« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

05 May

2014

Nereden nereye!

Mehmet Baransu 01 Ocak 1970

Tarih 14 Ağustos 2001. Ankara’da küçük bir salon. Türkiye yeni bir partiye ve lidere merhaba diyor. Partinin genel başkanlığına seçilen isim, kameralar karşısında açıklanıyor. Ön sıralarda Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ali Coşkun, Abdulkadir Aksu gibi tanıdık isimler.

Kürsüden, “Oybirliğiyle partimizin genel başkanlığına Sayın Recep Tayyip Erdoğan seçilmiştir” anonsuyla, Erdoğan, kürsüdeki yerini alıyor.

“Bugün, önemli bir gün. Bugün, Türk siyaset hayatına lider oligarşisinin çöktüğü gün olarak, tekelci bir anlayışa dayanan liderlik anlayışının yerine kolektif aklın temsilcisi olan bir anlayışın yerleştiği gün olarak geçecek. Bugün Türk siyaset tarihine, parti içi demokrasi geleneğinin yalnızca bir kuru temenni olarak değil aynı zamanda da bir zihniyet değişikliği ve zorlayıcı tüzük kuralları biçiminde egemen olduğu gün olarak geçecek. Bugün, Türk siyaset tarihinde her yönüyle şeffaf, seçmenin sorgulamasına ve denetimine açık yepyeni bir siyasal örgütlenme modelinin kurulduğu gün olarak geçecek.”

Böyle konuşmuştu Genel Başkan. Türk ve dünya kamuoyuna seslenmişti. Bu sözlerin kendileri açısından bağlayıcı olduğunu belirtmişti. Şeffaflığın, hesap vermenin ilkeleri olduğunu vurgulamış, bunu da açık bir taahhüt olarak deklare etmişti.

Seçimi kazanıp, Meclis grubuna geldiği gün ise “Milletvekillerimiz birer parmak kaldırma makinesi olmaktan çıkıp özgür halk temsilcisi olacaktır. AK Parti Meclis grubu olarak gerek Meclis içerisindeki diğer milletvekillerini özendirecek gerekse dışarıdan sizleri izleyen milletimiz tarafından parmakla gösterilecek bir çalışma performansı yakalamak zorundasınız. Bütün ilişkilerinize zarafet ve hoşgörü çerçevesinde davranacağınıza eminim” demişti.

Yönetimde şeffaflık ilkesine sadık kalınacağı söyleniyor, ANAP-DYP ve koalisyon modelleriyle kamu ihalelerinde yapılan yolsuzluğun ülkeyi getirdiği içler acısı durum gözler önüne seriliyordu. İnsan hakları, demokrasi, hukuk, bireysel ve dinî özgürlüklerin partinin ana felsefesi olacağı deklare ediliyordu.

Ve bu taahhütlerle yola çıkan parti, hiçbir siyasi partiye nasip olmayan oy oranlarına ulaşıyor, girdiği seçimde bayrağı en önde taşıyordu.

Ancak, köprünün altından sular aktıkça Türk siyasi hayatını zehirleyen o tılsım partinin tüm kılcal damarlarına yerleşti. Şeffaflık, hesap verilebilirlik rafa kaldırıldı.

Son birkaç yılda yaşananlar, özellikle 17 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrası devletin içine düştüğü durum, değişim ve dönüşümün ibret vesikası olarak önümüzde duruyordu.

Köprünün altından çok sular aktı. İhale yasası 11 yılda 164 kez değişti. Bu her 25 günde bir ihale yasasının değiştirildiği anlamına geliyordu. Özgürlük ve insan haklarının yerini müteahhitlerin- siyasetçilerin çıkarları almıştı. Dokunulmazlıkları kaldırılmak yerine başta MİT olmak üzere ülke dokunulamaz insanlar topluluğuna dönüştürülüyordu. Kamu harcamalarındaki usulsüzlükleri ve yolsuzlukları ortaya çıkaran Sayıştay raporları Meclis’ten kaçırılıyor, internet başta olmak üzere sansür alabildiğince partinin ve hükümetin resmî politikasına hâline geliyordu.

Gece yarısı kapı kırmalar, gazeteci tutuklama isteği, MİT’in yasadışı dinlediği ve izlediği gazetecilerin belgeler savcılara ulaştırılmasına rağmen, Erdoğan tarafından korunması gibi onlarca şeffaf politika sergileniyordu.

Uludere, Hatay, Cilvegözü gibi onlarca hukuksuz fiil, katliam şeffaflık gereği yargıdan kaçırılıyor, hesap soramazsınız nutukları atılıyordu. Örnekleri çoğaltmak o kadar mümkün ki.

Haşim Kılıç’ın hukuk vurgusundan rahatsızlığınızı anlıyorum. Hukuk, özgürlük, demokrasi, şeffaflık, hesap verme bu ülkede askıya alınalı hayli zaman oldu. Birileri “Milletvekilleri parmak kaldırma makinası olmaktan çıkacak, AK Partili vekiller parmakla gösterilecek” demişti. Vekilleri geçtik, Çankaya otomatik makineye dönüştü. Vekillerin ve bakanların bazıları ise özellikle 17 Aralık sonrası gerçekten parmakla gösterilmeye başlandı.

Bu kadar şeffaflık biraz fazla olmadı mı? Ne dersiniz?

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,27 M - Bugn : 24885

ulkucudunya@ulkucudunya.com