« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

25 Ara

2023

Postmodernizm ve ötesi

Ahmet Selim 01 Ocak 1970

Bizim için bir modadır. Modernite ne kadar moda idiyse, bu da öyledir. İkisinin de Batı’daki manası, bizim modacı yaklaşımımızdaki telakkilerden çok farklıdır.

Modernite (çağdaşlık), nazarî olarak, aydınlanma çağının dünya görüşü (medeniyet anlayışı) olarak kabul ediliyor. Yani, biraz rasyonalizm, biraz pozitivizm ve ikisinde eriyen “kapitalist-liberal” değerler… Böyle görünüyordu.

Bizim moda yoluyla Batı’dan aldığımız modernlik, “dine karşı bir alakasızlık veya aleyhtarlık tavrı takınmanın insanları ve cemiyetleri ileri götüreceği” yanılgısından ibarettir.

Batı bu çeşit bir modernizmi, cemiyet ve medeniyet planı’nda aslen yaşamadı. Bu ancak, terkibe katkı yapan bir entelektüel soyutlama tarzında müşahede edildi. Batı medeniyetini pozitivizm kurmadı. Fransız İhtilali’nin başlarında görülen din düşmanlığı ve reddiyeciliği, zorlama ve arızî bir haldir. O beyinsizlikle medeniyet değil, çadır bile kurulmazdı.

Batı’daki modernizmin ne olduğunu anlamak için, Batı’daki laikliğin ne olduğunu anlamak lazım. Laiklik, “din aleyhtarlığı” şeklinde mi tezahür etmiştir Batı’da? O bizdeki Batıcı aydınların telakkisidir. Bizdeki “çağdaşlık-ilericilik” zihniyetinin orijinal karşılığı (tekabülü) Batı’da zaten yoktu.

Bilinen üçlü formülü hatırlatalım: “Hıristiyanlık + Yunan + Roma”. Batı medeniyetinin üçlü yapısı budur ve birinci kaynaktır Hıristiyanlık. Batı’nın fikir tarihi, “akıl” adına kiliseyle yapılan mücadelelerin tarihidir. Hugo, “Felsefe teslise ve taassuba karşı mücadele verdi.” diyor. Özünde doğrudur bu. Ateist filozofların varlığı bu gerçeği değiştirmez. Ateizmi bir “medeniyet esası” olarak sadece Marksizm benimsedi; o da bir medeniyet falan ortaya koymadı; bir “sapma” halinde, Batı’dan aldığı bir avuç suyu birkaç adım akıtıp harcadıktan sonra kayboldu gitti.

Yani bizim taklit etmeye çalıştığımız türden bir Batı, gerçekte hiç var olmadı. Ama Batı bizim bu yanılgımızı bize benimsetmek yolunda çok çalıştı, çok baskı yaptı. “Çağdaşlık sizin anladığınız şeydir, devam edin aslanlarım!” dedi. Hep böyle düşünenleri destekledi.

Batı’nın kendinde olan değil, Batı’nın bize gösterdiği ve yutturmaya çalıştığı modernite tavrı, bizim benimsediğimiz şeydi! Bu doğru.

Şimdi Batı, Postmodernizm’den söz ediyor. Bu bir neo-modernizm’dir; ve Batı’nın bize karşı olan tavrında bir ayarlama yaptığını ifade eder.

Her iki kavram da, geride kalmışların bakışına ve durumuna hitap eden kavramlardır. Asliyetleri yoktur. İkisi de bir fikir akımı değil, bir tavırdır, bir bakıştır. Ve daha çok, Batı’nın dışında olanlar içindir!

Şimdi Batı diyor ki: “Artık ben sana ‘dininden uzaklaş, bana yetişirsin’ demeyeceğim.” Postmodernizm, kafaca bu! “Dinin yaşa, alt kimliklerini yaşa, keyfine bak!” diyor. Ama kafese girerek yaşa! Düşünmeden yaşa! Çünkü Batı, dünyanın kapitalist nizamını bir “çelik kafes” haline getirdiği inancındadır.

Postmodernizm, köklerini ve her türlü malzemesini vaktiyle modernite adı verilen şeyin kültür kaynaklarından alıyor. Mesela panteizm bunlardan biridir. Deizm öyledir. Postmodernizm, modernizmin yanısıra ismen değilse de aslen vardı. Muhataba göre, hangi yüzü uygunsa onu gösteriyordu. Marksizm’in yıkılışından sonra bu durum daha da netleşti, cesaretlendi.

Postmodernizm, Batı’nın Batıcı’ya sunduğu yeni tensiptir. “Artık böyle olacaksın, olabilirsin.” diyor!

Bunların hepsi, postmodernizm, atomizasyon, integrasyon vs., Batı’nın, kendi dışındaki cemiyetlere, ülkelere uzattığı oyuncak kavramlardır. “Ulus devletin modası geçti” söylemi de öyledir. Amerika’nın, Almanya’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın, Hollanda’nın, Belçika’nın böyle bir derdi var mı? Gidin oranın üniversite mezunlarına, halkına, köylüsüne “Ulus devletin modası geçmiş, duydunuz mu?” diye bir sorun! “Modernizm gitmiş, postmodernizm gelmiş. Çok sevindiniz mi?” diye bir sorun!

… Batı cihazlandıkça, yeni imkânlarla mücehhez hale geldikçe, sömürüsünün metodunu ve taktiğini değiştiriyor. Batı’nın geçirdiği değişim bundan ibaret. Bu, aslen; değişememektir, çaresizliktir, tükenişin ve yozlaşmanın devam etmesidir… “İnsanı ve dünyayı bitirme” yolundan ayrılamıyor adamlar. Çünkü kendilerine aşı yapacak, yeni bir ufuk gösterecek, tarihte olduğu gibi dengeleyecek bir başka kuvvet yok bugün.

Yozlaştıkça sömürüyor, sömürdükçe yalnızlaşıyor, yalnızlaştıkça yozlaşıyor. Biz de bu fasit daire içinde (fikren) gönüllü olarak yer alıyoruz! “Fikrî gönüllülük” olmasa, “fiilî zorlama” netice vermezdi.

Kumsala Batı bir renkli çakıl taşı atıyor, onun etrafına kumdan kaşaneler kuruyoruz!

Batı bir gün “Bırak be arkadaş! Peşime takılmaktan vazgeç! Ben sömürmekten yoruldum, sen sömürülmekten bıkmadın! Anladım ki seni sömürmek rasyonel değilmiş! Kendine gel de beni de kurtar!” diyecek midir acaba? Demezse bizimkilerin uyanacağı yok!

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,40 M - Bugn : 15821

ulkucudunya@ulkucudunya.com