« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

03 Kas

2021

“ÜLKÜCÜ MHP’DE OLUR!”

03 Kasım 2021

Bir Ülkücü, ne zaman “yapması gerekirken yapmadıklarından” ve/ veya “yapmaması gerekirken yaptıklarından” dolayı Devlet BAHÇELİ’yi tenkit etmeye kalksa bir ‘koro’ derhal “Ülkücü MHP’de olur” diyerek, ayağa fırlıyor ve tüm güçleriyle ‘saldırı’ya geçiyorlar!

Niyet ve maksadımı daha iyi anlatabilmek için, bu uzun cümlede tırnak içine aldığım iki kelimeyi îzah etmem (anlaşılır şekilde ifâde etmem) lâzım:

Önce ‘koro’; yani bunlar büyükçe bir topluluk, fakat sadece Ülkücülerden hatta “Ülkücü geçinenler”den ve “Ülkücüden geçinenler”in toplamından ibâret değil... Bunlara ilâve olarak, ‘koro’nun içinde maaşlı “AKP trol”leri de var ki, bunlar asla tahmin edilemeyecek kadar kalabalıklar… Ancak –maalesef- çoğu Ülküdaşlarımız bunların farkında değiller, herkesi kendileri gibi samîmî sanıyorlar, çünkü.

Ve ‘saldırı’; bu, önce sosyal medya vâsıtaları kullanılmak suretiyle yapılıyor ve bu şekli bir îkaz/ uyarı mahiyetini taşıyor… Bu îkaz, “Devlet BAHÇELİ muhâlifi”ne tesir etmezse o zaman da daha etkili başka şiddet vâsıtaları devreye sokuluyor… Bunların örnekleri medyaya birçok kez aksettiği için tekrarlamayı lüzumsuz buluyorum. Lâkin şu kadarını söylemeden de geçemeyeceğim; “son 3 yılda 67 gazeteci böyle ‘saldırı’lara uğradılar!”

Ne ise… Bu kısa îzâhattan sonra birkaç sual ile konuya devam edeyim: Başbuğ TÜRKEŞ böyle bir söz söyledi mi? Söyledi ise nerede, ne zaman ve neden/ niçin söyledi?

Başbuğ TÜRKEŞ, tam olarak böyle olmasa da bu anlama gelebilecek iki cümle söylemişti... Vecizenin aslı şöyledir: "Ülkücü MÇP'de olur, MÇP'de bulunmayan Ülkücü değildir. Onun Ülkücülüğü kalmamıştır, bunu böyle bilmeliyiz.”

Ve Başbuğ TÜRKEŞ bu iki cümleyi, 12. 7. 1992 günü Ülkücü Gençlik Temsilcileri’yle Ankara’da yaptığı “İstişâre Toplantısı”nda ifâde etmişti… (13.7 1992 tarihli gazetelere bakılabilir). Kesin olarak biliyorum, çünkü o toplantıya hasbelkader ben de dâvet edilmiş ve tereddütsüz katılmıştım.

Ve de Başbuğ’un bu sözleri neden/niçin söylediğine gelince… Bu, biraz uzunca bir hikâye, ama kısaca ifâde edeyim: MÇP milletvekilleri; Muhsin Yazıcıoğlu, Ökkeş Şendiller, İsmet Gür, Saffet Topaktaş, Ahmet Özdemir ve Esat Bütün, 7 Temmuz 1992 Pazar günü, Ankara’da Milliyetçi Çalışma Partisi’nden istifa etmişler… Bununla da yetinmemişler; “Türk Milleti’ne Beyannâme” başlıklı bir bildiri yayınlayarak; öz olarak “MÇP’de Ülkücülük yapamadıklarını, rahatça Ülkücülük yapabilmek için MÇP’den istifa ettiklerini” ifâde etmişlerdi… İstifa etmiş olanlar bu sözleriyle –dolaylı olarak- kendilerinin Ülkücü Hareket’in Kurucu Lideri Alparslan Türkeş’ten daha da iyi Ülkücüler olduklarını iddia etmiş oluyorlardı.

Ki, Başbuğ TÜRKEŞ bu iki cümleyi, Muhsin Yazıcıoğlu ile arkadaşlarının MÇP’den istifa etmeleri üzerine; Ülkücü Gençlik Temsilcileri için tertiplenen “İstişâre Toplantısı”nda yaptığı konuşmada söylemiş, devamında şunları da ilâve etmişti: “Ülkücülüğü ben kurdum… Ülkücülüğün kitabını ben yazdım… Ülkücü Hareket’in Lideri de benim!"

Demek ki Alparslan TÜRKEŞ bu sözleri; M. Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının MÇP’den istifa etmeleri ve de kendilerinin Ülkücü Hareket’in Kurucu Lideri ve Başbuğ’undan daha iyi Ülkücüler olduklarını iddia etmeleri üzerine ve bağlamında söylemişti.

Allah aşkınıza şu sualleri bir düşünün ve cevapları kendi kendinize verin; bir kimsenin, Ülkücülük’ün bânîsinden / kurucusundan daha iyi Ülkücü olması mümkün müdür? Ülkücü Hareket’in Kurucusundan, Kurucu Lideri’nden nasıl daha iyi Ülkücü olunabilir ki? Böyle bir şeyin imkânı var mıdır? Bu, akla ve mantığa aykırı değil midir?

Hâşa, sümme hâşa meselâ bir Sahâbe hatta Sahâbenin en mühimi çıkıp ben, Hz. Muhammed (S.A.V.)’den daha iyi Müslüman’ım iddiasında bulunabilir miydi? Böyle bir iddia ile ortaya çıkmış olsaydı, artık Müslüman kabul edilir miydi? Ve bir tek Müslüman bile o Sahâbeyi ciddiye alır mıydı? Ciddiye alıp, Hz. Peygamber (S.A.V)’e karşı onun yanında saf tutar mıydı?

Sakın ha, sakın! Hiç kimse günahımı almaya kalkmasın, benim günahım öyle çoktur ki, altından kalkamaz… Demem o ki hâşa, sümme hâşa, ben A. Türkeş ile Hz. Peygamber’i mukâyese ediyor değilim… Sırf meramımı ifâde edebilmek için günaha girme ihtimalini de göze alarak, çarpıcı bir örnek olarak söylüyorum, bunu… Demem o ki hiç kimse, ama hiç kimse İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V)’den daha iyi Müslüman olamayacağı gibi hiç kimse de Ülkücü Hareket’in Kurucusu Alparslan Türkeş’ten daha iyi Ülkücü olamaz!

“Ama onlar, Milletvekiliydiler…” Türkeş onları Milletvekili seçtirmeseydi, nasıl Milletvekili olacaktılar? “Onlar çok büyük mücâdele verdiler…” Türkeş onları Ülkücü yapmasaydı neyin mücâdelesini vereceklerdi? “Onlar zindanlarda ezâ ve cefâ çektiler…” Siz hangi ezâ ve cefâdan söz ediyorsunuz? Türkeş onların doğumlarından 10 yıl evvel zindanlarda ezâ ve cefâ çekiyordu… Hem onlar zindanlara bir kere tıkıldılar, Türkeş ise; 1944’te, 1963’te ve 1980’de olmak üzere 3 kere zindanda yattı… “Onlar idâmla yargılandılar…” Onlar 1 kere, Türkeş ise 3 kere idâmla yargılandı… Üstelik onlar sadece kendileriyle yakın çevrelerinden beş-on kişinin sorumluluğunu taşırken, Türkeş milyonlarca Ülkücünün sorumluluğunu vicdanında taşıdı… Siz istifacıları kiminle mukâyese ettiğinizin farkında değilsiniz. Vesselam.

“Uzatma M. Metin Kaplan, sadede gel… Ne diyorsun, Ülkücü MHP’nin dışında bir Parti’de de siyaset yapabilir mi?”

Tamam, o halde ben de kestirmeden gideyim; suale, kısaca cevap vereyim… Türkeş bir Parti’nin başındayken, Ülkücü, Türkeş hangi Parti’nin Genel Başkanı ise o Parti’de siyaset yapmalıydı!

“Neden ve niçin?” Çünkü Türkeş, aynı zamanda Ülkücü Hareket’in Kurucu Lideri’ydi… Ülkücü o sebeple –gerçekten Ülkücü ise- Ülkücü Hareket’in Kurucu Lideri’nin Genel Başkan olduğu siyâsî partide siyâset yapmaya mecburdu! Aksi halde ben Ülkücüyüm deme hakkını kaybederdi. Ülkücü Hareket’in Kurucu Lideri’nin yolunu/ izini tâkip etmeyenden Ülkücü olur mu?

“Peki, ya bugün?” Ülkücü bugün, Türkeş rahmetli olduğuna ve dolayısıyla hiçbir siyâsî partide genel başkan olmadığına göre; Ülkücülüğe ve dolayısıyla kendisine en yakın bulduğu siyâsî partide siyâset yapabilir?

“Ama Türkeş; ‘Ülkücü MHP’de olur’ demişti, bu söz ne olacak, yok mu sayılacak?” Dedik a, o söz Türkeş’in MÇP/ MHP’de Genel Başkan olduğu zaman geçerli ve bağlayıcıydı, şimdi artık bir bağlayıcılığı kalmadı. Çünkü bugün Ülkücü Hareket’in Kurucu Lideri Türkeş MHP’de Genel Başkan değildir. Bu bir.

İkincisi, Alparslan Türkeş’in söylediklerini değerlendirirken hangi sıfatla söylediğine bakmalı… Parti genel başkanı olarak söyledikleri ile Ülkücü Hareket’in Kurucu genel Başkanı sıfatıyla söylediklerini birbirinden ayırt etmek gerekir. Kezâ, Parti Genel Başkanı olarak söylediği sözler Ülkücüler için bağlayıcı değildir… Ülkücüleri sadece Türkeş’in Ülkücü Hareketin Kurucu Lideri olarak söylediği sözler bağlar!

Son söylediklerim, herhalde îzâhat isteyen cümleler oldular. Arz edeyim: Merhum Başbuğ A. Türkeş’in iki kimliği vardı: Bir, Ülkücü Hareketin Kurucu Lideri kimliği ve iki CKMP/ MHP/ MÇP/ MHP Genel Başkanı kimliği… Dolayısıyla Türkeş; bazen Ülkücü Hareket’in Kurucu Lideri olarak, bazen de Parti Genel Başkanı olarak konuşurdu… İşte Ülkücüleri, Türkeş’in Parti Genel Başkanı olarak söyledikleri değil, Ülkücü Hareket’in Kurucu Lideri olarak söyledikleri bağlar!

“Ama ‘bunu’ yani Türkeş’in hangi ‘kimliği’ ile konuştuğunu ayırt etmek çok zor…” Bu, “Ülkücüden geçinenler” ile “Ülkücü geçinenler” için zor olabilir, Ülkücüler için hiç de zor değil… Ülkücüler, bir bakışta anlarlar, Başbuğlarının hangi sözü, hangi kimliği ile söylediğini ve Ülkücü Hareket’in Kurucu Lideri olarak söylediklerini ‘buyruk’ sayıp, gereğini yerine getirirler!

Bu konu biraz, Hz. Peygamber (S:AV)’in hangi Sünnetleri (söz, davranış ve takrîrleri)’nin Müslümanları bağlayıcı olduğu, hangi Sünnetlerinin ise bağlayıcı olmadığı konusuna benzemektedir… Şöyle ki; bilindiği gibi Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed, Allah’ın kendisine tevdî ettiği risâlet vazîfesini 23 yıl boyunca yerine getirmişti… Ki O, bu sırada Peygamberlik görevinin yanında kurduğu devleti idâre eden bir Devlet Başkanı, orduları sevk ve idâre eden bir Komutan, cemaate namaz kıldıran bir İmam, ferdler ve kavimler arasındaki dâvâları gören/ çözen bir Kadı ve kendisine getirilen konularda fetvâ veren bir Müftü idi. Bunlarla birlikte aynı zamanda bir İnsandı… Nitekim bu 23 yıl boyunca Hz. Peygamber’den pek çok söz, fiil ve takrîr sâdır olmuştur.

Ancak Hz. Peygamber, bu Sünnetlerin hangilerinin Müslümanları bağlayıcı (yapılmasının sevap, yapılmamasının günah) olduğu, hangilerinin ise bağlayıcı olmadığı konusunda açık ve net bir açıklamada bulunmamıştır… (Hurmaları aşılama meselesi hâriç). Bu sebeple şu sualler –maalesef- cevapsız kalmıştır: Hz. Peygamber’in Sünnetlerinin tamamı, Müslümanların uyması gereken (bağlayıcı) sünnetler midir? Eğer değilse Hz. Peygamberin Sünnetlerinin hangileri bağlayıcıdır, hangileri bağlayıcı değildir?

Bu suallerin –kısaca- cevabı şudur: Hz. Peygamber’in dine (İslâmiyet) âit söz, davranış ve takrîrleri bağlayıcıdır; riayet edilirse sevap kazanılır, riayet edilmezse günah işlenir, fakat dünyaya ve dünya hayatına âit söz, davranış ve takrirleri ise bağlayıcı değildir… Bunu şöyle ifâde etmek, herhalde konuyu daha anlaşılır kılacaktır: Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’dan Peygamber olarak sâdır olan söz, davranış ve takrîrler Müslümanları bağlayıcıdır, fakat Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’dan Devlet Başkanı, Komutan, İmam, Kadı, Müftü ve İnsan olarak sâdır olan söz, davranış ve takrîrler bağlayıcı değildir!

“Gene uzattın, M. Metin Kaplan… Ne söyleyeceksen açıkça söyle artık!”

Peki, söyleyeyim: Alparslan Türkeş’in; Ülkücü Hareket’in Kurucu Liderliği ve MHP’nin Genel Başkanlığı olmak üzere iki kimliği vardır. Alparslan Türkeş’in; Ülkücü Hareket’in Kurucu Lideri olarak söyledikleri /yazdıkları Ülkücüler için bağlayıcıdır ve bağlar! Ancak Alparslan Türkeş’in MHP Genel Başkanı olarak söyledikleri /yazdıkları ise Ülkücüler için bağlayıcı değildir ve bağlamaz!

Demek ki kim ne derse desin, “Ülkücü MHP’de olur” sloganının ciddi hiçbir önemi yoktur! Çünkü Alparslan Türkeş “Ülkücü MÇP/ MHP’de olur” sözünü, MÇP/ MHP Genel Başkanı olarak söylemiştir… Bu yüzden bugün, “Ülkücü MHP’de olur” sözünün Ülkücüler için hazin bir hatıra olmaktan başka hiçbir ehemmiyeti yoktur!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,80 M - Bugn : 3516

ulkucudunya@ulkucudunya.com