« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Ağu

2014

O kelepçeler aslında kime takıldı?

Sevgi Akarçeşme 01 Ocak 1970

Siyaset bilimine giriş dersi vermek gibi bir niyetim yok, ama bazen devlet tanımını hatırlamak gerekiyor.

Devlet denen aygıtın en önemli özelliği gücün meşru kullanımını elinde bulundurması. Devletin bu gücünü kötüye kullanma ihtimali ise her zaman var. İşte o nedenle silahı elinde tutan asker ve polisin sivil denetimi demokrasinin temel sorunlarından biri olmaya devam ediyor.

Bizde öve öve bitirilemeyen devlet geleneğinde çok hata yapılmış, bireylerin hakkı çoğu zaman devlete feda edilmiştir. Devlet gereğinden fazla kutsandığı için yapılan hatalar yakın zamanlara kadar hasır altı ediliyordu. Kürtlere yapılan ihlallerden askeri darbelere, yüzleşmelerin başlamasının tarihi şunun şurasında ne ki? Türkiye, postalıyla vatandaşı ezme hakkını vatan kurtarmak olarak gören askeri vesayeti yargılamaya bile yakınlarda cüret etti. Tablo buyken, asker vesayetinin yerine gelecek herhangi bir silahlı gücü kutsayacak değilim. Ne asker ne polis kategorik olarak hatadan münezzeh değil, varsa hepsinin de hukuksuzlukları yargılanmalı. Ne var ki 22 Temmuz 2014’ün sahur saatlerinden beri şahit olduğumuz siyasi operasyon, bu kez mağdur durumunda olan polislerin haklarının savunulmasını zorunlu kılıyor.

Aylardır Başbakan’ın ağzından geliyorum diyen ve yandaşlara haber verilen operasyonun bir 22 Temmuz’a denk gelmesi kaderin cilvesi oldu. Zira tam 22 Temmuz 2007’de, askeri vesayete sandıkta direnç göstermişken, yine bir 22 Temmuz’da çoğunlukçu sivil vesayetin kurumsallaşmasının adımlarından birine şahit oluyorduk. Kamuoyu, hükümetin aylardır kullandığı hukuksuz söyleme bakarak, bu operasyonun 17 Aralık’ın bir intikamı olduğu kanaatine vardı. Ne de olsa Başbakan’a göre yolsuzlukları ortaya çıkardığı için bir gecede hain ilan edilenlerin inlerine (!) girilecekti. Gözaltına alınan polislerin Cemaat’le bağı olup olmadığını bilmiyoruz, ama anlaşılan o ki artık ülkede işini dürüst yapan, ahlaklı ve haksızlıklara ortak olmayan memurların Cemaat’ten olduğuna dair bir kanaat var hükümette!

Asıl amaç ‘yeni Türkiye’nin dokunulmazlarına dokunma cüretini gösterenleri cezalandırmak olsa da görünürde sebep 17 Aralık denemezdi elbette. Zaten meydanlarda sürekli ihanet iddiasında bulunan, esip gürleyen Başbakan’ın artık yağdığını da seçim öncesinde göstermesi gerekiyordu. Avukatların aktardığına göre afakî sorulardan oluşan suçlamaların temeli Selam Tevhid örgütü üzerinden casusluk iddiası. Selam Tevhid, Yargıtay kararıyla terör örgütlüğü tescillenmiş ve İran’a, Türkiye’deki casusları üzerinden hizmet eden bir yapı. Yani polislere, mahkeme kararına dayanarak casusluğu takip ettikleri için casus muamelesi yapılmak isteniyor!

Acem Uşakları gibi anonim hesapların paylaştıkları belgelerde eski bir AKP milletvekilinin ve hatta MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın bile bu örgüt ağına dâhil olduğu iddiaları var. Casusluk, hainlik gibi yaftaların kolay kullanılmasına karşıyım, ama ispata muhtaç bu iddia belki de kulağa “gerçek olamayacak kadar vahim” geldiği için kamuoyunda yeterince yankı bulmuyor. Herhangi bir hukuk devletinde dosyaya giren bu iddiaların serbestçe araştırılması gerekirken tam da polislere casusluk suçlaması yapılan bir dönemde Selam Tevhid soruşturmasının takipsizlikle sonuçlanması ise tam anlamıyla manidar.

Ailelerine bakınca kendi halinde temiz yurdum insanı oldukları anlaşılan polislere Ramazan günü reva görülen muamele ve medyanın göreceği şekilde kelepçe takılması belli ki siyasi talimatları sahiplerine yaranmak amacıyla yerine getiren meslektaşlarının ayıbı (avukatlar, kelepçeyi kendileri istedi saçmalığını yalanlıyor). Büyük resim düşünüldüğünde siyasi ikbal için polislere insani düzeyde iftar-sahur yaptırmayanlar detay kalsa da tarihe bunların sözde dindar bir hükümet döneminde yapıldığı not düşülmeli.

Asıl mesele, yolsuzlukları ve açıkları nedeniyle kullanılmaya elverişli hale gelen hükümetin ülkemizi içine düşürdüğü milli güvenlik zafiyeti ve kendisini kurtarma adına zaten sallantıda olan hukuk devletini hepten yok etmesi.

Sanki o kelepçeler aslında polislere değil, ülkenin milli güvenliğine takılı da haberimiz yok.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,05 M - Bugn : 2482

ulkucudunya@ulkucudunya.com