« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

02 Ara

2009

NAMIK KEMAL

01 Ocak 1970

Namık Kemal 21 Aralık 1840’ta Tekirdağ’da doğdu. Babası Müneccimbaşı Mustafa Asım Bey, annesi Fatma Zehra Hanım’dır. Annesini pek küçük yaşta kaybettiği için, çocukluğunu anne tarafından dedesi olan ve valilik görevlerinde bulunan Abdüllâtif Paşa’nın yanında geçirdi. İlk öğrenimini İstanbul’da yaptıktan sonra, özel dersler almaya başladı. Dedesi ile birlikte, Kars ve Sofya’da bulundu. 1857’de, İstanbul’a döndü. Özel olarak tamamıyla klasik bir edebiyat öğrenimi görmüş olan Kemal’in yazdığı şiirlerin sayısı da, bu sırada, oldukça kabarıktı.

Batı dünyasıyla henüz hiçbir teması olmadığı için eski edebiyatı devam ettirenlerin çevresine girdi ve Leskofçalı Galip Bey’le çok yakın bir dostluk kurdu. 1861’de, aynı şairin şefliğinde kurulmuş olan Encümen-i şuarâ adlı özel bir şairler topluluğunda da yer aldı.
Aynı yıllarda Terceme Odasına girdi. Bu devlet dairesinde, Batı’yı tanıyan fen ve terakki hayranı kimseleri tanımak fırsatını buldu. Namık Kemal, bu hazırlıklardan sonra, Batı fikirlerinin öncüsü olan Şinasi’yle tanıştı. Şinasi’den ömrü boyunca benimsediği fikirler edindi ama bu aldığı fikir ve mantığı kendi mizacından geçirerek bir heyecan fırtınası haline soktu. Bu tanışmadan sonra eski edebiyat çevresiyle ilgisini keserek Tasvîr-i Efkâr’da yazmaya başlayan Namık Kemal, asıl mücadele sahası olan gazeteciliğe ayak basmış oluyordu. 1865’te Şinasi Paris’e gidince, gazeteyi tek başına çıkarmaya devam etti. Şinasi Tasvir-i Efkâr-ı Kemal’e bırakınca, gazetenin temkinli ve sakin havası birdenbire değişti. Hükümetin politikası aleyhine yazdığı yazılar gözden kaçmıyordu. Nitekim “Şark meselesi” ni heyecanla ele alması yüzünden Tasvir-i Efkâr kapatıldı ve Namık Kemal, Erzurum Vali Muavinliğine tâyin oldu.

Aynı tarihte, Ali Suavi ve Ziya Paşa’nın da bulunduğu Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin kurucuları arasına da girdi. Yazı ve eserlerinde ileri sürdükleri amaç: bir anayasa yapılamasını sağlamak, Millet Meclisini kurmak, kısacası Meşrutiyet idaresini getirmekti.
1867 mayısında, cemiyetin hükümetçe haber alınması üzerine, Mısırlı Prens Mustafa Fazıl Paşa’nın desteğini de alarak arkadaşlarıyla Paris’e kaçtılar.Burada Muhbir, kısa süre sonra da Londra’ya geçerek, orada Ziya Paşa ile birlikte Hürriyet gazetesini çıkardı (1868) ve siyasî muhalefetine devam etti.

Sonraları bir takım fikir ve mizaç ayrılıkları ile bütün arkadaşlarından ayrılan Namık Kemal İstanbul’a dönüşünde takip edilmeyeceğine dair Ali Paşa’nın yakınından teminat alıp 1870’te, Sadrazam Alî Paşa ile barışıp İstanbul’a döndü. Onun ölümünden sonra, İbret gazetesini çıkararak (1872), tekrar muhalefete başladı. Bu sırada iktidarda kötü bir sadrazam, Mahmut Nedim Paşa bulunuyordu. Onun bilhassa Rusya’yı destekleyici davranışları İbretçileri kudurtuyor ve sert bir muhalefete sevk ediyordu. Bu yüzden İbret kapatıldı ve Kemal Gelibolu mutasarrıflığına yollandı.

1873’te ilk piyesi Vatan Yahut Silistre’nin oynaması üzerine, Kıbrısta Mağosa kalesine hapsedildi. Otuz sekiz ay süren bu kalebendlik hayatı, onun edebî çalışmalarının en verimli zamanıdır. Diğer beş piyesiyle birlikte, ilk romanını (intibâh) ve bazı tenkid eserlerini de bu sırada yazdı. 1876’da, V. Murat’ın tahta çıkması üzerine, serbest bırakılarak İstanbul’a döndü.
II Abdülhamit’in ilk zamanlarında, Ziya Paşa ile birlikte, Kanun-ı Esasî encümeni (ilk Türk Anayasa’sını hazırlayan komisyon) nde çalıştı. Fakat padişahın aleyhinde bulunduğu yolundaki bir ihbarla, tevkif ve muhâkeme edildi. (1877).Beraat etti ise de, İstanbul’da bırakılmayarak, aynı yıl, Midilli adasında önce ikamete memur ve sonra da oraya mutasarrıf tayin edildi. Rum ahalinin şikâyetleri üzerine Rodos’a (1884), oradan da Sakız’a (1887) nakledildi ve 2 Aralık 1888’de orada öldü. Mezarı Bolayır’dadır.

KİŞİLİĞİ

El attığı her konu ve her temayı, bir elektrik akımı geçirircesine alevlendirmiş hem yakıcı hem de sirayet edici bir hale koymuştur.
Namık Kemal fikirlerini yaşamış, ülkülerinin kahır ve çilesini çekmiş adamdır.
Edebiyatımız, zulme ve keyfî idareye karşı heybetle baş kaldıran ilk örneği onda görmüş ve o ölçüde bir hürriyet kahramanını sonradan görememiştir.
Tevekkül ve durgunluğu silkip atan, geleceğe doğru sert adımlarla yürüyen, iyimser ve dürüst bir insan tipini eserleri ve hayatıyla getirmeye çalışan Kemal, bunu başarmıştır. Ona göre ülküsü olmayan kişi hayvandan farksızdır.
Bütün hayatını dolduran ve kendisine bir an rahat yüzü göstermeyen mücadelesine elinden geldiği kadar, şahsî hırslarını ve asla menfaat güdülerini katmamıştır. Yüz yıldan beri efsaneleşen Namık Kemal ismi karşısında nesiller hâlâ göğüslerini düğmelemek lüzumunu duyuyorlarsa, bu, ücadelesinin şahsî değil, millî oluşundandır.
Sanatkâr olmaktan çok, bir hareket adamı olan Namık Kemal herşeyden önce gazeteci ve politikacıdır. Her eserini ayrı bir heyecan anında yazmış ve, her eseri ile aynı temel gayeye hizmet etmek istemiştir.

FİKİRLERİ

Kemal’in bütün yazıları: gelişim, yurtseverlik, hürriyet, meşrutiyet, siyasi bağımsızlık, Osmanlıcılık, İslamcılık, maarif, iktisat, kahramanlık konuları etrafında döner. Bunlar felesefi değil sosyal fikirlerdir. Hepsi de toplumdaki aksaklıkları gidermek için bulunmuş çözüm tarzlarıdır.

Namık Kemal, bu fikirlerini temelden ve ilk yetişme çağında değil, ömrü boyunca edinmiştir. Çoğunu ilk makalelerinde kullanmış sonra (şiiri de dahil olmak üzere) sanat eserlerine geçmiştir. Savunduğu her düşüncede can ve başla ısrar etmiştir. Her fikrini temsil eden kahramanları, roman ve piyeslerinde yaşatmıştır.
Kemal eline kılıç almadığı halde bazı büyük kumandanlar gibi kat’î netîceli bir mücadele kazanmıştır. Bu netîce Türk vatanının ve Türk istiklâlinin dâhilî ve hâricî düşmanlarına karşı, vatan, millet ve hürriyet sevgisiyle beslenmiş bir milletin, bütün kayıplarına rağmen edebiyat yoluyla bir millî şuûr kazanması hâdisesidir.

VATAN FİKRİ

Namık Kemal’e göre vatan, sâdece üzerinde doğulan ve yaşanılan yer değildir: Vatan, kendi çocukları olan insanlar arasında dil birliği, menfaat birliği, fikir ve sevgi kardeşliği yaratan, mukaddes bir topraktır ki her taşı için bir can verilmiş; her avuç toprağı bir ecdad vücûdundan yâdigâr kalmıştır.
Kemal’de iki türlü vatan anlayışı görülür:
1-Din ve soy farkı olmaksızın, bütün Osmanlı ülkeleri…
2-Bütün Müslümanların yaşadığı vatan.
Kemal’e göre: Osmanlı vatanını kurtarmak ve feda olurcasına savunmak İslam
vatanını ise bir ülkü olarak gönülde yaşatmak gerekir.

HÜRRİYET FİKRİ

Rousseau ve diğer Fransız ihtilalcileri gibi Kemal de “İnsanın doğuştan hür “olduğuna inanır. Ona göre ”Zulüm ve adaletsizlik yapılarak hürriyet fikri insanlıktan kaldırılamaz”.
Namık Kemal hürriyet duygusuyla öylesine coşkundur ki hürriyet, meşrutiyet hatta cumhuriyet rejimlerinin o devir Türkiyesi bakımından akla gelebilecek mahzurlarını, muhtelif makalelerinde müzakere ve münakaşa ettiği halde yine neticeye çabuk varmak fikrinden vazgeçmemiş, hiç olmazsa bu fikirleri sert bir şekilde ve erken bir zamanda söylemekten kendini almamıştır.

MEŞRUTİYET FİKRİ

Namık Kemal’e göre; kişiler, toplum haline geçerken aralarında huzur ve düzeni sağlamak için bir sözleşme yapmışlardır. Bundan devlet doğmuştur. Şu halde devlet, fertlerin temel hak ve hürriyetlerine dokunamaz. Tersine, onları korumakla yükümlüdür.

SİYASİ BAĞIMSIZLIK FİKRİ

Çağındaki Osmanlı siyasetine büyük devletlerin sık sık karışması Namık Kemal’i çileden çıkarmış ve devletin milli çıkarlarımıza uygun bir siyaset gütmesi için heyecanlı makaleler yazmıştır.

OSMANLICILIK FİKRİ

Namık Kemal’e göre: Osmanlı (Türk) bayrağı altında yaşayanların hepsi tek bir millettir. Irk, din, dil, ayrılıkları bu birleşmeye engel olamaz. Aynı vatanda, ortak menfaatler içinde eşit haklarla yaşayan insanlar, bir millet teşkil ederler.

İSLAMCILIK FİKRİ

Bu fikir, hem bir ülkü hem de siyasi amaçtır. Bir yandan İslam milletleri arasında maddi manevi kültür bağları, öte yandan sömürgeci Avrupa’ya karşı bir İslam direnmesi kurmak emelini güder. Namık Kemal, bu İslam birliğine, Osmanlıların önderlik etmesini istemektedir.

Bunların haricinde şairin iktisat, maarif, milli lisan anlayışı, yeni edebiyat taraftarlığı gibi konular üzerine de yazıları ve fikirleri bulunmaktadır.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,25 M - Bugn : 11804

ulkucudunya@ulkucudunya.com