« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

05 Şub

2024

Ahmet Kabaklı' nın Milliyetçilik Anlayışı Üzerine...

Mehmet Mehdi Ergüzel 01 Ocak 1970

İstanbul kültür çevrelerini yakından tanır, sohbetlerine katılır: Nurettin Topçu, Necip Fazıl ve Ayverdiler...Ömür boyu süren okumalarının disiplin temeli bu yıllarda atılmıştır.
Vefatının 20. yılında bulunduğumuz , 2001 Şubatında, ilikleri üşüten bir kış günü çok sevdiği vatan toprağına Fatihalarla uğurladığımız, memleketi 40 yıl boyunca ısıtan "dertlere deva" yazılarından mahrum kaldığımız, Türk tefekkürünün geçen asrın ikinci yarısına adını yazdırmış mümtaz şahsiyetlerinden biri de Ahmet Kabaklı idi. İlk yazısını neşrettiği 1948'den vefatına kadar geçen yarım asırlık süre içinde kaleme aldığı binlerce yazı ve derlenip kitaplaştığında kırka yaklaşacağını tahmin ettiğimiz eserleriyle Kabaklı Hoca, hem Türk edebiyatçılığının ve hem de Türk mllli fikir hayatının kendisine tekrar tekrar dönülmesini gerektirecek kuvvette bir yazarı idi.
Ahmet Kabaklı'nın yetişmesinde ailesinden getirdiği vasıfların , bilhassa muhterem bir Anadolu kadını olan Harputlu Münire Hanım'ın ve Elazığ muhitinin derin izleri vardır. Ve sonra Ortaokuldaki Türkçe öğretmeni, Ahmet Hikmet'in Çağlayanlar kitabındaki Üzümcü parçasındaki "Türk" tasvirini sınıfta ezbere okuyan Cemile hanım...Sonra Lisedeki iki öğretmeni: Mehmet Kaplan'ın Yüksek Öğretmen'den sınıf arkadaşı Cahit Okurer ile Fransızca Hocası, sonraki yıllarda hepimizin öğreneceği Cemil Meriç...
Ve nihayet İstanbul..Herkesin gönlünde yatan "Hayal Şehir"..Burada Edebiyat Fakültesi ve Yüksek Muallim Mektebi'nin Edebiyat Bölümünde memleketin tanınmış ilim ve fikir adamlarının rahle-İ tedrisinden geçer: Ali Nihat Tarlan, Caferoğlu,Tanpınar, Kaplan,...bunlardan bazılarıdır. İstanbul kültür çevrelerini yakından tanır, sohbetlerine katılır: Nurettin Topçu, Necip Fazıl ve Ayverdiler...Ömür boyu süren okumalarının disiplin temeli bu yıllarda atılmıştır.
Diyarbakır ve Aydın Lisesi öğretmenliklerinden ve Paris görevinden sonra "bi-misl ü baha" Stanbul' a , Tercüman Gazetesi fıkra yazarı yarışması birincisi ve İstanbul Eğitim Enstitüsü hocası olarak döner. Yazıları dolayısıyla Yahya Kemal' den iltifat görür. Gençtir, daha yapacak çok işi vardır, okunacak ve yazılacak bir yığın da kitap..Ömrü hep böyle geçer. Okur, yazar, okur, yazar....
Ben rahmetli Kabaklı Hoca'yı , 1969'da Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'nda derslerimize geldiği 45 yaşındaki çağından vefatına kadar geçen 33 yıl boyunca talebesi, yakını , fikirlerinin heyecanlı ve samimi takipçisi, hayranı olarak tanımaya, anlamaya çalıştım.
DİN VE MILLIYET TERKIBI.... Kabaklı Hoca, kelimenin tam anlamıyla samimi, inanmış bir vatansever ve Türk Milliyetçisi idi. Köklerini bir taraftan Oğuz Kağan ve Bilge Kağan'a daldıran, bir taraftan da Peygamberimiz ile Yunus Emre ve Mevlana' ya dayandıran İslami Türk milliyetçiliği idi.. Onun milliyetçiliği, partiler üstü bir milliyetçilikti, daha doğru bir ifade ile kültür milliyetçiliği idi. Akif-Gökalp-Y.Kemal ile şekillenen, muhtevasını bulan; N.Fazıl-A.Nihat ve P.Safa ile zenginleşen, mensuplarını ve mücadele saflarını arayan; Tanpınar- P.Safa-C. Meriç -M.Kaplan ve E.Güngör ile işlenen, tahlil edilen; Menderes- Demirel ve Türkeş ile siyasi atmosfere giren, desteklenen, sahip çıkılan ve kadrolarını yetiştiren bir milliyetçilikti.
Kabaklı Hoca'nın bizim nesli çekip çeviren, 17-18 yaşlarımızdan itibaren bir kartal gibi fikir kanatları altına alan, ilk iki kitabı Mabed ve Millet ile Müslüman Türkiye idi. Mabed ve Millet kitabını ilk sayfasında Yahya Kemal 'in Süleymaniye'de Bayram Sabahı şiirinden alınan , milli mesajlar ve mana derinlikleri arz eden şu mısralar vardır: " Ulu mabed ! Seni ancak bu sabah anlıyorum, Ben de bir varisin olmakla bugün mağrurum...
Ona göre bütün mesele; anlamak ve ne olduğumuzun idrakine varmaktı. Kimlerin ve nelerin varisi, hangi emanetlerin taşıyıcısı olduğumuzu bilmek, onların sahibi ve müdafii bulunmak, Kabaklı Hocanın hayatının gayesi idi. Kitabının ilk yazısı on iki sayfalık bir takdimdi ve onun milliyetçilik anlayışının ana çizgilerini veren şu cümlelerde ifadesini buluyordu : " İnsanlık bir mabed sembolü etrafında var olmuştur. Dinler, siteler ve nihayet milletler yine bir mabed çevresinde maddi- manevi hayatlarını sürdürmüşlerdir. Bu yüzden mabedi milletten ve milleti mabedden dolayısıyla İslamı Türklükten,Türk'ü İslamlıktan ayırmaya kalkan görüşler, son derece kusurlu, hakikat dışı, hem Türk'ü hem de İslam' ı mahvedecek bir yol tutturmuş olurlar..." Millliyetimizi "mabed" etrafında kenetlenmiş "millet" te bulmuştu. Fikirlerine çok değer verdiği ve "yirminci asrın kanaatlerinde hemen hemen hiç yanılmamış tefekkür adamı" diye değerlendirdiği Yahya Kemal'in " Kendi Gök Kubbemiz" altında " dili bir, gönlü bir, imanı bir insan yığını" nın nasıl bir araya geldiğini, iyi anlamak ve doğru yorumlamak gerektiğine inanırdı. Edebiyat öğretmenlerine " Gençlere ve çocuklara Yahya Kemal'in şiirlerini ve yazılarını okutun, ayrıca ideolojik milliyetçiliğe lüzum kalmaz, onlar yollarını bulurlar..."derdi.
Milletimizin bin yıldır İslam imanıyla mayalandığını, Süleymaniye ile sembolleşen Türk medeniyetinin zirve değerlerinin her devirde yeniden yorumlanarak, yetişmekte olan nesillere kavratılmasına hususi bir önem atfettiği için ilk eserinin adı " Mabed ve Millet" idi. Çünkü Türk, İslam' dan ayrı düşünülemezdi. Her kim ki farklı bir şey yazar ve söylerdi, farklı bir niyeti var demekti. Ziya Paşa' nın şu beyitlerinden ders alınmalıydı : İslam imiş devlete pa-bend-i terakki Evvel yog idi işbu rivayet yeni çıktı... Milliyeti nisyan ederek her işimizde Efkar-ı Frenge tebaiyyet yeni çıktı...
Nitekim, bir sonraki kitabı da bu ana temayı takip eder ve destekler mahiyettedir: "Müslüman Türkiye". Kabaklı Hoca ömrü boyunca bu temel dengeyi eserlerinde muhafaza etmiştir. Bize ait ne varsa, "efsane yahut rivayet bile olsa", hassasiyetle, kıskanırcasına, üzerine titrenerek korunmasını isterdi. Çünkü ona göre masallar arasında dahi milliyetimizden izler taşıyan nice unsurlar bulunurdu ki yarına mesajlar taşırdı. Öğrenilmeli, anlaşılmalıydı. Kendimize, her seferinde yeniden bakmalıydık. Virane sanılan ören yerlerde ne defineler bulunurdu ki hayret ederdiniz sonra da bu hikmetlere hayran olurdunuz. Milliyetimizin özelliklerinin ve değerlerinin , Malazgirt' ten bu yana olduğu kadar Orta Asya'daki kökleriyle de bağlantı kurularak bilinmesi ve incelenmesi önemliydi. Orhun Abidelerinin verdiği mesajlar anlaşılmadan Türk Milleti anlaşılmış olamazdı. Dede Korkut'taki milli- İslami hassasiyetler düşünülmeden bugüne dair yorum getirmek mümkün olmazdı. Türk ailesi, ana,baba, çocuk,eş ve akrabalıklar adeta kutsiyet derecesinde değer taşıyordu. Vatan için fedakarlık ve kahramanlıklar hep bu eserlere sinmişti ve bu milleti anlatan, bize bizi söyleyen gerçekler halinde ufkumuza açılmıştı. Ona göre kaynağını Türk milletinin zengin kültürel birikiminden almayan her teşebbüs, her fikri ve siyasi hareket, akim ve eksik kalmaya mahkumdu.
Devlet geleneğimizin, Anadolu için, Selçuklu- Osmanlı- Cumhuriyet üçlemesi halinde birbirinin devamı olarak ebediyete kadar devam edeceğine inanmış olan Ahmet Kabaklı , devlet felsefemizin " din ü devlet mülk ü millet" temellerine dayalı olduğunu unutmamak ve yeni nesilleri bu istikamette yetiştirmek gerektiği kanaatindedir.
Kabaklı Hoca, ortaya koyduğu eserlerde ve yarım asrı geçen yazarlık hayatının bütün safhalarında kaleme aldığı binlerce yazıda Türklük-İslamlık-Insanlık bayrağını hep gönderde tutmuş, I.Kocakaplan'ın güzel ifadesiyle " kınından çıkmış bir bir Kılıç" halinde "bayrağı yere düşürmeden" emaneti sonraki nesillere tevdi etmiştir.
1966'da ilk cildini neşrettiği en önemli eserinin adı Türk Edebiyatı'dır, 1970'de öncülüğünü yaparak kurduğu derneğin adı Türkiye Edebiyat Cemiyeti'dir, 1972'de yayına başlattığı bugün 600.sayıya doğru gitmekte olan milli derginin adı Türk Edebiyatı'dır, 1978' de zengin bir edebi-fikri-siyasi kadroyla memlekete mal ettiği müessesenin adı, Türk Edebiyatı Vakfı'dır. Bu isimler, o zamanlar, günümüz Türkiye'sinde milliyetinden kaçanları dahi bir araya getirip onun asaleti ve nezaketi karşısında el pençe divan durduran, milli iddialı, dava taşını gediğine koymak üzere tesis edilmiş vasıtalar, kuruluşlar ve hizmet mekanları idi.
Kabaklı Hoca'nın milliyetçiliği; birleştirici, uzlaştırıcı, milli-İslami akidelerden taviz vermeden kapıları Yunus ve Mevlanaca açan bir gönül diyarına doğru da giderdi.Zaten biyografik eserleri arasında en çok okunanlar Yunus, Mevlana ve Akif üzerine yazdıklarıydı. Kabaklı Hoca, fikirleri üzerinde yeniden yorum ve tahlil çalışmaları yapılması icap eden kendi neslinin diğer siyasi ve fikri kutupları gibi "emanet olan davayı kucaklamış, arkasına bakmadan giden" , bayrağın yere düşme ihtimali karşısında davaya katılan ve yolundan dönmeyecek, kendilerine sancağı teslim edeceği halefleri yetiştirmiş bir misyon adamıydı, yaptığı işin şuurundaydı, vazifesini müdrik bir mefkure adamıydı... Ince hesapları olmayan, Türk'e ve Türkçeye aşık, edebiyatımızın zengin mahsulleriyle içiçe bir hayat yaşayan bu gönül ve ülkü adamı, memleketin geleceğini tayin edecek yarınki nesilleri, Temellerin Duruşması kitabının sonunda benim çok beğendiğim ve Rahmetli Hocaya çok yakışan " Muhammed Oğuz oğulları" hasreti ile anlatıyordu....

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,23 M - Bugn : 17566

ulkucudunya@ulkucudunya.com