birlik ve beraberlik duygularını bulandırmak için yabancı ve düşman kaynaklardan beslenen yönetilen faaliyetler büyük hüsrana uğrayacak>> demiştir.

Türkeş şunları söylemiştir: <<Milletin sosyal ve ekonomik hayatında medenî ve meslekî iş bölümünün yarattığı uzuvlaşmayı, zümreleşmeyi ve sınıflaşmayı tabiî ve zorunlu görürüz. Ancak sınıf devleti ve sınıflar arası savaşı reddederiz.>>



Dünya, 13 Temmuz 1965.

Kaflı CKMP den dün istifa etti

CKMP Konya Milletvekili Kadircan Kaflı dün partisinden istifa etmiştir. Kaflı, istifasından sonra yaptığı açıklamada, <<Bir fikir münakaşası sırasında kendisine hakaret ederek saldıran bir milletvekilinin cezalandırılmadığını ve Alparslan Türkeş’in Genel Başkanlığa getirilmek istendiğini>> tenkit etmekte, <<Eski Genel Başkan Ahmet Oğuz’un baskı ile istifa ettirildiğini ve partinin tarihî hüviyetiyle bağdaşmayan usuller kullandığını >> bildirmektedir.

Kaflı’nın Adalet Partisine gireceği söylenmektedir.




Havadis, 14 Temmuz 1965.

Türkeş “Ümitli ve güçlü döndük”
Ünyeliler Türkeş’e taş üzerine yazılmış bir dilekçe verdiler

CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş başkanlığındaki Karadeniz gezi ekibi 12 il ve 16 ilçede konuşmalar ve toplantılar yaptıktan sonra Ankara’ya dönmüştür. Vatandaşlar ve partililer tarafından büyük bir ilgi ile takibedilen bu yurt gezisi hakkında Alparslan Türkeş dün gazetemize özel bir demeç vererek <<Türk halkı her şeyi çok iyi anlıyor, biliyor ve izliyor. Gelecek için endişeye hiç lüzum olmadığı kanısındayız>> demiştir. Türkeş gezi izlenimlerini şöyle anlatmıştır:

<<Büyük İlgi Gördük

12 ilde sür’atli bir gezi yaparak Ankara’ya dönmüş bulunuyoruz. Gezdiğimiz yerlerde vatandaşlarımızdan çok samimi ve çok büyük ilgi gördük. 12 il merkezinde ve 16 ilçede konuşmalar, mitingler ve toplantılar yaptık. Bunların hepsinde de binlerce vatandaş bulundu ve bize sevgilerini, bağlılıklarını bildiren güzel tezahürat yaptılar.

Ümitlerimiz Daha da Kuvvetlendi

Her yerde vatandaş, içinde bulunduğu sıkıntıları dile getirdi ve isteklerinin ancak yeni anlayışta bulunan liderler tarafından gerçekleştirilebileceğini belirttiler. Bu arada Ünye’den, bize, taş üzerine yazılmış bir de dilekçe verdiler. Bu dilekçede, işsizlere iş bulunmasını ve yoksul vatandaşların dertlerine derman verilmesi istenmektedir.

Gezimizden memnun ve ümitlerimiz daha da kuvvetlenmiş olarak döndük. Türk halkı her şeyi çok iyi anlıyor, biliyor ve izliyor. Gelecek için endişeye hiç lüzum olmadığı kanısındayız. Milletimiz kendi dâvalarını muhakkak en iyi şekilde ve en yakın zamanda bir çözüm yoluna koyacaktır.>>



Havadis, 15 Temmuz 1965.

Karadeniz gençliği CKMP ne katılıyor
Trabzon’da 45 Üniversite öğrencisi Türkeş’in izinde olduğunu belirtti

Trabzon, Burhan Bilici bildiriyor - Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencilerinden 45 kişilik bir grup dün CKMP İl Gençlik Kolunu kurmuşlardır. Müteşebbis heyetin başkanlığına KTÜ Talebe Cemiyeti İkinci Başkanı Remzi Durak getirilmiştir.




Tercüman, Suna San, 16 Temmuz 1965.

Soğuk su

14 lerin işgaline uğrayan CKMP, geçen gün Eskişehir’de kongre yaptı. Türkeşçiler ile Oğuzcular bir arada oturdular. Sonra birer birer konuştular. Ancak, her ne sebeptense Ahmet Oğuz’un istifasına ve Genel Başkanlık konusuna hiç temas etmediler. Yalnız Ahmet Oğuz, <<Söylesem mi, söylemesem mi?.. Söylesem de bir, söylemesem de>> havasında konuştu. Ama yine de dilinin altındaki baklayı ıslatamadı.

Kongreden sonra Türkeşçiler ve Oğuzcular bir arada yemek yediler. Bu yemekten Muzaffer Özdağ aç kalktı ama, doyurucu bir konuşma yaptı. Nutkunun sonunu da şu cümle ile bağladı:

- <<Bizi bu partiye dâvet eden Ahmet Oğuz’a, Hasan Dinçer’e ve burada bulanan diğer arkadaşlarımıza şükranlarımızı sunarız.>>

Sonra önünde bulunan bardağa, sürahiden buz gibi su doldurdu. <<Genel Başkanlığınızın üstüne birer soğuk su için>> der gibi bardağını Ahmet Oğuz ile Hasan Dinçer’in şerefine kaldırdı. Suyu son yudumuna kadar içti.



Zafer, Başmakale, 16 Temmuz 1965.

Muzaffer Özdağ’ın sözleri

Muzaffer Özdağ kendi partisinin Eskişehir il kongresinde yaptığı konuşmada şu sözleri söylemiştir: <<27 Mayısta bizim yapmak istediğimiz şey hakemlikti, ihtilâl değildi. Suçluyu tesbit etmek bizim vazifemiz değildi. Fark gözetmeyecek, hareketimiz tarafsız olacaktı. Böyle yemin ettik. DP yi biz kapatmadık.>>

Muzaffer Özdağ bu sözleri bu gün acaba ne gibi bir maksatla söylüyor ve bunda bugünkü politikası bakımından ne gibi bir fayda umuyor? Özdağ’ın geçmiş hakkındaki sözleri ne kadar mânalı ise, işin bu yönü de aynı derecede önemlidir.

Özdağ’ın bu sözleri, sadece tarihî bir olayı aydınlatmak gibi bir niyetle söylemiş olduğunu kabul etmeğe elbetteki imkân yoktur. Onun, bugün içinde bulunduğu siyasî hayatta bu sözlerden bir kuvvet ve bir destek beslediğini düşünmeğe mecburuz. Bu, işin bir yönüdür.

Diğer taraftan M. Özdağ MBK içerisinde Türk siyasî hayatının serbest oy üzerine kurulmasına taraftar olmayanlar arasında değil mi idi? 14 lerin siyasî fikir ve görüşlerinin ne yolda olduğu bu gün artık iyice anlaşılmıştır.

Onlar Türk halkının, demokratik nizamı liyakatla yürütecek bir olgunluğa henüz ulaşmamış olduğu fikrinden hareket ediyor ve Türkiyenin politika hayatını bu ana fikir üzerine kurmak istiyorlardı. Onlara göre, önemli reformları gerçekleştirmeğe politikacıların gücü yeterli değildir.

Bu görüşte olan bir kimsenin şimdi, <<Demokrat Partiyi biz kapatmadık>> yolundaki iddiasının samimiyetine nasıl inanabiliriz? Türkiyede hiç olmazsa bir kaç yıl için siyasî partilerin rolünü kabul etmiyen bir kimse Demokrat Partiyi ne gibi bir maksatla kapatmamayı düşünebilirdi? Özdağ, hiç olmazsa bu noktaları izah etmeli idi. Kaldı ki Mamak Mahkemeleri sırasında, Ondörtlerin DP nin kapatılmasına taraftar olmadıkları yolunda ortaya her hangi bir iddia ortaya atılmış değildir. Yaşayan neler görüyor?



Havadis, 17 Temmuz 1965.

Yenimahalle İlçe Kongresinde Menderes’in asılmaması için Türkeş’in Cemal Gürsel’e mektup yazdığı açıklandı. İstanbul’da bulunan Türkeş kongreye bir mesaj göndermiştir.



Havadis, Flaş, 18 Temmuz 1965.

İlân

Alparslan Türkeş’e, Gökhan Evliyaoğlu’na ve bütün namuslu kişilere saldırmağa bizim şahsen gücümüz yetmediğinden ve her saldırışımızda ağzımızın payını aldığımızdan, şimdi bu adamlara musallat edilmek üzere kiralık köpeklere ihtiyaç vardır. Taliplerin, yazılarını Son Havadis’e, Adalet’e, Haber’e göndermeleri!..

Fenik, Pekün, Dillgil, Dülger, vesaire.




Cumhuriyet, 18 Temmuz 1965.

CKMP Adana teşkilâtı ilçelerde kuruluyor

Adana – CKMP yeni bir hamle yaparak ilçelerde teşkilâtlanmaya başlamıştır. Bu arada Partinin Genel Merkez üyelerinden eski Kurucu Meclis üyesi avukat Saadettin Tokbey, yanında partililer olduğu halde ilçelerde temaslar yapmaktadır. Topbey bu arada Kadirli’de İlçe Geçici Kurulunu kurmuştur.


Zafer, Başmakale, 18 Temmuz 1965.

CKMP’de huzursuzluk

CKMP’nin Yüksek İdare kadroları arasında tam bir huzursuzluğun hüküm sürdüğü her gün yeni bir hâdise ile anlaşılıyor. Bu huzursuzluk sebebi ile, parti Genel Başkanı Ahmet Oğuz, bundan bir ay kadar önce genel başkanlıktan ayrılmıştı

Oğuz, istifa mektubunda, <<Genel Merkezdeki içi mücadeleleri önlemenin mümkün olmadığını>> söylemişti. Genel kuruldaki bu anlaşmazlık giderilememiş olacak ki, bu defa, genel kurul üyesi ve Konya Milletvekili Kadircan Kaflı da partiden ayrılmıştır.

Kadircan Kaflı’nın basına açıklamış olduğu istifa sebeplerinden bir kısmı önemli leyler olmayıp, örneklerine her siyasî partide rastlanacak mahiyette şeylerdir. Fakat bu sebepler arasında son derece önem taşıyan hususlar da yer almıştır.

Kaflı, demecinin bir yerinde aynen şunları söylüyor: <<Tarihî mahiyeti bilinen milliyetçi sosyalizmin ideoloji olarak alındığı en yetkili şahıslar tarafından açıklanmıştır.>>

Öyle anlaşılıyor ki Türkeş ve arkadaşlarının CKMP’ye katılmalarından sonra baş gösteren bu yeni gidiş, Ahmet Oğuz’un parti başkanlığından ayrılması ile daha belirli bir hale gelmiş ve CKMP yeni seçimlerin arefesinde, yepyeni bir renk ve hüviyet kazanmağa başlamıştır.

Ahmet Oğuz başkanlıktan ayrılırken, partiye kabul ettirilmek istenen “korkunç zihniyet”e işaret etmiş, fakat daha ileri giderek bu zihniyetin mahiyeti hakkında fazla bir şey söylememişti.

Şimdi Kadircan Kaflı, CKMP’ye kabul ettirilmek istenen bu korkunç zihniyetin neden ibaret olduğunu açıklamış, milliyetçi sosyalizmin ideoloji olarak ele alındığını ifade etmiştir.

Böylece CKMP de hüküm süren anlaşmazlıkların gerçek mahiyeti su yüzüne çıkmış bulunuyor.

CKMP şimdi büyük bir istihalenin içindedir. Yakında yapılacak olan büyük kongrede partinin idaresini ellerine geçirmeğe hazırlanan kimseler CKMP yi büyük seçimlere bu yeni zihniyet ve hüviyeti ile sokmak niyetindedirler.

CKMP yaklaşan büyük seçimler arefesinde, kendisine kuvvet sağlayacağını umduğu yeni bir yola girmek ve yeni bir istikamet tutmak mecburiyetini hissetmiş görünüyor. Zira 1971 seçimlerinden sonra, siyasî partilerimiz arasında, en çok sarsılan ve taraftarlarını kaybeden parti CKMP olmuştur.

Bu parti 1963 mahallî seçimlerine nazaran bir milyon yüz elli dört bin oy kaybetmiştir. CKMP 1961 de, Türkiye’deki oyların yüzde 14 ünü toplamış iken 1963 te bu oran yüzde 2,81 e düşmüştür.

Bize kalırsa bu düşüşün başlıca iki türlü sebebi vardır: İlkin, 1961 deki oyların bir kısmı bu partiyi samimiyetle tutan kimselerin oyları değildi; kapatılmış olan Demokrat Partinin oylarının bir kısmı CKMP ye doğru kaymıştı. Bu oylar önümüzdeki seçimlerde, galip ihtimalle AP ye doğru kayacaktır.

İkinci olarak, CKMP yi 1961 seçimlerine sokmuş olan eski lider Bölükbaşı bu defa başka bir partinin başındadır. Bölükbaşı’nın 1961 de şahsen getirmiş olduğu oylar da bu defa MP tarafından kanalize edilecektir.

CKMP işte bu sebeplerin tesiri altında kendisini şimdi zayıf hissediyor ve kendisine yeni bir ruh ve zihniyet aşılayacağını umduğu kimselere bir teslimiyet içinde sarılmak istiyor.

Bu tutum CKMP yi selâmete götürebilecek midir?

CKMP’nin mukadderatını ellerine geçirmek için büyük bir çaba harcayanların nazarında bu noktanın şimdilik fazla bir önemi yoktur. Onların ilk hedefi millî artıklar kanunu sayesinde parlâmentoya girebilmektir.

Bu gayretlerin CKMP ye yeni bir kuvvet ve canlılık kazandırıp kazandırmayacağı noktasına gelince; biz, Türk kamuoyunun otoriter ve totaliter bir zihniyetin sahibi olan siyasî teşekküllere iltifat ve itibar edeceği kanaatinde değiliz. Bu, dünyada da, Türkiyemizde de denenmiş ve iflâs etmiş olan sakat bir gidiştir. Büyük seçimler bize her şeyi gösterecektir.



Hürriyet, 19 Temmuz 1965.

Türkeş, Partiye yön vereceğiz, dedi

CKMP’nin Ankara İl Kongresi, Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ile Alparslan Türkeş’in sessiz bir şekilde cereyan eden liderlik mücadelesi halinde geçmiştir. Hasan Dinçer, konuşmasında yer yer, Temmuz ayının sonunda yapılacak olağanüstü büyük kongreye dikkati çekmiş, Genel Başkanlığa kimin seçilmesi lâzım geldiği konusunda partililere; “Seçerken aklıselimi hâkim kılıp, değerini ölçerek hizmet mevkiini ona göre vermek lâzımdır.” tavsiyesinde bulunmuştur.

“Dikkat, Türkeş geliyor”

Alparslan Türkeş ise, kendileri karşısında mücadeleye girişenleri derlenip toplanmaya davet etmiş, “Bizi olumsuz bir didişmeye götürenler var” demiştir.

CKMP’nin Genel Başkan adaylarından Alparslan Türkeş’in karşılanışı özel şekilde olmuştur. Asker öğretmenlerin sınıfa girişleri gibi, İl İdare Heyetinden bir üye, koşarak salonun kapısına gelmiş ve “Türkeş geliyor, Türkeş geliyor, dikkat” diye bağırmıştır. Alkışlar ve “Yaşa Varol” sesleri ile karşılanan Türkeş, tezahüratı iki kolunu havaya kaldırarak karşılamıştır.

Çok sinirli bir şekilde kürsüye gelen Alparslan Türkeş, “Bazı arkadaşlarımızı uyarmak istiyorum. Partiye girdiğimiz günden bugüne kadar, karşımıza çıkan kısır fikirler yüzünden istediklerimizi yapmak imkânını bulamadık, bunlarla mücadele edeceğiz. Bugünkü CKMP, bizim iltihak ettiğimizden önceki CKMP değildir. Biz partiye yön vereceğiz. Bunu tevazu dışına çıkarak söylüyorum ama, bazı hadlerini bilmeyenlere hadlerini bildirmek istiyorum. Partiler için tesanüt kadar önemli olan, ideal, idealist olmaktır.”

Türkeş, memleketin yeni bir hareket beklediğini, tam bu sırada birtakım şahısların eskiliklerini sermaye ederek parti mensuplarını çelmelemeye çalıştıklarını bildirmiş, CKMP’ye son günlerde büyük ilgi gösterildiğini, buna rağmen bazı kimselerin, partiye son girenlerle bir şey kazanılmadığını ifadeye çalıştıklarını, böylece kendilerini gözden düşürmeğe gayret ettiklerini ileri sürmüş, şunları eklemiştir.

– “Bunlar kendilerini derleyip toparlamazlarsa, huzurlarınıza getireceğimiz başka şeyler de olacaktır. Her hal ve şart için önceden hazırlığımız mevcuttur. Onları zamanı gelince uygulayacağız. Şimdilik şahıslara hiç dokunmadan, fikirlerimizi belirtmeye çalışıyoruz.”



Adalet, 19 Temmuz 1965.

Türkeşçiler CKMP kongresini olup bittiye getirdiler

Dün yapılan CKMP Ankara İl Kongresi Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ile parti Genel Müfettişi Alparslan Türkeş’in sessiz bir şekilde giriştikleri liderlik mücadelesi halinde geçmiştir. Kongre boyunca karşılıklı oturan Genel Başkan adayları, birbirleri ile selâmlaşmamışlar, kaçamak nazarlarla birbirlerine bakmışlardır. Her konuşanı alkışlamaya itina ile dikkat eden Türkeş, tek istisnayı Dinçer’in konuşmasında yapmış ve rakibini alkışlamamıştır. Genel Başkan Vekili ve bakanların kongreye sessiz sedasız gelişlerinin yanı sıra, Türkeş gelirken bir İl İdare Kurulu üyesi <<Türkeş geliyor>> diye bağırmış ve daha önceden hazırlandığı tahmin edilen bir mizansenle sabık ihtilâlci tezahürat arasında kongre salonuna girmiştir.

Türkeşçiler hâkim oldukları müşahede edilen kongrede ilk defa olarak Türkeş taraftarları Başkanlık Divanını ele geçirmişler ve Hasan Gürsoy adlı bir delegeyi Kongre başkanı seçtirmişlerdir. Hasan Dinçer konuşmasında, bu ayın sonunda yapılacak genel kongreye dikkati çekmiş, Genel Başkanlığa kimin seçilmesi konusunda partililere <<Seçerken aklı selimi hâkim kılıp, değerini ölçerek hizmet mevkiini ona göre vermek lâzımdır>> tavsiyesinde bulunmuştur. Dinçer ayrıca CKMP’nin şahıs partisi olmak konusunda çok acı çektiğini, tekrar bu yola gidilmesinin doğru olmadığını belirtmiştir.

İl İdare Kurulu üyeleri seçimleri yapılırken hâdiseler çıkmış ve Türkeş taraftarlarının adlarını havi bir listenin olup bittiye getirilerek kabul edilmek istenmesi itirazlarla karşılanmıştır. Kongre Başkanı listeyi oya arzettiğini söylemiş, fakat oyları saymaya lüzum görmeden kabul edildiğini bildirmiştir. Bunun üzerine delegelerin bir kısmı salonu terketmişlerdir.

Öfkeli Albay

Çok sinirli bir şekilde kürsüye gelen Alparslan Türkeş, <<Bazı arkadaşlarımızı uyarmak istiyorum>> diye söze başlamıştır. <<Partiye girdiğimiz günden bugüne kadar, karşımıza çıkan kısır fikirler yüzünden, istediklerimizi yapmak imkânını bulamadık, bunlarla mücadele edeceğiz. Bugün CKMP, bizim iltihak ettiğimizden önceki CKMP değildir. Bunu tevazu dışına çıkarak söylüyorum ama, bazı hadlerini bilmeyenlere hadlerini bildirmek istiyorum. Partiler için tesanüt kadar önemli olan, ideal, idealist olmaktır. Mazilerinde belirli hiçbir ideal bağlılığını göstermemiş, doğruluk vasıfları bulunmayan kimselerin tesanütten bahsetmesi bizi incitir.>>

Türkeş, memleketin yeni bir hareketi beklediğini, tam bu sırada bir takım şahısların eskiliklerini sermaye ederek parti mensuplarını çelmelemeye çalıştıklarını bildirmiş, şöyle konuşmuştur:

<< - Partimiz, şahıs partisi olmayacak diyorlar. Şahıs partisi olmasını isteyen kim? Partileri liderler yürütür. Eğer her vatandaşın hakkı olan bir yola gidiyor, genel başkanlık için adaylığını koyuyorsa, bu şahıs hakkında karar vermek kongrenin bileceği iştir.>>

Türkeş, CKMP’ye son günlerde büyük ilgi gösterildiğini, buna rağmen bazı kimselerin Partiye son girenlerle bir şey kazanılmadığını ifadeye çalıştıklarını, böylece kendilerini gözden düşürmeye gayret ettiklerini ileri sürmüş, şunları eklemiştir:

– <<Bunlar kendilerini derleyip toparlamazlarsa, huzurlarınıza getireceğimiz başka şeyler de olacaktır. Her hal ve şart için hazırlığımız mevcuttur. Onları zamanı gelince uygulayacağız. Şimdilik şahıslara hiç dokunmadan, fikirlerimizi belirtmeye çalışıyoruz.>>



Milliyet, 19 Temmuz 1965.

CKMP Ankara İl Kongresinde Dinçer ile Türkeş çatıştı

CKMP Ankara İl Kongresinde Alparslan Türkeş, CKMP li Bakan Hasan Dinçer’den sonra yaptığı konuşmada Dinçer’i anmaksızın sert bir şekilde çatmış, <<Bâzı haddini bilmezlere haddini bildirmek için konuşacağını>> söylemiştir.

Dinçer’in konuşması sırasında CKMP’nin şahıs partisi olmadığı ve olmıyacağı yolunda söylediği sözlere Türkeş şu karşılığı vermiştir:

<<Partinin şahıs partisi olmasını kim istiyor? Bu arkadaşlar, partide başkanlık bulunmayacaktır diyorlarsa o başka, başkanlıkları lağvedelim, parti, Genel İdare Kurulları ile idare edilsin.>>

Yine Dinçer’in <<Dayanışmanın her şeyden üstün olduğunu>> söylemesi de Türkeş’i kızdırmış, Türkeş’in bu konudaki cevabı şöyle olmuştur:

<<Tesanütten bahsettiler. Bu sözleri söyliyenlerin mazileri de bizce mühimdir. Bugün gösterdikleri turum, bizi dikkatle üzerinde tutuyor, ideale bağlı olmak ve dürüst olmak lâzımdır. Mazisinde belirli hiçbir faaliyeti bulunmıyanların, dürüstlükle kaabili telif olmıyan davranışta bulunanların kalkıp da tesanütten bahsetmeleri bizi incitir arkadaşlar. Bir de bâzı arkadaşlarımız, CKMP’ye halkın ilgi göstermesini on sekiz yıllık mazisine bağlamak istemekte, yeni girenlerin partiye hiçbir yararı olmadığını iddia etmektedirler. Bu arkadaşlarımız kendilerini derleyip toparlamazlarsa huzurlarınıza getireceğimiz başka şeylerimiz de olacaktır. Her hâl ve şart için önceden hazırlanmış plânlarımız vardır.>>

Konuşmasının başında, <<Çok önemli hususlara değineceğini>> bildiren Türkeş konuşurken, zaman zaman taraftarları tarafından alkışlanmış, karşı grup tarafından ise karşı sözler söylenilmiştir. Bir delege Türkeş’e <<Paşam>> diye bağırmıştır.

İkiye Ayrılmışlardı

CKMP Ankara İl Kongresinde kürsünün sağında oturan delegeler Türkeş taraftarları, solda oturanlar ise çoğunlukla Türkeş’e karşı olanlardı.

<<Bertaraf Edeceğiz>>

Türkeş, partiye girdiklerinden beri, kendilerini engellemek isteyen bir grupla mücadele etmek zorunda kaldıklarını söylemiş, özetle şöyle demiştir:

<<Bugün Türkiyemiz yeni bir aksiyona ihtiyaç durmaktadır. Biz on sekiz yıldır bu partide çalışanlarla birleşerek bir aksiyon yaratacağız. Partiye girdiğimiz andan beri kısır düşünceler, hasis duygular önümüze çıkmıştır. Bunlarla mücadele edecek ve elbette bertaraf edeceğiz.>>

Türkeş, başkanlık konusunda görüşlerini açıklarken, taraftarları tarafından şiddetle alkışlanmış, Türkeş ikinci defa kürsüye gelerek, <<İltifatlarınız beni daha temkinli olmaya sevkedecektir.>> demiştir.

CKMP çevreleri, büyük kongrede Türkeş’in karşısına Hasan Dinçer’in çıkarılacağını ve savaşın ikisi arasında yapılacağını ileri sürmektedirler. Dün CKMP Ankara İl Kongresinde bunun ilk belirtisi ortaya çıkmıştır.



Yeni İstanbul, 19 Temmuz 1965.

Partililer Türkeş’e tezahürat yaptılar

CKMP Ankara kongresinde Türkeş iki defa konuşmak mecburiyetinde kaldı.

CKMP Ankara İl kongresi, dün partiye yeni giren 14 lerin tamamının iştirakı ile yapılmıştır. Kongreye ayrıca Genel Başkan vekili Mustafa Kepir, Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer, Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy ile milletvekili ve senatörler katılmışlardır.

Söz alan Genel Müfettiş Alparslan Türkeş “Memlekette yükler ve mükellefiyetler vatandaşlar arasındaki liyakat esasına göre tevzi edilmelidir.” demiştir.

Yeni iltihaklarla partiye yeni bir ruhun geldiğini, partiler için tesanütten daha mühim olan şeyin idealistlik ve dürüstlük olduğunu ifade eden Türkeş şunları söylemiştir:

“Arkadaşlar partinin şahıs partisi olmasını kim istiyor. Dünyadaki bütün partiler ve devletler liderlerle idare edilir. CKMP ne halk tarafından bir ilgi başlamıştır. Bu partinin on sekiz yıllık derin bir mazisi olması hasebiyle diyen kimseler de var. Yeni gelen arkadaşların tesirini önemsemiyorlar.”

Daha sonra Türkeş “Her hâl ve şart için kararlarımız vardır. Şahsiyat yapmak hoşumuza gitmez, fikir ve ideallerimize bağlıyız. Memlekette yükler ve mükellefiyetler vatandaşlar arasında liyâkat esasına göre tevzi edilmelidir. Bu bizim dâvamızdır. Sınıflararası mücadele ve sınıf hâkimiyeti fikrini reddederiz.” demiştir.

Kürsüden alkışlar arasında ayrılan Türkeş delegelerin daveti üzerine tekrar kürsüye gelmiş, “Nutuklarınız, bizden biri olmaya beni zorlayacaktır.” diyerek konuşmasını bitirmiştir.

Ankara’da yapılacak olan pasif korunma dolayısiyle CKMP büyük kongresi 30 Temmuza tehir edilmiştir.



Tercüman, 19 Temmuz 1965.

14’lerden Özdağ, “Halk İnönü’yü istemiyor” dedi

CKMP Ankara İl Kongresinin öğleden sonra yapılan toplantısında Mustafa Kepir, Türk köylüsünün kara sabandan kurtulamadığını belirtmiş, Muzaffer Özdağ ise yaptığı konuşmada, ihtilâli sokaktan aldıklarını belirtmiş, ikinci cumhuriyetin katledilmesi konusundaki endişelerine değinerek özetle şöyle demiştir: <<Biz kanun hakimiyeti istiyoruz. Vatandaşların birbirlerini kırmasını istemiyoruz. İnönü’yü seviyoruz ama sadece büyüğümüz olarak. Halk İnönü’yü artık istemiyor.>>



Adalet, Sokaktaki Adam, 20 Temmuz 1965.

Kimdir bu adamlar?

Bu Yazı Serisi: Memleketin yüksek menfaatlerini tehlikeye düşüren>> 14 zararlı kişi hakkında bilgi vermek için yazıldı

Kuvvete Sahipken Zalim Acze Düşünce Mazlum: 14 zararlı kişi
-I-

Gazetelere bakınız, siyaset sahnesinde <<14 Zararlı kişi>>den 12’sinin şimdi canbazlık numaraları yapmaya başladıklarını göreceksiniz. Adamlar hem gözlerinizin önünde bin bir parende atmaya çalışan canbaz, hem de leş kargalarını sulh güvercini diye yutturmaya kalkışan hokkabaz rolü oynamaya heveslenmişler.

Gazeteler yazdı: <<14 lerden Orhan Kabibay, Orhan Erkanlı ve İrfan Solmazer Halk Partisine>> girmişler. İsmet Paşa da çok sevinmiş ve bunları partimize yapılacak hücumları defetsinler diye alıyorum demiş…

Gene gazeteler yazdı: <<14 lerden Alparslan Türkeş, Muzaffer Özdağ, Fazıl Akkoyunlu, Mustafa Kaplan, Numan Esin, Şefik Soyuyüce ve Rifat Baykal [Dündar Taşer ve Ahmet Er] CKMP ye, Muzaffer Karan ise TİP e>> girmişler.

İhtilalin başı tarafından <<memleketin yüksek menfaatlerini tehlikeye düşürdükleri>> ilân edilen bu 14 zararlı kişi, aradan beş yıl geçtikten sonra, <<ne halleri varsa görsünler>> diyerek bir kenarda unutulmaya terkedilebilirlerdi ama rahat durmadılar ki…

Bir zamanlar, Millî Birlik Komitesi içinde silâh zoru ile yapmaya hazırlanıp suçüstü yakalandıkları, memleketin yüksek menfaatlerine aykırı hareketlerini, şimdi demokratik nizam aleyhine tekrar deneme sevdasına düşmüş görünüyor ve bunun için de demokratik nizamın vatandaşlara tanıdığı siyasî faaliyet hakkını suiistimal yolunu deniyorlar.

Bu durumda, Sokaktaki Adam gereken dikkati göstermek ve hâdiselerin uzağında bulunduğu için her söyleneni samimî bir duygunun ifadesi imiş gibi kabul etmeye mütemayil vatandaşları uyarma zorunluluğunu duymaktadır.

İşte bu yazı serisinin yazılmasının sebebi budur!

Bu gün, karşımızda kurtarıcı rolü oynayan, gizli maksatlı; kuvvet elindeyken zalim, acze düşünce mazlum olan bu 14 zararlı kişiye karşı vatandaşları uyandırmak Sokaktaki Adam’ların vazifesidir.

*
22 Haziran 1965 tarihli Adalet’te <<Kimdir bu adamlar?>> başlıklı yazıda şöyle deniliyordu:

<<Sokaktaki Adam, <<Kimdir bu adamlar>> diye kendi kendine sordu. Bunlardan bazıları hasbelkader 27 Mayıs hareketinin merkezinde bulunmuş, bazıları sapık ideolojilerin tesirinde kalarak ne yaptıklarını bilmeden büyük bir çarka kendilerini kaptırmış, bazıları geçmişteki bazı olayların intikamını almak arzu ve hevesini yenemiyecek derecede zaaf göstermiş, bazıları da bilerek ve isteyerek diktacı sosyalizme uyacak bir rejimin gerçekleşmesi için çalışmış olan zararlı kişilerdir.

Bunlar, 13 Kasım 1960 sabahı bizzat Millî Birlik Komitesi Başkanı, Devlet ve Hükûmet Reisi ve Türk Silâhlı Kuvvetleri Başkumandanı tarafından zararlı faaliyette bulundukları bütün dünyaya ilân edilerek yurt dışına sürülmüş kimselerdir.

Türkiye’de o günden bu güne ne değişmiştir ki, şimdi hepsi kendilerine münasip birer parti çatısı bulup, memleket kaderinde söz sahibi olmak iddiasına kalkışmaktadırlar…>>

Gene aynı yazısında şöyle soruyordu Sokaktaki Adam: <<Kimdir bu adamlar, kişilikleri nedir bunların?..>>

Ve… Devam ediyordu:

<<Evet, kimdir bu âhirzaman Mesihleri?..

Bunların kimlikleri nedir?

Milleti kandırmak için şimdi gene parlak nutuklar hazırlamakta olan bu gibilerin kimliklerini bütün teferruatı ile okuyucularının önüne serecek ve: Ey ümmet-i Muhammed diyecek… İşte bu adamların iddiaları ve yakın geçmişteki marifetleri… Hükmü sen ver!

Ama bunun için Sokaktaki Adam, kısa bir müddet daha bekleyecektir.

Bekleyecek ki, bu âhirzaman Mesihleri aldatıcı nutuklarını söylesinler ve ortanın solunda mevzilendikleri yerlerden başlarını çıkarıp kahramanlık denemesine girişsinler…>>

Evet… İşte şimdi zamanıdır. Ne vaktinden önce, ne vakti geçince…

Köpek dişlerini gösterince, ısıracak demektir.

Önce gerekeni yapmalı, sonra Allaha sığınmalı…



Cumhuriyet, 20 Temmuz 1965.

CKMP de Başkanlık mücadelesi hızlandı

CKMP de Alparslan Türkeş ve ekipinin partiye girmesinden sonra bir Genel Başkanlık mücadelesi başlamış bulunmaktadır.

30 Temmuz günü yapılacak olan CKMP Genel Kongresinde Genel Başkanlık mücadelesinin çetin olacağı, bu arada, Hasan Dinçer, Ahmet Tahtakılıç ve Alparslan Türkeş’in adaylıklarını koyacakları ileri sürülmektedir.

Genel Başkanlık seçimlerinde yapılacak mücadele konusundaki görüşlerini öğrendiğimiz bazı CKMP liler Alparslan Türkeş’in daha şimdiden açıkça Genel Başkanlık için bir savaş cephesi kurmasını doğru bulmadıklarını bildirmektedirler.

Diğer taraftan, eski CKMP liler, Genel Başkanlık için en kuvvetli aday olarak Ahmet Tahtakılıç’ı göstermektedir. Hasan Dinçer’in kongrede Tahtakılıç lehine Genel Başkanlık adaylığından feragat edeceği söylenmektedir.

Öte yandan Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının partiye girmesiyle partide gözle görülür derecede bir gelişme olduğu belirtilmektedir. Bu gelişme ile birlikte partiye girenler Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının parti üst kademelerinde görev alması için çaba sarfetmektedirler.

Bu durumu, hâlen parti üst kademelerinde görev alanlar da kabul etmektedirler.



Yeni İstanbul, 20 Temmuz 1965.

CKMP Tüzüğü ve programı değiştirildi

Kongreye sunulacak yeni şekli sekiz kişilik bir komisyon hazırladı.

CKMP büyük kongresinin yaklaştığı şu günlerde CKMP yeni bir program hazırlamıştır. CKMP nin yeni programı büyük kongreye yepyeni bir şekilde sunulacaktır. CKMP Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir yeni program hakkında “Parti programına bazı yenilik ve ilkeler gelmiştir. Bunlar büyük kongreden geçtikten sonra CKMP nin malı olacaktır” demiştir.

Mustafa Kepir yeni çıkan partiler kanunu esas tutularak parti tüzüğünde de değişiklikler yapılacağını ifade etmiştir.

CKMP nin yeni parti programı 14 lerden Muzaffer Özdağ, Numan Esin ve Rifat Baykal’ın da iştirakiyle sekiz kişilik bir komisyon tarafından hazırlanmıştır. CKMP yetkililerinin ifadelerine göre program günün realiteleri göz önünde tutularak hazırlanmıştır. Program özetle şu yenilikleri getirmektedir:

1) Sermayenin karşısında değiliz. Memleket kalkınmasında sermayenin büyük rolü olduğuna inanıyoruz. Komünizm, nasyonal sosyalizm ve faşizmin karşısında olup bunlarla mücadeleyi amaç biliyoruz. Bilhassa komünizmle mücadele kaba kuvvetle değil refah seviyesinin kalkınmasıyla olacağına inanıyoruz.

2) Köylerin dağınık bir halde bulunması belediye ve devlet hizmetlerinin köye götürülmesine mâni olmaktadır. Devletin bütün imkânlarından faydalanmak köylü vatandaşların kutsal haklarıdır. Bunun için köyleri birleştirmek bütün bu hizmetlere kavuşturmak, sanayi teşebbüslerini memleket sathına yayarak köylü vatandaşların yakınlarında iş sahaları açmak, köylerden şehire yönelen akını durdurmak amacımızdır.

3) Bütün vatandaşlar için asgarî bir geçim seviyesi tesbit etmek, çalışan bütün fertleri bu seviyeye çıkartmak amacımızdır.



Akşam, 21 Temmuz 1965.

Türkeş Başkan olmazsa yeni parti kuracak

Ahmet Tümel yazıyor, Ankara

CKMP Genel Müfettişi ve genel başkan adayı Alparslan Türkeş, dün <<CKMP içindeki mücadelemizde başarıya ulaşamazsak, onları köhneleri ile baş başa bırakıp yeni bir parti kuracağız>> demiştir.

30 Temmuzda toplanacak ve yeni genel başkanla genel idare kurulunu seçecek CKMP büyük kongresi arefesinde, parti içinde şimdiden büyük çatışmaların olduğunu söyleyen Türkeş, mücadeleyi kendilerinin kazanacaklarını inandıklarını da belirtmiştir. <<Partinin içinde şimdiden çirkefçe işler döndürülmektedir. Artık sabrımız taştı, ama kongreyi bekliyoruz. Mutlaka mücadeleyi kazanacağız. Aksi takdirde partiyi yüzlerine çalıp, çıkar gideriz>> demiştir.

Taviz Vermeyeceğiz

Büyük kongrede karşısına eski genel başkanlardan Ahmet Tahtakılıç’ın rakip olarak çıkarılmak istendiğini de söyleyen Alparslan Türkeş şöyle demiştir:

<<Bizim bu mücadelemizi seçimlere yoranlar var. Bizim için seçilmek veya seçilmemek mühim değildir. Önemli olan fikirler ve bu fikirlere göre partiyi yeniden kurmaktır. Bizi taviz verecek zannediyorlar. Hiç bir şekilde taviz vermeyeceğiz. Gerekirse yeniden bir parti kuracağız.

Ülkü ve Kültür Birliği

Türkeş, CKMP nin programının, ilk Millî Birlik Komitesi devrinde hazırlanıp kanunlaştırılmak üzereyken yarım kalan Ülkü ve Kültür Birliği programına benzetilmek istendiğini belirterek, fikirlerini şöyle açıklamıştır:

<<Biz yeni programa toplumsal adalet, toplumsal güvenlik ve reformları getirdik. Türkiye’nin kendi gerçeklerine göre düzenlenecek yeni bir sisteme ihtiyacı vardır. Türk halkını inandırarak, Ülkü ve Kültür Birliğini sağlayacak, onu yeni enerjik hamlelere yükseltecek bir yaşama felsefesine ulaştırmak, doğruluk, çalışma ve liyakat esaslarına dayanan bir düzeni benimsetmek gerekir. Bunun için de, güzel sanatlar ve spordan yararlanmak lâzımdır. Sanat toplum içindir anlayışından hareketle halktan doğan sanatı ve insanları ekip halinde çalışmaya alıştıran beden ve zekâ gelişmesini sağlayan sporu halka mal etmelidir.>>

Liberalizm İflâs Etmiştir

CKMP Genel Başkan adayı, ekonomik ve sosyal alanda Türkiye gerçeklerinin göz önünde tutulması ve batının kaba bir taklitçisi olmamak gerektiğini, toplumcu bir sosyal görüşe sahip olduklarını da söyledikten sonra, iş bölümünden doğan sınıflaşmaya, zümreleşmeye karşı olmadıklarını, fakat bir zümrenin diğer bir zümre üzerinde hiyerarşi yaratmaya çalışmasını da kabul etmediklerini ileri sürerek şunları söylemiştir.

<<Toplum içerisinde yüklerin, görevlerin, gelirlerin, çalışma gayret ve kabiliyetine göre adaletle dağıtılmasını sağlayacak bir düzen istiyoruz. Liberalizm Türkiyeye bir şifa vermeyeceği gibi, tatbik edildiği ülkelerde de terk edilmiş ve değişikliklere uğramıştır.>>

Komünizmle Mücadele Dernekleri

Türkiyenin kendi gerçeklerinden uzak, yabancı memleketlerde ortaya atılan sistem ve rejimlere başvurmasının hiçbir fayda getirmeyeceğini ileri süren Türkeş <<Komünizmle Mücadele Dernekleri ile ilginiz olduğu söyleniyor. Doğru mudur>> sorusunu şöyle cevaplandırmıştır.

<<Bu derneğin kurucularını yakından tanırım. Bir kısmı eski arkadaşımdır. Bunların Amerikalılardan para aldıkları söyleniyor. Köklerinin dışarıda olduğu iddia ediliyor. Ben o derneği kuruluş zamanından bilirim. Kurucuları cami önlerine sedir atarak, teberru toplamışlardır. Bu derneğin dışarıdan para aldığına inanmıyorum. Bunu iddia edenler ellerinde delil varsa mahkemelere müracaat ederek soruşturma açtırabilirler. Sonuç onların dediği gibi çıkarsa o zaman inanırım.>>

Servetim Yoktur

Türkeş halk arasında serveti hakkında dönen dedikodular için de şunları söylemiştir.

<<27 Mayıstan önce subay olarak servet beyannamesi verdim. Yurt dışına Yeni Delhi’ye giderken de Dışişleri Bakanlığına yine beyanname verdim. Bütün bunlar dosyalardadır. Benim dört tane tankerim olduğu ve bunları bir takım gayrî meşru yollardan edindiğim para ile aldığımı söyleyenlere diyorum ki, bana ait bir tanker bulabilirseniz sizin olsun, hediye edeceğim.>>

Milletvekili Adayı Olacağım

CKMP Genel Başkan adayı Alparslan Türkeş, seçimlerde milletvekili adayı olacağını, şimdilik adaylığını nereden koyacağını tesbit etmediğini belirtmiş, parti içinde ne döndürülürse döndürülsün, haklı olduğu için kazanacağını söylemiştir.

CKMP de Yeni Bir İhtilaf Çıktı

CKMP Genel İdare Kurulunda önceki akşam yapılan görüşmelerde, büyük kongreye tek başkan adayıyla gidilmesi yolunda bir fikrin belirmesi ve Hasan Dinçer’in adaylığını koyup koymama konusunda tereddütlü davranışına karşılık Ahmet Tahtakılıç’ın, Alparslan Türkeş’e karşı <<Ben de adaylığımı koyacağım>> demesi, Ahmet Oğuz’un genel başkanlıktan istifasından sonra parti içinde ikinci bir vahim ihtilâfın doğmasına yol açmıştır.

Partinin eskileri ile yenilerinin fikirlerinin çarpıştığı önceki geceki idare kurulunda büyük kongreye gidilmesinden vazgeçilmesi de teklif edilmiş, ancak bu fikir de iltifat görmemiştir. Parti içinde birdenbire genel başkan adaylığı için başgösteren anlaşmazlığın giderilmesi için Mustafa Kepir, Faruk Küreli, Cevad Odyakmaz ve Veli Başaran’dan ibaret dört kişilik bir “Partiyi dağıtmaktan kurtaracak formülü arama” komitesi kurulmuştur. Komite dün öğleden sonra Türkeş, Hasan Dinçer ve Dündar Taşer’in de katılmasıyla uzun bir toplantı yapmış, partinin nasıl kurtarılabileceğini araştırmıştır.



Milliyet, 21 Temmuz 1965.

Türkeş: “Ya kazanır ya gideriz”

Alparslan Türkeş dün <<Adaylığımı koyacağım. Kazanamazsak, partiyi köhnelerine bırakıp çeker gideriz. Yeni bir parti kurarız.>> demiştir.

Ahmet Tahtakılıç da, önceki gece yapılan toplantıda CKMP Genel Başkanlığına adaylığını koyacağını açıklamış ve dün sabah İstanbul’a gitmiştir. Eski CKMP’liler Türkeş’in karşısına tek aday ile çıkılmasını ve oyların bölünmemesini istemişler, bâzı kimseler de isterseniz Büyük Kongreye gitmiyelim demişlerdir. CKMP çevreleri, Hasan Dinçer’in tek adaya taraftar olduğunu, zaman zaman <<Gerekirse ben de aday olurum>> dediğini nakletmişlerdir.

Önceki gece yapılan toplantıda, Türkeş’in Ankara İl Kongresinde yaptığı konuşma tenkitlere uğramış, bu ekibin Faşist metodları kullandığı ileri sürülmüştür.

Adalet Bakanı İrfan Baran, Ahmet Oğuz’un Mustafa Kepir’in hakaretine mâruz kaldığı için istifa ettiğini açıkladıktan sonra, <<Fevkâlade kongre toplansa da, toplanmasa da başkanlık divanı çekilmelidir. Bu heyet kaldığı sürece, Ankara İl Kongresinde yapılan tertiplerin, diğer kongrelerde de devam edeceğinden endişeliyiz. Ankara kongresinde 100 delege fazla seçildi.>>> demiştir.

Dağılmayı Önleme

Önceki gece varılan bir karar gereğince, başkanlık meselesini halletmek ve Partinin dağılmasını önlemek için bir formül bulmak amaciyle, dün Genel Merkez’de iki tarafın da katıldığı bir toplantı düzenlenmiştir. Bu toplantıya Cevad Odyakmaz, Faruk Küreli, Veli Başaran, Mustafa Kepir’in de katılmaları bunların Türkeş, Dinçer ve Taşer’i de toplantıya çağırmaları kararlaştırılmıştır.

Toplantılar

Dün sabahki toplantı üç saat sürmüş ve iki taraf şu konularda anlaşmaya varmışlardır:

1) Büyük kongreye gelecek olan delegelerin kimler olacağı ve adetleri, Genel İdare Kurulundan seçilecek bir komisyonca tesbit edilecek, böylece büyük kongreye katılması tüzüğe uygun olanların gelmesi sağlanacaktır.
2) Bundan sonra yapılacak olan kongre konuşmalarında ve demeçlerde karşı tarafı itham etmekten kaçınılacaktır. Bu karar Türkeş’in Ankara İl Kongresindeki konuşmasının tepkileri karşısında alınmıştır.

Üzerinde anlaşmaya varılan bu hususlar Genel İdare Kurulunun öğleden sonraki toplantısında ele alınmıştır.

Türkeş’in muhalifleri, Türkeş’in karşısına tek adayla çıkmak kararındadırlar. Bu yüzden Ahmet Tahtakılıç Başkan adaylığından feragat etmediği takdirde Hasan Dinçer taraftarlarının Tahtakılıç’ı destekleyecekleri anlaşılmaktadır.



Milliyet, Abdi İpekçi, 21 Temmuz 1965.

CKMP Dönüm Noktasında

CKMP, şimdi bu partiye girmiş bulunan eski Millî Birlik Komitesi üyelerinin yönetimine geçecek mi, geçmeyecek mi? 23 Temmuzda yapılması gereken olağanüstü kongrenin ay sonuna bırakılması, bu sorunun kesin cevabının alınmasını geciktirmiş, fakat CKMP’nin ciddî bir buhran içinde olduğunu ortaya koymuştur.

Mesele, CKMP’ye sırf hazır bir siyasî teşkilâtın başına geçmek için giren eski MBK üyeleri ile, partinin yönetimini onlara bırakmak istemeyen idareciler arasındaki mücadeleden doğmaktadır. Bu mücadelenin ilk kesin belirtisi, bundan bir süre önce Ahmet Oğuz’un genel başkanlıktan ayrılması ile yüzeye çıkmıştı. Olağanüstü kongrenin yaklaşması, ihtilâfın bütün açıklığiyle ortaya dökülmesini kaçınılmaz hale getirdi. Nitekim Türkeş dün bilinen bir gerçeği bizzat açıklamaktan çekinmemiş, genel başkanlığa seçilmediği takdirde arkadaşlariyle birlikte partiyi eski halinde bırakıp gideceklerini söylemiştir.

Türkeş ve arkadaşlarının amacı partinin başına geçmek olduğuna göre bu amaç gerçekleşmediği takdirde ayrılmaları esasen beklenmektedir. Gerçi o zaman eski MBK üyeleri milletvekili seçilmek şanslarını tamamen kaybetmiş olacaklar ve yeni parti kurmak gibi güç ve neticesi geç alınacak bir işe girmek zorunda kalacaklardır. Ancak Türkeş’in böyle bir mahzur yüzünden liderlikten uzak bırakılmaya râzı olacağı ve eski liderlerin yönetimini kabul edileceği tahmin edilemez. Meğer ki şimdi elde edemeyeceği liderliği gelecek kongrede alacağı ümidiyle bu duruma bir süre için tahammülü uygun bulsun.

Aslında bugün için üzerinde durulması gereken husus, Türkeş ve arkadaşları CKMP’nin yönetimini ellerine geçirdikleri takdirde, eski CKMP idarecilerinin tutumunun ne olacağıdır. Zira kongre arifesinde beliren manzara seçimlerde Türkeş’in şansının arttığı intibaını vermektedir. Eski MBK üyeleri partiye girdiklerinden bu yana yoğun bir çalışma göstermişler, bütün teşkilâtı gezmişler ve il kongrelerinin hepsinde hazır bulunmuşlardır.

İddialara göre bu faaliyet sonunda Türkeş ve arkadaşları kongreye gelecek delegelerin çoğunluğunun kendi taraftarlarından olmasını sağlamış durumdadırlar. Hattâ şimdi eski CKMP yöneticileri, bazı komplolardan ve emrivakilerden söz etmekteydiler.

Bu gelişmeler sonunda Türkeş genel başkanlığı elde ederse Ahmet Oğuz, Tahtakılıç ve Hasan Dinçer gibi partinin eski ileri gelenlerinin tutumu ne olacaktır?

Türkeş’in liderliğe gelmesi, genel başkanlık kademesinde bir değişiklikten ibaret kalmayacaktır. Böyle bir sonuç, partinin şimdiye kadar benimsediği programda ve izlediği politikada esaslı revizyonlar hazırlayacaktır. Dolayısiyle seçimleri Türkeş’in kazanması CKMP’nin bambaşka bir hüviyet alması demektir. Eski CKMP’liler partilerinin hem yönetim kadrosunda, hem de hüviyetinde böylesine değişiklikleri herhalde rahatlıkla karşılamayacaklardır. O takdirde bir takım kopmaların olması kaçınılmaz bir sonuçtur.

Kısacası ay sonunda toplanacak olağanüstü kongre, hem CKMP’nin hem de bu partinin eski yöneticileriyle Türkeş ve arkadaşlarının siyasî âkıbetlerini tâyin edecek bir dönüm noktası olacaktır.


Dünya, 21 Temmuz 1965.

Tahtakılıç Türkeş’e rakip çıktı

CKMP de Alparslan Türkeş’ten sonra ortaya bir Genel Başkan adayı daha çıkmıştır. CKMP Genel Yönetim Kurulu önceki gece Grup Yönetim Kurulu ile bir toplantı yapmış ve bu toplantıda partinin iç meseleleri konuşulmuştur. Toplantıda Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer bir konuşma yaparak Genel Başkanlık seçiminde Alparslan Türkeş’in tek bırakılmaması gerektiğini, ancak Türkeş’e karşı çıkacak aday sayısının da oyların parçalanmaması için birden fazla olmaması gerektiğini ileri sürmüştür. Dinçer bu toplantıda <<Eğer kimse adaylığını koymıyacak olursa bu şahıs ben olurum. Ama bir başka ismin çıkmasını istiyorum>> demiştir. Yapılan müzakereler sonunda Dinçer’in ileri sürdüğü fikir uygun görülmüş ve Ahmet Tahtakılıç’ın Genel Başkan adayı olması kararlaştırılmıştır. Tahtakılıç bu görevi kabul etmiştir.

Gece geç saatlere kadar süren bu toplantıda Alparslan Türkeş’in Ankara İl Kongresinde yaptığı konuşma şiddetle tenkit edilmiş, ve Türkeş Partiyi ikiye bölmekle suçlanmıştır.

Toplama Komitesi

Genel Yönetim Kurulunun Grup Yönetim Kurulu ile yaptığı toplantıda partinin ikiye bölünme tehlikesine karşı bir komite kurulması kararlaştırılmış ve Cevad Odyakmaz, Faruk Küreli, Veli Başaran ve Mustafa Kepir’den kurulu bir komitenin çalışmalar yapması istenmiştir. Alınan kararda komitenin Alparslan Türkeş, Hasan Dinçer ve Dündar Taşer’i de zaman zaman toplantılarına çağırması ve partiyi bölmemek için ne gibi tedbirlerin alınması gerektiğini araştırmaları istenmektedir.

Partiyi bölünmekten kurtarmak için kurulan komite dün ilk çalışmasını yapmıştır. Bildirildiğine göre Alparslan Türkeş bu toplantılarda Genel Başkanlığa adaylığını koyacağını açıklamıştır.



Yarın Dergisi, 21 Temmuz 1965, Sayı 118.

CKMP’ye girip partiyi beğenmeyenler

Salı sabahı toplanan 7 kişi CKMP nin kaderi bakımından oldukça önemli sayılabilecek bir meseleyi konuşuyorlardı. Mesele 23 Temmuzda yapılacakken 30 Temmuza bırakılan CKMP Olağanüstü Kongresine katılacak delegelerin hangi esasa göre seçileceği konusuydu. Bu konuyu konuşanlar ise, bir gün önce yapılan grupla Genel İdare Kurulunun müşterek toplantısında seçilen dört kişi ile onların çağırdığı üç kişiydi. İlk dörtte Cevad Odyakmaz, Faruk Küreli, Veli Başaran ve Mustafa Kepir bulunuyordu. Çağırdıkları da Hasan Dinçer, Alparslan Türkeş ve Dündar Taşer’di.

Aslında CKMP Tüzüğünün olağanüstü kongrelerle ilgili hükümleri gayet sarihti. Tüzük bu kongrelere, kongresini yapmış olan illerden seçilmiş delegelerin, yeni kongresini yapmamış illerden bir önceki kongreye katılan delegelerin ve teşkilâtın yeni kurulduğu illerden de müteşebbis heyetlerin gelmelerini âmirdi. Fakat nedense Genel İdare Kurulunun Türkeşçi üyeleri yeter derecede sarih görmemişler ve tefsir etmek gerektiğini düşünmüşlerdi. Ve bu tefsirlerini de yaparken bazı yerlerde yeni kurmuş oldukları müteşebbis heyetlerin gelmelerini temin maksadıyla kongrelerini yapmamış yerlerden eski delegeler yerine bu heyetlerin gelmelerinin gerektiğini müdafaa etmeye başlamışlardı.

İşte Salı sabahı önce yedi kişinin katılmasının kabul edildiği, sonradan partiye gelen milletvekili veya senatör ile Genel İdare Kurulu üyesinin katıldığı toplantıda ilk mesele olarak delegasyon meselesinin ele alınmasının sebebi buydu. Zira partinin idaresini ellerinde tutanlar 1964 kongresine katılan delegelerin listelerinin bulunmadığını söylüyorlardı. Böylece fiili bir durum meydana getirilmiş olacak ve Kongre kim oldukları bilinmeyen delegelerle yapılmak durumunda kalınacaktır.

Saat 10.30 dan 12’ye kadar devam eden toplantı sonunda bu konuda bir prensip anlaşmasına varılmıştı. Hasan Dinçer ve Veli Başaran’ın devamlı ısrarları üzerine delegelerin ismen tesbit edilmeleri ve illerden geleceklerin sayılarının sarih olarak ilân edilmesi esası kabul edildi. Böylece Olağanüstü Kongrede bir delege enflâsyonu ile karşılaşılması yolundaki tertipler kısmen önlenmiş oluyordu.

Salı sabahı yapılan toplantıda varılan ikinci karar da konuşmalarda daha müeddeb bir uslûbun kullanılmasıydı. Buna hakikaten lüzum vardı. Zira kendisini CKMP nin Genel Başkanlığından başka yer için münasip görmeyen Türkeş, Pazar günü yapılan Ankara kongresinde kendisini alkışlayan bir kalabalığın olduğunu görünce coşmuş ve adeta ağzından çıkanı kulağı duymamıştır. Nitekim bu konuşma o kadar kötü bir tesir uyandırmıştı ki, daha konuşurken çok kimse kudretli Albayın söylediklerine itiraz etmekten kendilerini alamamışlardı. Bu yüzden Pazartesi günü saat 15’te başlayıp 21.30 a kadar devam eden müşterek toplantıda bir çok Türkeş taraftarı da bu tip konuşmaların çirkinliği üzerinde durmuşlardı. Ne yazık ki, Türkeş’in Pazar günkü garip konuşmasının müdafaasını yapmak Mustafa Kepir ile Mehmet Altınsoy’a düşmüştü. Bu iki CKMP idarecisi de Türkeş’in, şahsiyetleri ve fikirleriyle partinin hiçbir şey kazanmadığını söylediği eskilerdendi. Ve galiba Türkeş bu sözleri CKMP idarecileri arasındaki bu tip kimseler için söylemişti. Ama, onlar için dahi söylenmiş olsa bu sözleri tasvip etmeğe imkân yoktur.

Ankara İlk Kongresi Türkeş ve arkadaşlarının CKMP’ye nasıl bir kışla havasını hakim kılmak istediğinin bariz bir örneğini vermişti. Elbette bir memleketin askeri kışlalarında oraya mahsus bir disiplin havasının hâkim olmasından daha tabiî bir şey olamazdı. Fakat partilere de aynı hava sokulmak istenirse oldukça garip bir durum ortaya çıkardı. Mesela Pazar günü bir adamın kapıda bekleyerek çalışmakta olan delegeleri adeta komut verir gibi <<Dikkat! Türkeş geliyor>> demesindeki garabet kimsenin gözünden kaçmamıştı.

Fakat asıl mühim olan CKMP Genel Başkanlığına göz koymuş olan Türkeş’in konuşması sırasında haddini bilmez bir tarzda etrafa ve kendisini istemeyenlere göz dağı vermek istemesiydi. Albay gene mesleğinden gelme bir alışkanlıkla Genel Başkanlık için oynandığından astı durumunda gördüğü diğer bütün partilileri sanki bütün kudret elindeymiş gibi <<bunları kendilerini toparlamazlarsa yeni tedbirler alırız>> diyordu. Üstelik bu albay gerçek manada birçok kudretlere sahip olduğu devirde bile toparlanmış ve kendini Yeni Delhi’de bulmuştu. Kendi biliyormuş gibi <<bazı haddini bilmezlere hadlerini bildireceğiz>> diyen Türkeş partiye girdiğinden beri bazı kısır fikirlilerle karşılaştıklarını, bunlarla mücadele edeceğini söylüyor ve <<bunların mazileri bellidir>> diyordu.

Hakikaten CKMP bünyesi içinde vazife almış olup, şimdi Türkeş’in bir bakıma darbe ile CKMP’yi ele geçirmesine mani olmaya çalışanların hepsinin mazileri gerçekten belli idi. Büyük kısmı DP nin bir dikta idaresine gitmekte olduğunu daha hiç kimse bir şeyin farkında değilken görmüşler ve memleketin gözünü açmağa uğraşmışlardı. Ondan sonra 27 Mayısa kadar geçen devre ise tamamen Türk halkının gözü önünde cereyan etmişti. Uzun 12 yıl devam eden bu muhalefet devresinde feragat ve haysiyetin örneğini verenler CKMP lilerdi. Bu kadrodan bazı kimseler bir zamanlar kaderin sevkiyle başa geçmiş olan Bölükbaşı ile ihtilâfa düşmüşler ve partiden ayrılmışlardı ama, bunlardan hiçbiri o sıralarda nimet dağıtmakta olan DP saflarına geçmeği düşünmemişti. Hatta devrin Başbakanı çoğunu DP ye geçmek için ziyafetlere çağırdığı zaman bile kimseyi oturmakta olduğu yerden kımıldatamamıştı bile.

Şimdi gerçek mânasıyla mazisinin ne olduğu bilinmeyen bir kimse ortaya çıkıyor, bu karakterdeki adamlara aklınca çamur atmağa kalkışıyordu. Ama, kendi mazisi hakikaten Türk halk oyu tarafından tam manasıyla bilinmiyordu. Feyzullah isminin nasıl olup da Alparslan’a tahvil edildiğini bilen yoktu. 1944 olaylarındaki hakiki yeri bilinmiyordu. Şimdi bu tam manasıyla bilinmeyen şeylere dayanarak kendisine izafe edilen <<İnönü düşmanı>> sıfatından istifade etmeğe çalışıyordu. Üstelik bütün bunları yaparken kendisine sorulan bazı sualleri de cevaplandıramıyordu. Son yaptığı gezi sırasında kendisine bir vatandaş cevap alamadığı şu suali sormuştu.

<<İnönü’yü sevmediğiniz söylüyorsunuz. Peki öyleyse 27 Mayıs sabahı bu sevmediğiniz adamın hayatını emniyet aldınız da, o sırada bir başka muhalefet partisinin başında bulunan Bölükbaşı’nın hayatını emniyet altına almak lüzumunu neden hissetmediniz?>>

Zaten CKMP adına yapılan toplantılarda pot kırılan ilk konuşma Türkeş’in Ankara’da yaptığı konuşma değildi. Pazartesi günü Türkeş girecek diye istifa eden CKMP’den istifa eden AP’ye koşan, Türkeş oraya değil de CKMP’ye girince oradan istifa edip bu defa CKMP’ye kaydolan Yılanlıoğlu Ankara Kongresi konuşmasını tenkit ettikten sonra <<zaten böyle manasız bir konuşma da Diyarbakır’da Akkoyunlu tarafından yapılmış ve o zamana kadar çok iyi giden toplantının havası birden bozulmuştu>>. Bunlar tipik misallerdi. Bunlardan başka kendisi konuşurken herkesin esas vaziyetinde kendisini dinlemesini arzu eden Albay, konuşan olursa hemen azarlayıveriyordu.

Pazartesi günü yapılan görüşmeler sırasında üzerinde durulan noktalardan biri de 14’lerin CKMP içindeki 10 larının konuşmalarında sık sık 27 Mayısa temasla tedbirler kanununun ihlâli sayılabilecek şekilde sözler sarfettikleriydi. Bu noktaya temas edenlerin CKMP’nin 27 Mayıs karşısındaki durumunun şimdiye kadar yayınlanan çeşitli tebliğlerle belli edildiğini, 10 ların MBK devrinde aralarında geçenleri CKMP toplantılarında anlatmalarının yeri olmadığı yolundaki görüşleri büyük çoğunluk tarafından benimsenmişti.

Türkeş ve arkadaşlarına CKMP içinde yataklık edenler, bir taraftan konuşmalarda terbiye hudutları dışına çıkılmaması gerektiğini söylüyorlar, bir taraftan da bu tavsiyelerini kendileri tutmuyorlardı. Bunlardan biri olan Kemal Tamer, Genel İdare Kurulu toplantısında Kadircan Kaflı’ya hakaret etmiş, bir başkası üstüne yürümüş ve zaten hasta olan Kaflı önceleri bir toplantıda tecavüze uğrayacağı endişesiyle Genel Merkeze gelmemeğe başlamış, sonra da istifa etmişti. Doğrusu böyle bir davranış karşısında istifa yolunu tercih etmek affedilir bir hata değildi ama, bu tip hareketler de kabul etmek lâzımdır ki, yüksek tahsil yapmış, bir partinin tesadüfen de olsa Genel İdare Kuruluna kadar yükselen kimselerin davranışı olamayacak kadar da çirkindi.

Aynı tip bir hadise de Ahmet Oğuz’un başından geçmiş ve istifaya mecbur bırakılmıştı. Genel İdare Kurulu’nun bir toplantısında gündem bitip bazı üyeler dışarı çıktıktan sonra Mustafa Kepir ve Fuat Uluç daha önce karara bağlanmış bir meselenin tekrar görüşülmesini istemişler ve Ahmet Oğuz buna razı olmayınca her türlü hakareti yaptıktan sonra istifa etmesini istemişlerdi. Ahmet Oğuz aslında vazifeden kaçmak için istifa etmemiş, bu ağır hakaretler üzerine çekilmişti. Yani bir kelime ile Türkeşçiler istediklerini yaptırmak için parti içinde ali kıran başkesen olmuşlardı.

Ancak bütün gayretlerine rağmen Türkeşçiler bir noktada hesaplarının tutmadığını görmüşlerdi: Bütün gayretlerine rağmen kendilerini teşkilâta sevdirememişlerdi. Bütün tertiplere rağmen Olağanüstü Kongrede çoğunluk sağlayamıyacaklarını anlayınca geçen hafta sonunda Cumartesi günü yapılan Genel İdare Kurulu toplantısında kongre tarihini 23 Temmuzdan 30 Temmuza bıraktırmışlardır. Hatta ellerinden gelse, Kongrenin yapılmamasını bile teklif edeceklerdi. Zira şimdilik istediklerine kısmen de olsa kavuşmuşlardı. Türkeşçiler için mühim olan ve ısrarla kongrenin toplanmasını istemelerinin gerçek sebebi seçimlerde partilere tanınan yüzde 5 kontenjanı istedikleri gibi kullanıp adamlarının seçilmesini temindi. Gerçi halen Genel İdare Kurulundan istedikleri kararı çıkaramamışlardı ama, fazla ısrar ederlerse, hiçbir şey alamıyacaklarını akılları kesmişti. Teşkilâtta yavaş yavaş beliren ve gittikçe daha kuvvetli olarak kendini hissettirmeğe başlayan huzursuzluk, Kongrenin istedikleri neticenin alınmasına imkân olmadığını açıkça ortaya koymuştu. Şimdi yapmak istedikleri bir taraftan kuyruğu dik tutarken, bir taraftan da bir anlaşma zemini bulmaktı. Böylece hiç değilse, Genel Merkez Kontenjanı olan 23 kişiden bazılarına kendilerine söz verdikleri kimseleri getirmek imkânına kavuşacaklardı. Zaten Türkeş’le birlikte gelip, CKMP etiketi ile Milletvekili olmak isteyenler o kadar çoktu ki, bunlar Genel İdare Kurulunu ele geçirse bile, Türkeş’in nasıl 23 kişilik yere yerleştireceği kolayca anlaşılamıyordu. Zira bir çok yerde müteşebbis heyetlerin başına geçirilenler ve Genel İdare Kurulunda olup da milletvekilliği vaadiyle kendi tarafına çektikleri kimseler açıkta kalacaklarını anlayınca çekilip ya tarafsız kalıyorlar, ya da eskilerle birlikte hareket etmek için zemin kollamağa başlıyorlardı.

Fakat Pazartesi günkü toplantıda herkesi şoke eden husus, Ahmet Tahtakılıç’ın Genel Başkanlık için adaylığını koyacağını açıklamış olmasıydı. Bu bilhassa Türkeş taraftarları üzerinde bir şok tesiri yapmıştı. Aslında Tahtakılıç’ın kararı diğer arkadaşları için de bir sürpriz teşkil etmişti. Zira, onlar gerçi Türkeş’in karşısına tek aday ile çıkmak istiyorlardı ama, birçokları için Genel Başkanlık adayı Hasan Dinçer idi. Fakat Hasan Dinçer çok daha önce adaylığını koymak isteyen bir arkadaşı çıkarsa onun için çalışacağını söylemişti. Bu bakımdan belki bazı kimseler Tahtakılıç’ı Dinçer lehine feragata zorlamak isterlerdi ama, Dinçer daha şimdiden Tahtakılıç çekilmiyecekmiş gibi onun lehine çalışmaya başlamıştı.

Tahtakılıç’ın aday olacağını açıkladığı sırada toplantıya başkanlık eden Mustafa Kepir’in hali görülecek gibiydi. Karşısındakilerin parçalanacağını uman Türkeş ise, Tahtakılıç aday olduğunu ilân edip İstanbul’a gittikten sonra bile Dinçer’in Salı günkü toplantılara sanki kendisi aday olacakmış gibi ciddiyetle katıldığını görünce, karşısına tek aday çıkacağından emin olmuş ve seçilmesinin imkânsız hale geldiğini anlamıştı.

CKMP liler Türkeş’in Genel İdare Kuruluna da muayyen bir nisbetten fazla kimse girmesini önlemek gayesiyle bir liste üzerinde çalışmağa başlamışlardı. Bu defa Genel İdare Kurulunda partiye ve programına bağlı kimselerin yer almasına çalışılacaktı.

Kongrede üzerinde durulacak meselelerden biri de program ve tüzük tâdilatı idi.

Üzerinde İrfan Baran ile Cevad Odyakmaz’ın da isimleri bulunmasına rağmen Baran’ın çalışmalarına hiç katılmadığı, Odyakmaz’ın da kısmen bulunduğu toplantılarda içinde cevherlerin bulunduğu programın Mehmet Altınsoy, Rifat Baykal, Numan Esin, Rahmi İnceler, Muzaffer Özdağ ve Kemal Tamer tarafından hazırlandığı anlaşılıyordu. <<Müreffeh ve kuvvetli Türkiye için CKMP programı>> başlığını taşıyan taslak 262 madde idi. Bu taslağı daha dikkatlice gözden geçirmeden nasıl birbirini nakzeden şeylerin bulunduğu ortaya çıkıyordu. Meselâ bir taraftan ikinci maddenin B fıkrasında partinin gayesine <<gelişme>> ilkesine samimiyetle bağlanmakla ulaşılacağı inancı belirtiliyor; 23. maddede gelişmecilikten ne anlaşıldığı izah edilirken 42. maddede milletin ve devletin yeniden teşkilâtlandırılmasına karşı <<tedbirler radikal bir bünyevî inkılâba yönelmelidir>> deniliyordu.

Bu ne perhiz, bu ne lâhana turşusu diye sorulacak bir noktaydı bu. Yani “Dahi çocuk” Özdağ’ın cevherlerine göre CKMP aynı zamanda hem gelişmeci, hem de inkılâpçı olacaktı. Özdağ’ın birbirine tamamen zıd görüşü nasıl telif edeceği hakikaten merak edilecek bir konuydu. Anlaşılan fikir babası Türkeş bunun bir yolunu bulmuştu. Başkalarına fikirsizlik atfetmekle maruf Genel Başkan adayının fikirleri de bunlardı.

21 Mayıs olaylarından önce Türkeş ve arkadaşlarının kurmağı kararlaştırdıkları “Huzur Derneği”nin esasları olan “9 ilke” –yani hürriyet, milliyet, ahlâk, ilim, toplumculuk, gelişmecilik, halkçılık, köycülük ve endüstrileşme- CKMP programı tâdil taslağının 2. maddesinin B fıkrasında yer almıştı. Bundan başka CKMP tüzüğü Türkeş ve arkadaşlarının 1960 Ekim’i içinde hazırladıkları “Ülkü ve Kültür Birliği Kanun Tasarısı”nın bir kopyası haline sokulmuştu. Ve Türkeş arkadaşları ile birlikte bunu bir defa daha Türk milletine yutturmaya çalışıyordu.

Sonra bütün bunlar yetmiyormuş gibi yaptırdığı tertipleri unutmuşçasına <<parti içinde şimdiden çirkefçe işler döndürülmektedir>> diyor ve seçilemezse <<onları köhneleri ile başbaşa bırakacağız>> demek suretiyle gerçek niyetinin ne olduğunu sarih şekilde ortaya koyuyordu.. Ve sonra da bunun adına seçim mücadelesi demek cüretini gösteriyordu…



Yarın Dergisi, 21 Temmuz 1965, Sayı 118.

“Uç”ların ittifakı

Alparslan Türkeş ve Muzaffer Özdağ gibi Nasyonal Sosyalistlerimizin havası CKMP yi oldukça karıştırdı. AP de özel teşebbüscü ve liberal, CKMP de ise Çetin Altan’la hemfikir hale gelen Gökhan Evliyaoğlu’ndan sonra eski partililer açıkça yerlerini almaya başladılar.

Bu sebeple Türkeş ve hempalarının yeni program üzerinde çalışmaları Nasyonal Sosyalizmin Türkiye’deki mümessilleri olarak ortaya çıkmaları isabetlidir. Muzaffer Özdağ gibi çok konuşma itiyadında olan eski 14 ler, Türkiye’de çok okunduğu ve çok müessir olduğu sanılan bazı fıkracıların tekerlemelerini dikkatle takibetmekte ve bunları kurnazca değiştirip, başka istikametlerde kullanma plânı peşindedirler. Bu suretle Nazi Almanyasında Hitler nasıl komünistlerin bazı parolalarını benimseyip, bir çok eski komünisti faşist yapmışsa, Türkeşçilerin de Türkiye’de komünizme kaymakta olan bazı tabakaları ufak bir gayretle sağcı bir totaliter sisteme yani nasyonal sosyalizme kazandırması pek alâ mümkündür.

Fransızların bir sözü vardır: “Uçlar daima birleşir!”

Demokrasi düşmanlarının, mülk ve servet aleyhtarlarının, milliyetçi olsun, beynelmilel olsun aslında birbirlerinden çok uzak olmadıklarına dair düzinelerle tarihi misal vardır.

Eski CKMP lilerin birleşip direnmeleri de bundan.



Yarın Dergisi, Müfit Duru, 21 Temmuz 1965, Sayı 118.

Türkeş’in Gayrı Meşru Yolu

Bir partiye yeni girmiş olan bir kimsenin vazife almağı istemesini önleyen hiçbir hüküm yoktur ve konulamaz. Bir kimse partili olma vasfını kazanınca o partinin kurucuları ile aynı haklara sahip olur. Bu bakımdan Alparslan Türkeş’in CKMP içinde Genel Başkanlığı istemesi de hakkıdır, başka herhangi bir vazifeyi de.

Fakat, bu hakkı kullanırken partililer bazı tertipler peşinde koşmağa başladıkları zaman kullanmak istediği hak meşru olmaktan çıkar. Nitekim Emekli Albay Alparslan Türkeş aynı yolu tutup kendisini mutlaka Genel Başkan seçtirmek isteyince itirazlar da başlamıştır. Türkeş’in genel başkan olmak istemesi ne kadar meşru ise, bunu temin etmek için bazı tertipler peşine düşmesi de o kadar gayrı meşru davranıştır.

Herşeyden önce bilinmesi gereken husus, Türkeş’e partiye girerken hiçbir vaadde bulunulmadığıdır. Bunu bu hafta başında Genel İdare Kurulu ile Grupun birlikte yaptığı toplantısında Genel Başkana vekâlet eden Türkeşçi Mustafa Kepir bir suale karşılık olarak açıkça ifade etmiştir. Buna rağmen Türkeşçiler Ahmet Oğuz tarafından ihanete uğradıklarını iddia etmektedirler. Gerçek bu olunca Türkeş’in kendisine yapılan vaadi tahakkuk ettirmek için tertiplerin içine girmeğe mecbur olduğu sözünü kabul etmeğe imkân yoktur.

Bir parti içindeki Başkanlık mücadelesi demokratik şartlar içinde yapılabilir. Bunu başka platforma sürüklemek hiçbir zaman hiç kimsenin hakkı değildir. Ama, Türkeş bunu yapmaktadır. Büyük kongreye kendisine oy verecek delegeleri getirebilmek maksadiyle üzerine aldığı Genel Müfettişlik sıfatından istifade ile yeni müteşebbis heyetler kurmağa başlamış ve müfettiş ünvanını almış olan arkadaşları da aynı yolu tutmuşlardır. Bir taraftan mevcut İdare Kurulları feshedilerek yenileri kurulurken, bir taraftan da Ankara’da Genel Merkezde vazife gören arkadaşları Büyük Kongreye seçilmiş olan delegelerin değil, bu müteşebbis heyetlerin gelmesini temine çalışmağa başlamışlardır. Bütün bunlara meşruiyet plânında yer bulmağa imkân yoktur.

Tertiplerin en dikkate değeri CKMP Ankara İl Kongresinde cereyan etmiştir. İl kongresine çoğunlukla gelmeğe muvaffak olan Türkeşçiler 250 – 260 delege bulunmasına rağmen Büyük Kongreye Ankara’dan 156 delege seçtirmişlerdir. Halbuki yürürlükteki tüzüğe göre, Büyük Kongreye İl Kongrelerine katılan delegelerin onda biri o ilin delegesi olarak gelebilirler. Bu hesaba göre, Ankara Büyük Kongre delegeleri bir kısım delegelerin İl kongresine katılmadıkları düşünülürse, azami 30 civarında olmak zorundadır. Halbuki bir taraftan bu sayı 156 ya çıkarılırken, bir taraftan da delegasyon arasına başta Türkeş olmak üzere bazı yakınlarının hemen bütün eş, çocuk, kardeş ve akrabaları doldurulmuştur. Bütün bunları normal bir mücadele yolu kabul etmeğe imkân olmadığı aşikârdır.

Demokratik yoldan seçilme mücadelesini yapanlar, böyle yollara tevessül etmiyecekleri gibi, konuşmalarında da sadece yapmak istediklerinden bahsederler ve karşısındakilerin ileri sürdükleri fikirlerdeki hatalı noktaları belirlerler. CKMP Genel Başkanı olmağı aklına koymuş olan Alparslan Türkeş ise böyle yapmamakta karşısındakileri ve kendisine oy vermiyecekleri adeta tehdit etmektedir. Ankara İl Kongresinde yapmış olduğu konuşma bu emekli Albayın zihniyetini açıkça ortaya koyması bakımından çok enteresandır. Gerçi bir parti içine yeni girmek bazı haklardan mahrum olmağı gerektirmez ama küstahlaşmağı da mazur göstermez. Türkeş Ankara İl Kongresinde <<eskilerin şahsiyeti ve fikirleri ile parti hiçbir şey kazanmamıştır>> demiştir. Bu en hafif tabirle terbiye hududlarının dışında konuşmak demektir. Eskilerin yani daha sözde kudretli Albay’ın her önüne gelenin karşısında esas vaziyetinde durduğu sıralarda 1948 lerde bu partinin kurulmasında ön ayak olanların hiçbir şey yapmadıkları gerçek olsaydı, her şeyi bir yana Türkeş bu gün içinde bulunduğu partinin saflarına girmek imkânına kavuşamazdı

Üstelik bu söz sadece CKMP’yi şimdiye kadar idare edenlere değil, 1948’den beri bu partiye gönül vermiş herkese yapılmış bir hakarettir.

Türkeş’e göre fikir, bir zamanlar kurmağı denediği “Huzur Derneği”nin esasları arasında yer alan şimdi de CKMP programı haline getirmek istediği birbirini tutmaz sözler topluluğu ise, hakikaten CKMP liler şimdiye kadar böyle fikirlere sahip olmamışlardır. Türkeş’in fikir yerine koymadığı görüşler şimdi Türkiye Cumhuriyetinin Anayasasında yer almıştır.

Türkeş konuşması sırasında <bazı haddini bilmezler tesanütten bahsediyorlar. Sadece tesanüt yeter değildir, ideal lâzımdır>> demiştir. Bu bir tek şey göstermektedir: CKMP’ye bir kere daha tıpkı Osman Bölükbaşı gibi, toplayıcı değil, dağıtıcı biri daha musallat olmuştur. Ve bunun derdini çekmiş olan CKMP liler böylesine bir çalışma metodu içinde bulunan, ağzından çıkanı kulağı işitmeyen kimselere mutlaka ama mutlaka hadlerini bildireceklerdir.



Adalet, Sokaktaki Adam, 22 Temmuz 1965.

Kimdir bu adamlar?

Generalleri esas vaziyete getiren yüzbaşı kimdi?..
-III-

14 zararlı kişiden biri küçük hârika Muzaffer Özdağ hava meydanında.

Geçen hafta CKMP’nin bir toplantısında vatandaşların karşısına hiç sıkılmadan çıkan bir adam, gözünü kırpmadan nasıl yalan söyleyeceğini, süt dökmüş kedilerin nasıl süklüm püklüm olacaklarını ve milleti enayi sananların ne hâcil duruma düşeceklerini o kadar tesirli şekilde canlandırdı ki..

Yok; bilemediniz! Alparslan Türkeş bey değildi bu defaki kahraman..

Türkeş’in Erzurum’daki Arı sinemasında, kürsüye çıktığı anda birden boşalıveren salonda dımdızlak kalışı ayrı bir komedi konusudur. Hazret anlı şanlı bir takdimden sonra kürsüye doğru yürürken, salonu dolduran iki bin kişiden alkış bekliyordu lâkin gırtlağını akordedip söze başlıyacağı sırada baktığı salonda, yapayalnız kaldığını görünce ne diyeceğini şaşırmış ve boş salona hitaben; <<Hepinizi hürmetle selâmlarım..>> diyerek çıkıp gitmiştir.

Evet, bu başka bir komedinin konusu olduğu için burada harcımayalım da biz, şimdi küçük Napolyonumuza bakalım.

*
Genç adam konuşuyordu… <<Biz ihtilâli bir zabıta kuvveti olarak yaptık. Hareketimizin ismi ihtilâl bile değildi. İktidarı o zamanın muhalefetine teslim etmedik diye az kalsın kurşuna diziliyorduk.. Demokrat Partiyi biz kapatmadık.. vesaire…>>

Genç adamı, eli şakağında olduğu halde dinleyen vatandaş gözlerini yumdu ve beş yıl öncesini hatırladı. Gene böyle sıcak bir yaz günü idi..

Dörtyol Belediye Parkı’nda kurulan kürsüye genç bir adam çıkmış şöyle konuşuyordu: <<Memleket büyük bir uçurumda idi. Biz müdahale etmesek memleket karanlıklara gömülecekti. Soyguncular, hırsızlar, yağmacılar hazineyi yemiş bitirmişler, hiç bir şey bırakmamışlardı.. Ama işte Menderes, elinin parmakları ile hapishane işareti yaparak, şimdi lâyık olduğu yere girdi..>>

Alnına dökülen perçemini geriye atmak için tos vuru gibi kafasını savurarak kürsüden inen genç adam, kürsünün arkasındakileri ayrı ayrı süzdü. Orada bulunan subayların en küçük rütbelisi kendisi olduğu halde, İskenderun Tümen Kumandanı general de dahil olmak üzere, hepsinin esas vaziyete geçmelerini bekledi ve üç adım öne geçip generallerin önünde azametle yürürken maiyeti erkânının üç adım mesafeyi muhafaza etmeleri için bariz bir itina gösterdi..

Şimdi adeta tazallümü hal ederek, <<ben ettim, sen etme…>> gibisine vatandaşa yalvaran bu genç adam, beş yıl önceki azametli, küstah ve askerî terbiyeden de bihaber görünen o genç adam değil miydi? Kimdi bu görgüsüz adam? Kimdi bu Napolyon bozuntusu?.

Not: Sokaktaki Adam bu Napolyon portresini 14 zararlı kişiden biri olan bay Muzaffer Özdağ’a ithaf ediyor.



Akşam, 22 Temmuz 1965.

CKMP de, ihtilâf büyüyor, Dinçer Türkeş’in İhracını Talep Etti

Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’e bir şikâyet mektubu yazan Dinçer, Türkeş’in gazetemizde yayınlanan özel demeciyle, Ankara İl Kongresinde yaptığı konuşmadan, parti tüzük ve programına uymayan, partiyle, partilileri hedef tutan sözlerini cümle cümle ele almış, parti tüzük ve programına aykırı davrandığı gerekçesiyle Genel Müfettiş Alparslan Türkeş’in partiden ihracını istemiştir.

Hasan Dinçer’in Mektubu [Zafer gazetesinden tam metin]

“Sayın Başkan,

Sayın Türkeş’in, gazete sütunlarına geçen beyanlarını ele almadan her CKMP’linin riayete mecbur olduğu parti tüzüğünün ihlâli hükümlerini hatırlatmak isterim.

CKMP’ye girecek olanlardan tüzüğümüzün aradığı şartları gösteren üçüncü maddesinin E bendi ‘Partinin program ve tüzüğünü kabul etmiş olması’nı, F bendi ise ‘Partinin prensiplerini samimî olarak benimsediğini gösterecek bir hüviyete sahip olması’nı şart koymuştur.

Tüzüğümüzün parti üyelerine tahmil ettiği vazifeleri gösteren 4. maddesinin H bendi ise aynen ‘Parti içerisinde huzur ve tesanüdün yapıcısı ve samimî bekçisi olan üyeler kırıcı, yıkıcı ve partinin birliğini ve itibarını küçük düşürücü fiil ve hareketleri vazife sayarlar.’ demek suretiyle her partilinin riayete mecbur olduğu esaslı bir kaideye işaret etmiş bulunmaktadır.

Şimdi, tüzük hükümlerinin ışığı altında Sayın Türkeş’in Ankara il kongresindeki konuşmasile bugün bazı gazetelerde çıkan beyanatını gözden geçirelim.

1- 18.7.1965 tarihinde yapılan Ankara il kongresindeki konuşmasında yer alan ve gazete sütunlarına geçip tekzip edilmeyen sözleri arasında; ‘Bazı hadlerini bilmezlere hadlerini bildirmek için söylüyorum. Onların söyledikleri kuru sözler bizi etkilemiyor. Zira bunların mazileri bellidir.’ buyurmuşlar.

2- Bugün bazı gazetelerde intişar eden resmî beyanatında ise; ‘CKMP içindeki mücadelemizde başarıya ulaşamazsak onları köhneleri ile baş başa bırakıp yeni bir parti kuracağız.’ ‘Parti içinde şimdiden çirkefçe işler döndürülmektedir. Artık sabrımız taştı. Ama kongreyi bekliyoruz. Mutlaka mücadeleyi kazanacağız. Aksi takdirde partiyi yüzlerine çalıp çıkar gideriz.’ ‘Önemli olan fikirler ve bu fikirlere göre partiyi yeniden kurmaktır. Bizi tâviz verecek zannediyorlarsa hiçbir şekilde tâviz vermeyeceğiz. Gerekirse yeniden bir parti kuracağız.’ dediği yazılmaktadır.

Görülüyor ki bu sözlerile sayın Türkeş:

A) CKMP’yi ve onun program ve tüzüğünü beğenmemektedir. O halde bu partiye ne için girmiştir?

B) Her partilinin başkanlığa adaylığını koymak hakkıdır. Ancak, ‘Bunda muvaffak olamazsak, partiyi yüzlerine çalıp, çıkar gideriz ve başka bir parti kurarız’ diye alenen bağıran bir kimsenin CKMP li olmaya hakkı var mıdır?

C) Partili arkadaşlarını ‘Hadlerini bilmezler’, ‘Mazileri belli kimseler’, ‘Mazisinde hiç bir şeyi bulunmayanlar’, ‘Köhneler…’ gibi çirkin sözlerle rencide etmesi, parti tüzüğüne ve siyasî ahlâka uyar mı?

D) Bir parti müfettişi hiyerarşi bakımından parti genel başkanının ve genel idare kurulunun emrinde çalıştığını unutarak, ‘Bazı hadlerini bilmezlere hadlerini bildireceğiz’, ‘Kendilerini toparlamazlarsa huzurunuza getireceğimiz başka şeyler de vardır. Yeni tedbirler alırız.’ gibi tehditlerde bulunabilir mi?

Sayın Başkan, açıkça görülüyor ki, sayın Türkeş için gaye CKMP li olmak değildir. Onun için gaye, bu partiyi, tüzük hükümlerini ve demokrasi kurallarını çiğneyerek her ne bahasına olursa olsun ele geçirmek ve partiyi şahsî emellerine âlet etmektir. Bunda muvaffak olamazsa, bu partide kalmıyacağını gizlememektedir.

Sayın Başkan,
Bu partinin mazisi şereflerle doludur. Bu partinin kadrosunda yıllardır her devre göğüs germiş ve siyasî imtihanını vermiş şerefli insanlar vardır.

Siz Parti Genel Başkanı olarak, bu şereflere tecavüze müsaadede devam edecek misiniz?

Ve siz, bu partiyi hiçe saymakta olan ve parti menfaatlerini her gün çiğnemekte mahzur görmeyen bu zata dur diyemeyecek misiniz?

Tüzük hükümlerini ne zaman tatbik edeceksiniz?

Biliniz ki, bu partiyi şimdiye kadar hiçbir kaba kuvvet ele geçirememiştir. Bundan sonra da bu parti kaba kuvvete boyun eğmeyecektir. Bu partinin aslî sahibi, yurt sathındaki teşkilâtı ve onun mümessili büyük kongresidir. Kongrenin şuuru, hizadan çıkanları elbette hizaya getirecektir.

Sizi, parti genel başkanı olarak size teveccüh eden vazifeleri ifaya dâvet ediyorum. Saygılarımla.

CKMP Genel İdare Kurulu Üyesi Hasan Dinçer”



Yeni İstanbul, 22 Temmuz 1965.

Hasan Dinçer: “Ya Türkeş, ya ben” diyor.

CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş’in bazı gazetelere verdiği beyanat MillÎ Savunma Bakanı Hasan Dinçer’i sinirlendirmiş ve kendisini CKMP Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’e mektup yazmağa mecbur etmiştir.


Tercüman, 22 Temmuz 1965.

CKMP’de Türkeş’e Karşı Şiddetli Hücum Başladı

Adalet Bakanı “CKMP tehlikeli bir dönemeçtedir. Türkiye’deki faşistleri devlet müesseseleri bilmektedir” dedi.

CKMP içinde şiddetlenmiş bulunan Genel Başkanlık mücadelesi konusunda Adalet Bakanı İrfan Baran, dün gazetemize verdiği özel demeçte <<CKMP tehlikeli bir dönemece süratle yaklaşmaktadır.>> diye konuşmuştur. Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ise parti Genel Başkanlığına gönderdiği bir mektupla Türkeş’in beyanlarına temas ederek <<Kongrenin şuuru hızdan çıkanları elbette hizaya getirecektir>> demişlerdir.

Hakaret ve Tehdit

Adalet Bakanı demecinde Türkeş’le ilgili olarak özetle demiştir ki:

<<Bütün CKMP’lilere ve CKMP idarecilerine partiye yeni girmiş arkadaşımızın hakaretler ve tehditler yağdırmasındaki maksat ve sebebi izah edemedim. Kendisi ile işbirliği eden parti idaresindeki arkadaşlarımızın temsil ettikleri hükmî şahsiyete yöneltilmiş bu hakaretlere seyirci kalmıyacaklarını sanıyorum. Türkeş’in zannettiği gibi CKMP köhnelerin, fikirsizlerin, mazisinde bir şey olmıyanların partisi değildir. Usulde ve esasta çok ileri inanışların sahibi bir partidir. En insafsız rakiplerimizden duymadığımız sözlerin bir arkadaşımızdan gelmesi bizi yaralamıştır. CKMP tehlikeli bir dönemece hızla gitmektedir. Sancıları bir gelişme sancısıdır. Onu güçlü kılacak bir gelişmenin çalkantılarının kendisini de batırabileceğini düşünmek zorundayız.

Ahmet Oğuz CKMP Genel Başkanlığından, Kadircan Kaflı partiden totaliter bir usulle istifa ettirilmişlerdir. Türkiye’de faşistler vardır. Ancak henüz cemiyet için tehlike teşkil edecek bir faaliyet içine girmemişlerdir. Devletin görevli müesseseleri kendilerini bilmekte ve tanımaktadır. İnsanlık tarihi ve daha dün içinde yaşadığımız hâdiseler ibret verecek sahnelerle doludur. Bence liderler nerede ve kim olursa olsunlar gurura kapılmamalıdırlar. Faniler nice nemrutların bir sivrisinek tarafından yere vurulduklarını hatırdan çıkarmamalıdırlar.>>

Genel Başkanlık konusunda, parti içindeki çekişmenin partiye vereceği zararı düşünen bazı uzlaştırıcı partililer, bir Uzlaştırma komitesinin teşkilini istemişler, arabulucuların bu isteği kabul edilmiştir. Teşkil eden komite, dün öğleden sonra toplanarak başkanlık mücadelesinde partinin bölünmesini engelliyecek tedbirleri görüşmüştür.

Bu arada CKMP Genel İdare Kurulunda dün öğleden sonra bir toplantı yapmış ve CKMP nin seçim propagandası sırasında kullanacağı sloganları tesbit etmeye başlamıştır.

Türkeş Ne Diyor?

Genel Başkanlık konusunda önceki gün gazetelere bir beyanat veren Genel Müfettiş Türkeş, sözlerinin bir kısmının basına yanlış aksettirildiğini ileri sürmüş, Genel Başkanlık konusunda mücadelesine sonuna kadar devam edeceğini belirtmiştir.



Cumhuriyet, 22 Temmuz 1965.

Dinçer Türkeş’i suçladı

CKMP Genel İdare Kurulunda Türkeş’e karşı olanlar, Türkeş’in partiden tasfiye edilmesi için toptan çalışmaya karar vermişlerdir.

Hasan Dinçer, CKMP Genel Başkanlığına yazdığı yazıda, tüzükten maddeler zikrederek, Türkeş’in 18 Temmuz 1965 de Ankara İl Kongresinde söylediği sözlerden ve önceki günkü gazetelerde çıkan beyanatından örnekler vermektedir. Dinçer’in yazısı CKMP Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’e verilmiştir.

Türkeş Yalanlıyor

<<Genel Başkanlığı kazanamazsak, diğer ve başka bir parti kurarız>> şeklinde bir konuşma yapmadığını söylemiştir.

Oğuz, Türkeş’i İtham Etti

Diğer taraftan bir süre önce CKMP Başkanlığından istifa eden Ahmet Oğuz, Alparslan Türkeş’in <<Ya kazanırız, ya gideriz>> şeklinde yapmış olduğu konuşma hakkında; <<Halk efkârında yönü ve zihniyeti herkesçe meçhul ve karanlıkta olanların CKMP ye yön verme iddialarını pek hafif, eğlendirici bulurum. İçinde emeği bulunmayan bir teşekküle tertible el koymağa çalışanların ve hatta bunun için de baş koyduklarını söyliyenlerin davranışlarının manâsını Türk milleti çok iyi anlamıştır.>> demiştir.



Son Havadis, 22 Temmuz 1965.

Oğuz Türkeş’i itham etti: <<Bu zihniyet rejim için dehşet ifade etmektedir.>>

Türkeş’e haddinin bildirilmesi istendi.

Muzaffer Celâsun – CKMP Genel Başkanlığından istifa eden Ahmet Oğuz, dün Alparslan Türkeş’in iki gazetede çıkan beyanatı için:

<< - [Alparslan Türkeş’in, Milliyet ve Akşam gazetelerinde çıkan beyanatı doğru ise, cidden dikkate şayan ve üzerinde ibretle durulmağa değer manalar taşımaktadır.]

Bu zihniyet, yalnız bir parti için değil, bir memleket rejimi için dahi dehşet ifade eden bir mahiyet arzetmektedir. “Ya kazanırız, ya gideriz” diyen ve ayrıca varlığına, hüviyetine ve mazisine sığınarak politikaya atıldıkları bir çatıyı ve oradakileri köhneler diye tavsif ve onlara hakaret etmekten çekinmiyenlerin siyasî ahlâk telâkkileri üzerinde de dikkatle durulmak lâzımgeldiği kanaatindeyim. Bu beyanlarile, Türkeş âdeta iktidarı ve devlet kuşunu ya bana verirsiniz veya her şeyi yıkar parçalarım demek istiyor. Zahir onun demokrasi anlayışı budur. Mamafih bunu da onun şahsiyetine yakıştırmak mümkün oluyor. Zira aynı zatın, 21 Mayıs olayları arifesinde Dikmen sırtlarında, asılan Talât Aydemir’e “Mevcut kuvvetlerinle emrime girersen beraberim” diyen ve liderliği paylaşamayınca da arkadaşını ipe gönderip, kendini muhbir sıfatiyle kurtaran bir şahsiyet olduğunu unutmamak lâzımgelir.

Halk efkârında yönü ve zihniyeti herkesçe meçhul ve karanlıkta olanların CKMP sine yön verme iddialarını pek hafif ve eğlendirici bulurum. Bu kudreti kendinde bulanlar, resen işe başlayabilirler ve marifetlerini gösterebilirlerdi. İçinde emeği bulunmayan bir teşekküle, tertiplerle el koymağa çalışanların ve hattâ bunun için de baş koyduklarını söyliyenlerin davranışlarının mânasını Türk milleti çok iyi anlamıştır.

Bugüne kadar ne mânada, ne fikirde ne de maddede partiye ciddî bir değer katmıyan, aksine davranışlarile partiyi zedeleyen bu sayın arkadaşların, mevcudu da parçalama istikametindeki gayretleri, yalnız bugünün değil, yarının siyasî hayatında da emniyet ve itimat toplıyabileceklerine inanmıyorum..

Zayıf iken boynu büküklerin, kendini kuvvetli farz edince herkesi bir kul ve köle gibi kullanma istidat ve gayretleri artık su yüzüne çıkmış bulunmaktadır.

Parti içinde çirkefçe döndürülen bir takım işler varsa, bunları yapanlar ve yaratanların, doğrudan doğruya kendileri ve tâbileri olduğunu da bütün delilleriyle isbat edecek durumdayım. Bu iddialar ve isnatlar, kendi hareketlerinin bir ifadesidir.

[Partinin ana direkleri sayılan arkadaşlar, bugüne kadar susuyorlarsa, bunun onların partilerini sevdiklerine, asalet ve fazilet duygularına hamletmek gerekir. Şahsî ihtirasları için her şeyi fedaya hazır olanlar, gayip edecekleri bir şey olmadıklarına inananların davranışları elbette bizimkinden farklıdır. Halk hakikatı görmüştür ve daha da görecektir.]>>
(İlk cümle ile son paragraf Yarın dergisinde yer almıştır.)


Dinçer’in Mektubu

Türkeş’in CKMP’ye girmesi ve Ahmet Oğuz’un istifası ile CKMP’de başlayan kaynaşma son haddini bulmuştur. Bilhassa Türkeş’in dün bazı gazetelere verdiği beyanat CKMP’nin eski sahiplerini son derece sinirlendirmiştir. Nitekim Türkeş’e karşı olan Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer dün parti Genel Başkan vekili Mustafa Kepir’e gönderdiği mektupta, Türkeş’e haddinin bildirilmesini istemiş, Kepir’i vazifeye dâvet etmiştir.



Akşam, 23 Temmuz, 1965.

Türkeş dönüş yaptı…

“Biz parti içinde birlik istiyoruz. Başkanlığı kazanmasam da CKMP den asla ayrılmıyacağım.”

<<CKMP içindeki mücadelemizde başarıya ulaşamazsak, onları köhneleriyle baş başa bırakıp yeni bir parti kuracağız>> diyen Türkeş, parti içinde aleyhine bir hava esmeye başlayınca sözlerinden dönmüş ve dün bir basın toplantısı yaparak demecinin yanlış anlaşıldığını iddia etmiştir.

Hasan Dinçer’in kendi hakkında parti tüzüğünün uygulanmasını isteyen mektubu üzerine ve Yönetim Kurulunun isteğiyle basın toplantısı düzenlediğini söyleyen Türkeş, <<Biz parti içinde birlik için çalışıyoruz. Başkanlık seçimini kazansam da kazanmasam da parti içinde kalacağım. Bizi partiyi ele geçirmek ve birliği bozmakla suçlayanlar, bunu delilleriyle isbat etmelidir. Bizim, programı beğenmemek gibi bir fikrimiz yok. Biz, daha iyiyi, güzeli bulmak istiyor, geçmişi küçümsemiyoruz>> demiştir.

CKMP’nin birlik ve beraberlik içinde olduğunu söyleyen Türkeş’in bu dönüşü, Başkent siyasî çevrelerinde, <<Türkeş tam partiyi ele geçireceği sırada attığı yanlış adımı farkederek, vermeyeceğiz dediği tavizi vermek zorunda>> kaldı şeklinde yorumlanmıştır.

İstemiyorlarsa Neden Çağırdılar

Yönetim Kurulunun, beyanatını geri alması konusundaki ısrarı üzerine düzenlediği iddia edilen basın toplantısında Türkeş, önceden hazırlanmış olan yazılı metni okuduktan sonra soruları da cevaplandırmış, Hasan Dinçer ve İrfan Baran’ın sözlerine cevap vererek, <<Hasan bey kongrelerde söylenenleri niye kendi üzerine alıyor?>> demiştir. İrfan Baran’ın ise kendilerini partiye almak isteyenlerin başında geldiğini ve programla tüzük değişikliği için o zaman kurulan Komisyona da üye olduğunu söyleyen Türkeş, <<Bugün hakkımızda bir takım iddialarda bulunanlar, niye bizi o zaman partiye dâvet ettiler ve Komisyonda üye oldular?>> demiştir.

Cevapsız Sorular

Ahmet Oğuz, Kadircan Kaflı gibi CKMP’lilerin görevlerinden veya partiden ayrılışları konusundaki soruları cevaplandırmaktan kaçınan Türkeş şunları söylemiştir: <<Biz şimdiye kadar bir çok mesnedsiz iftiralara mâruz kaldık. Partiden ayrılmayacağız. CKMP kuvvetlidir. CKMP teşkilâtı içinde yıllar yılı büyük bir fedakârlık, feragat ve iman ile çalışan yüzbinlerin emek ve gayretlerinin samimi takdirkârlarıyız.>>

İkinci Bölükbaşı mı?

Türkeş’in CKMP’lileri <<Köhne partililer>> deyimi ile tanımlaması, CKMP Konya Teşkilâtında tepki yaratmış, Merkez İlçe Başkanı İlhan, Alparslan Türkeş’e bir telgraf çekerek, <<Biz köhne partili değiliz. Saldırını aynen sana iade eder, maceracı ve haris zihniyetinle seni partimizden istifaya çağırırız>> demiştir. Konya İl Yönetim Kurulu yetkilileri de Türkeş için, <<Başımıza ikinci bir Bölükbaşı daha çıktı. İkisinin de birbirinden farkı yok. Bu memleketi hep ruhen tedirgin insanlar mı yönetecek?>> demişlerdir.


Ulus, 23 Temmuz 1965.

Türkeş söylediklerini inkâr etmeye kalktı
Bu yüzden dün tertiplediği basın toplantısında bir gazeteci ile tartıştı ve ben söylemedim dedi.

CKMP’li Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy, ismi ve arkadaşları üzerinde son günlerde çeşitli söylentiler ve tahminler yapılan Alparslan Türkeş için, <<Tahmin ederim büyük kongrede genel başkanlığı kazanır>> diye konuşmuştur. Altınsoy’a göre Türkeş’ten sonra en kuvvetli aday Ahmet Tahtakılıç’tır. Altınsoy <<Yeni testinin suyu tatlı olur>> demiş ve diğer adayların şanslı olamayacağını ileri sürmüştür.

Türkeş Sözünden Döndü

Öte yandan, CKMP Müfettişi Alparslan Türkeş , dün bir basın toplantısı yaparak partide birlik ve beraberlik içinde çalıştıklarını ileri sürmüş <<Başkan seçilemezsem vurup partiyi yüzlerine çıkar gideriz>> şeklindeki sözlerini reddetmiştir. Türkeş bu yüzden dünkü basın toplantısında bir gazeteciyle tartışmış, gazeteci Türkeş’e <<Ben sizin söylediklerinizi aynen yazdım. Hattâ siz, “bunlar aynen çıkarsa çok büyük tepkileri olur” dediniz. Nasıl oluyor da şimdi bunun aksini söylüyorsunuz, ben söylemedim diyorsunuz?>> diye konuşmuştur. Türkeş sinirli bir şekilde ayağa kalkmış ve <<Benim söylediklerimi yanlış anlamış olmalısınız>> diye seslenmiştir.

Kaynayan CKMP

Büyük kongrenin yaklaştığı şu günlerde CKMP’nin kaynayan bir topluluk olduğu ifade edilmektedir. Nitekim Türkeş’in geçen gün yayınlanan demeci dolayısiyle haysiyet divanına sevkedilmesi bile söz konusu olmuştur. Bu arada CKMP Genel Yönetim Kurulu da ikiye bölünmüş, Türkeşçiler, Dinçerciler diye ayrı gruplar ortaya çıkmıştır. Hizipleşmeler dolayısiyle parti sekreteri Fuat Uluç da bu görevinden ayrılmıştır. Genel Yönetim Kurulundaki gruplaşmaya bir başka örnek de, haberimizin ilk kısmında düşüncelerinden bahsettiğimiz Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy’dur.



Dünya, 23 Temmuz 1965

Türkeş, lider olmasam da partide kalacağım, dedi

Türkeş’in haysiyet divanına sevk isteği reddedildi fakat CKMP teşkilâtı sert tepki gösteriyor

CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, dün bir basın toplantısı düzenleyerek, <<Büyük kongrede seçimleri kaybetsek dahi partide kalacağız>> demiştir.

Öte yandan, CKMP Genel Yönetim Kurulu dün sabah toplanarak; Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer’in müracaatını incelemiş ve Alparslan Türkeş’in parti haysiyet divanına sevki talebini çoğunlukla reddetmiştir. Hasan Dinçer, İrfan Baran ve Veli Başaran, Türkeş’in haysiyet divanına sevki lehinde oy kullanmışlardır.

Türkeş’in Açıklaması

CKMP Genel Müfettişi, dün yaptığı basın toplantısında, bazı sözlerinin gazetelere yanlış aksettiğini söylemiş, bir gazetecinin İrfan Baran tarafından da iddiaların ortaya atıldığını söylemesi üzerine sözlerine şunu eklemiştir.

<<Sayın Baran, bizi iki buçuk senedir ısrarla partiye davet etmiş, evimize gelip gitmiş bir zattır. Böyle kanaatleri var idiyse, bugüne kadar bizi niye dâvet ettiler ve programın hazırlayıcılarından oldular. Programın tadili için bildiğiniz gibi bir komisyon kurulmuştur. Sayın İrfan Baran da bu komisyonun üyesidir.>>



Vatan, 23 Temmuz 1965.

<<Yalnız adam>> konuştu

Siyasî çevrelerde <<Yalnız Adam>> diye vasıflandırılan CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, bugün parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında son günlerde maruz kaldığı itham ve isnatlar hakkında açıklamalarda bulunmuş ve Parti Genel Başkanlığında şansının yüksek olduğunu söylemiştir.

İddia edildiği gibi partide bir huzursuzluk yaratmadığını ifade ile söze başlayan Alparslan Türkeş İrfan Baran ile Hasan Dinçer’in Parti Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’e yaptıkları <<Dur>> ikazı üzerine <<Eğer bir kimse hakkında itham ve iftiralarda bulunuluyorsa mutlaka vesika ile ispat edilmelidir>> demiştir. Kendisinin hiçbir zaman partinin huzurunu kaçıracak şekilde hareket etmediğini belirten Türkeş <<Biz şimdiye kadar çok iftiralar gördük. Faşist dediler, itham ettiler. Hepsinin vesikalarla ispatı gerekir. Türk köylüsü bu gibi iftira ve isnatlara iltifat etmiyecektir. Türk köylüsünün sağduyusu bunu anlamaya kafidir.>> Bir zamanlar partiye girmek için kapıları aşındıran diye vasıflandırdığı İrfan Baran için Türkeş <<sadece konuşmak kafi değil delil şarttır, ispat etsin>> demiştir. Ve Baran’ın iddiasının garip olduğunu kaydetmiştir.

Partideki genel başkanlık konusuna da temas eden Türkeş <<Kendimi bunda şanslı görüyorum>> demiştir.



Tercüman, 23 Temmuz 1965.

Türkeş’in Haysiyet Divanına sevkedilmesi teklifi reddedildi

Genel İdare Kurulunda Dinçer’in bu teklifi münakaşaya yol açtı ve Parti Genel Sekreteri Fuat Uluç istifa etti

CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, dün bir basın toplantısı düzenliyerek kongrede Başkanlık seçimi sırasında şansının iyi olduğunu söylemiştir.

Toplantıda İrfan Baran’ın beyanatı ile Dinçer’in Genel Başkan Kepir’e yolladığı mektuba da temas eden Türkeş, özetle şunları söylemiştir.

<<İddia edildiği gibi parti içinde bir huzursuzluk yaratmadım. Partiyi kendi emellerime âlet etmek için çalıştığımı söyliyen zat, delil ve vesikalarını ortaya koyması şarttır. Beyanatlarım delil değildir. Bizim arzumuz parti için daha iyiyi, daha güzeli bulmak ve programlar dahilinde hareket etmektir. Birliği bozmak için değil, takviye etmek için çalışıyoruz. Kongrede Genel Başkanlığı kaybetsem dahi görevime devam edeceğim. Biz şimdiye kadar faşistlik gibi ithamlara çok maruz kaldık. Böyle boş isnatsız iddia yerine vesika ve delil verilmesi şarttır. İki buçuk sene partiye girmemizi temin etmek için kapılarımızın eşiğini aşındıran Baran’ın böyle bir iddiada bulunması gariptir. Üstelik bu zat parti programı hazırlamak için kurulan gayrî resmî su komisyonunda da üye olarak görev almıştır. Böyle bir kanaatı vardı, niçin programı hazırlamamıza yardım etti.>>

Bir gazetede Genel Başkan olmadığı takdirde partiden ayrılacağı yolunda kendisine atfen yazılan beyanatın aslı olmayıp gazeteye yanlış aksettirildiğini belirten Alparslan Türkeş; <<Bazı köyler ve kazalar seçimlerde politikacıları hudutlarından içeri sokmamaya karar vermişlerdir>> demiş, vatandaşın politikacılar tarafından aldatıldığını söylemiştir.

Türkeş müteakiben basın mensuplarının sorduğu sorulara karşılık şunları söylemiştir:

<<Bu parti çok sağlam ve büyük fırtınalar atlatmış bir partidir. Parti içersinde bizden farklı kanaat ve fikir sahibi olanların bulunması normâldir. Hürmetimiz vardır. Yeter ki hakikatlere bağlı olsunlar. Türk köylüsü her zaman uyanık ve sağduyu sahibidir. Türk milletine has olgunluk ve ağır başlılık içindedir.>>

Türkeş Haysiyet Divanına Verilmeyecek

Diğer taraftan, dün toplanan CKMP Genel İdare Kurulu Hasan Dinçer’in teklifi üzerine Türkeş’in Haysiyet Divanına sevkedilip edilmemesi konusunu görüşmüştür. Teklif, İrfan Baran, Hasan Dinçer ve Veli Başaran’ın muhalefetine rağmen oy çokluğu ile reddedilmiştir.

Bu arada çıkan münakaşalar yüzünden Türkeş taraftarı Parti Genel Sekreteri ve Genel İdare Kurulu üyesi Fuat Uluç görevlerinden istifa etmiştir.



Yeni İstanbul, 23 Temmuz 1965.

Türkeş “CKMP’den ayrılmam” diyor

Parti Genel Müfettişi: “Bizi partiye ısrarla dâvet edenler şimdi aleyhimizde bulunuyorlar” dedi.

CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, dün parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, “Son günlerde parti ile ilgili olarak ve şahsıma atfen bazı yanlış haberler yayınlandığını bildirerek açıklamada bulunmuş ve “Bizler, CKMP içinde büyük Türk milletinin ışıklı geleceğine başarı ile sonuna kadar hizmet edeceğiz” demiştir.

18 Yıllık Mazi

Parti genel idare kurulu üyelerinden bazılarının da hazır bulunduğu basın konferansında Türkeş, CKMP’nin içinde bulunduğu gelişmeyi bilerek veya bilmeyerek engellemek isteyenlerden şikâyet etmiş ve demiştir ki:

“Her zaman ifade ettiğimiz gibi, CKMP’nin on sekiz yıllık hizmet ve fazilet mücadelesine sevgi ve hürmet duyduk. Bizi CKMP saflarında hizmete sevkeden, bu duygularımızdır. CKMP teşkilâtı içinde yıllar yılı büyük fedakârlık, feragat ve iman ile çalışan yüzbinlerin emek ve gayretlerinin samimi takdirkârıyız. Biz bu emeklerin heba olmamasını ve semere vermesini istiyoruz. CKMP içinde hizmet alanlar, onun fedakâr, faziletli mensuplarının inanç, itimat ve kutlu emellerine daha lâyık olmalıdırlar.”

Daha İyiye

Alparslan Türkeş, CKMP Genel İdare Kurulu üyesi ve Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer’in bugünkü gazetelerde yer alan ifadeleri hakkındaki bir soruya karşılık, “Buna verilecek cevabım yoktur. Biz de parti içinde birlik için çalışıyoruz. Neymiş bizim emellerimiz? Bunları delil ve vesikalarla ortaya koymak lâzım. Onun için söyliyecek bir şey yok. Programı beğenmemek diye bir şey bahis mevzuu değil” demiş, hazırlandığı söylenen yeni programla ilgili bir soruya da şu cevabı vermiştir: “Yeni programın hazırlanmasında amaç daha iyiye yönelmek ve daha güzeli bulmaktır. Bunu arzu etmek de mevcut durumu ve programı beğenmemek demek değildir.”

Ayrılmayacağım

Kongrede, genel başkanlık seçimini kaybetseler bile parti içinde kalacaklarını beyan eden CKMP genel müfettişi, faşist oldukları yolunda kendilerine yöneltilen ifadelere de cevaben, “Biz şimdiye kadar çok iftiralara maruz kaldık. Şahsımız da tutumlarımız da ortada. Delillerle, vesikalarla konuşmak gerek.” demiştir.

Alparslan Türkeş, Adalet Bakanı İrfan Baran’ın kendisi hakkında bir gazetede çıkan beyanlarına karşılık, Baran’ın kendilerini partiye davet edenlerin başında geldiğini, iki buçuk yıl evlerine kadar taşınarak partiye girmeleri için ısrar ettiğini, hattâ yeni programın hazırlanması için kurulan komisyonda bulunduğunu söylemiş, demiştir ki:

Niçin İstediler

“Madem ki bizim hakkımızda böyle bir kanaatları vardı, niçin bize gelip partiye girmemizi istedi? Niçin yeni programın hazırlayıcılarından oldu*”

Partinin yeni programının genel kongreye sunulacağını belirten CKMP genel müfettişi, CKMP’nin sağlam bir parti olduğunu, asla parçalanmıyacağını söylemiş ve “Partinin mensupları, fazileti, dürüst karakteri kendilerine düstur edinmiş insanlardır. Haklıyı ve bâtılı ayıracak durumdadırlar.” demiştir.

CKMP genel müfettişi, genel başkanlık seçimine taraf görmediğini, demokratik bir mücadele içinde seçimin yapılacağını, dolayısiyle çeşitli adayların da bulunabileceğini, seçimde kendisinin şanslı olduğunu söylemiştir.



Medeniyet, 23 Temmuz 1965.

Türkeş açıklama yaptı

Sözlerinin gazetelerde yanlış aksettirildiğini söyleyen CKMP Genel Merkez Müfettişi “Biz CKMP’nin 18 yıllık hizmet mücadelesine saygı duyduk>>

<<CKMP içinde Büyük Milletin ışıklı geleceğine başarı ile hizmet edeceğiz>>

Hasan Dinçer’in Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’e gönderdiği mektubnn gazetelerde yayınlanması üzerine dün bir basın toplantısı yapan Genel Müfettiş Alparslan Türkeş sözlerinin gazetelerde yanlış aksettirildiğini söylemiş ve gazeteciler tarafından sorulan bazı soruları cevaplandırmıştır.

Türkeş, Hasan Dinçer’in iddialarını delilleri ile ortaya koymasını söylemiş, partiyi bölmek için herhangi bir gayret göstermediğini, partinin programını daha iyi şekle sokmaya çalıştıklarını, kendisini bu partiye alma çalışmalarının başında İrfan Baran’ın bulunduğunu bildirmiştir.

İnsanların düşüncelerine daima hürmet ettiğini bildiren Türkeş, partiyi totaliter bir metodla ele geçirme istediklerine dair ithama da şu cevabı vermiştir:

<<Biz vatandaşın sağ duyusuna inanıyoruz. Onlar haklıyı ve doğru yolda olanı seçeceklerdir. Genel İdare Kurulunda çoğunluğun verdiği kararlarla hareket etmek totaliter bir düzenin değil, demokratik bir düzenin işlediğini gösterir. Bizi bu yolda itham edenler çoğunluğun kararlarına karşı hareket etmektedirler. Bilindiği gibi totaliter idare bir şahsın veya zümrenin çoğunluğa karşı zorla idaresidir. Parti içindeki hareket ise oy çoğunluğuna ve kitleye dayanmaktadır. Biz demokratik düzenden ayrılmanın katiyen aleyhindeyiz ve ayrılmayacağız.>>

Sağlam Parti

Gazetecilerin muhtelif sorularını da cevaplandıran CKMP Genel Müfettişi, CKMP nin son derece sağlam bir parti olduğunu da belirtmiş ve bu konuda da özetle demiştir ki:

<<Her zaman ifade ettiğimiz gibi, CKMP’nin on sekiz yıllık hizmet ve fazilet mücadelesine sevgi ve hürmet duyduk. Bizi CKMP saflarında hizmete sevkeden, bu duygularımızdır. CKMP teşkilâtı içinde yıllar yılı büyük fedakârlık, feragat ve iman ile çalışan yüzbinlerin emek ve gayretlerinin samimi takdirkârlarıyız. Biz bu emeklerin heba ettirilmemesini ve semere vermesini istiyoruz. Bugün CKMP büyük bir gelişme içindedir. Bizim üzüntümüz ve şikâyetimiz partimizin gelişmesine bilerek veya bilmeyerek çıkarılan engellerden doğmaktadır. CKMP de hizmet alanlar, onun fedakâr, faziletli mensuplarının inanç, itimat ve kutlu emellerine lâyık olmalıdırlar. Bizler CKMP içinde Büyük Türk Milletinin ışıklı geleceğine başarı ile sonuna kadar hizmet edeceğiz.>>



Cumhuriyet, 23 Temmuz 1965.

CKMP de karışıklık devam ediyor

CKMP sinde kongre öncesinde başlıyan eskiler – yeniler mücadelesi gittikçe genişlemekte ve bu sebeple Genel İdare Kurulu üyelerinden bazılarının istifa edecekleri ifade edilmektedir. Nitekim, önceki gece geç saatlere kadar devam eden Genel İdare Kurulu toplantısındaki müzakereler sırasında Hasan Dinçer’in Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’e gönderdiği mektup ele alınmış ve Türkeş’in ihraç talebiyle Haysiyet Divanına sevkinin istenmesi üzerine Genel Sekreter Fuat Uluç hem Genel Sekreterlikten ve hem de Genel İdare Kurulu üyeliğinden istifa etmiştir.

Türkeş yalanlıyor

Hasan Dinçer’in Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’e gönderdiği mektubun gazetelerde yayınlanması üzerine dün bir basın toplantısı yapan Genel Müfettiş Alparslan Türkeş, sözlerinin gazetelerde yanlış aksettirildiğini iddia etmiş ve gazeteciler tarafından sorulan bazı soruları cevaplandırmıştır.

Türkeş, Hasan Dinçer’in iddialarını delilleri ile ortaya koyması gerektiğini söylemiş, partiyi bölmek için herhangi bir gayret göstermediğini, partinin programını daha iyi şekle sokmaya çalıştıklarını, kendisini bu partiye alma çalışmalarının başında İrfan Baran’ın da bulunduğunu bildirmiştir.

Bu sırada, Alparslan Türkeş, <<Kazanamazsak gideriz bir başka parti kurarız>> şeklindeki beyanatı yalanlaması üzerine haberi yazan gazeteci Türkeş’e hitaben; <<Siz ne söylediyseniz ben onu yazdım>> demiştir.

İstifalar başlıyor

Diğer taraftan CKMP Genel İdare Kurulu üyesi Hasan Dinçer’in Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’e gönderdiği şikâyet mektubunun dün geç saatlere kadar devam eden Genel İdare Kurulu toplantısındaki müzakereleri çetin tartışmalara yol açmıştır. Hasan Dinçer, müzakereler sırasında Alparslan Türkeş’in partiye girdiği günden bu yana yaptığı göze batan olayları anlatmış ve bu sebeple Haysiyet Divanına sevkini istemiştir.

Hasan Dinçer’in bu isteği esasen ikiye bölünmüş olan ve çoğunluğu Türkeşçilerin teşkil ettiği Genel İdare Kurulunda ağır tenkidlerle karşılaşmış, bu sırada Türkeşçilerin başında bulunan Genel Sekreter Fuat Uluç, hem Genel Sekreterlikten ve hem de Genel İdare Kurulu üyeliğinden istifa etmiştir.

Uluç, istifa ettiği sırada başta Türkeş ve eski Millî Birlik Komitesi üyelerini kastederek şöyle demiştir:

<< - Yedirmem bu gençleri size…>>

Beğenilmiyen program

Öte yandan iki yıl kadar önce üçü partili ve üçü de eski Millî Birlikçilerden olmak üzere bir komisyon, yaptığı çalışmada yeni bir program taslağı hazırlamıştır. Ancak bu programın 40 ıncı maddesine gelindiği zaman, çalışmalar kendiliğinden durmuş neticelendirmek mümkün olmamıştır. Türkeş ve arkadaşları partiye girince ilk önce yeni bir program taslağının hazırlanmasını istemişler ve bu yolda çalışmalar yapmışlardır. Program çalışmalarını yapan alt komisyonda 14 lerden üçü Muzaffer Özdağ, Rifat Baykal ve Numan Esin görev almışlardır.

Genel İdare Kurulu program taslağı üzerinde yaptığı son çalışmalar sırasında programın bir hayli genişletildiğini ve İrfan Baran’ın da bulunduğu komisyonun hazırladığı programın mâna ve ifadelerinin çok dışında bazı hükümler getirdiğini görmüşlerdir.

Demirperde gerisinde bile

Bunun üzerine tartışmalar olmuş ve bu arada bir Genel İdare Kurulu üyesi böyle bir programın Demir Perde gerisi ülkelerde bile olmadığını iddia etmiştir.

Bu sebeple 30 Temmuz günü yapılacak olan kongreye sunulması gereken programın yeni baştan ele alınması kararlaştırılmıştır.

Türkeş, Partiyi Ele Geçirdi

Kongre öncesinde Alparslan Türkeş’in Genel Başkanlık için açtığı savaşın neticelerini yakından takip eden Genel İdare Kurulunun bazı üyeleri Türkeş’in saf dışı bırakılması için birlikte bir savaş açılmasını kararlaştırmışlardır.

İddia edildiğine göre, Türkeş, teşkilât kurmak maksadiyle gittiği yerlerde kendi adamlarını iş başına getirmiş, böylece kongre delegelerinin kendisine oy vereceklerden teşkilini sağlamıştır. Bu durumu öğrenen Türkeş’e karşı olan Genel İdare Kurulu üyeleri parti müfettişi Türkeş’in de katıldığı bir toplantıda kongrenin mürettep kongre olduğuna işaret etmişler, Türkeş’in bu yoldaki çalışmalarını delillerle ortaya koymuşlardır. Bunun üzerine Türkeş kongrenin mürettep olmadığı yolunda Genel İdare Kurulu üyelerine teminat vermiştir.

Bu teminatı tatminkâr bulmıyan bazı üyeler, Genel İdare Kurulu üyelerinden büyük bir kısmının da Türkeş’in safına geçtiğini iddia ederek <<Türkeş partiyi ele geçirmiştir>> demektedirler.

Genel İdare Kurulunu teşkil eden üyelerden hemen hepsi eski CKMP li olduğu halde yarıdan fazlası Türkeş’in safına geçmiş bulunmaktadır.

İddia edildiğine göre, bugünkü Genel İdare Kurulunda Türkeşçilerin miktarı eskilerden iki üye fazladır. Uluç’un Genel İdare Kurulundan istifasından sonra bu miktar bire inmiştir.



Adalet, 23 Temmuz 1965.

Dinçer’in ihraç talebi üzerine bir toplantı yapan Türkeş, inkâr yoluna saptı

Uzun yıllardanberi Türk politika sahnesinde önemli hizmetler ifa edegelmekte bulunan CKMP’yi <<dağdan gelip bağdakini kovmak>> kabilinden ele geçirmeye çalışan 14’lerden 10’unun lideri Alparslan Türkeş, dün Adalet muhabirini haberdar etmeden yaptığı basın toplantısında pabucun pahalı olduğunu anlamış ve kendisinin partiden ihracı ile neticelenmesi mukadder beyanlarını toptan inkâr etmiştir.

CKMP’nin kurucularından Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer’in mektubu üzerine önceki gece adam akıllı telâşlanan Türkeş ve fikirdaşları Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’in bu mektuptan mülhem ikazı üzerine sabaha kadar uyku uyumamışlar, toplantı üstüne toplantı, müşavere üstüne müşavere halinde sabahı bulduktan sonra bir basın toplantısında karar kılmışlardır.

Türkeş’in önceki gün beyanatının yayınlandığı gazetenin muhabiri de basın toplantısında hazır bulunmuş, muhabirin “Yazdıklarım aynen söylediklerinizdir.>> sözüne rağmen Türkeş, muhabirin yüzüne dahi sözlerini inkâr edebilmiştir. Bu yüzden gazeteci ile Türkeş arasında tartışma olmuş, Türkeş gazeteciye <<sözlerini yanlış anladığını>> söylemekten öteye gidememiştir.

Reddedildi…
Öte yandan, Hasan Dinçer’in mektubu üzerine toplanan CKMP Genel İdare Kurulu, Alparslan Türkeş’in haysiyet divanını sevkini 3’e karşı 8 oyla reddetmiştir. Türkeş’in haysiyet divanına sevki için Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer, Adalet Bakanı İrfan Baran ve Afyon Milletvekili Veli Başaran oy kullanmışlardır. Diğer 8 üye oylarını aksi yönde vermiştir.



Adalet, 23 Temmuz 1965.

İşte adam kayırma vesikalarından biri:

Petrol Ofis Bolu’daki tesislerini Orhan Kabibay’a verdi. 14’lerden CHP’li Kabibay da İller Bankasının vereceği 1,5 milyon krediyi Ofis’e devrediyor.



Adalet, Sokaktaki Adam, 23 Temmuz 1965.

Yazı Dizisi: Kimdir Bu Adamlar?
-IV-

Sokaktaki Adam bu yazı serisinde sizlere, ibretle okuyacağınız bazı vesikalar da sunmak isterdi. Bunun için büyük gayret de sarfetti. Ancak, bazı kimselerin kudret mevkiine gelince, ilk iş olarak şahsî dosyalarını celbettirip aleyhlerine tanzim edilmiş olan vesikaları yürütmüş olduklarını hayretle öğrenmiş bulunmaktadır.

Sokaktaki Adam, 27 Mayıstan önce bu gibi vesikaların fotokopilerini elde etmemiş olmanın üzüntüsü içinde, hepinizden özür dilerken, bu tefrikada yer alacak olan üç kahramandan Fazıl Akkoyunlu’nun, imha edilmekten kurtulmuş bir küçük vesikasını sunmakla kusurunu birazcık hafifletmek ister Hiçbir anlamı olmayan bir evrak konulmuş]. 14 zararlı kişiden biri Fazıl Akkoyunlu [Resimaltı yazısı].



Yeni Gazete, 23 Temmuz 1965.

Türkeş’in Şimdilik Bilinen Tek Amacı: CKMP’ye Lider Olmak

Kaynıyan CKMP kazanında, belli başlı en önemli rolü üzerine almış olan 14’lerin bu parti içindeki lideri Alparslan Türkeş, dün bir basın toplantısı daha yapmıştır. Türkeş, son günlerde ismi üzerine en çok şimşek çeken, partiyi ele geçirmek için çeşitli yollara başvurduğu iddia edilen yeni tüzük tadilleri getireceğinden bahsedilen bir nirengi noktası halindedir.

CKMP’nin bahçe içinde, iki katlı binasının alt salonlarından birinde gazeteciler dün geniş bir masanın etrafına sıralanmadılar. Türkeş, yanında Muzaffer Özdağ, Dündar Taşer, Rifat Baykal gibi ideal arkadaşları ile geldi ve bir yazı masasına oturdu. Baykal vasıtasıyla bir beyanat dağıttı.

Yazılı beyanatın okunuşundan sonra, Türkeş sorulara geçilmesini istemiştir.

Türkeş’e göre, “CKMP sağlam bir partidir. Parçalanmaz. Kaldı ki parti mensupları sağduyu ve fazileti düstur edinmiş insanlardır”. Fakat, meselâ Kadircan Kaflı’nın İdare Heyetindeki totaliter gidiş karşısında istifa ettiğini söylediği kendisine hatırlatılmıştır. Türkeş şöyle cevap vermiştir:

“- Çoğunluğu ele geçirmeksizin bir şahsın tek başına hareketi diktadır. Genel İdare Kurulu çoğunlukla hareket etmiştir. Kaflı da istifaya gitmiştir. Bu durum apaçık demokratik bir usuldür.”

Bir diğer garipsenecek soru “Anadolu’yu gezdiniz. Halk politikacılara karşı ne tutum içindedir, istiyor mu istemiyor mu?” şeklindedir. Türkeş’e göre, “Halk politikacılara karşı tepki göstermektedir. Bazı yerler politikacıları içeri sokmamaktadır. Meselâ Karadeniz uyanık bir bölgedir. Burada halk, politikacıların seçimden seçime uğradığını ve vaad edileni yapmadığını” söylemektedir.

“- Peki siz politikacıların girmediği yerlere girdiniz mi?
“- Hayır girmedim…

Türkeş bu cevaptan sonra şunu eklemek zorunda kalmıştır. “Fakat buralardan davet aldık. Meselâ Taşkale’den, muhtar beni buraya çağırdı. Sizin için bir istisna yapacağız dedi.”

Hayatiyetini artık bir politikacı olmaktan alan Türkeş’in politikacılar hakkındaki sözleri ve iması kabul edilir bir gerçek değildir. Memlekette, estirilmek istenilen politikacı düşmanlığından en çok zarar görecek olanların başında herhalde CKMP gelmektedir ve Türkeş’in bunu ve herkesçe bilinen bu havayı bilmemezlikten gelmesi mümkün değildir.



Adalet, Başyazı, 24 Temmuz 1965.

Türkeş ne yapmak istiyor?

Bir süredenberi CKMP’de kümelenmiş olan Alparslan Türkeş ve 14 lerin çoğunluk grubu, önceden tahmin edildiği gibi, parti yönetimini tamamen ellerine alma çabasına düşmüşlerdir. Türkeş’i ve zihniyetini tanıyanlar için bu durum bir sürpriz teşkil etmemiştir. Sürpriz, bizzat bu parti yöneticilerinin bu gerçeği nasıl olup da önceden görememiş olmalarındadır. Eğer Türkeş yaradılışı ve mizacı itibariyle ikinci, üçüncü sırada kalmaya razı olacak tiplerden olsaydı, ihtilâlin kudretli albayı, ihtilâlin beyni sıfatlarının yakıştırıldığı bu tarihî ve siyasî maceraya dahi atılmayı aklından geçirmezdi.

Onda, baş olmak, bir numaralı adam olmak, daima sönmez bir ihtiras halindedir. Millî Birlik Komitesindeki fikir ayrılıklarının temelinde dahi bu gerçek yatmaktadır. Yaşanan olayları değerlendirmesini ve kahramanlıklarının kimliklerine isabetli teşhisler koymasını bilmeleri gereken parti yöneticilerinin, bugün karşılaşılan durumu vaktinde görmemeleri, hayret edilecek bir gaflettir.

Türkeş ve grubu aylarca süren sondajlardan ve başka partiler içindeki müridleri vasitasiyle yaptırdıkları araştırmalardan sonra gafletlerinden faydalanabilecekleri siyasî teşekkül olarak CKMP’yi elverişli bulmuş ve ihtiras gemilerini bu parti binasında demirlemişlerdir. Rıhtıma ayak bastıktan sonra limana ve çevresine hakim olmalarının ilk hedeflerini teşkil etmesi gayet tabiidir.

Bizce, meselenin önemli olan yönü bu değildir. Her siyasî teşekkülde yönetim kadrosu değişebilir. Lâkin bu kadroların zihniyetinde, prensiplerinde ve siyasî hedeflerinde büyük ayrılıklar bulunursa, kısacası parti bambaşka bir rota takip etmeye kalkarsa meselenin mahiyeti tamamen değişir. Netekim, bugün CKMP’de olanlar da böyle bir gelişmedir ve siyasî hayatımız bakımından üzerinde önemle durulmasını gerektirir özellikler taşımaktadır.

Görünen manzara şudur: Türkeş, bugünkü Türkiye’yi 1936 yılındaki İspanya görmektedir. Sadece bir Franco’ya ihtiyaç bulunduğu kanısındadır. Zaten onun bir dikta fikri, Millî Birlik Komitesi içinde bulunduğu sıralarda da biliniyordu ve yurt dışına çıkarılmasının başta gelen sebebi sayılmıştı. Hitler ve Mussolini’nin yürüdüğü yollardan yürüyerek Nasyonal Sosyalizm ve faşist partilerinin destekleri ile iktidarı ele geçiren liderler gibi intisap ettikleri parti idaresini ele geçirerek Ona yeni bir siyasî istikamet vereceklerdir.

Bu mücadelenin sonu ise Türkeş’in bir numaralı adam olmak gayesini gerçekleştirecektir. Hesaplar budur, politikası budur, şimdilik açığa vurulmamış olan hakiki niyet budur.

Türkeş ve grubunun faaliyetlerine sadece bu partinin yönetimini ele geçirmek gibi basit bir davranış olarak görenlerin büyük bir gaflet içinde bulunduklarını belirtmek isteriz. Mesele sanıldığından önemli ve şümullüdür. Hitler’in Mussolini’nin faydalandıkları şartlar mevcut olmasa bile 1936 Japonyasının yaşadığı ortamın içinde bulunduğumuz bir gerçektir. Türkeş bu şartları istismar edebilecek midir bilmeyiz ama o yol üzerinde bulunduğunu anlamamak için kör olmak lâzımdır.



Cumhuriyet, 24 Temmuz 1965.

CKMP içinde kaynaşma

Genel Başkanlık dün bir bildiri yayınladı

CKMP içindeki iç kaynaşmalar dün yayınlanan Genel Başkanlık bildirisinde parti tesanüdünü bozar nitelikte davranışlarda bulunanlar hakkında gerekli işlemin yapılacağı şeklindeki tehditten sonra yeni bir gelişme kaydetmiştir.

Bildiride açıklanmamakla beraber bu bildirinin İrfan Baran, Hasan Dinçer ve Ahmet Oğuz’u hedef tuttuğu anlaşılmaktadır.

Bilindiği gibi, son günlerde Alparslan Türkeş gerek kongrelerde, gerek gazetelere verdiği beyanatlarda İrfan Baran, Hasan Dinçer ve Ahmet Oğuz’un kendisine cevap vermelerine sebep olmuş, geçen gün yaptığı basın toplantısında da sözlerini tevil etmişti.

Başkanlık Bildirisi

Bu defa yayınlanan 215 sayılı Genel Başkanlık bildirisinde <<Arkadaşların hissî hareketlerle birbirlerini hedef alan beyanlarda bulundukları ve partinin hükmî şahsiyetini zedelediği>> ifade olunmakta ve şöyle denilmektedir:

<<Son günlerde basında intişar eden, parti hükmî şahsiyetini ve menfaatlerini zedeleyici mahiyette görülen beyanlar, Genel İdare Kurulunca incelenmiş ve esef verici bulunmuştur.

Genel İdare Kurulu, partili bazı arkadaşların, birbirlerini hedef alan, tamamen hissî ve gerçeklerden uzak bu kabil beyanlarını takbih eder.

Parti tesanüdünü ve hükmî şahsiyetini rencide eden bu tarz davranışların devam ve tekerrürü halinde gerekli işlemin yapılacağı partililerimize ve halk oyuna saygı ile duyurulur.>>

Kime niyet, kime kısmet

Diğer taraftan, Genel Başkanlık 215 sayılı bildirisinin yayınlanmasından sonra Alparslan Türkeş’i Genel Başkan Kepir’e mektupla şikâyet edenlerin partiden ihracı için bazı Türkeşçi Genel İdare Kurulu üyelerinin faaliyet gösterdikleri şayi olmuştur.

Bu konuda yapılan perde arkası çalışmalarla Hasan Dinçer’in, Ahmet Oğuz’un ve İrfan Baran’ın partiden ihracının sağlanmasına çalışıldığı öğrenilmiştir.

Uluç’un istifası hasır altı edildi

Hasan Dinçer’in Genel Başkan Kepir’e gönderdiği şikâyet mektubunun tartışılması sırasında Türkeş ve arkadaşlarına hücum edilmesi üzerine Genel Sekreterlikle Genel İdare Kurulu üyeliğinden istifa eden Fuat Uluç’un istifa mektubu bugüne kadar muameleye konulmamıştır.

Uluç, istifasını yazılı olarak Mustafa Kepir’e vermiş ve toplantıyı terketmişti. Ancak, Uluç’ın istifasiyle Genel İdare Kurulunda Türkeş’i tutanların sayısının azalması üzerine istifaname Mustafa Kepir tarafından saklanmış ve Uluç’a istifasını geri alması yolunda baskı yapılmıştır. Uluç’un istifasını geri alacağı zannedilmektedir.

30 Temmuz günü yapılacak olan yıllık kongreye gelecek delegelerin Türkeş’in kendine göre düzenlediğinin iddia edilmesi üzerine tamamen eski CKMP lilerden seçilen üç kişilik bir komite çalışmalarına başlamıştır.

Komite, il kongrelerinden gelen vesikalara dayanarak kongrenin normal delege miktarını tesbit ederken bilhassa Ankara delegelerindeki fazlalığı dikkate almıştır.

Geçen hafta yapılan Ankara il kongresinde çoğunluğu Türkeşçilerin teşkil ettiği ve hattâ Türkeş’in akraba ve yakınlarından kurulu bir delege heyeti tesbit edilmiş ve bunun miktarı anormal şekilde arttırılarak 156 ya çıkarıldığı anlaşılmıştır. Komite ilk olarak bu durumu karara bağlamış ve delege miktarını 156 dan 70 e indirmiştir.

Ayrıca, Türkeş’in Genel Müfettişliği sırasında kurulan il müteşebbis heyetlerinin de durumu incelenmektedir.

Türkeş ve taraftarları her gittikleri ilde yeni müteşebbis heyetler kurmuşlar ve bunları kongreye getirmeye karar vermişlerdir. Bu durumun tüzük hükümlerine aykırı olduğunu tesbit eden komite, yaptığı çalışmalar sonunda 30 Temmuz kongresinin normal delegelerle toplanmasını sağlıyacaktır.

Türkeş ihraç edilecek mi?

Alparslan Türkeş’in ihraç talebiyle Haysiyet Divanına sevkedilmesine çalışan eski CKMP liler şimdilik hezimete uğramışlardır.

Taraftarlarının çoğunluğu teşkil etmesi Türkeş’i Haysiyet Divanına sevkedilmekten kurtarmıştır.

Hattâ Türkeş’e son beyanlarından dolayı yazı ile sual sorulması dahi başarılamamıştır. Genel İdare Kurulu, Türkeş’in önceki gün yaptığı basın toplantısındaki beyanlarını tatminkâr bulduklarını bildirmişler ve şimdilik herhangi bir işlemin yapılmasına lüzum kalmadığını ifade etmişlerdir.



Yeni İstanbul, 24 Temmuz 1965.

CKMP’de Sulh…

CKMP G. Sekreteri Fuat Uluç’un Genel Sekreterlik ve Genel İdare Kurulu üyeliğinden istifa ettiğine dair bir İstanbul gazetesinde çıkan haber dün Fuat Uluç tarafından yalanlanmıştır. Uluç bu konuda, “Odamdayım, masamın başındayım ve vazifemle meşgulüm” demiştir.

Diğer taraftan CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş’in de partiden istifa edeceğine dair çıkan haberler de parti yetkililerince kat’iyetle yalanlanmış ve gerek Fuat Uluç ve gerekse Alparslan Türkeş için çıkarılan haberlerin maksatlı olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca son günlerde Türkeş’in beyanının yanlış anlaşılması üzerine Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer’in Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’e yazdığı mektubu da görüşen CKMP Genel İdare Kurulu partili arkadaşların birbirini itham ve rencide eden davranışlardan kaçınmaları hususunda karar almıştır.



Yeni İstanbul, Başyazı, 24 Temmuz 1965.

CKMP ve Türkeş

Türkiye’ye hiçbir dış tesir ve emel, iç ihtilâflar kadar zarar vermemiştir. Bu hakikat bütün topluluklar, zümreler, aileler, hattâ tek tek aileler için de bahis mevzuudur. Siyasî partiler ise bu hükmü teyid ile vazifeli heyetler halindedir, denilebilir.

CKMP kadrosunda, parti içi ihtilâfların tahribatı hakkında hayli zengin tecrübe ve bilgi sahibi zevat mevcuttur. Ve şimdi bu partiyi içinden zorlamakta olanların ön safında, ne garip tecelli, bu bakımdan en fazla uyanık bulunması beklenenler gelmektedir.

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin iç çekişmeleri Türk umumî efkârında geniş akisler uyandırmakta, safha safha yaygın bir alâkayla takip edilmektedir. Bu dikkat ve merakın sebebi ise, şüphe câiz değil, partinin yeni iltihaklarla bir hüviyet değişikliğine doğru gittiğine dair haber ve tefsirler olmuştur. Hafta sonunda başlayacak büyük kongresinde, yeni idareci ekibini seçecek olan CKMP’liler aynı zamanda seçim şanslarını da tâyin edeceklerini bilmek mevkiindedirler.

Bu memlekette YTP diye de bir parti mevcuttur. 1961 seçimlerinde CKMP’den daha az netice almış değildir. Ama bugün için denebilir ki, seçimlerin en şanssız namzedi durumundadır. Şimdi bir iç ihtilâfa öncülük ettikleri anlaşılan Dinçerler, Oğuzlar, Baranlar idaresinde bir CKMP’nin, bir Alican partisinden daha fazla şansı temsil etmeyeceği de cümlenin malûmudur. Bu partinin mensupları, beyinlerini tırmalayan iç ihtilâf çekişmelerine ve dedikodularına bir ân için kulaklarını tıkayarak, şu suali önce kendilerine sormak zorundadırlar:

- CKMP’nin son zamanlarda gördüğü alâkanın ve seçim şansı ibresinde kaydedilen müsbet gelişmenin sebebi nedir?

Hiçbir değerlendirme yapmadan sırf bir müşahede ve tesbit olarak kaydedelim ki, bu sebep Türkeş ve arkadaşlarının CKMP kadrolarında yer almış olmalarıdır.

Türkeş 27 Mayısçı kadro içinde de dikkatleri çekmiştir; çünkü sadece bir hareketin mensubu olarak değil, fakat ötedenberi bazı ideolojik tercihlerin ve devlet idaresinde bazı tasavvur ve niyetlerin temsilcisi olarak tanınmaktadır. 27 Mayıs’tan CKMP’ye girişine kadar geçen zaman da bu hükmü teyid eden gelişmelere sahne olmuştur. Öyleyse Türkeş’in ve ona inanan arkadaşlarının bir partiye girme niyeti, hele bu niyeti teşvik ve tahakkuk ettirenler için peşinen malûm sayılır. İtirazların o safhada değil de, Türkeş’in parti başkanlığı şansının bütün rakiplerinden kuvvetli hale geldiği ve seçimlere yaklaşıldığı şu günlerde serdedilmiş olması, emekli albayın değil, fakat şimdi ona karşı duranların partiyi ellerinde tutmak, elden kaçırdıklarına göre daha doğrusu, tekrar ele geçirmek emellerinin zebunu oldukları manâsına gelmektedir. Demek ki onlar başında kendileri bulunacak bir CKMP’de Türkeş’i ve arkadaşlarını pion olarak kullanmak hayâli kurmuşlar, hayâlleri yıkılınca da telâşlanmışlardır.

Hâdisenin dışarıdan görünüşü budur. Bir parti içinde liderlik için de mücadele edilir. CHP hariç bunun tatbikatına her partide zaman zaman rastlanmıştır. Ama bu mücadeleyi dışa taşırmak ve rakibi bertaraf edeceğim derken partiyi tahrip etmek, bir siyaset adamı için hatâların en büyüğüdür. Ve şimdi CKMP hatâlı hareket eden siyasetçilerin karargâhı haline gelmiştir. Bu hal, sadece CKMP’nin hasımlarını sevindirir.



Vatan, Mehmed Kemal, 24 Temmuz 1965.

Ya kazanır, ya gideriz

Türkeş’i savunmak bana düşmez ama, çatık kaşlı, gür sesli albayı savunacağım. Kuzum bu Türkeş damdan düşer gibi birdenbire gelmedi CKMP nin başına. Uzun hazırlıklardan, görüşmelerden sonra geldi.

Besbelli

Şimdi ne diye saldırıyorlar, Hasan Dinçer ve arkadaşları Türkeş’e. Sanki her şey bugün olmuşcasına bir davranışları var.

Daha önce de yazmıştım. Fuat Uluç Türkeş’in yakın arkadaşıdır, CKMP nin de Genel Sekreteri. Uluç ile başlayan görüşmeler, sürmüş, sürmüş, işler kotarılmış ve Türkeş’le arkadaşları bunun sonucunda partiye gelmişlerdir. Türkeş alelalede bir insan değil ki, gelsin partiye kaydını yaptırsın ve bir kenara çekilerek seçimleri beklesin yoklamaya girsin ve bir yerlerden milletvekili çıksın. Bunu umuyorlardı ise, bunun olmıyacağı dün de, bugün de besbelli idi.

Vay Halimize

Sayın Türkeş sessiz, sedasız da girmedi partiye. Törenler düzenlendi. İmzalar atılırken resimler çekildi. Demeçler verildi. Kuvvetli bir başkan adayı olarak partililere sunuldu.

Türkeş girmeden, girerken, girdikten sonra neler söylüyor idi ise, bugün de onları söylüyor. Söyledikleri gazetelerde çıktı. Bizi gibi, gazetelerde çıkanları Hasan Dinçer de, arkadaşları da okudular. O vakit bu demeçlere kızmıyanlar, bugün ne diye kızıyorlar. Kızmaya hakları yok. Suyu başından keseceklerdi. Su bugün akımını hızlandırmış ise, hızlandıracağını bilmeliydiler. Önce kenara çekilip, işler kızışınca bugün ortalığa çıkmak biraz safdillik olmaz mı?

Eğer Dinçer Millî Savunma işlerimizi de böyle yönetiyor, olayları birkaç gün geriden izliyorsa, vay halimize.

İyi Tanımalı

Ben Türkeş’i devrimden bu yana izlerim. Kudretli zamanında iki defa görmüştüm. Biri Başbakanlık Müsteşarlığı odasında. İkincisi Köşk’te. Çatık kaşlı albay her iki görüşmede de üzerimde olumlu etkiler bıraktı. Gençliğinde kafatasçı olanlarla ilgisi bulunabilir. Bugün Türkeş’e kafatasçı demek diyeni gülünç eder. Kafatascı sözü siyasi bir terim olarak Türkeş’i küçültmek için kullanılabilir. Ama Türkeş’in fikriyatına baktığımız zaman kafatasçılıktan eser yoktur. Türkeş de artık Türkiye’nin gerçeklerini görebilen ve buna elyordamıyla çözüm yolu arayan bir politikacıdır. Alışkanlıklarından kurtulabildiği, bilimsel açıdan bakabildiği, sosyalizmi öğrenebildiği sürece aramızda var gibi görünen anlaşmazlıklarda da azalma olacaktır.

Türkeş ve arkadaşları şovenlikten arınarak Türkiye’nin gerçeklerine çözüm yolu arayan milliyetçilerdir. Artık Türkiye’nin kapitalist bir metodla kalkınamayacağını onlar da görüyorlar, biliyorlar ve söylüyorlar.

Düşman Sayacaklar

Milli çıkarlarımıza milletçe sahip olmamız için kim mücadele ediyorsa, onun karşısında bir karalamacı buluyorsunuz. Bu dün böyleydi, bugün de böyledir. Türkeş ve arkadaşları milli petrolün milletçe kullanılmasını, milli madenlerin milletçe çıkarılmasını savunuyorlar. Bu bakımdan milli petrolün ve milli madenlerin milletçe kullanılmasına karşı olanların hücum okları alanına girmişlerdir. Türkeş toprak reformundan yanadır. Onun için feodal düzen taraflıları ve feodal düzen artıkları Türkeş’e de hücum edeceklerdir. Bildiğim kadarı Türkeş, bu politikacılar ve onların dünya görüşü ile Türkiye’nin kalkınamayacağı kanısındadır. Kolayı seven politikacılar Türkeş’i de sevmiyecekler düşman belliyeceklerdir.

Hazin Talih

Türkeş başarılı bir politikacı mıdır? Sanmıyorum. Başarılı bir ihtilâlci olmadığı gibi başarılı bir politikacı da olamıyacaktır. Siyasî kaderi onu ihtilâlin kudretli adamı iken, yurt dışına, ardından hapishaneye, daha sonra da bir partinin içine kadar sürüklemiştir. Bu kadar zigzaglı bir grafiğe başarı denmese yeridir. Denemeler yapıyor. Kader çizgisine hakim olmak istiyor. Macera sağlam bir fikrin üstüne oturmadıkça, macerayı başarıya götürmüyor.

Türkeş’in çabasından bu anlaşılıyor. 27 Mayıs’a hakim olanlar için Türkeş bir diktacıdır. 21 Mayıscılar için bir muhbir, CKMP macerasında, yani legaliteye girdiği zaman bir partiyi zor kullanarak ele geçiren adam oluyor. Siyasî muarızlarına göre de bütün fikirleri unutularak toptan bir karalama hedefi: Kafatasçı.

Ne hazin bir talih!..

Bu Macera

Türkeş macerası ve örneğinden dersler almak gerekir. Tabiî almasını bilene. Ülkemizde yabancı işi bir fikir platformuna oturtmadan lider mevkiine çıkan bir çok adamların maceraları olmuştur. Köylere kentlere çıktığı zaman yüzbinlerin karşıladığı, Kızılay meydanına geldiği zaman binlerin yuhaladığı liderlerin bir gecede devrildiğini gördük. Bir devrimin plânlayıcısı olan ve kellelerini koyarak işbaşına gelenlerin bir gecede derlenip toparlandıklarını gördük. Kitleleri duygusal yönden kendilerine çekip, ortaya fikir koymadan memleket yönetimine heves edenleri görmekteyiz.

Hâlâ bunlardan ders almıyanlar var.

Ders almıyanlar varsa, ders alınmadığı anlamına gelmez. Ders alanlar ayaklarını sağlam toprağın üstüne basıp bekliyorlar. Türkiye’nin geleceğini bu bekliyenler onaracaklar, tayin edeceklerdir. Bunların arasında Türkeş bulunmayacak sanıyorum Türkeş’e saldıranlar da bulunmıyacak.



Son Havadis, Adviye Fenik, 24 Temmuz 1965.

Kaptı kaçtı mı?..

Teşbihte hata olmaz. Bir Atalar sözü, dağdan gelmiş, bağdakini kovuyor, der..
İşte, CKMP’de de durumu böyle oldu…
Dışardan gelenler, içerdekileri beğenmediler!.. Daha doğrusu kendilerini pek fazla beğendiler..
Hepsini silip süpürüp, başa geçmeğe kalktılar!..
Hukuk dilinde bir tâbir vardır. Sokakta bulunmuş bir mala Lukata derler..
Kuzum Allah aşkına, koskoca bir parti Lukata mı?
Herkes, başkalarının arazisi üzerine gecekondu yapılmasını önlemeğe kalkıyor.. Bunlar, particilikte gecekonduculuk yapmağa kalmışlar!.. Yağma mı var?..

*
İnsan bir partiye niye girer?..
Programını okur.. Beğenir.. Hah, der. Benim düşüncelerime uyuyor.
Tüzüğünü okur.. Beğenir.. Hah, der tamam.. Benim görüşüm bu.. Uyabilirim ona.. Parti içinde beraber çalışacağı arkadaşlara bakar. Hah, der, ben bunlarla pek güzel anlaşırım..
CKMP’ye girdiği zaman Türkeş’in Ahmet Oğuz’la beraber çekilmiş resmini hatırlıyorum.
İhtilâlin kudretli Albayı, gülümsüyordu.. O abus çehresini bırakmıştı..
Niye gülümsüyordu acaba?
Sonradan ona ve partinin içindeki idarecilere oynıyacağı oyunu düşünerek mi?.. Demek bugün elini sıkacaksın.. Yarın sıktığın eli kıracaksın!.. Kucaklayıp öpeceksin onu.. Ama, yarın öptüğün yüzü, ısıracaksın!..

*
Demeç üstüne demeç veriyor:
<<Bunlar köhneleşmiş!.. Hadlerini bilmeyenlere, hadlerini bildirecekmiş!.. Parti başkanlığına adaylığını koyacakmış da kazanamazsa partiyi bu köhnelere bırakıp gidecekmiş!.. Yeni bir parti kuracakmış!..
Köhne, dediği kimler?.. Hadlerini bilmeyenler kimler?..
Ahmet Oğuz’lar.. Hasan Dinçer’ler.. Tahtakılıçlar mı?..
Bunların hepsi, yıllarca tam bir feragatle partilerine bağlanmış insanlar. Hepsi vatansever olarak, dürüst olarak isim yapmış haysiyetli namuslu insanlar!.. Hiç bir kanunsuz işe el atmamışlar.. Hükûmette, partide, yüksel mevkiler almışlar, vazifelerini liyâkatle yerine getirmişler..
Peki Türkeş kim?..
İhtilâlin kudretli Albayı kim?..
Onu da artık tanıyoruz.
İhtilâlin ilk gününden beri <<Arabaya taş koymuş.. Hep o yola baş koymuş!..>>
Niçin arabaya taş koymuş?.. Niçin o yola baş koymuş?..
İllâki de <<Baş>> olmak için!..
Son son, Dikmen sırtlarında bile, Talât Aydemir’le bu yüzden bozuşmuşlar!..
- Kuvvetlerini bana ver. Lider ben olayım!..
İki sivri akıl bir olmayınca, en sonunda onu ihbar edip ipe kadar sürükleyen de biraz kendisi, değil mi?.. Ha.. Bir de ihtilâlin ertesi günü, Başbakanlık kasasında aranan içi döviz dolu <<Sarı zarf>> hikâyesi var.. Kim almış da, yürütmüş onu?..
İşte Türkeş hakkında bildiklerimiz, işittiklerimiz bunlar.. Şimdi kalkmış, kurulu düzeni bulmuş, eski idarecilerin yerine geçecekmiş de.. Baş olacakmış!..
Kapan da kaçan mı?..




Havadis, 25 Temmuz 1965.

Alparslan Türkeş: “Hırslı ve kindar politikacılar halkı tahrik ediyor”

Anadol Tamgüner – Alparslan Türkeş gazetemize özel bir demeç vererek görüşlerini açıklamıştır. <<Yakın zamanda yurt içerisinde yapmış olduğum, 12 ili kapsayan gezilerde, bir takım dar görüşlü, hırslı ve kindar politikacılar tarafından halkın tahrik edilmekte olduğunu, kin ve intikamla doldurularak oyların avlanmasına çalışıldığını üzülerek tesbit etmiş durumdayım. Bu gibi gözü dönmüş partizanlar halkın bugün içinde bulunduğu sıkıntı ve darlığa nasıl çare bulunacağı ve Türkiye’nin geleceğinin düzenlenmesi için neler yapılması gerektiği üzerinde görüşler ileri sürmek yerine, yakın geçmişin olaylarını âdi bir şekilde tahrif ederek vatandaşı vatandaşa karşı kışkırtmak yolundadırlar. Fakat biz Türk halkının sağduyusuna ve anlayışına inanç halindeyiz. Kongremizin demokrasimiz için yeni bir hamle ve büyük bir ileri adım teşkil edeceğini ummaktayız. Şimdiden bütün vatandaşlarımıza ve milletimize hayır, uğur getirmesini dilemekteyiz.>>

14’ler hakkında yapılan neşriyat üzüntü yarattı

Bir süredenberi Adalet Gazetesinde, Eski Millî Birlik Komitesi üyelerinden 14 ler hakkında yapılan neşriyat vatandaşlar tarafından üzüntüyle karşılanmaktadır. Dün konuştuğumuz 14 lerden biri şunları söylemiştir: <<Bu neşriyat Adalet Partisi liderlerini kavuran hırs ve kin ateşinin ufak bir kıvılcımıdır. Cumhurbaşkanından, sonuncu ere kadar 27 Mayıs ile ilgili kuvvetlere ihtar ve imkânları bırakınca, hangi yılanın zehirine maruz kalacaklarını gösteren işarettir. Dünkü hamilerini bugün ısıranların yarınki niyetleri anlaşılmaktadır.>>




Havadis, Tahir Zengingönül, 25 Temmuz 1965.

Kötü niyetliler

Böylesine bilinçsiz ve böylesine bile bile yanlış istikamete sürüklenen bir mücadele daha görülmüş değildir.

Basının çoğu kere yanlış haberler verdiğini iddia edenlere hak vermemek elde değil. Ne Basın Ahlâk Yasası, ne de adalet böylesine ard niyetlerle yapılan mücadeleleri önlemeye yeterli değildir.

Mesele şu: Alparslan Türkeş, Akşam gazetesi muhabirine bir demeç verir. Gazeteciliğe yeni başlıyan insanın psişik havası, şefine iyi görünme telâşı ve gazetede imzasının çıkabilme özlemi içinde verilen demeci, şişirir babam şişirir, Türkeş’in demediklerini ona dedirtir. Kendini Türkeş’in yerine kor ve ediverir iri iri lâfları.

Demeç Akşam gazetesinde çıkınca Türkeş hayretten donakalır. Donakalır ama, yapılacak hiç bir şey yoktur, kara kara yazılar ak sayfalar üzerine geçmiş, rotatifler dönmüş, gazeteler her tarafa gitmiştir. Yapılacak hiç bir şey yoktur. Tekzip gönderse bir türlü, göndermese bir türlü. Ve tutar bir basın toplantısı düzenler.

Asıl olanlar da zaten basın toplantısında olur. Türkeş, demecini vermiş olduğu gazetecinin de önünde, yirmiye yakın gazetecinin sorduğu her suali cevaplandırır ve konuyu Akşam gazetesi muhabirinin dürtmeleri ile istemiyerek vermiş olduğu demece intikal ettirir.

Muhabir acemidir, muhabir mesleğe daha intibak edememiştir. Muhabir, mesleğe yeni başlıyan her insan gibi <<Büyük gazeteci görünme>> havası içindedir. Bunun psikozlarını taşır ve gene gaf üstüne gaf işler, sonunda da <<özür dilerim, sizin söylediklerinizi yanlış anlamışım>> der. Bu olay, yirmiye yakın gazetecinin ve bir o kadar da partilinin önünde cereyan eder.

İmdi… 23 tarihli gazetelere şöyle bir göz atalım:

<<Halk Partisi iktidara geçmelidir, Halk Partisi iktidara geçmelidir>> diye sarası tutmuş hasta insan gibi gece uykularında sayıklayan Ulus Gazetesi <<Türkeş söylediklerini inkâr etmeye kalktı>>, genç muhabirinin acemi telaşına kurban olan Akşam gazetesi <<Türkeş dönüş yaptı>>, Demokrat Partili olmayan herkese küfretmeyi adet edinen Adalet <<Türkeş inkâr yoluna saptı>> ve zengin bir Ermeni vatandaşın finanse ettiği Haber gazetesi ise <<Türkeş ricat yolunu seçti>> diye başlık atmışlar.

Ne demeli. Diyecek kelime yok. Ayıp desek: Az! Onun için anlamazlar. Adam <<özür dilerim, ben yanlış anlamışım>> der, buna rağmen haber ters yönden işlenir.

Gelin şimdi siz, namuslu bir şekilde mücadele etmeye kalkın. Bak nasıl baltalıyorlar, bak nasıl çapraz çelmeler takıyorlar.

Sosyal adalet, mosyal adalet, petrol, metrol, toprak reformu, falan filan, hepsi iyi hepsi hoş ama, bir parça da dürüst olmak lâzım canım.




Hürriyet, 25 Temmuz 1965.

CKMP’de Türkeş Grubu ile Büyük bir Kavga çıktı
Genel Merkezdeki Kavga sesleri sokaktan duyuldu

Kongre tarihi yaklaştıkça, CKMP her gün biraz daha karışmaktadır. Dün de kapalı kapılar ardında ve büyük bir gizlilik içinde hazırlanan tüzük tâdil tasarısı dolayısiyle Genel İdare Kurulu üyeleri birbirlerine girmişler, çıkan kavganın gürültüleri tâ sokaklara kadar aksetmiştir.

Kavgaya Genel İdare Kurulundaki Türkeş taraftarlarının, kongrelerini yapmamış Müteşebbis Heyet üyelerinin Parti Büyük Kongresine delege olarak katılmalarını istemeleri üzerine çıkmış, gürültüler arasında Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’in; “Arkadaşlar, yarın CKMP’de cinayetler işlendi dedirtmeyin.” diye bağırdığı duyulmuştur.

Kongrelerini yapmamış Müteşebbis Heyetlerin Büyük Kongreye delege olarak katılmalarını Türkeş taraftarı Genel İdare Kurulu üyeleri isteyince, Mehmet Ali Arsan buna itiraz etmiş, “Büyük Kongrede kendilerini seçtirmek için kendi adamlarından kurulu Müteşebbis Heyetleri de delege olarak getirmek istiyorlar. Bu partinin bazı şahıslar tarafından ele geçirilmesi demektir. Buna müsaade edemeyiz.” demiştir.

Arsan’ın bu sözleri üzerine, Türkeşçi Genel İdare Kurulu üyeleri ile aralarında müthiş bir münakaşa başlamış, bir ara kimin ne söylediği anlaşılmaz hale gelmiştir. Taraflar birbirlerinin üzerine yürümüş, fakat yumruklaşamadan, araya girenler tarafından kavga yatıştırılmıştır.

Kavgaya sebep olan mesele neticede Türkeş taraftarlarının arzularına göre halledilmiş, Türkeş ve arkadaşları tarafından iş başına getirilen müteşebbis heyetler, üyelerinin büyük kongreye delege olarak katılmaları çoğunlukla kabul edilmiştir.

Baran da Mektup Verdi

Diğer taraftan CKMP Genel İdare Kurulu Üyesi ve Adalet Bakanı İrfan Baran da dün Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’e bir mektup vermiştir. Baran mektubunda, Alparslan Türkeş’in basın toplantısında kendisini yeni tüzüğü hazırlayanlar arasında gösterdiğini, halbuki kendisinin tüzük hazırlıklarına katılmadığını bildirmiş ve “Asla tasvip etmediğim bir çok hususları ihtiva eden tüzük tasarısını hazırlıyanlar arasında bulunmadığım, Genel Merkez tarafından umumî efkâra açıklanmalıdır. Bizim ismimizi bu işe karıştırmak, isimlerimizi kötüye çıkarmak için bir metottur.” demiştir.

Baran’ın Sözleri

Adalet Bakanı İrfan Baran, son günlerde CKMP içinde cereyan eden olaylarla ilgili olarak verdiği beyanatta Alparslan Türkeş’in, CKMP’nin şahsiyeti maneviyesine karşı önce Ankara İl kongresinde sonra da bir gazeteye verdiği beyanatla hücuma geçtiğini söylemiş, fikirlerini şöyle açıklamıştır:

- “Bu tutuma karşı meydana gelen reaksiyonları önlemek maksadı ile tebliğ neşreden CKMP Genel İdare Kurulundan bir kısım kimselerin, bunu basına şahıslarımıza müteveccih gibi göstermelerini hayretle karşılamış. CKMP şahsiyeti hükmiyesini temsil kabiliyetini kaybetmiş ve onu korumakta acz göstermiş kimselerin, CKMP’yi koruma azmimizi her nevi tebliğlerle bertaraf edebileceklerini sanmaları sadece bir hayaldir.

15 Müfettiş Tâyin Etmiş

Öte yandan CKMP Genel Merkezine teşkilâttan gelen şikâyetlerden Alparslan Türkeş’in Parti Genel Müfettişliği vazifesini üzerine aldığından beri, kendi adamlarından 15 kişiyi parti müfettişi olarak vazifelendirdiği ortaya çıkmıştır.



Yeni Gazete, 25 Temmuz 1965.

Türkeş CKMP’de İstediklerini Kabul Ettiriyor



Adalet, Sokaktaki Adam, 25 Temmuz 1965.

Kimdir bu adamlar?

Bu sarhoş mu bu hareketi idare ediyor?
-VI-


Adalet, Sokaktaki Adam, 26 Temmuz 1965.

Kimdir bu adamlar?

İçki ve kumar muhiti onu çok iyi tanımıştı. [Çetin Altan’ın yazısına konu olan ve Fazıl Akkoyunlu’yu hedef alan bölümler]
-VII-


Cumhuriyet, 26 Temmuz 1965.

“Eskiler”in başkan adayı: Ahmet Tahtakılıç

CKMP’de devam eden Eskiler – Türkeşçiler çatışması yeni bir safhaya girmiş ve Eskiler, Dinçer’in de feragatiyle, Genel Başkanlık için tek aday olarak Ahmet Tahtakılıç’ı göstermeye karar vermişlerdir.

Türkeşçiler ise, kendi tek adayları Alparslan Türkeş’in durumunu güçlendirmek için çalışmalarına devam etmektedirler.

CKMP Genel Başkanlık savaşında Alparslan Türkeş’in karşısına çıkacak tek adayı, eski CKMP liler, Uşak Milletvekili Ahmet Tahtakılıç olarak tesbit etmişlerdir.

Eski CKMP lilerin liderleri olan Hasan Dinçer, Ahmet Oğuz, İrfan Baran, Enver Kök ve Ahmet Tahtakılıç yaptıkları bir toplantıda parti içindeki durumu ve gelişmeleri gözden geçirmişler ve Türkeş karşısında Genel Başkanlık için Ahmet Tahtakılıç’ı aday göstermeğe karar vermişlerdir. Hasan Dinçer, Genel Başkanlık adaylığından Tahtakılıç lehine feragat etmiştir. Beş gün sonra yapılacak büyük kongrenin karşısına eski CKMP liler böylece daha kuvvetli olarak çıkabilmek için Tahtakılıç’ın tek adaylığı konusunda birleşmişlerdir.

Bu konuda kendisi ile konuşan bir muhabirimize Ahmet Tahtakılıç şunları söylemiştir:

<<Yarın bir basın toplantısı yaparak Genel Başkanlığa adaylığımı koyduğumu açıklayacağım. Genel Başkanlık için adaylığımı koyduğumu Genel Kurul Başkanlık Divanına 19 Temmuzda resmen bildirdim. Amacım, konuyu karşılıklı çekişme mevzuu yapmak değildir. Kongrenin karşısına fikirlerimin tümüyle çıkacağım. Karar yüksek kongrenin olacaktır.


Öte yandan, Genel Kurul Toplantısının mürettep kongre olmaması için kurulan ve delegeleri tesbit eden üç kişilik ayıklama komitesi, alınan bir kararla beşe çıkarılmıştır. Fuat Uluç, Kemal Tamer, Veli Başaran, Rasim Hancıoğlu ve İsmail Küçür’den kurulu ayıklama komitesinde ilk iki isim Türkeşçi, ikinci iki isim eski CKMP li ve son isim de tarafsız olarak tanınmaktadır. Komite, illerin kaçar delege ile Genel Kurula katılacağını eski kongreler kıstas olmak ve yeni gelişmeleri gözönünde tutmak suretiyle tesbiti için çalışmaktadır.

Öte yandan Türkeş taraftarları ayıklama komitesinin faaliyetleri için şunları söylemektedirler.

<< - Parti tüzüğüne göre, bir il veya ilçe teşkilâtı kongresini yapmış, delegelerini seçmiş ise, bu delegeler kongreye gelirler. Kongre yapamamış ise eski delegeler gelirler. Bir yerde teşkilât dağılmış, yeniden müteşebbis heyet kurmuşlarsa, bu heyetler genel kongreye katılırlar. Bu bakımdan son zamanlarda kurulmuş olan müteşebbis heyetler, aynı zamanda genel kongreye delege olacaklardır. Bunun, Türkeş kendi adamlarını delege seçtirdi, sözleriyle ilgisi yoktur.>>


Akşam, 26 Temmuz 1965.

Türkeş ve Dinçer gruplarının kuvvetleri denk

CKMP teşkilâtından kongreden önce Genel Merkeze gelen haberler Dinçercilerin ve Türkeşçilerin kuvvetinin birbirine denk olduğunu göstermiş, bunun üzerine taraflarla halen tutumu belli olmayan eski teşkilâtlarla yeni kurulan teşkilâtların kongredeki etkisini azaltmak için mücadeleye girmişlerdir.

Sert Tartışmalar ve Anlaşma

Türkeş’i tutan Genel İdare Kurulu üyeleri, halen kongrelerini yapmamış bulunan müteşebbis il ve ilçe yönetim kurulundaki üyelerin büyük kongreye otomatikman delege olmalarını teklif etmiştir.

Dinçer ve taraftarları ise, kongre yapmamış teşkilâtların genellikle Türkeş ve Genel Merkeze hâkim olan taraftarlarının isteğine göre kurulduğunu ileri sürerek bu teklife itiraz etmişlerdir. Uzun tartışmalar sonunda şu karar alınmıştır: Kongrelerini yapan iller normal delegeleri ile yapmamış olan iller ise kongre yaptıkları zaman getirebilecekleri delege sayısı kadar üye ile büyük kongreye katılacaklardır. İl ve ilçelerdeki müteşebbis kurullarında görevli üye sayısı normal üye sayısını aştığı takdirde bunların fazla olan kısmı ilçelerden indirilecektir.

Türkeşçi İller:

Genel Merkeze ulaşan haberlere göre liderlik için Türkeş’e oy verecek olan iller şunlardır: Erzurum, Diyarbakır, Muş, Bursa, Trabzon, Samsun, Ordu, Giresun, Rize, Yozgat, Niğde, İzmir, Bilecik, Çanakkale, Mardin. Türkeşçi olmayanlar: Türkeş’in liderliğini istemeyen iller ise şu şekilde sıralanmaktadır: Çankırı, Çorum, Afyon, Konya, Kütahya, Uşak, Kastamonu, Edirne, Kırklareli.

Diğer İller

Kongresini yapmış olan illerden Ankara ve Eskişehir delegelerinden büyük kısmının Türkeşçi olduğu tesbit edilmiştir. İstanbul delegelerinin büyük kısmının eski CKMP lilerden meydana geldiği ve Dinçer’i destekliyeceği sanılmaktadır. Sinop ise karma oy verecektir.



Ulus, 26 Temmuz 1965.

CKMP Genel İdare Kurulu, dün parti tüzüğü ve programı üzerinde çalışmalarına devam etmiştir. Öğleden sonra gazetelerin sorularını cevaplandıran Genel Sekreter Fuat Ulaç <<Yeni Partiler Kanununun icapları tüzüğe sokulmuştur. Eski tüzüğün ana hükümlerinde bir değişiklik yoktur>> demiş ve <<Partinin müteşebbis İdare Kurulları temsil edildiği illerin de genel kongreye katılabilecekleri yolunda karar alındığını>> belirtmiştir. Fuat Uluç, parti programı hakkındaki görüşmelerin de en geç Pazartesi günü tamamlanmış olacağını söylemiştir. Sızan haberlere göre, CKMP Genel İdare Kurulunda, parti programına yeni hükümler getirmek yerine gölgelenmiş olan eski hükümlerin vuzuha kavuşturulması fikri hakimdir.

Öte yandan Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy da parti içindeki liderlik mücadelesini normal karşıladığını söylemiş ve kimin parti başkanı olmasını istediği şeklindeki bir soruya <<Lâyık olanın>> cevabını vermiştir.



Adalet, 27 Temmuz 1965.

Ondörtler ihtilâfa düştüler

CKMP içinde yer aldıktan sonra türlü huzursuzluklara sebep olan 14 lerden Alparslan Türkeş ve arkadaşları ile fikirdaşları arasında ikilik başgöstermiş, merkez kontenjanı için bol keseden aldıkları vaadin yerine getirilemiyeceğini anlıyanlar Türkeş’e cephe almışlardır. Ankara, İstanbul, Çankırı ve Konya için merkez adaylığı vaadi alanlar, zamanla bunun bir aldatmaca olduğunu anlamışlardır. Türkeş ve arkadaşlarının verdikleri söze İl Teşkilâtları itibar etmeyince durum bir ayrılığa kadar gitmiştir. Büyük kongre delegeliği için Türkeşçilerle eski CKMP liler arasında beliren derin ayrılığı giderebilmek maksadıyla 5 kişilik bir komisyon kurulmuştur. Komisyonda 1 tarafsız, 2 Türkeşçi, 2 eski CKMP li bulunmaktadır. Ayrıca Türkeş’e karşı eski CKMP liler tek aday olarak Ahmet Tahtakılıç’ta karar kılmışlardır.

Tahtakılıç da CKMP Genel Başkan Adayı

Uşak Milletvekili Ahmet Tahtakılıç dün bir basın toplantısı yaparak CKMP Genel Başkanlığına adaylığını koyacağını resmen açıklamış ve büyük kongrenin tüzük hükümlerine uygun geçmediği takdirde gayrimeşru sayılacağını imâ etmiştir.



Adalet, 27 Temmuz 1965.

Türkeş, Gazetemizi Gürsel’e Şikâyet Etti

Zamanın MBK ve Devlet Başkanı sayın Gürsel tarafından <<Memleketin yüksek menfaatlerini tehlikeye düşürenler>> diye isimlendirilen <<14 zararlı kişiden biri>> Alparslan Türkeş, kendisini ve arkadaşlarını bu şekilde suçlandıran Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e dün bir mektup göndererek, Türk Silâhlı Kuvvetlerini şahsî politikasına âlet etmek istemiştir.

Gazetemizde neşredilen <<Kimdir bu adamlar>> başlıklı tefrikamızın uyandırdığı tepkiden hareket ettiği anlaşılan Türkeş <<Orgeneralim>> diye başlayan telgrafında <<Meşruiyetini kaybetmiş bir yönetime karşı yapılan 27 Mayıs’ta vazife almış askerlere karşı girişilen tecavüzler>>den bahsetmiş, silâhlı kuvvetlerin AP tarafından tahrik edildiğini ileri sürmüştür.

Orduya karşı <<meş’um davranışlara>> girişen politikacılar hakkında bir işlem yapılmamasından şikâyet eden Türkeş, her satırı kin ve garez kokan mektubunda Gürsel’e de sataşıldığını iddia etmiştir. Bütün bu tecavüzlerin <<AP liderlerinin teşvik ve yardımlarıyla beslenen gazete, dergi, ajans ve milletvekilliği adaylığı vaad edilen bazı karanlık kişilerce>> yürütüldüğü gibi garip bir kehanette bulunan bu 14 zararlı kişiden biri Türkeş mektubunun sonunda Cumhurbaşkanı’na mesuliyetini hatırlatmak için bir cürette de bulunmuştur.

Umumi kanaate göre 14 lerden bazılarının 27 Mayıs’tan sonraki davranışlarında tesbit edilen yolsuzlukların açıklanması endişesi ile gazaba gelen Türkeş’in bu hareketi, haklarındaki iddiaların doğruluğunu ispatlamaktadır.

Aksi halde Türkeş ve arkadaşları Cumhurbaşkanı ile Türk silâhlı kuvvetleri mensuplarını tahrik edecekleri yerde iddiaların doğru olmadığını ispat etmeleri gerekirdi.



Ulus, Havadis, 27 Temmuz 1965.

Türkeş, Gürsel’e mektup gönderdi

CKMP Genel Müfettişi Emekli Albay Alparslan Türkeş, Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e <<Orgeneralim>> diye hitab eden bir mektup göndermiş, son günlerin bütün tecavüzlerinin <<Adalet Partisi liderlerinin teşvik ve yardımlariyle beslenen gazete ve dergiler, ajanlar ve milletvekili adaylığı vaad edilen bazı karanlık kişiler tarafından yürütülmekte olduğunu>> ifade etmiştir. Türkeş’in Başkan Gürsel’e gönderdiği mektup şudur:

“26/Temmuz/1965 Ankara
Sayın Cemal Gürsel
Devlet Başkanı

Orgeneralim

Hırslı politikacıların sebebiyet verdikleri kardeş kavgasını önlemek için, meşruiyetini kaybetmiş bir yönetime karşı millî bir direnme olarak gerçekleştirilen ve yeni Anayasa müesseseleriyle yerleşmiş bulunan 27 Mayıs Devrimine ve bu Devrimde zatı-âlinizle birlikte vazife almış bulunan askerlere karşı girişilen ve günden güne cür’etini artıran yazılı ve sözlü şen’i tecavüzler hepimizin müsamahasını zorlamaktan öte, kamu oyunda şiddetli tepkilere sebep olma istidadını taşımasaydı, size bu mektubu yazmıyacaktık.

Sorumluluğunu müdrik müesseseler ve bütün yurtseverlerle birlikte itina ile korumağa çalıştığımız millî birlik ruhunun zedelenmek istenmesi, rejimin geleceğinin ve iç barışın tehlikeye düşürülmesi karşısında devamlı vazife şuuriyle zatı âlinize durumu aksettirmeyi zaruri gördük.

Seçimler arifesinde, müşkül yurt ve dünya problemleri karşısında bilhassa millî tesanüte ve birliğe ihtiyaç duyulan şu günlerde, 27 Mayıs öncesi halkı bir kardeş kavgası ortamına sürükliyen bedbahtların intibahtan uzak, aynı hırs ve şuursuzlukla Anayasa ve kanunları hiçe sayarak millî huzura ve barış temellerine tecavüz ettiklerini görüyoruz. Yine mâsum halk kitleleri birbirine küskün, şüpheli ve kindar gruplar haline getirilmekte, aleni neşriyat ve propaganda yoliyle 27 Mayıs hareketine ve kadrolarına karşı tahrik edilmektedir.

Bu cümleden olarak 27 Mayıs hareketini icra eden Türk Silâhlı Kuvvetlerine karşı açıkça yayınlar yapılmakta, <<Ordunun birkaç defa millet tarafından tedip olunduğuna>> dair telmihkâr başmakaleler ve millî devrimi bir yeniçeri ayaklanması olarak gösteren yazılarla, haksız ve iftira dolu tefrikalarla Silâhlı Kuvvetler tahkir edilmektedir.

Sayın Genelkurmay Başkanı tarafından, Orduya karşı meş’um davranışları TBMM’ne duyurulan bazı politikacılar hakkında hiçbir işlem yapılmayarak bu adamlara seçim devresinde ve kongrelerde daha mütecaviz olma cüret ve fırsatı verilmiştir.

Millî Birlik Komitesinin ve hükûmetlerinin, Kurucu Meclisin komünizme hizmet ettiklerine dair beyanatlar verilmekte, Yüksek Adalet Divanına direkt ve endirekt tecavüzler devam etmekte ve nihayet Silâhlı Kuvvetler Başkumandanı sıfatiyle, 27 Mayıs millî birlik hareketinin başı, MBK hükûmetlerinin Başkanı ve Devlet Reisi olan zatı âlinize de sıhhî durumunuz hakkında suizan uyandıracak çirkin neşriyat ile sataşılmaktadır.

Geçmişin mesuliyetini taşıyanların binbir güçlük ve âtıfetle sarılmış ve sarılmakta bulunan yaraları hiç ders alamadan tırnaklamaları, yeni huzursuzluklar yaratmaları ve siyasî tahriklere girişmeleri son derece üzücü ve ibret vericidir.

Bütün bu tecavüzler muhterem ve mâsum halkın bilgi, arzu ve iradesi dışında Adalet Partisi liderlerinin teşvik ve yardımlariyle beslenen gazete ve dergiler, ajanslar ve milletvekilliği adaylığı vaad edilen bazı karanlık kişiler tarafından yürütülmektedir.

Bu durum karşısında 27 Mayıs hareketinin ve O’nun getirdiği müesseselerin ve millî birlik ruh ve şuurunun tarihî sorumlusu ve teminatı bulunduğunuzu saygı ile hatırlatarak gereğine önemle dikkatlerinize arz ederiz.

Alparslan Türkeş”


Tahtakılıç CKMP Adayı

CKMP genel Başkanlığına adaylığını koyan Ahmet Tahtakılıç, dün kendisini basın mensuplarına daha iyi anlatabilmek için bir toplantı yapmış, eskiden beri bilinegelen görüşlerini bir kere daha açıklayarak bazı soruları cevaplandırmıştır.

Türkeş ve Tahtakılıç

Türkeş’le bugüne kadar “ziyaret – iadei ziyaret” olmak üzere, iki defa görüştüğünü ve bu buluşmalarda belli konularda karşılıklı “imâli fikr” ettiklerini söyleyen Tahtakılıç, partiyi eline geçireceği söylenen emekli albayla bir çok noktada ayni paralelde olduklarını bildirmiş, örneğin, siyasette hileli metodlarla uğraşmak yok prensibinde, ayni yolun yolcusu olduklarını açıklamıştır. Tahtakılıç, basın toplantısında Türkeş’in ismi üzerinde konuşmasını yaparken, “Siyaseti netice almak sanatı telâkki edenler, kısa zaman için başarı kazanırlar” cümlesini kullanmıştır. Tahtakılıç’a göre, kim CKMP’ye kendi damgasını vurmak isterse ve bu “Haşa Allah” dahi olsa kendisi bunun karşısına çıkmakta tereddüt etmeyecektir.



Cumhuriyet, 27 Temmuz 1965.

Türkeş; Gürsel’e basını, politikacıları ve adalet mekanizmasını şikâyet etti.

CKMP Genel Müfettişi Alparslan Türkeş dün Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e bir mektup göndererek, bir gazetedeki yayınların önlenmesini istemiş ve bu arada, Adalet mekanizmasının bu gibi yayınları önlemediğinden şikâyet etmiştir. <<AP tarafından beslenen bazı gazetelerle dergilerin ve şahısların, 27 Mayıs Devrimine ve MBK üyelerine sataştığını, Millî Birlik ruhunun zedelenmek istendiğini>> belirtmiş, rejimin geleceğinin ve iç barışın tehlikeye düşürüldüğünü ileri sürmüş ve bu konuda gerekli tedbirlerin alınmasını istemiştir.

Türkeş mektubunun beşinci paragrafında bazı politikacıların orduya karşı da meş’um davranışlarda bulunduğunu işaret etmiş ve fakat hiçbir işlem yapılmadığını da iddia etmiştir.

Türkeş’in bu iddiası üzerine malûmatına müracaat ettiğimiz Adalet Bakanı İrfan Baran özetle şunları söylemiştir:

<< - Orduya karşı sözler sarfedenlerle ilgili dosyalar Millet Meclisinin ilgili komisyonunda karara bağlanmış, Umumi Heyete sevkedilmiştir. Gerekli kararı Millet Meclisi Umumi Heyeti verecektir. Ayrıca, Savcıların görevlerini vaktinde ve yerinde yapıp yapmadıkları hususunu bilhassa büyük şehirlerde müfettişler vasitasiyle tetkik ettirdim. Herhangi bir gecikme veya görevi kötüye kullanma hareketine rastlanmadı.>>



Cumhuriyet, 27 Temmuz 1965.

İzmit’te CKMP ve YTP nin sadece tabelâları var



Akşam, 27 Temmuz 1965.

Ahmet Tahtakılıç “Adaylığıma manevi sorumluluk sebeptir” dedi

Uşak Milletvekili Ahmet Tahtakılıç dün düzenlediği basın toplantısında CKMP Genel başkanlığına adaylığını koyduğunu açıklayarak partisinin eski programını savunmuş ve <<Adaylığımı yirmi yıllık mücadelemden, CKMP prensiplerinden cesaret alarak koymuş bulunuyorum. Bu partinin kurucularından olarak bu program ve tüzüğün doğru olduğuna inanan, en küçük kademedeki partiliye karşı manevî bir sorumluluk duyduğum için genel başkanlığa adaylığımı koydum>> demiştir.

Tahtakılıç, partinin eski programını geniş bir şekilde izah ederek, her zaman için yeterli bir programa sahip olduklarını ifade etmiş <<256 maddelik yeni bir programı, olağanüstü bir kongrenin tetkik edip neticeye ulaşacak teknik, imkân ve zamana sahip olmadığı kanaatindeyim>> demiştir.

Allah Bile Olsa

Ahmet Tahtakılıç adaylık dilekçesini 19 Temmuzda genel başkanlığa verdiğini bildirerek <<Ben bu partiye damgasını vurmak ve kendi kadrosu haline getirmek isteyen kimselere karşı çıktım. Haşa bu Allah bile olsa, benim ona karşı çıkmak prensibimdir. Ben kimseyle anlaşarak adaylığımı koymadım. Yalnız dilekçemi verdikten sonra Hasan Dinçer Bey’le görüştüm. Arzu ederlerse kendilerinin de adaylıklarını koyabileceklerini söyledim.>>

14 ler Birer Vatandaş Olarak Partimize Girdiler

Yeni genel başkan adayı gazetecilerin, rakibi Alparslan Türkeş ve CKMP deki anlaşmazlıklarla ilgili sorularına cevap vermekten kaçınmış, bu konuda şöyle demiştir. <<Bazı arkadaşları bizden farklı görüşlere sahip olduklarını açıkça belirttikleri an, aramızda fikir ayrılığı olup olmadığını söyleyebilirim.>>

Ege Türkeş’i Destekliyor

CKMP İzmir il başkanı avukat Lütfü Doğutürk, CKMP Ege teşkilâtının büyük kongrede genel başkanlık için Alparslan Türkeş’i destekleme kararı aldığını söylemiştir.



Zafer, 27 Temmuz 1965.

Türkeş istenmeyen adam ilân ediliyor
İstenmeyen Adam Türkeş Cumhurbaşkanını AP aleyhine tahrike kalkıştı.

Gazetelerin kendisinden bahsetmesinden ve gazete sütunlarını işgal eden fotoğraflarında kendisini seyretmekten büyük haz duyan Alparslan Türkeş, son günlerde söylediği bütün iri lâfları bir dönüşle yuttuktan sonra, yeni bir hevese kapılarak, Tabiî Senatörlerin koruyucu meleği kisvesine bürünmüş ve Cemal Gürsel’e bir mektup göndermiştir.

Türkeş mektubunda, geçmiş günlerin bütün olaylarını unutmuş bir lisan kullanarak kendisine yüz vermiyen AP yi destekliyen bütün gazetelere çatmış ve bütün gazeteleri AP ile birlikte Cemal Gürsel’e şikâyet etmiştir.

Türkeş’in mektubunda dikkati çeken en önemli kısım da kendi adı ile birlikte Cemal Gürsel’in sıhhati konusundaki söylentilere önemli bir yer vermiş olmasıdır. Türkeş’in mektubunun, Cemal Gürsel’in sıhhati ile ilgili pasajı şöyledir:

<<Millî Birlik Komitesinin ve hükûmetlerinin, Kurucu Meclis’in komünizme hizmet ettiklerine dair beyanatlar verilmekte, Yüksek Adalet Divanına direkt ve endirekt tecavüzler devam etmekte ve nihâyet Silâhlı Kuvvetler Başkumandanı sıfatiyle 27 Mayıs Millî Birlik hareketinin başı, MBK hükûmetlerinin Başkanı ve Devlet Reisi olan zatı âlinize de sıhhî durumunuz hakkında suizan uyandıracak çirkin neşriyat ile sataşılmaktadır.>>

Türkeş, mektubunun diğer bir pasajında da kendisine yüz vermiyen basından şöyle bahsetmektedir: <<Bütün bu tecavüzler muhterem ve mâsum halkın bilgi, arzu ve iradesi dışında Adalet Partisi liderlerinin teşvik ve yardımlariyle beslenen gazete ve dergiler, ajanslar ve milletvekilliği adaylığı vaad edilen bazı karanlık kişiler tarafından yürütülmektedir.>>



Zafer, 27 Temmuz 1965.

Tahtakılıç Türkeş’e Karşı Dün Mücadele Bayrağı Açtı

CKMP Genel İdare Kurulu Üyesi Ahmet Tahtakılıç, partiyi eline geçirmek sevdasına kapılan Alparslan Türkeş’in son dönüşü üzerine; << - Partiye damgasını vurmaya heveslenecek bir kişi çıkarsa, haşa Allah bile olsa beni karşısında bulacaktır.>> diyerek ikinci ve en ağır darbeyi indirmiştir.

Ahmet Tahtakılıç, dün CKMP Genel Merkezinde bir basın toplantısında düzenliyerek, CKMP nin büyük kongresinde, Türkeş’in karşısında genel başkanlık için adaylığını koyacağını açıklamıştır.

<< - Türkeş ve arkadaşları iki yıldan beri partiye girmek için müracaat ederlerdi. Bu kişiler de alelâde birer vatandaş olarak partiye katılmışlardır. Kendileri partiye girmeden önce partinin tüzük ve programını okudular ve kabul ederek partiye girdiler. Şimdi parti programının değiştirilmesi için yeni bir tasarı hazırlıyormuş. Ben şahsım adına bunda parti lehine bir taraf görmüyorum. Zira seçimler arefesinde toplanacak olağanüstü bir kongre, her şeyden önce inceleme vasfından uzak bulunacak ve karşılarına teknik imkânsızlıklar çıkacaktır. Ben Türkeş ile iki defa görüştüm. Artık siyasî tasfiye diye bir şey kalmamıştır. O devirler tarihe karışmıştır. Eğer Türkeş bir vatandaş olarak, benden ayrı fikirlere sahipse, bunu açıklamalıdır. Zira partinin tüzük ve programına sadık olan benim fikirlerim apaçıktır. Dün <<Bölükbaşı’nın partisi>> dedirtilmek isteniyordu. Partiye kendi damgalarını vurmak istemişlerdi. Akibetlerini biliyorsunuz. Bu gün de veya bundan sonra da partiye kendi damgalarını vurmak isteyenler veya isteyecekler, haşâ Allah olsalar bile karşılarında beni bulacaktır. Ben bütün gücümü yirmi yıllık şerefli siyasî geçmişimden almaktayım.>>



Akşam, Çetin Altan, 27 Temmuz 1965.

Şimdi de Subaylara sövüyorlar

Adalet Partisi DP nin devamı mıdır, değil midir? Bir intikam partisi midir, değil midir? 27 Mayısa karşı mıdır, değil midir?

Bu soruların cevabını herkes içinden biliyor. <<Gözlerimin içine bakın ne demek istediğimi anlarsınız>> edebiyatının da ne demek olduğunu biliyor, birdenbire ortaya çıkan kır at sembolünün de…

Ancak içerde tutuşmakta olan niyet ve hırsları, açık deniz feneri gibi zaman zaman çakarak gösteren işaretler, son zamanlarda pervasız bir yangın halini almıya başlamıştır.

AP nin Ankara’da çıkan bir organında vaktile Yassıada sanıklarıyla konuşmıya gitmiş bir 27 Mayısçı için yine Yassıada sanıklarından birinden naklen dün şu sözler yayınlanmıştır. İbretle, hayretle ve dehşetle okumanız için aynen buraya alıyorum. Konuşan bir DP li Gaziantep mebusudur ve koğuşu ziyaret eden bir 27 Mayısçı subayın arkasından arkadaşlarına şu bilgiyi vermektedir:

<< - Ben Urfa’nın Suruç kazasında Savcı iken bu da orada Şube reisi idi. O zamandan beri hâlâ binbaşı demek… İçki âlemleri bunu muhitte herkese tanıtmıştı. Güzel sakilik yapar, içki masalarının üzerinde davul çalarken ağzına rakı dökerler, o da keyiflenir vururdu davulun tokmağını… Güzel de oynar, etrafı iyi eğlendirirdi… Şimdi de devlet idare ediyor demek…>>

AP organları böyle hatıra tefrikaları yayınlamaktadırlar şimdi ve 27 Mayıs subaylarına en ağır cinsinden hakaretler yağdırmaktadırlar…

Bütün Türk basınında Türk subayları için böylesine bir tek yazı bugüne dek çıkmamıştır. İçki sofralarında davul çalarak oynayan ve ağzına içki dökülen bir binbaşının sakilik yaptığından ve etrafını iyi eğlendirdiğinden bahsedilmekte ve bu binbaşının 27 Mayıs devriminde devlet idare etmesiyle alay edilmektedir.

Türk subaylarına, Türk aydınlarına, Türk öğretmenlerine, Türk gençlerine sövülmesinden kıvanç duyanlar ve Türkiye’nin bütün kaynaklarının yabancılara devredilmesinden çıkar umanlar bu partiye oy vereceklerdir. Bu arada iki harfi seçemiyeceği için at resmiyle parti ayıracak kadar dünyadan habersiz olan zavallı insancıkların da oyları, çeşitli yalanlarla dolandırılacaktır.

Ve sonra da Türkiye’nin özgür olması ve kalkınması beklenecektir.

Bize göre bütün bunlar kendi kendimizi aldatmadır ve maalesef AP her gün biraz daha Anayasa dışına düşmektedir. Bir demokrasi ise Anayasa dışına çıkan partilerle devam edemez… Bu gidişi bugünden Anayasa içine çekemezsek yakın tarihlerde Türkiye’nin de dünyadaki facia bölgelerinden birine dönmesi kaçınılmaz hale gelecektir. Bilmiyorum daha ne söyliyelim…



Haber, 27 Temmuz 1965.

CKMP Kongresi tehlikede!

Ankara Fethi Sariç bildiriyor – İhtilâlci metodlarla CKMP’yi ele geçirmeye çalışan Türkeş ve arkadaşlarının bu davranışlarına bir son vermemeleri halinde büyük kongrenin yapılamama tehlikesi baş göstermiştir.

Hâlen bir kaynaşma içerisinde olan CKMP’de bir takım hizipleşmelerin ve gruplaşmaların olduğu ve Türkeş mensuplarının bir sinir harbi içerisinde olduğu görülmüştür.

Olağanüstü kongrede takip edilecek yolun ne olabileceği hakkında Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer, Adalet Bakanı İrfan Baran, Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk, eski Genel Başkan Ahmet Oğuz ve bir çok parti ileri gelenleri toplantılar yaparak kararlar almaktadırlar. Bu toplantılara, partiyi Türkeş ve arkadaşlarına bırakmamak için diğer milletvekilleri ve senatörler de katılmaktadırlar.

Türkeş’in Mutemedi

Bu arada ne pahasına olursa olsun Genel Başkan seçilmek arzusunda olan Türkeş’in mutemedi emekli Albay Fuat Uluç’un elinde bulunan sekreteri vasıtası ile delegelerin durumunu tespit etmek üzere çalıştığı öğrenilmiştir.

Delege olup olmadıkları henüz bilinmeyen kişilere Türkeş taraftarı olmaları sebebiyle delege kartlarının dağıtılması için hummalı bir faaliyete girişildiği anlaşılmıştır.

Şahsî emeli uğruna partinin bölünmesini dahi göze alan Türkeş ve arkadaşları ile bazı eski CKMP’lilerin birlikte bir çok hukukî hatalara düştükleri açıklanmaktadır.

Genel İdare Kurulunun yetkililerinden biri, CKMP’nin son durumu ile ilgili olarak şu açıklamayı yapmış ve demiştir ki:

<<Gerekçeleri ile çıkıldığı takdirde olağanüstü kongrenin hukuken ve fiilen toplanması mümkün değildir. İstifa etmeyen genel kurul üyeleri yerine, olağanüstü kongrenin yeni bir genel idare kurulu seçmeğe yetkisi yoktur.>>

Diğer taraftan Türkeş’le beraber çalışan Genel İdare Kurulu üyelerinin sık sık karar değiştirmekte olduğu ve ekseriyeti temin edemediğini kurul toplantılarda program ve parti çalışmaları hakkında kararlar alması da hakikî CKMP’liler tarafından tenkitlere uğramaktadır. Bu konuda ise bir başka genel idare kurulu üyesi şunları söylemiştir:

<<Muzaffer Özdağ’ın hazırladığı anlaşılan program şimdiden CKMP çevrelerinde çok geniş yankılar yapmakta ve sert tenkitlere mâruz kalmaktadır. Bu bir parti programı değil, gazete sütunlarında dahi yer almıyacak dağınık ve perişan bir derlemedir. Ayak üstü tutulmuş ders notlarından öteye de gidemez.>>

Tahtakılıç ve Zihniyet

Partiyi bir uzlaştırma siyasetine götürmek için genel başkanlığa adaylığını koyduğu CKMP’lilerce belirtilen Tahtakılıç için Türkeş’in oyununa gittiği söylenmektedir. Bir yetkili bu konuda şöyle demiştir.

<<Tahtakılıç Genel Başkanlığa adaylığını koymakla Türkeş’e taraftar gözüken Ankara teşkilâtında bir temayülü önlemiş olacaktır.>>

Tahtakılıç da Başkanlığa Adaylığını Koydu

CKMP Genel Başkanlığına adaylığını koyan Uşak milletvekili Ahmet Tahtakılıç, dün bir basın toplantısı yaparak; <<Partiye şahsının damgasını vurmak ve partilileri kendisine tâbi bir kadro haline getirmek hevesine kapılanlara karşı mücadele etmekten geri kalmıyacağım.>> demiştir.

CKMP kuruluş yılları içindeki mücadelesini ve CKMP nin perşnsiplerini açıklayan Tahtakılıç, genel başkanlığa adaylığını koyması ile ilgili olarak şunları söylemiştir:

<<Türkiye’de artık şeflik idaresi iflâs etmiştir. Bu millet, halk idaresine muhtaçtır. Halkı kendisine ihtiyacı olduğu zaman arayan idareci sistemi ise çoktan geçmiştir.

CKMP kuruluşunda halka ve millete karşı sorumluluğum vardır. Bu kararı kimseye danışmadan aldım. Adaylık istek kâğıdını yazılı olarak Genel Başkanlığa verdim.>>

Genel başkan adayı Tahtakılıç daha sonra gazetecilerin çeşitli suallerine cevap vermiş ve Türkiye’nin iktisadî ve siyasî durumlarına temas ederek şöyle demiştir:

<<Bugün Türkiye’de siyasî tasfiye mümkün değildir. Siyasî hiylelere başvurarak bir koltuk kapma taraftarı aslâ değilim. Bugün için Türkiye’nin iktisadî hayatının yüzde yetmişi devletin elindedir. Onun için devleti millî iktisadın müessesesi haline getirmeli millî petrol dâvası ile toprak reformu konusu yeniden gözden geçirilmelidir. CKMP sosyal bir ihtiyaçtan doğmuştur. İnsan hakları dünya görüşümüzün sosyal ve felsefî temelidir. Komünizme karşı ve komünizmin açıkça kanun dışı sayılmasından yanayız.>>



Haber, Bahadır Dülger, 27 Temmuz 1965.

Totaliter bir program

Türkeş ve arkadaşlarının CKMP için hazırladıkları program yayınlanmış bulunuyor. Bu program ihtiva etiği esaslar itibariyle devletin fert hayatına bütüniyle müdahale edeceğini gösteren ve bütün teşebbüs gücünü Devlet mekanizmasında toplayan totaliter bir hüviyet gösteriyor.

Bu program kabul edilir ve bir gün CKMP kazara bu programla iktidara gelecek olursa işe mevcut Türk köylerini yıkmakla başlanacağını gösteriyor. Emekli albay ve arkadaşlarının düşüncelerine göre Türkiye’de mevcut kırk bin köy yıkılmalı ve bunun yerine dört bin tarım köyü yeniden inşa edilmelidir. Tatbiki halinde Türkiye’yi hallaç pamuğu gibi atacak olan bu hayâl düşünce, ilhamını Nâsır idaresinden almışa benziyor. Nasır, Asyan Barajının yapılması ile ziraate yeni açılmış arazi üzerinde Türkeş ve arkadaşlarının düşüncelerine uygun tarım köyleri tesis etmiştir. Bu tarım köylerinde dispanser, okul, kütüphane, cami, hamam, sinema, enstitü, kooperatif, çarşı ve tamirhane vardır. Fakat Mısır’da yapılan kısa deneme buraya yerleştirilen ve Albay Nâsır’ın koyduğu kışla disiplinine uygun bir hayatı yaşamağa mecbur edilen topraksız fellâhların insanlık vasıflarını kaybettiklerini ve devlet idaresinin elinde birer tecrübe kobayı haline geldiklerini gösteriyor. Bunun yanında düşünüldüğü gibi bir tarım köyünün inşası pek büyük paralara maloluyor. Onun için bu işte üstün bir heyecan ile ve tek parti nizamı içinde devletin bütün gücünü seferber ederek girişmiş olan Nâsır bile birkaç nümune tarım kasabası inşa etmekten ileri gidememiştir. Bunlar da propaganda maksadiyle yabancılara ziyaret ettirilen müzelik nâdide parçalar olmaktan ileri gidemiyorlar.

Böylesine güdümlü bir sosyal nizam, her şeyin devlet zoru ve müdahalesiyle halledilebileceğini zanneden, ferdin yaşama gücüne, yükselme istek ve heyecanına, başarma kabiliyetine inanmayan dar karihalı, kısa görüşlü insanların kafasında yer alabiliyor. Bunlar kendilerini üstün kabiliyetlere, ilâhî kuvvetlere, müthiş bir zekâya sahip sanıyor ve Allah’ın kendilerini zayıf, çaresiz, bilgisiz, fakir halk kitlelerini hayvan sürüleri gibi idare etmek için yarattığına inanıyorlar. Böyle bir sosyal nizam, milleti ilk önce Türkeş ve arkadaşları gibi üstün kabiliyetli idareciler ile onların her emrine, her isteğine itaat etmekle vazifeli halk tabakaları sınıfına ayırıyor. Bu ayrıntı birincilere iktidarın bütün nimetlerini sağlarken, ikincilere bir çeşit toprak esiri hüviyeti veriyor.

Dünyanın hiçbir ülkesinde böylesine teşebbüslerle milletlerin yükseldiği ve refaha eriştiği görülmemiştir. Totaliter idareler, her tatbik edildikleri memlekette millete acı, ızdırap ve yoksulluk getiriyor. İnsan denilen yaratık, toprağı süren öküzler gibi boyunduruğa girmeğe tahammül edemiyor. Bir zaman için böyle bir idareye boyun eğse bile sonunda her şeyi göze alarak, hırpalanarak, parçalanarak, kana bulanarak bu idareyi başından atmakla haklar ve hürriyetler nizamına kavuşmanın yolunu buluyor.

Demokratik nizam içinde yaşamanın lezzetini tatmış ve bu nizam içinde refaha kavuşmanın mümkün olacağını yaptığı kısa tecrübe ile anlamış bulunan Türk milletinin boynuna Türkeş takımının totaliter boyunduruğunu takmak mümkün değildir. CKMP yakında aktedilecek olan umumî kongresinde yanılarak bu totaliter programı kabul edecek olursa, sadece bu hareketinin cezasını çok ağır ödeyecektir. Sosyal ıslahat adı altında vatandaşı vatandaşlık şerefinden mahrum ederek bir tecrübe hayvanı mesabesinde gören fikirler Türkiye’de rağbet göremez ve tatbik olunamaz. Türkeş takımı tarafından yapılan ve neşrolunan program taslağı, bu adamların ne geçmişten, ne gözlerinin önünde cereyan eden hâdiselerden ibret almadıklarını, hattâ Türkiye’nin yöneldiği istikameti göremiyecek kadar idrak ve basiret yoksunu olduklarını gösteriyor. Bu program CKMP için bir can kurtaran simidi değil, onu nisyan denizinin karanlıklarına gömecek kadar ağır, hem de çok ağır bir safradır.



Son Havadis, Mümtaz Faik Fenik, 27 Temmuz 1965.

CKMP deki kavgalar..

Komşunun evinde ne var ne yok, başımızı çevirip içeri bakmak âdetimiz değildir ama komşunun evindeki gürültüler, patırdılar, kavgalar da şimdi artık caddelerden duyuluyor.

Geçen gün, CKMP Genel İdare Kurulunda o kadar çok bağırmışlar ki, nihayet sayın Akdoğan: “Aman, demiş, dikkat! Dışarıdan duyanlar içeride cinayetler işlendiğini sanacak!.”

Bu gürültünün, bu patırdının sebebi ne?. Sebebi, ihtilâlin kudretli albayı Türkeş’in kendi gibi birkaç arkadaşı ile beraber CKMP’ye girmesi ve burasını halî ve mirî arazi zannederek üzerine derhal kendi nefsine mahsus bir gecekondu inşasına kalkmasıdır.

Sanki şimdiye kadar bütün CKMP teşkilâtı, partiyi, olgun bir meyva halinde, ihtilâlin kudretli albayına takdim etmek için hazırlanmışlardır. Sanki ona bu meyvaları “Biz yiyemedik, buyurun siz yiyin” diye ikram etmişlerdir.

İhtilâlin kudretli albayı ise, kendisini partiye buyur eden ev sahiplerine karşı burnu büzerek “Köhneler, mazilerinde bir şeyi olmıyanlar, eskiler!” diye hitap etmekten çekinmemiştir. Bütün hedefi CKMP’ye tam salâhiyetle sahip olmak ve ihtilâl sonrasında Başbakanlık Müsteşarlığında olduğu gibi her şeye hükmederek, her şeye el koyabilmektir. İşte berikiler buna müsaade etmedikleri için de kızılca kıyamet kopmuştur.

CKMP bugün kenarda kalmış lâalettayin bir parti telâkki edilse olur böyle şeyler, diyeceğiz ve gürültü gelen tarafa başımızı çevirip de bakmıyacağız bile.. Ama CKMP, dörtlü koalisyonun bir kanadıdır. Millî Savunma Bakanlığı da dahil olmak üzere, en önemli Bakanlıklar ondadır. O halde CKMP’nin durumu, elbette sade o parti mensuplarını değil, hepimizi ilgilendirir.

CKMP koalisyona, programı malûm, tüzüğü malûm bir parti olarak girmiştir. Şimdi dışarıdan birisi gelmiş, parti umumî müfettişi olmuş, bütün merâtip silsilesini atlayarak, kendi başına buyruk kesilmiş, programını beğenmemiş, tüzüğü beğenmemiş, hepsini değiştireceğini ilân etmiştir. Bu durumda adama:

- CKMP’ye gireceğine başka parti kursaydın! demezler mi?

Derler ama, aldıran kim?.

Yeni bir parti kurmak uzun bir külfet, yorucu ve masraflı bir iş, hazır böylesinin üstüne oturuvermek varken neden zor tarafa sapmalı?

İşte bütün gürültü bundan kopmaktadır. CKMP şimdi bir kongreye gitmektedir. Evet, büyük kongre her şeyi halleder, diye düşünenler bulunabilir. Normal bir kongre olsa, bu dediğiniz doğrudur. Fakat ihtilâlin kudretli albayı kongre mekanizmasındaki her vidayı kendisini parti içinde başa getirecek şekilde ayarlamağa çalışmaktadır.

Üzerindeki genel müfettiş sıfatını kullanarak, bazı illerde yeni müteşebbis idare heyetleri kurmaktadır. Buralarda kongreler yapılmadığına göre, büyük kongreye delege olarak, bu müteşebbis heyetler üyelerinin gelmesini sağlamağa bakmaktadır. Gelsinler de “Türkeş” denilince hepsi birden el kaldırsınlar!.

Bu tarzda bir davranış CKMP büyük kongresini oyuna getirmekten, onu oylamada bir âlet haline sokmaktan, yâni açıkçası hiçe saymaktan farksızdır.

Bilmiyoruz. Cemiyetler Kanununun böyle bir manevraya müsaade edecek lastikli bir maddesi var mıdır? Elbette ilgililer durumu dikkatle gözden geçirecekler ve büyük kongrenin kanunî ve nizamî şartlarda olmasına dikkat edeceklerdir.

İşte CKMP maalesef Türkeş’in başkan olma ihtirası yüzünden halkın karşısına bu şekilde çıkıyor. Şimdi seçmenler demezler mi ki:

- Siz daha kendi kendinize bir çekidüzen verememişsiniz, siz partinin huzurunu bozmuşsunuz. Nerede kaldı ki memlekete huzur getiresiniz!



Son Havadis, 27 Mayıs 1965.

CKMP de yeni bir oyun: Türkeş’in karşısına Türkeşçi bir aday çıkarıldı: Tahtakılıç

Partilerinin ve özellikle sâbık MBK’cılardan Alparslan Türkeş’in kuvvet kazanması için, CKMP Genel Başkanlığına adaylığını koyan Uşak Milletvekili Ahmet Tahtakılıç dün Parti Genel Merkezinde bir basın toplantısı yaparak Türkeş ve arkadaşları için “Bu arkadaşlarımızın 14’ler olarak mütalâa edilmeleri yanlıştır.” demiştir.

Parti üst kademelerinde eski CKMP’liler ile Türkeşçilerin mücadeleye girmelerinden sonra, parti teşkilâtı ile teması olmayan ve aşırı Türkeşçi olarak bilinen Tahtakılıç’ın, “Bu partiye kendi damgasını vurmak isteyen kim olursa ona karşı mücadele edeceğim” şeklinde beyanda bulunması ve “kongreye kadar eski hiç bir arkadaşımla görüşmeyeceğim ve bir kulis çalışması yapmayacağım” demesi Türkeş’in karşısına yine Türkeşçiler tarafından çıkartıldığının bir işareti sayılmıştır. Tahtakılıç toplantıda özetle şu konuşmayı yapmıştır:

<<Genel Başkanlık konusunda Dinçer ile görüştüm. İstediği takdirde genel başkanlığa adaylığını koyabileceğini söyledim. Partiye giren sayın Alparslan Türkeş ve arkadaşları bugün partinin tüzük ve programını kabul etmişlerdir. Türkeş ve ben siyasette hileli metodlarla netice almak yolunda değiliz. Bu benim için hiç mümkün değildir. Türkeş vatandaş olarak benden farklı siyasî, ekonomik ve sosyal görüşlere sahipse o zaman bunun münakaşası yapılabilir.>>

Soruya Kızınca…

Parti programının kongreyi ilzam edemeyeceğini bildiren Tahtakılıç daha sonra, bir gazetecinin “Size daha önce yapılan genel başkanlık teklifini reddetmeniz ile şimdi genel başkanlığa adaylığınızı koymanız arasında bir paralellik var mıdır?” sorusuna sinirli bir şekilde mukabele etmiş ve “Şimdiye kadar böyle bir teklif olmadı” demiştir.

Bunun üzerine toplantıyı dinlemekte olan CKMP il idare kurulu üyelerinden Mevlüt Bayraktar duruma müdahale ederek “Beyefendi, biz bir heyet halinde size gelerek böyle bir teklifte bulunmuştuk. Niçin yalan söylüyorsunuz?” demesine karşılık Tahtakılıç sert bir cevap vermiş ve Bayraktar’a “Siz ne karışıyorsunuz kabul ettim mi?” demiştir.

Sorulan soruları demagojik cevaplarla geçiştiren Tahtakılıç bu milletin namuslu bir halk idaresine muhtaç olduğunu ileri sürmüş ve CHP’ye de çatarak “Türkiye’de bir şef idaresi artık iflâs etmiştir. Türkiye geri bir memleket değildir. Bize CHP’nin neresindesiniz diyorlar. Halk Partisi bir yerde değildir ki biz onun sağı veya solunda olalım. Sağcı solcu, ilerici gerileri tefrikleri Türkiye’de gülünç hale gelmiştir.” Büyük kongreye kadar il ve ilçelerdeki kongrelerini tamamlayamayan partinin tüzüğe göre toplanmamasının gayri meşru olacağını söyleyen Tahtakılıç “Tüzüğüne göre toplanmayan kongrelerin hal mercii kanunlardır.” demiştir.



Son Havadis, 27 Temmuz 1965.

Türkeş, AP’lileri istismar edemeyince Gürsel’e şikâyet etti

MBK’dan safdışı edildikten sonra çökmek üzere olan bir partinin saflarına sızarak liderlik mücadelesine girişen Alparslan Türkeş bazı temelli senatörlerin taktiğine başvurarak dün Devlet Başkanı Gürsel’e bir mektup göndermiştir.

Bu mektubunda gezileri müddetince AP’lilerin nefreti ile karşılaşan ve halkı istismar edemiyen Türkeş AP’yi Gürsel’e şikâyet etmekte, halkın AP’ye olan sevgisini ters yorumlayarak tehlikeden bahsetmektedir.




Havadis, Gökhan Evliyaoğlu, 28 Temmuz 1965.

AP de panik

Sayın Alparslan Türkeş’in Devlet Başkanı sayın Cemal Gürsel’e gönderdiği mektup AP yöneticileri arasında panik yaratmıştır. Bunların desteği, teşviki ve talimatı ile yayınlanan ve bir kısım eski DP liler tarafından beslenen bir iki gazete müsveddesinde, bu panik alenen göze çarpıyor. Tam bir suçluluk telâşı.

AP liderleri, bilhassa son aylarda demir kıratın dizginlerini boşaltmış sağı solu tozutup duruyorlardı. AP yöneticilerinin talimatı ile ve DP yi batırmakta hayli hünerbazlıkları görülmüş olan beceriksiz ve geri zekâlı politikacıların idaresinde yayın yapan AP gazeteleri meydanı boş bulmuşcasına ordu aleyhinde yazılar yazıyorlar ve Millî Birlik Komitesi üyeleriyle Kurucu Meclis’e ve Sayın Gürsel’e dil uzatıyorlardı.

Bu cüretkârlık ve küstahlıkta o kadar ileri gidildi ki bir AP li milletvekili 27 Mayıs Millî Birlik Komitesinin ve hükûmetlerinin komünizme hizmet ettiklerini beyan etti.

Aklı başına gelmemiş bir başyazar <<Milletin bir kaç defa orduyu cezalandırmış>> olduğunu, ordunun vekarını korumak için ağır şekilde tedip edildiğine dair vak’alar bulunduğunu>> yazdı. Ordu aleyhinde konuşmalar yaptıkları için Sayın Genelkurmay Başkanı tarafından TMBB ne şikâyet edilen sorumsuz milletvekilleri hakkında sureta birer işlem yapıldı ve bunlar AP liderleri marifetiyle esirgendi.

İğrenç bir gazete müsveddesinin Türk subayına dair neşriyatı şikâyet konusu olduğu halde AP yöneticilerinin himayesine konu teşkil etti.

Meydanı boş bularak veya öyle zannederek gemi azıya alan kırat, binicilerini bir felâkete doğru sürüklemektedir. Onların hedeflerinin ve niyetlerinin ne olduğunu biz biliyoruz. Bilenler de çoğalmıştır. Fakat henüz mâsum ve habersiz AP teşkilâtları uyanmış değildir. Bu şuursuzluğun sonunun ne olacağı artık aşağı yukarı bellidir.

AP yöneticileri, dikkati dağıtmak için, gelişmesini bir türlü hazmedemedikleri CKMP ye taarruz ediyorlar.

Biliyorlar ki AP teşkilâtı uyandıkça CKMP deki gelişme artacaktır. Bunun için, bütün güçleriyle CKMP genel kongresini sabote etmeğe çalışıyorlar.

Hüsrana uğrayacaklardır.



Havadis, 28 Temmuz 1965.

Türkeş’in Gürsel’e yazdığı mektup aydın çevrelerce tasvip edildi

Son günlerde, 27 Mayıs devrimini ve özellikle Ak Devrim’i hazırlayan eski MBK üyelerini hedef tutan şen’i tecavüzler karşısında Alparslan Türkeş’in, Cumhurbaşkanı Gürsel’e gönderdiği mektup eski MBK üyeleri tarafından olumlu karşılanmıştır. Türkeş’in bu hareketi azıtan kiralık kalemşörlere, yerinde ve zamanında yapılmış bir ihtar olarak kabul edilmiştir.

Dün bu konuda gazetemize özel bir demeç veren MBK üyelerinden eski Devlet Bakanı Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Sıtkı Ulay, AP li tahrikçilerin azdırdığı kalemşörlerin açıktan açığa 27 Mayıs aleyhinde tecavüzlere yeltendiklerini, kirli bir şahsiyat yapma hastalığına tutularak, MBK cıları küçük düşürmek istediklerini söylemiştir.

<<Alparslan Türkeş’in mektubuna katılmamak elde değil. 27 Mayıs’tan sonra kazandıkları alabildiğine bir serbesti içinde eski kin ve nefretlerini ortaya döken kiralık kalemşörler devrim ile onu yaratan kimseler hakkında akla gelmeyecek tecavüzlere yeltenmektedirler. Bütün bu davranışların sebebi kendilerine 27 Mayıs’tan sonra fazla serbesti tanınmasıdır. Şuursuzca hareket edenler, kendini bilmez şımarık kimselerdir. Duruma müdahale ederek, gereken dersin verilmesi yerinde olur.>>



Havadis, 28 Temmuz 1965.

Tertip ve iftiralar başladı, AP, CKMP Kongresini sabote etmek istiyor

CKMP’nin yurt sathında mazhar olduğu sevgi ve güvenden endişeye kapılıp, varlığına tahammül edemeyen AP, Süleyman Demirel’i bir günde ortaya çıkarıp genel başkanlığa getiren gizli kuvvetleri seferber ederek, büyük kongreyi sabote etmeye çalışmaktadır. Büyük malî güce ve yayın organlarına sahip olan bu gizli kuvvetler CKMP’yi birbirini yiyen insanlar topluluğu olarak göstermek için sistemli bir yayın kampanyasına girişmiş bulunmaktadır.

Parti organlarında, genellikle Genel İdare Kurulu toplantılarında vukuu bulan tartışmaları <<CKMP parçalanıyor>>, <<Genel İdare Kurulu üyeleri birbirine girdi>>, <<Büyük kongre toplanamıyor>> gibi şaşalı, tertipli başlıklarla ortalığı bulandırarak bundan gizli emellerine fayda beklemektedirler. CKMP içinde her partide olagelen, demokratik idarenin tabii birer tezahürü olan tartışmaları istismara yeltenen gizli kuvvetler, karanlık emellerine vasıta kılmak için bazı politikacıları da alet olarak kullanmak istemektedirler.

Nitekim bir gün önce, Genel Başkanlığa adaylığını koyan Ahmet Tahtakılıç’ın 19 gazeteci içinde vaki beyanlarını tahrif ederek sütunlarına aktaranların yanı sıra, buna cür’et edemeyen bazı gazeteler de haberlerinin metninde dahi yer almayan olayları, başlıklarında belirtmekle kasıtlı ve maksatlı hareketlerinin en güzel delillerini bizzat vermektedirler. Yanda kupürleri görülen gazetelerin neşriyatları bunların en tipik birer örneğini teşkil etmektedir. [27 Temmuz günlü Zafer, Adalet, Haber, Yeni Gazete, Hürriyet gazetelerinin kupürleri verilmiş, resim altyazısında “Kupürleri görülen gazeteler Demirel’in hizmetinde uydurma haberlerle CKMP yi yıpratmak istemektedirler. Aslında yıpranan Demirel ve kendileridir. Bunun telâşı içindedirler.”

Tarafsız bazı kaynaklar, bu gazetelerin, gizli kuvvetlerden aldıkları talimatlarla, önümüzdeki günlerde CKMP aleyhine daha kesif yıkıcı ve bölücü propagandaya gideceklerini ifade etmektedirler. Tertipler nereden gelirse gelsin, ne kadar kuvvetli olursa olsun fikir ve doktrin partisi olan CKMP, ona gönül verenlerin kalbinde lâyık olduğu mevkii alacak, siyasî fonksiyonunu her şeye, her tezvire rağmen yerine getirecektir. İşte AP’nin telâşının sebebi budur.



Adalet, Başyazı, 28 Temmuz 1965.

Türkeş’in şikâyeti

Bugünkü yazımıza bir arslan hikâyesiyle başlamak istiyoruz. Ormanların hâkimi kudretli mahlûk yaşlanıp hastalanınca bir köşede aciz, kuvvetsiz serilip kalmış. Artık ne fermanı dinleniyor ne de kendisinden kimse korkuyormuş. Zira, kımıldayacak mecali kalmamış. Bu durumu bilen palavracı tavşan, bir gün etrafındakilere vaktiyle arslana nasıl kafa tutup, onu yıldırdığına dair uydurma hikâyeler, kahramanlıklar anlatmaya başlayınca bütün bunları bir köşede sessiz ve çaresiz dinlemekte olan arslan dayanamamış ve:

<< - Bu hale düştüğüme ve ölmekte oluşuma yanmam ama beni asıl yaralayıp öldüren tavşanın bu düzmece kahramanlık böbürlenmesidir!>> demiş.

Biz Türkeş arslanının, hikâyedeki arslanın aciz, güçsüz durumuna düşmesini aslâ temenni etmeyiz. Daha hem genç, hem de siyasî kudretini isbat edecek bir çağdadır. Şunun şurasında kongreye ne kaldı ki.. Nihayet bir hafta sonra, fermanının çevresinde dinlenebileceği kudretli bir varlık olduğunu isbat etmesi pek mümkün. O zaman onun ne kükreyişlerine şahit olunacağını bütün memleket görecektir.

Ama onu böyle bir kuvvet, kudret imtihanının arefesinde bir hatâlı davranış içinde görmek, doğrusunu söylemek lâzım gelirse hayretimizi mucip oldu. Hani sokakta başkaları tarafından sıkıştırılan korkak çekingen çocuklar vardır karşısındakilere;

- Seni babama, ağabeyime söyleyim de görürsün! gibi sızıldanmalara başvururlar. Şimdi <<ihtilâlin beyni>> veya <<ihtilâlin kudretli albayı>> bu duruma düşmüş görünmektedir. Sayın devlet başkanına sunduğu şikâyetname, iddialı bir siyasî lidere yakışacak bir davranış değildir. Hem de bir çok gerçeklerin kendine göre manâlandırılıp tahrif edilmesi suretiyle..

Netekim, acizlerin, kuvvet ve kudretinden, haklı dâvasından emin olmayanların bir çok ahvalde can kurtaran simidi gibi dört elle sarıldıkları 27 Mayıs’a Türkeş de sarılmış görünmektedir. Sade bununla da yetinmeyerek Türk ordusuna tarizler ve tahrikler yapıldığını ileri sürmek suretiyle ayrıca bir kışkırtıcılık taktiğine de baş vurmuştur.

Oysa bu memlekette ne 27 Mayıs bir tartışma konusu olabilir, ne de Türk Ordusuna hangi sebeple olursa olsun tarizde bulunulabilir. Zaten bunu aklından geçiren kimse dahi yoktur. Ancak ortada kendisini tek başına ordu farzeden ve bazı tarihî gerçekleri söylemeyi tahrik ve taviz kabul eden alerjik insanlar vardır; o kadar.

Onlar, meseleleri kendi çıkarları ve menfaatleri açısından irtibatlandırmayı bir hüner ve marifet sayarlar. Ne var ki, onların bu niyetleri çabuk anlaşılır ve kendilerine bol bol tebessüm edilir.

Alparslan Türkeş’in sayın Devlet Başkanına sundukları şikâyetnamenin bu açıdan incelenerek tebessümle karşılanacağına şüphe yoktur. Zira, demagojinin gerçekleri mağlup etmesi kolay değildir.



Adalet, 28 Temmuz 1965.

Türkeş’e Mektup

Sayın bay;

Devlet Başkanına yazdığınız mektubu okuduk.

Hırsızlıklarını, yolsuzluklarını, uğursuzluk ve gizli maksatlarını örtmek için bir takım yakıştırma ve mugalâatalarla bizi 27 Mayıs’a, Atatürk’e meşrû nizama ve bilhassa şerefli Türk askerine karşı imişiz gibi göstermeye yeltenen ilk bedbaht siz değilsiniz.

Her toplulukta, o topluluğa lâyık bulunmayan birkaç zararlı kişi bulunabilir.

O gibilerin zararlı halleri tesbit edilip bünyeden atıldıktan sonra da, onların kusurları o müesseseleri ilgilendirmez.

Eğer muktedir iseniz; yazılanların doğru olmadığını ispat eder veya ispat hakkı tanıyarak mahkemeye müracaat edersiniz. Türkiye Hotanto değildir!

TD.



Akşam, 28 Temmuz 1965.

Demirel, Türkeş’in mektubu için “Gayri ciddî” dedi

AP Genel Başkanı Demirel, CKMP Genel Başkan adayı Türkeş’in AP hakkındaki ithamlarını gayri ciddî bulmuştur. Demirel, dün gazetecilerin <<CKMP genel müfettişi Türkeş, Cumhurbaşkanına yazdığı bir mektupla AP yi itham ediyor ve kanunsuz tasarruflarda bulunduğunu açıklıyor. Sizin fikriniz nedir?>> sorusuna <<Türkiye’de gayri ciddi şeylerle muhatap değiliz, Türkiye’de kanunlar ve nizamlar vardır. Türkeş’in mektubu konusunda şimdilik bir açıklamaya lüzum görmüyorum.>> cevabını vermiştir.



Adalet, 28 Temmuz 1965.

Demirel’in Sözleri

Adalet Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Süleyman Demirel CKMP Müfettişi Alparslan Türkeş’in Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e bir mektup göndererek AP sempatizanı yayın organları ile AP’lileri şikâyet etmesini <<gayri ciddi>> olarak vasıflandırmıştır.



Adalet, 28 Temmuz 1965.

CKMP genel idare kurulu toplantısı kavga ile sona erdi

Olağanüstü kongrenin toplanma günü yaklaştıkça CKMP’de taraflar arasındaki görüş ayrılığı gittikçe artmakta, birbirlerini sözle ikna edemeyen genel idare kurulu üyeleri maksatlarını birbirlerine hakaret ederek veya kuvvet göstererek temine çalışmaktadırlar. Bu suretle tarafların birbirlerine karşı giriştikleri faaliyet üzerine olağanüstü Büyük Kongrenin toplanıp toplanamayacağı şüpheli bir hal almıştır.

Dün sabah toplanan genel idare kurulunda eski CKMP liler önümüzdeki suma günü toplanmasına karar verilen kongrenin seçimden sonraya tehirin isteyince Türkeşçi grupla aralarında kavga çıkmış, bu sırada Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy Mehmet Ali Arsan’ın üzerine yürümüş fakat araya giren genel idare kurulu üyeleri Arsan ve Altınsoy’u güçlükle yatıştırmışlardır.

Genel İdare Kurulunda hazır bulunan üyelerden 8’i kongrenin tehiri lehinde oy kullanmışlardır. Bu sırada Türkeş grubuna mensup olan Kepir azınlıkta kalacağını anlayınca önergenin aksini oya koymamış ve başkanlık sandalyasını terk ederek dışarı çıkmıştır. Genel idare kurulundaki Türkeşçi üyeler de Kepir’i takip etmişler ve bu yüzden çoğunluk kalmamış ve toplantı dağılmıştır.



Zafer, 28 Temmuz 1965.

Teşhis kondu: Türkeş ruhi depresyon içinde

Parti içinde “İstenmiyen Adam” ilân edilen müfettiş, gerekirse Haysiyet Divanına sevkedilecek

CKMP Genel İdare Kurulu dün sabah saat 10 da olağanüstü bir toplantı yapmıştır. Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’in başkanlık ettiği toplantıda, Ahmet Tahtakılıç’ın Genel Başkanlığa adaylığını koyma meselesi ve Alparslan Türkeş’in Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e gönderdiği mektup görüşülmüştür.

Toplantıdan sonra, kendisi ile görüştüğümüz, adının gizli tutulmasını isteyen bir Genel İdare Kurulu Üyesi, şu açıklamayı yapmıştır.

<< - Partiyi tek başına ele geçirme sevdasına kapılan Türkeş’in, Cemal Gürsel’e gönderdiği mektubun, oy beklediğimiz vatandaş kitlesinin siyasî tansiyonu ile bağdaşıp, bağdaşmadığını tezekkür ettik. Umumî kanaat, Türkeş’in kendi adından bahsettirmek ve son beyanları ile kaybettiği prestijini tekrar kullanmak için gösterdiği gayretkeşlik, merkezindedir. Fakat CKMP nin Genel Müfettişi sıfatı ile bu şekilde hareket edemez. Türkeş’in prestij kazanma gayretine ve sonu karanlık oyunlarına âlet olamaz bu parti. Kendisinin düşünce ve görüşünü henüz öğrenme fırsatını bulamadık. Gerekirse haysiyet divanına da verilir, partiden de ihraç edilir.>> cevabını vermiştir.

Baran’ın Sözleri

Dün sabah yapılan Genel İdare Kurulu toplantısına katılmak üzere, CKMP Genel Merkezine gelen Adalet Bakanı İrfan Baran, Tahtakılıç’ın adaylığını destekleyip desteklemiyeceği konusunda kendisine sorulan soruları cevapsız bırakmış ve: << - Hele Büyük Kongre toplansın, düşünürüz. Bir şey söylemek için vakit henüz çok erken. Benim de bir oyum var nihayet.>> demiştir.

Türkeş’in Mektubu

Alparslan Türkeş’in acayip bir gayretkeşlik içinde Cemal Gürsel’e gönderdiği mektup, Ankara’daki siyasî çevrelerde beklediği tepkiyi göstermemiş, aksine tebessüm ile karşılanmıştır.

Bazı siyasî kişiler, Türkeş’in bu hareketini, mağlûbiyetin arefesindeki bir insanın ruh haleti olarak vasıflandırmışlar, bazıları da paniğe kapıldığı şeklinde yorumlamışlardır. Bir kısım siyasî de Türkeş’in ruhî depresyon içinde olduğunu söylemiştir.



Zafer, Ayşe Duyar, 28 Temmuz 1965.

Türkeş’in Şikâyeti

CKMP’nin lider olma sevdasındaki genel müfettişi Alparslan Türkeş Bey, nedense AP ni Başkan Gürsel’e şikâyet etmiş. Daha şimdiden, en büyük partiyi şikâyet sevdasına kapılan bir lider adayının, lider olursa veya şayet CKMP iktidara geçerse, demek ilk alacağı konu, AP ve AP li basın olacaktır

Hatırlarsınız, 27 Mayıs sabahında, MBK adına konuşan Alparslan Bey, bütün partilere sempati izharında bulunmuş ve bu hareketin hiçbir partiye karşı olmadığını kesin olarak ifade etmişti.

Öyleyse… Bugünkü şikâyeti nedendir? Daha doğrusu AP den, bu büyük oy kitlesinden ne ister?



Haber, 28 Temmuz 1965.

CKMP’de karışıklık!

CKMP’nin dün sabahki genel idare kurulu toplantısında çıkan münakaşalar sonunda Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer, Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir’e; <<Sen partiyi sabote etmekten başka bir şey bilmez misin?>> diyerek doğru yola gelmesi için ihtarda bulunmuştur.

Genel Başkan Vekili alt kademelerinde Türkeş lehine düzenlenen bir komplonun iç yüzünü aydınlatan bir telgrafın meydana çıkartılması ile patlak veren olay büyümüş ve üyeler arasında münakaşalar başlamıştır. Bir ara Genel İdare Kurulu toplantısından kaçmak için kapıya koşan Genel Başkan Vekili Kepir’i; <<Hesap vermeden hiçbir yere kaçamazsın>> diye yakalayan Dinçer; <<Partiyi bölme gayretlerin su yüzüne çıktı>> demiş ve aralarındaki münakaşaya Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy ve Türkeş taraftarları katılmıştır.

CKMP’li Bakanların hazır bulunduğu toplantının havası bir anda gerginleşmiş ve Millî Savunma Bakanının verdiği bu ihtar, Türkeşçilerin kavga çıkartmasına sebebiyet vermiştir.

Bu arada bir çok kişiye delege kartı verilmek suretiyle sabote edilmek istenen büyük kongreye gidilmeme durumunun ortaya çıkması, CKMP Genel İdare Kurulunda bir iç harbin patlak vermesine sebebiyet vermiştir.

Genel İdare Kurulu üyelerinden Veli Başaran’ın Genel Başkan Vekili Kepir’i geri döndürmek üzere harekete geçmesi Türkeşçiler cephesinin de kavgaya girmesini Altınsoy önliyememiş ve sert çatışmalar olmuştur. Bu arada Kepir bir üyeyi sahtekârlıkla itham etmiş bunun üzerine orada bulunan Mehmet Ali Ersan, Kepir’e hücum ederek olayın aydınlatılmaması karşısında asıl sahtekârın kendisi olacağını belirtmesi ile önlenmesi güç olaylar çıkmıştır.

Başarısızlıkla sona eren toplantıdan sonra, Genel İdare Kurulu toplantısı iki gün sonra yapılmak üzere yarıda bırakılmıştır.

Türkeşçilerin bir kere daha mağlûp oldukları oyunlarından CKMP teşkilâtının son derece üzgün olduğu anlaşılmıştır.



Cumhuriyet, 28 Temmuz 1965.

CKMP Genel İdare Kurulunda Sert Tartışmalar Oldu

CKMP sindeki iç kaynaşmalar genel başkan vekili Mustafa Kepir’in teşkilâtı bulunmayan illerde de kongreye delege gönderilmesini isteyen telgrafı üzerine yeniden alevlenmiştir. Bu sabah saat 10.00 da toplanan CKMP genel idare kurulunda eskilerin temsilcileri vaziyetin kritik olduğunu iddia ederek kongrenin seçimlerden sonraya bırakılmasını istemişlerse de muvaffak olamamışlardır. Bu arada genel başkan vekili Mustafa Kepir, herhangi bir kararın alınmasını önlemek için toplantıyı terketmiştir.

Olayın Başlangıcı:

Alparslan Türkeş’i tutanlar başta genel başkan vekili Mustafa Kepir olmak üzere parti tüzüğünü yanlış tefsir ederek kongreye teşkilâtı bulunmayan illerden de delege getirilebileceğini iddia etmişler ve bu yolda çalışmalar yapmışlardır. Tüzüğün yanlış anlaşıldığını iddia eden karşı taraf ise teşkilât bulunmayan, hele, müteşebbis heyetlerle idare edilenlerden ancak eskiden seçilenlerin delege olarak kongreye katılabileceğini iddia etmişler ve kongreye gelecek delegelerin yeniden tüzüğe uygun şekilde tesbitini sağlamak üzere bir de komisyon kurmuşlardır. Dünkü toplantıya komisyonun hazırladığı rapor getirilirken, Kepir’in bir gün öncesinden teşkilâta gönderdiği bir yıldırım telgrafla, müteşebbis heyetle idare edilen illerin de kongrede temsil edilebileceğini bildirmiş ve delegelerin 30 Temmuz günü Ankara’ya gönderilmesini istemiştir.

Alparslan Türkeş tarafından kurulan müteşebbis heyetlerin kongreye gelişlerinde Türkeş’i tutmaları ihtimalini dikkate alan eskiler, genel idare kurulu toplantısına katılmışlar ve Kepir’den telgrafı hakkında izahat vermesini istemişlerdir.

Tartışmalar sırasında Hasan Dinçer başta olmak üzere eskiler, Kepir’den teşkilâta gönderdiği telgrafın bir suretini getirmesini ve muhtevası hakkında açıklama yapmasını istemişlerdir. Bu istek karşısında Kepir önce telgrafın muhtevasını hatırlayamadığını bildirmiş, böylece cevap vermekten çekinmiştir. Ancak yapılan ısrarlar karşısında telgrafın bir suretini toplantıya getirmeyi kabul etmiştir. Telgrafın suret, toplantıya getirildiğinde, duyulanların yerinde olduğu, Kepir’in teşkilâtı olmayan illerden de delegeler getirilmesi yolunda bir telgraf çektiği anlaşılmıştır.

Bu arada, bu telgrafın durdurulması, gittiği illere çekilecek yeni bir telgrafla durumun düzeltilmesi istenmiş ve bir önceki toplantıda alınan bir kararın da karar defterine noksan geçirildiği tesbit edilmiştir.

Vaziyet Kritik

Bu sırada Hasan Dinçer başkanlığa verdiği bir önerge ile, kongrenin normal şartlar altında yapılamayacağını, böyle giderse kongrede kavgaların çıkacağını, bunun da faydadan çok zarar getireceğini, vaziyetin gittikçe kritik bir hal aldığını bildirmiş, bu sebeple olağan kongrenin seçimlerden sonraya bırakılmasını istemiştir.

Müzakereye Koyamam

Dinçer’in bu önergesini sebep göstermeksizin müzakereye koyamayacağını bildiren başkan vekili Kepir, uzun uzun diretmişse de yapılan oylama sonunda Dinçer’in teklifinin müzakereye alınması kabul edilmiştir.

İnfilâk Olabilir

Müzakereler sırasında söz alanlardan İrfan Baran, Dinçer’in önergesini savunmuş, bu şekilde tertiplenecek delegelerle yapılan kongreden iyi netice alınamayacağını, kavgaların çıkacağını, küfürlü, yumruklu bir kongrede infilâkların olabileceğini bildirmiş ve kongrenin mutlaka geri bırakılmasını istemiştir.

Önerge Geri Alındı

Havanın gittkçe elektriklendiğini gören başkan vekili Kepir son çare olarak Hasan Dinçer’in önergesinin geri alınmasını istemiş, bu isteğe Mehmet Altınsoy da katılmıştır.

İsteğinin yerine getirilmediğini gören Kepir, bir ara dışarı çıkmış ve toplantıya katılmayan Türkeşçi Genel İdare Kurulu üyelerinden bazılarını telefonla toplantıya çağırmayı denemiştir.

Bu sırada içeride bulunanlar aralarında münakaşaya tutuşmuşlar, kavga çıkacağı sırada tekrar yerine geçen Kepir şunları söylemiştir:

<< - Kongrenin geri bırakılmasının sorumluluğunu da üstüme alamam. Esasen toplantı çoğunluğu bulunmamaktadır. Ankara dışında bulunan arkadaşları yıldırım telgrafla çağıralım.>>

Kepir bu sözleri söyledikten sonra salonu terketmek istemiş fakat içeridekiler kapıyı tutarak Kepir’i dışarı çıkmaktan men etmişlerdir.

Eski CKMP liler Kepir’i dışarı çıkmaktan alıkoyarken, Türkeşçi gruptan Mehmet Altınsoy ile eski CKMP lilerin safında bulunan Mehmet Arsan kavgaya başlamışlardır.

Altınsoy Arsan’ı sert ve son derece ağır şekilde itham ederek Altınsoy’u iddiasını ispata dâvet etmiştir.

Kavgacılar yumruklaşmak üzere iken birbirlerine şerefsiz, haysiyetsiz sözleriyle hitap ederken araya girenler tarafından ayrılmışlar bu sırada da Kepir salonu terketmiştir.

Böylece başsız kalan Genel İdare Kurulu üyelerini Genel Sekreter Fuat Uluç yatıştırmış ve kavgaları önlemiştir.



Akşam, 28 Temmuz 1965.

CKMP’de Kavga Çıktı

Büyük kongreye katılacak delegeleri tesbit için toplanan CKMP Yönetim Kurulunda dün, Türkeşçilerle eski CKMP liler birbirine girmiş, toplantıyı yöneten Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir salonu terketmiştir. Bu suretle, Cuma günü yapılacak kongresi arefesinde CKMP deki huzursuzluk had safhaya ulaşmıştır.

Ağır Suçlamalar

Kongreye katılacak delegeler konusunda çıkan tartışma, tarafların birbirlerine karşı ağır ithamlarda bulunmasına yol açmış, Devlet Bakanı Altınsoy’un bir Yönetim Kurulu üyesine <<Sen TUSLOG’un kasasını soymaya kalkmış bir adamsın>> demesi ortalığı büsbütün karıştırmıştır. Suçlanan eski CKMP li ise Altınsoy’a <<Sen bakansın, eğer şerefli, haysiyetli adamsan, bunu ispat edersin. Ben ömrümde TUSLOG’da çalışmadım>> cevabını vermiştir.

Kongre Geri Bırakılsın

Devamlı tartışmalar içinde geçen Yönetim Kurulu toplantısında Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer, <<Bu şartlar altında kongre yapılamaz. Kongreyi seçim sonrasına bırakalım>> teklifinde bulunmuş, Dinçer’’in bu teklifi bazı Yönetim Kurulu üyeleri tarafından desteklenmiştir. Ancak, başta genel başkan vekili Mustafa Kepir ve Devlet Bakanı Altunsoy olmak üzere Türkeşçiler bu görüşe karşı çıkmışlar, daha önceden alınmış olan kararın değiştirilemeyeceğini söylemişlerdir.

Kepir Toplantıyı Terk Ediyor

Bunun üzerine Kepir, toplantıda olmayan üyelerin de toplantıya çağrılmasını istemiş, Dinçer ve arkadaşları ise buna lüzum olmadığını öne sürmüşlerdir. Tartışmalar bundan sonra daha da şiddetlenmiş ve Kepir toplantıyı terketmiştir. Bunun üzerine Yönetim Kurulu bir karara varamadan dağılmıştır. Toplantıdan sonra Türkeşçi CKMP liler ile Hasan Dinçer ve İrfan Baran’ın etrafında toplanan CKMP liler kendi aralarında ayrı ayrı toplantılar yapmışlardır. Belen başkan vekili ise büyük kongrenin her şeye rağmen 30 Temmuzda toplanacağını, bu konuda teşkilâta bilgi verildiğini ve delegelerin Ankara’ya gelmeye başladığını söylemiştir.

Eski CKMP liler ise kongrenin gayri kanunî ve gayri meşru bir kongre olacağını ileri sürmekte, bu kongre yapılırsa mahkemeye baş vurup bunun iptâli yoluna gideceklerini belirtmektedirler.

Üsküdarlı Behçet de Aday

Alparslan Türkeş’in CKMP için iyi bir genel başkan olamayacağına inanan Behçet Yurtçu isimli bir CKMP li dün genel başkanlık için Türkeş’e karşı adaylığını koyduğunu açıklamıştır.

39 yaşında lise mezunu olan ve hâlen ithalât ihracatla meşgul bulunan Behçet Yurtçu genel başkan seçilir seçilmez partiyi 14 lerden temizleyeceğini söylemiş, <<Partiye asker diye hiç kimseyi sokmayacağım, en önemlisi de kara sakallılar, kara cübbelileri partiden bir bir ayıklayacak bir daha da adımlarını CKMP den içeriye attırmayacağım demiştir.

Türkeş’in askerî bir hava içinde partiyi idare etmeye kalkmasının aslâ hazmedilemeyeceğine değinen genel başkan adayı, tanınmış bir takım isimlerle, köhnemiş zihniyetlerle artık partilerin yönetilemeyeceklerini ifade etmiş, <<Tahtakılıç da Türkeşçidir. Türkeş’e karşı Türkeşçi, işte partinin bugün içinde bulunduğu durum böyledir.>> demiştir.

Hâlen Üsküdar CKMP ilçe idare kurulu üyesi bulunan Behçet Yurtçu dün bir telgraf çekerek genel merkeze de adaylığını koyduğunu bildirmiştir.



Cumhuriyet, Ecvet Güresin, 28 Temmuz 1965.

O Başka İş Bu Başka İş

Sayın Alparslan Türkeş’in iddialı olmasına rağmen politikaya, daha doğrusu politikacılığa bir türlü intibak edemediği süregelen davranışlarından anlaşılıyor.

Sayın Türkeş ve arkadaşları politikada faal rol almaya karar verdiler, CKMP ye girdiler. Programına göre silik, eskilik kokan ve neyi savunduğu belirli olmıyan bu partinin gerçek bir aşıya, gençleşmeye ihtiyacı vardı. Bu gerçek bir kısım partililer tarafından da biliniyordu. Sayın Türkeş ve arkadaşlarına kurtarıcı, ruh verici gözüyle bakılıyordu. Eski ihtilâlcilerin partiye girdikten bu yana aşılama işini başariyle yürüttüklerine şüphe yok. Önce CKMP isminden bahsedilir ve tasavvur edilen programı üzerinde tartışılır bir teşekkül haline geldi. Arkasından gençlikle ilişkiler kuruldu, partiye yeni iltihaklar oldu. Kısacası CKMP de bir canlanma başladı.

Gelişmeler böyle devam ederken Sayın Türkeş’in Genel Başkanlığı kendi kendine tezgâhlanıyor, topladığı sempati onu liderliğe doğru götürüyordu. Ne var ki ihtilâlci Albay işte bu noktada politikaya intibak edememesinin ilk örneğini verdi. Karşısına elbette gedikli olanlardan bir kısmı dikilecek ve elbette mücadele edilecekti. Sayın Alparslan Türkeş ve arkadaşları böyle bir mücadeleyi âdeta şanlarına lâyık görmemek ve partiden istifa tehdidinde bulunmak suretiyle hatanın büyüğünü işlediler. Oysa meselâ Sayın Hasan Dinçer’in çıkışının bir nedeni vardı. Anlayışı bilinen Sayın Ahmet Oğuz’un istifasının altında zaten bir şeyler yatıyordu.

İstifa tehdidinin yarattığı olumsuz hava devam ederken Sayın Türkeş’in politikayla bir türlü bağdaşamamasının yeni örneğiyle karşılaştık. Bu, Cumhurbaşkanına yazılan mektuptur.

CKMP Genel Müfettişi mektubunda Anayasanın 27 Mayıs ihtilâline karşı olanlar tarafından zedelendiğinden, ihtilâli yapan kadrolara hücum edildiğinden yakınıyor ve açıkça söylememekle beraber tedbir düşünülmesini istiyor.

Sayın Alparslan’ın söyledikleri arasında gerçeğe aykırı bir taraf yok. Zaten bunlar milletçe, Cumhurbaşkanınca da bilinen şeyler. Peki o halde olayları, davranışları <<Sayın Orgeneralim>> hitabiyle şikâyet eder gibi, hatırlatmanın anlamı nedir?

Politika özellikle Türkiye gibi bir ülkede bir amansız savaş. Bu amansız savaşta sinirler kuvvetli olacak ve özellikle politika yapan destekçilere değil önce kendine güvenecek, ve hele liderlik çizgisine gelmişse arkasında bulunanlar için de savaşacak. Ortada Anayasa var, kanunlar var ve bu kanunları yürüten hükümet var. Neden Sayın Alparslan Türkeş hükümeti muhatap olarak almaz da ihtilâlin silâhlı kuvvetler kumandanı Sayın Gürsel’e şikâyetlerini bildirir? ve neden saldırılar karşısında Türk vatandaşı olarak haklarını kullanmaz, politikacı olarak gerçekleri halkın önüne getirmez? Sayın Türkeş’in ikinci hataya düşüşü politikayı ve politika savaşını yanlış anlamasından geliyor.

Eğer alışkanlıklarından kendini kurtarıp bu anlayışı kısa zamanda değiştiremezse Sayın Türkeş, bırakınız külâhların ters giydirildiği siyasal ortamı, CKMP içinde de aradığını bulamıyacak, daha doğrusu istediğini kolay kolay elde edemiyecektir.



Son Havadis, Yedekçi, 28 Temmuz 1965.

Türkeş’in tenceresi!

İhtilâlin kudretli Albayı Türkeş Partisi adına bir beyanname neşretmiş.
40 bin köyü yıkıp yerine 4 bin köy yapacakmış! Şunu yapacakmış, bunu yapacakmış! Beşikten mezara kadar insanları evirip çevirip bir şekle sokacakmış! Daha neler de neler..
Hele bir 21 nci madde var ki, muazzam!
Her ailenin tenceresinde günde yarım kilo et pişecekmiş! Herkes günde bir bardak süt içecekmiş!..
Peki ama, aile var. İki kişi; aile var. On iki kişi.. Yarım kilo et nesine yeter? Ya et yemezler?..
O halde, balık yiyenler başka partiye!..
Sütten ağzı yananlar başka partiye!



Son Havadis, Adviye Fenik, 28 Temmuz 1965.

Hani mahalle çocukları vardır. Sıkıştılar mı:

- Ben seni babama söyliyeyim de.. Görürsün sen!.. diye göz dağı vermeğe kalkarlar..

Son zamanlardaki şikâyetler de böyle oluyor!..

İlk çığırı, Karadeniz kıyılarından partisinin eli boş döneceğini anlıyan Doktor Suphi Baykam açtı!.. Cumhurbaşkanına ve Başbakana, kendilerine yüz vermiyen vatandaşları şikâyet etti!.

Arkasından İsmet Paşanın Başbakana şikâyeti takip etti!..

Oysa ona, Komünizmle Mücadele Derneklerini şikâyet etmek değil, Partisi ile birlikte bu Derneklere destek olmak yakışırdı!..

*
Şimdi de İhtilâlin Kudretli Albayı ve 13 Kasım’ın kudretsiz siyasî müşaviri, Devlet Başkanına Adalet Partisini şikâyet etmiş!..

Ama sayın Gürsel’e, Devlet Başkanlığını bile çok görmüş gibi, <<Orgeneralim..>> diye hitap ederek!..

Ayrıca AP nin Ordunun aleyhinde bulunduğunu iddiaya kalkışmış!..

Türkeş, sayı ile kendine gelsin!.

Şimdi de milletle ordunun arasını açmağa mı kalkıyor?.. Şunu bir tarafa yazsın. Bu memlekette her Türk, Ordunun bir eridir. Her ailede, ya şehit ya gazi bir asker vardır.

CKMP de karışıklık yaratabilir ama, milletle ordunun arasına fitne sokamaz.

Hem Cumhurbaşkanlığı makamı, ağlama diyarı mı? Şikâyet makamı mı?. Savcılık mı?.. Devlet Başkanı, Türkeş’in tabirile Orgeneral, koğuturma mı yapar?.. Adamları alır, hapse mi atar?.. Parti mi kapatır?.. Ne yapar?..

Türkeş henüz, demokratik nizamda devlet mekanizmasının nasıl işlediğinden bile habersiz.. Ama başka türlü de olabilir mi?.. Totaliter bir nizamın temsilcisi olarak ortaya çıkmış zaten..

*
Gazetelerde, büyük kongreye sunmak üzere hazırladığı programı gördük. Abdünnasır, daha başka türlüsünü hazırlayabilir miydi, bilmiyoruz..

Türkiye’deki 40 bin köyü yıkacakmış da, yerine 4 bin Tarım Birliği kuracakmış! İstihsal böyle artacakmış.. Artar veya artmaz.. Fakat köylü dediğimiz bu milyonlarca vatandaş, koyun sürüsü mü ki, ordan oraya alıp güdesin?.. Güdesin de güdümlü bir sosyal dikta rejimi kurasın! Memleketi bir tecrübe tahtası haline koyasın?..

Geçti o günler geçti!..

Sen Adalet Partisini, onu tutan basını Devlet Başkanına <<Orgeneralim!..>> ocağına düştüm, diye şikâyet etmekle bir sonuç alamazsın.. Ama millet seni bir şikâyete kalkarsa, tası tarağı zor toplarsın!.

Emekli Albaya tavsiye ederiz:

Eğer kendini göstermek, <<Baş olmak>> istiyorsa, Kıbrıs’a gitsin Kıbrıs’a..

Orada Makarios’un karşısında, Grivas’ın karşısında, Türk mücahitlerinin yanında kumandayı ele alsın!..

Çünkü, kendisi Kıbrıslıdır.. Ona yakışan da budur!.

Ama Kıbrıslı mücahitler de kendisini kabul ederler mi?.. Çünkü giderse, orasını da karıştıracağı muhakkaktır.



Son Havadis, 28 Temmuz 1965.

CKMP Toplantısı Kavga İle Yarım Kaldı

CKMP Büyük Kongresine üç gün kala, parti içindeki fikir ayrılıkları yumruklaşmaya kadar varmış ve dün öğleden sonra yapılan Genel İdare Kurulu toplantısında kavga çıktığından, kurulun toplantısı Perşembe gününe bırakılmıştır.

Dünkü genel idare kurulu toplantısında, yeni tüzüğün 30 uncu maddesinin tefsirine dair teşkilâta çekilen bir telgrafın, karar defterine işlenmemesi ve Dinçer’in de görüşmeler sırasında bir takrir vermesi havayı son derece elektriklendirmiştir.

Mustafa Kepir böyle bir telgraftan haberi olmadığını ifade ederken, Hasan Dinçer Kepir’e hitaben <<Sen zaten partiyi sabote etmekten başka bir şey bilmezsin>> demiştir.

Bunun üzerine toplantıyı terk etmek isteyen Kepir’i, genel idare kuruluna bir hafta önce yedekten giren M. Ali Arsan yakasından tutmuş ve aralarında sille tokat bir kavga başlamıştır.



Yarın Dergisi, 28 Temmuz 1965, Sayı 119.

Türkeş son kozunu oynuyor

Salı sabahı toplanan CKMP Genel İdare Kurulu’na altında beş isim, fakat üç imza bulunan bir önerge verilmişti. Mehmet Ali Arsan, Veli Başaran ve Rasim Hancıoğlu tarafından imzalanan İsmail Kucur ile Kemal Tamer’in imzalamadıkları bu önerge ile Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir itham olunmaktaydı.

Daha sonraları büyük tartışmalara sebeb olan bu önergede aynen şöyle deniliyordu:

<<Genel İdare Kurulunun aldığı karar gereğince, Büyük Kongreye gelecek delegelerin tesbit vazifesini heyet olarak bizlere tevdi etmiş bulunuyorsunuz. Buna göre, her ilin Büyük Kongreye getireceği delege adedi, tüzük ve Genel İdare Kurulu tefsir kararı gereğince, tarafımızdan tesbit maksadıyla illere tel çekilmişti.

Bu illerden tellere cevaplar gelmekte iken Genel Başkan Vekili sayın Mustafa Kepir imzasıyla 26.7.965 günü bütün müteşebbis illere birer tel çekilerek Partinin teşkilâtının bulunmadığı kazaların da Parti teşkilâtı varmış gibi delege getirmeleri istemiştir.

Halbuki bizim çalışmalarımız ve Genel İdare Kurulunun kararı teşkilâtın mevcut olmadığı kazalardan delege getirilmesini önleyecek istikametteydi. Bu yolla sıhhatli bir kongrenin temini sağlanacaktı.

Bu duruma göre,

1- Parti tüzüğü, Genel kurul tefsir kararı açıktan ihlal edilmektedir.
2- Partinin temsil edilmediği ve teşkilâtının bulunmadığı kazalardan kimin ne suretle delege seçileceği noktası üzerinde durulması gereken bir konu olmaktadır. Kongrenin sıhhatine gölge ve tehlike düşürecek ve parti itibarını zedeleyecek davranışın karşısında bulunduğumuzu bildirir, Genel İdare Kurulu’nun işe el koymasına intizarda olduğumuzu arzederiz
3- Genel Başkanlık makamına ve bütün Genel İdare Kurulu üyelerine bu itirazımız gönderilmiştir.

Kepir önce bu önergeyi okuyunca, <<hayır, yok böyle şey. Ben telgraf çekmedim>> demişti. Fakat meseleyi ciddi olarak ele almış bulunan ve seçim işleriyle meşgul komite üyelerinin ısrarı ve Hasan Dinçer’in ihtarları üzerine, bu yolda bir telgraf çektiğini itiraf zorunda kalmıştı.

Mustafa Kepir de tıpkı Türkeş gibi, hiç çekinmeden hilâfı hakikat beyanda bulunuyordu. Anlaşılan bu tip davranışlar CKMP yi ele geçirip bu partiyi bir başka parti haline getirmek için ellerinden geleni yapmak kararındaydılar.

CKMP içinde iki aya yaklaşan bir zamandır devam eden çekişmenin son halkası geçen hafta ortalarında prensiplerine inanmadığı bir partiye girmiş olan Alparslan Türkeş’in Akşam ve Milliyet gazetelerinde çıkan bir beyanatı olmuştu. CKMP içinde büyük gürültülere sebep olan ve Türkeş’e bir hayli puan kaybettiren bu demecinde kendisinde bazı kuvvetler vehmeden sözde kudretli albay -ki, taraftarları kendisine hep “sayın albay” diyorlardı- Türkeş kaybederse, CKMP içinde kalmayacağını söylüyor, köhnelerini bırakıp gideriz diyordu.

Türkeş’in samimi hissiyatını belirten bu sözleri CKMP liler arasında oldukça büyük tepkiyle karşılandı. Türkeşçilere CKMP içinde yataklık edenlerin zoruyla istifaya mecbur bırakılan Ahmet Oğuz oldukça sert bir cevap vermişti. Oğuz diyordu ki:

<<Alparslan Türkeş’in, Milliyet ve Akşam gazetelerinde çıkan beyanatı doğru ise, cidden dikkate şayan ve üzerinde ibretle durulmağa değer manalar taşımaktadır. Bu zihniyet yalnız bir parti için değil, bir memleket rejimi için dahi dehşet ifade eden bir mahiyettedir.

“Ya kazanırız, ya gideriz” diyen ve ayrıca varlığına, hüviyetine ve mazisine sığınarak politikaya atıldıkları bir çatıyı ve oradakileri “köhneler” diye tavsif ve onlara hakaret etmekten çekinmiyenlerin siyasî ahlâk telâkkileri üzerinde de dikkatle durulması lâzımgeldiği kanaatindeyim.

Bu beyanlarile, Türkeş âdeta “iktidarı ve devlet kuşunu ya bana verirsiniz veya herşeyi yıkar parçalarım” demek istiyor. Zahir onun demokrasi anlayışı budur. Mamafih bunu da onun şahsiyetine yakıştırmak mümkün oluyor. Zira aynı zatın, 21 Mayıs olayları arifesinde Dikmen sırtlarında, asılan Talât Aydemir’e “Mevcut kuvvetlerinle emrime girersen beraberim” diyen ve liderliği paylaşamayınca da arkadaşını ipe gönderip, kendini muhbir sıfatiyle kurtaran bir şahsiyet olduğunu unutmamak lâzımgelir.

Halk efkârında yönü ve zihniyeti herkesçe meçhul ve karanlıkta olanların CKMP sine yön verme iddialarını pek hafif ve eğlendirici bulurum. Bu kudreti kendinde bulanlar, resen işe başlıyabilirler ve marifetlerini gösterebilirlerdi. İçinde emeği bulunmayan bir teşekküle, tertiplerle el koymağa çalışanların ve hattâ bunun için de baş koyduklarını söyliyenlerin davranışlarının mânasını Türk milleti çok iyi anlamıştır.

Bu güne kadar ne mânada, ne fikirde ve ne de maddede partiye ciddî bir değer katmıyan, aksine davranışlarile partiyi zedeleyen bu sayın arkadaşların, mevcudu da parçalama istikametindeki gayretleri, yalnız bugünün değil, yarının siyasî hayatında da emniyet ve itimat toplıyabileceklerine inanmıyorum..

Zayıf iken boynu büküklerin, kendini kuvvetli farz edince herkesi bir kul ve köle gibi kullanma istidat ve gayretleri artık su yüzüne çıkmış bulunmaktadır.

Parti içinde “çirkefçe” döndürülen bir takım işler varsa, bunları yapanlar ve yaratanların, doğrudan doğruya kendileri ve tâbileri olduğunu da bütün delillerile isbat edecek durumdayım. Bu iddialar ve isnatlar, kendi hareketlerinin bir ifadesidir.

Partinin ana direkleri sayılan arkadaşlar, bugüne kadar susuyorlarsa, bunun onların partilerini sevdiklerine, asalet ve fazilet duygularına hamletmek gerekir. Şahsî ihtirasları için her şeyi fedaya hazır olanlar, gayip edecekleri bir şey olmadıklarına inananların davranışları elbette bizimkinden farklıdır. Halk hakikatı görmüştür ve daha da görecektir.>>

Ahmet Oğuz’un bu sözleri yayınlanırken bir başka CKMP li de hazırlık yapıyordu. Türkeş’in Akşam’daki sözleri ile CKMP Ankara İl Kongresinde söyledikleri Hasan Dinçer tarafından bir önerge ile Genel İdare Kurulunun geçen hafta Çarşamba günü yaptığı toplantıya getirilmişti.

Bu önerge Genel İdare Kurulunda Türkeş ile çok yakın ilgileri belli olan Kepir, Uluç ve Altınsoy dışında hemen her üyenin tasvibi ile karşılanmıştı. Türkeş’e sempati duyanların bile böyle bir sözün söylenemeyeceğinde ittifak etmişlerdi. Önerge okunduktan sonra konuşan Türkeş yakınları gazetede çıkan demeçte bir yanlışlık olacağı noktası üzerinde durmuşlar ve Türkeş’in kendilerine böyle bir şey söylemediğini bildirdiğini söylemişlerdir.

Fakat görüşmeler sırasında bir ara Dinçer’in teklifi kabul edilerek Türkeş’in Haysiyet Divanına sevki mümkün olacak gibi görülmüştü. Ama son anda mesele eskilerden birinin oylama sırasında dışarı çıkması üzerine reddedilmişti. Ancak buna rağmen Türkeş’e bir tavzih yaptırılması kabul edilmişti. Bu konular görüşülürken Genel İdare Kuruluna istifa eden Kadircan Kaflı’nın yerine giren Mehmet Ali Arsan’ın en hararetli üye olduğu görülüyordu. Arsan aylardır içinde biriken hırsla Türkeşçilere hücum ediyor ve partinin itibarının korunması lüzumu üzerinde ısrarla duruyordu.

Eskilerin Genel İdare Kurulundaki en devamlı üyeleri Veli Başaran da bütün gayretiyle CKMP nin başka parti haline gelmesini önlemeğe çalışıyordu. Fakat bu gayretler Hasan Dinçer ve İrfan Baran’ın çalışmalarıyla birleştiği halde bazen kısmi bir muvaffakiyet sağlanıyor, bazen de oylamada mağlûp oluyorlardı. Fakat ne olursa olsun rahatça söylenebilirdi ki, eskilere en büyük yardımı bizzat Türkeş ve Akşam gazetesinin muhabiri yapmıştı. Tevil yolundaki gayretlere rağmen Türkeş ihtiyatsızca sarfettiği bu sözden dolayı çok şey kaybetmişti.

Nitekim ertesi gün yapılan bir basın toplantısında Türkeş Akşam gazetesinde yayınlanan sözleri kendisinin söylemediğini iddia etmişti. Ama Akşam’ın genç muhabiri Türkeş’in bu inkârı karşısında direniyor ve CKMP nin başına geçmek isteyen emekli albayın “seçilemezsek gideriz” dediğinde ısrar ediyordu. Bu basın toplantısının yayınladığı gazeteler de Türkeş’e değil gazeteci arkadaşlarına inandıklarını belli edercesine <<Türkeş sözünü inkâr etti>>, <<Türkeş geri döndü>> başlıklarıyla olayı aksettiriyorlar ve Akşam muhabirinin yazdıklarında ısrar ettiğini bildiriyorlardı.

Bundan sonra da Genel İdare Kurulunun Türkeşçi üyeleri Hasan Dinçer ile o sıralarda Tercüman gazetesinde bir demeci çıkan İrfan Baran’ın Haysiyet Divanına sevkini istemeği düşündüler. Fakat buna kuvvetlerinin yetmiyeceğini akılları kesince, bir tebliğ yayınlayarak partililerin birbirlerine hücum etmelerini takbih eden bir tebliğ yayınlamakla iktifa ettiler.

CKMP bütçesinden ayda 1250 lira maaş alan Genel Sekreter Fuat Uluç ise hangi mesele konuşulursa konuşulsun sık sık dışarı çıkarak o günlerde partiden ayrılmayan Türkeş veya sözde fikriyatçı Muzaffer Özdağ’dan talimat alıyordu. Aslında değil Türkiye’de dünyanın hiçbir memleketinde Genel İdare Kurulu üyesi oldu partiden maaş alan bir Genel Sekreter görülmemişti. Fuat Uluç bunun bir istisnasıydı. Uluç daha Genel İdare Kuruluna seçilmeden CKMP de kâtip olarak vazife görüyor ve bu hizmetine karşılık ayda 1250 lira alıyordu. Genel İdare Kurulu üyeliğine seçildikten sonra da bu parayı almağa devam etmişti. Gerçi kendisi ilk toplantıda bu meseleyi Genel İdare Kurulunun önüne getirmiş ve kendisi için karar alınmasını istemişti ama, <<bu parayı vermeye devam edelim>> şeklindeki karar üzerine de parayı almaktan vazgeçmemişti. Yani Uluç ekmeğini yediği parti içinde dışarıdaki bazı kimselerin azami olarak 16 aya yakın bir zaman çalışmış ve parasını aldığı partiye “köhne” demekten çekinmeyen bir kimsenin aldığı talimata göre hareket etmişti. Bu görülmüş ve duyulmuş şey değildi.

Bu arada seçilen bir komitenin kongre meseleleri ile meşgul olması kabul edilmişti. Seçilen 3 kişilik bu komite daha ilk günden Parti Merkezinin birinci katında Uluç’un kâtip olarak çalıştığı sıralardaki oturduğu odayı seçmiş kapısına da bir kâğıt asmıştı. Fakat Genel Sekreter Fuat Uluç, bu komitenin bir üyesinin istediği dosyaları vermemiş ve aşağı indiği zaman kendi oyu ile kurulan komitenin kapısına asılan kâğıdı yırtıp atmıştı. Bunun üzerine de 5 kişilik ikinci komite kurulmuştu. Eskilerin yapmak istedikleri, normal bir kongrenin cereyan etmesiydi. Delegeler normal olarak gelsinler ve kendilerine anlatılanlara göre istedikleri istikamette oy kullansınlar isteniyordu. Bunu temin için yapılacak şey de kongresini yapmış olan illerin seçilen delegeleriyle henüz yapmamış olanların geçen kongreye gelen delegeleriyle ilk defa kurulan illerin de müteşebbis il idare kurullarıyla Büyük kongreye katılmalarıydı.

Halbuki Türkeşçiler parti kasasını boşaltan seyahatleri sırasında istedikleri yerlerde teşkilâtı dağıtmışlar, istedikleri yerlerde istedikleri kimselerden müteşebbis heyetler kurmuşlardı. Şimdi de bunları Ankara’ya toplayıp Türkeş’i CKMP nin başına belâ etmek istiyorlardı. Yani Türkeş ve taraftarları için asıl mesele bir büyük Kongre toplamak değil, Türkeş’in Genel Başkanlığını tescil edecek kongrecilik oynamaktı. İşte bunun için eskilerin hiçbir meşru talepleri yerine getirilmek istenmiyordu. Bunun için devamlı olarak Genel Merkez binasında bulundurulan Gençlik Kollarından bazı kimselerle asıl CKMP lilere gözdağı verilmek isteniyor, bu genç adamlar ise, hiç çekinmeden kendilerinin CKMP’yi beğendikleri için değil Türkeş girdiği için bu partiye girdiklerini ifade ediyorlardı.

Ve işin garibi prensipleri değil, bir diktatör namzedi olan Türkeş’i tuttuklarını söyleyen bu bir kısım gençler memleketi Türkeş vasıtasıyla ilerleteceklerini söylemekten de geri kalmıyorlardı.

CKMP Genel Merkezine daha şimdiden bir başka hava hâkim olmuştu. Türkeş’i görenler -tabii asıl CKMP liler hariç- bir duvar kenarına çekiliyor ve başını öne eğerek saygı duruşuna geçiyordu.

Yani tam bir demokratik usul (!) tatbike konulmuştu.

İşte tam bu sırada parti merkezinde olanlardan habersiz olduğu anlaşılan Ahmet Tahtakılç Pazartesi sabahı yaptığı bir basın toplantısı ile Genel Başkanlık için adaylığını koyduğunu açıklamıştı. Tahtakılıç iyi niyetini şu sözleriyle açıkça ortaya koyuyordu:

<<Denebilir ki, 1946 dan sonra kurulan Partiler içinde Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi yalnız programı ile değil, toplum vicdanındaki yeri, memleketimizde namuslu bir halk idaresinin kurulmasından başka bir şey beklemiyen dayanıklı ve fedakâr üyeleri ile örnek teşkil etmektedir. Yıllar yılı çilenin her türlüsüne göğüs gererek, arabanın yüksek yerine binmek akidesini bilerek reddetmek suretiyle hürriyet mücadelesi yapanlar Cumhuriyetçi Köylü Millet Partililerdir.

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin görüş ve prensipleriyle yüzde yüz beraberim, onları program halinde tesbit edip, halka ilân edenlerdenim. Bu görüş ve prensiplerin mücadelesine kararınca katılmış bulunuyorum. Kısacası, kuruluş ve oluşunda halka ve partililere karşı, sorumluluğum vardır.

Bu sorumluluk duygusu ile, şimdiye kadar, partiye şahsının damgasını vurmak ve partilileri kendisine tabi bir kadro haline getirmek hevesine kapılanların karşısına çıktım ve bu yüzden de başıma gelmeyen de kalmadı.

Diğer taraftan memleketin iyi niyet, ihtisasa hürmet ve devlet ve millet olarak işe ve neticeye yönelmek yolu ile halledilebilecek binbir derdi var.

Ayrıca, seçim mücadelesinin rejimin ana prensipleri çerçevesinde neticelenmesi için de CKMP nin tarihî varlığına uygun bir gelişme halinde bulunması gerekmektedir.

İşte partinin böylesine bir gelişme devrine girmesi ve memlekete yaptığı hizmetlere yenilerini eklemesi şartlarının hazırlanmasında rolüm olabileceği ümidile genel başkanlık için adaylığımı koymaya karar vermiş bulunuyorum.

Bu kararı kimseye danışmadan aldım. Ve adet edindiğim üzere ilk defa genel kurulun grupla birlikte yaptığı 19 tarihli toplantıda açıkladım. Ve yazılı adaylık istek kâğıdımı sayın Genel Başkanlığa sundum.

Karar, bu partinin program ve mücadelesinin sahibi ve sorumlusu olan kongrenindir.>>

Ama Türkeş ve arkadaşlarının Tahtakılıç gibi samimi olmadıkları ve Türkeş’in Tahtakılıç’a ifade ettiğinin aksine tertipsiz bir kongre taraftarı olmadığı bu sözlerin söylendiğinin ertesi günü ortaya çıkmıştır.

Köy İşleri Bakanı olmak için 4. Koalisyon hükümetinin kurulduğu sırada Cumhurbaşkanı vasıtasıyla o zamanki genel başkan Ahmet Oğuz üzerine baskı yapmak isteyen ve Bakan olmayınca da cephesini tam manasıyla belli eden Mustafa Kepir, seçtiği komisyona gelen cevapları kendisi için tatmin edici bulmayınca bir başka telgraf çekerek her ile göndermesi gereken delege sayısını bildirmiş ve bu sayıları kendi aklınca tesbit ettiği yetmiyormuş gibi bu kadar kimsenin mutlaka Ankara’ya gönderilmesini bildirmişti. Böyle bir kongre şimdiye kadar Türkiye’de yapılmış değildi. Türkeşçilerin istedikleri ilk bakışta kurulmuş olan bütün il ve ilçe delegelerinin gelmesini temin gibi görülmüştü. Ancak anlaşılan hesap yaptıktan sonra bu miktar kifayet etmemiş olacak ki, şimdi hiç teşkilât kurulmamış ilçelerden de delege getirilmesini temin etmek istiyordu. Bilinmeyen şey kimse ile işbirliği yapmak niyetinde olmadığını söyleyen Tahtakılıç’ın böylesine tertipli bir kongrede kaç oy toplayabileceğiydi.

Tahtakılıç’ın böyle kimse ile danışmadan adaylığını koymuş olmasına rağmen, Türkeş’in karşısına tek aday ile çıkabilmek gayesiyle eskiler Tahtakılıç’ın etrafında toplanmışlardı. Daha doğrusu bir taraftan tetipli bir kongrenin olmasına mani olmak isterken bir taraftan da başka aday çıkarmıyarak Genel Başkanlık için bu partinin ilk Genel Başkanını desteklemek kararı almışlardı.

Cuma sabahı Büyük Sinemada açılacak kongre bir bakıma Alparslan Türkeş için son koz mahiyetindeydi. Politika ile ilgisi 1944 lerde başlayan Hüseyin Feyzullah -Türkeş’in o tarihlerdeki adıdır- bütün politik denemelerinde başarısızlığa uğramıştır. Tesadüfen girdiği Millî Güvenlik Komitesindeki ömrü de ihtirası ve iktidarı 5 yıl için bırakmamak yolundaki gayretleri neticesinde kısa sürmüş, kendisini Türk demokrasisi için tehlikeli bulan arkadaşları ve onların başı Devlet Başkanı Cemal Gürsel Türkeş ve ideal arkadaşlarını paketlemiş ve her birini başka yere sürmüştür. Dışarıdaki faaliyetleri sırasında gene bir ara 14 lerin lideri olmak isterken Brüksel toplantısında Kabibay ile aralarında ihtilâf çıkmış ve bu teşebbüs de açıkta kalmıştır. Yurda döndükten sonra Türkeş’i yeniden ihtilâlci gruplarla temaslar yaparken görmek mümkün olmuştu. 21 Mayıs olaylarının baş sorumlusu olan Talat Aydemir ile temaslar yapmış ve lider olamadığı için bir zamanlar birlikte harekât yapmağı düşündüğü arkadaşını harekete geçtiği sırada ihbar ederek içine girdiği suçtan kurtulmak imkânlarını aramıştır.

Şimdi siyasî hayatının yeni bir teşebbüsünü yapmakta ve CKMP içinde liderlik için oynamaktadır. Ve bu partinin içine girdiği dört aydanberi hep muvaffak olmuş gibi görünmektedir. Fakat gerek Akşam gazetesine verdiği beyanatla, gerekse Gürsel’e yazdığı mektupla ayağı sürçmeye başlamıştır.

Siyasî hayatı hep kısa muvaffakiyetler sonra hüsranla dolu olan sayın albay CKMP içindeki muvaffakiyet devresini de geçirmiş hiç hakkı olmadığı halde Genel Müfettişliğe kadar yükseldikten sonra Genel Başkanlığa oynamağı deneyerek kendisine hüsran yolunu bir kere daha açmıştır.

Nedense Türkeş hep birinci adam olmak istemiş ve her birinci adamlık için oynayışında kaybetmiştir. Şimdi bu deneyi bir defa daha yapmaktadır ve bunu da kaybetmesi mukadder görünmektedir.

Merak edilecek nokta Gökhan Evliyaoğlu vasıtasıyla AP ye girmek için yaptığı teşebbüs reddedildiğine göre Türkeş’in bundan sonra nereden ortaya çıkacağıdır.



Yarın Dergisi, 28 Temmuz 1965, Sayı 119.

Türkeş’e susmak düşer

CKMP’de liderlik mücadelesinin alabildiğine kızıştığı bir zamanda, Alparslan Türkeş’in Cumhurbaşkanına yazdığı mektupla, 27 Mayıs Devrimine dayanmak istediği intibaını verdi.

Demokrasi bir kaideler oyunudur. Hatta partiler ve politikacılar arasında eşit şartlarla mücadele önde gelen kaidedir.

Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının muhtelif partilerde görev almaları demokratik rejim taraftarları arasında sevinçle karşılanmıştı. Sivil kadro içinde belirli kaidelere uyarak mücadele yapacakları ümid ediliyordu. 14 lerden CKMP dışındaki partilere gidenler, bu şarta riayetkâr görünmektedirler. Türkeş ve arkadaşları bu oyunlara riayet etmediler. Henüz girdikleri partiyi ele geçirmek için gösterdikleri gayret dikkat çekici mahiyette olmuştur. Her partilinin genel başkan olabilmesi elbette ki tabiidir. Ancak, partinin programından tüzüğüne ve ananesine kadar her şeyini tahrib ederek başkanlık istemek başka şeydir.

Türkeş’in Cumhurbaşkanına yazdığı mektup, ilk bakışta korkunç ithamlarla doludur. 27 Mayıs ve Orduya hakaretler edildiğinden şikâyet edilmektedir.

Bizim bildiğimiz kadarıyla, Türkeş ve arkadaşları Elçilik müşavirliklerinden memlekete döndükleri günlerde, 27 Mayısın hedefine varmadığını söylemişlerdi. Şahıslarına dokunmadığı zaman 27 Mayıs aleyhinde hele İkinci MBK aleyhinde söylenen her sözü makbul saymak fakat Bay Türkeş tenkid edildiği zaman, 27 Mayıs ve Orduya hakaret edildiği gerekçesiyle Cumhurbaşkanı’nın dikkatini çekmek en hafif tabirle antidemokratiktir.

İnsanların şahsına hücum edilebilir, haksız yere suç isnad veya hakaret edilirse, mahkeme yolları açıktır. Nitekim 27 Mayıs Devrimi ve Orduya hakaret edenler için de Ceza Kanunumuzda hükümler vardır. Politikaya atılmış olan insanların ordu ile ilişiği, her hangi bir vatandaştan daha ileri değildir. Her emekli subay, politikaya atıldıktan sonra muarızları tarafından tenkid edilince, <<orduya hakaret ediliyor>> derse bu rejimi nasıl yürütebiliriz. Kaldı ki, partilerimizde emekli subayların sayısı küçümsenemiyecek derecededir.

Alparslan Türkeş’in Hindistan’dan döndükten sonra, AP ye girmek istediğini hatta bu partinin başına geçmek istediğini çok kimseler bilir. Hatta Gümüşpala’nın ölümü dolayısıyle çektiği telgraf da hatırlardadır. AP’yi ele geçiremeyince, CKMP’ye yönelen ve Partiyi istediği şekilde kanalize edebilmek için bir takım kongre ve delege oyunlarına girdiği bir sırada kendisine mani olmak isteyenlere böyle gözdağı vermek yoluna gitmesi, CKMP kongresi arifesinde enteresan olmuştur. Türkeş tezatlar içindedir. Bir taraftan sivil kadroda politika yapacağım diyor, diğer taraftan başa gelmesine mani olacak her barikatı yıkmak için meşru sayılamıyacak yollara başvuruyor.

Ordunun Genel Kurmay Başkanı varken Türkeş’e ne oluyor. Kaldı ki, Orduya hakaret edenler için takibata geçmek şikâyete de bağlı değildir. Türkiye’de savcıların vazife başında oldukları son zamanlarda bir kere daha anlaşıldı.

Türkeş’in mektubunun ilk cümlesi şöyle başlamaktadır: <<Hırslı politikacıların sebebiyet verdikleri kardeş kavgasını önlemek için, meşruiyetini kaybetmiş bir yönetime karşı millî bir direnme olarak gerçekleştirilen ve yeni Anayasa müesseseleriyle yerleşmiş bulunan 27 Mayıs devrimine..>> diye başlamakta ve bu devrimi yapanlara hücum edildiğinden şikâyet edilmektedir.

27 Mayıs Devriminin meşruiyeti yeni Anayasamızla tescil edilmiştir. Şayet 27 Mayısta meşruiyetini kaybetmiş yönetimi özliyenler var ise 10 Ekim seçimlerinden bu eski devrim özlemcileri gelirse, bunun kabahati kimindir? Her halde eski devrin meşruiyetini kaybettiğini geniş vatandaş kitlesine anlatamayanlar sorumluluğun büyüklüğünü taşırlar. Bunların başında da Türkeş gelir. Yurt dışında iken, eski devir mensuplarına hoş görünme, yurda döndükten sonra AP yi ele geçirme çabalarından sonra Türkeş’e bu konuda susmak ve vicdanını dinlemek düşer..



Ulus, 28 Temmuz 1965.

CKMP, Genel İdare Kurulu toplandı

CKMP Genel İdare Kurulunun toplantısında Hasan Dinçer ile İrfan Baran’ın büyük kongreyi seçimlerden sonraya bırakma teklifleri uzun süren tartışmalara sebep olmuştur. Sonuçta, toplantıya başkanlık eden CKMP Başkan Vekili Mustafa Kepir’in salondan ayrılmasiyle bir karar alınamamıştır.



Havadis, Gökhan Evliyaoğlu, 29 Temmuz 1965.

Gayri ciddi bir Genel Başkan

AP Genel Kongresinde, binden fazla doğruluğu meşkuk oy ile sorumlu organlara üye tâyin eden şüpheli bir tasnif heyeti tarafından genel başkan seçildiği ilân edilen Süleyman Demirel adındaki müteahhid, partisindeki sorumsuz davranışları açığa vuran sayın Türkeş’in mektubunu “gayri ciddi” bulduğunu bildirmiş.

Sonradan mason olduğu binbir delille ortaya konduğu halde AP genel kongresinde ve Türk milletinin huzurunda “ben mason değilim” demek suretiyle yalan söyliyen Demirel, o günden beri alışageldiği pişkinlik ile, AP tecrit kampındaki küstahlıkları arttırıcı davranışlara böylece bir yenisini eklemiş oluyor. Bundan daha gayri ciddi bir tutum ve bundan aha gayri ciddi bir adam düşünülebilir mi?

Mektubun gayri ciddi olduğunu söylemek, bu konuda cevap bekliyen kamuoyunu tatmin etmez. Evelemeyi gevelemeyi bırakıp AP de cereyan eden olayların doğru veya yanlış olduğunu beyan etmek gerekir.

Kongrelerde ordu aleyhinde konuştukları için haklarında tahkikat evrakı düzenlenen ve Sayın Genelkurmay Başkanının şikâyetiyle TBMM nde dokunulmazlıklarının kaldırılması istenen ve komisyonda bu yolda karara varıldığı halde umumi heyetle görüşülmesi sürüncemede bırakıldığı için henüz dokunulmazlıkları kaldırılmamış bulunan bazı AP’li milletvekillerinin hâlâ parti propagandası ile meşgul oldukları doğru mudur değil midir?

Bizzat Demirel’in ve efendilerinin para yardımı ve desteği ile, teşvik ve talimatı ile yayın yapan AP li gazete müsveddelerinde ordu mensupları ve bizzat ordu aleyhinde yazılar yazılmakta mıdır yazılmamakta mıdır?

Bu gazetelerde <<bu milletin orduyu cezalandırmak süetiyle vekarını koruduğu>> yazılmış mıdır, yazılmamış mıdır?

Bu gazetelerde, Cezayir olaylarına geçenlerde ordunun müdahalesi olduğu ve Cezayir’de askerî bir ihtilâl yapıldığı zaman teşbih yolu ile, askerî ihtilâle karşı gelen peçeli kadınlar sizden utanıyoruz>> diye yazılar yazılmış mıdır yazılmamış mıdır?

AP’li milletvekillerinden birinin , geçen gün, MBK yı, Kurucu Meclis’i, MBK Hükûmetlerini komünizme yararlı olmakla suçladığı ve bu yolda bir beyanat verdiği gazetelerde yer almış mıdır, almamış mıdır?

Demirel’in bu hezeyanları yazan gazetecilere <<nasıl olsa sizi milletvekili yapacağım, yazın, iftira edin>> diye talimat verdiği doğru mudur, değil midir?

Onlara bu talimatı veren bir gayriciddi genel başkanın bu satırların yazarına vaktiyle <<biraz sabredin , önce şu tüfekleri uyutalım, sonra iktidara gelince politika dışına atıp hesaplarını göreceğiz>> dediği için tarafımızdan ağır şekilde haşlandığı hatırında mıdır yoksa unutmuş mudur?

Apartman dairesine kabul ettiği delegelere ve ziyaretçilere eski DP ileri gelenlerinin resimlerini teşhir ederek odasını panayıra çeviren intikamcı vecizelerle onlara neler vaadettiğini hatırlıyor mu, yoksa unutmuş mudur?

Şimdi foyaları meydana çıkınca, suçluluğun telâşı ve gafletin pişkinliği içinde şaşkına döndüğünün farkında mıdır?

Hayır, bu gayriciddi adama, bundan bir milimetre ötede bir inisiyatif verilmemelidir. Bu kadarı bile ona çok büyük bir şans ve lütuf olduğu halde huna lâyık olamamıştır.

Müesseselerin mes’ul şeflerini yurd sathında dolaşarak bazı galeyan belirtilerini izaleye çalıştıkları uyanık vatandaşların gözlerinden kaçmıyor.

Bu adam ve yardımcıları gözleri bağlanmış bir halde kötü yola düşmüşlerdir.

Bunları uyarmak ve AP kitlesini yeni bir badireden esirgemek lâzımdır. Gidiş iyi değildir.

Vaktiyle gidişin iyi olmadığını ifade edenlere de böyle gaflet, pişkinlik ve küstahlıkla verilen cevaplar faydalı olmamıştır.

Bu gayriciddi tutuma son verilmelidir. Buna lütfen kendi kendinize karar veriniz



Havadis, 29 Temmuz 1965.

Türkeş “Halkımızın üzüntülerine bütün kalbimizle katılıyoruz”

CKMP Yenimahalle İlçe Kurulunca tertiplenen sohbet toplantısı önceki gece yapılmış ve partili partisiz vatandaşlar tarafından takip edilmiştir. Sohbet toplantısına parti Genel Müfettişi Alparslan Türkeş, Numan Esin, Muzaffer Özdağ, Gökhan Evliyaoğlu, Kemal Tamer, Rifat Baykal, Gülsoy, Doğan Ateşalp da katılmışlardır.



Havadis, 29 Temmuz 1965.

AP tertipleri netice vermiyor
CKMP Fevkâlade Büyük Kongresi yarın toplanıyor
Yüzlerce delege Ankara’ya geldi büyük bir kısmı bugün bekleniyor
Kepir “Genel İdare Kurulunun büyük çoğunluğu kongre kararı almıştır. Ben bu kararı tatbike çalışıyorum” dedi.

CKMP 7. Büyük Kongresi yarın sabah 10.00’da Büyük Sinemada toplanacaktır. Büyük kongre hazırlıkları tamamlanmış, faaliyet ve hesap raporları üzerinde son rotuşlar da yapılarak, dün öğleden sonra baskıya verilmiştir. Adalet Partisi’nin organları vasıtasıyla büyük kongreyi sabote etmek çabaları fiyasko ile sonuçlanmıştır. Büyük Kongreye sunulacak yüzük ve program tâdil tasarıları ile aday yoklama yönetmeliği tasarısı da tamamlanmıştır. Cuma, Cumartesi ve Pazar günü olmak üzere üç gün devam edecek olan kongre çalışmalarında, tasarıların müzakereleri ikinci gün sona ererse yeni Genel Başkan seçimi Cumartesi, yetişmediği takdirde Pazar günü yapılacaktır.

Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir, dün bazı gazetelerde yayınlanan haberlerin gerçeklere uymadığını söylemiştir.

<<Benim teşkilâtı olmayan yerlerden delege getirilmesi yolunda tel çektiğim sadece yalan değil, aynı zamanda gülünçtür de. Çünkü teşkilâtı olmayan yerlerden kimi çağıracak ve kimlere tel çekeceğim? Vali, Kaymakam ya da Savcılara mı? Bu haberleri içimizden biri vermişse vicdanını; muhabir arkadaşlarım yakıştırmışsa iz’anını kötüye kullanmışlardır. Sayın Hasan Dinçer ve arkadaşları, kongrenin yapılmasına başından beri muhaliftirler, kanaatlerine saygı duyarım. Ancak Genel İdare Kurulunun büyük çoğunluğu kongre kararı almıştır. Mes’ul bir insan olarak, bu kararı tatbike çalışırım. Her fırsatta, karara bağlanmış olan bu kongrenin yapılmama tezini savunan u arkadaşlarımın, kongre salonunun tutulduğu, gündeminin gazetelerde ilân edildiği, teşkilâtın hareket halinde bulunduğu, bir kısmının Ankara’ya geldiği, bir diğer kısmının yola çıktığı bir günde, kongreyi tehir edelim şeklindeki tekliflerinin isabet derecesini ve parti menfaatine uygun olup olmayacağını halk efkârının ve parti teşkilâtının takdirine bırakıyorum. Kaldı ki, arkadaşlarımın bu teklifi kabul edilse, seçimlerin sonuna kadar Başkanlık makamında benim kalmam gerekmektedir. Sayın kamuoyuna, feragatlı parti teşkilâtına ve bütün partili arkadaşlarıma samimiyetle arzetmek isterim ki, benim CKMP’nin bekâsı, gelişmesi ve milletimizin hizmetine lâyık ve ona kaadir bir teşkilât olmasından başka arzu ve ihtirasım yoktur ve olamaz da. Bu gerçeğin izlerinin bütün arkadaşlarımızın vicdanlarında da var olduğu kanısındayım.>>


Havadis, 29 Temmuz 1965.

İrfan Baran: “Türkeş’i Partiye davet ettim”

Adalet Bakanı, CKMP Genel İdare Kurulu üyesi İrfan Baran, dün yaptığı basın toplantısında, Alparslan Türkeş’i partiye dâvet edenlerin başında geldiğini doğrulamış ve sözlerine devamla şunları söylemiştir: …



Havadis, 29 Temmuz 1965.

TİP Konya İl Başkanı CKMP ye girdi.

CKMP son olarak Karapınar ilçesinde de teşkilâtını kurmuştur. Böylece Konya’da 14 ilçede CKMP teşkilâtı kurulmuş bulunmaktadır. Şehrimizde iltihaklar devam etmektedir. Bu cümleden olarak TİP İl Başkanı Mehmet Çal da dün CKMP ne katılmıştır.



Adalet, 29 Temmuz.1965

Gürsel de Türkeş’e gerekli cevabı verdi
Girdiği Millî Birlik Komitesini karıştırdığı için <<zararlı kişi>> ilân edildiği 14 arkadaşları ile birlikte yurd dışına sürgün edilen, şimdi de CKMP yi karıştırmaya çalışan 27 Mayıs’ın sabık Albayı Alparslan Türkeş’in Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e gönderdiği mektup hakkındaki düşüncelerini Gürsel gazetecilere açıklamıştır.

Kendisi ve arkadaşları hakkında gazetemizde yazılanların yalan olduğunu iddia edemediği için çareyi şunun bunun himayesine sığınmakta bulan Alparslan Türkeş’in mektubu hakkında Gürsel şunları söylemiştir:

<< - Mektup göndermiş olabilir. Ne cevap vereyim. Anayasamız var. Onun nizamı içinde yaşıyoruz. Daha olmazsa mahkemeler var. O zaten benden cevap da istemiyor.>>

Gazeteciler, <<Türkeş bu yayınlar için tedbir alınmasını istiyor. Ne dersiniz?>> diye sormuştur. Gürsel de şu cevabı vermiştir: <<Tedbir alınmasını gerektirecek bir durum var mı?>>



Ulus, 29 Temmuz 1965.

Kongre arefesinde CKMP de durum

CKMP Genel Başkanvekili Mustafa Kepir, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin 30 Temmuz’da yapılacak büyük kongresine, partinin teşkilâtı bulunmayan yerlerden de delege gönderilmesi için bütün parti kademelerine telgraf çekildiği yolunda gazetelerde çıkan haberleri, dün bütün gazetelere gönderdiği bir açıklama ile yalanlamıştır.

Bu açıklama gazete idarehanelerine ulaşmadan önce ise, Adalet Bakanı İrfan Baran, yaptığı basın toplantısında, kendisine yöneltilen bir soru üzerine, <<Bu teli çekmişlerdir>> demiş ve Türkeş’in seçilmesini sağlamak üzere parti tüzüğüne aykırı olarak delege gönderilmesi halinde, büyük kongrenin meşru olamıyacağını söylemiştir.

Parti Genel Başkanlığının dünkü yalanlamasında, telgraf çekilmesi iddiasıyla ilgili olarak şöyle denmektedir: <<Bu haberi içimizden biri vermişse, vicdanını; muhabir arkadaşlar yakıştırmışsa, izanını kötüye kullanmışlardır.>>

Parti Genel Başkanvekili açıklamasında ayrıca <<Millî Savunma Bakanı ve Parti Genel Yönetim Kurulu üyesi Hasan Dinçer ile arkadaşlarının, kongrenin yapılmasına öteden beri karşı olduklarını ileri sürmekte, bununla beraber Genel Yönetim Kurulunun büyük çoğunlukla kongre kararı almış olduğunu ve kendisinin bu kararı uygulamak durumunda bulunduğunu kaydetmektedir. Mustafa Kepir, iş bu raddeye gelmişken kongreye karşı olanların hâlâ geciktirilmesinde direnmelerini kınamış ve şöyle demiştir: <<Kaldı ki, kongre ertelense bile, seçimlerin sonuna kadar başkanlık makamında benim kalmam gerekmektedir.>>

Baran’ın Sözleri

Öte yandan CKMP’li Adalet Bakanı İrfan Baran, dün sabah Gazeteciler Cemiyetinde yaptığı basın toplantısında Alparslan Türkeş ve arkadaşlarını suçlamış, daha sonra şöyle demiştir:

<<Türkeş, Cumhurbaşkanına yazıp yayımladığı mektupta, 27 Mayıs’a, Orduya, Devlet Başkanına emsalsiz tecavüzler yapıldığını iddia etmektedir. Gerçekte bununla, Ordu; kurulu düzene, seçime giden TBMM’ne ve basına karşı tahrik edilmek istenmekte, ilerdeki sokak hareketleri için dayanak uydurulmaktadır. Sözde kudretlerini göstermek için tehdit edici bir ifadeyle, sert tepkilerden dem vurulmaktadır.>>

İrfan Baran sözlerinin gerek partisi için, gerek kendisi için ne kadar zararlı olduğunu bildiğini, ama bunları, yurdun iyiliği için söylemek zorunluluğunu duyduğunu belirtmiştir.



Son Havadis, 29 Temmuz 1965.

Türkeş CKMP yi zorla işgale kalktı.

Sabık MBK’cılardan Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının ele geçirmek için yaptıkları mücadeleler sonunda CKMP’de başlayan eskiler yeniler mücadelesi yeni bir safhaya girmiştir. Türkeş’in partiyi zorla ele geçirmek için her türlü çareye başvurması karşısında dün bir basın toplantısı yapan CKMP Genel İdare Kurulu üyesi Adalet Bakanı İrfan Baran Türkeş’in partiyi Nazi usulleriyle ele geçirmek istediğini söylemiştir.

Gazeteciler Cemiyetinde yapılan basın toplantısında Baran şöyle demiştir:

<<Bugün CKMP’yi tıpkı Nazi partisinin ele geçirilmesi usulleriyle ele geçirme gayretleri vardır. Yaratılmak istenen yeni Führer’e ve çevresine kulluk etmeyi kabul etmeyen ve edemiyecek olan partimizin tanınmış emektarlarını çürütmek, sindirmek, partiden kaçırtmak, uzaklaştırmak için Nazizmin iftira dâhil, bütün silâhları kullanılmaktadır.

Türkeş, kendisini partiye dâvet edenlerin başında geldiğimi söylemiş, doğrudur. Geçmişe ait olarak kendileri için söylenenlerden arındıklarını sanmıştım. Bizler gibi düşündüklerini, usulde ve esasta beraber olduklarını söylüyorlardı. İki yıl bunu temin ettiler. Fakat takdir ve teveccühlerinin toplandığı CKMP’ye girmediler. Başta AP olmak üzere başka partilerin kapılarını yokladılar. Yeni parti kurmak için uzun yolculuklara çıktılar. Bu hareketlerini görünce ben dâvetten vazgeçtim. CKMP hükûmete girdikten, seçim kolaylıkları getiren kanunlar çıktıktan sonra tam seçim öncesi çıkageldiler. Sadece iki vatandaş olarak, şartsız geliyorlardı. Eski konuklara hayır diyemezdik, diyemedik…

Nasyonal Sosyalizm

Hayretle gördük ki, baş konuğumuz en kısa zamanda çeşitli oyunlarla hane reisini, parti başkanını kapı dışarı ederek evi fiilen zaptetmek hevesindedirler. Bizim gençliğimiz demokrasi mücadelesi içinde geçmiştir. Gördük ki demokraside bizimle beraber olduklarını söyleyenler Nazizme mahsus usulleri kullanmaktadır. Türkiye’de faşistler vardır, demiştim. Açıklık istiyorlarmış. Kendileri CKMP’ye girdikten sonra bizim aramızda da nasyonal sosyalizm hayranları türemiştir. Nitekim, bunlardan biri partiye milliyetçi sosyalist bir hüviyet verilmesini istemiştir. Bir diğeri ise, ‘nasyonal sosyalizmi savunmayan, onun yasaklanmasına sebep olan Adalet Bakanı İrfan Baran’ın suçlu olduğunu’ iddia etmiş, nasyonal sosyalizmin methiyesini yapmıştır.

Arkadan Hançerlemek

Türkeş, hazırlanan programda beraber olduğumuzu söylemiş, bu doğru değildir. Totaliter düşüncelerin etkisinde bulunan bu program muhtevasında ayrılık noktalarımız pek çoktur. Bu program materyalist ve totaliter bir dünya görüşünü yansıtmaktadır. Ben, demokratik usul içinde idealizme yönelen realist bir dünya görüşünü benimseyenlerdenim. İyi niyetlerle dâvet ettiğimiz Türkeşle bugün beraber değilim. Meşreplerinden gelen bir alışkanlıkla CKMP’yi zorla işgale kalkıştıkları için, kendilerine yol ve yer gösteren ev sahipliği arkadaşlık yapanları arkadan hançerledikleri için beraber değilim. Evvelce bizden sakladıkları düşünce ve maksatları sebebiyle kendileriyle beraber değilim. İmâ ettikleri gibi ayrılmak zamanı gelmişse bu, bidayetten beri CKMP’li olan bana değil, CKMP’yi katledip terekesinden ve enkazından yeni bir parti kurma plânını uygulayan Türkeş’e düşer.

Ordu, Müesses Nizama Karşı Tahrik Edilmek İsteniyor

Alparslan Türkeş’in partimizin on sekiz yıllık varlığına ve hizmetlerine, lideri olmak istedikleri insanların mâzisine ve şahsiyetine taarruz ve hakarete yeltenip, öfkesini yenemiyerek giriştiği tehditlerin tepkisini görünce, bu kere yeni ve çirkin manevrasına şahit olmaktayız. Bay Türkeş, sayın Cumhurbaşkanımıza yazıp yayınladığı mektubunda 27 Mayıs İhtilâline, Türk Silâhlı Kuvvetlerine, Devlet Başkanına emsalsiz tecavüzler yapıldığını iddia etmektedir. Ordu, müesses nizama, seçime giden Türkiye Büyük Millet Meclisine, basına karşı tahrik edilmekte, ilerideki sokak hareketleri için mesnet uydurulmaktadır. Sözde kudretlerini göstermek için tehditkâr bir ifade ile sert tepkilerden dem vurulmaktadır. 21 Mayıs hareketine katılan bazı öğrencilerle özel bir itina ile kurdukları sıkı ilişkilerden maksatları bu mudur? Hatırlatalım ki, 27 Mayısa, 27 Mayıs İhtilâlinin gayelerinden başka gayeler izafe eden emekli Albay Türkeş ve arkadaşlarından başkaları değildirler.

Şahsî emel ve gayelerini ihtilâlin gayeleri gibi göstererek 27 Mayısın hedefine varamadığını söyleyenler yine kendileridir. CKMP Grupu ve Genel İdare Kurulunun son müşterek toplantısında bir sayın milletvekili kongrelerde yapılan bu tarz 27 Mayıs tartışmalarına son verilmesini istemiş, tasvip görmüştür.

Eskişehir CKMP kongresinde Türkeş’in en yakın arkadaşı, Ankara’nın en güzel ve konforlu bir binası olan Harbiye’ye, korumak maksadiyle DP’lileri koyduklarını, köklü reformlar yapabilmek, halkı korumak istedikleri için 13 Kasımda da yurt dışına sürüldüklerini, kendilerini kurşuna dizmek istediklerini söylemiştir. Bütün bunlardan sonra Türkeş nasıl bir şikâyetname yazabilmiştir. Hâfızai beşer her zaman herkes için nisyan ile malûl değildir. Şikâyet eder göründükleri Adalet Partisine daha dün “Büyük Türk milletinin sinesinden fışkırmış büyük Adalet Partisi” diye kur yaptıklarını unutturmayacak Alparslan Türkeş imzalı telgraflar da vardır.

Hilenin ve Kurnazlığın Başarısı

Kendilerini hırs ve emellerine 27 Mayıstan sonra, 13 Kasımdan sonra, Brüksel’den sonra, 21 Mayıstan sonra ve nihayet CKMP’de giriştikleri zapt ve işgal hareketinden sonra, Türk halkı da Türk Silâhlı Kuvvetleri de çoktan tanımıştır. Kapalı kutular açılmış, içinden reklâmını yaptıkları gibi mücevher değil, arabalarına doldurdukları taşlardan çıkmıştır. Türkeş ve onu izleyenler bilmelidirler ki, hilenin ve kurnazlığın başarısı politikada devamlı olmamıştır ve ebediyen olamayacaktır.>>

Kepir’in Sözleri

CKMP Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir dün gazetelerde çıkan haberlerle ilgili olarak bir açıklama yapmış ve teşkilâtı olmayan yerlerden delege getirilmesi için çekildiği bildirilen telgrafla ilgili beyanların gülünç olduğunu söyledikten sonra, Dinçer ve grupunun, kongrenin tehir edilmesini istediklerini, bunun yapılamayacağını bildirmiş ve <<Kaldı ki arkadaşlarımın bu teklifi kabul edilse bile seçimlerin sonuna kadar Başkanlık makamında benim kalmam gerekmektedir.>> demiştir.



Akşam, 29 Temmuz 1965.

Baran Türkeş’e “Nazi” dedi

CKMP Genel İdare Kurulu üyesi İrfan Baran Genel İdare Kurulundaki çatışmaları doğrulanış, kendisinin bu mücadelede başarıya ulaşamazsa AP ye geçeceği şeklindeki haberleri de yalanlamıştır.

Kepir’in Açıklaması

CKMP Genel Başkan Vekili Yozgat Milletvekili Mustafa Kepir dün bir bildiri yayınlayarak, teşkilâtı olmayan yerlerde büyük kongreye delege getirilmesi için telgraf çektiği iddialarını yalanlamıştır. Kepir bildirisinde, Dinçer ve taraftarlarının kongrenin yapılmasına başından beri muhalif olduklarını açıklamış, ancak bu kararın genel idare kurulunun çoğunluğu ile alınarak ilân edildiğini ve bunun için bu kararı tatbike çalışacağını belirtmiştir. Dinçer ve taraftarlarının devamlı olarak bu kongrenin tehiri için tekliflerde bulunduklarını ileri süren Mustafa Kepir bildiride <<Kaldı ki arkadaşlarımın bu teklifi kabul edilse bile seçimlerin sonuna kadar Başkanlık makamında benim kalmam gerekmektedir.>> demiştir.

Tahtakılıç Büyük Kongre İçin Kepir’e İkâz Mektubu Yazdı

CKMP Genel Başkan adaylarından Ahmet Tahtakılıç hâlen Genel Başkanlık görevini tedvir eden Mustafa Kepir’e bir mektup göndererek, 30 Temmuzda toplanacak kongreye partinin teşkilâtı olmayan yerlerden delege gelmesinin ve kongrenin gayri meşru hâle sokulmasının önlenmesini istemiştir. Kepir, Tahtakılıç’ın bu mektubunun dikkate alınacağını söylemiştir.


Haber, 29 Temmuz 1965.

İrfan Baran itham etti: Türkeş, Nazizim silâhı kullanıyor

Adalet Bakanı İrfan Baran dün yapmış olduğu basın toplantısında, gazetemizin Salı günkü haberini teyid eden bir konuşma yapmış, Türkeş ve arkadaşlarının CKMP içerisinde döndürmekte olayları detaylarına kadar inerek açıklamıştır.


Yeni İstanbul, 29 Temmuz 1965.

Baran, Türkeş’i Hitler’e benzetti

Adalet Bakanı Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel İdare Kurulu üyesi İrfan Baran, dün yaptığı basın toplantısında, parti genel müfettişi Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının, CKMP’yi ele geçirmek için Nazi partisinin ele geçirilmesine benzeyen usuller kullandıklarını iddia etmiş, bu arada, Alparslan Türkeş’i partiye dâvet edenlerin başında geldiğini de doğrulamıştır.


Cumhuriyet, 29 Temmuz 1965.

“Türkeş Nazi Usulleri Kullanmakta”

Dün Ankara Gazeteciler Cemiyeti Lokalinde bir basın toplantısı yapan CKMP Genel İdare Kurulu Üyesi ve Adalet Bakanı İrfan Baran, özellikle Alparslan Türkeş’i itham etmiştir.

Birkaç gün sonra Adalet Bakanlığından istifa edecek olan İrfan Baran, konuşmasına başlamadan önce basın toplantısının ne Bakanlığı ile ve ne de Devlet işleriyle ilgisi bulunmadığını, CKMP Genel İdare Kurulu üyesi olarak açıklamalar yapacağını ifade etmiştir. Baran daha sonra, Türkeş Genel Başkanlığı kazansa da partide kalarak arkadaşları ile mücadelelerine devam edeceğini, usulsüz yapılacak olan kongrenin de âkıbetinin adaletçe tâyin edileceğini ifade etmiştir.


Zafer, 29 Temmuz 1965.

Adalet Bakanı, Türkeş’in maskesini indirdi: <<Türkeş Partiyi Hitler gibi zorla işgal etmek istiyor>>


Dünya, 29 Temmuz 1965.

Adalet Bakanı Baran Türkeş’i Nazilik ve tahrikçilikle suçladı


Yeni Gazete, 29 Temmuz 1965.

Baran, Alparslan Türkeş için “Yeni bir Führer” dedi


Adalet, 29 Temmuz 1965.

CKMP bir faşist partisi oluyor!..

Adalet Bakanı İrfan Baran dün bir basın toplantısı yaparak Alparslan Türkeş’i faşist metodlara hareket etmekle suçlamıştır. Bir saate yakın süren basın toplantısında Baran, aynen şunları söylemiştir:

<<Bugün CKMP’yi, tıpkı Nazi Partisi’nin ele geçirilmesine benziyen usullerle ele geçirme gayretleri vardır. Yaratılmak istenen yeni Führer’e ve çevresine kulluk etmeyi kabul etmeyen ve edemiyecek olan partimizin tanınmış emektarlarını çürütmek, sindirmek, partiden kaçırmak, uzaklaştırmak için, Nazizm’in, iftira dâhil, bütün silâhları kullanılmaktadır.

Türkeş, kendisini partiye dâvet edenlerin başında geldiğimi söylemişler. Doğrudur. Geçmişe ait olarak kendileri için söylenenlerden arındıklarını sanmıştık. Bizler gibi düşündüklerini, usûlde ve esasta da beraber olduklarını söylüyorlardı. İki yıl bunu temin ettiler. Fakat, takdir ve teveccühlerinin toplandığı CKMP’ye girmediler. Başta AP olmak üzere başka partilerin kapılarını yokladılar. Yeni parti kurmak için uzun yolculuklara çıktılar. Bunları görünce ben dâvetten vazgeçtim. CKMP hükûmete girdikten, seçim kolaylıkları getiren kanunlar çıktıktan sonra, tam seçim öncesi çıkageldiler. Sadece iki vatandaş olarak, şartsız geliyorlardı. Eski konuklara <<hayır>> diyemezdik, diyemedik. Hayretle gördük ki, başkonuğumuz, en kısa zamanda çeşitli oyunlarla, hane reisini, parti başkanını kapı dışarı ederek evi fiilen zaptetmek hevesindedir. Bizim gençliğimiz demokrasi mücadeleleri içinde geçmiştir. Gördük ki, demokraside bizimle beraber olduklarını sık sık söyliyenler, Nazizm’e mahsus usuller kullanmaktadır.

CKMP’yi Faşist Bir Parti Yapmak İstiyorlar

Türkiye’de faşistler vardır, demiştim. Açıklık istiyorlarmış. Kendileri CKMP’ye girdikten sonra; bizim aramızda da Nasyonal Sosyalizm hayranları türemiştir. Nitekim, bunlardan biri, partiye milliyetçi sosyalist bir hüviyet verilmesini istemiştir. Bir diğeri ise, ‘Nasyonal Sosyalizmi savunmayan, onun yasaklanmasına sebep olan Adalet Bakanı İrfan Baran’ın suçlu olduğunu’ iddia etmiş, Nasyonal Sosyalizmin methiyesini yapmıştır.

Türkeş hazırlanan programda da beraber olduğumuzu söylemişler. Bu doğru değildir. Totaliter düşüncelerin de etkisi bulunan bu programın muhtevasında ayrılık noktalarımız pek çoktur.

Meşreplerinden gelen bir alışkanlıkla, CKMP’yi zorla işgale kalkıştıkları için, kendilerine yol ve yer gösteren, ev sahipliği, arkadaşlık yapanları arkadan hançerledikleri için kendileri ile beraber değilim.

İmâ ettikleri gibi, ayrılmak zamanı gelmişse; bu bidayetten beri CKMP’li olan bana değil, CKMP’yi katledip, terekesinden ve enkazından yeni bir parti kurma plânını uygulayan Türkeş’e düşer.

Son Manevrası Orduyu Tahrik

Alparslan Türkeş’in, partimizin on sekiz yıllık varlığına ve hizmetlerine, lideri olmak istedikleri insanların mâzisine ve şahsiyetine taarruz ve hakarete yeltenip, öfkesini yenemiyerek giriştiği tehditlerin tepkisini görünce; bu kerre yeni ve çirkin manevrasına şahit olmaktayız. Bay Türkeş, Sayın Cumhurbaşkanımıza yazıp yayınladığı mektubunda; 27 Mayıs ihtilâline, Türk Silâhlı Kuvvetlerine, Devlet Başkanına emsalsiz tecavüzler yapıldığını iddia etmektedir. Ordu, müesses nizama, seçime giden TBMM ne, basına karşı tahrik edilmek istenmekte; ilerideki sokak hareketleri için mesnet uydurulmaktadır. Sözde kudretlerini göstermek için, tehditkâr bir ifade ile sert tepkilerden dem vurulmaktadır. 21 Mayıs hareketine katılan bazı öğrencilerle, özel bir itina ile kurdukları sıkı ilişkilerden maksatları bu mudur?

AP ye Düne Kadar Kur Yapıyordu

Hatırlatalım ki, 27 Mayıs’a, 27 Mayıs ihtilâlinin gayelerinden başka gayeler izafe eden emekli Albay Türkeş ve arkadaşlarıdır. Şahsî emel ve gayelerini, ihtilâlin gayeleri gibi gösteren, 27 Mayısın hedefine varamadığını söyliyenler, kendileridir. CKMP grupu ve Genel İdare Kurulunun son müşterek toplantısında; bir sayın milletvekili CKMP kongrelerinde yapılan bu tarz 27 Mayıs tartışmalarına son verilmesini istemiş, tasvip görmüştür.

Eskişehir CKMP kongresinde Türkeş’in en yakın arkadaşı; Ankara’nın en güzel ve konforlu bir binası olan Harbiye’ye, korumak maksadiyle DP’lileri koyduklarını, köklü reformlar yapmak, halkı korumak istedikleri için 13 Kasım’da yurt dışına sürüldüklerini, halkı korumak istedikleri için 13 Kasım’da kendilerini kurşuna dizmek istediklerini söylemiştir…

Bütün bu davranışlardan sonra, Türkeş, nasıl böyle bir şikâyetname yazabilmiştir? Hâfıza-i beşer her zaman, herkes için nisyanla malûl değildir. Şikâyet eder göründükleri AP ye daha dün “Büyük Türk milletinin sinesinden fışkırmış, büyük AP” diye kur yaptıklarını unutturmıyacak Alparslan Türkeş imzalı telgraflar da vardır.

Kendilerini, hırs ve emellerini, 27 Mayıs’tan sonra, 13 Kasımdan sonra, Brüksel’den sonra, 21 Mayıs’tan sonra ve nihayet CKMP’de giriştikleri zapt ve işgal hareketinden sonra, Türk halkı da onun bir parçası olan Türk Silâhlı Kuvvetleri de çoktan tanımıştır. Kapalı kutular açılmış, içinden reklâmını yaptıkları gibi mücevher değil, arabalarına doldurdukları taşlar çıkmıştır. Türkeş ve onu izleyenler bilmelidirler ki, hilenin ve kurnazlığın başarısı politikada devamlı olmamıştır ve ebediyen olmıyacaktır.>>



Akşam, 29 Temmuz 1965.

CKMP’de karambol

Olağanüstü bir kongre yaparak, seçimlere yeni bir hava içinde gitmek kararındaki CKMP de ortaya çıkan eskiler yeniler kavgası, partiyi büyük bir buhrana sürüklemiştir. Partiye büyük gürültüler ve vaadlerle alınan Türkeş ve arkadaşlarının kongrede ne yapıp yapıp idareyi ele almak, kendi bildiklerince bir program empoze ettirmek istemelerinin doğurduğu reaksiyon, CKMP yi her geçen gün biraz daha çıkmaza sürüklemektedir.

Ne Oluyor
Parti içindeki çekişme gittikçe seviyesini de kaybetmektedir. Bu çatışmada iki tarafın da karşılıklı ağır hataları vardır. Bu hatalar ise, hiç bir zaman Türkiye’nin birinci sınıf partisi olmamış, ama yok olmak durumuna da gelmemiş bir belirli seçmen kitlesine dayanan CKMP’yi sür’atle yok olmaya götürmektedir.

Kozlar paylaşılsın
Şimdi eskilerden bir kısmı seçim sonrasına kadar kongre yapılmamasını istemektedirler. Bu bir hatâdır. Ne pahasına olursa olsun CKMP Kongresi yapılmalı, kozlar paylaşılmalı ve seçimlerde vatandaş önüne açık bir hüviyet ve kadroyla çıkılmalıdır. Partinin kazanacağı yeni hüviyet vatandaşlarla benimsenir veya benimsenmez. Bu bir ayrı konudur. Ama herhalde en kötü ihtimal, CKMP nin karmakarışık bir parti olarak vatandaşın önüne çıkması ve zihinleri bulandırmasıdır.



Tercüman, Orhan Taşan, 29 Temmuz 1965.

CKMP de Dananın Kuyruğu Kopuyor

Evet… Dananın kuyruğu yarın kopuyor. Ve yarın kuyruğu kimlerin, danayı kimlerin tuttuğu belli olacak. Ama öküz ölse de ölmese de ortaklık ayrılacak. Kadircan Hocanın birbuçuk ay kadar önce olağanüstü kongre teklifinin ortaya atıldığı günlerde <<Eh… Devri teslim muamelesini yapacağınız günü tespit edin bakalım>> dediği gibi, devri teslim günü geldi çattı. Ya Oğuzcular çatıyı terkedecek, ya Türkeşçiler. Bu kadar ağır ithamlardan sonra da bir arada yaşamaya devam ederler mi bilmem. Bildiğimiz, tarafların sonradan inkâr etmelerine rağmen <<Kazanamazsak gideriz>> sözlerini sarfetmiş olmaları.

CKMP’nnin başına gelenlerin pişmiş tavuğun başına geldiğini söylemek safdillik olur. Kaç defa kapandı, bölündü, terkedildi. Ve hâlâ ayakta. Bölükbaşı’nın arkadaşları ile partiden ayrılıp MP’yi kurmasından kısa bir süre sonra büyük kongrede genel başkan vekili Hasan Dinçer, genel başkanlığı Türkeşçilerle işbirliği yapan Ahmet Oğuz’a kaptırdı. Talihin cilvesine bakınız…

Oğuz ve taraftarları, davulla zurna ile partiye davet ettikleri Türkeşçilerle üç beş ay sonra ihtilâfa düşecek, birbirlerini en ağır maddelerle itham edeceklerdi. Olaylar hatırlardadır.

CKMP içinde dönen oyunun son perdesi yarın kalkacak ve üç gün sonra inecek. Son duruma göre Türkeş’in karşısında sadece ve sadece, Oğuzcuların son toplantısında bir emrivaki ile adaylığını koyduğunu açıklayıveren Ahmet Tahtakılıç var. İtidali ve prensiplerinden şaşmazlığı ile CKMP lilerin sempatisini kazanan Hasan Dinçer ile <<öyle şeyler var ki açıklarsam yer yerinden oynar>> diyen, baskı neticesinde başka çıkar yol bulamıyan müstafi genel başkan A. Oğuz, kuvvetlerin bölünmemesi için adaylıklarını koymamışlardır. Oğuz – Türkeş çekişmesinde tarafsız olduğu intibaını uyandırmaya çalışan Ahmet Tahtakılıç’ın, aylardan beri teşkilâta işliyen Türkeş karşısında ne dereceye kadar başarı sağlıyacağı merak konusudur. Ancak bu adaylıkların ötesinde beklenmedik bir anda ortaya çıkan kongreye gitmeme temayülü, partiyi büyük bir çıkmaza sokacak nitelikte. Oğuzcuların, kongreye teşkilât olmayan bölgelerden de delege getirileceği yolundaki iddia üzerine kongrenin seçimlerden sonraya tehiri, Türkeşçileri pek sarmışa benzemiyor… Netice ne olursa olsun CKMP’nin macerası, siyasî partiler tarihimize geçecek hüviyetini kaybetmeyecektir.



Havadis, Gökhan Evliyaoğlu, 30 Temmuz 1965.

CKMP Kongresi muvaffak olmalıdır

Bugün Ankara’da toplanacak olan CKMP Genel Kongresi, son aylarda üzerinde en çok durulan siyasî konularından biri oldu.

Bunun sebebi, CKMP nin milletvekili seçimlerinden önce bir fevkâlade kongre toplayabilmek hususundaki kendine güven duygusu, cesareti ve Türkiye halkının karşısına gelişmiş bir programla, yepyeni bir hamle gücü ile çıkabilmek cesaretidir.

Türkiye’nin ve dünyanın 1965 yılı gerçeklerine uygun bir doktrin ile ekonomik, sosyal bir dünya ve hayat görüşünü ortaya koyma çabasında bulunan CKMP’nin kendi bünyesinden, karakterinden ve şerefli tarihinden gelen bu hamle, kamuoyunda büyük bir alâka uyandırmış ve bilhassa tarafsız aydınlarla, bugüne kadar diğer partilerde bekledikleri gelişmeyi bulamıyan politikacıların takdirine konu olmuştur.

CKMP deki gelişmelerin, gayesiz, hedefsiz, doktrinsiz ve lidersiz Adalet Partisi ileri gelenlerini hayli telâşlandırmış ve bunların besleme organları olan bir iki gazete, bütün hücumlarını CKMP üzerine teksif etmiştir.

Koalisyon ortağı olduğu halde bu çirkin sataşmalara AP nin yöneticileri de katılmış ve CKMP yi içerden dışardan kundaklamağa çalışmışlardır.

Fakat bütün bu tertipler netice vermemiş ve AP Genel Kongresini etkileyen kuvvetlerin, CKMP’nin uyanık mensuplarını iğfal edemediği anlaşılmıştır.

Son aylar içinde akla hayale gelmeyecek tertiplerle sabote edilmek istenen CKMP kongresi bugün aktedilecek ve belki bu kongreden bile huzursuzluk bekliyenler hüsrana uğrayacaklardır.

1946 ruhunun gerçek temsilcileri, insan hakları dâvâsının kahraman savunusu CKMP şimdi ekonomik sosyal kalkınmamızın da öncü fikirlerini ve metodlarını ortaya koyarak prensiplerinin benimsenmesi yolunda mücadele edecektir. CKMP Genel Kongresini idrak etikten sonra yurd sathında beklenen gelişmeler hız kazanacaktır. Memleket aydınları bu kongrenin olumlu neticesini sabırsızlıkla beklemektedir.

Bütün milletin gözü CKMP Genel Kongresi üzerine çevrilmiştir. Bu kongre, partinin şerefli tarihine ve yeni hamlesine uygun bir başarı kaydetmelidir. Vatandaşın dileği budur.



Havadis, 30 Temmuz 1965.

CKMP 7. Büyük Kongresi Bugün Saat 10’da Açılıyor

CKMP Yedinci Büyük Kongresi bugün Büyük Sinemada toplanacaktır. Saat 10.00 da başlayacak olan kongreye 67 ilden gelen ve 1400’e yakın delegenin katılması beklenmektedir. Kongreye katılacak olan delegelerin büyük bir kısmı dün sabah Ankara’ya gelmişlerdir. Delegeler dün muhtelif yerlerde toplantılar yaparak kongrede takibedilecek hattı harekâtı tesbit etmişlerdir. Delegelerin büyük bir kısmı kongrenin birlik ve tesanüt içerisinde geçmesi için gerekli tedbirlerin alınması hususunda mutabakata varmışlardır.

AP liler Karışıklık Çıkartmak İsteyecek

Diğer taraftan öğrendiğimize göre AP Genel Merkezi tarafından CKMP büyük kongresinde hâdiseler çıkarılması için teşebbüslerde bulunulmaktadır. Öte yandan ilgililer bu gibi çirkin teşebbüslerin âkim bırakılacağını kesin bir dille ifade etmektedirler. Bu sabah saat 10.00 dan itibaren Büyük Sinemada başlıyacak olan CKMP büyük kongresinin gündemi tesbit edilmiştir.



Havadis, 30 Temmuz 1965.

CKMP Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir dün saat 10.30 da Parti Genel Merkezinde tertiplediği basın toplantısında yeni program tasarısının esasları hakkında açıklama yaparak gazetecilerin çeşitli suallerine cevaben de şunları söylemiştir:

<<Sayın İrfan Baran’ın, sayın Türkeş’i hedef alan ağır ithamları büyük kongre eşiğinde parti ve memleket yönünden faydalı olmayacak bir polemiğe yol açılması istikametindedir. Ben şimdilik bu nokta üzerinde konuşmak istemiyorum. Büyük kongre delegelerinin daveti hususundaki iddiayı dün cevaplandırmıştım. Teşkilâtımız olmayan bir ilden kimi, nasıl davet edebiliriz. Genel İdare Kurulu, büyük kongreye müteşebbis heyetler halinde iştiraki sayın Dinçer’in de imzası bulunan bir kararla tespit etmiştir.>>

Bir gazetecinin, <<Baran ve Oğuz’un çıkışlarının sebebinin ne olduğu>> hususundaki bir suale de Kepir <<Tarihin her devrinde ve dünyanın her yerinde art düşünceli kimseler bulunur, bulunmuştur. Bundan sonra da bulunacaktır. Arkadaşlarımıza bir art niyet isnat etmek istemem. Ziya Paşanın bir beyti ile, ‘Ayinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz’ der ve bunun takdirlerini size ve halk oyuna bırakırım>> diye cevaplandırmıştır.


Havadis, 30 Temmuz 1965.

Türkeş’in Demeci

Anadol Tangüner – CKMP Genel Müfettişi ve Genel Başkan Adayı Alparslan Türkeş büyük kongre münasebetiyle dün gazetemize özel bir demeç vermiş ve şunları söylemiştir.

<<Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin kongresini yapacak olan muhterem delegeler, Başkentin havasına güzel bir heyecan ve asâlet getirdiler. Hepsi, yıllardanberi yapmış oldukları faziletli memleket hizmetlerinin olgunluğu ve ağırbaşlılığı içinde, hepimize örnek teşkil etmektedirler. Bu değerli insanların arasında bulunmak, onlardan biri olarak, onlarla beraber çalışmak cidden çok büyük bir zevk ve mazhariyettir. CKMP memleketin bugün içinde bulunduğu güç durumdan çıkabilmeyi sağlayacak yeni bir hareketin ümidini vermektedir.

Bu hareket şimdiye kadar bir çok taraflarda görüldüğü gibi yalan, iftira, ahlâksızlık davranışlarına karşı, hakkı, dürüstlüğü, vatandaşlara karşı samimi sevgi ve saygıyı kenidisine esas dayanak olarak kabul edecektir. Türk Halkı sağduyusuyla, hakseverliği ve derin anlayışıyla kendisine liyâkatle hizmet edebilecek evlâtlarını vazife başına çağırmayı bilecektir.

Bizler Cumhuriyetçi Köylü Millet Partili vatandaşlar olarak, parti farkı gözetmeksizin bütün vatandaşlarımızın haklarının savunucusu ve onların refahının sağlayıcısı olmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız.>>


Tahtakılıç’ın Mesajı

<<Bildiğiniz gibi CKMP yeni Anayasanın temel prensip ve müesseselerinin davacısıdır. Onlara her şeye ve herkese rağmen sahip çıkmak ve bekçilik etmek kararındadır. Memleketimizde yeniden bir rejim huzursuzluğu havası estirilmek istendiği bugünlerde bu partiye ciddî vazifeler düşmektedir. Diğer taraftan Türk halkı, devlet ve siyaset adamlarından, her derecedeki hâkimden, profesörden, öğretmenlerden, hülasa amme vazifesi gören bütün vazifelilerden Anayasamızın bütün prensip ve müesseselerine bağlılık ve ciddî hizmetler beklemektedir. Bu neticenin elde edilmesinde CKMP’nin rolü vardır, olmalıdır.

Kongrenin partinin böylesine yeni bir çalışma devresine girmesini sağlıyacak bir seviyede ve memleketin her köşe ve bucağındaki çilekeş ve fedakâr partililerin temennilerine uygun olarak cereyan etmesini dilerim. Demokrasi mücadelesinin ve parti davalarının karagün dostu olarak dileğim bundan ibarettir.>>



Havadis, 30 Temmuz 1965.

Güney’de CKMP’ye kitle halinde iltihaklar oluyor

Çukurova bölgesinde, CKMP’ye iltihaklar gün geçtikçe artmaktadır. Son günlerde Adana’da olduğu gibi Ceyhan, Kozan, Kadirli ve Karaisalı ilçelerinde çiftçi vatandaşlar, kayıtlı bulundukları partilerden istifa ederek CKMP’ye katılmaktadırlar. Özellikle çiftçi vatandaşlar, davalarını en iyi şekilde ele alan CKMP’ye büyük teveccüh göstermekte, kayıtlı oldukları partilerden ayrılarak ailece CKMP’ye girmektedirler. Son olarak Kadirli ilçesinde, 8 CHP’li ile 10 AP’li çiftçi, partilerinden istifa ederek kayıtlarını CKMP’ye yaptırmışlardır. Katılan vatandaşlar şunlardır …



Yeni Tanin, 30 Temmuz 1965.

CKMP’nin Olağanüstü Kongresi Bugün

Ali Arsan CKMP’li gençler tarafından dün dövülüyordu

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin olağanüstü kongresi bugün saat 10’da büyük sinemada yapılacaktır. Büyük bir kaynaşma içinde olan partinin tüzük ve tadil program tasarıları ile aday yoklaması taslağı kongreye sunulacak, komisyonların seçimini takiben hazırlanan raporlar görüşülerek karara bağlanacaktır.

Genel Başkan, Genel yönetim kurulu ve yüksek haysiyet divanı seçimleri dolayısıyla ve özellikle yeni seçilecek Genel Başkan için büyük mücadelelere sahne olacak CKMP Kongresinde bazı olayların çıkması beklenmektedir. Henüz CKMP Genel Başkanlığına Uşak Milletvekili Ahmet Tahtakılıç ile partililerden Behçet Yurtçu adında bir ilçe Başkanı adaylıklarını koymuşlardır.

Diğer taraftan kongre münasebetiyle bir demeç veren Alparslan Türkeş şunları söylemiştir:

<<- Biz Başkanlık, Genel Başkanlık, diğer mevki ve makam hırsları taşımıyoruz. Bizim için esas gaye hizmettir. CKMP ne memlekete, millete hizmet etmek maksadıyla girdik. Kongremizin vereceği her görevi yapmayı şeref bileceğiz. Bir er olarak da halka hizmet bizim için en kutsi bir inançtır. Bunun dışında çıkarılan her haber maksatlı, tertipli ve uydurmadır.>>

CKMP Genel İdare Kurulu Üyesi Mehmet Ali Arsan, dün Genel Merkez önünde bazı gençler tarafından dövülmek istenmiştir. Arsan, 10.30 da Parti Genel Merkezinde yapılacak toplantıya gelirken, dışarıda Gençlik kollarından bazı şahıslar kendisini çevirmişler, <<Sen hangi partiye hizmet ediyorsun?>> diye sormuşlardır. Bu şahısların arasında CKMP Gençlik Kolları Başkanı Kemal Zeybek ve Türkeş’in oğlu da bulunmaktadır. Bu sırada iki genç Arsan’ın iki tarafına geçmiş ve bazı gençler de arka tarafını sarmışlardır. Bu sırada araya bazı delegeler girmiş ve kavgayı yatıştırmışlardır.



Akşam, 30 Temmuz 1965.

CKMP Kongresi bugün açılıyor

Olağanüstü toplantıya bugün başlayacak olan CKMP büyük kongresi dolayısiyle dün de genel merkezde sabahtan gece yarısına kadar süren çalışmalar yapılmış, partide söz sahibi olmak ve genel başkanlığı ele geçirmek isteyen eskilerle yeniler çeşitli basın toplantıları, demeçler ve bildirilerle birbirlerini itham etmişlerdir.

Çok hâdiseli ve hatta kavgalı gürültülü geçeceği sanılan ve bu sabah saat 10 da Büyük Sinemada başlayacak olan CKMP olağanüstü büyük kongresinin hazırlıklarından olarak CKMP Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir de dün bir basın toplantısı yaparak, kongreye sunulacak yeni program taslağı hakkında bilgi vermiştir.

Dün akşama kadar, kongrede Genel Başkanlığa adaylığını koyacaklarını Genel Başkanlık Divanına resmen bildiren sadece Ahmet Tahtakılıç ile CKMP Üsküdar İlçe Başkanı olmuştur. Daha önce Genel Başkanlığa adaylığını koyacağını açıklamış olan Alparslan Türkeş’in adaylığının ise kongre sırasında resmen açıklanacağı sanılmaktadır. Kongrede, eski Genel Başkanlardan Hasan Dinçer’in de adaylığını koyacağı bir söylenti olarak dolaşmaktadır.

Partinin Program Taslağı

Bugün kongreye sunulacak ve kongre üyelerine dağıtılacak program taslağı hakkında dün bir basın toplantısı yaparak açıklamalarda bulunan Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir, <<Programımızın icra plânı millî kalkınma ve millî ekonomimizin yeniden teşkilâtlandırılmasına dayanır. Bu teşkilâtlanma idarî reform, eğitim seferberliği ve topyekûn meslekî teknik eğitim, tarım ve toprak reformu, iş ve üretim seferberliği, endüstrileşme, yerleşme veya şema düzeninin tanzimi ile gerçekleştirilecektir. Program, anti faşist ve anti komünist bir gelişme metodu ve cemiyet düzeni ifade etmektedir.>> demiştir.

Kırk binden Dört bine

Kepir, program taslağının ilk şeklinde, Türkiye’nin kırk bin köyünü dörtbin yerleşme noktasına indirme hedefinin de öngörüldüğünü, ancak tasarıdan sonradan bu hususun yanlış anlamalara yol açmaması için çıkarıldığını da söylemiştir. Kepir, <<Köyleri sosyal ve kültürel esaslara göre birleştirme zarureti programımızda gene de ifadesini bulmuştur.>> demiştir.

İddianı İspat Et

Öte yandan dün bir bildiri yayınlayan CKMP Genel İdare Kurulu üyesi ve eski CKMP liler ekibinden Mehmet Ali Arsan da, birkaç gün önce bir toplantıda Mehmet Altınsoy tarafından hırsızlıkla suçlandırılmasına karşı bir bildiri yayınlayarak Altunsoy’u, namuslu, şerefli, haysiyetli bir adamsan iddianı ispat et>> diyerek iddiasını ispata dâvet etmiştir.



Ulus, 30 Temmuz 1965.

CKMP kongresi bugün toplanıyor

CKMP Genel Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Ali Arsan, aynı kurulda üye bulunan Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy’a gönderdiği bir açık mektupta, Altınsoy’u şahsı hakkında ileri sürdüğü ithamlardan dolayı isbata davet etmiş ve savcılıktan aldığı, sabıkasının olmadığına dair bir yazıdan söz açarak, <<Ben sizin çirkin ve korkunç iftiralarınızdan arınmış bulunuyorum. Oysa siz, geri tepen demode silahınızın etkisi altına girmiş, fakat bu defa dayanıksız ve yalan olmayan ve gerçeği anlatan bir suçun yükü altında bulunuyorsunuz.>> demiştir.

Mektuptan anlaşıldığına göre, Altınsoy, CKMP Genel Yönetim Kurulunun bir toplantısında Arsan için bazı iddialar ileri sürmüş, Arsan da Savcılığa başvurarak bu iddiaları doğruluyacak bir suçu veya mahkûmiyeti olup olmadığının açıklanmasını istemiştir.



Yeni İstanbul, 30 Temmuz 1965.

CKMP Büyük kongresi bugün

CKMP Olağanüstü büyük kongresi bu sabah Büyük Salonlarında yapılacaktır. Büyük kongrede seçilecek yeni genel başkan için şimdilik resmen iki kişi adaylığını koymuş bulunmaktadır. Bunlardan birisi Ahmet Tahtakılıç, diğeri ise Üsküdar İlçe İdare Heyetinden Behçet Yurtçu’dur.

Türkeş henüz adaylığını koymamış olmakla beraber kongrede Türkeş’in Genel Başkanlık için adaylığının teklif edileceği bildirilmektedir.

Kongre münasebetiyle Ankara’ya gelmiş bulunan delegeler otel odalarında ve pastahanelerde kesif bir kulis faaliyetine girişmiş bulunmaktadırlar. Oğuz taraftarları ve Türkeş taraftarları iddialı bir şekilde çalışmakta, her iki tarafın taraftarları kendi adaylarının genel başkan olacağını iddia etmektedirler. Ankara siyasî çevreleri her iki tarafa da yüzde elli şans tanımaktadırlar. Bugün yapılacak olan kongrenin bir hayli çekişmeli geçeceği ve sert tartışmalara yol açacağı ifade olunmaktadır. Ahmet Tahtakılıç’ın Genel Başkanlığa adaylığını koyması tarafların oylarını bölücü mahiyette vasıflandırılmaktadır. Bugünkü kongrede Ahmet Oğuz’un bir konuşma yaparak Türkeş hakkında daha evvel basına vaadettiği açıklamayı yapacağı da beklenmektedir.

Keza Türkeş ve arkadaşlarının da Oğuz’u itham eden konuşmalar yapması şimdiden tabiî olarak görülmektedir. Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri olmak üzere üç gün devam edecek CKMP genel kongresine seçim arefesinde siyasî partiler büyük ehemmiyet vermektedirler. Siyasî parti yetkilileri yeni seçilecek Genel Başkanın seçimlerde partinin lehinde veya aleyhinde rol oynayabileceğini ifade etmektedirler

1400 Delege

Bu sabah yapılacak kongreye 1400 delege katılacaktır. İl ve ilçelerde yeniden kurulan müteşebbis heyetler ile kongreleri yenilenen vilâyetlerin delegeleri genel başkanlıkta Alparslan Türkeş’i desteklemektedirler. Müteşebbis heyet üye sayısı 300 – 400 dür, kongreleri yenilenen vilâyet delegelerinin sayısı ise yine 300 – 400 arasındadır.

İsimler

Dün parti genel merkezinde bulunan delegelerin en fazla üzerinde durduğu genel idare kurulu üye adayları şunlardır:

Alparslan Türkeş, Fuat Uluç, Muzaffer Özdağ, Mustafa Kepir, Numan Esin, Dündar Taşer, Mehmet Altınsoy, Mustafa Kemal Erkovanlı, Mustafa Kaplan, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Turgut Öztaşkın, Gökhan Evliyaoğlu, Saadet Kaçar.

Haysiyet Divanı için Fazıl Akkoyunlu, Şefik Soyuyüce, Abdülkadir Okyay, Saim Dora üzerinde durulmaktadır.

Diğer taraftan delegelerin büyük bir kısmı İrfan Baran ile Mehmet Ali Arsan’ı kat’i surette Genel İdare Kuruluna alınmamasını istemektedirler. Tahtakılıç grupu ise, Genel İdare Kurulu için iki liste çıkaracaktır. Birinci listede kendi grupu bulunmaktadır. Tesanüd listesi olarak gösterilen ikinci listede ise ekseriyetle il temsilcileri yer almaktadır.

Pazarlık

Kongre Başkanlığı için Gökhan Evliyaoğlu, Hazım Dağlı ve Faruk Küreli aday olarak gösterilmektedir. Gökhan Evliyaoğlu Türkeş grupu, Hazım Dağlı partinin tesanüdünü isteyen ve muhalif grup, Faruk Küreli de Tahtakılıç grupu tarafından kongre başkanlığı için desteklenmektedir. Ayrıca CKMP Genel İdare Kurulunun dünkü toplantısında Dinçer ile Türkeş taraftarları arasında Genel İdare Kurulu listesi bir pazarlık konusu olmuştur. Genel İdare Kurulu üye sayısının 35 e çıkarılmasının kongrede isteneceği de ayrıca bildirilmektedir.



Adalet, Başyazı, 30 Temmuz 1965.

CKMP Kongresi ve Gökhan..

Eski partilerini ve partililerini kötülemek için Evliyaoğlu kardeşler sıkı bir yarışa girmiş bulunuyorlar. Büyüğü CHP kongrelerinde dağarcığından çeşit çeşit tevzir ve iftiralar çıkararak Zati Sungur’un numaralarını gölgede bırakırken, küçüğü Türkeş’in yaveri sıfatiyle, satışı bir kaç düzineyi geçmeyen bir gazetede, ağabeyinin hünerlerini geçecek marifetler gösterme çabasındadır. Efendisinin, kendisini gülünç duruma düşüren ve basında geniş bir şekilde takbih edilmiş olan şikâyet mektubu hakkında Demirel’in söylediği sözleri ele alarak aklınca yorumlara tabi tutuyor.

O, lâf kıtlığında, sermaye yokluğunda böyle safsatalarla oyalanırken partisinin ileri gelenlerinden Adalet Bakanı İrfan Baran, Türkeş ve zihniyeti hakkında kamuoyuna en müthiş gerçekleri sunmak suretiyle Gökhan’ın küçük dünyasını başına yıkmıştır. O, hâlâ Demirel’in en masum hislerle söylenmiş, Türkeş’in mektubunun ciddiye alınacak tarafı bulunmadığı, sözünü hayalhanesinin fesat laboratuvarında türlü kalıplara sokmak için didine dursun İrfan Baran Türkeş’in bir Hitler müsveddesi Nazi olduğunu ortaya koyuvermiştir.

Şimdi merak edilen nokta zavallı Sanço Pansa’nın yine yel değirmenine mi hücum edeceği yoksa atom bombası gibi ses veren Baran hücumundan korunmaya mı çalışacağıdır. Efendisi meşhur şikâyet mektubu ile yel değirmenine hücumu denemiş, fakat mızrağını kırmaktan başka bir netice elde edememiştir. Gökhan’ın AP’ye ve Demirel’e hücumu ise, cır cır böceğinin file saldırmasından beklenen sonucu vereceği şüphesizdir. Gökhan, alemin, kır atını doru atını bırakarak kendilerini çatısı altına alıp konukseverliğini gösteren bir partiyi faşist usullerle ve zorbalıkla ele geçirmek istemelerinin izahını yapsa her halde daha iyi olur. Ama bunu yapabilmek Türkeş çevresindekilerin harcı değildir. Hele Gökhan Evliyaoğlu’nun asla…

Ama ne var ki bugün başlayacak kongrede bu gerçekler elbette ortaya konacak, dağdan gelip bağdakileri koğmak isteyenlerin iç yüzü meydana çıkacaktır. Meselenin önemli olan tarafı bir parti yönetimini ele geçirmekten ziyade, yere serilmiş bir rejimin ve ideolojinin Türkeş ve etrafındakiler tarafından bu defa Türkiye’de siyaset sahnesine çıkarılıp çıkarılamayacağıdır.

İrfan Baran’ın ileri sürdüğü iddialar bir çok uzak görüşlü kimseler tarafından önceden tesbit edilmişti. Açıklama bunu teyit etmiş ve su yüzüne çıkarmıştır. Hayli tecrübe turnikesinden geçmiş politikacıları sinesinde barındıran CKMP nin meseleyi bu yönden sıkı bir tetkik süzgecinden geçirerek isabetli bir hükme varacağı beklenir. Sağduyu ve siyasî olgunluğu yerinde idealist CKMP’li delegelerin parti başkanını seçerken bu önemli noktayı gözönünde bulunduracakları şüphesizdir. Bakalım yaver Gökhan’ı daha ziyade bu önemli meseleler mi yoksa cır cır böceği gibi AP ile uğraşmak mı daha fazla ilgilendirecek?



Adalet, 30 Temmuz 1965.

Kaynayan kazan CKMP’de büyük kongre bu sabah toplanıyor

CKMP’nin kader kongresine bir gün kala Türkeşçiler ve Eski CKMP’liler delegeler üzerinde kesif bir propaganda faaliyetine girişmişlerdir. Her iki taraf da, ilk merhalede kongre başkanlığını ele geçirmek için bütün kuvvetlerini bu noktaya teksif etmişlerdir.

Eski CKMP’liler kongre başkanlığı için Millet Meclisi Başkanvekili Nurettin Ok’u aday göstermek istemektedirler. Ancak Ok bu teklife pek yaklaşmamakta ve <<Meşruluğu üzerinde dahi münakaşalar olan bir kongrenin başkanlığını kabule imkan görmüyorum.>> demektedir.

Türkeş taraftarları kongre başkanlığına Balıkesir Milletvekili Gökhan Evliyaoğlu veya Çankırı Senatörü Hazım Dağlı’yı aday göstereceklerdir.

Delege Kartları

Kalabalık delege gruplarının girip çıktığı Konur Sokaktaki CKMP Genel merkezinde tarafların üzerinde büyük bir ehemmiyetle durdukları hususlardan biri de delege kartlarıdır. Delege kartları dağıtılırken eski CKMP’liler büyük bir dikkat göstermekte ve kartların delege olmayanlara dağıtılmasına mani olmağa çalışmaktadırlar.



Adelet, Sokaktaki Adam, 30 Temmuz 1965.

Kimdir bu adamlar?

Türkeş’e bir mektup var
Alparslan önce silâh arkadaşının sorduğu suallere cevap versin
XI

Sokaktaki Adamın elindeki mektup Alparslan Türkeş’e hitap ediyordu. Ona hitaben yazılmıştı ama, gazeteye gönderilmiş, üzerine de “Açık mektup” ibaresi konmuştu.

Adına “Açık mektup” denildiğine göre, açıklanmasında da bir sakınca olmasa gerekti. Her ne kadar İsmet Paşa da kapalı icraatını bir “Açık rejim” adı arkasına gizlemiş ise de, Sokaktaki Adam eliyle Alparslan Türkeş’e sunulan bir mektuptu, iktidar değil!..

*
Alparslan Türkeş’e bir silâh arkadaşı tarafından yazılan açık mektup şu idi:

“Azizim Türkeş!

Bu mektubumu sizi şahsınızda bütün Ondörtlere tevcih ediyorum.

Son günlerde atıldığınız siyasî hayat dolayısı ile yapmış olduğunuz konuşmalarda bahis buyurduğunuz ahlâk ve fazilet aşıkı olduğunuzu, kuracağınız idare ile millet ve memleketimizi kültür ve ideal birliğine götüreceğinizi, Türkiye’yi yeni baştan teşkilâtlandırarak en medeni milletlerin de üstünde bir ortama getireceğinizi tebarüz ettirmeniz, eski bir meslekdaşınız olmak hasebi ile, beni çok mütehassis ediyor.

Adalet Partisinde olmakla beraber 10 Ekim seçimlerinde reyimi sizlerin mensup olduğunuz partilere vermeyi düşünüyorum.

Yalnız beni tereddüde düşüren bir iki noktanın tarafınızdan veya arkadaşlarınız vasıtası ile açıklanmasını milletin çoğunluğu gibi ben de beklemekteyim.

Şöyle ki:

a) Meşruiyetine inandığımız 27 Mayıs İhtilâli’nin ilk beyannamesinde sesime benzeyen sesinizle Millete ve bütün dünyaya ilân ettiğiniz: <<Hiçbir şahıs, hiçbir zümre ve hiçbir parti aleyhine olmayıp, sırf kardeş kavgasını önlemek maksadı ile Türk Silâhlı Kuvvetlerinin idareye el koyduğu>> vaadini unutarak bir ihtilâli zümre aleyhine çevirmedeki dahl-ü tesiriniz nedir?

b) Ekseriniz Kıt’a Kumandanı olmamanıza ve Ordu içerisinde hiçbir şekilde temayüz etmemiş bulunmanıza rağmen, 27 Mayıs günü ele geçirdiğiniz mevkide sizi bütün güçleri ile destekleyen binlerce silâh arkadaşımızı Orduyu gençleştirme perdesi altında ordudan ayırarak felâkete sevk ve ordumuzu velevki kısa bir müddet için dahi olsa, zayıf düşürmeyi hangi ideale veya hangi milletin emellerine hizmet olarak icra ettiniz?

c) Madanoğlu’nun söylediği gibi <<para sızdırmak için kışlalara binlerce vatandaş doldurulduğundan>> haberiniz yok mu idi?

d) Reform, reorganizasyon gibi frenk tabirlerini kullanarak üniversitelerin kıymetli hoca ve öğretim üyeleri ile binlerce memur ve işçiyi hiçbir idarî ve hukukî inceleme yapmadan işlerinden atarak felâket ve sefalete düşürmekteki maksadınız ne idi?

e) İcraatınızı fikirle tenkid cesaretini gösteren Baran’a; <<Yakında Bâb-ı Ali’den de geçeceğiz>> tehdidini savuran ve fakat bu işe gücü yetmeden memleket dışına sürülen sizler değil misiniz?

f) 13 Kasım günü yakalanıp tevkif ve memleket dışına sürülmenizin hakikî sebebi nedir?

g) Grubunuzun mensupları için çıkarılan bir kanunla hizmetleriniz karşılığının çok üstünde tahsis edilen emekli maaşları ile yurt dışında iken, bir hizmet karşılığı olmadan aldığınız ve hukuk düzeninde <<Haksız İktisab>> denilen onbinlerce dolarlık dövizleri fakir milletimizin hazinesine iadeye hanginiz tevessül ettiniz?

h) Nihayet, ellibeş ağa hakkındaki tasarruftan hiç mi haberiniz yoktu?

İşte yukarıda arz ettiğim hususları birer birer açıklar ve beni tatmin ederseniz ben de diğer birçok vatandaş gibi reyimi sizlere ve partinize vereceğim.

Aksi takdirde <<Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye>> demekten kendimi alamayacağımı arz eder bilvesile saygılarımı, hem de çok, çoook üstün saygılarımı sunarım efendim.

Emekli Kur. Alb.
Sabahattin Olguntürk”

*
Şimdi bu mektubu okuyunca bay Türkeş, Sokaktaki Adam’ın ne diyeceğini bekliyecektir. Halbuki bu defa da Sokaktaki Adam Türkeş’i beklemek niyetindedir. Öyle ya; bu mektupta ay aydın, gün belli!..

Sualler apaçık sorulmuş, cevap vermek de her halde Sokaktaki Adam’a değil, bay Türkeş’e düşer.. Ama biz, bay Türkeş’in gönlü olacak diye bekliyecek değiliz. O; bir silâh arkadaşının sorularına cevap hazırlayadursun, Sokaktaki Adam da <<14 zararlı kişi>>den bir başka tip alır ve onunla meşgul olur. Lâkin Türkeş sanmasın ki, Sokaktaki Adam kendisinin yakasını bırakacaktır.



Haber, Bahadır Dülger, 30 Temmuz 1965.

CKMP bölünüyor

Adalet Bakanı İrfan Baran’ın beyanatı, CKMP içinde Türkeş takımının faaliyetlerini bütün hususiyetleriyle ortaya koyuyor. Bizim dış hâdiseleri kıymetlendirerek uzaktan sezinlediklerimize İrfan Baran hâdiselerin içyüzüne vâkıf bir insan sıfatiyle ve daha geniş bir selâhiyetle değiniyor. Teşhisi kesindir: Türkeş Führerlik yolundadır. Partiye nasyonal sosyalist bir hüviyet vermek istiyor ve etrafında kendisinin bütün emirlerine muti milis kıt’aları kurmak gayreti içinde çırpınıyor. CKMP’nin çok selâhiyetli bir kişisi tarafından bu iddialar ortaya atıldıktan sonra, daha derin tahlillere lüzum yoktur. Bu kadar bilgi CKMP içinde eskilerle yeniler arasında çok derin uçurumlar açılmış olduğunu ve çok sert bir mücadele cereyan ettiğini göstermeğe kifayet ediyor.

CKMP derin bir buhran içindedir. Böylesine bir buhran normal zamanlarda bile bir partiyi temelinden sarsmağa, teşkilâtını alt üst etmeğe yetecek kadar vahim tesirler icra eder. Seçime takaddüm eden günlerde ise, bu tesir daha da ziyadeleşir ve buhran bir yıkım manzarasına gelebilir. Nitekim CKMP’de işler bu safhaya gelmiştir.

Her şey gösteriyor ki CKMP eskileriyle Türkeş takımı arasında açılmış bulunan derin prensip ve anlayış uçurumlarının doldurulmasına imkân yoktur. Genel kongreye bu hâleti ruhiye içinde gidilmektedir. Genel kongre her iki taraf için kesin neticelerin alınacağı bir meydan savaşı sahası gibi gözükmektedir. Bu savaşın gayesi liderliğin elde edilmesidir. Fakat liderliğin elde edilmesi ne bir taraf, ne de diğer taraf, ne de bütün olarak CKMP için buhranların halledildiği mânâsına gelmiyor. Aksine bu netice bugünkü buhranı büsbütün keskinleştiriyor, yeni ve daha karışık meselelerin ortaya çıkmasına sebep oluyor.

Türkeş liderliği kaybettiği takdirde arkadaşları ve taraftarlariyle beraber partiden ayrılacağını ve şansını yeni bir partide deneyeceğini söylemiştir. Bu hal ilk anda CKMP’nin ikiye bölünmesi, kuvvetinden, itibarından bir kısmını kaybetmesi mânâsına gelecektir. Hiç değilse bu ayrılık Türkeş takımının tahrikleriyle yeni istikametlere yönelmiş olan teşkilâtta oldukça önemli şaşkınlıklara, yılgınlıklara, hizipleşmelere sebep olacaktır.

Eskiler ise, liderlik savaşını kaybetmeleri halinde dahi partiyi terketmemeğe kararlıdırlar. Parti içinde yeni liderle grubuna ve onların getirdiği fikirlere, anlayışlara ve görüşlere göre mücadele etmek düşüncesinde görünüyorlar. Böylesine bir iç mücadele, daha şimdiden kendini göstermiş olan bölünmeleri, hizipleşmeleri, perişanlıkları, şaşkınlıkları büsbütün arttıracaktır. Böyle bir neticeyi önlemek için Türkeş takımının başvurabileceği tek yol eskilerin partiden tamamiyle tasfiyesinden ibarettir. Bu da partinin ikiye bölünmesi, bugünkü hüviyetini tamamen kaybetmesi mânâsına gelecektir. Kaldı ki teşkilâta da sirayet ettirilmek suretiyle parti içinde geniş bir tasfiyenin yapılmasına maddeten imkân yoktur. Çünkü bu kadar büyük bir ameliye ancak yüksek prestije sahip, sade partililerden değil, kamuoyundan da büyük itibar görmekte olan, düşünce ve görüşleri saygı ile karşılanan bir lider ile onu, kişilikleri ve düşünceleriyle destekleyebilen bir idareciler grubu tarafından ancak başarılabilir. Ne Türkeş, ne de etrafındaki arkadaşları bu vasıflardan hiçbirine sahip değillerdir. O halde, liderlik savaşından galip çıksalar dahi, parti içinde lüzumlu olan birlik ve beraberliği temin edemiyeceklerdir. CKMP’yi içine sürükledikleri buhrandan sıyıramıyacaklardır. CKMP yönüne bakınca insan bunları görüyor. Senelerce emek verilmiş, üzerinde çalışılmış, az çok başarıya ulaştırılmış olan bu partinin, en azından bölünerek kuvvetini kaybetme arefesinde olduğunu biraz da üzülerek hissediyor. Bakalım eskilerin mücadelesi, bu partimizi nisyan çukuruna yuvarlanmaktan kurtarabilecek mi?



Zafer, 30 Temmuz 1965.

CKMP’de Tahtakılıç en kuvvetli başkan adayı

CKMP nin Büyük Kongresi bugün saat 9 da Büyük Sinema’da başlıyacaktır. Kongreye henüz 700 delege gelmiştir. Kavgalı ve gürültülü geçeceği zannedilen kongre 3 gün devam edecektir. Bir kısım delegeler, <<Muhtemel hâdiseleri önlemek için zabıtaya başvurduk>> demişlerdir.

Kongre çalışmalarını tamamlıyan Genel Merkez üyeleri dünden itibaren kulis faaliyetlerine başlamışlardır. Eskilerle, Türkeşçiler arasında devam eden çetin mücadele ve münakaşalardan ötürü, her iki tarafı tutan delegeler de kongrenin kavgalı geçeceğini söylemektedir.

Ahmet Tahtakılıç’ın kulisini Hasan Dinçer ile İrfan Baran ve Nureddin Ok yapmaktadır. Dün Tahtakılıçcılar tarafından hazırlanan listede Ahmet Oğuz, İrfan Baran, Hasan Dinçer, Nureddin Ok, Suat Acar, Niyazi Resnelioğlu, Merih Kökmen ve Nazım Antikacıoğlu bulunmaktadır.

Delegeler, bu gün için Türkeş’in lider olmasının mahsurları üzerinde durmakta ve <<Parti bile kapanabilir>> demektedirler.



Zafer, Ayşe Duyar, 30 Temmuz 1965.

Türkeş’in Tüzük Anlayışı..

CKMP deki keşmekeşi, kavgaları duydukça şaşıp kalıyorum doğrusu. Ne oldu bu partiye? Hele seçim arafesinde bu ne iştir böyle?

Alparslan Türkeş ve taraftarları seçilebilme gayretiyle, tüzüğü bile şimdiden çiğnemeye başlamışlar. Teşkilâtı olmayan yerlerden Büyük Kongreye delege getirmek, illâ da kendilerini seçtirmek istiyorlarmış. Böyle demokrasi anlayışı olur mu?

Gürültüye, kavgaya ne lüzum var efendim? Hem daha şimdiden tüzüklerini çiğnemeğe kalkanlardan, AP ni Cumhurbaşkanına <<Orgeneralim>> diye şikâyet mektubu yazanlardan medet umanlara da hayret etmemek elde değil.

Gerçeği yazdığımız için bize darılmasınlar. Olaylar, bizleri teyit ediyor. Hakikat bu işte..



Zafer, Serdengeçti, 30 Temmuz 1965.

Terazinin ibresi

Bir karikatürist olsaydım CKM Partisinin sembolü olan bir terazi yapardım. Bir kafesine tahta kılıcıyla Ahmet beyi, diğer kafesine tomson tabancasiyle Türkeş’i.. Tabiî Türkeş ağır basacak.

Baksana sayın dostumuz Cumhurbaşkanıyla birlikte bütün Millî Birlik üyelerini de sırtına sardı. Zaten adamın yükü ağırdı, ya şimdi! Terazinin ibresi şöyle dursun, bu ağırlıkla ipi kopar ipi!..

*
Bu fıkrayı yazarken aklıma şair Eşref’in bir şiiri geldi.. Şair Eşref bu şiirinde, Allahına “Günahım çok yarabbi!” diye yalvarır durur. “O kadar çok ki” der, “yarın mahşerde nizam kurulunca, terazinin ipi, ben tartılırken mutlaka kopar.”

Bunu bir arkadaşına okumuş Eşref… Arkadaşı demiş ki:

- Ne olursun Eşrefciğim, evvelâ sen tartıl, terazinin ipi kopsun da şu Ümmeti Muhammed kurtulsun!..

Ne olacaksa bir an evvel olsun da biz de kurtulalım!..



Zafer, Galip Erdem, 30 Temmuz 1965.

Bizden hatırlatmak

1 Ağustos 1961 tarihli Tercüman gazetesinde ilk fıkram yayınlandığı gün okuyucularıma söz vermiştim. <<İnandıklarımın hepsini yazamıyacağımı biliyorum. Ama, inanmadığımı da aslâ yazmıyacağım.>> İlk fıkramdan bugüne değin tam dört yıl geçti; okuyucularıma verdiğim sözü hiç unutmadım. İnkâr edemem: İnandıklarımın pek azını yazabildim. Çoğu zaman susmak zorunda kaldım. Neden böyle? Kimsenin keyfine karışmam. Dileyen cesaretsizliğime versin, dileyen yazmak imkânından büsbütün yoksun kalmak istemeyişime… Yine bu dört yıllık süre içinde inanmadığım hiç bir şey yazmadım; sözümde durdum. <<İnanmadığını yazmamak da ne demek oluyor, sanki bir marifet midir?>> diyebilirsiniz. Öyle bir söz ki, yazarlığın Türkiye’deki kaderini bilmiyenlere mânâsız gibi görünür. Aslında öyle değildir. İnanmadığını yazmamak çok güçtür. Dört yılda dört gazete değiştirmek zorunda kalışım, biraz da, inanmadıklarımı yazmamaktaki direnişim yüzündendir.

Bugün, bazı okuyucularımın, hele siyasetçilerin hiç hoşlanmayacaklarını gayet iyi bildiğim bir konuya dokunacağım. Doğruluğuna inandığım ölçülere göre, yerleşmesine çalıştığımız demokrasi düzenini ve Türk milletinin yükselme ülküsünü tehdit eden başlıca iki büyük tehlike vardır: Tehlikelerden birisi CHP’den gelir; islâh imkânsızlığı tecrübe ile sabit olmuş hasta bir zihniyet hüviyetinde belirir. CHP ne göre, kendilerinden başka hiç bir siyasî teşekkül memleketin idaresine yetkili değildir. Türkiyedeki rejim buhranının köküne inilirse hep bu sakat zihniyetle karşılaşmak mukadderdir. CHKP nin demokrasi nizamına yararlı bir hale gelebilmesi, her şeyden önce zihniyetinin değişmesine bağlıdır.

Diğer tehlike, millî yapımıza aykırı bir sistemin kurulması çabasından doğmakta ve TİP tarafından temsil edilmektedir. TİP in öncülüğüne özendiği sosyalizm, hürriyetçi bir sosyalizm değildir, gizlenmek istenmesine rağmen, ihtilâlci bir sosyalizmdir.

CHP ve TİP dışında kalan siyasî partilerimizin bu gerçeği iyi değerlendirmeleri şarttır. Birbirleri ile çekişmemeleri, birbirlerinin başını yemeye çalışmamaları lâzımdır. Güçlerini birleştirerek CHP nin gerici zihniyetini yenmeğe uğraşmaları; bilhassa TİP nin yıkıcı kışkırtmalarını önlemeleri beklenir. Seçimlerin eşiğinde bulunduğumuz şu sırada AP, CKMP, YTP ve MP nin birbirine girmesi, bize göre, CHP ve TİP nin ekmeğine yağ sürmekten gayri hiç bir işe yaramaz. Kâhin değilim, yanılmam elbette mümkündür. Fakat hiç kimse, kendime ait bir hesabın peşinde koştuğumu söyleyemez. YTP ve MP şimdilik sakin görünüyor. Ama AP ile CKMP arasında bir süre önce başlayan ve gittikçe hızlanan çekişmelerden dertliyim. Derdimi kime dinletirim? Muhtemelen kimseye dinletemiyeceğim! CKMP nin yayın organına bakıyorum: AP, Demirel… AP, M. Turgut… AP, Bilgiç… Başka söz yok. CHP sanki dost, TİP sanki kardeş! AP yayın organlarına bakıyorum: Türkeş, Ondörtler!.. Faşizim, Türkeş!.. vs. vs… Yeter artık, gına geldi, bıktım. Kimin sebebiyet verdiğini, kimin daha suçlu olduğunu münakaşa etmek bile istemiyorum. Yalnız şunu iyice biliyorum: AP liler, İnönü ve etrafından önce CKMP ve Türkeş’le çekişir; CKMP liler de CHMP ni, TİP ni bir kenara bırakıp sırf M. Turgut’la, S. Demirel’le, Bilgiç’le didişirlerse hatâ ederler. Yalnız kendileri ve partileri hesabına hatâ etseler beni pek ilgilendirmez. Fakat, günlük siyasetin heyecanına kapılmak yüzünden işlenen bu hatânın Türk milliyetçiliğine zarar vereceğini düşünerek üzülüyorum.

AP ve CKMP birbirlerini elbette tenkid edeceklerdir. Ancak, CKMP, AP ni tenkid ederken aşırı solcularla aynı ağzı kullanmayacak; AP de yıllar yılı kendisinin maruz kaldığı faşizm ve benzeri ithamlardan kaçınacaktır.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

Halim Kaya

26 Kas 2024

Süleyman Eryiğit’in yazdıklarından daha önce hiçbir yazısını okumadım. Mümtaz Turhan, Sabri F. Ülgener, Ömer Lütfü Barkan, Mehmet Genç gibi hocaları okuyup Osmanlının geri kalışının sebepleriyle ilgilenmeye başladığımdan ve özellikle de Mehmet Genç’in iki ciltlik “Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi” adlı kitabını okuduktan sonra “Osmanlı ve Kapitalizm” konusu daha dikkatimi çekmeye başladı.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

26 Kas 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 128,87 M - Bugn : 28916

ulkucudunya@ulkucudunya.com