« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Mar

2021

ANNESİ ALPARSLAN TÜRKEŞ’İ ANLATIYOR

15 Mart 2021

Öncü fikir adamlarının ortak vasıflarından biri de etraflarını yazmaya ve eser vermeye teşvik etmeleridir. Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları kitabının ilk bölümünde Türkçeyi güzelleştiren yazarları isim isim sayar ve bunların çoğalmasından duyduğu memnuniyeti ifade eder. Zikrettiklerinin arasında Ömer Seyfettin, Reşat Nuri, Halide Edip gibi isimlerin yanında Nazım Hikmet gibi genç şairlerin de bulunması dikkat çekicidir. Türkçülüğün önderi Atsız, eser vermeyen aydınları zaman zaman yazılarında tenkit eder, ortaya konulan güzel eserleri de tanıtır ve takdir eder. Nazım Hikmet de bilhassa cezaevi arkadaşı Kemal Tahir ve Orhan Kemal’i sürekli yazmaya teşvik etmiştir. Çeşitli kollardan beslenen Türk edebiyatı bu sayede zenginleşmiştir. Başbuğ Alparslan Türkeş’in fikir adamlarına verdiği değer ise herkesin malumudur. Başbuğun karakterini tevarüs eden Metin Kaplan ağabey de bıkıp usanmadan muhitini okumaya, araştırmaya ve yazmaya teşvik eden ülkücü liderlerdendir. Kendisiyle paylaştığım bir gazete röportajının pek bilinmediğini, yazıya dökülürse belki araştırmacıların istifade edebileceğini söyledi. Son zamanlarda Türkçülük tarihine ait neşriyatın artması sevindiricidir. Küçük bir katkı sağlamayı umarız.

***

13 Kasım 1960, Türk tarihinde önemi fazla bilinmeyen en büyük ihanetlerden biridir. Milli Birlik Komitesi’nin Türkeşçiler olarak isimlendirilen 14 üyesi bu tarihte tasfiye edilerek yurt dışına gönderilmiştir. Alparslan Türkeş, Hindistan’daki müşavirlik görevini deruhte etmek üzere 19 Kasım 1960 günü eşi ve beş çocuğuyla birlikte Türkiye’den ayrılır. Böylece Türk devletinin Türk milliyetçiliği çizgisine oturmasının önü kesilmiş, siyasi idamların önü açılmış ve darbe yiyen siyasi kanadın toparlanmasına fırsat tanınmadan acele bir seçimle memleket karmaşaya itilmiştir.

20 Kasım 1960 tarihli gazetelerde, Türkeş’in havaalanında geçirdiği süre, kravatının bejsüetesi renginden altı yaşındaki oğlu Tuğrul’un yakasındaki Bozkurt rozetine kadar detaylı işlenmiştir. Dündar Taşer, Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal, Numan Esin ve diğer üyelerin de yurttan ayrılışı aynı şekilde haber konusu edilmiştir. KİM dergisinin 21 Kasım 1960 tarihli 125. sayısında Türkeş’in annesinin de havaalanına geldiği belirtilmektedir. Türkeş’in anılarında, kendileriyle birlikte kalmakta olan annesi Zehra hanımın sürgünden sonra Adana’da bulunan ve Türkeş’e üvey kardeş olan oğullarının yanına gittiği bilgisi verilmiştir. Zehra hanımın daha sonra Bandırma’ya kızının yanına geldiği anlaşılmaktadır.

13 Kasım 1960’tan iki yıldan sonra Ondörtler peyderpey yurda dönmüşlerdir. Türkeş 21 Şubat 1963 akşamı saat 18.00’de karayoluyla Edirne’den Türkiye’ye girmiştir. Bazı resmi sitelerde 23 Mart 1963 olarak verilen dönüş tarihi hatalıdır. 22 Şubat 1963 Cuma günü Edirne’de tarihi camileri ziyaret etmiş, çarşıyı gezmiş, esnaf ve halkla sohbet etmiştir. 23 Şubat Cumartesi günü 15.00’te kalabalık bir karşılayıcı topluluğu eşliğinde Topkapı’dan İstanbul’a girer, aynı gün saat 17.00’de Divan Oteli’nde basın toplantısı düzenler. Daha sonra Ankara’ya hareket eder.

Ondörtlerin yurtdışındaki faaliyetleri, dönüşleri ve döndükten sonraki hareketleri neredeyse günü gününe basının ilgi odağı olmuştur. 8 Mart 1963 tarihli HÜRRİYET gazetesinde farklı bir haber göze çarpmaktadır: “ANNESİ ALPARSLAN TÜRKEŞ’İ ANLATIYOR” başlıklı haber çerçevesinde, ak çemberini başına dolamış, oturduğu yerde ellerini dizine kavuşturmuş ve tıpkı Türkeş’e benzeyen yaşlı kadının resmi ve yanında daha küçük ebatta Türkeş’in resmi konulmuştur. Resim altı yazısında şu cümle yer alıyor: “Albay Alparslan Türkeş’in bilinmeyen taraflarını Bandırma’da oturan yaşlı annesi anlattı”. Annesinin resim altı açıklaması ise şöyle: “Alparslan Türkeş’in annesi Zehra Türkeş 82 yaşında yaşlı bir hanım. Oğlu için: ‘O daha küçük sınıflarda iken bile çok okurdu. Ders kitapları dışında birçok kitaplar okurdu ve sınıflarını da birincilikle geçerdi’ diyor”.


8 Mart 1963 Cuma - HÜRRİYET Gazetesi

ANNESİ ALPARSLAN TÜRKEŞ’İ ANLATIYOR

“Oğlum, iyi niyetlerine rağmen çok talihsizdir”
“Kıbrıs’ta yabancı bir bayrağa tahammül edemiyordu, sonra anavatana döndük.”

Bandırma, 6 (Hususi) - 27 Mayıs İhtilâlinin öncülerinden olan ve Milli Birlik Komitesinden ihtilâl sonrası fikir ihtilâfı sebebiyle “14 ler” arasında yurtdışına çıkarılan, hâlen de memleketimize dönmüş bulunan Emekli Albay Alparslan Türkeş, ilçemiz Çınarlı mahallesinde oturan 82 yaşındaki annesi Zehra Türkeş’e göre: “Bütün iyi niyetlerine rağmen çok bahtsız bir kimse”dir.

İlerlemiş yaşının son zamanlarda ayaklarına ağrılar düşürdüğü Zehra Nine:

- “O, hayatında içki, sigara, eğlence yeri nedir bilmez. İşi gücü okumaktır. Babası Ahmet Kıbrıs’ta tuhafiyecilik yapardı. Orada doğdu, henüz 4 yaşında iken okula gitmeye başladı. Çeşitli kitaplar okur, derslerine pek çalışmazdı. Muvaffak olamayacağından ödümüz kopar, fakat bütün sınıflarını birincilikle geçerdi. Ortaokulu bitirince Anavatana dönmek için, bizi âdeta tehdide başladı. Yabancı bayrak altında yaşayamam, Türkiye’ye gidip subay olacağım, vatanıma faydalı olmam lâzım derdi. Türkiye’ye göç ettik. Derhal Kuleli’ye yazıldı. Üsteğmen olunca, bizi Bandırma’ya tâyin ettiler” demiştir.

TALİHSİZ DEVRE

Daha sonra da oğlunun hayatındaki “Talihsiz” devreyi şu şekilde nakletmiştir:

- “Oğlum Bandırma 50 inci Piyade Alayında milliyetçi ve Atatürkçü bir üsteğmendi. Bıkmadan, usanmadan Atatürk’ü ve çeşitli tarihi eserleri okurdu. Bir gün, hakkında Turancılık faaliyeti iddiasiyle ihbar yapıldı. İstanbul’da Askeri Mahkemeye sevkedildi ve orada 10 ay tutuklu kaldı. Bu arada Harp Akademisi giriş imtihanını da kazanmıştı. Muhakeme neticesinde beraat ettikten sonra Anadolu’nun birçok yerinde kıt’a hizmeti gördü.”

İki senedir hasretine dayanamadığı oğlu Türkeş’in, ihtilâle yakın günlerde Ankara’daki evlerinde subay arkadaşlariyle yaptıkları devamlı toplantıları anlatan Zehra Nine:

- “Bu toplantıların, bir fevkalâdeliği olduğunu düşünmemiştim. Alparslan, ihtilal gecesi saat 21 de evden ayrıldı, ertesi sabah, sesini radyolardan duyunca baygınlık geçirdim. Daha sonra, onu Hindistan’a gönderdiler” diyerek oğlunun ihtilâlden sonra tevkif edilen DP liler hakkında çirkin ve asılsız neşriyattan daima nefret ettiğini, gayesinin vatanının hür ve refah içinde yaşaması olduğunu söylemiştir.

BEŞ ÇOCUĞU VAR

İngilizceyi ana dili gibi bilen ve iki defa görevli olarak Amerika’ya giden 44 yaşındaki Alparslan Türkeş’in dördü kız, biri erkek beş çocuğu vardır. Bunlardan 20 yaşındaki Ayzıt, felsefeye; 18 yaşındaki Umay, Türkolojiye; Çağrı ve Selcan, liseye; 8 yaşındaki tek oğlu Tuğrul ise, koleje devam etmektedir. Kız kardeşi Dervişe Koç, Bandırma Yaprak ve Tütün İşleme Evinde 500 üyeli sendikanın, 10 senedir değişmez başkanı bulunmaktadır. Dervişe Koç, ağabeysinin siyasete atılıp atılmayacağı konusunda: “Siyasi partilere gireceğini zannetmiyorum” demektedir.

Emekli Albay Alparslan Türkeş’in bugünlerde anne ve kardeşini ziyaret maksadiyle ilçemize gelmesi beklenmektedir.

***

Hürriyet gazetesinin haber verdiği Bandırma ziyareti kısa süre sonra gerçekleşir. Ziyareti gazetelerden günü gününe izlemek mümkündür.


26 Mart 1963 Salı - BANDIRMA EKSPRES Gazetesi

27 MAYIS İNKILABININ KUDRETLİ ALBAYI TÜRKEŞ ŞEHRİMİZDE

27 Mayıs inkılâbının kudretli albayı ve inkılâpla birlikte kendisinden en çok bahsedilen Alparslan Türkeş, dün İstanbul-Bandırma sürat seferini yapan vapurla şehrimize gelmiştir.

Beraberinde 14 lerden Ahmet Er ile Muzaffer Özdağ’ın kardeşi ve avukatı olduğu halde şehrimize gelen Türkeş iskelede vapurun gelişinde bulunması adet olan kalabalığa hitaben, İyi Olacak ve İyi Olacağız demiştir.

Kendisini iskelede sendika başkanı olan kız kardeşi Dervişe Koç, akrabaları, bazı tekel işçileri olduğu halde karşılamışlar, Ahmet Er bilâhare İzmir trenine binmiş, Türkeş de beraberinde ailesi efradı olduğu halde Çınarlı mahallesindeki eve gitmişlerdir.

Burada annesi ile kucaklaşan Türkeş, annesinin ağlaması üzerine ağlama demiş, müteakiben kız kardeşinin çocuğunu kucağına alarak bununla meşgul olmuştur.

İstanbul basınına şimdilik verilecek beyanatı olmadığını söyleyen Türkeş Bandırma basınına şu beyanatı vermiştir:

“İkinci bir memleketim olan Bandırma’ya geldiğimden dolayı sevinçliyim, burada 7 sene subaylık yaptım. İlçenin bütün köylerini bilirim, vatandaşlarımla görüşeceğim. Onlara gazeteniz vasıtası ile selâm ve muhabbetlerimi sunarım” demiştir.

Şehrimizde birkaç gün kalacak olan Türkeş, ilk yurtiçi seyahatine Bandırma’dan başladığını, ilk yurt köyü olarak da Bandırma köylerini dolaşacağını söylemiştir.

Şehrimizde geceleri halkla konuşacağını beyan eden Türkeş, bugün de Edincik, Aksakal nahiyeleri ile Kayacık ve Mamun köylerine gidecektir. Türkeş akşam üstü şehir içinde de dolaşmış ve bazı ziyaretlerde bulunmuştur.


27 Mart 1963 Çarşamba – BANDIRMA EKSPRES Gazetesi

GAZETE İDAREHANELERİNİ ZİYARET EDEN TÜRKEŞ
Kahvelerde Konuştu - Dün de Erdek ve Edincik’i Ziyaret Etti

Pazartesi gününden beri şehrimizde bulunan 27 Mayıs inkılâbının kudretli albayı 14 ler diye anılan grubun lideri olarak kabul edilen Alparslan Türkeş, şehir içinde ziyaretlerine başlamıştır.

Geldiğinin ilk günü akşamı şehir gazetelerine birer nezaket ziyaretinde bulunmuş ve gazete idarehanelerinde gazete mensupları ile genel mahiyette konuşmalar yapmıştır.

Pazartesi gecesi ise İhsaniye mahallesinde Ömer Cankurt’un kahvehanesinde kalabalık bir vatandaş topluluğunun hazır bulunduğu bir grupta kendisine sorulan sualleri cevaplandırmış, bazı konular hakkında geniş ve etraflı malumat vermiştir.

Dün de Erdek’e gitmiş, dönüşte Edincik’e uğramış ve gece gene bir kahvehanede vatandaşlarla konuşmuştur.

İlk yurt seyahati ile ilk köy ziyaretine şehrimizden ve ilçemize bağlı köylerden başlayan Türkeş, bilâhare başka yere gitmek üzere şehrimizden ayrılmıştır.


27 Mart 1963 Perşembe - YENİ SABAH Gazetesi

A. TÜRKEŞ ‘MEMLEKETİN 2. İHTİLÂLE TAHAMMÜLÜ YOK’

ERDEK – Eskiden Erdek’te vazife yapan 14’lerden Alparslan Türkeş dün saat 11 sıralarında Bandırma’dan Erdek’e gelmiştir. Türkeş Erdek’te eski dostlarını ziyaret etmiş ve Erdek’in bazı sokaklarını gezerek eski hatıralarını yadetmiştir.

Türkeş bu arada <<Hâdiseler 27 Mayıs öncesine pek fazla uymaktadır>> demiş, elindeki bir gazetede bir subayın dövülme hâdisesini göstererek: <<İşte bu çok fena. Memleketin ikinci bir ihtilâle tahammülü yok. Fakat subay dövmek ne dereceye kadar doğru bilmem>> demiştir.



28 Mart 1963 Perşembe - BANDIRMA EKSPRES Gazetesi

ALPARSLAN TÜRKEŞ ŞEHRİMİZDEN AYRILDI

Pazartesi gününden beri şehrimizde bulunan Alparslan Türkeş dün saat 17 de sürat seferini yapan vapurla İstanbul’a hareket etmiştir.

Türkeş dün de şehir içinde bazı ziyaretlerde bulunmuş ve bu arada şehir kulübüne de uğrayarak, Haşim Nezihi Okay, Osman Nuri Çerman, Ali Hançıoğlu ve Selâmi Mete ile görüşmüştür.

Türkeş bu arada iki Aksakal’lı heyeti ile görüşmüş, bunların kendisini bekledikleri hakkındaki sualine de, “Gitmem lazım, Haziranda arkadaşlarla tekrar geleceğiz, o zaman görüşürüz” demiştir.


28 Mart 1963 Perşembe – YENİ İSTANBUL Gazetesi

DÜN GECE BANDIRMA’DAN DÖNEN A.TÜRKEŞ’İ GENÇLER TEZAHÜRATLA KARŞILADI

İki gün önce Bandırma’da bulunan 82 yaşındaki annesi Zehra Türkeş’i ziyaret etmekte olan Türkeş, yanında arkadaşları olduğu halde, dün gece saat 21.15 de şehrimize gelmiştir.

Bandırmada ve Erdek’te kendisine büyük tezahürat yapılan Alparslan, gençlerle ve halkla temaslarda bulunmuş, incelemeler yapmıştır.

Dün gece çok kalabalık bir gençlik kitlesi tarafından hararetle karşılanan Alparslan Türkeş’in yarın Ankara’ya gideceği ve orada bir basın toplantısı yapacağı öğrenilmiş bulunmaktadır.

Alparslan Türkeş’in Ankara’da da milliyetçi gençler tarafından karşılanacağı haber alınmıştır.

***

Türkeş’in Anıları Şahinlerin Dansı isimli eserde de Alparslan Türkeş’in Kuleli yıllarını ve annesini anlattığı 1944 yılına ait bölümlerde ana oğulun birbirlerine duydukları bağlılığı görmek ve çektikleri çileler hakkında tamamlayıcı bilgi edinmek mümkündür.

EVE KURU EKMEK TAŞIYOR

Türkeş, Kuleli anılarını daha sonra şöyle anlatıyordu:

“Yatılı olduğumuz için ailemden uzaktım. Hafta sonları eve gidebiliyordum. Ailem geçim sıkıntısı içindeydi. Babam çalışmıyordu. Ailemizin hiçbir geliri yoktu. Hazır yiyorduk. Kıbrıs’ta sattığımız evin parasıyla geçiniyorduk.

Okulda verilen ekmeklerin bir kısmını tasarruf edip, biriktiriyor, hafta sonunda eve giderken götürüyordum. Aileme yardım olsun diye düşünürdüm. Okuldan verdikleri harçlıkların az bir kısmını da kızkardeşime bırakırdım. Hafta sonları ailemi ziyaret ettikten sonra boş zamanlarımı Süleymaniye Kütüphanesi’nde değerlendirirdim.”

BİR AİLENİN DRAMI

Üsteğmen Alparslan Türkeş, “Turancılık Davası” nedeniyle tutukluluğunun altıncı ayını devirmişti. Kendisi İstanbul’da, ailesi ise Bandırma’daydı. Aslında Türkeş, eşi, çocukları, anne ve babasını Erdek’te bırakmıştı. Onlar adeta kaderlerine terk edilmişti. Silahlı Kuvvetlerin verdiği maaş kesilmiş, eldeki avuçtaki de tükenmişti.

Kelimenin tam anlamıyla, bir aile dramı yaşanıyordu. Türkeş’in eşi, Erdek’te bulunmanın güçlüğü nedeniyle Bandırma’ya taşınmaya karar veriyor, bu arada üçüncü çocukları “Sevenbige” de dünyaya geliyordu. Baba, bu mutlu anı yaşayamayacak, Türkeş ailesinin yeni ferdi Sevenbige, ailenin buruk bir sevinç kaynağı olacaktı.

Türkeş, hücreden hastaneye çıkmıştı. Deniz manzaralı bir odada kalıyordu. Hastanede bir ziyaretçisi vardı. Görüşebilmek için çalmadık kapı bırakmayan bu ziyaretçi acep kimdi?

Türkeş, Haydarpaşa Hastanesi’ndeki yarı özgür ortamda yaşadığı o günleri yarım asır sonra anlatıyor.

“Hastanede ilk gecemi geçirdim. Şiddetli bronşit ve anjinden rahatsızlık teşhisi kondu. Gerekli ilaçlar verildi, iğneler yapılmaya başlandı. İlk yattığım günün akşamı, Başhekim Fikri Altan Paşa odama geldi, beni ziyaret etti. Hatırımı sordu, ne gibi yemekler istediğimi öğrenmek istedi. Canım ne istiyorsa, onu pişirteceğini ifade etti. Çok nâzik davrandı, bana şefkat gösterdi.

Kapıma bir sıhhiye onbaşısı diktiler. O, benim emir erim olarak görev yapıyordu. Bu arada, bir sürprizle karşılaştım, baktım annem karşı koridordan geliyordu. Zavallı anacığım, iki büklüm olmuştu. Ben, onu görüyordum ama o, beni farkedememişti. Kucağı paketlerle doluydu.

Heyecanla, anacağımın koridorun öte başından gelişini bekledim. Benim odama yaklaşmıştı ki, yol kenarında duran hemşireler üstüne şahin gibi atlayıp, ‘Emir var, görüşemezsiniz!’ dediler. Ardından, ben müdahale ettim. Hemşirelere dönerek, bu hanım benim annemdir. Görüşebilmemiz için, Başhekim Paşa hazretlerine bir not yazabilir miyim? dedim, sustular. Ardından Başhekime hitaben, bir kâğıt parçasına şunları yazdım.

‘Çok Muhterem Generalim,
Annem, ziyaretime geldi. Beş dakika görüşmede bulunmamız için, sizin izin lûtfetmenizi istirham ederim. Saygılar sunar, ellerinizden öperim.
Üsteğmen Alparslan Türkeş’

Notumu Başhekime götüren hemşire dönüp geldi, görüşebilirsiniz, Paşa izin verdi, dedi. Anacığımı kucakladım, altı ayın hasretini giderdim, kaldığım odaya aldım. Ağlamaya başladı anam. Eşimi, çocuklarımı sordum. Beş dakikamız dolmuştu. Hemşireler hemen başımıza dikildiler, süre bitti, dediler.

Ben bu işten bir şey anlamamıştım. Tekrar elini öptüm, kucaklaştık ve vedalaştık. Çok huzur verici bir şey oldu. Evimden, eşimden ve çocuklarımdan sağlık haberlerini almıştım. Bu, tutuklandığım günden bu yana aldığım ilk haberdi.

Sonra öğrendim, anacığım Tophane’deki hapishaneye de gelip gitmiş. Hem de sıkça. İçeri alır, kendisine kahve ikram ederlermiş. Ama benim, bunlardan hiç haberim olmadı.

Annem bir defasında askeri Cezaevi yöneticilerine demiş ki:

- Benim oğlumun suçu nedir? Niye buraya kapattınız? Kaatillik etmedi, hırsızlık etmedi, ırz düşmanlığı yok, herkes kendisini seviyor, bunca zamandır niçin burada tutuluyor? Ailesi, çoluğu çocuğu sefil ve perişan. Maaşı kesik. Hiçbir gelirimiz yok.

Anacığım Erdek ve Bandırma’da her önüne gelene sormuş. Bu Turancılık nasıl bir suç? diye. Turancılığın suç olduğunu ilgililerden öğrendikten sonra, peki bizim emir eri Turan, o halde niçin dışarıda? Onu da hapse atın, demiş.”

***

İhanetler ardı ardına gelmektedir. 1944’te 10 ay hapis, 1960’da 27 ay sürgünden sonra Türkeş yurda dönüşünün akabinde aradan üç ay geçmeden bu defa Talat Aydemir’in ikinci darbe teşebbüsüyle ilgili görülerek 21 Mayıs 1963’te tekrar tutuklanır. Bu tutukluluk da 3,5 ay sürer. Başbuğun 1980 darbesinde 4,5 yıl sürecek uzun tutukluluğunu ise, ebedi aleme göç etmiş bulunan Zehra Ana göremeyecektir. (Zehra Türkeş 1887-1971) Allah çilekeş ana oğulun mekânlarını cennet eylesin.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,09 M - Bugn : 9106

ulkucudunya@ulkucudunya.com