« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

26 Ara

2022

İbn Kesîr

1301 - 1373 01 Ocak 1970

Ebu'l-Fida İsmail İmadu'd-Din ibn Ömer ibn Kesîr ibn Davud ibn Kesîr ed-Dımaşkî el-Kureyşî, Şam yakınlarındaki Busrâ'ya bağlı Micdel veya Mecdel köyünde Hicrî 701 (Milâdî 1301) yılında dünyaya gel­di. Babasını üç yaşlarında iken kaybetti. Yedi yaşlarında iken ailesiyle birlikte Şam’a göç ettiler.

Ömrünün sonlarına doğru gözlerini kaybetmiş olan İbn Kesîr, Hicrî 774 (Miladî 1373) senesi Şaban ayının 26. perşembe günü 74 yaşında iken Şam'da vefat etmiştir. Vasiyeti gereği Dımaşk'ta Bâbü’n-Nasr dışındaki Sûfiye Mezarlığı'na hocası İbn Teymiyye'nin ya­nına defnedildi.

Tahsili: İlk tahsiline aile yuvasında başladı. Özellikle abisi Kemâleddin Abdülvehhab'ın büyük katkısı oldu. Kur'ân-ı Kerîm'i ezberledi. İbn Kesîr, daha sonra İshak ibn Amidî, Muhammed ibn Zinâd ve İbn Teymiyye gibi devrinin ünlü bilginlerinden kelam, tefsir ve hadis öğrenmişti. Genç yaşta eserler telif etmeye başlayan İbn Kesîr, “Tehzîb el-Kemal” adlı eserin müellifi el-Mizzî'nin derslerine devam etmiş ve onun kızıyla evlenerek bu büyük bilgine damat olmuş­tur.[3] Bu hocaları arasında da­ha çok Burhâneddin el-Fezârî, kayınpe­deri Yûsuf el-Mizzî, Zehebî ve İbn Tey­miyye'den etkilendi.

İlmi Kişiliği ve Görevleri: İbn Kesîr öğrenimini tamamladıktan sonra hatip, müderris, kıraat âlimi, müf­tü ve mahkeme heyeti üyesi olarak çeşit­li görevlerde bulundu. Dımaşk'ta Şafiîlere tahsis edilmiş olan Necîbiyye Medresesi'nde ders vermeye başladı ve ölümü­ne kadar bu görevini sürdürdü.

Zehebî'nin 16 Zilkade 748'de (17 Şubat 1348) ölümü üzerine Dımaşk'taki Sâlihiyye Medresesi'ne müderris tayin edildi. Bu medre­sede verdiği ilk derse ulemâ, kadılar ve kalabalık bir halk topluluğu katıldı. Takıy­yüddin es-Sübki’nin vefa­tından sonra kısa bir süre Dımaşk'ta Dârü'l-Hadîsi'l-Eşrefiyye'nin reisliğini yap­tı. Dârü'l-Kur'ân ve Dârü'l-Hadîsi't-Tenkıziyye'de ders verdi. Emeviyye Camii'nde Fatiha suresinin tefsirini yaptığı derse Melikü'l-Ümerâ ve Nâibü's-Saltana Seyfeddin Mengliboğa, kadılar ve ileri gelen devlet adamları da katıldı.

İbn Kesir Şam Medreselerinde uzun yıllar müderrislik yaptı. Birçoğu büyük âlim olan onlarca öğrenci yetiştirdi. Öğrencileri arasında; İbn Hacer gibi büyük hadis bilginleri, Şihâbüddin ibn Hiccî, Hafız Ebû'l-Mehâsin el-Hüseynî gibi o devrin meşhur âlimleri de bulunmaktadır.

İbn Kesir ilmî çalışmalarının yanında ulema ve halk ile yakın olma, idareyle de iyi ilişkiler kurma yolunu bir denge politikası olarak belirlemiştir. İdareye karşı başkaldırıları tasvip etmemiş, ilk üç halife’ye karşı yapılan küfür ve ayrımcı davranışların cezalandırılmasında kadı olarak yer almıştır. Ulûhiyyet id­diasında bulunan Osman ed-Dekâki'nin yargılandığı Dârü’s-Saâde'deki Dârü’l-Adl’de de üye olarak görev yaptı.

İslam toPraklarının savunulmasında halkın cihada katılması konusunda idareye yardımcı olmuştur. Kıbrıs Frankları’nın İs­lâm ülkelerine karşı başlattıkları saldırıyı sürdürmeleri üzerine gerekli askerî ted­birleri alan Dımaşk Valisi Emîr Mencek 770'te (1368-69) halkın cihada katılması gerektiği konusunda ondan fetva istedi. Bunun üzerine İbn Kesîr, “el-İctihâd fi Talebi'I-Cihâd” adıyla bir eser yazdı.

Kişiliği ve Karakter Yapısı Hakkında Söylenenler: Kendisine ilmî dirayetinin nişanesi olarak “el-Hâfızu'l-Muhaddis” ünvanı “el-Fakîhu'l-Müftî” lakabı verilmiştir. Zehebî, Tezkiretu'I-Huffâz'ın sonunda çağdaşı olan muhaddisler ara­sında onu zikretmiş ve hadis ilminin çeşitli alanlarında verdiği eserlerden dolayı ken­disinden övgüyle söz etmiştir. Ayrıca ona “el-Fakihu’l-Müftî” lakabını vermiştir (Tezkiretü'l-Huffâz, IV, 1508).

ESERLERİ

A) Tefsir:

1. Tefsîrü'l-Kurâni’l-Âzim

2. Fezâilü'l-Kur'ân

B) Hadis:

1. Câmi'u'l-Mesânîd ve's-Süneni'l-Hâdî li-Akvâmi's-Senen

2. İhtisâru Ulûmi'l-Hadîs

3. Müsnedü'l-Fârûk Emîri'l-Mü'minîn Ebi Hafs Ömer b. Hattâb ve Akvâlühû alâ Ebvâbi'l-İlm

4. TuhFetü't-Tâlib bî-Ma'rifeti Ehâdîsi Muhtasarı İbni'l-Hâcib.

5. Tahrîcü Ehâdîsi Edilleti't-Tenbîh.

6. Ahkâmü's-Suğrâ (sağir) fi'l-Hadîs.

7. el-Ahkâmü'l-Kebîr.

8. Muhtasarü'l-Medhal ilâ Kitâbi's-Sünen li'l-Beyhaki.

9. el-Mukaddimât.

10. Şerhu Sahîhi'l-Buhârî.

C) Fıkıh:

1. el-İctihâd fî Talebi'l-Cihâd

2. İrşâdü'l-Fakîh ilâ Ma'rifeti Edilleti't-Tenbîh.

3. Ahkâmü't-Tenbîh.

4. Kitâbü's-Semâ': Musikinin hükmüne dairdir.

D) Tarih ve Tabakat

1. el-Bidâye ve'n-Nihâye: İbn Kesir esas itibarıyla hadisçi ve tarihçidir. En önemli eseri XIV cilt halinde tertip ettiği el-Bidâye ve’n-Nihâye adlı büyük İslâm tarihidir. Yıllara göre tertip edilen eserin en önemli kısmı Peygamber’in Sîreti ve Dört Halife devrine ait kısımlar ile devrindeki olaylardan bahseden son kısımdır. Eser siyasî tarih bakımından zayıftır. Biyografi bakımından zengindir.

İbn Kesîr'in büyük ta­rihçiler arasında yer almasını sağlayan eser, başlangıçtan 767 (1365-66) yılına kadar geçen olayları kronolojik sırayla anlatan on dört ciltlik umumî bir İslâm ta­rihidir. Tamamı basılan ve bazı bölümleri çeşitli başlıklar altında ayrıca neşredi­len eser Türkçeye de çevrilmiştir.

İbn Kesir mukaddimede eseriyle ilgili şunu ifade ediyor: “İmdi bu kitapta, Allah'ın yardımı ve başarısı ile mahlûkatın yaratı­lışının başlangıcından; arşın, kürsü'nün, semâvatın, yerlerin, bunlar içinde mevcud olan şeylerin, bunların arasındaki meleklerle, cin ve şey­tanların yaratılışından, Âdem Peygamber’in yaratılış keyfiyetinden, peygamberlerin kıssalarından, peygamberliğin Efendimiz Muhammed’e (s.a.s) ulaşmasına kadarki İsrailoğulları zamanında ve cahiliye günlerinde cereyan eden hadiselerden bahsedeceğim. Hz. Peygamber’in siretini de, susamış gönüllere su serpecek ve hasta gönüllerdeki marazı giderecek şekilde anlatmaya çalışacağım.”

2. el-Fusûl fî Sîreti'r-Resûl: İlk de­fa el-Fusûl fî İhtisâri Sîreti'r-Resûl adıy­la neşredilen eser (Kahire 1357), daha sonra Muhammed Îdü'l-Hatrâvî ile Muhyiddin Mestû ve Seyyid b. Abbas el-Cüleymî (Kahire 1410/1990; Beyrut 1413/ 1993) tarafından yayımlanmıştır.

3. Sî­retü Ebî Bekr es-Sıddîk.

4. Sîretü Ömer b. el-Hattab.

5. Sîretü Mengliboğa

6. Tabakâtü Fukahâi'ş-Şâfi’iyyin.

7. et-Tekmîl fî Ma’rifeti's-Sikat ve'z-Zu’afâ ve'l-Mecâhîl.

Tarihçiliği:

Tefsirinde de geniş ölçüde tarihî bilgilere yer veren müellifimiz, tarih sahasındaki üstatlığını “el-Bidâye ve'n-Nihâye” adlı eserinde göstermiştir. Sağlam kaynaklardan istifade ile gerek Hz. Peygamber, gerekse daha sonraki dönemleri gözlerimizin önüne sermektedir. Hz. Muhammed’in hayatının bütün safhalarını İbn Kesîr'in “el-Bidâye ve'n-Nihâye”, adlı eserinden öğ­renmek mümkündür.

Tarihini, tefsirinden sonra yazdığı için zaman zaman, “Bu konuda tefsirimizde şöyle söyledik.” demek suretiyle tefsirine atıflarda bulunur. Bazı tavsiye ve öğütlerde de bulunur. Tarihin fazilet ve reziletlerini teşhir ederek, gelecek nesillerin ahlâkını düzeltmeye hizmet etmesi gerektiğine kail olanlara da iştirak etmiş görünmektedir.

İslâm dünyasında ve özellikle ülkemizde tefsiri ile tanınan İbn Kesîr'in tarih kaynakları, metodu ve tarihçiliği üzerinde şimdiye kadar ciddi bir araştırmanın henüz yapılmadığı anlaşılmaktadır.”

Tarihçilikteki Üslûbu:
İbn Kesîr eserinde ilmî bir üslûb kullanmıştır. O, bazen istifade ettiği müellifin bazen eserin bazen de her ikisinin ismini birlikte vererek bu konudaki hassasiyetini ortaya koymuştur. İbn Kesîr, bazen alıntıladığı rivâyetleri karşılaştırmış ve hangisinin daha doğru olduğunu söylemiş bazen olayları tartışarak anlatmış bazen de eleştiride bulunmuştur. Bütün bunlar onun ilmî üslûbundaki ileri seviyeyi ortaya koymaktadır.

Metodu: İbn Kesîr tarihinde, diğer eserlere oranla daha ince bir eleştiri düşüncesi egemendir. Eski tarihçilerin incelemeksizin kabul ettikleri birçok israilî rivayetler bu eserde çok güzel ayıklanmıştır. İslâm'ın ilk dönemine ait olayları tasvir ederken Kur'an ayetlerini ve hadisleri kı­lavuz kabul etmiş, Hicret'ten sonra da olayları yıllara gö­re toplamıştır.

Türkçeye çevrilen “El-Bidaye ve’n-Nihaye”nin 1. cildinin mukaddimesinde Prof. Dr. Ziya Kazıcı da metodu hakkında şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “Rivayet metoduna bağlı olmakla birlikte dirayet ve tenkid hususu­nu da ihmal etmeyen İbn Kesîr, kronolojik bir eser meydana getirmekle İslâm tarihinin her yılını kendi zaman ve şartları içinde değerlendirip okuyucuya takdim etmiştir. Böylece o, bu engin tarihin geçirmiş olduğu tekâmül ve gelişme çağlarını gözler önüne sermiştir.

İslâm kültür dünyasında Zehebî, Îbnu’l-Verdî, Safedî ve İbn Şakir gibi tarihçilerin bulunduğu bir dönemde yetişen İbn Kesîr, rivayetçi özelliğini korumakla birlikte zaman zaman “Bu, garip bir hadistir”, “Bu, zayıf bir rivayettir”, “Bu, tamamen uydurmadır” gibi ifadelerle görüşü­nü ortaya koyduğu gibi bazen de “Ben derim ki” şeklindeki ifadelerle ta­mamen kendi mütalaasını beyan eder. Böylece o, bazı rivayetleri tenkit süzgecinden geçirir.”

Tesirleri: Daha sonraki tarihçilerden İbn Hıccî, İbn Kâdî Şuhbe, İbn Hacer el-Askalânî, el Aynî el-Bîdâye'den en çok faydalananlardır.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,30 M - Bugn : 24688

ulkucudunya@ulkucudunya.com