« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Nurullah KAPLAN

02 May

2006

MATEM DEĞİL BAYRAM OLSUN !

02 Mayıs 2006

 Son yarım asrını aralıksız savaşan, ve bu savaşlarda Türk tebaasını cephelerde sebil eden Osmanlı Devleti tarih sahnesinden çekilirken O'nun yerine kurulan, Anadolu'ya hapsolmuş yeni Türk Devletinin idarecileri yeni devlete yeni ulus projesiyle yola çıktılar. Kimilerinin

İmparatorluktan milli devlete geçiş, kimilerinin ümmetten ulusa geçiş olarak, kimilerinin de karanlıktan aydınlığa geçiş olarak yorumladığı 1930'lu 1940'lı yıllar aslında yeni bir ulus yaratma çabalarının hızlı adımlarıydı.

Yeni devlet cephelerde döktüğü kanın bedeli olarak 1000 yıldır bu coğrafyayı vatan yapan Türklerindi. Ama O'na farklı bir gömlek biçilmiş olmalı ki, idareciler değiştirdiği Arap alfabesinin yerine Latin alfabesini, rakamları yerine Roma rakamlarını, takvimi yerine Gregoryan takvimi... koyuyordu. Değişen giyim-kuşam, harf-rakam, Cuma-Pazar değil onların ötesinde kültürdü.. medeniyetdi..kimlikdi... Kıblemiz değişiyordu. Bu değişim rüzgarında zannedildiği gibi Ziya Gökalp - Mustafa Kemal etkisinden çok daha fazla Abdullah Cevdet-İsmet İnönü etkisi vardır. Ziya Gökalp'in ölümü ve Mustafa Kemal'in devlet idaresine uzak kaldığı / Sofradan katıldığı dönmelerde ipler İnönü hizbinin elindedir. Her zaman olduğu gibi, cephelerde zafer kazananlar iktidarlardan uzak tutulmuştur. İktidarda olanlar da yüzlerini Batı'ya dönmek sevdasıyla, Türk'ün ruh köküne kezzap dökmek, madde planında kurtulan Türk'ü ruh planında helak etmenin peşindedir.



Bu gidişe hayır diyen üç farklı ses yükselir o dönemde: Necip Fazıl Kısakürek, Said-i Nursi, Hüseyin Nihal Atsız

Necip Fazıl Kısakürek, nev-i şahsına münhasır kişiliği ile tek başına muhalefeti seçmiştir. Tek başına, tek vücud... Kalemi ve zekasıyla kendi muhalefetini yapar. Çıkardığı degiler hem sanatçı kişiliğinin hem de iktidara muhalefetinin zeminidir.

Said-i Nursi, inandığı hakikatler uğruna her şeyi göze almış, doğru bildiği şeyleri söylemeyi kendisi için vazife addeden bir karakterin sahibidir. Önceleri inandıklarını meydan okurcasına haykıran tavrı zamanla değişmiş, içe dönük bir yapılanmayla talebe yetiştirmeyi, yakın çevresine sohbetleri ve yazdığı risalelerle dışa kapalı, içe dönük cemaat tipine yönelmiştir.

Hüseyin Nihal Atsız ve O'nun şahsında Türk Milliyetçileri ise mücadele zemini olarak kürsüleri, meydanları, milletin bütün hayat alanlarını seçmiştir. Dışa açık bir yapılanmayla iktidara, düzene açıktan başkaldırıya dayanan mücadele metodu tercihleridir. Aksiyonerdirler... Aktifdirler... Hareketçidirler. Bu tavır, değerlerini yaşatmayı ülkü edindikleri Türk Milleti'nin binlerce yıllık tarihinden, kimliğinden, kültüründen süzülüp gelen tavırdır...Genlerinde vardır. İktidarı elinde bulunduran ve gücünü en faşizan metodlarla kulanmaktan çekinmeyen Milli Şef döneminde " Yüksek vekaletin alçak vekiline..." diye başlayan açık mektuplar yazıp, yayınlamak da ancak damarlarında Türk Kanı taşıyan bu ülkü erlerinin harcıdır. Karşılığında Sansaryan Hanın işkencehaneleri, tabutlukları olsa dahi...

Bu işkenceler, zulümlere karşı ;

" Bilsin cihan ki ben bu cihanın nesindeyim:

Bir ülkünün mehabetinin zirvesindeyim.

Dünya denen mezellete dalsın her isteyen;

Ben ırkımın şeref taşan efsanesindeyim." Haykırışı ile,



"Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir.

Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmemektir.

Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;

Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir." Kararlılığı ile mücadele edenler Türk'ün ruh köküne sahip çıkanlar, Türk Milliyetçileri, İlay-i Kelimetullah davasına, Nizam-*Alem ülküsüne iman etmiş Türk - İslam Ülkücüleri'ni Türk Milletine hediye etmişlerdir. Onların yetişdirdiği, "yaşasın devlet, kahrolsun düzen", "Milli devlet, güçlü iktidar" parolasıyla yola çıkan bu Ülkücüler 3 Mayıs'ları daha bir heyecanla, daha bir coşkuyla kutlarlardı. Lâkin,

-bilhassa- Mamak Sendromuna yakalananların yetki kaptığı dönemlerde 3 Mayıs Türkçüler Günü daha mahzun, daha üzgün, daha ölgün yaşanıyor.



"Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden

Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.

Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden

İtler bile gülecek kimsesizliğimize." Şiarıyla yola çıkanlar kadar inancımız, imanımız olursa aşamayacağımız sendrom (!), yenemeyeceğimiz iktidar hesabı olmayacaktır. Ancak o günlerde 3 Mayıslar matem olmaktan çıkar bayram olur.



Yayınına bir 3 Mayıs'da başladığımız Ülkücü Dünya Görüşü sitemizden gönlünde eskimeyen sevdaların-ülkülerin izlerini taşıyanlara selam olsun!



BAYRAM OLARAK KUTLAYACAĞIMIZ 3 MAYISLAR DUASIYLA...

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,81 M - Bugn : 11093

ulkucudunya@ulkucudunya.com