« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

13 Ara

2009

Açılım vuzuh ister / Ahmet Selim

01 Ocak 1970

Yorum yapmak bazen fevkalâde zor.Yorumda vazgeçilmez olan, fikrî samimiyet ve fikrî tutarlılıktır. Fikrî samimiyet, ihtiyacı duyulan doğruyu seslendirmekten uzak durmamaktır; bazı doğruları yazmak ama bazı doğruları da bile bile yazmamak, bunu istisnaî olarak değil de, adeta süreklilik içinde yapmak, fikrî samimiyet ile ve hakikat sevgisi ile bağdaşmaz. Ayrıca fikrî samimiyete aykırı davranılırsa, fikrî tutarlılık da sağlanamaz. Fikrî tutarsızlık için mutlaka sırıtkan çelişkilerin varlığı gerekmez; bazı ihmal boşlukları da, tutarsızlık getirir.

Bu ilkeler ışığında, "açılım"ın bugünkü durumunu nasıl yorumlayacağız?

Açılım, terörün ve terör örgütünün tasfiyesini, demokratik gelişme ortamında insan haklarının en geniş anlamıyla uygulanmasını öngörüyordu. "Devlet projesi" denilen proje buydu. Bu proje, bir anayasa değişikliği gerektirecek cinsten bir proje değildi. Anayasa değişikliği ayrı bir projeydi ve genel bir nitelik taşıyordu.

Peki ama DTP ve çevreleri bu devlet projesine onay veriyorlar mıydı? Hiç de onay veriyor gibi değillerdi ve onlar "açılım projesi"ni başka türlü anlıyorlardı. Aradaki farklılığı da görüyorlar ve bazı hususların çok açık ifade edilmemesinden de umutlanarak aradaki farklılığın kapatılması için uğraşıyorlardı.

Devlet projesi, daha açık ve somut bir hal alınca; işler değişti, tavırlar başkalaştı. Ve böyle olacağı belliydi zaten...

"Açılım" açık açık anlatılmadı. "Önce ortak özellikleri gündeme getirelim, farklı özellikleri, daha sonra, yani belli bir mesafe aldıktan sonra konuşmaya başlarız" metodu bu gibi konularda yararlı ve geçerli olamaz.

Şöyle de diyebiliriz: Devletin düşündüğü açılım ile DTP çevresinin beklediği açılım bambaşka şeylerdi. İkisini birbirine yakınmış gibi gösterirseniz; yahut öyle bir izlenimin doğmasına sessiz kalırsanız; yanlış tepkilere ve boş umutlara yol açmış olursunuz. ... Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Doğrudur. Siyasi partiler kapatılmamalıdır, çok istisnai haller dışında. Bu da doğru.

Peki ama, "ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın, nasıl bir nitelik taşırsa taşısın bir siyasi parti kapatılamaz" denilebilir mi? Ölçüyü hepten kaçırmayalım. Siyasi partilerin "demokratik" olması gerekir. Bir siyasi parti mutlaka şiddetten uzak olacak, kesinlikle şiddetle ilgisi bulunmayacak. Bunu Ortadoğu için de söyledim: Demokrasilerde "siyasi parti" olur, "silahlı parti" olmaz. Bizim İttihat Terakki de, demokratik anlamda siyasi parti değildi, "silahlı parti"ydi.

Sayın Mahir Kaynak "PKK diye bir şey yoktur" demeye devam ediyor. Yaptığı izah, "birileri birilerini kullanıyor"dan ibaret. Onca tecrübesine rağmen bunu söyleyebiliyor olmasını bir türlü anlayamıyorum... İnsanlar sadece kafalarındakini değil, şuur altlarındakini bile açıkça ifade ediyorlar. PKK, yalnızca militanlarıyla falan değil, yönetici kadrosuyla, yazarlarıyla, çizerleriyle, teorisyenleriyle, bir sürü şeyiyle var... Avrupalı bir devletin gizli servisi taşeron kullanacak da ortalığı karıştıracak! Sesli düşünüyormuş gibi çeşitli yorum denemeleri yapmak mümkündür ama, bunların bir veri faktörü olarak bütün düşünenleri etkileyebileceğini de dikkate almak gerekir.

33 askerin şehit edilmesini bile "kesin provokasyon" olarak gösteren yorumlar bir derecede etkili olabiliyor ise; "sesli düşünme" metodunun, ne kadar yanıltıcı ve kafa karışıklığına yol açıcı yansımaları olabileceğini iyi düşünmek gerekir. "Kavram ve kafa karışıklığı" çok büyük bir acziyete sebebiyet verir.

Realiteleri iyi niyetle ve hüsnüzan ile de olsa farklı göstererek; iyimser "yok sayma"larla bazı ihtimalleri devre dışında bırakarak düşünce ve çözüm üretilemez.

Açılım, "terörden ve silahtan vazgeçmeyi ön şart sayan, insan haklarına tam riayeti esas alan" bir kardeşlik projesi halinde, "çerçeveli ve içerikli" bir vuzuhla anlatılsaydı, vaz edilseydi; hem lüzumsuz tepkiler doğmaz, hem de boş umutlara meydan verilmemiş olurdu. Belki çok çabuk mesafe alınamazdı ama, bir süreç sağlıklı bir biçimde eksenine oturtulabilirdi. Sesli düşünmek yerine; iyi düşünüp sonra uygun bir üslupla seslendirelim. Hep aynı şeyleri tekrarlamak, bir yanlışı doğru yapmaz; sadece katılaşma ve kalıplaşma getirir.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,26 M - Bugn : 22745

ulkucudunya@ulkucudunya.com