« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

17 Eki

2006

ORHAN PAMUK OLAYI

17 Ekim 2006

Orhan Pamuk’a Nobel Edebiyat Ödülü verildi… Verilir elbet, ben de “Türkler bir milyon Ermeni’yi ve otuz bin Kürt’ü kesti” deseydim, belki bana bile verilirdi…

Aslında, bu cümleyi kurarken somut bir şey söylemeyi düşünmemiştim. Sadece, lâfın gelişi olarak söylemek istemiştim… Anlamı güçlendirmek için, hani söylenir ya, işte öyle… Ama vazgeçtim, aynı cümleyi şimdi somut ve gerçek bir olayı anlatmak için söylüyorum: Verilir elbet, ben de “Türkler bir milyon Ermeni’yi ve otuz bin Kürt’ü kesti” deseydim, belki bana bile verilirdi.

Durun biraz, acele etmeyin, hemen “Atma Debreli, din kardeşiyiz” demeyin. Yazının gerisini de okuyun, tatmin olmazsanız, o zaman söylersiniz, ne söyleyecekseniz…

İlk romanım MATRUŞKA/Kurşun Adres Sormaz, 2002 yılının Şubat ayında TİMAŞ’tan çıktı. Biliyorsunuz, hayli ses de getirdi. Gazeteler de mülâkatlarım yayınlandı, hatta bazı televizyon programlarına çağırdılar, beni… Mart ayında bir gün cep telefonum çaldı. Açtım. Türkçe konuşan biri, tercüman olduğunu söyleyip bir Alman gazetecisi adına benden randevu talep etti. Verdim. TİMAŞ’ta görüşmek üzere sözleştik.

İki kişi geldiler, biri bayan diğeri bay… Erkek olan tercüman ve Türk, diğerini tanıttı; gazeteci Christiane Schlötzer. Almanya/Berlin’de çıkan, günlük tirajı 435 bin olan liberal sol eğilimli Süddeutsche Zeitung adlı gazetenin yazarı. Benimle, Matruşka ve Susurluk Olayı ile ilgili olarak görüşmek istiyormuş. Kabul ettim.

Gazeteci bayan soruyor, tercüman çeviriyor; ben bazı sorularına cevap veriyorum, bazılarına vermiyorum, bazılarına ise yazılmamak kaydıyla… Kadın bundan rahatsız oldu. Çünkü o sansasyonel cevaplar istiyor. Gazeteciliğin kaidesidir; “Köpek bir adamı ısırırsa normal bir şeydir, adam bir köpeği ısırırsa haberdir”. O, en azından, haber değeri olan şeyler söylememi bekliyor. Hele Türkiye’nin aleyhine bir şeyler söylersem, bunu ekstra sayacak… Durum bu. Bunu, açıkça ifade etmiyor, ama sorduğu suallerden anlıyorum, ben. Lâkin ben böyle şeyler söyleyemem; ben milliyetçiyim. Milletimi seviyorum, milletimi her şeye rağmen korumam lâzım… Nitekim, gazetecinin istediği gibi konuşmuyorum.

Gazeteci hanım, bundan hiç hoşlanmadı; bunu da açıkça söyledi. Gitti.

Yazmasını beklemiyordum, ancak yazdı. Hem de tam yarım sahife ve fotoğraflı bir yazı… İnanmayan, 24 Nisan 2002 tarihli Süddeutsche Zeitung Gazetesi’nin 11. sayfasına bakabilir… Eğer ben, kadının istediği cevapları verseydim; haber gazetenin 1. sahifesinde verilirdi, Nobel alamazdım ama, inanın kitabım en azından Almanca’ya çevrilirdi.

Tabii ben kendimi, Orhan Pamuk ile karşılaştırıyor değilim. Böyle bir mukayese yapmam da mümkün değil, zaten. Ben haddimi bilirim!

Çünkü ben, Sabetaycı değilim.

Dedem, Devlet’ten ihale alan Cumhuriyet’in ilk mühendislerinden değildi.

Babam, IBM ve Koç Holding de genel müdürlük, SODEP’te kuruculuk yapmamıştı.

Ağabeyim, ABD Üniversite’lerinde ekonomi profesörlüğü yapmıyor.

ABD’de üç yıl kalıp, sponsorluğunu ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı, IWP isimli yazı yazmakla ilgili kursa katılmadım.

Kitabımı, ABD de Bertelsman isimli Yahudi yayınlamadı.

Üstelik, “Kitabın Papası” Doğan Hızlan akrabam da değil.

Ben, annesi ilkokul mezunu, babası ilkokulu dışarıdan bitirmiş kendi halinde bir Müslüman Türk’üm. Ve bundan çok memnunum!

Ama bir gerçeği de ifade etmem lâzım: Bu özellikleri olmasaydı, üstüne bir de milletimize o iftirayı yapmasaydı, Orhan Pamuk bu Nobel’i değil almak, rüyasında bile göremezdi! Bu dediğime inanmıyorsanız, insanların bu konuda ne düşündüklerini okuyun da görün, doğru mu yoksa yanlış mı söylüyorum:

• Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Ali Ercan: Pamuk'a kara lekeli bir Nobel ödülü verilmesi Cumhuriyetimizin ne denli büyük bir hıyanet cephesiyle karşı karşıya olduğunu açıkça gösteriyor.

• Ankara Ticaret Başkanı Sinan Aygün: Sayın Pamuk lütfen, hiç vakit geçirmeden çıkınız deyiniz ki Fransa'nın ülkemin üzerine atmaya çalıştığı çamuru protesto ediyorum.

• BBP Genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu: Türkler 1.5 milyon Ermeni'yi katletti diyen yazara ödül veriyorlar. Bu bir tesadüf değil.

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer: Bir Türk romancısının Nobel ödülü alması hepimizi sevindirdi. Ancak dilerdik ki, Türkiye karşıtlığıyla değil, gerçekten Türkiye'ye, Türk romancısına yakışır eserleri nedeniyle bunu alabilmiş olsun.

• Fazıl Hüsnü Dağlarca: Ermeni'yi övmeyene armağan yok. Ama günün modası bu. Ödülü son alan alan adam da Ermenileri övmüştü. Böylece Nobel almanın yolu herkese gösterildi. Bizim şuursuz Türk aydını bu kafayla giderse daha çok küçülecek. Nobel'in önemi alana göre de değişiyor. İyi yazara değil, birilerinin adamı olana verilir oldu.

• Pınar Kür: Şaşırmadığımı söyleyemeyeceğim. Çünkü yaş olarak Nobel yaşına gelmiş değil bir kere. İkincisi adı edebiyat ödülü olmasına rağmen , genelde politik nedenlerin ağır bastığı bir ödül olarak biliniyor. Dolayısıyla günümüzde Türkiye'nin çok gündemde olması, özellikle bir etken olmuş olabilir. Ama Ermeni soykırımı meselesinin Fransız parlamentosundan geçtiği gün 'Ermeni soykırımı vardır' diyen bir Türk yazarına Nobel'in verilmesini talihsizlik olarak görüyorum.

• Alev Alatlı: Gelinen bu noktada Orhan Pamuk şu kadarcık entelektüel namusu varsa ödülü hemen reddetmelidir. Nobel Ödülü ile Fransa'daki Ermeni tasarısının aynı anda geçmiş olması belki Pamuk açısından bir şanssızılıktır ama AB ülkeleri düşünüldüğünde Nobel ödülleri de dahil olmak üzere bu bir tavırdır. Yaşar Kemal'den esirgenen Nobel Edebiyat Ödülü'nün Orhan Pamuk gibi vasat bir yazara veriliyor olması üzerinde bir daha düşünülmesi gereken bir konudur.

• Kürşat Başar: Kendisi için çok önemli bir başarı, onu tebrik ediyorum. Kendi hazırladığı bir projedir. Bunun dışında edebiyat kısmı yazık ki, siyasi tartışmaların gerisinde kaldı. Bir yazarın, edebiyatıyla tartışılmasını isterdim. Bunda Orhan Pamuk'un da payı var. Hevesine ulaştığı için daha sonraki konuşmalarının daha farklı olacağını düşünüyorum, ümit ediyorum.

• Metin Erksan: Orhan Pamuk'un Nobel Edebiyat Ödülü'nü alması; Türklük için, Türk Ulusu için , Türkiye Cumhuriyeti Devleti için ağır bir yıkım olmutur. Nobel Edebiyat Ödülü değerini yitirmiştir. Gelecek yol ayrımları ve hesaplamalarla dolu olacaktır.

Fatih Altaylı: Çok sevinemiyoruz, çok mutlu olamıyoruz. Çünkü Pamuk'u 'bizden biri' gibi göremiyoruz. Tam aksine, ödüle kavuşmak için 'bizi satan' biri olarak, 'yalanlarla milletini suçlayan' biri olarak görüyoruz.

Yılmaz Özdil: Fransa'daki rezaletle birleştirince bugünkü durumumuz özetle şudur: Soykırım yoktur diyene... Hapis. 'Soykırım vardır' diyene Nobel. Orhan Pamuk, 1 milyon avro alacak. Biz, adam başı birer yıl yatıp, 45'şer bin avro ödeyeceğiz. Hazindir. Lütfen, hiç kimse çıkıp, 'edebiyat ödülüdür' falan demesin. Ödül, siyasidir... Kasıtlıdır.

Ali Saydam: Neden doğru dürüst sevinemiyorum acaba... Bir Türk'ün Nobel alması sevinilecek bir şey değil mi? Oysa sevinememe nedenim zaten bu cümle içinde gizli herhalde. Orhan Pamuk'un kendini ne kadar Türk olarak konumladığında, ne kadar Türk kültürünü yansıttığında, ona sahip çıktığında...

Şakir Süter: Bir Türk, ilk kez Nobel Ödülü aldı. Yazarımız Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı. İyi de... Niçin içimizde bir burukluk var? Biz niçin bu habere yeterince sevinemiyoruz acaba?

Melih Aşık: Aslında dün Nobel'i Orhan Pamuk kazandı haberi gelince hiç bir şey hissetmemenin çok ötesinde kimi soru işaretleri uyanmadı mı zihinlerde? Bir Türk Nobel'i kazandı... Ne mutluluk? Ama Türk yazarı olduğu ve edebi gücü sayesinde mi, yoksa Türkiye'yi dış odakları memnun edecek şekilde eleştirdiği ve bunu iyi pazarladığı için mi? Nobel Edebiyat Komitesi Tamamen edebi ölçülere ve Nobel ilkelerine göre mi davrandı yoksa politik bir karar mı verdi? Buna benzer konular önümüzdeki günlerin tartışmasıdır...

Haşmet Babaoğlu: (...) berbat, sinsi ve münasebetsiz bir zamanlama bu... (...) Bundan sonra ne popülizmden ne resmi bir makamdan icazet almayı aklımdan geçirmeyeceğim. Baskılar beni yıldıramayacak! Ama karanlık bir tezgah izlenimi verecek uluslararası desteklere de ihtiyacım yok! Hem kişiliğimi hem de sanatımı baskı altına alıp kuşkular uyandıran zamanlaması ve kriteri nedeniyle ödülünüze 'kalbimde yer yok' diyor, beni anlayacağınızı umuyorum..."

Mustafa Mutlu: "Beni ilgilendiren, bu ödülün gerçekten Pamuk'un eserlerine, edebi değerine mi, yoksa onun siyasi tavrına mı verildiği... (...) Ama eğer bu büyük bir başarıdan sonra bile şu anda okumakta olduğunuz yazıdaki gibi kaygılar yaşanabiliyorsa, sokaktaki insanlar bu başarının gururunu hissedemiyorsa, Pamuk'un biraz olsun düşünmesi gerekmez mi? "Tamam ödülü kazandım ama kaybettiklerime değdi mi acaba?" Ödülü kendisine hayırlı uğurlu olsun... Ama ne yalan söyleyeyim beni ilgilendirmiyor!

Güngör Mengi: Orhan Pamuk'un Nobel Ödülü'nü kazanması havayi fişeklerle kutlanabilmeliydi. Yazık ki bir avuç entelektüel dışında bu büyük olayın coşkusunu yaşayabilen yoktur. (...) Şimdi haklı olarak birçok kimse ödülü Orhan Pamuk'un yazdıklarına mı, söylediklerine mi verdiler?' diye soracaktır.

Ruhat Mengi: Oh, nihayet bir Türk edebiyatçısını fark ettiler ve bugüne kadar gelmiş geçmiş onca mükemmel edebiyatçımızı bir türlü beğenmeyip Orhan Pamuk'ta karar kıldılar. (...) Ne pahasına sorusunu sormadan edemeyeceğim. TV'lerde konuşan ve "Bugüne kadar daha çok siyasetimizle ilgileniyorlardı ama nihayet edebiyatımızla da ilgilendiler" diyenlere de gülmeden geçemeyeceğim. Orhan Pamuk'un sadece edebiyatıyla ilgileniyorlarsa ödülü neden geçen yıl vermediler?

Necati Doğru: Bu birinci sınıf yazar, Türkiye'yi ve Türk milleti'ni uygar dünya önünde sıkıştıran çemberlerden biri olan 'soykırım iftirasını' dile getirenlerin değirmenine su taşıdı. Taşnak Politbürosu'nun önde gelen üyelerinden biriymiş gibi açıklamalar yaptı.

Oktay Ekşi: Orhan Pamuk'un bu ödülü almak için yaptığı atraksiyonların da unutulmadığı bir gerçektir. Ne yazık ki Orhan Pamuk Batı dünyasının özellikle "Edebiyat ödülü almak istiyorsan -haklı olmak şart değil- kendi ülkenle ters düşmelisin" kuralını benimseyip uyguladı: (...) Bize gelince... Sayın Orhan Pamuk'a Nobel ile birlikte ahlaki zafiyet ödülü de verilse iyi olurdu diye düşünüyoruz.

Daha ne diyeyim; Nobel Edebiyat Ödülü Orhan Pamuk’a mübârek olsun!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,02 M - Bugn : 15248

ulkucudunya@ulkucudunya.com