« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Nurullah KAPLAN

08 Ağu

2007

DEĞİŞİM

08 Ağustos 2007

 Seçimlerin üzerinden iki hafta geçmesine rağmen sonuçlar üzerinde yapılan değerlendirmeler halen devam ediyor. Mutlaka ki, herkes kendi penceresinden bakıp, kendi terazisiyle ölçecek, kendi diliyle konuşacaktır Kimileri görebildiklerini, kimileri de görmek istediklerini söyleyecekler. İçinde yaşadıkları "dünyayı" anlamaya çalışanlar olduğu gibi, "uzayda yaşayıp" dünyaya ahkâm kesenler de olacaktır.

Bize düşen, idrakine muktedir olabildiklerimizi, doğruluğuna inandıklarımızı aynı ortak dili konuştuğumuz insanlarla samimiyet dâhilinde paylaşmaktır.

MHP'nin 14,2'lik oy oranının ne denli başarı olduğu sorusunu bir yana bırakacak olursak, asıl ihtimam gerektirecek olan oy oranından ziyade oy kaymalarıdır.

Seçim sonuçlarının harita üzerinde gösterildiği grafiklere baktığımızda MHP'nin oy yoğunluğu olan bölgelerde AKP'nin açık ara önde olduğunu görüyoruz. İç Anadolu Ve Doğu Anadolu'da düşen oy grafiği Ege ve Akdeniz bölgelerinde yükseliyor. Sadece il veya bölge bazındaki oy değişimine bakarak bir sonuca varmak mümkün mü? Bölgesel hassasiyetleri göz önünde bulundurunca mümkün tabii ki.

Tek başına iktidarı hedefleyen bir parti her ilden, her bölgeden kendisini iktidara taşıyacak kadar oy alabilmeli. Böylesi bir destekten mahrum kalması MHP için bir handikap. Ama asıl handikabı daha önce kendisine oy veren seçmenlerin, bir fikir partisi olarak oylarını alabildiği geniş bir kesimin oylarını kaybetmesidir. Ve bu seçimden seçime değişen oy dalgalanmalarından daha önemlidir.

Milliyetçi ve muhafazakar hissiyatıyla MHP'ye bağlılık duyan seçmenlerin AKP'ye yönelmesi iki şekilde mümkün olabilir: AKP'nin bu değerlere sahip çıkması ya da seçmenlerin bu değerler üzerinden tercih yapmaktan vazgeçmesi. Türklük yerine Türkiyelilik kavramını tercih eden, AB ve ABD ile iyi ilişkiler peşinde koşarken milli değerlere sırt çeviren bir AKP milliyetçi seçmenin tercihi olmayacağına göre bu seçmenler ya milliyetçilikten vazgeçtiler ya da MHP'yi milliyetçi siyasetin temsilcisi olarak görmüyorlar. Kısaca söylemek gerekirse ya MHP değişti ya da seçmen değişti.

Türkiye'deki liberalleşme / bireyselleşme / dünyevileşme yönündeki değişimin toplum yapısını değiştirdiği, üstelik hızlı ve yüksek oranda bir değişime sebep olduğu bir vakıa. Ancak bu değişimin doğuracağı olumsuzluklara karşı tavır alması ve direnmesi gereken MHP'nin tabanını dahi bu değişimden koruyamaması sadece kendisini iktidara taşıyacak olan yolun kesilmesini değil aynı zamanda bizatihi kendi varlık sebebinin zedelenmesini, zayıflamasını da beraberinde getirecektir.

Seçim öncesinde MHP'ye oy vermeyeceğini beyan eden milliyetçilerin düşüncelerini seslendirip, yazılı olarak da ifade etmelerine mukabil kendilerini lâik ve çağdaş olarak tarif eden bazı yazar çizer taifesinin MHP'ye oy istemesi göstermektedir ki, MHP tabanını koruyamamakla kalmamış, aynı zamanda esen değişim rüzgarlarından önemli ölçüde etkilenmiştir.

Değişim, Özallı yıllardan beri her derdin devası bir sihirli kavram olarak karşımıza çıkıyor. Bülent Ersoy'un değişimi ile Özal'ın transformasyon politikalarının çakıştığı son yirmibeş yıllık bu değişim rüzgarlarına MHP'nin kapılması bir "reel politik" gerçeklik midir?

12 Eylül 80'de Türk Milliyetçiliğinin üzerinden geçen tank paletlerinin, işkence tezgâhlarının, idam sehpalarının geride bıraktığı "korku ve yılgınlık" tortusu mudur?

Medeniyetler Çatışmasının mukadder hesaplaşmalarında taraf olabilecek iddia sahiplerinin inanç ve özgüven kaybının "siyasal izdüşümü" müdür?

Eğer ömrümüz daim olursa bu seçim değerlendirmeleri(!) bitmeden yeni yeni seçimlerle yüz yüze geliveririz… Kaç seçim geçirdik, kaç seçim daha görürüz. Ama, yaşadığımız değişim süreçlerinin muhasebesini yapmadan, yaşadığımız hâlin murakabesine girişmeden duygularımızı, düşüncelerimizi içimize hapsederek gideceğimiz yeni seçimler, esen rüzgarların bir o yana bir bu yana savurması, konjonktürel dalgaların bir alçaltıp bir yükseltmesi ile doğacak "realite"ye teslim olmamızı da beraberinde getirecektir. Asıl "suskunluğun sarmalı" bu olsa gerek…

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,03 M - Bugn : 21926

ulkucudunya@ulkucudunya.com