« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

07 Şub

2012

II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİNDE DİYARBEKİR VİLAYETİ’NDE AÇILAN YETİMHANELER VE VALİ MEHMED HALİD BEY’İN VİLAYETTE MİSYONERLİĞİ ÖNLEME ÇABALARI

Hatip YILDIZ 01 Ocak 1970

Özet
Bu makalede; Ermeni azınlıklarının yanı sıra Amerika, İngiltere ve Almanya
gibi yabancı devletlerin maddi ve manevi desteğiyle Diyarbekir vilayetinde
açılan yetimhaneler; bu yetimhanelerin özellikle Ermeni çocuklarına yönelik
misyonerlik faaliyetleri ve Diyarbakır Valisi Mehmed Halid Bey’in bu
çalışmaları engelleme çabaları arşiv belgeleri ışığında açıklandı.

GİRİŞ
Osmanlı devletinde “Darüleytam” veya “Eytamhane” adı verilen
yetimhaneler, yetim yurtları anlamına gelmekte olup, buralarda kimsesiz
çocuklar barınmaktaydı. Tanzimat öncesi dönemde yetimler tamamen
toplumun, camilerin, vakıf ve tarikatların himayesinde idi. Yetim sicilleri
tutuluyor, bunlara vasi tayin edilerek nafakaları temin ediliyor, yetim
mallarının nemalandırılması sağlanıyordu. Tanzimat sonrası uygulamalar ise
daha resmi bir hal aldı. Emvali Eytam Nezareti ve Emvali Eytam Müdüriyeti
kuruldu. Emvali Eytam Sandığı çalışma şekilleri ve usulleri tespit edildi.
Tanzimat döneminde yetimhanelere temel olabilecek bir kurum olarak, önce
Rumeli'de olmak üzere, öksüz, yetim kız ve erkek çocukların korunup
eğitilmesi ve topluma kazandırılması düşüncesi ile ıslahhane adıyla okullar
açıldı.2 Daha sonra sanayi mektepleri bu amaçlarla tesis edildi.
1
Yrd. Doç. Dr.; Dicle Üniversitesi, Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, Sosyal
Bilgiler Öğretmenliği Anabilim Dalı, 21280 Kampüs – Diyarbakır, hatipyildiz@mynet.com
2 Abdurrahman Dilipak, “Yetimler Yurdu: Darüleytam”, İnsani Yardım, Sayı: 34,
Temmuz-Ağustos-Eylül 2008
Osmanlı devletinde Müslüman yetimhanelerinin yanı sıra,
gayrimüslim yetimhaneleri de mevcuttu. Tanzimat döneminde yayımlanan
fermanlarda gayrimüslim yetimlerin haklarının korunması ile ilgili hükümler
vardı. Bunlar arasında, 1841 tarihli bir fermanda Rum yetim çocuklarının
mallarının kilise tarafından telef edilmemesi amacıyla kilise hesaplarının
kontrol edilmesini isteyen bir ferman dikkat çekicidir. Ayrıca başka bir
fermanda da Ermeni yetim ve fakirlerinin İncil okuma ve öğrenmeleri için
dışarıdan her hangi bir müdahale yapılmaması emredilmiştir.
Osmanlı toplumu içerisinde her türlü cemaat ve millet kendi
yetimlerine ve düşkünlerine önce vakıflar, 19. yüzyılın ortalarından itibaren de
kurulan mektep ve yetimhane gibi müesseseler aracılığıyla sahip çıkmaya
çalışıyordu. Toplumdaki yetimler ve bunlara sahip çıkılma düşüncesi, 19.
yüzyılın sonlarına doğru her zamankinden daha fazla önem kazanmaya
başladı. Bunun sebebi, Osmanlı Devletine her fırsatta müdahale imkânlarını
arayan Avrupa Devletlerinin, Osmanlı içine atmaya çalıştıkları ayrılıkçı
tohumlardı. Bunun için özellikle kendilerine yakın buldukları gayrimüslim, az
da olsa Müslüman çocukları zemin olarak görmüşlerdi. 1890'lardan itibaren
Osmanlı coğrafyasında Ermeni tedhiş eylemlerinin artması üzerine binlerce
Ermeni yetimi, iç meselelerin uluslar arası politika malzemesi haline
gelmesinde ve Osmanlı Devleti üzerindeki dış baskının artmasında bir araç
olma tehlikesiyle yüz yüze geldi. Yapılan davranışlarla onlara sahip çıkılıp,
ihtiyaçları gideriliyor gibi gösteriliyordu. Ancak gerçekte kendi emelleri için
daha sonra kullanılmak üzere eleman yetiştiriyorlardı. Misyonerler bu işte o
kadar ileri gitmişlerdi ki, Anadolu'da sokaklarda Ermeni çocuklarını tutup,
başlangıçta evlerinde daha sonra da izin aldıkları ölçüde açtıkları okul ve
yetimhanelerde topluyorlardı. Gerçekte onlara yardım konusunda iyi niyetli
olmadıkları, her misyonerin topladığı çocukları kendi mezhebine kazandırma
girişiminden anlaşılıyordu. Böylece her misyoner kendi cemaatini oluşturarak
nüfuz alanlarını ve isteklerini gerçekleştirecek zümreler oluşturuyordu.3
Görüldüğü gibi, Hıristiyan misyonerlerinin, nüfuzlarını arttırmak için
el attıkları faâliyet sahalarından biri de yetimlerle yakından ilgilenmek ve
onların beslenip eğitildiği yetimhaneler açmaktır.4 Bu nedenle, Osmanlı
ülkesinin birçok vilayetinde bazı yabancı devletler ve onların himayesindeki
azınlık grupları tarafından misyonerlik5 amaçlı bir takım yetimhanelerin
açılmasına teşebbüs edilmiştir. Bu tür müesseselerin ruhsatsız olarak açılması
kanunlara aykırı olmasına rağmen buna dikkat edilmemiştir.
3 http://www.haberaktuel.com
4 Hidayet Vahapoğlu, Osmanlı’dan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okullar, İst., 2005,
s. 32
5 Misyonerlikle ilgili daha detaylı bilgi almak için bkz. Açıkses, Erdal, Amerikalıların
Harput’taki Misyonerlik Faaliyetleri, Ankara, 2003; Danacıoğlu, Esra, “
Diyarbekir’de Amerikan Misyonerleri ”, Müze Şehir Diyarbekir, İstanbul, 1999;
Kieser, Hans-Lukas, Iskalanmış Barış( Doğu Vilayetleri’nde Misyonerlik, Etnik Kimlik
ve Devlet 1839-1938), (Çev: Atilla Dirim), İstanbul, 2005
Yetimhanelerin açıldığı vilayetlerin başında Diyarbekir gelmektedir.
Diyarbekir vilayetinde, Ermenilerin yanı sıra, Amerika, İngiltere ve Almanya
gibi yabancı devletlerin desteğiyle bazı yetimhaneler açılmıştır. Ancak,
Diyarbakır’da açılan yetimhanelerin hemen hemen tamamı Ermeni yetimlerini
barındırmakta ve onlara hitap etmekteydi. Bu yetimhanelerin sayısı tam olarak
bilinmemektedir. Çünkü hem misyonerler ve hem de onların desteğini alan
yerli Hıristiyan halk gizli yetimhaneler açabilmektedir. Bu nedenle, burada
daha çok arşiv kayıtlarına geçen yetimhaneler üzerinde durulacaktır.

A. Ermeni Yetimhaneleri
Ermeni yetimleri, başlangıçta kendi kiliseleri aracılığıyla, daha
sonraları da yine kilisenin kontrolünde ve dini kurumlarının yakınlarında inşa
ve tahsis edilen yetimhanelerde koruma altına alınıyorlardı. Mesela, Ermeni
patrikhanesi, Dersaadet Ermeni Eytamhanesine yetiştirilmek üzere muhtelif
şehirlerden Ermeni yetimlerinin İstanbul’a getirilmesi için müsaade istedi.
Buna göre; İstanbul’a götürülecek olan yetim sayısı 345 olup, bunlardan 20’si
Trabzon, 15’i Malatya, 5’i Sis, 5’i Bitlis, 10’u Sason, 25’i Eğin, 5’i Antep,
25’i Bayburt, 20’si Gürün, 10’u Van, 25’i Urfa, 40’ı Mamuretülaziz, 20’si
Sivas, 35’i Arapkir, 5’i Hısn-ı Mansur(Adıyaman), 15’i Erzincan, 10’u Kilis
ve 25’i Diyarbekir, 20’si Palu, 10’u Çüngüş kasaba ve köylerinden
istenilecekti. Bu istekleri dikkate alan Meclis-i Hass-ı Vükelâ, sözü edilen
yetimlerin harcama ve iaşeleri yaşadıkları yerlerde sağlanamadığından
Patrikhane tarafından yetimhaneye ve sair yerlere bırakılmalarına; iaşe ve
güzel terbiye edilmelerine itina edilmek üzere farklı şekillerde İstanbul’a
götürülmelerine 11 Ağustos 1897 tarihinde müsaade etti.6
Ermeni yetim ve fakirlerine yardım konusunda Patrikhane ile Osmanlı
Hükümeti sürekli irtibat halinde idi. Her türlü tedbir ortaklaşa alınıyordu. 26
Kasım 1904'te Ermeni Patriği tarafından Padişaha gönderilen bir yazıda,
yapılan yardımların yerine ulaştığı ve bütün bu yardım ve iyi niyetlerine
karşılık patriğin teşekkür dilekleri bildiriliyordu. Muhtaç Ermeni vatandaşlara
yapılan yardımlar Hazine-i Hassa'dan aktarılan paralarla yapılıyordu. Ayrıca,
söz konusu yetim ve muhtaçlar için yapılan ayni ve nakdi yardımlar zaman
zaman alınan kararlarla artırılıyor ve fiziki şartların daha da iyileştirilmesi için
çalışmalar yapılıyordu. Osmanlı Devleti'nin yaptığı bu yardımların ardından
yabancı misyonerlerin müdahalesi oldu ve rekabet ortamı başladı.7

1. Habab Ermeni Yetimhanesi
Bu yetimhane, Palu kazasına bağlı Habab köyünde bulunan Meryem
Ana Manastırı içinde, doğrudan Ermeni Patrikhanesi tarafından tesis
edilmiştir. Sözü edilen manastır, kaza merkezine 2,5 saat ve Habab köyüne 20
dakikalık bir mesafede havadar ve yüksek bir yerde olup, bir hayli geniştir.
Tek bir ev olarak tesis edilen manastırın içindeki farklı odalarda yeme ve
6 BOA, MV, 95/78
7 http://www.haberaktuel.com
içmeyi azaltarak nefsini terbiye etmekle meşgul olan birçok papaz bulunduğu
halde, zamanla hem iç kısımları harap olmuş, hem de söz konusu ayinlerin
icrasında zorluklar ortaya çıkarak terk edilecek bir düzeye gelmiştir. Fakat söz
konusu manastır, Ermeni cemaati için çok önemli olduğundan dolayı, 1895
olaylarından8 sonra patrikhane tarafından tamir edilerek yedi oda tesis
edilmiştir. Tam olarak canlı tutulmak maksadıyla, daha sonra mahalli
hükümetin haberi olmaksızın yeni birçok Ermeni çocuğu buraya toplattırılarak
aylık 12 lira ile iaşelerinin karşılanmasına ve papaz vasıtasıyla eğitilmelerine
teşebbüs edilmiştir. Bu amaçla odalar yeniden düzenlenerek yemekhane,
yatakhane ve dershaneler birbirinden ayrılmış ve kapılarının üzerine pusûlalar
asılarak adeta okul haline dönüştürülmüştür. Ancak, açılan yetimhanede
ruhsatsız olarak eğitime devam edildiğinden, görünen lüzum üzerine
Ağustos/Eylül 1899 tarihinde mahalli hükümet vasıtasıyla, sözü edilen okul
tatil edilmiştir. Yetim çocuklar kasabaya getirtilerek, patrikhane’den
verilmekte olduğu beyan edilen 12 lirayla Ermeni ileri gelenlerinin evlerinde
ayrı ayrı iaşelerinin temini yoluna gidilmiştir.
Bu hadiseyi müteakiben Ermeni patrikhanesi, Maden Ermeni Piskopos
vekiline 17/30 Ekim 1899 tarihli iki telgraf göndererek, Ermeni yetimlerinin
sağda solda perişan olmaması için manastıra toplattırılmalarını istemiş ve buna
Osmanlı hükümetinin müsaade ettiğini ifade etmiştir.
Bunun üzerine harekete geçen Palu Ermeni Piskoposu, sözü edilen
yetimhaneye alacakları çocukların velilerinden muvafakat alarak; isim ve
şöhretlerini, doğum yerlerini ve geçici olarak barındıkları yerleri ihtiva eden
bir defter hazırlamıştır. Bu defterde 25 çocuğun ismi kayıtlıdır.
Konu hakkında detaylı bilgi veren Palu Kaymakamlığına göre; 1895
yılındaki karışıklıklar esnasında vefat eden Ermenilere mensup yetimlerin,
mahalli hükümetin teftiş ve kontrolünden uzak bir şekilde, özellikle ibtidaî
mekteblerin olmaması hasebiyle, yetimhaneye bağlanması ve Habab köyüne
20 dakikalık mesafede olan açık bir alanda bir papazın kötü terbiyesine emanet
edilmesi uygun değildir. Ayrıca eğitimin en yoğun olduğu kış mevsiminde, adı
geçen manastırın dört bir tarafı açık olan odalarında çocukların barınması
veyahut hastalıklardan muhafazası zordur.
Yine kaymakamlığa göre, ister eğitimden vazgeçilerek yalnız bir
imaret halinde bırakılsın, isterse eğitim dahi ilave edilsin, böyle karışıklık
yüzünden himayeye muhtaç kalan yetimler için yapılacak bir dairenin
hükümetin emniyet ve itimadına hazır bulunması icab ettiği cihetle kasabadan
başka bir yerde tesisine izin verilmesi maslahata muvafık değildir. Ayrıca,
çocukların tamamı şimdi kasaba içinde olup, zikredilen tahsisattan ve eğitim
nimetinden faydalanmakta olduklarına nazaran artık bunların toplattırılarak
8 1895 yılında, Diyarbakır ve Erzurum vilayetleri başta olmak üzere Osmanlı
Devleti’nin bir çok vilayetinde Avrupalı büyük devletlerin ve Rusya’nın kışkırtmaları
sonucu Ermeni isyanları çıktı. Bu isyanlar esnasında Müslüman halktan ölenler olduğu
gibi, Ermenilerden de çok sayıda ölü vardı. Bu ölümler beraberinde bir çok Ermeni
yetiminin ortaya çıkmasına neden oldu.
dikkat çekecek bir şekilde iaşelerine bakılmasına dahi hiçbir hakiki gerekçe
yoktur. Bir de yetimhanenin başlangıçta manastır içinde yetimlerin geçim yeri
şeklinde yaptırılarak mahalli hükümete haber verilmemesi ve sıbyan mektebi
bulunmadığı bahanesiyle yetimlerin sonradan eğitime başlattırılması hükümete
karşı olan güvensizliği ifade etmektedir.9
Kaymakamlığın bu düşüncesini dikkate alan Vali Halid Bey10, Habab
manastırında böyle bir mekteb inşâsı için ruhsat verildiğine dair bir kayda
ulaşılmadığının mahalli Ermeni Piskoposuna tebliğini ve bundan sonra da
müsaade edilmemesi gerektiğini hem Maden mutasarrıflığına, hem de Maârif
Nezareti’ne bildirmiştir.11

B. Amerikan Yetimhaneleri
1850’den itibaren Diyarbekir’e yerleşmeye çalışan Amerikan
misyonerleri, Anadolu genelinde olduğu gibi Diyarbekir’de de temel olarak
sundukları eğitim etkinlikleriyle bölgede tutunabilmenin yolunu kendilerine
açmışlardı.12 Bu etkinlikler genelde bütün azınlıklara ve özelde Ermeni
çocuklarına yönelikti. Diğer misyoner gurupları gibi Amerikan misyonerleri
de 1890’lı yıllardan itibaren hedef kitle olarak Ermeni yetimlerini seçmişlerdi.
Bu amaçla hem vilayet merkezinde, hem de Çüngüş ve Palu kazalarında
Ermeni yetimlerinin barınacağı ve eğitileceği yetimhaneler inşa etmişlerdir.
İstanbul’da bulunan İngiltere elçiliğine göre; Diyarbekir şehir merkezi
ile Çüngüş nahiyesi ve Palu kazasında açılan yetimhaneler Amerika, İsviçre ve
özellikle de İngiltere’de gayret ve merhamet sahibi olan kişilerden toplanılan
yardım paralarıyla idare olunmaktadır. Yardımlardan oluşan meblağ, yıllardan
beri Anadolu tarafında ikamet etmekte olduklarından ahalinin ihtiyaçlarına
her suretle vakıf olan, insaniyet adına istisnasız olarak fakir ve muhtaçlara
yardım etmek hususunda en çok münasip görünen Amerika misyonerlerine
gönderilerek, onların marifetiyle dağıtılmaktadır.
9 BOA, MF, MGM, 6/6, Palu Kaymakamlığının 21 Şubat 1900 tarihli tahriratının
sureti.
10 Mehmed Halid Bey, 1896-1902 yılları arasında 5 yıl 4 ay süreyle Diyarbekir
valiliğinde bulundu. Bu görevi esnasında, 1895 Ermeni olayları nedeniyle tahrip olan
ve yıkılan pek çok cami, mescit, medrese, türbe, dükkan vs. yerleri tamir etti. Ayrıca,
ziraat, sanat, ticaret ve ulaşımın gelişmesi için önemli adımlar attı ve bazı yeni okullar
açtı. Vilayetteki bu büyük hizmetleri sayesinde Padişah II. Abdülhamid’in takdirini
kazandı. Bu nedenle, valilikten ayrılmasına rağmen, vilayetin huzur ve refahını
sağlamak ve her yönüyle ilerlemesinin kıstaslarını tespit etmek amacıyla, II.
Abdülhamid’in emriyle bir rapor hazırlaması kendisine teklif edildi. (Geniş bilgi için
bkz: Hatip Yıldız, “Diyarbakır Valisi Mehmed Halid Bey’in Beş Yıllık İcraatı ve
Sultan II.Abdülhamid’in Emriyle Vilayetin Kalkınması İçin Hazırladığı Rapor”,
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e 2. Uluslar arası Diyarbakır Sempozyumu, (15-17.11.2006,
Diyarbakır), Cilt 1, Ankara, 2008, s. 387-401)
11 BOA, MF, MGM, 6/6, Vali Halid Bey tarafından Maârif Nezareti’ne yazılan 15
Nisan 1900 tarihli tahrirat.
12 Danacıoğlu, a.g.m, s. 172
Elçiliğin iddiasına göre, her ne kadar bu müesseselere yetimhane adı
verilmekte ise de, gerçekte içinde ikamet ettirilen çocuklar orada yalnız
geceleri barınmakta ve beslenmekte olduklarına; eğitimlerini de mahalli
mekteplerinde gördüklerine nazaran, sözü edilen müesseselere mesken denilse
daha doğru olur. Ancak, söz konusu merkezlerde yapılan icraatlar dikkate
alındığında birer misyoner okulu gibi çalıştıkları aşikardır.
İngiltere elçiliğinin başka bir iddiasına göre, Mamuretülaziz vilayeti
dahilinde bulunan ve bugün Amerika misyonerlerinin nezareti altında idare
edilmekte olan yetimhanelere mahalli hükümet memurları tarafından asla
müdahale olunmamaktadır. Bu emsale ve Babıâli tarafından İngiltere elçisine
resmen verilen teminata istinaden Diyarbekir, Çüngüş ve Palu’daki
yetimhanelerin tekrar açılmasına müsaade edilmesi, Sadaret’ten ısrarla talep
edilmektedir.13
İngiltere elçiliğinin verdiği bilgileri ve talepleri dikkate alan Babıâli,
Diyarbekir vilayetine 29 Ağustos 1899 tarihli bir telgraf gönderdi. Bu
telgrafta; İngiltere elçiliğinin yukarıda sözü edilen iddialarının doğru olup
olmadığı hususunda detaylı bilgi verilmesi talep edildi. Ayrıca, Diyarbekir’de
inşâsına başlanan sanayi mektebinin14 bir an evvel bitirilerek oraya ve eğer
uzayacaksa geçici olarak münasip bir ev tutulmak suretiyle buraya anasız,
babasız ve kimsesiz çocukların konulup, Belediye gelirinden ve sair
yardımlardan beslenerek aç bırakılmamaları belirtildi. Bu suretle, elçiliğin
itirazlarına, ısrarlı ve rahatsız edici şikâyetlerine son verilmesi istendi.15
Diyarbekir vilayeti sınırları içinde açılan ve hakkında detaylı bilgiler
edindiğimiz başlıca Amerikan yetimhaneleri şunlardır:

1. Diyarbekir Merkez Amerikan Yetimhaneleri
Diyarbekir’de ikamet eden Amerikan tebaasının hükümetten izin
almadan yetimhane yapılmak üzere iki ev kiralayarak, orada bulunan Protestan
muallimleri vasıtasıyla Ermeni çocuklarını talim ve terbiye ettirmekte
oldukları, Hariciye Nezareti’nin 26 Aralık 1881 tarihli tezkiresinde ifade
edildi. Ancak, Amerikan elçiliği, Diyarbekir’de Amerikalı muallim
bulunmadığını, yalnız bazı kişilerce verilen yardımlar sayesinde iki ev
kiralandığını ve buralarda bazı yetimlerin barındırıldığını, fakat eğitim-öğretim
yapılmadığını belirtti.16
13 BOA, A. MKT. MHM, 702/29, İngiliz elçiliğinin 17 Ağustos 1899 tarihli sunum
tezkiresi.
14 Bilindiği gibi, misyonerlerin özellikle yakından ilgilendiği topluluk kimsesiz
çocuklardı. Bu nedenle, kimsesiz çocukların misyonerlerin tuzağına düşmeden
ücretsiz olarak devam edebilecekleri sanayi mektebinin bir an önce bitirilmesi
istenmekteydi. Sanayi mektebi, 1 Eylül 1900 tarihinde faaliyete girdi.
15 BOA, A. MKT. MHM, 702/29, Babıâli’den Diyarbekir Vilayetine gönderilen 29
Ağustos 1899 tarihli şifre telgraf.
16 BOA, A. MKT. MHM, 702/24, Hariciye Nezareti’ne 12 Nisan 1882 tarihiyle
Amerikan Sefareti’nden gönderilen takrir-i şifahinin tercümesi.
Ancak, Diyarbekir Valisi Halid Bey, şehri dolaştığı esnada,
Amerikalıların maddi desteği ve Diyarbekir İngiltere Baş Konsolosunun yol
göstermesiyle iki ev kiralanarak Ermeni ve Protestan çocuklarından erkek ve
kız 61 yetimin buralarda beslendiğini ve Protestan cemaati mektep muallimleri
vasıtasıyla eğitilmekte olduklarını haber aldı. Yapılan araştırma sonucunda bu
durumdan Diyarbekir Ermeni Piskoposunun haberdar olduğu ve Ermeni
yetimlerinden 44 çocuğun da Ermeni Patrikhanesinin 17 Mart 1897 tarihli
talimatı doğrultusunda dilleri ve mezhepleri muhafaza edilmek şartıyla,
iaşeleri temin edilmek üzere yetimhaneye teslim edildiği tespit edildi. Fakat bu
gibi mekânların ruhsatsız olarak tesis ve açılışı kanunlara aykırı olduğu gibi,
siyaseten dahi zararlı neticeleri görüldüğünden durum derhal 28 Ekim 1897
tarihli telgrafla Dahiliye Nezaretine bildirildi. Ne yazık ki, söz konusu hadise
hem Adliye ve Mezahib Nezareti’ne, hem de Sadarete intikal ettirilmesine
rağmen, Vilayetçe alınacak tedbirler hususunda herhangi bir cevap
alınamadı.17
Diyarbekir Maârif Müdürlüğünden Vilayete hitaben yazılan 5 Mart
1898 tarihli resmi yazıda; Gayrimüslim mekteplerinin teftişi sırasında,
Protestan cemaatine mensup mektepte üniformalı 60 kadar talebe bulunduğu;
bu durum mektep muallimlerine sorulduğunda ise, sözü edilen talebelerin
yetim oldukları ve kendilerine giyim yardımı yapıldığı ifade edildi. Ancak,
dışarıdan yapılan araştırmaya göre, bunların 80 çocuktan ibaret olup, İngiliz
Konsolosu tarafından giydirildiği, besletildiği ve hususi bir yerde iskân ile
gündüzleri de mektebe gönderildiği anlaşıldı.18 Polis baş komiseri tarafından
yapılan araştırmalarda ise, sözü edilen yetimlerin tahminen 50 neferden ibaret
olup, İngiliz Konsolosu tarafından özel bir evde iaşelerinin karşılandığı;
elbiselerinin hiçbir tarafında kesinlikle mektep nişanı ve saire gibi bir şey
olmadığı; bundan başka 45 kadar da yetim kız çocuğunun diğer bir evde
ikamet ettirilip tek tip elbise giydirildiği ve bunların elbisesinde de herhangi
bir işaret bulunmadığı ortaya çıktı.19 Bunun üzerine, durum tekrar Dahiliye
Nezaretine bildirildi ve Sadaret’ten alınan cevapta, yabancılar tarafından
inşâsına teşebbüs edilen bu gibi mekanların ruhsatsız olarak tesisine müsaade
edilmemesi ve icab edenlere tebligat yapılması gerektiği belirtildi.20
Görüldüğü gibi, bir taraftan Osmanlı devlet yetkilileri arasındaki
yazışmalar devam edip, Vilayet memurları araştırma ve incelemelerini
sürdürürken; diğer taraftan misyonerler faâliyetlerini gittikçe arttırmaktaydı.
17 BOA, A. MKT. MHM, 702/24, Vali Halid Bey’in Dâhiliye Nezaretine gönderdiği 28
Ekim 1897 tarihli telgrafı.
18 BOA, MF. MGM, 5/107, Diyarbekir Maârif Müdürü Hüseyin Celal Bey’in Maârif
Nezareti’ne gönderdiği 15 Mart 1898 tarihli tahrirat; A. MKT. MHM, 702/24,
Diyarbekir Vilayeti’nden gönderilen 22 Mart 1898 tarihli tahrirat.
19 BOA, A. MKT. MHM, 702/24, Diyarbekir Vilayeti’nden gönderilen 22 Mart 1898
tarihli tahrirat.
20 BOA, A. MKT. MHM, 702/24, Sadaretin 20 Nisan 1898 tarihli tahriratı.
Bu husus, Diyarbekir Vilayeti’nden gönderilen 25 Mayıs 1898 tarihli telgrafta
şöyle ifade edilmiştir:
Yetimhanelerdeki Ermeni ve Protestan çocuklar şimdiye kadar
gündüzleri Protestan mektebine devam ettikleri halde, bir iki haftadan beri
mektebe dahi devam etmedikleri; şimdilik yetimhanelerde eğitildiklerine dair
bir eser yok ise de, Protestan mektebi son sınıf talebesinden yetimhanede
bulundurulmakta olan hizmetçiyi orada kalan çocukların Ermenice muallim
manasında olan “Vartabet” diye çağırmakta oldukları yapılan gizli
araştırmalardan anlaşılmıştır.21
Babıâli tarafından, söz konusu yetimhanelerle ilgili, İngiltere
elçiliğinden talep edilen izahat yukarıdaki bilgileri fazlasıyla doğrulamaktadır.
Çünkü Diyarbekir Valisi Halid Bey’in emriyle kapatıldığı iddia edilen ve rahip
Andonyan’ın idaresinde olan biri 79 erkek ve diğeri 76 kız çocuklarını
barındıran iki yetimhanenin mevcut olduğu; bu yetimhanelerin her birinde
birer kadının kocasıyla beraber çocuklarla yakından ilgilendiği bizzat İngiltere
elçiliği tarafından ifade edilmiştir.22

2. Çüngüş ve Palu Amerikan Yetimhaneleri
Bu yetimhaneler, misyonerlerin marifetiyle, Diyarbekir vilayeti
dahilinde bulunan Çüngüş nahiyesi ile Palu kazasında kimsesiz kalan Ermeni
çocuklarının iaşe ve eğitimlerini sağlamak maksadıyla tesis edilmiştir.
Buralara yapılacak yardımlara şimdilik engel olunmaması gerektiği
Dâhiliye Nezareti tarafından vilayete daha önce bildirilmiştir. Fakat
Anadolu’da misyonerler tarafından icra edilmekte olan eğitim vb. çalışmalar
devam ettiği takdirde yerli halkın ahlak ve fikrinin bozularak sonradan
milliyetlerini kaybedecekleri çok iyi bilinmektedir. Bu nedenle, Anadolu’nun
münasip bir yerinde hükümetçe bir yetimhane inşâ edilmek suretiyle oraya her
sınıf halktan yetimlerin kabul edilmesi; bunların milliyetlerini muhafaza ve
ahlaklarını düzeltmeye yarayacak kitapların öğretim programlarına konulması
durumunda, misyonerler ile sair yabancılar tarafından tesis edilecek terbiye
yerlerine gerek kalmayacağı 30 Nisan 1899 tarihli hususi tezkirede Padişah
tarafından beyan edilmiştir. Meclis-i Mahsus-ı Vükelâ da bu doğrultuda karar
alarak, misyonerlerin istedikleri gibi terbiye yerleri açmalarına ve izinsiz
talebe toplamalarına müsaade edilmemesi gerektiğini bildirmiştir.
Vilayet idaresinin nasihatleri üzerine, Çüngüş ve Palu’daki
yetimhanelerde bulunan çocuklar iade edilmiş ve sözü edilen yetimhaneler
doğal olarak kapanma noktasına gelmiştir.23 Ancak, İngiltere elçiliği, bu
yetimhanelerin Vali Halid Bey’in emriyle kapatıldığını iddia etmiş ve söz
konusu yetimhaneler hakkında şu detaylı bilgileri aktarmıştır:
21 BOA, A. MKT. MHM, 702/24
22 BOA, A. MKT. MHM, 702/29, İngiliz elçiliğinin 17 Ağustos 1899 tarihli sunum
tezkiresi.
23 BOA, MV, 97/73, Meclis-i Vükelâ’nın 19 Haziran 1899 tarihli kararı.
Çüngüş’te rahip Ablahadyan, Mardirus Ataryan ve Bedros Papaciyan
adlı kişilerin idaresinde biri 34 erkek ve diğeri 35 kız çocuklarını barındıran iki
yetimhane mevcut olup, gündelik bunların her birinde birer kadın kocasıyla
birlikte çocuklarla yakından ilgilenmekte ve bakıcılık vazifesini ifa etmektedir.
Palu’da ise, rahip Semyunyan ile Keyfurek Koraciyan adlı kişilerin
idaresinde 30 erkek çocuğu barındıran bir yetimhane mevcut olup, Ağob
Koraciyan isimli bir şahıs bu çocuklarla ilgilenmekte ve bakıcılık
yapmaktadır.24

C. Alman Yetimhaneleri
Avrupalı büyük devletler 17. ve 18. yüzyıllardan itibaren Doğu ve
Güneydoğu ile yakından ilgilenmeye başlamalarına rağmen, uzun yıllar
Almanya’nın bu tür faaliyetlerine pek rastlanılmamıştır. Bunda, Almanya’nın
siyasi birliğini 1870’li yıllarda tamamlayarak sömürgecilik ve misyonerlik
faaliyetlerine geç başlaması ve Osmanlı Devleti ile olan olumlu ilişkileri etkili
olmuştur. Ancak, 19.yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde, diğer bazı Avrupalı
devletler gibi, Almanlar da Diyarbekir vilayetindeki Ermeni yetimlerini
keşfederek, yardım adı altında onlar için yetimhaneler açmaya başlamış ve
buralarda misyonerlik faaliyetlerine girişmişlerdir. Açılan yetimhanelere, fazla
dikkat çekmemek için, Ermenilerin yanı sıra Süryani, Keldani vs. yetimleri de
alınmıştır.

1. Diyarbekir Alman Yetimhanesi
Arşiv kaynaklarından elde edilen bilgilere göre, Diyarbekir vilayet
merkezinde, hakkında bazı detaylı bilgiler edindiğimiz bir Alman yetimhanesi
açılmıştır. Bu yetimhanenin açılış gayesiyle ilgili olarak Almanya elçiliği
tarafından Dâhiliye Nezaretine hitaben yazılan 23 Ocak 1899 tarihli yazıda
şu ifadelere yer verilmiştir:
Almanya devleti tebaasından Povıl Baniş adında bir kişi, Almanya’da
din ve mezhep farkı gözetmeden kimsesiz çocukların durumlarını iyileştirme
insani maksadıyla teşekkül eden bir hayır cemiyeti adına, Diyarbekir şehrinde
en fakir çocuklardan 90 kadarının iaşe, giyim ve terbiyelerinin ikmali için
bunları münasip bir yere yerleştirmek arzusundadır. Bu niyetinin bazı
zorluklarla engellenmemesi için Dahiliye Nezareti’nin, Diyarbekir vilayetine
emir vermesi talep edilmektedir.25
Almanya elçiliğinin isteği doğrultusunda, Diyarbekir merkezinde
ruhsatsız olarak açılan bu yetimhanenin idaresi Almanya’dan gelen yardım
paralarıyla sağlanmıştır. 1 Haziran 1899 tarihli telgrafta ifade edildiğine göre,
sözü edilen yetimhanenin müdürü Kirkor ile tercümanı Tomas hapsedilmiş ve
buradaki çocuklar dağıtılmıştır. Bunun en önemli nedeni, adı geçen şahısların
24 BOA, A. MKT. MHM, 702/29, İngiliz elçiliğinin 17 Ağustos 1899 tarihli sunum
tezkiresi.
25 BOA, A. MKT. MHM, 702/30, Almanya Sefareti’nin 23 Ocak 1899 tarihli takriri
sureti.
misyoner Yahonnes ile birlikte başta Diyarbekir merkez olmak üzere, Palu ve
Çüngüş taraflarında hükümetten izin almadan evlerine kimsesiz Ermeni
çocukları toplayıp nasihat ederek onları mezhep değiştirmeye zorlamalarıdır.26
Vilayet merkezindeki Alman yetimhanesinin kapatılması ve bağlı
kazalardaki faâliyetlerinin engellenmesi üzerine, Almanya elçiliği harekete
geçerek, Osmanlı hükümetini sıkıştırmak için yeni bir iddia ortaya atmıştır.
Buna göre, İngiltereliler tarafından açılan yetimhanelere bir şey denilmezken,
Almanyalıların açtıkları yetimhaneler kapattırılmaktadır. Bu iddialara cevap
veren Halid Bey, Sadarete gönderdiği 24 Haziran 1899 tarihli telgrafta şu
ifadelere yer vermiştir:
Esasen İngiltereli iken kendisine Almanyalı sıfatını veren Muallim
Pastör Baehnisch (Bahens)’in, vilayet merkezinde bir ev kiralayarak buraya
izinsiz olarak 70 kadar çocuk topladığı 1898 yılı sonlarında haber alınmıştır.
Yapılan uyarılar sonucunda, Muallim Bahens evvelce topladığı çocukları
yerlerine iade etmiştir. Ancak, daha sonra 12 kadar çocuğu tekrar toplayarak
bir ev kiraladığı, içinde ne olduğunu kimseye göstermediği ve mektep haline
dönüştürmek istediği görülmüştür. Ayrıca, hükümetin resmi tebligatını
dinlemeyerek, gönderilen polisi kovmuş ve tahkire cesaret etmiştir. Yanına
aldığı çocukları anne ve babalarına göstermeyerek, onları mezhep
değiştirmeye zorladığı hususunda defalarca şikâyetler yapılmıştır. Sözü edilen
şahsın bu hal ve hareketleri 18 Haziran 1899 tarihli telgraf-namemle arz
edilmiştir.
İki sene önce, teftiş etmek üzere bağlı bölgelere gittiğimde, Diyarbekir
Protestan milleti piskopos vekili tarafından toplatılmış olan çocuklara
Harput’taki İngiltere misyonerleri tarafından yardım edildiği yapılan
araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Ancak, idareleri Devlet-i Âliye
tebaasından bulunan ve kötü hali görülmeyen Piskopos vekilinin uhdesinde
olduğundan ve hükümetin nazar-ı dikkatinden gizli kalmadıklarından dolayı,
Dâhiliye Nezareti’nden tebliğ edilen Sadaret’in emri gereği bunlara yardım
yapılmasına engel olunmamıştır. Fakat bu durum, Muallim Bahens’in,
Sadaret’in nezdinde caiz görülemeyeceği malum olan olumsuz hal ve
hareketlerine de müsaade edilmesi gerektiği anlamına gelmez.27
Halid Bey’in bu cevabından tatmin olmayan Sadaret, Diyarbekir
vilayetine gönderdiği 27 Haziran 1899 tarihli şifre ile, Almanya elçiliğine
susturucu bir cevap vermek için, vilayet dahilindeki İngiliz yetimhaneleri ve
buralarda ne kadar yetim barındırıldığı hususunda daha detaylı bilgi istemiştir.
Bunun üzerine Halid Bey tarafından gönderilen 28 Haziran ve 9 Temmuz
1899 tarihli iki telgrafta; gerek vilayet merkezinde ve gerekse bağlı bölgelerde
İngiliz yetimhanelerinin bulunmadığı; Almanya ve Amerika misyonerleri
26 BOA, Y. PRK. UM, 46/64, Diyarbekir Valisi Mehmed Halid Bey tarafından
gönderilen 9 Haziran 1899 tarihli şifre.
27 BOA, A. MKT. MHM, 702/30, Diyarbekir Vilayeti’nden gönderilen 24 Haziran 1899
tarihli telgrafname sureti; Y. PRK. UM, 45/100, Diyarbekir Valisi Halid Bey’in
gönderdiği 2 Mayıs 1899 tarihli şifre telgrafname.
tarafından Palu’da ve Çüngüş’te açılmış olup, içlerinde eğitim-öğretim
yapıldığı yedi ay önce Maden mutasarrıflığından bildirilen yetimhanelerdeki
çocukların dahi yapılan nasihatler sonucunda yerlerine iade edildikleri ifade
edilmiştir.28
Diyarbekir Valisi Halid Bey’in, ruhsatsız açılan bu yetimhaneye ve
diğer misyonerlik faâliyetlerine müsaade etmemesi, Alman misyonerlerini
yeni arayışlara yöneltmiştir. Nitekim Almanya devleti tebaasından olup
Diyarbekir’de bulunan, Berlin Şirket-i Hayriye’si reisi Doktor Libos,
Diyarbekir’de bir yetimhane açmak için bu defa ruhsat talebinde bulunarak, bu
yetimhaneye toplayacağı çocukların isim, şöhret, doğum yeri ve ikametlerini
beyan eden bir defter takdim etmiştir. Bunun üzerine, sözü edilen çocukların
yetimhaneye girmelerine velilerinin rıza ve muvaffakiyetleri olup olmadığı,
hüviyet ve mahiyetleri hakkında Diyarbekir vilayet merkezi Polis Baş
komiserliği ve zabıta marifetiyle araştırma yapılmış ve çocukların durumunu
beyan eden geniş kapsamlı yeni bir defter hazırlanmıştır.(4 Ekim 1899). Bu
defterde; Diyarbekir’ deki Alman yetimhanesine alınacak çocukların isimleri,
cinsiyetleri, doğum yerleri, milliyetleri, yaşları, oturdukları mahalle veya
köyleri, birlikte kaldıkları birinci derecedeki akrabaları ve hayatta olan diğer
akrabalarının isimlerine yer verilmiştir.
Sözü edilen defterden anlaşıldığına göre, yetimhaneye getirilen
çocukların çoğu Ermeni olmakla birlikte, Süryani, Keldani, Protestan ve
Katolik Ermeniler de vardır. Yaşları 5 ile 12 arasında değişen çocukların
toplamı 94 olup, bunlardan 64’ünün yetimhaneye getirilmesine velilerinin
müsaadesi olmadığı; 30’unun veli muvaffakiyeti var ise de, bunların da
misyonerler tarafından para ile elde edildiği ve yardıma muhtaç olmadıkları
ortaya çıkmıştır. Ayrıca, bahsi geçen çocukların hemen hemen tamamının
birinci dereceden akrabaları ile birlikte oturdukları ve kimsesiz olmadıkları
netlik kazanmıştır.29
Diyarbekir Valisi Halid Bey, misyonerlik faâliyetleri ile ilgili yapılan
bu araştırmaları değerlendirerek, Sadarete hitaben 16/18 Aralık 1899 tarihli iki
yazı göndermiştir. Her iki yazısında da; sözü edilen yetimhanenin açılmasına
ruhsat verilmemesi gerektiğini, ruhsat verildiği takdirde emsalinin çoğalarak
gurup gurup fesat mekteplerinin açılabileceğini ve zararın önü
alınamayacağını, misyonerlerin hiçbir yardıma muhtaç olmayan çocukları
mezhep değiştirmek maksadıyla topladığını, vilayetteki kimsesiz çocukların
yakında açılacak sanayi mektebine kaydedilerek iaşe ve terbiyelerinin temin
edileceğini ifade etmiştir.30 Halid Bey’in bu düşünceleri Osmanlı hükümeti
tarafından da uygun görülerek, sözü edilen sanayi mektebinin bir an evvel
28 BOA, A. MKT. MHM, 702/30
29 BOA, A. MKT. MHM, 702/29, Diyarbekir Vilayeti Ser Komiserinin tahkikatı sonucu
oluşturulan
4 Ekim 1899 tarihli defter; Diyarbekir Valisi Mehmed Halid Bey’in
Sadarete yazdığı 15 Aralık 1899 tarihli tahrirat.
30 BOA, A. MKT. MHM, 702/29; Y. PRK. UM, 49/38, Diyarbekir Vilayetinden
gönderilen 28 Aralık 1899 tarihli şifre.
tamamlanması ve ruhsat için müracaat edenlere de ona göre münasip bir cevap
verilmesi kararlaştırılmıştır.31
Vali Halid Bey’in vilayet dahilinde yabancı yetimhanelerin açılış ve
faaliyetlerinin engellenmesi yönündeki görüşü zaman zaman merkezi
hükümetçe dikkate alınmamasına rağmen, kendisi söz konusu kurumların
açılışını ve zararlı faaliyetlerini engelleme hususundaki iddiasından
vazgeçmemiştir. Mesela, Londra’da neşr olunan “Rilitelgraf” gazetesinin 8
Nisan 1899 tarihli nüshasının tercümesinde Diyarbekir’deki yetimhanelerle
ilgili şu ifadelere yer verilmiştir:
Zat-ı şevket-i hazret-i şehriyari (Sultan II. Abdülhamid), Diyarbekir
vilayetinde bilhassa İngiltere’nin yardımıyla idare olunmakta olan üç adet
yetimhanenin memurlar tarafından kapatıldığını haber alınca, beklendiği gibi,
derhal acil bir karar alarak sözü edilen müesseselerin hemen açılması için seri
emirler vermiştir.32
Hariciye Nezareti ise Diyarbekir vilayetine gönderdiği 8 Nisan 1899
tarihli telgrafta, Alman yetimhanelerinin kapatılmasından kaçınılmasını ve
İngiliz yetimhanelerine yardım edilmesine engel olunmamasını emretmiştir.
Fakat bu emirleri dikkate almayan Diyarbekir Valisi Halid Bey, misyonerlerin
daha önce topladıkları çocukları yine yerlerine iade ettirdiği gibi, 28 Nisan
1899 tarihinde Hariciye Nezareti’ne gönderdiği telgrafla, misyonerlerin tekrar
çocuk toplamalarına ve doğal olarak kapanan eğitim merkezlerinin açılmasıyla
içlerinde istedikleri şekilde eğitim yapmalarına müsaade edilmesinin çok
mahzurları olduğunu ifade etmiştir. Halid Bey’in bu telgrafına cevap
verilmediği gibi, Hariciye Nezareti’nden gönderilen 3 Mayıs 1899 ve 13
Mayıs 1899 tarihli telgrafta, sözü edilen yetimhanelere dokunulmaması
hususunda ısrar edilmiştir. Bu emirlere istinaden, vilayet merkezindeki Alman
Muallim Bahens’in daha sonra evine gizli bir surette aldığı çocukları
dağıtmamakta ısrar ettiği ve misyonerlerin, Palu’da kapatılan eğitim
merkezinin yeniden açılması için çocuk toplama teşebbüsünde bulundukları
Maden mutasarrıflığından bildirilmiştir. 17 Mayıs 1899 tarihli telgrafla
durumu tekrar Hariciye Nezareti’ne bildiren Halid Bey, bu kez de cevap
alamayınca, yine inisiyatifini kullanmış ve Muallim Bahens’in evini gözetim
altında bulundurarak başka çocuk almasına meydan vermemiştir. Ayrıca,
Maden mutasarrıflığına da emir vererek, Palu ve Çüngüş’teki misyonerlerin
teşebbüslerine meydan verilmemesi talebinde bulunmuştur.33
Yabancı devletlerin ülke genelinde gittikçe artan misyonerlik
faâliyetleri, Osmanlı hükümetini yeni tedbirler ve ciddi kararlar almaya
zorlamıştır. Nitekim 6 Mayıs 1899 tarihli hususi tezkirede konu ile ilgili şu
ifadelere yer verilmiştir: “Yabancı milletlere mensup bir takım misyonerlerin
31 BOA, A. MKT. MHM, 702/29, Diyarbekir Vilayetine gönderilen 13 Ocak 1900
tarihli şukka.
32 BOA, Y. PRK. TKM, 41/91
33 BOA, Y. PRK. UM, 46/29, Diyarbekir Valisi Halid Bey’in 21 Mayıs 1899 tarihli
şifre telgrafnamesi.
Osmanlı ülkesinde tesisine teşebbüs ettikleri yetimhaneler ile sair
müesseselerin zararları bilinmektedir. Bunun önüne geçmek için vilayetlerde
ibtidaî mektepleri ve yetimlere mahsus eğitim merkezleri tesis edilmeli; bu
maksatla, Hariciye ve Maârif Nazırları ile Maârif Nezaretine mensup zatlardan
oluşan bir komisyon teşkil olunmalı; memleket ahalisinin ahlak ve lisanını
muhafaza için ne gibi tedbirlerin alınması maslahata muvafık olacağının
etraflıca tetkik edilerek, kaleme alınacak layiha en geç bir haftaya kadar arz ve
takdim edilmelidir. Ayrıca, bundan böyle Osmanlı ülkesinin hiçbir mevkiinde
yabancılar tarafından mektepler ve yetimhaneler tesisine müsaade
olunmaması, eğer insani amaçlarla Hıristiyan çocuklara para yardımında
bulunmak isterlerse bunun ancak zikredilen müesseseleri idareye memur
olacak resmi heyetçe alınıp sarf olunabileceği irade-i seniyyenin
icabındandır.”34
Diyarbekir Valisi Halid Bey, bu irade doğrultusunda çalışarak,
Sadaret’e gönderdiği
12 Mayıs 1900 tarihli telgrafta, yabancıların bütün
teşebbüs ve gayretlerine rağmen, vilayet dahilinde yetimhanelerin açılmasına
ve buna misal olabilecek müesseselere meydan verilmediğini ifade etmiştir.35
Yıldız Saray-ı Hümayunu Başkitabet-i Celilesi’nden bütün vilayet ve
müstakil sancaklara gönderilen 23 Temmuz 1900 tarihli şifrede, vilayetler
dahilinde misyonerler tarafından yapılan telkin neticesi olarak Müslüman
ahaliden din değiştirenlerin olup olmadığının ve misyonerler tarafından açılan
mekteplerde ne kadar Müslüman talebe olduğunun doğru ve hızlı bir şekilde
tespit edilerek Padişaha arz edilmesi istenmiştir.36 Bu iradeye cevap veren
Halid Bey, Diyarbekir vilayetindeki durumu şu cümlelerle özetlemiştir:
Vilayet dahilinde misyonerlerin telkiniyle Müslim ahaliden din değiştirmiş
kimse bulunmadığı gibi, misyonerler tarafından yeniden mektep ve yetimhane
açılmasına da meydan verilmediği, bağlı sancak ve kazalardan alınan
cevaplardan anlaşılmıştır. Ancak, Mardin mutasarrıflığının bu seferki
telgrafında, daha önce arz olunan iki erkek ve bir kız çocuğundan başka üç
erkek çocuğun daha 30-40 sene evvel Mardin’de Latinler tarafından tesis
olunmuş olan mektebe Fransızca dersi almak için devam ettiği haber
alınmıştır. Ancak, onların da geçmişte yapılan uyarılar doğrultusunda
devamlarının engellenmesi hususunda velilerinin sıkı tembih edildiği ve
bundan sonra da sürekli gözetim altında tutulacakları bildirilmiştir.37
Yukarıda ifade edildiği gibi, Halid Bey’in, hem vilayetçe ihtiyaç
duyulan sanatkârları yetiştirmek, hem sanat ve ticaretin gelişimini desteklemek
ve hem de misyonerlerin faaliyetlerini engellemek maksadıyla ortaya attığı ve
34 BOA, A. MKT. MHM, 702/30, Sadaret Mektubi Kalemi’nden Hariciye ve Maârif
Nezaret-i Celilelerine yazılan 6 Mayıs 1899 tarihli hususi tezkire.
35 BOA, A. MKT. MHM, 702/30
36 BOA, Y. PRK. BŞK, 62/64
37 BOA, Y. PRK. UM, 51/38, Diyarbekir Valisi Halid Bey tarafından Mabeyne
gönderilen 8 Ağustos 1900
tarihli şifre.
Osmanlı hükümetince de kabul gören projelerden biri de, vilayet merkezinde,
her türlü sanatın öğretilmesine ve fabrikalar açabilecek elemanlar yetiştirmeye
müsait ve özellikle kimsesiz çocukların ücretsiz olarak devam edebileceği bir
sanayi mektebinin açılması idi. Bu mektep, vilayet memurlarının ve ileri
gelenlerinin yardımıyla 1185 metre büyüklüğünde ve üç katlı olarak inşa
edilmiştir.38 1 Eylül 1900 tarihinde açılan39 söz konusu mektebin içinde bir
mescit, bir hamam, 40 yataklık bir hastane ve sekiz koğuş mevcuttur.40
Mektebin açılışıyla birlikte, idare heyeti ile 6 nefer ders ve ciltleme
muallimi fahri olarak; havlu ve sair dokuma ile kundura, terzi ve dülger ustası
olan 5 nefer muallim de ücretle istihdam edilmiştir.
İlk zamanlarda mektebe devam eden talebe sayısı 35 olup, hazırlık ve
sanayi eğitimi verilmekteydi. 400 talebe alabilecek kapasitede ve her türlü
sanayinin terakkîsine müsait derecede ve mükemmeliyette olan sanayi
mektebi, belediyenin yardımıyla yetim ve kimsesiz çocukların iaşelerini
tedarik etmekle beraber, memlekete faydalı bir surette terbiyelerini sağlamıştır.
İleride mektebin geliri yükseldiği takdirde, muallim ve talebe sayısı da
arttırılacaktır.41

SONUÇ
Osmanlı Devletinde, gerek Tanzimat öncesi ve gerekse Tanzimat
sonrasında, Müslim ve gayrimüslim ayrımı yapılmaksızın yetim çocukların
himayesine ve haklarının korunmasına çok önem verildi. İlk zamanlarda her
millet devletin mali desteğini de alarak, kendi vakıfları ve diğer hayır
müesseseleri vasıtasıyla yetimlerini koruma yoluna gitti. Ancak, 19.yüzyılın
son çeyreğinde ülke genelinde meydana gelen Ermeni olayları sonucunda çok
sayıda Ermeni yetiminin ortaya çıkması, Osmanlı devleti üzerinde emelleri
olan ve misyonerliği taraftar kazanma stratejisi olarak gören yabancı devletleri
harekete geçirdi. Sözü edilen devletler, Ermeni yetimlerinin iaşelerini sağlama
bahanesiyle birçok vilayette yetimhaneler açtı ve burada misyonerlik
propagandası yapmaya başladı.
19.yüzyılın son çeyreğinde bazı önemli yetimhanelerin açıldığı
vilayetlerden biri de Diyarbakır’dı. Vilayet sınırları içinde yer alan Palu
kazasına bağlı Habab köyünde Ermenilerce açılan yetimhane, hem merkezden
ve denetimden uzak bir yerde olması, hem de fiziki şartlarının uygun
olmaması nedeniyle ruhsat alamadı ve boşaltıldı. Amerikalı misyonerler ile
Alman tebaası olan misyonerler tarafından vilayet merkezinde, Çüngüş ve
Palu kazalarında açılan yetimhaneler ise, Osmanlı hükümeti, vilayet idaresi ve
adı geçen devletlerin elçilikleri arasında çok sayıda yazışmanın yapılmasına
neden oldu. Söz konusu yabancı elçiliklerce hükümete hitaben gönderilen bazı
38 BOA, DH. TMİK. S, No: 38/27
39 Diyarbekir Gazetesi, No: 1196, 3 Eylül 1900
40 Diyarbekir Gazetesi, No: 1195, 2 Eylül 1900
41 BOA, ŞD, 1485/15, Diyarbekir Vilayeti İdare Meclisinin 12 Kasım 1901 tarihli
mazbatası.
yazılarda; yetimhane olarak adlandırılan yerlerin birer eğitim merkezi
olmaktan ziyade, mesken niteliği taşıyıp kimsesiz çocukların barınma
ihtiyacını karşıladığı ve bu nedenle kapatılmaması gerektiği ifade edildi.
Ancak, ilk zamanlarda İngiltere gibi güçlü devletlerin baskıları sonucu yabancı
ve azınlık yetimhanelerinin açılmasına müsaade eden Babıâli, yerel
yöneticilerin ve özellikle Vali Halid Bey’in uyarıları sonucu meselenin farkına
vardı ve bundan sonra memleketin hiçbir yerinde bu tarz müesseselerin
tesisine izin verilmemesini kararlaştırdı. Ayrıca, Halid Bey’e, Diyarbakır
merkezinde özellikle kimsesiz çocukların ücretsiz devam edebileceği bir
sanayi mektebinin tesisinin hızlandırılması ve vilayet genelinde ibtidai
mektebleri ile eğitim merkezlerinin açılması yönünde emirler verdi.
Diyarbakır Valisi Halid Bey, daha önce açılan söz konusu
yetimhanelerdeki çocukları bütün engellemelere rağmen dağıttı ve misyonerler
tarafından buralara yeniden çocuk toplanmasını engelledi. Böylece bu
yetimhaneler doğal olarak kapanma noktasına geldi. Ayrıca, Diyarbakır
merkezinde Hamidiye Sanayi Mektebi’ni tesis ederek kimsesiz ve yetim
çocukları burada toplattı ve misyonerlik faaliyetlerini büyük ölçüde sekteye
uğratmayı başardı.

KAYNAKÇA
Başbakanlık Osmanlı Arşivi
Dâhiliye Nezareti Tesri’-i Muamelat ve Islahat Komisyonu (DH. TMİK. S), No: 38/27
Maarif Nezareti Mekatib-i Gayrimüslime Müdürlüğü (MF, MGM), No: 5/107
Maarif Nezareti Mekatib-i Gayrimüslime Müdürlüğü (MF, MGM), No: 6/6
Meclis-i Vükela (MV), No: 95/78
Meclis-i Vükela (MV), No: 97/73
Mektubi Mühime ( A. MKT. MHM), No: 702/24
Mektubi Mühime ( A. MKT. MHM), No: 702/29
Mektubi Mühime ( A. MKT. MHM), No: 702/30
Şura-yi Devlet (ŞD), No: 1485/15
Yıldız Perakende (Y. PRK. TKM), No: 41/91
Yıldız Perakende Baş kitabet (Y. PRK. BŞK), No: 62/64
Yıldız Perakende Umumi (Y. PRK. UM), No: 45/100
Yıldız Perakende Umumi (Y. PRK. UM), No: 46/29
Yıldız Perakende Umumi (Y. PRK. UM), No: 46/64
Yıldız Perakende Umumi (Y. PRK. UM), No: 51/38
Gazeteler
Diyarbekir Gazetesi, No: 1196, 3 Eylül 1900(8 Cemaziyülevvel 1318)
Diyarbekir Gazetesi, No: 1195, 2 Eylül 1900(7 Cemaziyülevvel 1318)
Salnameler
Osmanlı Devlet Salnameleri, H.1315, H.1320
Telif Eserler
Açıkses, Erdal, Amerikalıların Harput’taki Misyonerlik Faaliyetleri, Ankara, 2003
Beysanoğlu, Şevket, Anıtları ve Kitabeleri ile Diyarbakır Tarihi, Cilt.2, Ankara, 2003
Danacıoğlu, Esra, “Diyarbekir’de Amerikan Misyonerleri”, Müze Şehir Diyarbekir, İstanbul,
1999
Dilipak, Abdurrahman, “Yetimler Yurdu: Darüleytam”, İnsani Yardım, Sayı: 34, Temmuz-
Ağustos-Eylül 2008
Kieser, Hans-Lukas, Iskalanmış Barış (Doğu Vilayetleri’nde Misyonerlik, Etnik Kimlik ve
Devlet 1839-1938), (Çev: Atilla Dirim), İstanbul, 2005
Vahapoğlu, Hidayet, Osmanlı’dan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okullar, İstanbul, 2005
Yıldız, Hatip, “Diyarbakır Valisi Mehmed Halid Bey’in Beş Yıllık İcraatı ve Sultan
II.Abdülhamid’in Emriyle Vilayetin Kalkınması İçin Hazırladığı Rapor”, Osmanlı’dan
Cumhuriyet’e 2. Uluslar arası Diyarbakır Sempozyumu, (15-17.11.2006, Diyarbakır),
Cilt 1, Ankara, 2008, s. 387-401)

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,26 M - Bugn : 17390

ulkucudunya@ulkucudunya.com