« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 May

2014

Başbakan Soma'da

Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970

Devlet büyüklerinin kaza mahalline gitmesi, insanlarla ilgilenmesi, genelde moral kazandırır ama orada adeta görünmez olmak zorundalar. Az konuşacaklar, daha ziyade dinleyecekler. Eleştirileri haksız bulsalar bile boyun eğecekler. Yoksa hiç gitmesinler daha iyi.

Maalesef Tayyip Erdoğan'ın Soma ziyareti, yüreklere su serpmekten ziyade, kargaşa yarattı. Sözleri, kazada devletin ihmalini görenler açısından kabul edilecek gibi değildi. Başka ülkelerden bir asır öncesine dayanan örnekler vererek, madenciliğin "fıtratında" ölüm olduğunu delillendirmeye çalıştı: "İngiltere'de 1862'de madende göçük 204 kişi ölmüş. 1866'da grizu ve kömür tozu patlaması 361 ölü. Belçika'da 1887'de metan gazı patlaması 120 ölü. İngiltere'de 1894'te kömür ocağında patlama 290 ölü. Fransa'da 1906'da dünya tarihinin en önemli maden kazası, ölü sayısı 1099. Japonya'da 1914 yılında 687, Çin'de 1942'de maden kazasında ölüm sayısı 1549. Çin'de 1960'da kömür madeninde metan gazı patlaması 684 ölü."

Dikkat edilirse, Batı dünyasından verdiği örnekler, 19'uncu yüzyıla, azami 20'nci yüzyılın ilk yıllarına ait. Daha sonra da kazalar oldu ama ölüm vakası çok sınırlı kaldı. Çünkü o ülkeler, tedbir alındığı takdirde, kayıpların azalabileceğini idrak ettiler ve önlem aldılar.

Tayyip Erdoğan'ın "Bu tür ocaklarda kazalar olağan şeylerdir; işin fıtratında vardır" demesi eleştirilere yol açtı. Madem acı çeken bir yöreye gittiniz, orada kendinizi kusursuz göstermeye çabalayacağınıza, "Sorumlular cezalandırılacaktır. Elbette bunda bizim de ihmalimiz, hatamız olabilir" diye konuşmalıydınız. Ama ne oldu? Bırakınız böyle konuşmayı, hadisenin şokunu yaşayan bir gencin protestosu, güvenlik güçlerinin süratle onun üzerine çökmesine yol açtı. Hatta Başbakanlık Özel Kalem Müdür Yardımcısı Yusuf Yerkel, gence tekme bile attı. Protestolar bu yüzden büyüdü; Erdoğan markete girmek istedi. Marketin kapısında kimin kime attığı anlaşılmayan bir tokat olayı cereyan etti. Daha sonra, Başbakan'ın da içinde olduğu grup, gerisin geriye marketten çıktı. Ne oldu da içeri giremediler belli değil.

Şimdi soruyorum: Başbakan, halkın yaralarını sarmaya çalışan sessiz bir görüntü verebildi mi yoksa öfkeyi mi depreştirdi?

Yakınlarda, Güney Kore'de bir feribot kazası meydana geldi. 287 kişi hayatını kaybetti. Başbakan ve bakanlar, kurtulanlar için hazırlanan barınağı ziyaret etti. Büyük bir öfke patlaması yaşandı. Başbakana su şişesi fırlatıldı. Hatta bir kişi bakanı tokatladı. Feribot kazasından doğrudan doğruya Güney Kore hükümeti elbette sorumlu değildi ama olay yaratmak yerine, halkın bu tepkisini sessizce sineye çektiler.

Akşam ve Freedom House

Washington Ortadoğu Enstitüsü Türkiye Çalışmaları Direktörü Gönül Tol, Freedom House'un "Türkiye'de basın özgürlüğü yok" raporunu test etmek için Akşam Gazetesi'ne bir yazı gönderdi. Bu yazıda, hükümetin kimlik üzerinden ayırımcılık yapan tavrını son derece seviyeli bir dille eleştiriyordu. Zaten doğrudan AK Parti'yi hedef almamıştı. Kimsenin ismini zikretmiyordu. Gönül Tol, "Başkan David Kramer Yahudi" diye Freedom House'un tespitlerini değersizleştirmeye çalışanlara karşı düşüncelerini ifade etmişti. Şöyle diyordu: "Niyetim Kramer'i savunmak değil. Sadece, bu tür dogmatik düşünme şeklinin demokrasi kültürüne vurduğu darbeyi anlatmak istiyorum. Karşındakini böyle gören zihniyet, bu varsayıma kendinden yola çıkarak varıyor; kendisi de dünyayı, içinde doğduğu kimlik üzerinden görüyor. Tüm kararlarını, siyasi duruşunu, dünya görüşünü devraldığı bu kimlik üzerinden belirliyor. Bu bakış açısı, kendi ait olduğu grubun dışındaki herkesi ötekileştiriyor ve kendi varlığına tehdit sayıyor. Dünyayı, içinden çıkılmaz, sonsuz bir 'Biz ve bizden olmayanlar' ikilemine hapsediyor. Ortak bir geleceğe inanmak için, katı kimliklere hapsolmuş, ötekileştirici, dışlayıcı söylemden kurtulmak şart."

Şaşıracaksınız ama Akşam Gazetesi bu makaleyi yayınlamadı.

Oysa Gönül Tol, makalesini şöyle tamamlamıştı: "Dilerseniz raporu test edelim. Eğer bu yazı editöre takılmadan, olduğu gibi yayınlanırsa, Türkiye'de basın özgürlüğü, Freedom House'un rapor ettiğinden biraz daha iyi olabilir."

Akşam sınavı geçemedi... Sadece Akşam değil Türkiye de sınıfta kaldı.

Basın özgürlüğü

AK Partililer'e önce "Basın özgürlüğü nedir" bunu anlatmamız gerekiyor. Ahmet Davutoğlu'nun Zaman muhabirine söylediklerini okuyunca, bu düşünceye kapıldım. Muhabir soruyor: "Hiçbir delil ve yargılama olmadan, sadece siyasi kanaatlere dayanarak bir gruba karşı cadı avı başlatacağınız açıklandı. AB'ye katılım müzakereleri yapan bir ülkede cadı avı olur mu? Basın özgürlüğü anlayışınıza göre, Başbakan bir medya grubuna yönetici atayıp, haberleri ve alt yazıları kontrol edebilir mi?"

Davutoğlu'na göre, bir gazetecinin bu soruları sorabilmesi ve başına hiçbir şey gelmemesi, Türkiye'de basın özgürlüğünün kanıtı.

Herhalde, ülkemizin demokrasi standardının düşük olduğunun anlaşılması için, gizli polisin koluna girip, gazeteciyi bir hücreye atması, işkence yapması falan gerekiyor. Aslında, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde böyle şeyler de oluyor. İnsanlara kolayca "örgüt üyesi" damgası vurulabiliyor; tutuklanıyorlar.

Ben de Türkiye'nin, Ukrayna, Güney Sudan, Libya ve Zambiya seviyesine indiğini düşünmüyorum. İşinden atılmak, patronuna zarar vermek, parasız kalmak, azarlanmak ya da hakkınızda dava açılması risklerini göze aldıktan sonra, birçok şeyi hâlâ Türkiye'de söyleyebiliyorsunuz. Lakin gözünü Avrupa Birliği üyeliğine diken bir ülke için, bu çok düşük bir standart değil mi?

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,28 M - Bugn : 2777

ulkucudunya@ulkucudunya.com