« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

01 Oca

2024

Ardanuçlu Efkarî

Atiye Nazlı 01 Ocak 1970

Adem Şentürk, 28 Haziran 1900 tarihinde Artvin'in Ardanuç ilçesinin Basa (Yolüstü) köyünde dünyaya gelmiştir. Babasının adı Yusuf Pehlivan, annesinin adı Sultan Hanım'dır. Eğitim hayatına Basa köyündeki, köy mektebinde başlar, daha sonra Ardanuç’ta bulunan Adakale ve İskender Paşa Medresesi’nde eğitim hayatına devam eder. Ancak 1914'te başlayan Birinci Dünya Savaşı sonucu, ailesiyle birlikte göç ederek (muhacir olarak) Amasya'nın Merzifon ilçesine taşınan Adem Şentürk, burada Kara Mustafa Medresesine devam eder. Çanakkale Savaşı’nda silah altına alınmasıyla orduya katılan Adem Şentürk, orduda mızıka bölümü hazırlanması için oluşturulan okuryazar sınıfına alınır ve Almanya’ya gider. Sağlık sorunları nedeniyle üç ay sonra geri döner. Daha sonra Galiçya, Romanya, Tiflis, Bakü ve Artvin cephelerinde savaşa katılır, Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasından sonra da Artvin Ardanuç’a bağlı Basa köyüne geri döner. İlerleyen zamanlarda köyünde bulunan ‘Şehitlik Acıelma Dağı’ndaki Kasımoğlu Pınarında uykuya dalar ve pir elinden Belkiya adlı kızın aşkına, kırk gün nar taneleri saymış, kırk dördüncü gün sonunda yarı baygın hâlde kardeşi tarafından bulunur. Âşık Efkarî’nin badeli âşık olması ile ilgili olarak kaynaklarda yer alan bilgiler şu şekildedir. Âşık Efkarî, on dokuz yaşındayken hastalanır ve hastalığın seyri oldukça kötü geçer. “Anza denilen yere götürülür.” Bu yerde uyuyakalır ve rüyasında bir ihtiyarın elinin içini öptükten sonra neden öptüğünü sorması sonucunda; ihtiyar, “Efkar etme; sana elimin içinden marifet veriyorum.” der ve sözler üzerine uyur uyanık hâldeyken mevlit okunduğunu duyar. Kimin okuduğunu görmek amacıyla onun yanına gittiğinde orada bulunan birisi “şerbet”, diye seslenir ve elinde tepsiyle bardak bulunan bir kız gelir. Orada bulunan on iki kişiye şerbet dağıtır, ancak Efkarî’ye gelen şerbet hem az hem de rengi kara (siyah)dır. İhtiyar ya da pir, şerbet dağıtan kızın adını seslenerek “Belkiya defteri getir der.” ve dokuzunca sayfayı açarak Efkarî’nin adını yazar sonra da kızın adını yazar. Kızın adı Nazmiye Sultan’dır (Rayman 1994: 35). Böylece Adem Şentürk, “Efkarî” mahlasını alır, kaynaklarda yer alan bilgilerde âşığın yarı baygınlık hâlinin geçmemesi üzerine kardeşinin onu Sarıkamış’a götürmesi ve âşığın orada katıldığı bir mecliste dilinin çözülmesi gerçekleşmiştir. Adem Şentürk, ailesiyle anlattığı bilgilere göre iki erkek kardeşinin olduğunu bilinmektedir (Halıcı 1992: 416; Keskin 2016: 108). Harf inkılabından sonra Latin harflerini öğrenen Efkârî, okur-yazar ve badeli bir âşıktır. Efkârî, rüyasında gördüğü ve pirlerin Belkiya adıyla Efkarî adının birlikte yazıldığı ve âşık olduğu kızın gerçek hayatta adının Nazmiye olduğunu ve ona kavuştuğunu anlatır (Keskin 2016: 16-18). Efkarî, Sarıkamış’a gittiği ve orada kaldığı süre zarfında Sarıkamış’ta bulunan askeri fırkada şifre çözmeye devam eder, savaşın bitiminden sonra da arzuhâlcilikle geçimini sağlar. İlk eşinin Nazife Hanım olduğunu, âşıklık serüveninden bilinen Efkarî’nin ikisi kız, ikisi erkek dört çocuğu olur. Türkiye’nin hemen bütün illerini gezen Efkârî pek çok âşıklar bayramına katılır ve birincilikler alır. Efkarî, ilerleyen yıllarda Bursa’ya taşınır, hayatının geri kalanını burada devam ettirir. Efkârî, 15 Mayıs 1980 tarihinde Bursa’da vefat etmiştir.

1922'de bade içerek âşık olan Efkârî’nin, yakın köylerden Abdullah Hoca (Âşık Dur Abdal) ile görüşmelerinden sonra kendisini geliştirdiği ve heceli şiirleri duru bir Türkçe ile meydana getirdiği belirtilmektedir (Karadeniz 2002: 155). Efkârî şiirlerinde aşk, tabiat, gurbet ve kahramanlık gibi konuları işler. Efkârî’nin şiirlerinin konusunu, içinde yaşadığı toplumun dünya görüşü, hayat anlayışı ve toplumun çektiği zorluklar oluşturur. Efkârî’nin çağdaşı olarak adlandırılan pek çok âşıkla karşılaşır. Samsunlu Seyranî ve Maksudî, Bayburtlu Âşık Burhanî ve Yakup, Yusufelili Huzurî, Posoflu Müdamî bunlardan bazılarıdır. Efkarî, Yunus Emre, Köroğlu ve Bolulu Dertli’nin şiirlerinden etkilenir, aynı zamanda Sümmanî’nin şiirlerindeki ayaklardan hareketle de şiirler meydana getirir. Şiirlerinin tamamı hece vezniyle meydana getiren Efkârî, aynı zamanda divan, koşma ve semaî dallarında oldukça başarılıdır. Şiirlerinde yaşadığı coğrafyanın dil özelliklerini ve gezip dolaştığı yerlerden öğrendiği kelimeleri sıkça kullanır. Onun şiirlerinde yaşadığı dönemin sosyal olaylarının (savaş, göç, vb.) yanında Cumhuriyetin ilanı, Türk milletinin kahramanlıkları, doğa sevgisi ve güzelin tasviri oldukça önemli yer tutar. Aynı zamanda dinî konulara ayrı bir önem veren Efkarî’nin şiirlerinde kısmen de olsa tasavvufi etkiyi görülmektedir. İlerleyen yaşlarında söylediği şiirlerinde dünyanın ve insanların vefasızlığını dile getiren Efkarî, insan ömrünün gençlik ve yaşlılık dönemlerinin karşılaştırmasına zamanın değişmesi konusuna yer vermektedir. Ömrünün sonlarında doğru yazdığı bilinen şiirlerinde yaşlandıkça yolda yürümekte zorlandığını, merdiven çıkamadığını oysa gençliğinde coşkulu, başına buyruk bir delikanlı olduğunu dile getirir. Ardanuçlu Efkârî, pek çok yeri gezer ve buralarda tanıştığı âşıklarla atışır. Efkârî’nin şiirlerinin geçtiği mekânlar, Çamlıbel, Erzincan, Konya, Ankara, İstanbul, Ardahan, Yusufeli, Basra, Yemen, Dağıstan ve Posof gibi âşığın yaşadığı ve gezdiği yerler olduğu görülmektedir. Ömrünün sonuna doğru Konya Âşıklar Bayramı'na katılır (1966) ve atışma dalında birincilik alır. Daha sonraki yıllarda, Konya Âşıklar Bayramında jüri üyesi olarak da bulunur. Cumhuriyetin 50. yılı münasebetiyle açılan şiir yarışmasında ikinci olur. Halk şiirini iyi bilen Efkârî, âşık şiirinin hemen hemen her dalında örnekler verir. Özellikle atışma türünde oldukça yetenekli bir âşıktır (Keskin 2016: 212-215). 11 değişik halk hikâyesi Efkârî tarafından Ardanuç rivayeti olarak anlatılıp belgelenir. Bunlar Avcı Ahmet’in Oğlu Mehmet Bey, Susamoğlu Şah Yusuf, Köroğlu-Çoruh Kolu, Ferhat ile Şirin-Ardanuç Rivayeti, Babür Şah, Türk Mehmetoğlu ve Papaz Kızı, Kaftan Beyin oğlu Şahin Bey, Ali Koçal ve Mihriban Hanım, Adalı Hasan ile Giritli Mustafa ve Serdaroğlu Selim Han adlı hikâyelerdir (Karadeniz 2002: 155). Ardanuçlu Efkârî'nin kitapçık şeklinde yayımlanan eserleri bulunmaktadır. Ayrıca Efkârî’nin büyüklü küçüklü 14 eseri daha vardır (Keskin 2016: 212). Hakkındaki bilgilere (Keskin 1973) mezuniyet tezi ve (Tırkaz 2014) yüksek lisans tezinde yer verilmiştir. Efkârî’nin âşık atışmaları ve çeşitli şiir örnekleri küçük kitapçıklar şeklinde yayımlanmıştır (Alptekin ve Sakaoğlu 2014: 382).

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,11 M - Bugn : 2905

ulkucudunya@ulkucudunya.com