« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Nurullah KAPLAN

12 Kas

2006

POLİTİKANIN TASALLUTUNDA ÜLKÜCÜLÜK!

12 Kasım 2006

Politika Yunanca bir kelime ve yüzlerce tarifi var. En genel ifadelerle:

Politika, menfaat çatışmalarının vuruşmaya dönüşmeden hal yoludur.
Politika, menfaat dağıtma mekanizmasının nasıl işletileceğinin el kılavuzudur.
Politika, bir amaca varmak için karşısındakilerin duygularını okşamak, zayıf noktalarından veya aralarındaki uyuşmazlıklardan istifade etmek suretiyle iş görmektir.
Politika, bin bir yüzlülüktür.

Politikaya ilişkin bu ve benzeri tariflerin hemen hemen tamamında mensubu bulunduğumuz kültür ve medeniyet değerleri ile çatışan veya çelişen mana unsurları bulmak mümkün. Bunun yanı sıra kavramın yunan menşeli olması ve Batıdan hayatımıza duhul etmesi de bizi rahatsız eden bir başka yönüdür.

Bu olumsuzluklarından dolayı bu kavramı kullanmak yerine kendi kültürümüzün mahsulü olan siyaset kavramı tercihimiz olmuştur. üstelik, son yirmi yıldır ihmal etsek bile fikir sistemimizi, dünya görüşümüzü tarif edeceğimiz ve kendimizi anlatabileceğimiz kelimelere, kavramlara duyduğumuz ihtiyaç sebebiyle politika ile siyaseti birbirinden ayırmışızdır.

Bizim için politika, maddeciliği-menfaati-bencilliği-nefsaniyeti temsil ederken siyaset, idealizmi-millete hizmeti-diğergâmlığı işaret etmektedir.

Siyaset, milli-manevi bir gayeye erişmek için tek yol değilse bile önemli bir vasıta idi.
Bu önemine binaen Alparslan Türkeş arkadaşları ile birlikte CKMP'ye girmiş, Üç Hilal'li bayrağıyla MHP'yi kurmuştu. MHP siyaset yolunda iktidar olacak, milletin elinden alınmış devletini yeniden Türklüğün hizmetine sunacak, çağlar üzerinden sıçrayarak geri kalmışlığını izale edecek, Türk Devletini güçlü - Türk Milletini mutlu kılacak iktisadi, içtimai,hukuki ve siyasi nizamı kuracaktı.

Davasına ram olmuş Türk Milliyetçilerinin siyaseten güç kazandığı dönemlerde Ülkücülüğün değerlerini sindirememiş, gayesine nüfuz edememiş kişilerin de MHP teşkilatlarında bulunduğu, zaman zaman öne çıktığı olmuştur. Ülkücülüğü İSTİSMAR eden bu kişiler gaye ve dâvadan ziyade kendi menfaatlerini düşünerek hareket eder. Ancak bunu yaparken dahi davanın hizmetinde bulunduklarını ifade eder; hareketin genel kabullerine karşı saygılı, değerlerine karşı hürmetkar davranırlar. Teşkilatların murakebesi bu tip istismarcıların bencilliklerine gem vurur.

Dava anlayışı erozyona uğrayıp, değerler hiyerarşisi zayıflamaya başladığında kontrol mekanizması da zaafa uğrar. Bu dönemler suret-i haktan görünen istismarcıların gerçek yüzlerini gösterdiği dönemlerdir. Artık fikir ve davaya karşı hürmetkar, saygılı davranışların yerini umursamazlık almıştır. İstismarın yerini ise İSTİMÂL almıştır.

İstismarı aleniyete dökecek fırsatı bulup, işi istimal boyutuna çekenlerin kendi menfaatleri için teşkilatları kullanır hale gelmeleri Hareketin dinamik unsurlarınca ber taraf edilmezse istimal edenlerin teşkilatlara hakim olup, camia üzerinde TAHAKKÜM kurmaları kaçınılmazdır. Teşkilatlarda hakim hale gelen bu bencil-egoist zümre Hareket mensuplarından gelecek tenkit ve itirazları teşkilatlara zarar veren fitne ve dedikodu olarak aşağılayıp "teşkilatçılık" adına suçlarlar. Tahakkümlerini pekiştirinceye kadar arkasına saklanıp sığınacakları bir paravandır teşkilat onlar için.

Teşkilat üzerindeki tahakküm tamamlanıp, teşkilatların bütününe sirayet edecek şekilde yaygınlaşınca, teşkilat kademeleri kendilerine bağlılık gösteren daha doğrusu geleceğe yönelik hedeflerinin tahakkukunu bağlılıkda gören bendegânlara teslim edilince "lider ve ekibi" tahakkümü TASALLATa dönüştürmekte beis görmezler.

Teşkilatlar emin ellere(!) teslim edilinceye kadar sarıldıkları "teşkilat" sopasının yerini artık "lider" tabusu almıştır. Dâva ve teşkilat yok, lider vardır. Her şey lider için, lidere göre lider tarafındandır. Artık sadece liderin fikri, liderin teşkilatı, liderin menfaatleri, liderin yol arkadaşları, liderin istekleri, liderin arzuları… vardır.

Tenkit ve itirazlar karşısında suçlamalara değil cezalandırmalara yer vardır artık. Lidere(!) karşı gelenler için töre(!) işletilir.. töre(!) gereğince ceza kesilir. Bu ceza bazen uzaklaştırma, bazen azil, bazen de dayaktır. Bencillik, nefsaniyet bütün sınır tanımazlığı ile, şiddeti ile musallat olmuştur mukaddeslere.

Ülkücü Hareket'in CKMP ile başlayan siyaset hayatında istismar - istimâl - tahakküm - tasallut safhalarının sonuncusunu en ağırından yaşadığımızı görmemek için kör olmak gerekli. Siyasetin her anında rastlayabileceğimiz istismarcıları teşkilatın gücü ve kontrol mekanizmaları ile etkisiz hale getirebildiğine inandığımız yılların ardından, inanç ve idealizmin zayıflaması, 12 Eylül'ün tabii neticesi olan ağır hasarlı bünyemizin direnç gücünü kaybetmesi, istimâl dönemine fırsat vermiştir. Türkeş'in yeniden derleyip topladığı ve 1991 de meclise taşıdığı ancak, Muhsin Yazıcıoğlu'nun ayrılışı ile oluşan teşkilat içi kaos dönemi istismarcıların önünü açmış oldu.

Türkeş sonrası oluşan yeni yapı 1999 seçimleri ile ikinci büyük parti olarak meclise girip, iktidar ortağı olunca tahakküm devresi de başlamış oldu. Bütün teşkilatlar 400 üye sınırlamasıyla, göstermelik kongrelerle istenildiği gibi şekillendirildi. Sadece MHP değil bütün Ülkücü kuruluşlar (ocak / vakıf / sendika) politikanın tahakkümüne maruz kaldı. İktidar dönemi tahakküm dönemini hızlandıran ve kısaltan bir etki yapmıştır. İktidar, hem elinde bulunduranlara büyük bir güç vermiş hem de partinin iktidar ortağı olarak dağıtabileceği nimetlere zımnen yahut alenen talepkar olanların sessiz kalmalarına müessir olmuştur..

Tahakkümün pervasızlığına itiraz edecek olanlar Sadi Somuncuoğlu, Ali Güngör, Ozan Arif, Ramiz Ongun, İsrafil Kumbasar, Ümit Özdağ özelinde olduğu gibi genel bir tavırla tasalluta maruz kalmıştır. Tasallutun muhatabı şehitleri, gazileri ve bütün mensupları ile Ülkücü camiadır.

Ülkücülüğün üzerinde tasallut kol gezmektedir olanca nemrutluğuyla… Ve bundan sonra Ülkücü Harekete sıdk ile bağlılık gösterenler, istismar-istimâl ve tahakküme zamanında müdahale etmeyenler, bu tasalluta karşıYENİDEN ÜLKÜCÜLÜK şiarıyla çarıklarını giymeleri için son bir fırsat ya bulurlar, ya bulamazlar!

Dün bütün mahallenin namusu, ârı için seferber olanların bugün evlerine, yatak odalarına, bizatihi kendi namuslarına musallat olanlara karşı yapmaları gerekenlerden hangi saikle imtina ettiklerini bir kez daha sorgulayıp, siyasetten politikaya dönüşen yapıyı aslına irca etmek için, kendi paylarına düşen sorumluluktan daha fazla kaçamayacaklarını da ikrar etmelidirler.

Bencilliğin politikasından, idealizmin siyasetine yeni bir kapı açmak, bu tasalluta son vermek ÜLKÜCÜLÜĞÜN var olabilmesinin ilk şartıdır.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,03 M - Bugn : 20071

ulkucudunya@ulkucudunya.com